Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Adnan Çoker, 70 yaşına Istanbul'da iki sergiyle giriyor: Biri Aksanat'ta, öteki Mine Sanat Galerisi'nde...
Görünenîn ötesindeki serüven
AHl A\T\1E\
Kadıkoy Rı htımı nda. pencere kenar-
larına guvercJnler konan duvarlan re-
sım. de^en \e afı^lerle. raflan çeşıtlı ul-
kelerden topIaTimış, Afnkaheykellen.çe-
şjtlı sahıllenmızden toplanmış denız ka-
buklan olağanustu bır kıtap caz-klasık
muzık ağırlıklı CD ve zengın bır \ideo
koleksiy onuy 1 a dolu e\ ınde konuk olduk
Adnan Çoker'e Resımlerının dıngın at-
mosfermden crok uzak. kalabalık. renklı
bır yaşam alanına gırmıs,tık Hemen ko-
nuşmayadaldık Geçen vıl emeklı oiana
dek > ıllannı geçırdığı akademıve sanat-
çı dostlanna, Pans e ve Turkıye'mn sa-
nat ortamına dair o> le anekdotlar anla-
tıyordu kı anıîannı yazıp yazmayacağı
gundeme geldı '"İlerde... İlerde..." dey ıp
guldu Çoker. onumuzdekı gımlerde ^0
ya^ına basacak
Sovleşımız, •oğrencılıkvıllarındanbu-
Hune dek uzandı 1945 y ılında. henuz 18
yasındavken ırnzaattıgı bırpeysaı "Ça-
maşırcı Kadının E\i"nden. Aksanat'ta
şu sıralar "Artı Elemanlar" başlıgı> la
sereıledığı resımlenne Aradakı uzun
yılları. uzun macerayı anlatmaya çalıştı
bırkaç saatıçınde "Sanatçılar konuşma-
yı bırakjp. resimlerini göstersinler" dı-
yordu bır yandan da Boylece eskı ta-
rıhlı pek çok resım ortaya çıktı, salon,
konu^tukça ufak çaplı bır Adnan Çoker
retrospektıfıne mekân olu^turdu Buku-
çuk sergının en heyecan vencı çalı^ma-
sı. sanatçının 1950 >ılında akademıden
mezun olmadan bır yıl once yaptıâı
"Oturan Çıplak" adlı çalışmasıydı Pa-
ris te. Andre Lhoteatolyesındeçalışma-
larını Mirdururken (\e bır yandan kendı
kendınesoyutlamalar uzenne çalışırken)
yaptığı bırkadın figurudesenıdeaynıol-
çudeonemlıydı Gorunurdebıryakınlık
olmamasına karşın. her ıkısı de Çoker'ın
bugun urettığı resımlenn ıpuçlannı ta:?ı-
yorlardı dennden derıne
Klasik tuvale yeni bir yorum
Akademı >ıllannda Cezanneve ozel-
lıkle kubıstlenn etkısıyle ılk so\utara^-
tırnıalara gın>en ve kendını "akademi-
de soyut tarzda çalışan ilk öğrenci" ola-
rak tanımla>an Adnan Çoker tozlu raf-
lardan ındırıp ındınp tartı^tığımız soyut-
fıguratıt meselesınm merkezınde oldu
hep Hatta akademıdekı oğrencılennı
zorla bu tavra yonelrtığı gıbı soylentıler
bıle çıktı 195Ö*lere donuyoruz bırlıkte
Ankara'da. l95O"lı yıllardaLıitfüGunay
ıle bırlıkte açtıkian ılk soyut resım ser-
gısıne gelen Cemal Bingöl, kendısının de
soyut resım çalişmalan olduğunu soy le-
dıkten sonra, "\ma nasıl olur" demıs
"bunlann hepsi soyut. Araya neden bir
iki figuratif resim katmadınız?" C oker
Ankara da Gunay ıle bırlıkte açtıkian bu
sergının. haklı olarak. bır "aşama sergi-
si" oldugunu soyluyor Avnı tanhlerde
Bulent Ecetifın sergıyle ılgılı yazdığı
yazıdan "Resmi tamamen bir düşıince
sanatı olarak anlayan Adnan Çoker \e
Lutfîı duna\. çok şeyler \aat eden ciddi
bir araştırmacı olarak gorunuyorlar."
Bu satırlarda yer alan bır tek sozcuk.
Adnan Çoker ın sanatının anahtannı \ e-
rıyor ızleyıcıve ^raştırmacılığı O ılk
seraısınden kırk kusur \ıl sonra. Aksa-
nat takı sergısinı bırlıkte gezerken şoyle
dıyor "Buresimler.hangikenttedoğdu-
ğumu kolay lıkla ele veriyorlar, değil mi?~
Çoker ın resımlenne optık ıluzvon va-
ratan bırer sanat nesnesı olarak bakılabı-
lır ızle\ıcıyı ıçıne ıçıne çeken soyut de-
nnlıklerınde kaybolunabılır Resımlenn
dekı ıpuıjan okunmadan da pek ze\ k \ e-
rıvorlar ızleyıcıye' Ancak Istanbullu bır
ressam oldugu. asla gozardı edılemez
Ama. gorunenın otesır Jekını aktjrabıl-
mekte ustune yok doğrusıı AmaçladıSı
gıbı. klasik tuvale 20 v uzy ıl gerçeğınde
yenıbıryorumgetıren Çoker Ktanbul'u
Bursa'y ı ("Olanak olsa, her bir kenti ta-
şımak isterdim tuvale" dıyor) gorunenın
otesindegoaınen ya da belkı hıssedılen
ozu\le aktarıyor resımlenne. Sınan a
sjvgıyı unutmuyor, Anadolu Medenıyet-
len'nın çağdas bıryorumunu siınuvor
Onunde kağıt kaiem durmadan cıze-
lekanlatıvor Selçuklıımınıansinın kes-
fedebıldığı sırlarını bu mımar tıtızlığıy-
le aktarıyor kâğıda Sanatının vapıtasla-
nnı ozellıkle vurgulamak ıstıyor sankı
"Bu memleketin temelleri var!" dıv or he-
yecanla "Bu memleketi bir sanatçı ola-
rak kazın, sonucunda bana «orunmeve-
ni goslerin goruneni değil! Cami, insan,
v ırtık pantolon v apma... onların zaten fo-
toğrafı çekilir, bal gibi de daha gu/el an-
latılır Aatcıı. O gorunmeyeni bulun! Taş-
İstanbul Devlet Tiyatrosu, dört kadın oyunuyla 'kadmlardan koftuşmaya' başlıyor " "*" •—"*"•*• "****
w
Ka<hıını en büyük düşnıanı yine kadmdır
9
GÜL ERÇETtN
Istanbul DevletTıvarrosu 1996-9"'
sezonu ıçın repertuv anna "Kadınlar-
dan Konuşalım" "Orkestra". "Se-
kiz Kadın" v e "Babaannem \ üz Va-
şında" adlı dort kadın oyunu ekledı
Çoğunlukla kadın yonetmenler ve
oyuncular tarafından sahneye konu-
lanbuoyunlann bınncıl amacı kadın
borunlarını ırdelemek
Istanbul Devlet Tiyatrosu \1uduru
Osman \Nober 'kadın oyunlan kon-
septi' ıçınde yer alan oy unlan değer-
lendınrken "Kadınlannso-
runları ulkernizin kanayan
varası. bu nedenle bu kon-
septe oncelik verdik"dıy or-
du Devlet tıyatrolarının
kadın gerçeklerını sahneye
ta^ıyacağı oyunlardan ılkı
dun ak^am Oda Tıyatro-
su nda î>ahnelenmeve baş-
lanan "Kadınlardan Konu-
şalım"
Dario Fo"nun vazdığı.
Fusun Demirel'ın dıhmıze
aktardığı \e Tijen Par'ın
yonettığı oyun "Şişman Kadın" ve
u
\alnız Kadın" adlı tek perdelık ıkı
ayrıovundanolu^uyor Şı^man Kadın
kocası tarafından terk edılen ama ha-
la onun gen donmesını bekleven kı-
zının pek çok erkekle bırlıkte olma-
sını ele^tınrken bırerkek arkadaş oz-
lemıyle yanıp tutuşan. ^ı^manlığına
ıçınde bulunduğu duruma ıronıyle
bakan. 123 kıloolmabi nedenıvleer-
keklen urkuten Manea'nın oykusu
\lattea butun yalnız ınsanlann ortak
mutbuzluğunu ~se>giliçalarsaat"ıca-
dıvla gıdermeye çalışır Oyunda ka-
dınların ve elbette Mattea'nın su yu-
zune çıkan sorunlan dayanılmaz bır
hale gelınce Mattea yanılsamaların
en rahatlatıcısma (elbette en acısına)
sığınır
Sumru \avrucuk. Bulent Emin \a-
rar. Orhan KurtuJdu. Hanife Şahin
ve Gamze ^apar'ın IOI aldığı ovun-
dan vonra Sumru \avrucuk ~Şişman
Kadın"dakı kılolanndan kurtularak
ama daha buyuk bır dramla çıkıvor
ızlevıcı karşısına Vavrucuk "\alnız
Kadın" adlı tek kı^ılık ovunda koca-
bi tarafından eve kılıtlenmış. kocasi-
nın kıskançlıklarına ve kayınbırade-
rınınsarkıntılıklannakatlanan valnız
bır kadın olan Mana yı canlandın-
vor is.ar*ı daıresıne venı bır kom^u-
nun taşindığını oğrenen Mana bu de-
ğı^ıklıkle cınsellığı aıle kurumunu
veguç ılı^kılennı sorgulamaya başlı-
yor
L'lkemız kadınına çok da uzak ol-
mayan bu kadtnlan "valnızJık" ortak
pay dasıy la sahney e taşıy an oyunlann
yonetmenı Tıjen Par ve başrol oyun-
cu^u Sumru Vavrucuk ıle genel pro-
valan birasında goru^tuk
- Dev let Tiyatrolan'nın kadın kon-
septi kapsamında dort kadın oyunu-
na yer \ermesini ve bu ovunlann ka-
dın j önetmenler tarafından sahnelen-
mesini nasıl değeriendirhorsunuz?
TİJEN P4R - Kadın sorunlan ul-
kemızde ırdelenmesı gereken bır ko-
nu Dığer ovunlar hakkında bır >ev
soyleyemem ama kendı oyunumdan
ba'hbedeyım Darıo Fo'nun kadın
oy unlan adlı bır dızı oyunu var E*i
FrancaRameıle vazmiş buoyunları
Bugune kadar Dev let Tıv atrolan "nda
sahnelenmemi} bır vazar oldugu ıçın
oynamak ıstedık Bu kısa ovunların
Dev let Tıy atrolan nın kadın konsep-
tı ıçın oldukça uvgun olduğunu duı?u-
nuvorum
- Dario Fo'nun oy unlan arasında
seçim vaparken ne\edikkatettinız\e
sahnelenecek oy unlar ulkemiz kadını-
nın sorunlannı da vansıtabilivor mıı ?
mTgm
m '!Jİ
Tijen Par
S • Darıo Fo'nun yazdığı.
ÎB Fusun Demırerın dılımıze
H aktardığı. Tıjen Par'ın
H şonettığı "Kadınlardan
H K.onuşalım". 'Şışman
H Kadın" \e'Yalnız Kadın'
H adlı tek perdelık ıkı a\n
o\undan oluşuvor
P4R- Bız terı.ıhımızı oncelıklı ola-
rak kendı sorunlanmızı da yansıtan
oyunlardan yana kullandık Aslmda
Dano Fo evrensel bır vazar Bu ne-
denle tazla da zorlanmadık
- Oyunlar Turk kadınının sorunla-
n konusunda bir tartısma ortamı \a-
ratabilecek mi sizce ve sahnelenirken
herhangi bır uyarlama yaptınız mı?
P-VR - Ovunların ortak temalan
yalnızlık aıle kurumu valanlar al-
datmalar cınselhk Belırttığım gıbı
ev rensel sorunlar bunlar v e Turk ka-
dınıdatartı^ıyorbukonulan Sanınm
bu tartışmalara bır katkısı olur oy un-
lanmızın Ovıınları bahneye kovar-
ken hıçbır uvarlama yapmadık Ge-
rek de yoktu zaten
- Sizce de "Şişman Kadın" ovunun-
da Mattea'nın soylediği gibi kadınla-
nn en buyuk düşnıanı yıne kadınlar
mı.'
PAR - Elbette bunda gerçek pavı
buvuk Bu soru ışaretını uvandırma-
v ı kadınların kendı kendılennı sorgu-
lamalarını da ıstıyoruz
- İlk \onermenlik denemenizdi bu
ov un. Çalışmalannızı \e ekiple ilışki-
lerinizi degeriendirir misiniz?
PAR - Ilk tecrubemı bovle bır
ovunla yapmaktan çok mutluy um as-
lında Sahnelenmesı bakımındançok
zorbırovun degıldı Dahaçokovun-
cularla bırlıkteçalı^mayı onları von-
lendırmeyı gerektıren bır ovundu
Ekıp ıçınde de uvumlu
çah^tıgımız ıçın çok
guzel bır sureçtı
Sumru \avrucuk u
da oyuna en çok çeken
şev Dano Fo nun ev-
rensellığı olmuş Bu
nedenle de zevkle ça-
lı^mış ovunda \avru-
cuk once 125 kılo bır
kadını on dakıka son-
ra da kendı kılosu ve
yaıjinda bır kadını ean-
landırdığı oy unlan değerlendınrken
" V kadın karşıtı ne de erkek karşıh
(i\ unlar bunlar. tamamen humanizmi
savunuyorlar" dıvor Kadının en bu-
v uk dusmanı v ıne kadındır goru^une
katılan sanatçı. kadınlar arasındakı
dayanısma eksiklığınden oldukça şı-
kayetçı Ovunlann bu bağlamda ve
femınızm açisından venılıkler getır-
mesını dılıvor Gozundekı bır rahat-
sızlık nedenıyle bır suredır sol gozu
gormeven \avrucuk doktorunun ıs-
rarlanna kar^ın sahneden ve dolavı-
sıv la sahne ı^ıklanndan uzak duramı-
vor "Ovunu başarılı bir şekilde sah-
nelemeden rahat edemem"dıyen >a-
natçı oyunun sahnelendığnlk hafta-
dan sonra ancak bır ıkı gun dınlene-
bılecek Sonra mı
7
\ ıne sahne vıne
kadın sorunlan
'Dresser'larm yaşayan enstalasyonu'
LENENTOGET
Muzeden gelen sesler Dolmabahçe kıy ıları-
na v ururken uç-bes modern eaz sevgılısi v e se-
nnleyen gecelerın testıvalı "Akbank Caz'bu
en akustıkh mekanında 'surdurebilme'nın ve-
nı keyıflennıaldı Resım veHevkel Muzesı nın
gıcırdavan zemınlı buyuk salonunda
5 ekım cumarteM ak^amı Yat-Kha oncesi
Vlgo v e Bunuel'den ımgeler aldık Dresser, Co-
leman. Speed eşlıöınde Havasız kalacagı kes-
tınlemeven kalabalıkla ılave edılen sandalve-
Ier arasında "birşeyler yapılmalıydı.." durtu-
suyle arayıslannı sunan bu uçlu ıvı tanıdıkla-
n Istanbul dınlevıcısıne bır kez daha konser
verıyorlardı Benım savabıîdığım Chns Spe-
ed ın uçuncu Mark Dresser"ın ı^e ıkıncı gelı-
sıvdı
Butun bır yıl bovunca vapılan caz festıval-
lerınm en yaratıcı ruha sahıp katılımcılarının
oldugu bu testıvalın gerçek açılısı Dresser ve
dıgerlerıyle gerçeklesmıştı Genızler açılmı^-
tı Kırlenmı^ volluklu kararmı^ kondorduvar-
larının arasindan ula^an gıcırtılı zemınlı buvuk
salon. kenannda unutulmus eskı bır merdıv en.
verleştırme zorluklu ters işiklı vıpranmı» ba-
kımsiz duvarlar onunde kurulmus- bır gunluk
oldugu a^ıkar-sahnesivle proıeksivonuzaman
zaman dı^arı tasan sıvah beyaz ımgelenn ak-
mava ba^ladığı
perdeyle tıkırda-
yan makıne sesle-
nvle sava:? sırası
biğınak gunlen ge-
çıren kent ınsanı
kımlıgıne burun-
duruveren bu uç
denemeeının pro-
jesi amaca ula^nıı^
kadar bağlavıcıv-
dı Sığınak hıç
bo^almadı. ıkı kısa
metrajh fılm 'tec-
rubeli" sev rettıncı-
lenvle hemen he-
men tunı seslerı
banndıran zengınlığını zeka ve duvgu dolu ta-
kıpçılıkle akseden bır sunu^tav dı Plastık sanat-
ları kendınce va^atmava çalı^an bu tuhat mu-
ze eksıklığını hissetmekten çene vordurm çag-
da^ sunuslara urunlere "mekân olma hali'nı-
tarkında olmadan- bır "yaşayan enstalasyon'la
saglıvordu "Film Eşliğinde Konser"
Lç çağdas denevsel muzıkçı gerçekustu
ımgeler. neredeyse paıalellığı sağlayacak bır
karşıtlıktakı sahne tasarımı vemekankullanım
olanaksizlıgınıngetırdıgıdezavantajlı-dmabu-
tunluğe katkıda bulunan- bır ı^ık sıstem! proje
sahıplennın istevebıleceğı bır 'verleştirme'nın
tuketımıne reterans olu^turuyordu
Colenıan Dresser ve Speed hoslandığımız
bırdılle konustular Venılığı dennlıklı olmavı
coşkuvla ağırlavan mınık topluluga ınanmıs
samımıvetle 'bıs' vaptılar "Film Eşliğinde
Konser"ler vıne gelecektır Saglamcılığı kla-
sik tavn kolavta kabul eden testıval olmakla
anlamca hemen hemen butunleş,en genel zıh-
nıvetı aykırı bır avrıcalıkla kavravan "boyle"
festıvaller surdukçe
lar, toprakJann alfındaki altını, kazın çı-
kann!" Bır serisınde 1957 y ılında Pen-
guın Vayınlan arasında yavımlanan "İlk
Islam ^apıtları"ndan esınlenen -\men-
kalı sanatçı Frank Stella'y ı ornek goste-
rıyor eklemeden de yapamıyor "Daha
durursak, butun tozunu silkecekler
memleketimizin!"
Stella resimlenyle ılgılı olarak "Ne
göruyorsan odur" dıyerek ızleyıcının
resmın otelenndekı anlamı aramasına
gerek olmadıöını belırtıyor \e mınıma-
lısttavhnıortayakovuyordu Adnan Ço-
ker ıse. mınımalızm de dahıl olmak uze-
re yakıstırmalardan hıç ho>nut olmadıöı
gıbı. resmının salt gorunenle algılanma-
sına karşı çıkıyor Resimle-
nnın zaman ıçınde ne kadar
arılas,tığından soz edıyoruz
"Benim resmimdeki arılık.
resimde az elemanın kulla-
nılmasından kay naklanan
bir anlık degil, beyınsel bir
arılık. Çunku bence Male-
v ıch'in sanatı ne kadar arıv-
sa, Tıntoretto"nunki de o ka-
dar andır. Çünku ikisindede
her şey anlaştınlmış, o dil, o
sozluk. o senfoni neleri gerek-
tiriyorsa yalnız onlar \ar re-
simlerinde. Benim rvsmim
epey ce anlaşti ama, hâlâ v ar
bende de bazı gereksi/likler.
Turkiy e'de sanatçılar bugun
yapıtlanna neler koyacakla-
nnı bilivorlan ama neler koy-
mayacakJarını bilenıiyorlar.
Oysa arılaşma ancak öyle
oluyor." Duv an nda. kendı re-
sımlennın reproduksıyonla-
n uzenne çerçeveler geçır-
mı> Çerçevelere bakıp.
"Onemli olan, resme uyan
çerçeveyi bulabilmek" dıyor,
anlas.ma konusuna gonder-
mede bulunarak
Serginin 'Artı
ElemanlarT aslında
'Y'apısüs'ler
Oy sa Aksanat takı son ser-
gisinde bızce Çoker ıntuva-
lınde "du>aıiannda renk is-
teyen" resım "meraklılan-
na" bır tur alay si y anıt olarak
gonderdığı "\'apısus"başlık-
lı resımler var Sanatçının
resmıne yenı bır hareket ge-
tırdıklen doğru ya da belkı
yenıbıryon Bunuboyleyaz-
dığımızakızacak belkı u
Sus
kelimesini sakın küçumseme-
yin!" dıye tembıhlemıştı1
Avasofya'nın sutunlanndakı
suslemelerden esinlenerek
ortaya konan bu resımlerde
Çoker, "E\rene göre somut
dünyaya gore soyut" dedığı
sıy ah espasinın uzerıne (ken-
dı urettığı sozcuk) "yapı-
sus"len yerle^tırıyor \ksa-
nat ta bu resımlerden ıkı adet
var Otekılennarasında fark-
lıbıryerdeduruyorlar Sergı-
nın "Artı Elemanlan". aslın-
da bunlar 70'ınde hala genç
bır sanatçının heyecanını ta-
^ıvan Adnan Çoker "Benka-
re, dikdortgen, daire yapmı-
yorum'dıyor "Benimyapn-
ğım guneşin resmi de değil.
Ama guneş gibi bir şey™ Giı-
neş nasıldır? Işık veren, ener-
jisi, sıcaklığı olan bir şey değil
mi? Ama guneşin derinliği
olan bir kure oldugu gozardı
edilir. O kure öyle guzel giz-
lcnmiştir kı orada! Başka şey-
ler one çıkmıştır. İşte o> le bir
resim benimki."
Çoker ın ne demek ıstedı-
ğını ancak resımlennebaka-
rak gorebılır ya da anlayabı-
lırız Aksanat'takı sergısının
yanı sıra Mıne Sanat Galen-
sı'nde de 11 ekımden ıtıba-
ren bır Adnan Çoker sergısı
açılıyor
DEFNE GOLGESI
TURGAY FİŞEKÇİ
Mevlana ve Goethe
1 Ekım 1996 tanhlı "Mıllıyet" gazetesının haberı-
ne gore Başbakan Necmettin Erbakan, Konya Sel-
çuk Unıversıtesı'nın yenı oğretım yılı açılış torenınde
yaptığı konuşmada, "Son yapılan doktora çalışma-
larından açıkça bellı kı, Alman yazar ve fılozofu Go-
ethe, Mevlana'dan ılham aldı O da Mevlana 'nın ku-
çuk talebelerınden bırıdır" demış
"Kuçuk talebe" sozuyle bellı kı sıyasal bır ıletı soz
konusu Batı'nın en buyuk ozanları bıle bızım buyuk
ozanlarımızın ancak "kuçuk talebesı" olabılır
Sozu edılen doktora çalışmalannın kımler tarafın-
dan yapıldığını, nerelerde yayımlandığını bılmeden
boyle bır tez uzenne elbette fazla bır şey soylenemez
Benım bıldığım Goethe, XIV yuzyılda yaşamtş Iran
şaırı Hafız'dan doğrudan etkılenmış onun Dıvan'ının
etkısınde West-Ostlıcher Dıvvan 'ı (Doğu-Batı Dıva-
nı) yazmıştır
Yine de bu konuda bır ıpucuna rastlar mıyım dıye
Melahat Togar'ın dılımıze çevırdığı Goethe'nın Seç-
me Mektuplar'ma (Can Yayınları) bır goz attım 27
Aralık 1814 tanhlı bestecı Zelter'e yazdığı mektup-
ta, "Son gunlerde sık sık 'Hafız' zıyaretıme geldı
Ondan aldığım esınle yazdıklarım belkı bır gun se-
nın aracılığınla tatlı ezgılere donuşecektır" dıyor
Mektupla ılgılı dıpnotta Hafız Dıvanı'nırt J. V. Ham-
mer-Purgstall tarafından 1812'de Almanca'ya çev-
rıldığı, Goethe'nın bu dıvandan aldığı esınle Doğu-
Batı Dıvanı 'nı yazdığı soylenıyor
Yıne aynı mektuptan sonra yapılan bır "açıkla-
ma"6a ıse, Goethe'nın bu yıllarda, once Çın, Japon
ve Hınt tanhıne merak sardığı, ama sonra ozellıkle es-
kı Turk Arap ve Fars yazınının kendısını buyuledığı,
bır sure Arap harflerını oğrenmeye çalıştığı bu çalış-
malar sırasında Firdevsi, Sadi ve en çok da Hafız'a
yakınlık duyduğu, Hafız'dan "ıkız kardeşım" dıye soz
ettığı, bu buyuk şaııier uzenne ne kadar yazı yazıl-
mışsa bulup okuduğu yazılıyor
Burada Mevlana'nın adı geçmese de "Turk, Arap
ve Fars" yazınına duyduğu ılgı ıçınde bu ozanı da
okuduğu kabul edılebılır doğal kı dıl engelı aşılabıl-
mışse Çunku Goethe nın bıldığı altı yabancı dıl ara-
sında (Latınce Yunanca Ibranıce, Fransızca Ingılız-
ce, Italyanca) Farsça yok
Ana Brıtannıca ansıklopedısıne gore, Mevlana'nın
Batı dıllenndekı ılk basımı Almanca'da F. Ruckert çe-
vırısıyle 1819'da yapılmış Yanı Goethe yetmış yaşın-
dayken ve Doğu-Batı Dıvanı 'nı yazıp bıtırdıkten son-
ra
Hem butun bunlann, kımın kımden etkılendığının
neonemıvar Bılımlervesanatlar etkılenmelerle ge-
lışıp yukselmez mı
7
Dunya yazınının gelmış geçmış en buyuk ozanı
sayılan Shakespeare, buyuk yaratılarını yaşadığı
donemde ağızdan ağıza anlatılan oykulen alıp ışle-
yerek oluşturmadı mı
7
Goethe de ınsanhğın yaratısını bır butun olarak
gormuş, ortaya attığı "Welthteratur" (Dunya Yazını)
deyımıyle de bu butunluğe dıkkat çekmıştır
Ömrunun son yılında soyledıklerı de bu yalın ger-
çeğın tanımıdır "Ben hayatım boyunca ne yaptım?
Gorduklerımı, duyduklanmı, gozledıklenmı deriedım
ve kendıme mal ettım Yapıtlanm, çeşıtlı yaratıklann
bınlercesınden besınını alarak oluştu Akıllılardan ve
detılerden, aydınlardan ve aptallardan yarariandım
Çok zaman başkalarının ektıklerını bıçtım Bentm
yapıtım, Goethe ımzasını taşıyan ortak bır çalışma-
nın urunudur
Arto Tunçboyacıyan,
Johnson ve Muthspiel
Cemal Reşit Rey <de
KulhırServisı- Akbank 6 Lluslararası Caz Festıvalı'nde
bu ak>am saat 18 30'da Cemal Reşıt Rey Konser Salonu nda
Arto Tunçboyacıyan. Mark Johnson v e \\olfgang Muthspi-
el konsen yer atıvor
Profesvonel muzık ya^amına 11 yasında baslayan Arto
Tunçbovacıyan 1981 "de ağabevı Onno Tunç'un destegıvle
caz muzıgının "Mekke'sı olarak bılınen Nevv York a ta^ındı
ve kendını kısa zamanda caz çevrelenne kabul ettırdı Ara-
larında Paul Motion, Chet Baker, Tony \Vllliams, Miciidiı
Brecker. John Scofıeld. Arthur Bhthe. VVayne Shorter. Ore-
gon,JoeZawınulgıbı ısımlerın vetopluluklannda bulundu-
ğu sayısız caz devıyle turneler, studyo kayıtlan ve projeler
gerçe'kleştıren Arto Tunçboyacıyan, bugun Joe Za\>inul's
SyndicateveNight Arktopluluklarıyla çalısmalannı surdu-
ruyor Muzığı "havarımınsesi'olarak tanımlayan ArtoTunç-
boyacıyan'a Istanbul da dunvaca unlu muzısyenler \1arc
Johnson ve \Volfgang Muthspiel eşlık edecekler
Bascı bestecı Mark Johnson. pıyanovla başlayıp çello ıle
dev am eden klasik muzık eğıtımının ardından 16 yaşında ca-
zavebasageçtı Bıll EvansLçlusuveJohn AbercrombıeLç-
lusu ylealbumveturnelen ElianeEliasıleçalı^malanyaptı
1984"te en seçkın caz gruplanndan Bass Desıres'ı kurdu
John Scofield. Bill Frisell ve Peter Erskine'den olu^an grup
ıkı album ve bır dun\a tumesi gerçekleştırdı
KJasık muzık dalında pek çok odülun sahıbı Muthspiel
klasik gıtar vanasyonlannı gıtara uyarladı Doğaçlamavla
çok genç va^tan ıtıbaren ılgılenmeve ba^layan Muthspiel.
1982'de tromboncu pıyanıst v e bestecı kardeşı Christian ıle
bırlıkte bırdoğaçlama muzık forumu oluşturan Duo Due'vı
kurdu Bırlıkte uç kıtada turnelere çıkıp ıkı album yaptılar
1989 da grup lıden olarak ılk albumunu kendı üçlusu v e sak-
sofoncu Bob Berg ıle gerçekleştırdı
K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K
K A M İ L M A S A R A C I