26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 1996 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Üç ülkede gerçekleşen yenilikçi hareketlerin farklılıklan, bu ülkelerin siyasi yapılanndan kaynaklanıyordu Kmnalizm \JC. i â -i r • Çağdaş düşüncelere açık, zengin bir kültüre sahip olan Atatürk'ün yanında Şah Rıza, Kafkasyalı eğitimsiz bir albay olarak kalmaktaydı. Emanullah'a gelince, ilerici görüşe sahip olmasına karşın Batfdaki bilgilere ya dolaylı yoldan ya da gecikmeli olarak ulaşmaktaydı. Askeri işbirliği ve aydııılann etkisi• • ç ülke arasında de\ let U vönetıcılerının karşılıklı görüşmeleri yanı sıra bu ülke aydınlarının ve halklarının da ıhşkılenne değınmelıyız. Istanbul'da vaşamakta olan vabancı topluluklan < İranlılar gıbı) bu ılışkıler çerçevesinde değerlendı rmev eceğız. Afganistan'da. Emanullah dönemınden önce olduğu gıbı Emanululah'tan sonra da Türkive ıle ılışıkler sürdürülmüştür. Nitekım Emanullah'ın başdanışmanı Tend. savaştan önce Istanbul'da yaşıvordu. Terzı. Afganistan'ın refomıcu \e ulusçu akımında "Sirac-ül Ekber" bıldmsinı hazırlayarak onemlı bir rol oynamış \e daha sonra kralın kayınpederı olarak Afgan dıplomasısını yönetmıştı (31). 1953'ten 1963 yılına kadar başbakan olan Davut Han da Türklerin etkisi altında kalmıştır. Davut Han da hükümetınde ıktisat bakanı olarak göre\ yapan General Abdülmelik. Türkıve'de öğrenım görmüş ve Atatürkçülenn ekonomik kalkınma planlanndan oldukça etkilenmışti (32) Genelde Türkıye'nın etkısı. askeri işbirliği çerçe\esınde yoğunlaşmıştı. Nitekim 1928'de 50 Afgan subayı Istanbul Harbıye Askeri Okulu'ndan mezun olmuştu. Kral Emanullah Türkiye'ye gitmeden önce. Türk ve Afgan dıllerınde eğıtım veren bir kolej kurarak Türkıye'de askerı eğıtım görecek Afgan gençlennı önceden hazırlamayı öngörmüştü(33). Bunun yanı sıra Afgan ordıısu özellikle. Cemal Paşa, Fahri Paşa. Türkıye Büyükelçısi ve daha sonra EmerPaşa'nın kavınbıraderı olan general Kâzım Bey'ın danışmanlıkları sayesınde. yenıden düzenlenmıştı (34). Türkıye ve Afganıstan arasında imzalanmış bulunan. 1 Mart 1920 tanhlı anlaşmanın 8. maddesı. asken ve eğıtim alanlarında oluşturulacak Türk heyetlerınin Afganistan'a göndenlmesını öngörmekteydi (35). 1928'de ımzalanan anlaşma ise General Kâzım Bey'ın bir başka general. ıki albay vebirvüzbaşı ile bırlıkte görev lendırıimelerını ıçermekteydı. Ancak 5 Ocak 1929'da Afganistan'a gıden hevet. aynı vıl 9 nısan günü Emanullah'ın düşürülmesiyle. görevini varıda bırakmıştı. NadirŞah'm hükumetı ise 1928 anlaşmasının gereklerini uygulamak konusunda fazla çaba göstermiyordu (36). Basının etkısı ıse halkın çoğunun okuma yazma bılmemesı nedenıyle sadece aydın kesımde görülebıliyordu. Türkıye'nin tran üzennde tartışmasız bir etkıye sahip olduğu söylenemez. Yann Richard. İranlı ulusçuların. Ataturkçü modelden bağımsız bir yöntem ızledıklerını. Türk İaıkçılığını eleştırdıklennı \e ortak sınırlarda çıkan sorunlan büyüttüklennı (Faranghestan dergısınde görüldüğü gıbı) vurgulamaktadır(37). türkler ı»e tam tersine İranlı reformcuiar teşvık etmışlerdır. Örneğın Ikıncı Türk Dıli Kongresı yapılır yapılmaz. "Ettela'at" gazetesı. Farsçanın arındırılması ıçın 12 Evlül 1934'u: bir kampanva başlattığı gıbı İsmet İnönü'nun TBMM'de. kadın hakları üzerıne vaptığı bir konuşma metnıni Farsça'va çevırerek 17 Aralık 1934 günlü sayısında bugöruşü desteklemiştir(38). Atatürkçü örnegın. Iran ve Atgatmtan'ı etkıledığı gerçeğını değışık bıçımlerde gözlemektevız Ancak çok belırlı olan bu etkılenmeye karşın. Atatürkçü sıyasetın. ıkı dost devlet başkanı üzerındekı etkılerı. benzer nıtelıkte olmamış, avnca süreklı birgehşme çızgısı surd'urulememıştır da gecikmeli olarak ulaşmaktaydı. Katı ve ani kararları ıle göze çarpan Şah Rıza. kendısınden başkasını begenmezken Atatürk. tam aksine alçakszönüllü olmakla tanınmaktavdı (39)." Ayrıca dilde reform konusundaki görüşlerde de tam bir farklılık söz konusuvdu Atatürk ve İnönü. Türk dılını arındırma hareketını. kolav. bılınç.lı ve etkın bir bıçımde çağdaş dıllere vakın bır düzeve ulaştırmak amacıvla gerçekleıjtınrken Şah Rıza. halkın gereksınımlerınden uzak kalan aşırı ulusçu nıtelık taşıvan "bir anndırma"yöntemı ızlemıştır (40) L'ç ulkede gerçekleşen yenilikçi hareketlerin farklılıklan. bu ülkelerin darbenın bir sonucuvdu. Bu venı rejım. kuşkusuz çağdaşlaşma yanlısı olan halkın varlıklı kesımlennce desteklenmıştı. Bununla beraber İran'ın Atatürkçülenn sağladıkları başarıya ulaşıııalarını engelleven en az üç unsuru sayabılırız. Iran. her şevden önce Şıı mezhebındeydı Iran'da Islanı ıdeolojısı vavgın bir biçımde cgemen olduğundan. dın vanlıları sivasi alanda mücadeleve gırmemışlerdı (42) Tkıncı unsur. geleneksel gerçek bir reformculuktjıı yoksiın olan Kajar Hanedanlığı'nın başıııa geçen şahın. alı^ılmış. uvumlu bırstvaset yönteminin mırasçısı. olmasıydı (43) Son unsur ıse Şah Rıza'nııı reformların sıvası yönünü anlamak ıstcmemiş olmasıvdı. Emanullah (solda) ileri görüşlü bir insan olmasıv la. Baba !sah Kı/a (sağda) ise katı ve ani kararlan ile dikkati çekivordu. • Atatürkçü örneğin, İran ve Afganistan'ı etkilediği gerçeğini değişik biçimlerde gözlemekteyiz. Ancak çok belirli olan bu etkilenmeye karşın, Atatürkçü siyasetin, iki dost devlet başkanı üzerindeki etkileri, benzer nitelikte olmamış, aynca sürekli bir gelişme çizgisi sürdürülememiştir. çekırdeğını oluşturmuşlardı. Iran'dakı sorunufi monarşı düzenının dar görüşlülüğünden kaynaklandığı öne sürülebilır. Nıtekım modernleşme yolunda. Batılı modernleşme örneğınden kıstas seçılerek çağdaşlaşma düzevıne erışilebileceğını düşünmek saflık olurdu Oysa ıki Atatürkçüler. tam bir çağdaşlaşma gerçekleştırmek ıçın canla başla uğraşirken bu sürecin temelınde yatan demokrası ıınsurunun da bılıncındevdıler Afganıstan bazı konularda. lran'la benzerlıkler göstermektedir Afganistan'da ıvi eğıtilmiş avdmların sayısı. Emanullah'ı desteklemek ıçın oldukça yetersız kalmıştı Emanullah. a^ıret düzeniyle ülkenın parçalanmak ıstenmesi ve Afgan vaşamına Islamcıların egemen olması sorunlanvla karşi karşıva kalmıştı. Hanedanlığın vasal düzenı doğrultusunda kurmuş olduğu ıktıdarını. aşıretlere ve Islamı değerlere dayandırmıştı. Dın. ulusal bırlığın tenıelını olu^turmaktavdı Emanullah'ın reformculuğu ise Ataturkçülük'te olduğu gibı dını etkılerden anndırılmıştı ve güçlü bir dev let temelı üzennde yenı bir ulusun yaratılmasını amaçlamaktaydı. Ne var kı özgürlüklerının kısıtlanmasından ürken hfetlerle. sarrtpolrfuğu • -•--'• ayncalıklarından yoksun k'almaktan korkan dinı sınıfın oluşturduSu muhalefet. Emanullah'ın venılıkçi hareketıne karşı kovmaktavdı (45) Bu muhalefet sonucunda. Emanullah. ıktıdardan düşmü.ş ve ondan sonra gelen re|imler tutucu bırvöntemı ızlemek zorunda kalmışlardır Davut Han'ın 1953- 1963 dönemınde ızledığı modernleşme sıvasetı ise çelışkılerle dolu olup. ıkı onemlı etkenı ıçermekteydı: Batı yanlısı aydınlar, demokrasinin derhal uvgulanmasını ısterken Şovyet modelının ve ŞSCB'nin etkisi gıderek artmaktavdı (46). Sürecek C) Atatiirkçülüğün temel etkileri Atatürkçülügun \e devnmlerinin Müslüman ülkelere örnek olması konusunu incelerken reformcu devlet adamlarının kişilıklerını ve vönettıklerı ülkelerdekı özel koşullan da dıkkate almamız gerekmektedir. Tarıhi koşullar ve yönetıcılerın farklı kışılikleri Amin Saikal, Atatürk ıle Şah Rıza ve Emanullah'ın kışilık farklılıklarını başarıh bir biçımde belırtmektedır. Çağdaş düşüncelere açık. zengin bir kültüre sahip olan Atatürk'ün yanında Şah Rıza. Kafkasyalı eğitimsiz bir albay olarak kalmaktavdı. Emanullah'a gelince. ılerıcı görüşe sahip olmasına karşın. Batı'daki bilgiiere va dolaylı yoldan va sıvası vapılarından kavnaklanıvordu Türkive merkezıyetçı. güçlü bir geleneğe davalı. 19. vüzvıldan ıtıbaren de venılıkçi olan bir devletti. Ordu. toplumun yenilenmesinde temel rolü oynamıştı. Bunun yanı >ıra Atatürkçü düzen. ulusal davanağını. ulusal egemenlığın kazanılmasını sağlayan Kurtuluş Şavaşindan almıştı. Atatürkçüler öncelıkle güçlü bir sıvası örgüt olan tek partıve. CHP've davanmışlardı Ancak Atatürkçü düzendekı otorıtenzm ıse önce halk egemenlığı doktrınıne dayanmış. sonra demokrasinin ve çok partılı düzenin zorunlu bir vöntemle uvgulanmasını sağlamıştır (41). Şah rejimı. 1921 "de vapılan askeri Otorıterıznıı bir çağdaşlaşma aracı olarak değıl. tek çozum gıbı öngördüğu si\a»ı düzenını pekiştıren bıraraç olarak değerlendırtnektevdı (44). Ancak reformlanıı halka uygulanmasinın dışında siyasi yönünün bir türlü kavranılamaması. 1978- 1979 dönemınde Pehlevı rc|imının vıkılmasinın aMİ nedenını oluşturmuştu Şah rejimı bırvandan dinı fanatıklerle. öte yaııdan ekonomik güçlükler nedenıv le oluşan muhalefetle karşı karşıva kalmıştı. Üstelık uvgulamakta olduğu koyu otontarızm sonucunda. çağdaşlaşma vanlısı avdınlarda bu muhalefete katılmışlardı. Ovsa Türkıve'de çağdaşlaşma yanlısı avdınlar. -\taturk devrimlerınin -'/- l.mn v Dtı/ıree \e ünelıe 4lhert vı'm H<jhınn\tütı ı» the /9'0\. Prueger SpeL lul Siıul)t'\ 1BD / W l'arıun Grıyıtrtan. ct ge . 6 bolunı Inuı\Oupree ' MahmuJ Terzı Forgımen \aunnu!ı\l . ın tmencun i jnuTsmt'v Fıcld Stall Rcport* IKI 1 IVfi-i Chuk -'-- İjıiın Dupnv 4tt>hdm\ıan. Pnnıetnn. \f»ı Jersev. 1V'3. v 50" 33- Fntn^(iı\ Taıllauiat a^e \ 3J2 34-U-oııB hıullüila u;je.s 112 35- l aıiun Cjrcgurum a ^ t' * -33-234 M-LııJnınH Uiiını ugı l/i\\t mıUl \ :v? 3 '- ) unn Rit hard u <> e 62-63 \ c 6 ~-6S _îS- Jııhn R Pt'rn ' Lanwtu«t? Rı'loı m ın iııı ke\ uihl Inm ıtı Intı nnıtıtmul Jottrnul ut MıJJIe Euyt Sıuılıc* (CamhrıJge 4BI)ı. I" nlı no 3. 19f\5 h 39- tıuııı Saıkul tı 411-Jnhıi R Pern. 41- innn Saıkul. u g f ü J! i!iıt\ı' ılf i.nnLİu\ıon ph uge.\ r~-!X4 42- Senııh l uıit-r. u u ge. s ~l-~2 43-4ge s '2 44-Semıh Vaneı.a 45- Anıın Suıkal u tı g c . N - "V Lcuıı 46-1 ııuı\ Dııpu't' t if f ge B i » 26-2x t . s 3tı6-3(n \ 26 Senıılı l untr 'En ınısmre'. ın Semıh 1 \ıner . •> l~~-l~k. )unn Ruhurıl s 1X1-1X4 . ^ 29-31 1 urtan Gregıtruın Pınıhıılü a <z e s 26X. •r ünetıe llherı u a e s .îj-.'.î . Dr. TURKKAYA ATAOV Libya lideri Kaddafi Başbakan Erbakan'la or- tak basın toplantisında "Arap dünyasının düş- manı Israil'e su vermememizi" de istedi. Bu ve benzeri istek ve değerlendirmelerden ötürü Türk tarafında resmi, muhalefet ve basın çevrelerin- den benzeri üslupta tepkiler birbirini izliyor. He- le übya'nın küçümser ifadelerle "ikimilyonluk bir devlet" diye tanımlanması devletler arasında eşitliğe dayalt hukuk anlay ışına da ters düşer. Bu rakam yanlış olduktan başka ondan daha küçük devletlere ve halklara saygımız olduğunu unut- mayalım. Kaddafı'nin israıl'e su verılmemesı isteğine gelince, buna duygusallıktan uzaK akılcılık ve salt Arap çıkarları açısından bakıldığında, isra- ıl'de yaşayanlara su vermenin insaniyet ve tica- retdüşünceleriylesavunuluryanlarıbulunuşuna ek olarak. güvenliğini sağlayıcı yönlerden de ya- rarlı olduğunun altını önemle çizmek istiyorum. Su sorunu Arap-israıl çatışmasının kökenınde son derece önemli bir yer kaplar. Geçen yüzyı- lın sonunda Filistin'de bir Yahudi devleti düşü- nü kuran Siyonist ilerı gelenleri, dünya Yahudi- lerinin buraya doluşacağını ve ayrıca olağan nü- fus artışını da düşünerek, çevredeki su kaynak- larına sahip olmayı ıstemışlerdi. 1918'de Sıyonızmın ileri gelenlerinin Parıs Ba- rış Konferansı'na sunduklan haritada Lübnan'ın güneyinde Lıtanı Nehri. bu nedenle düşledikieri Yahudi devletınin sınırlan ıçine sokulmuştu. Is- rail'in Lübnan'a 1981'deki sılahlı müdahalesin- de Litanı Nehri ve çevresinde egemen oluşunun ve kendıne bağlı Falanjıst yerel yönetimı destek- Türkiye İsrail'e Su Vermezse... lemesınin nedeni de buydu. Ürdün Vadısi'nde toplanan suları birtakım yollardan kendineaktar- masının. hatta komşu Arap ülkelerine sılahlı mü- dahalesinin bir önemli nedeni budur. Kısaca is- rail'e normal yollardan su venlmesı Araplann gü- venliğı ve ekonomılerı ıçın de yararlıdır. 1980'li yılların başında. o zamanki Birleşmış Milletler Genel Sekreterı Kurt VValdheim Filistin konusunda benden o güne değin ele alınmamış bir konuda bir araştırma istediğınde. israil'in Fi- listin sularını denetimı altına alma girışimlerını seçmiştim. llk kez Sri Lanka'dakı bir BM toplan- tısında sunduğum bu teblığ önce New York'ta- ki BM merkezince çeşıtlı dıllerde yayımlandı ve sonra da Londra ve Montreal'de iki kitapçık ola- rak ve Amenka'daki bazı kıtapların içinde bölüm- ler olarak basıldı. Bu yayınlarımdakı gerçeklerı burada çok kısaca özetleme gereğını duyuyo- rum. incil'de "süt ve bal diyan" d'ıye geçen Filistin'in kuzeyinde Galilee Dağları, Ürdün Vadisi. Nablus ve Cenin çevresinde yağmur ve su vardır; güne- yi çöldür. Kudüs, Bethlenem ve Hebron güneyın onemlı kentlerıdır. Hele en guney ucunda Negev bir kum deryasıdır. Hayfa'dan Gazze'ye değın kı- yı şerıdi de öyledir. İsrail'in "yeşıl hat"Xm yanı 1967'den önceki sınırların içinde kullandığı su- ların üçte biri Batı yakasından kaynaklanıyor. is- rail bu suları kaybedince bir ekonomik felaketle karşı karşıya kalacak. Bu nedenle Israıl'dekı su tasarımcılarının kâbusu Batı yakasında bağım- sız bir Filistin devleti olmuştur. Bugün kapıyı ça- lan gerçek de budur. Bir yoruma göre 1967'de 6 günlük savaşın temel nedeni de su sorunudur. 1967'den bu yana israıl, Batı Yakası'na yakın topraklarda derın kuyular açarak yeraltındaki komşu su haznelerinı kendi tarafına aktarma yol- larını araştırmıştır. Hatta bazen pompalama be- lirlı yoğunluğa erıştiğınde su düzeyı denız düze- yının de altına düşüyor ve suyun tuzluluğu artı- yordu. Filistin köylüsü de çoğu kez önce tuzlu- laşan, sonra da kuruyan kuyusuna çaresız ba- kakalıyordu. Bu kaynaklar İsraıl Su Komısyo- nu'nun elindeydi. israil'in su ekonomisı, Ürdün ve Netufa açık kanalları. Menaşe A ve B. Şim- ron ve Eylabun tünellen, Tzalman ve Eşkol su haznelerı ve boru hatlarıyla merkezı bir ulusal ta- şıma sıstemine bağlanmıştır. Bu sıstem suyu ku- zeyde Arap çevresinden de alarak güneye ve kı- yıya götürür. israıl bu sulara Yeşil Hattın içinde de ve özellikle yeni yerleşim bölgelerınde büyük gereksınim duyuyor. Tüketım her yıl mılyonlarca metreküp arttığı için durumun vahametını anla- mak zor değildir. Taleple arz arasındakı fark aşı- rı pompalamakla gıderilmeye çalışıhyor. Bu da bağımsız Filistin devletinin su kaynaklarının ta- mamen kuruması demektir. Nitekim, El-Auca Filistin köyündekı gelenek- sel muz ve narencıye bahçeleri bütünüyle kuru- muştur. Oysa, El-Cenha yaktnlanndaki bu köy dünyanın en eskı yerleşik tarım bölgelerınden biriydi. Oraları kurudukça, yakınındakı Gılgal, Na'aran ve Yitav gibı benı-Yahudı yerleşme böl- geleri yeşerdi. Öte yandan. Bardala ve Tel al- Beyda Filistin Arap köyleri de sularını kaybetti. Cenın, Beyt Diba. Toubas. Salfit, Çiftlik ve ben- zeri Arap köylerinde de durum aynı. Örneğin, Salfıt'in suyu yeni Elkana Yahudi yerleşim böl- gesine gıttı. Beyt Dıba'da ekili toprağın yüzde 8O'ı kuraklıktan çatladı. Ramallah kentı Eyn Sa- mıya su kaynağını tümden yitırdı. Yaşamlarını tarıma borçlu olan Gazzelıler su kaynaklarını çoktan elden çıkardılar. O sular şımdı Netzer Ha- zani. Kativ, Gansi Tal, Morag, Kfer Daron ve da- ha birçok yeni Yahudi göçmen yerleşme bölge- lerınde kullanılıyor. Golan Tepeleri'nde de du- rum aynı. Yenı adıyla Kinnerat Gölü çevresinde de çok cıddi su sıkıntısı var. Arap kuyularının tü- müne ölçü aletlerı kondu. Nüfus ve tüketım ge- reksınimı artsa da. su kullanımı artmayacak. Özetle, İsraıl'e Turkıye'den gıdecek her dam- !a su Araplardan o oranda suyun eksilmeyece- ğı anlamına da gelır. Turkıye'den su yollanma- sında Arapların hem güvenlik. hem ekonomik çıkan vardır. İsrail'in su sorunu vahım noktalara varır ve şahın bir iktidar bunu zora başvurarak çözmeye kalkarsa. Filistin halkı ve hatta tüm Arap dünyası gene muhtemelen bakakalacak- tır. Türkiye'nin İsraıl'e su vermesi bu fecı olasılı- ğı önemli ölçüde azalttığı bıçiminde de yorum- lanabılır. POLİTİKA VE OTESÎ MEHMED KEMAL Gene mi Muhtıra?.. Lenin, "Devlet ve Devrim "adlı kitabında insanla- rın ancak başarı sağlamış bir devrımden sonra mut- lu olacaklarını yazar. Kitabın sonunu getirmemiştir. Çünkü eylemden yazmaya vakit bulamamıştır. Yakın arkadaşı Troçki der ki: "Basit, küçük bir odada devrımi yönetiyordu, durmadan haberler geliyordu. Günler var ki uyuya- mamıştık. Perişan birhaldeydik. Sert ve katı bırka- nepenin üstünde kestiriyorduk. Hemşire odaya gir- dı. Zaferi müjdeledi." Bu devrim Fransız Devrimı'ne benzemiyordu. Darbe olsun, devrim olsun kendı ortamı içinde canlıdır. Bir dönem gelmıştır ki uluslar, ancak dev- rim içinde düşünebilmışler, var olmuşlardı. Sorarım size: "İhtilali kimler yapar?" "Aydınlar." "Ya, halk ne güne duruyor?" "Halkla beraber." Halk, bazen devrim içinde unutulur. Hatırlandığın- da devrim bitmıştir. Ortada bırkaç kışı kalır. Giden- ler, devrim yapacak düzeyde sayılmaz. Geçende bir kitabı karıştırıyordum. Simavneli Bedrettin'ın ardında 40-60 bın devrimcinin yürü- düğünü yazıyordu. Hepsi de aynı inançtaydılar. Bedrettin vaazlarını iznik medresesınde verıyordu. Dede Sultan'la Sultan orduları arasındaki kapış- ma, Karaburun dağlarında oldu. Sultan ordusu ge- rilemek zorunda kaldı. Az daha Sultan Muratdev- rımcilerın eline düşüyordu. Ivat Paşa yetıştı de kur- tardı. 'Çok büyük savaş oldu' derler. Kan gövdeyı götürdü. Börklüce.esirdüştü. Selçuk kalesı önün- de çarmıha gerildı. Toriak Kemal, Saruhan ovalarında bastırıldı. Ar- kadaşlanyla beraber kazığa kakıldı. Bir kavgada yenersen adın devrimdir, yenilirsen isyancı olur kazığa kakılırsın. Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir, 'radyo- ew'nı alıp teker teker kışlaların üstüne yürüdüğün- de devrimciydı. Başbakan İsmet Paşa'yı ve Cum- hurbaşkanı Cemal Gürsel'ı Çankaya'da sıkıştırdı. Her türlü yetkı elindeydi. Çankaya'dan Fethi Gürcan sordu: "Bunları ne yapayım?" Gerçekten de her şey elindeydi, bunlan ne yapa- caktı? Çankaya'nın bodrumuna doldursa olurdu. Öyle yapmadı. "Salıver gitsınler." Ne, salıvermek mı? Fethı Gürcan şaşkına döndü. Ne yapacağını şaşırdı. Hepsını saldı. Hepsı bir yana dağıldı. İsmet Paşa yanındaki genç bakana döndü: "Albay (Talat), şimdı hapı yuttu" dedi. Gerçekten kuvvetler albayın eline düşüyordu. Radyo da. Ali Elverdi radyodan konuşuyordu: "Talat'm üç buçuk adamı." Bütün Çankaya eldeyken. Şimdi elde "üç buçuk adarn" kalmıştı. Fethi Gürcan boşalmış Çankaya'nın içinde dört dönüyordu. Devrımci Talat Aydemir, artık «larbeci Talat olmuştu. Darbeci Talat. Tarıhler olayı yazarken darbe derler. Ihtilal ne de çabuk darbeye dönüşmüştü. Kural böyledir: Yendi mi devrımci, yenildı isyancı (darbeci) olur- sun. Ne çabuk adını koyarlar. Ortada gene muhtıra. darbe söylentılen var. Asker 'vermedım', diyor; Demirel almadım diyor, gazeteler hâlâ muhtıra. darbe deyıp duruyor. B U L M A C A SEUAT YAŞA\A\ SOLDAN SAĞA: 1/Tüle benzer mce ve saydam bir ku- 1 maş. II Köydekı o ışlenn elbırlığıyle bıtınlmesı... Içıne 3 sulu şeyler konu- . lan kap. 3/ "Alay. ıstıhza" anlamın- 5 da argo sözcük... Dervış selamı. 4/ Eskı dılde dul ka- dınlar 5/Kalıtım . Lcu kıvrık sopa- 8 larla çayır ya da g buz üzerınde ov na- nantopoyunu. 6/Eskı Mı- sır'da güneş tannsı... Ara- ba üzerıne gerılerek ıçıne saman ya da tahıl dolduru- lan büyük kıl çuval. 7/ Tı- 3 foyanedenolan vebulucu- 4 sunun adını taşıvan basıl... c Değerh bir süs tay. 8/ Bir tür Ingılız bırası... Oğuz " Kağan'la özdeşleştınlen 7 Hun ımparatoru. 9/So>un- 8 dan gelınen kımse. Ahır- „ dakı gübreyı dışanya at- mak ıçın kullanılan pencere. Yl KAR1DAN AŞAĞHA: 1/Tahta üzerındekı pürüzlerı gıdermekte kullanılan ınceçe- lik lama. 2/Gözlerı görmeyen... Fas'ın başkentı. 3/ Buvük \e derın karavana Bir göz rengı. 4/ Atılgan. gözü pek.. Kumtaşı. 5/ "Hıs var mı bu âlemde gıbı tatlı" (Yahya Kemal). 6/Roma mıtolojısınde aşk tannsı... E\ lemlen olum- suz\apmaktakul!anılanek.7/Utanmadu\gusu... Insanı ıs- tenmeyen seçeneklerden bırını ızlemeye zorlay an durum. 8/ Lzerınde kıtap okumava varayan. açılıp kapanabılen alçak ve küçük masa... Yunan mıtolojısınde Zeus ıle Erıs'ın kızı olan tutku tanrıçası. 9/ Kenar süsü... Kuş kanadının büyük tüv ü ACI KAYIP Canımız, sevgili babamız TUKHAN SEYREK'İ yitirdik. Onu 9 Ekim Çarşamba günü öğle vakti Şişli Camii'nden Aşiyan Mezarlığı'na uğurluyoruz. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle