Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 HAZİRAN 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Otellerin el değiştirme hızı ve kumarhane sayısındaki artış, kaynağı belirsiz servetin yeni adresini açığa çıkanyor
Kafa para turizmde aldanıyor• Akdeniz ve Ege'deki turizmciler, farklı
sektörlerin turistik tesislere olan ilgisinin önemli
ölçüde paravan şirketler yoluyla kara paranvn
kârlı bir alanda değerlendirilmesi amacından
kaynaklandığını savunuyorlar.
katleri kara paraya çekiyor. Ismi-
nin açıklanmasını istemeyen bir
turizmci, bazı otellerin son yıllar-
da sikça el değiştirmesine dikkatçe-
MERİHAK
İZMİR-Son yıllann gözde sek-
törü turizm. kara para aklamamn da
merkezi oldu. Kara paracılann.
özellikle çok yıldızlı otel ile ku-
marhane satın aldığı ve bir süre iş-
letmesini yaparak daha sonra da
sattığı belirtiliyor. Turizmciler ka-
ra para aklayrcılannın sektörlerine
yoğun ilgi gösterdiğini doğnıluyor
ve Türkiye Otelciler Birliği Yasa-
sı'nın bunun önlenmesi için bir an
önce çıkanlmasım istiyor.
Türkiye'deki kara paranın 3 kat-
rilyonluk bir hacme sahip oldugu.
Türkiye bütçesiyle yanştığı bildi-
riliyor.Son dönemlerde özellikle
Ege kıyılannda bazı otellerin sürek-
li olarak el değiştirmesi ve sayıla-
n giderek artan kumarhaneler. dik-
kerek şunlan anlatıyor:
Ispat edilerniyor
"Dkiim taraflannda bazı otelle-
rin bu tür amaç için kullanıldığını
bifiyoruz. Biliyoruz, ama bunu ka-
nıtlamak >a da somuta dökmek
nıümkün değiL Örneğin Akbük'te
kurulan ilk atellerden birisini tefe-
ciler, sahibine borç vererek ele ge-
çirdi. Çahştumakistedikrolmadı,
iş yapamadılar. O otele bir gnıp
gönderdik, re/jl olduk insanlara.
Turizmin son dönemlerde büyük
kâr getirmesibu kişflerin tştahını ka-
bartryor. Otelciler birliği yasası çı-
karsa durum önlenebilir. Ancak o
da çıkardamıyor. Hükümetler bu ya-
sa tasansını bir türiü TBMM'ye
getirmiyor. İnsanın da aklına, aca-
ba birileri engel mi oluyor sorusu
geüyor."
Turizmcilerkara paracıların sek-
törlerine göz dikmesinden olduk-
ça rahatsız. Akdeniz Turistik Işlet-
meler ve Otelciler Birliği Genel
Sekreteri Turgay Alp, bölgelerin-
de 1989'dan bu yana otel yapımı-
nın yoğunlaştığına dikkat çekiyor.
Devletin imara açtıgı alanlar üze-
rinde çok sayıda otel kurulduğunu
belirten Alp, bu otellerin çoğunlu-
ğunu tekstilciler, ithalatçı firma-
lar ve müteahhitlerin yapmasının
altını çizdi. Alp, otel yapanlann
arasındagerçek firmalann olduğu
kadar paravan şirketlerin de bulun-
duğunu belirterek, tt
İşte bunlar.
sektörde kara para akbyor" dedi.
Körfez krizinin yaşandığı dö-
nemde, Akdeniz Bölgesi'nin geri-
limden yoğun olarak etkilendiğini
belirten Alp, 1994 yılına değin bir-
çok otehn el değiştirdiğini belirti-
yor. Buna karşın son dönemde ki-
ralık otellerin sayısindaki artışa
dikkat çeken Alp, şunlan söyledi:
"Yatınmı birmemiş., yanm kal-
mış tesisler kiralamyor. Patrun /ih-
nrvetiyle işe giriyorlar. Bu işi bilme-
dikleri için fiyatlan kınyorlar. İşte
sektöre zararian, burada başbyor.
Daha sonra vasıfsız personel çahş-
nnyor.Giderle buiikte, hizmet stan-
dardınıdüşürüyorlar. Sonra da dı-
şanda davalar açılıyor. hizmetin
kaütesizliğindenötürü. Ayncabu tip
işletme sahipleri bölgede döşök fi-
yatla haksız rekabete yol açıyor.
Bundan da Türkiyeturizmi büyük
oranda etkileniyor. Bundan kur-
tulmak için kesinlikle otelciler bir-
liği yasasına ihtiyaç var."
Altyapılan yok
Ege Turistik İşletmeler Derneği
Başkanı Haluk Nişlioğlu da son
zamanlarda yapılan işletmelerin
büyük bir kısmının "kara para ak-
lamaya yönelik" olduğunu savun-
du. Tesislerin hiçbir altyapı birikimi
olmadan yapıldığını belirten Niş-
lioğlu. "Sonradagelipbizeağbyor-
lar. Bu işi inceleyip yapsınlar.
yapacaklarsa. Dışandandolduruş-
larla, havası hoş diye, buna girelim
diyerek bu işler olmaz. Parayı ak-
hyor,ama geBryok. Yemeyebaşfayor
bu sefer de. Sonra da elden çıkar-
mak zonında kalıyorlar. Aynca,
haksız rekabetegirenleronlar. Fahiş
fiyat uyguluyorlar vefiyatkınyor-
lar" diye konuştu.
MÜSİAD üyeleri Ş. Urfa'ya "siyasi yatınm" yaparken, MESDER esnafta "müstakil" örgütlenmeyi genişletmeye çalışıyor
Sermayeııin4
Refah\ yayma atağı• MESDER Genel Başkanı Durmuş Ali Eker, 183 şube
ve yaklaşık 30 bin üyelerinin bulunduğunu ileri sürerek,
amaçlannın 5.5 milyon esnaf ve sanatkân temsil etmek
olduğunu ifade etti.
CANAN SOYSAL
Refah Partisi. MÜSİAD ile serma-
ye kesiminde yaygınlaşmaya çalışır-
ken, esnaf kesimi arasında vse Müs-
takil Esnaf ve Sanatkârlar Derneği
(MESDER) ile örgütlenme cabasına
girdi. Birçok merkezde, Türkiye Es-
naf ve Sanatkârlar Konfederasyonu
"nun (TESK) görev sahasına girme-
ye çalışmakla suçlanan MESDER,
bu bölgelerde kendini esnaf ve sa-
natkâr kesiminin yasal örgütü gibi
göstermeye çalışıvor. MESDER yet-
kilileri de MÜSfAD ile aralannda
gerek siyasi gerekse ekonomik göıüş-
lerde hiçbir aynlık bulunmadığinı ka-
bul ediyor. TESK. yetkilileri ise söz
konusu demeğin RP ile organik ba-
ğı bulunduğunu ve belli siyasi gö-
rüşe hizmet ettiğini belirtiyorlar.
MESDER Genel Başkanı Durmuş
AH Eker, demeği yaklaşık 15 ay ön-
ce kurulduklannı, 183 şube ve yakla-
şık 30 bin üyelerinin bulunduğunu
ileri sürerek, amaçlannın 5.5 milyon
esnaf ve sanatkân temsil etmek oldu-
ğunu ifade etti. TESK'in birdevlet ku-
ruluşu gibi çalıştığını ve bugüne ka-
dar esnaf ve sanatkâr kesiminin so-
runlannayönelik hiçbir çözüm getir-
mediğini öne süren Eker, "Biz ealen
ve başıboş durumda bulunan esnaftn
genel bir sistem içinde yeniden yapı-
lanmasınısağlamakistiyoruz" şeklin-
de konuştu. Bunu da "ahilik" siste-
mini yeniden hayata geçirerek yap-
mayı planladıklannı kaydeden Eker.
aynca gümrük birliğine karşı olduk
lannı ve ilköğretimin 8 yıla çıkanl-
masını ise mesleki eğitimi ortadan
kaldıracağı gerekçesiyle istemedik-
lerini sözlerine ekledi. Eker,
MÜStAD'ı kardeş kuruluş gördük-
lerini ancak organik bağlan olma-
dığını öne sürerek
u
Aynca RP ile de
bir baglantımız yok" dedi.
TESK tstanbul Birliği Genel Sek-
reteri Irfan Bozkurt ise TESK'in 507
sayılı yasa çerçevesinde kurulduğu-
nu ve Türkiye'nin her noktasında her
siyasi görüşten esnafin yasal kurumu
olduklannı ifade etti. MESDER m
ise 2908 sayılı Demekler Yasası'na
göre oluşturulduğuna dikkat çeken
Bozkurt. söz konusu demeğin son 4-
5 aydır bazı yörelerde TESK'in gö-
rev sahasına girdiğini ve esnaf sanat-
kârlar arasında speküasyonlara yol
açtığını belirrti.
Guneydoğu
Anadolu'nun pek çok
merkezi gibi
yaönmsı/lık ve işsbdiğin
pençesinde yaşayan
Ş. Lrfa'da radikal dinci
eğilimi Refah sermayesi
de körükJeraeye başfadı
• Refah'a yakın sermayenin TÜSİAD'ı olarak nitelendirilen
Müstakil Sanayici ve Işadamlan Derneği'nin (MÜSlAD)
geçen hafta bölgeye düzenlediği geziden Şanlıurfa'ya iplik
fabrikası yapılmasıyla ilgili birproje çıktı.
TÜSİAD,TOBB. İSO ve İTOgıbı özel
sektörü geniş ölçekte temsil yeteneğine
sahip örgütlerin Doğu ve Guneydoğu
Anadolu'ya yaptığı gezılerden yatınma
dönük hiçbir sonuç alınamayınca, Refah
Partisi'nin özel sektördeki uzantısı olarak
bilinen iş çevreleri, siyasi yatınm fırsatı-
nı kaçırmadı.
Bugüne kadarTürkiye'nin pek çok sa-
nayi devinin de katılımıyla gerçekleştiri-
len inceleme gezileri turistik olmaktan
öteye gidemedi. Ancak Refah'a yakın
sermayenin TÜSlAD'ı olarak nitelendi-
rilen Müstakil Sanayici ve lşadamları
Derneği'nin (MÜSlAD) geçen hafta böl-
geye düzenlediği geziden Şanlıurfa'ya
iplik fabrikası yapılmasıyla ilgili birpro-
je çıktı. Söz konusu projeye göre, 3'ü Is-
tanbul. 4'ü Bursa'dan olmak üzere 7 işa-
damı, Şanlıurfalı 4 işadamıyla birlikte
()rganize Sanayi Bölgesi içinde yer alan
100 dönümlük arazi içinde bir iplik fab-
rikası ve bir iplik boyama fabrikasıyla, en-
tegre tesisler kuracak. MÜSlAD üyele-
rinin yine Sanlıurfa'da kurduklan bir bi-
ber fabrikasının yanı sıra Bursa'da da
tekstil, turizm ve sigorta sektörlerinde fa-
aliyet göstermesi planlanan şirket proje-
si bulunuyor. MÜSlAD Başkanı Erol Ya-
rar, GAP bölgesine yaptıklan gezi son-
rası yaptığı açıklamada bunun diğer işa-
damları oluşumlannm yaptığı gibi turis-
tik bir gezi olmadığını belirtti. MÜSlAD
üyelerinin bölgeye olan yatınmlannın
bundan sonra da artacağını öne süren Ya-
rar. yme aynı ilde daha önce kurulan bi-
ber fabrikasında salça, konserve ve don-
durulmuş gıda üretimi için yatınm yapı-
lacağını kaydettı. 11 MÜSlAD üyesinin
ortakhğıyla kurulması planlanan iplik ve
iplik boyama fabrikasının yapırnına en
geç bir yıl içinde başlanacak. MÜSlAD
Şanlıurfa Şube Başkanı Müfrt Yetkin ise
şu anda Organize Sanayi Bölgesi içinde
bulunan 100 dönümlük arazinin Fızibili-
te çalışmalannın tamamlandığını belir-
terek. amaçlannın bugüne kadar yeterli şe-
kilde gelişemeyen Şanlıurfa'yı layık ol-
duğu yere getirmek olduğunu ifade etti.
Şu anda finansal konular hakkında hiç-
bir şeyin belli olmadığını vurgulayan Yet-
kin, projenin henüz çok yeni olduğunu ve
arsanın alımı içinön anlaşma imzalandığını
söyledi.
Söz konusu yatınm MÜSİAD üyelerinin
ilk ortak yatınmı değil. Orneğin Bursa'da
küçük ve orta ölçekli fırmalann ortaklıgın-
da, tekstil, tunzm ve sigorta sektörlerin-
de faaliyet gösteren üç şirket kurulma
aşamasında.
6.5 milyar dünyalının cüzdanı boş çıktıHÜLYAGENÇ
HABITAT konferansı için dünyanın
çeşitli ülkelerinden Istanbul'a gelen de-
legelerin sayısının beklenenin altında
kalması ve onlann da başta ahşveriş ol-
mak üzere tunstik aktivitelerden uzak
durması, konferansın getireceği canhlı-
ğa bel bağlayan turistik işletmeleri ha-
yal kınklığına uğrattı. Konferansa 25
bin kişi yerine 13 bin kişinin katılması
aylar önceden rezerve edilen otellerin bir-
çoğunun boş kalmasına neden olurken
emniyet güçlerinin, "HABITAT vadisi-
nin dişına çıkanlan koruyamayız" şek-
lindeki uyanlan, konferansa katılanla-
nn bireysel ve küçük gruplar halinde
şehirturlannakatılmasınaengel oldu. ts-
tanbul 'daki belli büyük mağazalann. dü-
zenlenen şehir turlannı tekellerine alma-
sı da turistik eşya satan esnafin tepkisi-
ne yol açarken 'HABITAT vadisi'nde
konferansa katılan ülkelerce kurulan
standlar, 3. Dünya ülkelerinden gelen-
lerin alışverişten çok satışla ilgilendik-
lerini ortaya koydu.
Otellerin 1-16 haziran tarihleri arasın-
da kapasitelerinin yüzde 70-80 oranın-
da dolu olduklannı açıklamasv üzerine
bu dönem için yapılan turistik başvuru-
lan reddettiklerini bildiren seyahat acen-
telen, bu dunımun turist sayısının düş-
mesine neden olduğunu belirtiyorlar.
Rezervasyonlann iptal edilmesinin ar-
dından kendilerine gelen yeni başvuru-
lan değerlendirdiklerini vurgulayan se-
yahat acenteleri, HABITAT vadisi dışın-
daki otellerde yapılan rezervasyonlann
yüzde 70'inin sonradan iptal edildiğini
kaydettiler. Büyük Tarabya Oteli'nde
yaptmlan rezervasyonlann tamamı ip-
tal ettirilirken konferans öncesinde 100
kişilik rezenasyon yapan Akgün Otel'de
yalnızca 30 kişi kaldı. 200 kişilik rezer-
vasyon yapan Büyük Sürmeli Otel'de
kalanlann sayısının ise 100'ü bulmadı-
ğı belirtiliyor.
"İstanbul'a hoşgeldiniz" pankartian
asarak konferansa katılan ziyaretçilerin
gelmesini bekleyen Kapalıçarşı esnafı,
son 10 gündür satışlann tamamen dur-
masını HABITAT organizasyonundaki
aksaklıklara bağhyor. Birçok büyük ma-
ğazanın HABITAT organizasyonuyla
aylar öncesinden iş bağlantılan kurduk-
lannı belirten Kapalıçarşı esnafı, orga-
nizasyon tarafından düzenlenen şehir
turlan sırasında otobüslerin belli ahşve-
riş merkezlerinin önüne çekilip, "yanm
saatserbest"bırakıldıklannı hatırlatarak.
"Bu sürede ancak orayi gezebiliyoriar.
Çe\ redeki diğer dükkânlarla ilgiİenmi-
yorlar" diye konuştular. 13 bin HABITAT ziyaretçLsi İstanbul'un ekonomik yaşamına canhlık katamadL
ÇEFTÇI DOSTU/SADULLAHUSUMİ
ANTALYA - Dünyanın gelişmiş ülke-
lerinde çiçeğe büyük sevgi ve talep var.
Amerika, Japonya, Almanya, Kalya, Fran-
sa ve ingiltere'de insanlar çiçekle yatıp
çiçekle kalkıyorlar. Dünyada her yıl 35
ile 40 milyar dolarlık çiçek üretiliyor ve
tüketiliyor. Yapılan hesaplara göre çiçe-
ğe olan talep, ilgi heryıl giderek artacakJ...
En çok çiçek tüketen ülke Japonya.
Yılda 7 milyar 200 milyon dolarlık çiçek
pazarlanıyor. Amerika 6 milyar 800 mil-
yon dolarla ikinci, Almanya 4 milyar 200
milyon dolarla üçüncü, halya 3 milyar 400
milyon dolarla dördüncü, Fransa 2 mil-
yar dolarla beşinci sırada... Türkiye ise
15 milyon dolarlık pazan ile sıralamaya
bilegiremiyor!...
Kişi başına çiçek tüketiminde ise sı-
ralama biraz degişiyor. isviçre 96 dolar-
la birinci, Norveç 70 dolarla ikinci, Ital-
ya 61 dolarla üçüncü, Japonya 58 do-
larla dördüncü, Fransa 36 dolarla beşin-
ci, Amerika 28 dolarla altıncı sırada yer
alıyor... Türkiye, kişi başına çiçek tüke-
timinde de 23 sentle çok gerilerde kal-
mış!...
Türkiye'nin en büyük çiçek pazan In-
giltere. Ihracatımızın yüzde 70'i bu ül-
keye yapılıyor. Ingiltere'nin bir yıllık çi-
çek tüketimi 570 milyon dolar. Bunun 250
milyon dolarlık bölümü yerli üretimle,
320 milyon dolarlık bölümü de ithalat yo-
lu ile karşılanıyor. Türkiye'nin bu pazar
içindeki payı sadeceyüzde 3 civannda!...
Çiçek ihracatımızın yüzde otuzu da Al-
manya, Fransa, Hollanda, isviçre, Avus-
turya, Isveç ve Danimarka'ya yapılıyor.
Son birkaç yıl içinde bazı yeni kapılar da
açıldı. Japonya ve Rusya'ya da çiçek
göndermeye başladık. Hükümetimiz bi-
raz yardımcı olsa, bu ülke pazarlannın
Çiçekler Açsın!
önemli bir bölümünü ele geçirebiliriz.
Rusya, değişiktipte karanfil istiyor, ama
Japonya'nın talebi çok kaliteli çiçekler...
Türkiye'nin iklim koşulları da hem Rus-
ya'nın hem de Japonya'nın istediği çi-
çeğin yetişmesine çok uygun. Çiçek
üreticilerimiz ve ihracatçılarımız da bu
işin üstesinden gelecekyetenekte... Hü-
kümetlerimizin çiçek üretimine karşı il-
gisiz kalmasına rağmen, ihracatçıları-
mız dünyada ithalat yapan tüm ülkele-
rin kapılannı zortuyor. Devletlerinin güç-
lü desteğini arkalarına alan, çiçek ihra-
catçısı ülkelere karşı adeta savaş halin-
de...
Kolombiya, Israil, Kenya, Fas ve is-
panya arasında baş döndürücü bir re-
kabet yaşanıyor. İthalatçı ve ihracatçı
ulkeler arasında 24 sa-
atlik korkunç bir trafık
var. Düşünürken bile in-
şan yorgun düşüyor.
Örneğin sistem öylesi-
ne kurulmuş ki Kolom-
biya, çiçeğini Hollan-
da'ya gönderiyor... Ay-
nı çiçekler pazaıianmak
üzere tekrar Amerika
Birleşik Devletleri'ne
sevk ediliyor... İspan-
ya'nın Hollanda'ya ih-
raç ettiği çiçekler, aynı
gün Madrid caddele-
rinde satışa çıkanlıyor...
Ama belirtmek gere-
kir ki, bu korkunç re-
kabet ve trafık içinde
ihracatçıların arkasın-
da hep devletleri var.
Üretimde destek... İh-
racattadestek... Ucuz
kredi... Pazar paylannda artış sağlaya-
bilmek için gerekirse uluslararası ilişki-
ler... Hükümetler arasında diyalog... Dev-
letler, kendi ekonomisine katkıda bu-
lunmak, üretici ve ihracatçısını kazan-
dırmak için bütün olanaklannı kullanıyor.
Bizdeki gibi kendi üreticisine ve ihra-
catçısına sırtını çeviren bir tek devlet ve
hükümetyok!..
Örneğin en güzel iklim ve toprak ko-
şullanna sahip Türkiye, yıllardan beri 20
milyon dolarlık ihracatta çakılıp kalır-
ken, küçücük bir ülke olan israil, yılda
250 milyon dolarlık çiçek ihraç edebili-
yor... Ama israil'de devlet, üretici ve ih-
racatçılar, öylesine iç içe çalışıyor ki, an-
latmaya kalksak, bizim üretici ve ihra-
catçılanmız kendilerini rüyada sanırlar!..
israil'de ihracata yönelik çiçek üreti-
mi için, önce hükümet harekete geç-
mişti. Büyük teşviklerle çiçek üretimini
başlatmıştı. Arkasından ihracatçıya akıl
almaz destekler sağlandı. Böylece isra-
il dünya çiçek pazarlannda etkin hale gel-
di. Şu anda da gerek çiçek üretimi ge-
rekse ihracatı ve pazar bağlantılan tıkır
tıkıryürüyor!..
IsraiHilerin sistemi
israil de özel bir organizasyonla çiçek
üretimini kolaylaştırdı. Devlet sadece çi-
çek ihracatında kullanılmak üzere kar-
go uçaklan satın aldı. Şimdi israilli ihra-
catçılar, her istediği saatte yurtdışına çi-
çek gönderebiliyor. Böylece hem ihra-
cat aksamıyor hem de nakliyeden kilo
başına 67 sent gibi çok az bir para alı-
nıyor!..
Şimdi, insaflı düşünmek gerek. isra-
illi ihracatçı ingiltere, Almanya, Fransa
ve Hollanda'ya bir kilo çiçeğini 69 sen-
te naklederken bu ülkelere çok daha
yakın olan Türkiye'den ihracatçılann bir
dolar 16 sent ödemek zorunda kalma-
sı haksızlık değil midir?Kolombiya, dün-
yanın öbür ucu. Kenya Afrika'da...Öde-
dikleri nakliye ücretleri, mesafeyi de he-
saba katarsak çok düşük. Örneğin kilo
başına bir dolar 20 sent ödüyor. Uzun
yol farkına rağmen Türk ihracatçısın-
dan sadece 4 sent daha fazla...
Türkiye'de ise ne üreticiye ne de ih-
racatçıya bir tek kuruş destek yok. Ucuz
kredi yok, yardım yok... Çiçek nakliye-
sinde, rekabet halinde olduğu ülkelerin
ihracatçısına göre iki veya üç kat daha
fazla ödemek zorunda...
Türkiye Çiçekjhracatçıları Derneği
Paşkanı Hasan Ünal, bu konuda şun-
lan söylüyor:
"Yurtdışına çiçek naklindeyıllardan be-
ri süren darboğaz hâlâ giderilemedi. Çi-
çeğin sevkinde navlun ücretlerinin yük-
sekliği ve bu alanda devlet desteğinin
olmayışı, dış piyasalardaki rekabet gü-
cümüzü, çiçeğimizin kaliteli olmasına
rağmen olumsuzyönde etkiliyor. Diğer
ülkelerde olduğu gibi devlet desteği
sağlamak için yaptığımız tüm girişimler
bugüne kadarolumlu birsonuç verme-
miştir."
Türkiye'nin büyük çiçek üretjcilerinden
ve ihracatçılanndan. demeğin eski baş-
kanı Savaş Titiz de yakınıyor:
'Dünya pryasafannda büyük talep var.
Ancak kendigücümüzleyaptığımız üre-
tim ve ihracat çahşmalan, bu talepleri
karşılamayayetmiyor. Üretimi bütün Ak-
deniz ve Güney Ege bölgesine yaymak
gerek. Böylece milyonlarca insanımıza
iş olanakları açılır. Türk ekonomisi güç-
lenir, ama bu güzel sonuçlara ulaşabil-
mek için devlet desteğizorunludur. Hü-
kümet öncelikle nakliye ûcretlehni isra-
il seviyesine düşürecek önlemleri alma-
lıdır."
Çiçek ihracatı, yeni kurulacak hükü-
metin öncelikli işleri arasına girecek ka-
dar önemlidir. Nakliye ücretlerinden baş-
layarak üretim ve ihracattaki sorunlan kı-
sa sürede çözecek önlemler alınmalıdır.
Avrupa pazarları kaliteli Türk çiçeğini
seviyor. Japonya ve Rusya'dan da bü-
yük bir istek var. Eğer üretimdeki sorun-
lan çözebilirsek nakliye ücretlerinde dün-
ya dengesini tutturabilirsek milyarlarca
dolarınTürkiye'ye akmaması için hiçbir
neden yok!..
Yeter ki helvayı yapmasını bilelim!..
Bitti...
tŞÇİNİN EVRENİNDEN
YargıçVar.YargıçVar...
Biraz -'züğürt fese///s," oluyor gibi; son günlerde
Ankara'daki siyasi krizin yaşamımızı etkilemediğini
gösteıme hevesine kapı^ık.
Tam da Başbakan'ır istifa ettiği gün borsanın
yükselmesi ile övünüyor, sanayinin kendi başının
çaresine bakabilir hale geldiğinden söz ediyoruz.
Bu günlerde '1yi şeyler de oluyor" başlığı altında
haberler vermek moda.
Medyamız iyi şeyleri ancak kimı şirketlerin gelişmesı
ile sıntıiı algılıyor. ÖrneKler hep yeni başanlı olmuş
şirketlerden veriliyor.
Biz de "İyişeylerde olu\pr" modasına uyup medyanın
ilgi duymayacağı bir başka alandan bir ömek vermek
istiyoruz. Tam da güven bunalımı yaşanmakta olan bir
dönemde, hukuktan, yargıdan bir güzel örnek, içimizi
biraz ısıtabilir.
Yargının işlememesi, yargıda güven bunalımı, siyasi
krizlerden belki de daha ağ|r o l a r a k
toplumumuzda
yaralar açmakta. Biz algılamadan duzenı tyıce
çarpıklaştırmakta.
Şüphesiz yargıda yaşanan bunalımın ağırlıklı
sorumluluğu hukukçulann, avukat, yargıç ve savcılann
değil. Yıllardır devlet adına siyasi iktidarlar tarafından
özen gösterilmemesinin. burada saymakla bitmeyecek
çok boyutlu sorunlann doğal bir sonucu.
Yine de hukukun, adaletin işlememesinde, yargıda
yaşanan çöküşte, hukuKçulanmızın, avukat, savcı ve
yargıçlanmızın da yükselen değerlerden, toplumun
çöküşünden, etik deŞerlerm erozyonundan pay
almalarının da önemli bir rolü var.
Yaşamın her alanında, siyasette, medyada, tüm
üretim alanlan ve mesleklerde olduğu üzere, etik
değerleri korumakta, mesleğini hakkı ile yapmakta
direnen dinozortar da var.
Yargıç var, yargıç var.
• • •
Kamu çalışanlannın verilmesi yılan hikâyesıne dönen
sendikal haklar savaşımmda yaptıklan eyiemler sonrası
çeşitli kovuşturmaların yapılması, cezalandırı.maya
gidilmeye çalışılması "adettendir".
Fırsatını bulduğunda polis gücü ile işkence, yargısız
infaz, dayak ile terbiye "adetlerinden' kimse vazgeçmeye
niyetli görünmüyor.
Hele de bugünlerdeki gibi, siyasi iktidar kriz
dönemlerinde, hesabı sorulacak kimseler ortalıkta pek
görülmediğinde, işler daha bir rahatlıkla yürütülüyor.
Kamu çalışanlarının. sendikal haklannı kullanan
kimlikli ve örgütlü bireyler olarak gelişmelerine tepki,
baskı da doğal olarak yıllardır sürüyor. Bu baskı "sol"lu
hükümet ortaklıklarında, kamu çalışanlannın sendikal
haklarına öncelik venldiği dönemlerde bile tümden
ortadan kalkmadı. AhJAYOL hükümeti daha da geri bir
adım atarak iktidarı dönemindeki kamu çalışanlannın
eylemleri için ülke çapında soruşturma açılması emri
verdi.
Bu kez soruşturmacılar işi çok daha ciddi tuttu. Ülke
çapında kaç kamu çalışanı sorgulandı, kaçı hakkında
disiplin cezası verildi, kaçı yargıya gitti, kaçı
cezalandırıldı?.. Kesin rakamları bilmiyoruz. Ama
soruşturmalann yüz binlerce dosyayı oluşturduğunu,
çeşitli boyutlarda ceza görmüşlerin de binler, on binlerie
sayıldığını kulaktan duyuyoruz.
Kamu çalışanlannın sendikalan, verilmiş çeşitli para,
işten uzaklaştırma, sürgün cezalarına karşı davalar
açma kararındalar. Kamu çalışanlannın tek tek bu
davaları açmaya ekonomik güçleri yetmeyeceği için
de dava giderlerini karşılayacak gelir toplamak üzere,
kimi kamu sendikalan özel dayanışma geceleri bile
düzenlemek gereğini duyuyorlar.
• • •
işte tam da bu noktada, yukanda sözünü ettiğim "8u
ülkede güzel şeyler de oluyor. Bu ülkede yargıçlar,
savcılar da var" sözlerine bir örnek olarak, kamu
çalışanlannın eylemlerinde beraat kararı verilen bir
yargı karanndan ahntılar yapmak istiyorum.
Kamu Emekçileri Sendikalan Konfederasyonu'nun
(KESK) bize ulaştırdığı bu karardan kimi alıntıları, belki
de okuyan, hukuk adına, yargının etik değerleri adına
etkilenen, başka hukukçulanmız olur umuduyla gerekçeli
kararömeğinden kimi düşünceleri özetle aktanyorum:
"Sanıkların eylemlerinin TCK'nin 236. maddesi
kapsamında kaldıgında hertTangi bir tereddüt yoktur.
Sorun usulüne göre onaylanarak yürürlüğe girmiş
uluslararası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu,
anayasanın 90. maddesinde belirtilmektedir. Bu nedenle,
yürürtüğe onay yasası ile giren (...) insan Haklan Evrensel
Bildirgesi, (...) İnsan Haklan Temel Özgürlükler Avrupa
Sözleşmesı, (...) Avrupa Sosyal Şartı, (...) örgütlenme
ve toplu pazariıkhaklannın korunmasına ilişkin 98 sayılı
ILO sözleşmesi, (...) sendika özgürtüğüne ve örgütlenme
hakkının korunmasına ilişkin 87 sayılı ILO sözleşmesi,
(...) kamu hizmetinde örgütlenme hakkının korunması
ve istihdam koşullannın belirienmesiyöntemlerine ilişkin
7 51 sayılı ILO sözleşmesi gibi uluslararası söz/eşmeterte
sendikal haklar güvence altına alınmıştır.
Yukanda belirtilen uluslararası sözleşmelerin
onaylanarak yürürlüğe girmesi karşısında kamu
çalışanlannın sendika kurma ve sendikal faaliyette
bulunma haklan temel hak ve özgürlükler kapsamı
içindedir. Temel hak ve özgürlükler içinde yer alan bir
hak sadece anayasada yer almadığı gerekçesiyle
kullanılması engellenemez...
Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devletidir. Hukukun
üstünlüğü ilkesi iç hukukumuzda benimsenmiştir.
Sanıklann eylemleri sendikal bir hakkın kullanılmasıdır.
Sanıklann üzerierine atılı TCK'nin 236. maddesinde
düzenlenen suça ilişkin kasıtlan yoktur. Meşru birhakkı
kullandıklansaikiilehareketetmişlerdir. 236. maddenin
uluslararası anlaşmalar ile tipik bir çatışması söz
konusudur. Bu sorun karşısında, mahkememiz, sanıkiann
eylemlerinin suç oluşturmayacağını kabul etmiştir.
Çünkü imzalanmış anlaşmaların kanundan önce
uygulanacağı yukanda açıklandığı şekildedir. Bir an
uluslararası anlaşmalar ile TCK'nin çatıştığı ve her iki
mevzuat da eşit kabul edilse dahi sanık lehine olan ve
1992 yılında yürürlüğe giren sözleşmelere uymak
hukukun genel ilkelerindendir..."
İngiliz et ürünleri
için yasak kalktı
BRUKSEL (AA)~ Avrupa
Komisyonu, İngiliz
sığırlanndan elde edilen
yan ürünlere yasaklamayı
resmen kaldırdı.
Avrupa Komisyonu
sözcüsü Nikolaus Van der
Pas, yaptığı açıklamada.
Avrupa Birliği'nin (AB)
İngiliz sığır eti savaşına
son vermesinin
Ingiltere'nin yapacağı
önerilere bağlı olduğunu
söyledi.Van der Pas,
"Bundan sonra
sorumluluk İngiliz
tarafında. İngilizkrin bazı
önerilerde bulunması
gereki\or"dedi.
Avrupa Komisyonu'nun
açıklamasında, AB
tarafından Ingiltere'den
jelatın. don yağı ve sığır
sperminin ithalatma
konulan yasağın
kaldınlmasının
onaylandığı kaydedildi.
AB tanm bakanlannın
konuya ilişkin karar
alamaması dolayısıyla
komisyon karar almak
zorunda kalmıştı. AB tanm
yetkilisi Franz Fischler'in
sözcüsü Gerard Kiely de
sperm ithalatmın. AB'ye
üye ülkelere karann
bildirilmesinden hemen
sonra başlayabıleceğini
söyledi.
Kiely. ancak jelatin ve don
yağı ithalatının
komisyonun Ingiltere'nin
sıkı üretim kontrolü yaptığı
konusunda tatmin
olmasına kadar
bekletileceğini söyledi.