Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9EKİM 1996ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU
Cemal Reşit Rey'i keşfettikçeCemal Reşit Re> Salonu. adını taşıdı-
s3ı besteci\ı anarak mevsimi açtı. Prog-
raında bü>ük ekran video gösterisi ile
örure salonun bu yılkı etkinlikleri su-
rau.du. Sonra Cemal Reşit'i tanıtan. bir
zamanlar Devlet Sanatçıları dizisi için
hıazırlanmışbirfilm. Ardındandamüzik
ba^ladı. Kerem Vılmazer'ın sempatik su-
rıuculuğu. miizıklerin ve icracılann ye-
ninde seçimi ı!e iki saat hızla akıp geçti.
Göfcçen Korayın çocuk \e gençlik ko-
rosundan ılk kez dinledigimiz parçalar:
İeiil Biret \e A\dm Karübel'in çaldıkla-
n iki pı>ano ıçin Prelüd ve Füglerle Kar-
113bel' in düzenlemesinden iki piyano için
Onuncu Yıl Marşı ayrıca İdıl Biret'in
Cemal Be\in sevdiöi iki Chopin >apı-
tırıı çalması; bu me\sim Muhsin Ertuğ-
rul Tıyatrosu'nda yeniden sahnelenme-
y e başla>an I.ıiküs Havaftan bir bölüm
v e FahretlinKerimo» yönetimındeki Ce-
mal Reşıt Re\ Salonu genç senfoni or-
kestrasından dinlediğimiz Türk Sahne-
leri \e bütün salonun katıhmıyla söyle-
nen Onuncu Yıl Marşı co^kulu birgece-
nin seslenydi. Önce. ben dahil birçok ki-
şinin konuşmacı olarak adı du> urulmuş.
sonradan yapılan \eni birdüzenleme ile
yalnız beledi\enin kültür danışmanı Şe-
nolDemirözlüileGenel Sanat Yönetme-
ni Arda A\doğan'dan başka kimsenin
konuşmarnasına karar \erilmis.
Bu anma gecesi ıçin hazırladıgım ko-
nuşmadanalıntılanbugünküyazımınte-
meli olarak düşünmüştüm. Cemal Re-
şit'i kitabımınhersatınndanasıl\eniden
keşfettiğimi anlatacaktım.
I Yaraücı bir öğretmen
Nicedır hazırlamakta olduğum Cemal
Reşit Rey kitabımı şu sıralarda tanıam-
lamak üzerev im. Çeşitli resimler \ e bel-
geler topladım. sayısı 67'\e \aran *öy-
leşi yaptım. Bunca belge bunca anı bir
araya gelince Cemal Reşit Be>"i ne ka-
dar yakın yaşamaya başladığımı takdir
edersiniz. O kadar ki artık geceleri düy
lerime girip "Cancazım, hadi artık, bitir
şu kitabı", demeye başladı. Ve giderek
her satırda Cemal Bev i yeniden keşfet-
meye koyuldum. Önceden bildiğim şey-
ler bile \eniden şekıllendı. Osnıanirnın
son günlerini. Osmanlı'dan cumhuriye-
te geçişi, genç cumhurivetın coşkusunu.
Avrupa'nın sa\aş bunalımını \e bürün
bu çalkantın/n ortasında yalnız müzik
için yaşayan bir Cemal Reşit Re> 'i tanı-
dım. Şaşkınlıkla havretle \e hayranlıkla
keşfettiğim birkaç satırbaşını aktarmak
istiyorum.
Bebek Efsanesi Karagöz Süiti, pıv ano
ve keman konçertoları. Çelebi Operası,
Yaygara 70 gibi nice yapıtının kayıplara
kanşmış otonasını btr kcz-daha kımyo-
mm. Kocaman bıropera, kocaman sen-
foniler, konçertolar. operetlernasıl kay-
bolur'.' Akıl alır gibi değil! Ilk seslendi-
rilerinde Paris'te biiyük övgüler fopla-
\an Karagöz ve Bebek gibi senfonik va-
pıtları daha Türkive'de hiç çalınmamış-
ken partisvonlan vitip gitmiş! Bugüne
kadar elde kalan bazı özgün nota yazıla-
n Filatmonı Derneğı'nde koruma alrın-
da. Operetlen ise varislerinde duruyor.
(Anma gecesinde öğrendiğimize göre
CRR Konser Salonu varisleri ve Filar-
moni Derneği ile bir işbirliği sonucu bu
notalan roplamaya özgiin şazıdan çoğal-
tarak herkesin kullanabileceği şekilde
gün >üzüne çıkarmaya adaymış.)
Cemal Reşit'i keşfertıkçeonun birmo-
da uygulayıcısı, bir medya öncüsü oldu-
ğu da karşımıza çıkıyor. Örneğin Ondes
İVlartenot gibi 1930'Iann başında icat
edılmiş bir çalgıyı o sıralarda Honegger
ve Messiaengibi iki besteci orkestrasına
alıyor. Bir de Cemal Reşit Rey! Ondes
Martenot veyaylı çalgılariçin "Pbeme"
adlı biroda miiziği yapıtı besteliyor. Yan-
lış anlaşılmasın. modayı uygulama deyi-
şinı gündemi izleme. çağı yakalama bağ-
lamında kullanıyorum. Moda olup da ge-
lıp geçen değerler bağlamında deği 1. Or-
neğin. izlenimcilik akımı. yerel müz/k-
lerden yola çıkan l lusçuluk akımı. o
günlerde gündemde olan ve Cemal Re-
şit'in de yakından izleyıp uyguladığı
akımlar.
Yırmincı \ üzyıl başında zamanın bir
modası da komple müzisyen olmak. Ce-
mal Reşifin yetiştiği yıilarda Paris ve
Cenevre'de çevresindeki her ünlü mü-
zikçi. mutlaka kompozisyon yaptvor, or-
kestra yönermeye soyunuvor ve çalgisı-
nın \ irtüözü ustası olarak ün yapıyor. Ör-
negin Alfred Cortot gibi Cemal Reşit
Rey. besteci olarak piyanist ve şef ola-
rak A\ rupa'nın neredev se. yirmi yıl gün-
deminde kalmış. Bugün Avrupa müzik
tarihine geçmiş nice ünlü şef. Cemai Re-
şit Rey'in vapıtlarını 1927-40 arasında
en ünlü orkestralara çaldırtmış Cemal
Reşıt kadar A\ rupa'nın ünlü orkestrala-
rını vönetmiş bir ikinci şefimiz de daha
olmamış. Operet yazmak 1930'larda son
derece gündemde. Tıpkı Ira ve George
Gershvvin gibi. Ekrem ve Cemal Reşit
kardeşler de peşpeşe operetler yazıyor.
BroadMav'in Avrupa'yayansıdıöıyıîlar.
Cemal Be\ anlatıyor: "Lükiis Hayat'ta,
orkestrasvonu iki pi\ano \e birkaç sa/
için .vazmıştim. İki piyano bir moda idi.
Her akşam ve matine dahil allahın her
günii Ferdi Statzer ile iki piyanov u çaldık
orkestra içinde."
Cemal Bev 'in bir başka anısını akta-
rav im: "Afatürk. İstanbul'agelirken kar-
şdayanlar arasında biz de vardık. Biz Gül
Nihal vapuru ile İzmit'c gittik. Gazi. jz-
mit'e geldi ve Refit Paşa vapuruna >er-
leşti. Hazırlanan program gereğince biz
Cesar Franck kantatının birinci böliimü-
nü çaldık." Cemal Bey bu konsen Ergi-
can Saydam'a şöyle aktarmıştır: "Bem-
beyaz smokinler vardır üstümüzde.
Daha salona \aramadan vapurun ba-
casından çıkan dumanla is içinde ka-
lan smokinler neredev se kapkara ol-
cemal Reşit eninde sonunda bir simge halini alıyor. Onun kişiliğinde yannın
Türkiyesi için bir sunu görüyorum. Atatürk iikeleri doğrultusunda çağdaş uygarlığı
yakalamak için uluslararası birdil olan çoksesliliği kendi kişiliğimizi yitirmeden
kullanabilen, saldınlara karşı kültürünü geliştirebilen bir anlayış görüyorum.
Cemal Reşit Rev'i anma gecesinde Gökçen Koray'ın çocuk ve
gençlik korosu ilk kez dinlediğimiz parçalan seslendirirken (üstte),
'Lükiis Havat'tan bir bölüm sunuldu. İdil Biret de(>anda) Aydın
Kaıiıbel ile iki pi\ano için Prelüd \e Füglerle, Onuncu V ıl Nİarşı
ve bestecinin sevdiği iki Chopin vapıtını sesiendirdi.
muştu." Üstelik Cesar Franck da o or-
tam ıçin biraz agır kaçmış.
Öğrencilerinden dinlediğim anılar ise
rengârenk. Her biri onun yaratıcı öğret-
menîiğini başka bir ola> la aniatıyor. Ve-
dat Kosal, Madam ButterfK ı anİatırken
koltuğun ardına girip harakiri yapması-
nı, Tuluyhan L'ğuriu, Debussy'nin Surt
Bergamoseadlı yapıtını çalışırken o yaş-
lı hali ile zenci gibi dans ederek coşku-
yu anlatmasını aktanyorlar. 1928"de
onun piyano öğrencisi olan MasumeBa-
tu'ya konçerto çaldırmak isteyip orkest-
ra bulamayınca, orkestra bölümünü di-
ğer piyanoda kendi üstlenerek ona bu
zevki tattırması. Hep işin perde arkasını
tarihteki konumunu incelemesi ve çalan
kişiye çalgısının ardındaki derinliği dü-
şündürmesi. Örnegin orkestra provalan-
nın kasetlerini dinliyorum. Leonora
uvertürünü çalıştınyor ve rüm yaylı çal-
gıları uyanyor: "Dikkat! Zindandan ışı-
ğa doğru çıkıyorsunuz. Önce karanlıkta-
sınız, yavaşça aydınlığı görüyorsunuz."
I YarınınTüPkiyesi'nehizmeti
Son yıllannda bile küçücük bir tran-
sistörlü radyodan Türkiye'de ve alabildi-
ği dalgada klasik müzik programlan din-
leyerek yeni bestecileri sorgulaması.
onun hâlâ gündemi izlemesine örnek.
Örneğin Polonyalı besteci Lutoslavvs-
ki'yi dinlemiş bir gün. Ve hemen o gün
derse gelen öğrencisi Ertugrul Sevsay a
"Bu adamda çok iş var, yann öbiir gün
bundan çok söz edilecek" gibi bir sapta-
ma yapmış. (Nitekim son yıllarda dün-
yanın önde gelen bestecilerinden birisi
oldu Lutoslavvski.)
Konservatuvaröğrencileri ile gönüllü
müzikçileri bir araya getirip orkestra kur-
mak için uğraşırken onu pek çok eleşti-
ren oluyor. Yok, öğrenciler derse girmi-
voımuş, yok, kendisi dersleri aksatıyor-
muş. 1leri devreden öğrencisi JülideSav-
gun soruyor. "Hocam niçin onlara açık-
lamıyorsunuz, neden bu orkestranın öne-
mini varannı anlatmıyorsunuz? Siz de
konuşsanıza.'' Yanıt olarak Iranlı şair Sa-
di'nin dizelerini okuyor: "Beni kıskanı-
yorlar. ama ben onlara cevaben bilgimi
derinleştirivorum, kültürümü geliştirivo-
rum."
Cemal Reşit eninde sonunda bir sim-
ge halini alıyor. Onun kişiliğinde \annın
Türkiyesi için bir sunu görüyorum. Ata-
türk iikeleri doğrultusunda çağdaş uv-
garlığı yakalamak için uluslararası bir
dil olan çoksesliliği kendi kişiliğimizi
yitirmeden kullanabilen, saldınlara kar-
şı kültürünü geliştirebilen bir anlayış gö-
rüyorum. Hiçbirzamangösterişe. şekiî-
ciliğe girmeyen filozof dindarlığı, Onun-
cu Yıl Marşı. ile sergiledıği çumhuriyet
coşkusu, geleneklerine hayran olduğu
Osmanlı töreleri ile köküne bağlılığı ve
gündemi izleyip çağı yakalama ustalığı
ile yannın Türkiyesi 'ne hizmeti gün geç-
tıkçe daha iyi anlaşılacak.
lyi ki bu salona ismini vermişiz. Bu-
nunla da gün geçtikçe daha çok övüne-
ceğız.
Bitmeyen sinyaller ve Biret'in nefis müziği
ÖNDER K İ TAHVALI
Müzıkbilimcı Mahmut Ragıp Gazimi-
hal'ın daha ] 9301u vıllarda ülkemızın mü-
zik kalkınması ıçin yaptığı önenler arasında
müzik eleştirısının gelıştırılmesı de vardı.
Kendisı de örnek nıtelığinde eleştınler \az-
mıştı. Ne kı vararlanna karşın eleştinnın kı-
mi çevreler açısından batıeı yanları oluvor:
yazılanlar şımşekleri çekebilıvor Eleştınnın
eleştinsı yazara güç \enr: ama bazı tepkıle-
re de hazır olmak gerek. En doğrusu. Cum-
hunyet gazetesinın ilkelenne bağlı kalmak.
dış etkilerden annmış vansız \e dürüst eleş-
tinlervazmak \e mutlaka doğruyu söylemek-
tır. 1953'ten ben okuru olduğum Cumhuri-
vet'te. müzik vazarı olarak göre\ \apmanin
gururuvlamevsımın ilkeleştmlennı \eizie-
nimlenni aktarma\a başhvorum.
4 ekım akşamı. agzına kadar dolu olan
Atatürk Kültür Merkezi'ndev ız. Istiklal Mar-
sınıızınardından. IZDSOMüdürüSayın.Vu-
man Pekdemirın açı^ konuşmasını dinlivo-
ruz. yenı sponsorlara plaketlerının v erılişme
tanık oluvoruz. Bu uzun bekleviş sırasında.
anakent beledıvesınin. Mustafa Kemal Sahıl
Buhan'nın bıtımmdekı arsayı, sanat komp-
leksının yapımına ayırmak karan aldığını öğ-
renerek sevmıyoruz. Aynca dınletıde hazır
bulunan Sa\ m Başkan Dr. Burhan Özfatura
'nın. bu tasanm ıçin 50 mıharlık ilk ödene-
ğı de vereceğıni du\unca knancımız ivice
anıvor. Sonunda Rengim Gökmen vönetı-
mindekı orkestranıız. F. Tüzün'ün "Türk
Capricciosu" ile venı dınletı mevsımını baş-
latıyor.
Bu> ıl dinlediğımız ılk solocu. E.Grieg'ın
la mınör piyano konçertosuv la. değerlı pıv a-
nıstımiz. İdil Biret oldu. Evlül sonunda Pa-
ns'te kendisine verılen "Diapason d'or" nı-
şanıyla bir kez daha yücelen Biret'in voru-
mu şu örnekle anlatılabılır.
IZDSO'nun pıvanosunu her dınlev işımde
çalgmın artık eskidığını. venisının gerektiğı-
nı düşünürdüm. işte bu pı>ano bırden başka-
laştı. güzelleştı. dınleveni ımrendırecek bir
sanat yapıtı oluverdı.
Biret. alkışlara teşekkür ıçin Rabmani-
nofun sol majörprelüdünü çaldı. Herzaman
dınledığimız bu vapıt da değışnıış. şasırtıcı
birgüzelliğe bürünmüştü.
Kurucu müdür rahmetli Mükerrem
Berk'ın anısına düzenlenmiş olan dınletıde
R. Gökmen'ın seslendirdiği orkestra yapıtla-
n. Capriccıolardan oluşmuştu. Bılindıği gibi
F. Tüzün'ün müzığmde temel öğe ntmık ke-
sinlık vebuluşçuluktur. "TürkCapricciosu"
ritım açısından bıraz sallantılı olunca dınle-
ven ûzerınde ıstenen etkıvi vapmadı. Rim-
sky-Korsakofun "İspamor,Çavkovskinın
"İtahan" capricciolarında ise seslendırme-
nın daha parlak olduğu söylenebılir. "İtaKan
Capricciosu"nda orkestranın trompet sanat-
ÇIM Te\fik Kulak \ e bakır ütleıne çalgılardan
oıuşan Fantar topluluğu göz doldurucuvdu.
"İspanvol Capricciosu'"nda ise baş kemancı
Şebnem Özdemir, vnolacı Zeliha Küyel, \ı-
\olonse!cı Hakkı Öztürk. flütçü Şükrü \'al-
çın.obuacı MuratÖzülgeaklametçı AtıfPev-
nirci. kornocu Ertugrul Karamenderes ve
arpçı Füsun Ann. bestecinin buçalgılarayaz-
dığı konçerto benzen sololarda ellennden ge-
leni yaptılar.
• • •
Izmir'ın değerli sanat \e eğitim kurumu
DEÜ Devlet Konservatuvarı, 23 evlül saba-
hı okulun Orhan Barlas Salonu'nda yapıian
küçük fakat coşkulu bır törenle açıldı. Kon-
ser\atuvar. geçen yıl elde ettığı yurtıçi ve
yurtdşı başanlanna. bu yıl yenilerinı ekleme
kararındadır. Dış ülkelerle olan sanat alışve-
rışı sürecektir. Dınletı etkinliklen de epey yo-
ğun geçecek gibi görünüyor; ama asıl yenı-
lık. kurumun kendi olanaklannı zorlayarak
kitap basımına başlamış bulunmasıdır. Şu-
nulan ilk yapıt. Vecdet Ayduı'ın "Cavalleria
Rusticana"sıdır Yazarburada, anılan opera-
y ı çeşitli bakış açılanndan müziksevere tanıt-
maktadır.
Bundan üç yıl öncesine değın Izmır Kon-
servatuv an 'nda bına sorunu \ ardı. Kurum ar-
tık genış \e rahat bır yapıda eğitim veriyor;
fakat şimdi de kadro yokluğu \e ödenek az-
lığı gıbı sorunlar yöneticilerin başını ağnt-
maktadır.
Yeni bir sanat mevsiminin ilk haftasında iş-
te tzmır. Çarpıcı anılar bırakacak olan müzik
etkinliklen. hiç kuşkusuz bu yıl da güzel ken-
tımizi süsleyecek. ona yenı bır renk \e can-
lılık getirecektir.
293 89 78 (3N«I
• • İ T İ M I T SVfiaR
h.UMA XI EU.E BEA RT
IİASIEI. Al JEl II. OABRIFI BARYLl.l
Bir Fransız Kadını
/.'•) RF.G1S VAROMER l'/lıııı
r £n Iv Yoneımen Odulu
STSTi.
3U5CÎ11
B*H J0EL VE ETHAÎJ COEII FİZ.MÎ
FARGOstü bir calı&ma:
, Jıiç umulrnadık
11 EKİM'DE SİIMEMALARDA
Kültür Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78 (3 hat)
IŞIL DİRİCAN
Resim Sergisi
10Ekim-30Ekim1996
Ekol Sanat Galerisi:
Cıhangır, Sıraselvıler Cd Bakraç Sk. No 3S/A Beyoçltı Te/: 293 0617
iltür Koleji
Egltim Vakfı (KEV)
SALONU'NDA
AÇILIŞ KONSERİ
Ünlü
Soprano
Zehra YILDIZ
Tenor
Süha YILDIZ
Piyanoda
Elisabetta Dl STEFANO
11 Ekim 1996, Cunut Saat: 21.00'de
BİlfTSATlŞ: KEVGİŞESİ 9.-10. KISIM ATAKÖY
Tel:(0-212]559 04 88P6X
. AKBANK
6. ULUSLARARASIAKBANK
4, B^TBtNATIONAt
JAZZ fKTÎVAl.
İ
CEMAL RESIT REY KONSER SALONU
18.30 ARTO TUNÇBOYACIYAN &
MARC JOHNSON & VVOLFGANG MUTHSPIEL
JI.30 JOHN SLJRMAN QUARTET
AKSANATTA SEMINERLER
15.00 JOHN SURMAN
AKSANATTA LASER DISC ve VIDEODAN FILM GOSTERILERI
13.00 DIZZY GILLESPIE. "A Nıght ın Tunisia", 28'
18.00 RON CARTER, "Lıve Double Bass'. 55'
ŞŞ8ŞŞ|?Thc
SSîîî?? Bnash
John Sunron Quartec konseHcn. T>ıe Bnoıh Counorır ekjeHı ktdobnyia cer^Ucfmdoafa-
Bilgi için Tel: (0212) 252 35 00 - 01 - 02
AKBANK
FLIPPERYıllar öfx:e TBTde gösterıldıQ»ncJe Qenış ılgı toplayan "Flıpper- bo kez de sınema frtmı o'arak seyırcısıyte
buluştu Başrollecnde Crocodıle Dunaee' fılmlenmn unlü ytldızı Paui Hogan tte genç oyuncu El'fah Wood un
oynadı^t -Flıpper" ergentık çagınaakı hır gençte bır yunusun dostluflunu bır kez daha gözier önone
serecek Fılpper' tn yenı versıyonunda eskı hıppı amcasıyia btflıkte bırarada yaz tatılını goçtrrrtek zorunda
kalan 14 yaşmdakj ası genç Sancty Rıcks roiuoü geçtı^tmız sezon "The War' da Kevın Costnef a karşı
öoemh Dır performans sergıieyen ENjan Wood ustıendı AJan Saphıro nun yûnetiiOt fılmın produktö^ugunü
Janes j McNamara ve Perry Kat? yaptilar 14 yaşındakı ası genç Sandy Rtcks hayaiınm en berbat
öönemmöed'f Çunku yaz tatıimı Mıppı eskjsı amcasıyia bırtıkte "dunyamn öDur ucundaKr bır adada
geçırmek zorunda kalmıştır Gençlık yıllannda Beach Boys grutnjnun peşmden yoltarr, -^ûkûlececek kadar
sıkı bır htpp! olan amcası yaşı tleriedıkçe topiumdan kopmuş ve bal'kçı cJup çıkrmştu Usiefık gertç Sandy
açıanctân cJaha da kötusu Rea Hot Chılı Peppers gfubunun kooserlen ıçtn elındekı serbest gtrış kartlannm
yanacak olmasıdır Ancak gıtîtgı adada Fthpper adlı yetım t»r yavru yunusla karşıiaşınca bu kent çocugunun
nayatı bır anda degışır ve adadakı yaşam tarona uyum saöiamaya Daşlar Ço*c geçmeden de kendısını
hayaîın^-n en buyuk maceraanm ta-n göbegmde bufur
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yaşlı Bir Şaire
Mektuplar (5)
Sevgili Ş,
Mektubunusevinerekokudum. Banalaf sokuştur-
mayı bırakıp şairlerden söz etmen ne güzel!..
Ergin Yıldızoğlu'nun sözcuk seçiminde başansız
göründüğünü söylüyorsun.
Bence, bu genç şairadaylarının ortak sorunu. söz-
cük seçmekte çeşitli nedenlerle yetersiz kalıyorlar.
Eski şairler gibi, şiire hangı sözcukler girer, hangi-
leri girmez diye bir ayırma yapmayı düşünmedığıni
çok iyi biliyorum. 1930'ları, 40'ları yaşayanlar Türk şi-
irine gündelik yaşamdakı bütün sözcükleri sokabıl-
mek için şairlerin nasıl savaşım verdiklerini unuta-
mazlar.
Bugün her sözcükşiıregıriyor, ama Osmanlıca'dan
Türkçe'ye geçişin yarattığı özel bır durumumuz var
kullanılan sözcukler arasında bır tutarlılık, bir uyum
sağlamak dille ilgili bazı bilgileri edinmeyi gerektıriyor.
Gençlere ise yetişme yıllannda eğitim ya da öğrenim
yoluyla bu bilgiler verilemiyor. Savaşımın içinde ya-
şarken bizim ayrıca çaba göstermeden öğrendiğimiz
şeyleri, onlar sonradan oğrenmek zorundalar.
Bıryandan Batı dillennin teknolojıyle gelen saldırı-
sı var, bir yandan da Osmanlıcılığın, isiam kulturuyle
güçlendirilmek ıstenen bağların, ya da bunlarla ilgisi
olmadan geçmiş güzellikleri günümuze taşıma de-
neylerinin gittikçe artan baskısı...
Bugün genç bir şair adayının kendisine bir sözlük
oluşturması, dilde büyük gelışmeler yaşandığı, birçok
şey yerli yerıne oturduğu halde, çok daha güç.
"Ergin Yıldızoğlu adında birde ekonomiyazarı var"
diyorsun.
Ikisi aynı kişi...
Ben onun Ingiltere'den yazdığı yazıları "Cumhuri-
yet"\e ilgiyle okur. çok yararlanırdım. Sevdiğim bir
yazardı. Gene öyle...
Sonra birgün "Adam Sanaf'a bir mektup geldi:
Baktım, ekonomi yazarı olarak bildiğim Ergin Yıldı-
zoğlu, beğenilırse basılması ıçin, bır mı, birkaç mı. tam
anımsamıyorum, şiirini göndermiş.
Başka biralanda uzman sayılan, yazılannı severek
okuduğum bir yazar...
Kim bilir kaç yıl öğrenim gördü o duruma gelmek
için, ne çalışmalar yaptı?
Bir yandan da şair olacak... '
Nedense bu durum bana bıraz ters geliyor...
Başka bir alanda uzmanlaşmak ıçin yıllarca oku-
muşsun... Özendiğine gore daha yukarlarda gördü-
ğün bir uğraş içinse kâğıdı önüne çekmeyı yeterli bu-
luyorsun...
Ergin Yıldızoğlu'nun gönderdıği şıır. ya da şıirler
pek parlak değildi. Özellıkle sözcük seçimi o zaman
daha da sorunluydu. Yazdım kendisine. Sanırım. ya-
zılannı severek okuduğumu, şııre özenmesine bır an-
lam veremediğimi bıldırdım...
Hiç aldırmadı, gene gonderdi...
iyi ki aldırmamış...
Dünyada neler olup bittığıni böylesıne iyi bilen, oku-
ma, çalışma gücü yüksek, bılgi dolu bu genç insanın
sozcüklerin şiirine alışık olmadığımız bır şeyler kata-
bileceğini umuyorum.
Hakan Savlı'yı daha önceden de bildiğini, beğen-
diğini söylüyorsun.
Eyet, 1994 Sabri Altınel Ödülü, 1995 Cemal Süre-
ya Ödülü... Bir dosyayla iki ödül alarak parlak bir baş-
langıçyapmıştı:.:''""
Ama Bilgi'deyayımlanan kitabmın adına bak: Unu-
tulmuşÇocuklukEskızlerı, "Eskız"sozcüğünü şıinn-
de kullanması bir yana kapağa kadar çıkarıyor.
Hep aynı sorun...
Bu gençlerin şiırierine soktukları kimi sozcüklerle
ben aynı mahallede bile oturamam.
Biliyorsun, Hakan Savlı da başka bır alanda çok iyi
öğrenim görmuş bir genç. Tıp doktoru. 1995'ten bu
yana Helsinki Üniversıtesi Organ Nakli Araştırma bı-
riminde kanser genetiğı araştırmalan yapıyor.
Onun şiiri de gelişmekte. Ama görsel biçim oyun-
lanna fazla düşkünlük gösteriyor son günlerde. Se-
nin hoşuna gidiyordur. Ben sevmem öyle şeyleri. He-
le işin başında. tükenmemiş bır şair için çok anlam-
sız. Gereksiz bir görsellığe sokuluş. Sozcüklerin ye-
tersizliği mi söz konusu! Aynca bu tür oyunlar aldatır
şairi, şıiri yakaladım sanmasına yol açar.
"Şiirde öykü oimaz" diyenlerı sıralarken llhan
Berk'te başlamış, Melih Cevdet Anday'la bıtirmış-
sin. Bence bu iki şairın bu konuya yaklaşımları aynı
değil. Uygulamaları da. saptadıklannı anlatışlan da
değişik.
Ne kadar ilginç değil mı? Aynı görüşten yanalar.
ama bana uygulamaları da, saptadıklarım anlatışlan
da değişik geliyor.
Başanlı iki şair. Yıllardırşiiryaratıyor üretiyor, yapı-
yorlar, her neyse... Ama bır görüşte bırleşırken bile
"değişik"\er...
Bence, şiirin işte bu yüzden okulu yok...
Ayrıntılarda sonsuz bir çeşıtlenme soz konusu...
Aralanndaki değişikliğin ne olduğunu bu mektubu-
ma sığdıramam şimdi. Yanıt beklemeden, bir iki gun
sonra gene yazarım.
Senin konuya yaklaşımında bir yumuşama var gı-
bı geldi, sevindim. Ayrıca Salah Birsel için guzel şey-
ler yazmışsın, bana da pek sataşmamışsın.
Haydi hoşça kal...
Sevgiler, selamlar...
SON DÖNEM
OSMANLI KUMAŞLARI
9 E K I M - 1 6 K A S I M 1 9 9 6
VAPI KREDI
Kf I.T f K
MI:RKI:/İ
Vapı Kredi Vedat Nedlm T6r Mûıesl
IstıKUl Caddesı 28S Beyogiu 80050 Isunod Telefon iOZ',2
1
ZA5 20 41 252 47 00'259
YAPI KREDi