Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Bir UPSD etkinliği olan 'Öteki' başlıkh sergi, HABITAT-II süresince İstanbul'a çağdaş sanatçılann bir armağanıdır
Çoğıd katılmılı bir sergi:
4
Otekf
ABITAT'ın tek çağdaş sanat sergisinin konsepti 'Öteki* olarak
belirlenmişti. Öylesine çok yönlü ele alınabilecek bir konseptti ki,
'Öteki\ hem HABITATın görünümü ve amacıyla, hem de
günümüzde kimlik sorgulamasıyla gündeme gelen pek çok soruna
bağlanışıyla geniş bir düşün ve yaratı olanağı sunuyordu sanatçılara.
H B
u sergi sırasında açıkça görünen şey, nicelik ve nitelik bakımından bu ülke
sanatçılannın 'ben ve öteki' diye değil, 'biz ve hiç' bilinciyle hareket
ettiklerinde sanat konusunda tek iktidar olabilecek büyük güçleri
olduğuydu. Bu sergi, bu ülkenin bir değil pek çok kentinde birçok çağdaş
sanat müzesi kurabilecek birikime, üretim gücüne sahip olunduğunun göstergesiydi.
CANAN BE\TCAL
"Güneş,beniCuma'yabenzerkıl. Ba-
naCuma'nıngülüşleışıldayan,bütünüy-
le gülmek için yontulmuş > üziinii ver. Çok
yüksek, ama arkava doğru kaçan \e ka-
ra buklelerden bir çelenkle taçlandırıl-
nıış o alnı. O her zaman acı ala> la a\ dın-
lanan, ironiyle yumuşavan. gördüğü her
şeydeki gülünçİükle de\ rilcn gözü \er. O
kıvnhılı. kenaîiarı kalkık. obur. ha>van-
ca ağzı, o daha iyi gülebilmek, diin> ada-
ki her şeyi gülünçlüğe çarptırabilmek, o
iki krampt. aptallığı %e kötülüğü birbirin-
den daha ivi avırabilmek \e ortaya çıka-
rabilmek için başın omza doğru sallanı-
şuıı ver..." dıye >akanr Robinson
'Öteki, seçenek yaratandır'
Beyaz. Batılı erkek, gemıyle çıktığı
servet ve serü\en yolculuğunda düştüğü
ıssız adada. siv. ah, Doğulu ötekıyle kar-
şılaşır. Robinson. Cuma'nın adası Spe-
ranza'da. Cuma gibi olmayı ögrenecek
ve sonunda güneşe, ötckine benzer kıl-
ması için yakaracaktır. "ÖtekT ve "ben"
ilişkisi bebeklığimızın "aynaevresi" nar-
sist gelışım dönemımıze dek ıner. "An-
ne, kucağındaki bebege, bebek de anne-
nin vüzünc bakıyor \e o viizde kendini
buluyor... Çiinkü onun kendine bakaca-
ğı bir aynası yoktur.*'Yetışkmın tünı nar-
sistık zaaf ve güçlen. bu tanhten ıtıba-
ren oluşmaya başlar. Narsıst. ötekını be-
ğenir ya da ondan korkarken asl ında ken-
dindekini sevmeyı ya da kendi bılınçal-
tındakı öteki-benden korkmayı öğrene-
cektır. O yüzden, "Başkası yoksa ben var
nujım?" sorusu Narsis'te büyük bırdüş-
kınklığı y aratacak kadar lehlıkelı bir so-
rudur. Ama felsefe ve psikanalız bunu da
sorgulamaktadır Pierre Clastres. Batı
uygarlığınınfarklıuygarlıklarkarşılığın-
daki hoşgöriısüzlüğüne. "öteki"nı oldu-
ğu gibı tanıma ve benımsenıektekı bece-
riksızlıgıne. kendine benzemevene ya-
şam hakkı tanımamaktakı dırenmesıne
ve bu hoşgörüsüzlüğün her zaman gızli
ya da açık bir şiddet bıçtmmde ortava
çıktığına değınır. Oysa Gilles Deleuze.
"Öteki'nin bulunmadıgl bir diinva seçe-
neksiz bir dün\ adır. Öteki seçenek yara-
tandır" diyerek tek tıp olmaya yönelmiş
birdünyanın son derece sıkıcı olacağını
vurgular. Dünyaya. ötekının gözleriyle
bakmayı öğrenmek. **Başkası yoksa ben
var mıyun" sorusunu sordurur bıze. Ben.
başkasiv la "ben" oluyorsam ve a> ni an-
da "başkası" da benimle \ arlığım kanıt-
lıyorsa o halde "ben" olan kimdır'
1
Yok-
sa "ben", tek değil mıyim?
Seçeneğim >ok mu benım' Seçenek
"öteki" ise. benzemek için \ akardığımız
Cuma'dır, rakıpsiz sevılmek ıçın sevgi-
sini dilendiğimiz annedir Sonuçta ötekı-
nin aynasında yansivan kendi yüzümü7-
Vahit Tuna- Düştesın Ivan
Candeğer Furtun- İsimsiz
Farklı eğilimleri, çeşitii
sanatsal vönelimleri \e
geçmişimizde i/leri olan
çağdaş sanatçılanmızın da
geleceği kuran genç
sanatçılarla birlikte bir
arada sunulacağı çoğul
katılımlı bir sergi örneği
ortaya çıkiNordu.
Can Göknü- Es, RuhlarAli Arif Ersen- Sahibinin Sesi
dur. Herkes "ben"ıse "öteki" kinıdır'.'
Herkes "biz" ıse öteki "hiç kimse"ola-
bilir. O nedenle "biz" ıle "hiç" arasında.
birara yerde yoktur
'ÖtekT bir çağdaş sanat sergisi
HABITAT-II kapsamında 1 numaralı
Antrepo'da UPSDtarafından gerçekleş-
tirılen HABITAT'ın tek çağdaş sanat ser-
gisının konsenti "Öteki" olarak belirlen-
mişti. Öylesine çok yönlü ele alınabile-
cek bir konseptti ki. "Öteki" hem HA-
BITAT'ın görünümü ve amacıvla. hem
de günümüzde kimlik sorgulamasıyla
gündeme gelen pek çok soruna bağlanı-
şıyla genış bir düşünve yaratı olanağı su-
nuyordu sanatçılara.
Ancak. bu sergının düzenlenmesinde
buiunan kışıler. bir öteki sorunla karşı
karşıvagelivorlardı. Yaklaşık400sanat-
çının konseptle ilgili projeleri vanında.
yapılacak çağdaş sanat sergisinin aynı
zamanda bu ülkenin öteki sanatçılannı,
başka olanaklarla. malzemelerle çalışan
sanatçılannın da sergide bulunması ve
böylelikle müzesi olmayan bir diinya
kentinde çağda^ sanat müzesi boşluğu-
nu da dolduracak bir sergileme gerçek-
leştirmek gerekiyordu. Bu konu dikkate
alındığında farklı eğilimleri. çeşitii sa-
natsal yönelimleri ve geçmışımizde ız-
len olan çağdaş sanatçılarımızın da ge-
lecegi kuran genç sanatçılarla biriikte bir
arada sunulacağı çoğul katılımlı bir ser-
gi örneği ortaya çıkıvordu.
Antrepo. bızler için Robinson ve Cu-
ma"nın vaşadıkları ada. Speranza'ydı.
Adanın altına gızlenmiş bir başka ada-
nın varlığı gıbı. konseptin altına gizlen-
miş bir başka anlamı da ortaya çıkarma-
mız gerekiyordu.
Açık söylemelıy ıvn kı, bütün çalışma-
lann ve sergi düzenleme ekibinin içinde
bulunmam nedeniyle tanık olduğum yo-
rucu ve kısa zaman içinde yoğunlaştınl-
mış bir çalışma temposu. sanatçılann
ben ve öteki değil. biz ve hiç bilinciyle
dayanışması. "Öteki" adlı çağdaş sanat
sergısinı ortaya çıkarmıştır. Ancak bu
sergının tıpkı Speranza'nın bir değil, hat-
ta altında gizlenen bir ikicı değil, bizler
için bir üçüncü anlamı daha vardı. Bu
sergi sırasında açıkça görünen şe>, nıce-
lık ve nitelik bakımından bu ülke sanat-
çılarının "ben ve öteki" dıye değil. "biz
ve hiç "bilinciyle hareket ettiklerinde sa-
nat konusunda tek iktidar olabilecek bü-
yük güçleri olduğuvdu.
İktidariannı hazıriayacaklar
Geçmışin sanatını oluşturmuş ve ge-
leceğin sanatını oluşturacak olan bütün
bu sanatçılar. sanat tanhımızde bellek
oluşturmanın gereksinıminı yakından
duyıımsadılar. Bir çağdaş sanat müzesi-
nin Istanbul gibı bir kentte voksunluğu-
nun ne kerte önemli olduğunu kavradı-
lar Bu sergi. bu ülkenin bir değil pek
çok kentinde birçok çağdaş sanat müze-
si kurabilecek bınkime, üretim gücüne
sahıp olunduğunun göstergesiydi. Spe-
ranza'nın üçüncü anlamı, bu etkinlikle
sorguladıgımız sorun çağdaş sanat mü-
zesini kurabılir mıydik? Buna inancımız
öylesine pekışmeye başlıyordu ki, Ant-
repo'da geleceğın çağdaş sanat müzesi-
nın de sanatçılar tarafindan kurulacağı-
nın düşünsel doğumu başlatılmış oluyor-
du bile.
Resim, heykel. enstalasyon, video sa-
nat, performans gibi pek çok yönelimi
hoşgörüylebırarayagetiren "Öteki" ser-
gisi yönetmenınin.senaristinin.oyuncu-
lannın kısaca çalışan tüm ekibinin sade-
ce sanatçılar olması nedeniyle bu ülke-
nin ötekilen olan sanatçılann, kendi ik-
tidariannı kendilerı hazırlamaya aday ol-
duklarında kararlı olduklannı göster-
mekteydı.
Bu bilinç. ülkede tüm gericı. çağdışı,
bağnaz sanat-kültür politikalanna karşı
gelebilecek gücü oluşturur. Sperenza'da
buiunan yeni anlam. gelin geleceğin çağ-
daş sanat müzesıni kurmak için gücü-
müzü organıze edelımdir. Bir UPSD et-
kinliği olan "öteki" başlıklı sergi. HA-
BITAT-II süresince istanbul'a çağdaş sa-
natçılann bırarmağanıdır. bu süre sonu-
cunda kırmızı kaldınmlar yer yer kazı-
lıp bozulduğunda. Konferans Vadisı tek
renge büründüğünde. Istanbul'un e\ sa-
hipliği bıtip konuklar teker teker gitti-
ğinde. bu sergide geleceğin düşlerinden
birinin daha temelını atan sanatçılar.
"çağdaş sanat müzesi" ile tstanbul'a bir
başka armağan daha hazırlamış olacak-
lardır. İstanbul. böylesi bir armağanı
çoktan hak etmiş bir kenttir.
FLatnan müzik ekoKi temsücfleri LstaıılnılVla
Küitür Servisi -1 Fiamminghi vaylı
çalgılartopluluğunun konserı bugün
saat 19.00'da Aya trini Müzesi'nde
gerçekleştiriliyor.
Adını Italya'da Rönesans döneminde
saray ve kilisede gelışen müzik
yaşamını zirveye çıkaran Flaman
müzisyenlerine verilen isimden alan
topluluğun. çalıs teknığı. temeli 18. vv
sonu Fransız-Belçika yaylılar ekolüne
dayanan bir nitelik göstenyor. Rudolf
VVerthen yönetıminde, genellikle 19.
ve 20. yy bestecilennın yapıtlanndakı
olaganüstü yorumlarla ünlenen I
Fiamminghi. bestenin temelinde yer
alan duyguları olağanustu bir akıcılık
ve eşsız bir dınamıkle yorumlarken,
zengın repertuvan ile de dünvanın
adından en çok söz ettiren v av lı
çalgılar topluluklannın başında
gelivor. Topluluk özellikle konserlerde
ve kayıtlarında seslendırdıklerı
Beetho\en, Ehorak, Çaykovski,
Strav inskj. Bartok. Şostakoviç v e
Schönbergyapıtlarından oluşan
repertuvan ıle göz dolduruyor
I Fiamminghi. bugün vereceği
konserde, günümüz bestecıleri ağırlıklı
bir repertuvar sunacak. Ortaçağ dinı
müzik. ora ve koro müziklerinden
I Fiamminghi yavlı çalgılar topluluğunun bugün ve yann saat 19.00'da Aya İrini Müzesi'nde konser verecek.
aldığı ilhamla yapıtlarını oluşturan
Polonvalı çağdaş besteci Gorecki,
bazen ginft partısyonlar venne güzel
çalındığında yeterli olabilecek tek
notanın ve susların önemini müzığinde
aösteren Estonvalı besteci Arvo Part'ın
yapıtlannı seslendırecek olan topluluk.
Ru^ besteci ŞostaKOv ıç'ın "Faşizm v«
savaş kuranlan anısına' başlıklı 'Oda
Senfonisi", Belçikalı besteci
Nerschraegen'ın eskı Flaman ezgileri
üzerine vazdıâı '3 Flaman Dansı' ve
son olarak Dvorak'ın on bir gün içinde
tamamladığı. canlı ve neşeli partilerle
dolu ünlü yapıtı 'Serenad'ı festival
seyircisine yorumlayacak.
1 Fiammıgghı'nin vann akşam saat
19.00'da Âya İnni'dekı ikıncı
konserinin solistliğini viyolonselci
France Springuel üstleniyor.
Şostakoviç'in Yaylı Çalgılar dörtlüsü
No.15, Mi Bemol Minör orkestra
düzenlenmesının seslendınlecegi
konserde besteci Dirk Brosse'nin I
Fiamminghi OrkestTası'nın solo
viyolonselcisi ve konserin solisti
France Springuel için 1994'te
yazdığı "France \e Yaylı Çalgılar İçin"
yorumlanacak.
Moskova'da Uluslararası Çaykovski
Yanşması'nda dördüncü olduktan
sonra uluslararası konser dünyasının
tanınmış vıyolonsel soüstlen arasında
yerinı alan France Springuel'in stili
yapmacıklıktan tamamen uzak.
yorumlan ıse daıma doğal niteliği,
vırtüözluğu ve voğun incelikleriyle
dikkat çekiyor. Sanatçı. bu konserde
besteci Dirk Brosse'nın bir şiirden yola
çıkarak yazdıgı solo viyolonselciye
virtüöz görev ler yükleyen. kısa. tek
bölümlü esen yorumlayacak.
Topluluk, konserin ikınci yarısında
.\lan Hovhaness'in "Tzaikerk", flüt,
keman. tımpanı ve yavlı çalgılar için
"Akşam ŞarkKi"nı ve Çaykovskinın
yaylı çalgılar için do majör Op.48
serenadını seslendirecek.
H A B I T A R T T A B U G Ü N
'Sevdiğim Mevsim' Andre Techine, Ortaköy Ferive Sineması.
Küitür Servisi-Tanh V'akfı'nın etkınhkleri kapsamında bugün
saat 15.00'te Sultanahmet Darphane'de Cengiz Bektaş'ın
'Demokratik Karılım" üzerine söv leşısi yer alıyor. Darphane'de
avnca saat 19.00'da koreografilenni Geyvan Mc Millian, Dilek
Evgin ve AydınTeker'in vaptıklan MSL' Modern Dans göstensi
izlenebılir. Gösteride 'Kaos. kuşatılmış ve Kilit Dudaklar"
perfonnanslan sergıleniyor
Uluslararası İstanbul Müzik Festıvali etkinlıklerinde bugün üç
önemli gösteri yer alıvor: Saat 21 30'da AKM Büyük Salon'da
'Mark Morris Dans Grubu'nun göstensi yer alıyor. Programda
Joseph Havdn'ın "Gör. Johann Bach'ın 'Güzel
Gün'. Bob VMUs'in '\eda PartisP dans
göstenlen sunuluyor. Saat 19.00'da Aya trini'de
şef Rudolf Werthen'in yönettiği 'I Fiammimghi'
klasik müzik konseri izlenebılir. Konserde
Gorecki'nin '3 Pieces in Old Style',
ShostakoviclTin 'String quartet no 8". Dvorak'ın 'Serenate opus
22'eserlerı yorumlanıvor. Saat 19.00'da AKM Konser Salonu'nda
ise 'Türk Klasik Müzigi İstanbul De\ let Korosu'nun Nevzat Atlığ
vönetimındeki konseri izlenebılir. Yapı Kredi Gençlik Festivali
çerçevesinde bugün saat 21.30'da Darüşşafaka Lisesi Ayhan
Sahenk Spor Salonu'nda *MontrealJazz Balesi" göstensi yer
alıyor. İstanbul Büyükşehır Belediyesi etkinliklerinde bugün saat
16.00'da Yerebatan Sarnıcı'nda Klasik Fasıl Topluluğu'nun
konseri izlenebilir. Sedef İpekçi'nin 'Saraydan Günümüze
Esintiler' adlı defilesı saat 19.30'da Galatasaray Yeniçarşı
Caddesi. 98 No'lu binada sunuluvor. İFSAK tarafından
HABITÜRT
düzenlenen dıa göstenlen kapsamında bugün saat 19.00'da
IFSAK üyelerinin "Yayla Evteri' göstensi izlenebilir.
NGO Küitür ve Sanat etkinliklerinde bugün Taşkışla 109 no'lu
odada saat 16.00'da Necla Koytak'ın <\nnelık Eğitimi üzenne
video göstensi. saat 18.00'de Erensya Seferadi Topluluğu'nun
Türk-Yahudı Halk Muzığı Konsen . saat 20.00'de Amerikalı Edith
Stephen'ın 'Burn Baby Burn' adlı şıır ve dans üzerine dia gösterisi
yer alıvor. Maçka G Amfisi'nde saat 20.00'de Onıç Güvenç'in
'Tarihte Türk Müziği* konseri. saat 21.45'te FOTEM Folklor
Öğretim Merkezi'nın gösterisi izlenebilir. Taşkışla Çadın'nda saat
20.30'da Kızılderili sanatçı Kevin Lock'un 'The
Hoop Dance and Indigenous Flute' konseri, saat
21 30'da Alman Joe Höfele'nın flüt konseri,
saat 22.00'de Invıctus'ın senfonik rock konseri
yer alıyor. Türksak ve Toplu Konut tdaresi'nin
düzenlediği 'Beyazperdenin Ardındaki Kentler'
film festivalinin bugünkü programında Bevoğlu Alkazar
Sineması'nda saat 12.00 ve 19.00'da Yuri Nlamin'ın 'Paris''te Bir
Pencere',saat 15.00 ve 21.30'da Isrvan Szabo'nun 'Budapeşte
Övküleri' filmlerı izlenebilir. Beyoğlu Avrupa Sineması'nda
bugün saat 12 00 ve 19.15'te Chantal Akerman'ın 'Doğu\ saat
15.00 ve 21.30'da \Voody Allen'ın 'Sevimli Fahişe' filmleri yer
alıyor Ortaköy Feriye Sineması'nda saat 12.00'de Andre
Techine'in 'Sevdiğim Mevsim', saat 15.00'te Emir Kustirica'nın
'Arizona Rüyası'. saat 18.00'de Jean Pierre Jeunet ve Marc
Carro'nun 'Şarküteri'. saat 21.00'de ise Mike Figgjs'in 'Elveda
LasVegas' filmlen izlenebilir.
DEFNEGOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Abelard ve Heloise15 nisandan bu yana Beyoğlu Aksanat Merkezi Sa-
lonu'nda sergilenmekte olan "Abelard ve Heloise" ad-
lı oyunu görmekte bunca gecikmiş olduğuma ne yan-
dım bilemezsiniz.
"Benzersiz bir sevda öyküsü" olarak tanıtılan oyu-
nun konusu 12. yüzyılda Fransa'da yaşanmış gerçek
bir olay. Dönemın önde gelen düşunurlerinden Pierre
Abelard (Latince adr. Abaelardus Petrus, 1079-1142)
halka açık dersler verdiğı dönemde Chartres Katedra-
li rahiplerinden Fulbert'in yeğenı genç Heloise'in
(1098-1164) özel öğretmenı olur. Bu ikı insan birbiıie-
rine âşık olup, Astralabe adlı bir de oğulları olunca, He-
loise, dayısının öfkesinden kurtulmak ıçın Paris'in ba-
tısındaki Argenteuıl Manastırı'na sığınır. Fulbert'in kış-
kırtmaları sonucu hadım edilen Abelard ise utanç için-
de Paris'in kuzeyindekı Saint-Denis Manastın'nda yal-
nızlığa çekilir. Heloise'i de Argenteul Manastın'nda ra-
hıbe olarak kalmaya zorlar. Abelard ıle Heloise'in aşk-
lan bundan sonra mektuplarta sürecektik artık...
Oyunun yazarı çağdaş Ingiliz şair ve oyun yazan Ro-
nald Duncan (1911-1982), Heloise ıle Abelard'ın bir-
bırlerine yazdıklan bu mektuplardan yaptığı seçmeleri
kurgulayarak oluşturmuş oyununu. Oyunu çevıren
Zeynep Avcı da metnın duygu ve duşunce yüklü şıır-
sellığıni buyuk bir başarıyla dilımize aktarmış. Tek tek
özenle seçılmiş sözcükler, sankı oyun boyunca sahne-
de şırıldayan çeşme suyunun müziğıne uydurulmuş.
Öylesine akıcı...
Oyunda, daha doğrusu mektuplarda iki âşık, aşkla-
nnın yanı sıra yaşamlannı, çağlannı, bilimı, dinı. değer
yargılarını sorgularken. kendilerinın ve dönemlerınin dı-
şına taşıp, insanlık değerlerinı de sorguluyorlar. Oyu-
nun seyircıyle kurduğu guçlü bağ bu noktada başlıyor.
Insanoğlunun yaradıhşındaki en güçlü güdü olan sev-
gi duygusu, büyüdükçe, ıçine aklı kattıkça ikı ınsanın
küçük dünyalarını aşıp tum ınsanlığa ulaşabıliyor. Aş-
kı uğruna dağları delmeyı goze alabılen Ferhad. belki
de âşıklann en toplumsalı.
Abelard ile Heloise'in aşklannın bir özellığı de kadı-
nın bu ılışkide daha etkın bir konumda olması. Erkeğin
utanç içinde dünyaya kapılarını kapamasına karşın ka-
dın, sevgıyi savunmayı dirençle sürdürüyor. Mekîupla-
nndaonu "koltukaltı terininkokusuna"dek, "birzaman-
lar çocuk ve bir gün cesef olacağı için" sevdiğim, onun- •
la her koşulda sevgisini yaşamak ıstediğını söyleyerek
yenıden yanına çekmenın yollannı anyor. "Tann böyle
sevemiyorsa. ben de sevgımi Tann yapanm" diyebile-
cek denli de güçlü. Bu güçlfı istek karşısında ise içe-
dönük bir yanıt Abelard'ınki: "Tarih beni bir şaır, bir fi-
lozof olarak değil; birsevgıli, senin sevgilin olarak ha-
tıhayacak."
İki âşığın mektupları öylesine duygu, düşünce, akıl,
sezgi, içtenlık yuklü ki, ülkemızin ikı büyuk oyuncusu,
Tılbe Saran'la Cüneyt Tiirel öylesine yorumluyorlar
ki, ızleyicilere sahneye teslim olmaktan başka bir se-
çenek kalmıyor. Bu ikı büyuk oyuncu. dış dünyada - o
kirii, sahtelikler, değersızlıkler dünyasında - her an ör-
selenerek yaşamak zorunda kalan ınsanlara ınsanı öz-
lerini anımsatarak oyunun sonunda arınmış olarak ye-
niden dış dünyaya bırakıyorlar.
Oyun boyunca Tilbe Saran'ın gözlerinden akan yaş-
lar, oyunun sonlannda saçlanndan sahneye savrulan
sular, nasıl da dünyayı baştan aşağı yıkamak ısterce-
sine güçlü!
Sanattan beklenen de başka nedir ki?
Oyunu gorup ya da göremeytp, bu ikı ınsanın yaşam-
larına iHşkin daha ayrıntılı bılgı edmmek isteyenlere
Abelard'ın son derece guzel bir Türkçe ile dilimize ka-
zandırılmış olan kendi kaleme aldığı yaşam öyküsünü
salık veririm. ("Bir Mutsuzluk öyküsü", Petrus Aba-
elardus, Türkçesi: Betül Çotuksöken, Remzi Kitabevi).
• • •
Kentimızdeki kultür etkinlikleri son günlerde HABI-
TAT H'nin de etkisiyle o denli çoğalıp çeşitlendi ki, ar-
tık bu etkinlıklerın meraklılannın bile izlemekte zorlana-
caklan sayılara ulaştı.
8 haziran akşamı Yedikule Zindanlan'nda düzenle-
nen İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'yla Idil Biret
dinletisı, ülkemızde ılk kez açık havada gerçekleşen kla-
sik müzik dinletısi olmasıyla da ılgi çekıciydi.
Tarih ve doğa ortamlannda düzenlenen bu tür etkin-
liklerle klasik müziğe daha çok ınsanın ilgı duyacağı bir
gerçek olsa da, bu düzenlemeler kimı rısklen de için-
de barındırıyor.
Kapalı salonlarda ve çalgıların doğal sesleri düşünü-
lerek bestelenen, çalgılar arasındaki ses ilişkileri üze-
rine kurulmuş yapıları pek çok incelik içeren bu yapıt-
ların, açık hava ses düzenlerıyle seslendirilmesi doğal
olarak yapılarında bir bozulmaya neden oluyor. Çalgı-
ların önüne mıkrofon konulduğunda o mikrofonlann
kemandan çıkan sesi yansıtmasıyla, davuldan çıkan
sesi yansıtması çok farklı oluyor ve sonunda çalgılar
arasındaki uyum yok oluyor.
Dinietiyi düzenleyen özel kuruluşun girişte dağıttığı
"Konser" adlı gazete Filiz Ali, Enis Batur, Nejat Ya-
vaşoğullan, Uğur Yücel, Gaye Çarmıkh'nın yazıları-
nın yanı sıra Idil Biret ıle bir söyleşı. Çaykovski, Idil Bi-
ret, şef, orkestra ve dinletıde çalınan yapıtlar üstüne ta-
nıtıcı yazılar ıçerıyordu. Ancak bu yarariı gazetenin say-
fa düzenınin yeterınce özenlı olduğunu söyleyemeye-
ceğım. Örneğin Enıs Batur'un "Müzik İçin" başlıklı ya-
zısında paragraflar yok olmuştu. Yazı tek bir paragraf
halinde başlayıp sona eriyordu.
Büyük guzelliklerin, kuçük aynntılardaki kusursuzluk-
tan doğduğunu unutmamalı.
K U L T U R • Ç I Z I K
KAMÎL MASARACI