Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 1996 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
Üç ülkede gerçekleşen yenilikçi hareketlerin farklılıklan, bu ülkelerin siyasi yapılanndan kaynaklanıyordu
Kmnalizm
\JC. i â
-i r
• Çağdaş düşüncelere açık, zengin
bir kültüre sahip olan Atatürk'ün
yanında Şah Rıza, Kafkasyalı
eğitimsiz bir albay olarak
kalmaktaydı. Emanullah'a gelince,
ilerici görüşe sahip olmasına karşın
Batfdaki bilgilere ya dolaylı
yoldan ya da gecikmeli olarak
ulaşmaktaydı.
Askeri işbirliği ve aydııılann etkisi• • ç ülke arasında de\ let
U
vönetıcılerının karşılıklı
görüşmeleri yanı sıra bu
ülke aydınlarının ve
halklarının da ıhşkılenne
değınmelıyız. Istanbul'da
vaşamakta olan vabancı topluluklan
< İranlılar gıbı) bu ılışkıler çerçevesinde
değerlendı rmev eceğız.
Afganistan'da. Emanullah dönemınden
önce olduğu gıbı Emanululah'tan sonra
da Türkive ıle ılışıkler sürdürülmüştür.
Nitekım Emanullah'ın başdanışmanı
Tend. savaştan önce Istanbul'da
yaşıvordu. Terzı. Afganistan'ın
refomıcu \e ulusçu akımında "Sirac-ül
Ekber" bıldmsinı hazırlayarak onemlı
bir rol oynamış \e daha sonra kralın
kayınpederı olarak Afgan dıplomasısını
yönetmıştı (31). 1953'ten 1963 yılına
kadar başbakan olan Davut Han da
Türklerin etkisi altında kalmıştır. Davut
Han da hükümetınde ıktisat bakanı
olarak göre\ yapan General
Abdülmelik. Türkıve'de öğrenım
görmüş ve Atatürkçülenn ekonomik
kalkınma planlanndan oldukça
etkilenmışti (32)
Genelde Türkıye'nın etkısı. askeri
işbirliği çerçe\esınde yoğunlaşmıştı.
Nitekim 1928'de 50 Afgan subayı
Istanbul Harbıye Askeri Okulu'ndan
mezun olmuştu. Kral Emanullah
Türkiye'ye gitmeden önce. Türk ve
Afgan dıllerınde eğıtım veren bir kolej
kurarak Türkıye'de askerı eğıtım
görecek Afgan gençlennı önceden
hazırlamayı öngörmüştü(33). Bunun
yanı sıra Afgan ordıısu özellikle. Cemal
Paşa, Fahri Paşa. Türkıye Büyükelçısi
ve daha sonra EmerPaşa'nın
kavınbıraderı olan general Kâzım
Bey'ın danışmanlıkları sayesınde.
yenıden düzenlenmıştı (34).
Türkıye ve Afganıstan arasında
imzalanmış bulunan. 1 Mart 1920
tanhlı anlaşmanın 8. maddesı. asken ve
eğıtim alanlarında oluşturulacak Türk
heyetlerınin Afganistan'a
göndenlmesını öngörmekteydi (35).
1928'de ımzalanan anlaşma ise General
Kâzım Bey'ın bir başka general. ıki
albay vebirvüzbaşı ile bırlıkte
görev lendırıimelerını ıçermekteydı.
Ancak 5 Ocak 1929'da Afganistan'a
gıden hevet. aynı vıl 9 nısan günü
Emanullah'ın düşürülmesiyle. görevini
varıda bırakmıştı. NadirŞah'm
hükumetı ise 1928 anlaşmasının
gereklerini uygulamak konusunda fazla
çaba göstermiyordu (36).
Basının etkısı ıse halkın çoğunun
okuma yazma bılmemesı nedenıyle
sadece aydın kesımde görülebıliyordu.
Türkıye'nin tran üzennde tartışmasız
bir etkıye sahip olduğu söylenemez.
Yann Richard. İranlı ulusçuların.
Ataturkçü modelden bağımsız bir
yöntem ızledıklerını. Türk
İaıkçılığını eleştırdıklennı \e ortak
sınırlarda çıkan sorunlan büyüttüklennı
(Faranghestan dergısınde görüldüğü
gıbı) vurgulamaktadır(37).
türkler ı»e tam tersine İranlı
reformcuiar teşvık etmışlerdır. Örneğın
Ikıncı Türk Dıli Kongresı yapılır
yapılmaz. "Ettela'at" gazetesı.
Farsçanın arındırılması ıçın 12 Evlül
1934'u: bir kampanva başlattığı gıbı
İsmet İnönü'nun TBMM'de. kadın
hakları üzerıne vaptığı bir konuşma
metnıni Farsça'va çevırerek 17 Aralık
1934 günlü sayısında bugöruşü
desteklemiştir(38).
Atatürkçü örnegın. Iran ve Atgatmtan'ı
etkıledığı gerçeğını değışık bıçımlerde
gözlemektevız Ancak çok belırlı olan
bu etkılenmeye karşın. Atatürkçü
sıyasetın. ıkı dost devlet başkanı
üzerındekı etkılerı. benzer nıtelıkte
olmamış, avnca süreklı birgehşme
çızgısı surd'urulememıştır
da gecikmeli olarak ulaşmaktaydı.
Katı ve ani kararları ıle göze çarpan Şah
Rıza. kendısınden başkasını
begenmezken Atatürk. tam aksine
alçakszönüllü olmakla tanınmaktavdı
(39)."
Ayrıca dilde reform konusundaki
görüşlerde de tam bir farklılık söz
konusuvdu Atatürk ve İnönü. Türk
dılını arındırma hareketını. kolav.
bılınç.lı ve etkın bir bıçımde çağdaş
dıllere vakın bır düzeve ulaştırmak
amacıvla gerçekleıjtınrken Şah Rıza.
halkın gereksınımlerınden uzak kalan
aşırı ulusçu nıtelık taşıvan "bir
anndırma"yöntemı ızlemıştır (40)
L'ç ulkede gerçekleşen yenilikçi
hareketlerin farklılıklan. bu ülkelerin
darbenın bir sonucuvdu.
Bu venı rejım. kuşkusuz çağdaşlaşma
yanlısı olan halkın varlıklı kesımlennce
desteklenmıştı. Bununla beraber İran'ın
Atatürkçülenn sağladıkları başarıya
ulaşıııalarını engelleven en az üç unsuru
sayabılırız. Iran. her şevden önce Şıı
mezhebındeydı Iran'da Islanı ıdeolojısı
vavgın bir biçımde cgemen olduğundan.
dın vanlıları sivasi alanda mücadeleve
gırmemışlerdı (42)
Tkıncı unsur. geleneksel gerçek bir
reformculuktjıı yoksiın olan Kajar
Hanedanlığı'nın başıııa geçen şahın.
alı^ılmış. uvumlu bırstvaset yönteminin
mırasçısı. olmasıydı (43) Son unsur ıse
Şah Rıza'nııı reformların sıvası yönünü
anlamak ıstcmemiş olmasıvdı.
Emanullah (solda) ileri görüşlü bir insan olmasıv la. Baba !sah Kı/a (sağda) ise katı ve ani kararlan ile dikkati çekivordu.
• Atatürkçü örneğin, İran ve Afganistan'ı etkilediği gerçeğini değişik
biçimlerde gözlemekteyiz. Ancak çok belirli olan bu etkilenmeye karşın,
Atatürkçü siyasetin, iki dost devlet başkanı üzerindeki etkileri, benzer
nitelikte olmamış, aynca sürekli bir gelişme çizgisi sürdürülememiştir.
çekırdeğını oluşturmuşlardı. Iran'dakı
sorunufi monarşı düzenının dar
görüşlülüğünden kaynaklandığı öne
sürülebilır. Nıtekım modernleşme
yolunda. Batılı modernleşme
örneğınden kıstas seçılerek
çağdaşlaşma düzevıne erışilebileceğını
düşünmek saflık olurdu Oysa ıki
Atatürkçüler. tam bir çağdaşlaşma
gerçekleştırmek ıçın canla başla
uğraşirken bu sürecin temelınde yatan
demokrası ıınsurunun da
bılıncındevdıler Afganıstan bazı
konularda. lran'la benzerlıkler
göstermektedir Afganistan'da ıvi
eğıtilmiş avdmların sayısı. Emanullah'ı
desteklemek ıçın oldukça yetersız
kalmıştı Emanullah. a^ıret düzeniyle
ülkenın parçalanmak ıstenmesi ve
Afgan vaşamına Islamcıların egemen
olması sorunlanvla karşi karşıva
kalmıştı. Hanedanlığın vasal düzenı
doğrultusunda kurmuş olduğu
ıktıdarını. aşıretlere ve Islamı değerlere
dayandırmıştı. Dın. ulusal bırlığın
tenıelını olu^turmaktavdı Emanullah'ın
reformculuğu ise Ataturkçülük'te
olduğu gibı dını etkılerden anndırılmıştı
ve güçlü bir dev let temelı üzennde yenı
bir ulusun yaratılmasını
amaçlamaktaydı. Ne var kı
özgürlüklerının kısıtlanmasından ürken
hfetlerle. sarrtpolrfuğu • -•--'•
ayncalıklarından yoksun k'almaktan
korkan dinı sınıfın oluşturduSu
muhalefet. Emanullah'ın venılıkçi
hareketıne karşı kovmaktavdı (45) Bu
muhalefet sonucunda. Emanullah.
ıktıdardan düşmü.ş ve ondan sonra gelen
re|imler tutucu bırvöntemı ızlemek
zorunda kalmışlardır Davut Han'ın
1953- 1963 dönemınde ızledığı
modernleşme sıvasetı ise çelışkılerle
dolu olup. ıkı onemlı etkenı
ıçermekteydı: Batı yanlısı aydınlar,
demokrasinin derhal uvgulanmasını
ısterken Şovyet modelının ve ŞSCB'nin
etkisi gıderek artmaktavdı (46).
Sürecek
C) Atatiirkçülüğün temel etkileri
Atatürkçülügun \e devnmlerinin
Müslüman ülkelere örnek olması
konusunu incelerken reformcu devlet
adamlarının kişilıklerını ve vönettıklerı
ülkelerdekı özel koşullan da dıkkate
almamız gerekmektedir.
Tarıhi koşullar ve yönetıcılerın farklı
kışılikleri Amin Saikal, Atatürk ıle Şah
Rıza ve Emanullah'ın kışilık
farklılıklarını başarıh bir biçımde
belırtmektedır. Çağdaş düşüncelere
açık. zengin bir kültüre sahip olan
Atatürk'ün yanında Şah Rıza.
Kafkasyalı eğitimsiz bir albay olarak
kalmaktavdı. Emanullah'a gelince.
ılerıcı görüşe sahip olmasına karşın.
Batı'daki bilgiiere va dolaylı yoldan va
sıvası vapılarından kavnaklanıvordu
Türkive merkezıyetçı. güçlü bir
geleneğe davalı. 19. vüzvıldan ıtıbaren
de venılıkçi olan bir devletti. Ordu.
toplumun yenilenmesinde temel rolü
oynamıştı. Bunun yanı >ıra Atatürkçü
düzen. ulusal davanağını. ulusal
egemenlığın kazanılmasını sağlayan
Kurtuluş Şavaşindan almıştı.
Atatürkçüler öncelıkle güçlü bir sıvası
örgüt olan tek partıve. CHP've
davanmışlardı Ancak Atatürkçü
düzendekı otorıtenzm ıse önce halk
egemenlığı doktrınıne dayanmış. sonra
demokrasinin ve çok partılı düzenin
zorunlu bir vöntemle uvgulanmasını
sağlamıştır (41).
Şah rejimı. 1921 "de vapılan askeri
Otorıterıznıı bir çağdaşlaşma aracı
olarak değıl. tek çozum gıbı öngördüğu
si\a»ı düzenını pekiştıren bıraraç
olarak değerlendırtnektevdı (44).
Ancak reformlanıı halka
uygulanmasinın dışında siyasi yönünün
bir türlü kavranılamaması. 1978- 1979
dönemınde Pehlevı rc|imının
vıkılmasinın aMİ nedenını oluşturmuştu
Şah rejimı bırvandan dinı fanatıklerle.
öte yaııdan ekonomik güçlükler
nedenıv le oluşan muhalefetle karşı
karşıva kalmıştı. Üstelık uvgulamakta
olduğu koyu otontarızm sonucunda.
çağdaşlaşma vanlısı avdınlarda bu
muhalefete katılmışlardı. Ovsa
Türkıve'de çağdaşlaşma yanlısı
avdınlar. -\taturk devrimlerınin
-'/- l.mn v Dtı/ıree \e ünelıe 4lhert vı'm
H<jhınn\tütı ı» the /9'0\. Prueger SpeL lul Siıul)t'\
1BD / W l'arıun Grıyıtrtan. ct ge . 6 bolunı
Inuı\Oupree ' MahmuJ Terzı Forgımen
\aunnu!ı\l . ın tmencun i jnuTsmt'v Fıcld Stall
Rcport* IKI 1 IVfi-i Chuk
-'-- İjıiın Dupnv 4tt>hdm\ıan. Pnnıetnn. \f»ı
Jersev. 1V'3. v 50"
33- Fntn^(iı\ Taıllauiat a^e \ 3J2
34-U-oııB hıullüila u;je.s 112
35- l aıiun Cjrcgurum a ^ t' * -33-234
M-LııJnınH Uiiını ugı l/i\\t mıUl \ :v?
3 '- ) unn Rit hard u <> e 62-63 \ c 6 ~-6S
_îS- Jııhn R Pt'rn ' Lanwtu«t? Rı'loı m ın iııı ke\
uihl Inm ıtı Intı nnıtıtmul Jottrnul ut MıJJIe Euyt
Sıuılıc* (CamhrıJge 4BI)ı. I" nlı no 3. 19f\5
h
39- tıuııı Saıkul tı
411-Jnhıi R Pern.
41- innn Saıkul. u
g f
ü
J!
i!iıt\ı' ılf i.nnLİu\ıon ph
uge.\ r~-!X4
42- Senııh l uıit-r. u
u ge. s ~l-~2
43-4ge s '2
44-Semıh Vaneı.a
45- Anıın Suıkal u
tı g c . N - "V Lcuıı
46-1 ııuı\ Dııpu't' t
if f
ge
B i
» 26-2x
t
. s
3tı6-3(n
\ 26 Senıılı l untr 'En
ınısmre'. ın Semıh 1 \ıner
. •> l~~-l~k. )unn Ruhurıl
s 1X1-1X4
. ^ 29-31 1 urtan Gregıtruın
Pınıhıılü a <z e s 26X.
•r ünetıe llherı u a e s .îj-.'.î
. Dr. TURKKAYA ATAOV
Libya lideri Kaddafi Başbakan Erbakan'la or-
tak basın toplantisında "Arap dünyasının düş-
manı Israil'e su vermememizi" de istedi. Bu ve
benzeri istek ve değerlendirmelerden ötürü Türk
tarafında resmi, muhalefet ve basın çevrelerin-
den benzeri üslupta tepkiler birbirini izliyor. He-
le übya'nın küçümser ifadelerle "ikimilyonluk bir
devlet" diye tanımlanması devletler arasında
eşitliğe dayalt hukuk anlay ışına da ters düşer. Bu
rakam yanlış olduktan başka ondan daha küçük
devletlere ve halklara saygımız olduğunu unut-
mayalım.
Kaddafı'nin israıl'e su verılmemesı isteğine
gelince, buna duygusallıktan uzaK akılcılık ve
salt Arap çıkarları açısından bakıldığında, isra-
ıl'de yaşayanlara su vermenin insaniyet ve tica-
retdüşünceleriylesavunuluryanlarıbulunuşuna
ek olarak. güvenliğini sağlayıcı yönlerden de ya-
rarlı olduğunun altını önemle çizmek istiyorum.
Su sorunu Arap-israıl çatışmasının kökenınde
son derece önemli bir yer kaplar. Geçen yüzyı-
lın sonunda Filistin'de bir Yahudi devleti düşü-
nü kuran Siyonist ilerı gelenleri, dünya Yahudi-
lerinin buraya doluşacağını ve ayrıca olağan nü-
fus artışını da düşünerek, çevredeki su kaynak-
larına sahip olmayı ıstemışlerdi.
1918'de Sıyonızmın ileri gelenlerinin Parıs Ba-
rış Konferansı'na sunduklan haritada Lübnan'ın
güneyinde Lıtanı Nehri. bu nedenle düşledikieri
Yahudi devletınin sınırlan ıçine sokulmuştu. Is-
rail'in Lübnan'a 1981'deki sılahlı müdahalesin-
de Litanı Nehri ve çevresinde egemen oluşunun
ve kendıne bağlı Falanjıst yerel yönetimı destek-
Türkiye İsrail'e Su Vermezse...
lemesınin nedeni de buydu. Ürdün Vadısi'nde
toplanan suları birtakım yollardan kendineaktar-
masının. hatta komşu Arap ülkelerine sılahlı mü-
dahalesinin bir önemli nedeni budur. Kısaca is-
rail'e normal yollardan su venlmesı Araplann gü-
venliğı ve ekonomılerı ıçın de yararlıdır.
1980'li yılların başında. o zamanki Birleşmış
Milletler Genel Sekreterı Kurt VValdheim Filistin
konusunda benden o güne değin ele alınmamış
bir konuda bir araştırma istediğınde. israil'in Fi-
listin sularını denetimı altına alma girışimlerını
seçmiştim. llk kez Sri Lanka'dakı bir BM toplan-
tısında sunduğum bu teblığ önce New York'ta-
ki BM merkezince çeşıtlı dıllerde yayımlandı ve
sonra da Londra ve Montreal'de iki kitapçık ola-
rak ve Amenka'daki bazı kıtapların içinde bölüm-
ler olarak basıldı. Bu yayınlarımdakı gerçeklerı
burada çok kısaca özetleme gereğını duyuyo-
rum.
incil'de "süt ve bal diyan" d'ıye geçen Filistin'in
kuzeyinde Galilee Dağları, Ürdün Vadisi. Nablus
ve Cenin çevresinde yağmur ve su vardır; güne-
yi çöldür. Kudüs, Bethlenem ve Hebron güneyın
onemlı kentlerıdır. Hele en guney ucunda Negev
bir kum deryasıdır. Hayfa'dan Gazze'ye değın kı-
yı şerıdi de öyledir. İsrail'in "yeşıl hat"Xm yanı
1967'den önceki sınırların içinde kullandığı su-
ların üçte biri Batı yakasından kaynaklanıyor. is-
rail bu suları kaybedince bir ekonomik felaketle
karşı karşıya kalacak. Bu nedenle Israıl'dekı su
tasarımcılarının kâbusu Batı yakasında bağım-
sız bir Filistin devleti olmuştur. Bugün kapıyı ça-
lan gerçek de budur. Bir yoruma göre 1967'de
6 günlük savaşın temel nedeni de su sorunudur.
1967'den bu yana israıl, Batı Yakası'na yakın
topraklarda derın kuyular açarak yeraltındaki
komşu su haznelerinı kendi tarafına aktarma yol-
larını araştırmıştır. Hatta bazen pompalama be-
lirlı yoğunluğa erıştiğınde su düzeyı denız düze-
yının de altına düşüyor ve suyun tuzluluğu artı-
yordu. Filistin köylüsü de çoğu kez önce tuzlu-
laşan, sonra da kuruyan kuyusuna çaresız ba-
kakalıyordu. Bu kaynaklar İsraıl Su Komısyo-
nu'nun elindeydi. israil'in su ekonomisı, Ürdün
ve Netufa açık kanalları. Menaşe A ve B. Şim-
ron ve Eylabun tünellen, Tzalman ve Eşkol su
haznelerı ve boru hatlarıyla merkezı bir ulusal ta-
şıma sıstemine bağlanmıştır. Bu sıstem suyu ku-
zeyde Arap çevresinden de alarak güneye ve kı-
yıya götürür. israıl bu sulara Yeşil Hattın içinde
de ve özellikle yeni yerleşim bölgelerınde büyük
gereksınim duyuyor. Tüketım her yıl mılyonlarca
metreküp arttığı için durumun vahametını anla-
mak zor değildir. Taleple arz arasındakı fark aşı-
rı pompalamakla gıderilmeye çalışıhyor. Bu da
bağımsız Filistin devletinin su kaynaklarının ta-
mamen kuruması demektir.
Nitekim, El-Auca Filistin köyündekı gelenek-
sel muz ve narencıye bahçeleri bütünüyle kuru-
muştur. Oysa, El-Cenha yaktnlanndaki bu köy
dünyanın en eskı yerleşik tarım bölgelerınden
biriydi. Oraları kurudukça, yakınındakı Gılgal,
Na'aran ve Yitav gibı benı-Yahudı yerleşme böl-
geleri yeşerdi. Öte yandan. Bardala ve Tel al-
Beyda Filistin Arap köyleri de sularını kaybetti.
Cenın, Beyt Diba. Toubas. Salfit, Çiftlik ve ben-
zeri Arap köylerinde de durum aynı. Örneğin,
Salfıt'in suyu yeni Elkana Yahudi yerleşim böl-
gesine gıttı. Beyt Dıba'da ekili toprağın yüzde
8O'ı kuraklıktan çatladı. Ramallah kentı Eyn Sa-
mıya su kaynağını tümden yitırdı. Yaşamlarını
tarıma borçlu olan Gazzelıler su kaynaklarını
çoktan elden çıkardılar. O sular şımdı Netzer Ha-
zani. Kativ, Gansi Tal, Morag, Kfer Daron ve da-
ha birçok yeni Yahudi göçmen yerleşme bölge-
lerınde kullanılıyor. Golan Tepeleri'nde de du-
rum aynı. Yenı adıyla Kinnerat Gölü çevresinde
de çok cıddi su sıkıntısı var. Arap kuyularının tü-
müne ölçü aletlerı kondu. Nüfus ve tüketım ge-
reksınimı artsa da. su kullanımı artmayacak.
Özetle, İsraıl'e Turkıye'den gıdecek her dam-
!a su Araplardan o oranda suyun eksilmeyece-
ğı anlamına da gelır. Turkıye'den su yollanma-
sında Arapların hem güvenlik. hem ekonomik
çıkan vardır. İsrail'in su sorunu vahım noktalara
varır ve şahın bir iktidar bunu zora başvurarak
çözmeye kalkarsa. Filistin halkı ve hatta tüm
Arap dünyası gene muhtemelen bakakalacak-
tır. Türkiye'nin İsraıl'e su vermesi bu fecı olasılı-
ğı önemli ölçüde azalttığı bıçiminde de yorum-
lanabılır.
POLİTİKA VE OTESÎ
MEHMED KEMAL
Gene mi Muhtıra?..
Lenin, "Devlet ve Devrim "adlı kitabında insanla-
rın ancak başarı sağlamış bir devrımden sonra mut-
lu olacaklarını yazar. Kitabın sonunu getirmemiştir.
Çünkü eylemden yazmaya vakit bulamamıştır.
Yakın arkadaşı Troçki der ki:
"Basit, küçük bir odada devrımi yönetiyordu,
durmadan haberler geliyordu. Günler var ki uyuya-
mamıştık. Perişan birhaldeydik. Sert ve katı bırka-
nepenin üstünde kestiriyorduk. Hemşire odaya gir-
dı. Zaferi müjdeledi."
Bu devrim Fransız Devrimı'ne benzemiyordu.
Darbe olsun, devrim olsun kendı ortamı içinde
canlıdır. Bir dönem gelmıştır ki uluslar, ancak dev-
rim içinde düşünebilmışler, var olmuşlardı.
Sorarım size:
"İhtilali kimler yapar?"
"Aydınlar."
"Ya, halk ne güne duruyor?"
"Halkla beraber."
Halk, bazen devrim içinde unutulur. Hatırlandığın-
da devrim bitmıştir. Ortada bırkaç kışı kalır. Giden-
ler, devrim yapacak düzeyde sayılmaz.
Geçende bir kitabı karıştırıyordum. Simavneli
Bedrettin'ın ardında 40-60 bın devrimcinin yürü-
düğünü yazıyordu. Hepsi de aynı inançtaydılar.
Bedrettin vaazlarını iznik medresesınde verıyordu.
Dede Sultan'la Sultan orduları arasındaki kapış-
ma, Karaburun dağlarında oldu. Sultan ordusu ge-
rilemek zorunda kaldı. Az daha Sultan Muratdev-
rımcilerın eline düşüyordu. Ivat Paşa yetıştı de kur-
tardı. 'Çok büyük savaş oldu' derler. Kan gövdeyı
götürdü. Börklüce.esirdüştü. Selçuk kalesı önün-
de çarmıha gerildı.
Toriak Kemal, Saruhan ovalarında bastırıldı. Ar-
kadaşlanyla beraber kazığa kakıldı.
Bir kavgada yenersen adın devrimdir, yenilirsen
isyancı olur kazığa kakılırsın.
Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir, 'radyo-
ew'nı alıp teker teker kışlaların üstüne yürüdüğün-
de devrimciydı. Başbakan İsmet Paşa'yı ve Cum-
hurbaşkanı Cemal Gürsel'ı Çankaya'da sıkıştırdı.
Her türlü yetkı elindeydi.
Çankaya'dan Fethi Gürcan sordu:
"Bunları ne yapayım?"
Gerçekten de her şey elindeydi, bunlan ne yapa-
caktı? Çankaya'nın bodrumuna doldursa olurdu.
Öyle yapmadı.
"Salıver gitsınler."
Ne, salıvermek mı?
Fethı Gürcan şaşkına döndü.
Ne yapacağını şaşırdı.
Hepsını saldı.
Hepsı bir yana dağıldı.
İsmet Paşa yanındaki genç bakana döndü:
"Albay (Talat), şimdı hapı yuttu" dedi.
Gerçekten kuvvetler albayın eline düşüyordu.
Radyo da.
Ali Elverdi radyodan konuşuyordu:
"Talat'm üç buçuk adamı."
Bütün Çankaya eldeyken. Şimdi elde "üç buçuk
adarn" kalmıştı.
Fethi Gürcan boşalmış Çankaya'nın içinde dört
dönüyordu. Devrımci Talat Aydemir, artık «larbeci
Talat olmuştu.
Darbeci Talat.
Tarıhler olayı yazarken darbe derler. Ihtilal ne de
çabuk darbeye dönüşmüştü. Kural böyledir:
Yendi mi devrımci, yenildı isyancı (darbeci) olur-
sun. Ne çabuk adını koyarlar.
Ortada gene muhtıra. darbe söylentılen var.
Asker 'vermedım', diyor; Demirel almadım diyor,
gazeteler hâlâ muhtıra. darbe deyıp duruyor.
B U L M A C A SEUAT YAŞA\A\
SOLDAN SAĞA:
1/Tüle benzer mce
ve saydam bir ku- 1
maş. II Köydekı o
ışlenn elbırlığıyle
bıtınlmesı... Içıne 3
sulu şeyler konu- .
lan kap. 3/ "Alay.
ıstıhza" anlamın- 5
da argo sözcük...
Dervış selamı. 4/
Eskı dılde dul ka-
dınlar 5/Kalıtım .
Lcu kıvrık sopa- 8
larla çayır ya da g
buz üzerınde ov na-
nantopoyunu. 6/Eskı Mı-
sır'da güneş tannsı... Ara-
ba üzerıne gerılerek ıçıne
saman ya da tahıl dolduru-
lan büyük kıl çuval. 7/ Tı- 3
foyanedenolan vebulucu- 4
sunun adını taşıvan basıl... c
Değerh bir süs tay. 8/ Bir
tür Ingılız bırası... Oğuz "
Kağan'la özdeşleştınlen 7
Hun ımparatoru. 9/So>un- 8
dan gelınen kımse. Ahır- „
dakı gübreyı dışanya at-
mak ıçın kullanılan pencere.
Yl KAR1DAN AŞAĞHA:
1/Tahta üzerındekı pürüzlerı gıdermekte kullanılan ınceçe-
lik lama. 2/Gözlerı görmeyen... Fas'ın başkentı. 3/ Buvük
\e derın karavana Bir göz rengı. 4/ Atılgan. gözü pek..
Kumtaşı. 5/ "Hıs var mı bu âlemde gıbı tatlı" (Yahya
Kemal). 6/Roma mıtolojısınde aşk tannsı... E\ lemlen olum-
suz\apmaktakul!anılanek.7/Utanmadu\gusu... Insanı ıs-
tenmeyen seçeneklerden bırını ızlemeye zorlay an durum. 8/
Lzerınde kıtap okumava varayan. açılıp kapanabılen alçak
ve küçük masa... Yunan mıtolojısınde Zeus ıle Erıs'ın kızı
olan tutku tanrıçası. 9/ Kenar süsü... Kuş kanadının büyük
tüv ü
ACI KAYIP
Canımız,
sevgili babamız
TUKHAN
SEYREK'İ
yitirdik. Onu 9 Ekim Çarşamba
günü öğle vakti Şişli Camii'nden
Aşiyan Mezarlığı'na
uğurluyoruz.
AİLESİ