19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 1996 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Adnan Çoker, 70 yaşına Istanbul'da iki sergiyle giriyor: Biri Aksanat'ta, öteki Mine Sanat Galerisi'nde... Görünenîn ötesindeki serüven AHl A\T\1E\ Kadıkoy Rı htımı nda. pencere kenar- larına guvercJnler konan duvarlan re- sım. de^en \e afı^lerle. raflan çeşıtlı ul- kelerden topIaTimış, Afnkaheykellen.çe- şjtlı sahıllenmızden toplanmış denız ka- buklan olağanustu bır kıtap caz-klasık muzık ağırlıklı CD ve zengın bır \ideo koleksiy onuy 1 a dolu e\ ınde konuk olduk Adnan Çoker'e Resımlerının dıngın at- mosfermden crok uzak. kalabalık. renklı bır yaşam alanına gırmıs,tık Hemen ko- nuşmayadaldık Geçen vıl emeklı oiana dek > ıllannı geçırdığı akademıve sanat- çı dostlanna, Pans e ve Turkıye'mn sa- nat ortamına dair o> le anekdotlar anla- tıyordu kı anıîannı yazıp yazmayacağı gundeme geldı '"İlerde... İlerde..." dey ıp guldu Çoker. onumuzdekı gımlerde ^0 ya^ına basacak Sovleşımız, •oğrencılıkvıllarındanbu- Hune dek uzandı 1945 y ılında. henuz 18 yasındavken ırnzaattıgı bırpeysaı "Ça- maşırcı Kadının E\i"nden. Aksanat'ta şu sıralar "Artı Elemanlar" başlıgı> la sereıledığı resımlenne Aradakı uzun yılları. uzun macerayı anlatmaya çalıştı bırkaç saatıçınde "Sanatçılar konuşma- yı bırakjp. resimlerini göstersinler" dı- yordu bır yandan da Boylece eskı ta- rıhlı pek çok resım ortaya çıktı, salon, konu^tukça ufak çaplı bır Adnan Çoker retrospektıfıne mekân olu^turdu Buku- çuk sergının en heyecan vencı çalı^ma- sı. sanatçının 1950 >ılında akademıden mezun olmadan bır yıl once yaptıâı "Oturan Çıplak" adlı çalışmasıydı Pa- ris te. Andre Lhoteatolyesındeçalışma- larını Mirdururken (\e bır yandan kendı kendınesoyutlamalar uzenne çalışırken) yaptığı bırkadın figurudesenıdeaynıol- çudeonemlıydı Gorunurdebıryakınlık olmamasına karşın. her ıkısı de Çoker'ın bugun urettığı resımlenn ıpuçlannı ta:?ı- yorlardı dennden derıne Klasik tuvale yeni bir yorum Akademı >ıllannda Cezanneve ozel- lıkle kubıstlenn etkısıyle ılk so\utara^- tırnıalara gın>en ve kendını "akademi- de soyut tarzda çalışan ilk öğrenci" ola- rak tanımla>an Adnan Çoker tozlu raf- lardan ındırıp ındınp tartı^tığımız soyut- fıguratıt meselesınm merkezınde oldu hep Hatta akademıdekı oğrencılennı zorla bu tavra yonelrtığı gıbı soylentıler bıle çıktı 195Ö*lere donuyoruz bırlıkte Ankara'da. l95O"lı yıllardaLıitfüGunay ıle bırlıkte açtıkian ılk soyut resım ser- gısıne gelen Cemal Bingöl, kendısının de soyut resım çalişmalan olduğunu soy le- dıkten sonra, "\ma nasıl olur" demıs "bunlann hepsi soyut. Araya neden bir iki figuratif resim katmadınız?" C oker Ankara da Gunay ıle bırlıkte açtıkian bu sergının. haklı olarak. bır "aşama sergi- si" oldugunu soyluyor Avnı tanhlerde Bulent Ecetifın sergıyle ılgılı yazdığı yazıdan "Resmi tamamen bir düşıince sanatı olarak anlayan Adnan Çoker \e Lutfîı duna\. çok şeyler \aat eden ciddi bir araştırmacı olarak gorunuyorlar." Bu satırlarda yer alan bır tek sozcuk. Adnan Çoker ın sanatının anahtannı \ e- rıyor ızleyıcıve ^raştırmacılığı O ılk seraısınden kırk kusur \ıl sonra. Aksa- nat takı sergısinı bırlıkte gezerken şoyle dıyor "Buresimler.hangikenttedoğdu- ğumu kolay lıkla ele veriyorlar, değil mi?~ Çoker ın resımlenne optık ıluzvon va- ratan bırer sanat nesnesı olarak bakılabı- lır ızle\ıcıyı ıçıne ıçıne çeken soyut de- nnlıklerınde kaybolunabılır Resımlenn dekı ıpuıjan okunmadan da pek ze\ k \ e- rıvorlar ızleyıcıye' Ancak Istanbullu bır ressam oldugu. asla gozardı edılemez Ama. gorunenın otesır Jekını aktjrabıl- mekte ustune yok doğrusıı AmaçladıSı gıbı. klasik tuvale 20 v uzy ıl gerçeğınde yenıbıryorumgetıren Çoker Ktanbul'u Bursa'y ı ("Olanak olsa, her bir kenti ta- şımak isterdim tuvale" dıyor) gorunenın otesindegoaınen ya da belkı hıssedılen ozu\le aktarıyor resımlenne. Sınan a sjvgıyı unutmuyor, Anadolu Medenıyet- len'nın çağdas bıryorumunu siınuvor Onunde kağıt kaiem durmadan cıze- lekanlatıvor Selçuklıımınıansinın kes- fedebıldığı sırlarını bu mımar tıtızlığıy- le aktarıyor kâğıda Sanatının vapıtasla- nnı ozellıkle vurgulamak ıstıyor sankı "Bu memleketin temelleri var!" dıv or he- yecanla "Bu memleketi bir sanatçı ola- rak kazın, sonucunda bana «orunmeve- ni goslerin goruneni değil! Cami, insan, v ırtık pantolon v apma... onların zaten fo- toğrafı çekilir, bal gibi de daha gu/el an- latılır Aatcıı. O gorunmeyeni bulun! Taş- İstanbul Devlet Tiyatrosu, dört kadın oyunuyla 'kadmlardan koftuşmaya' başlıyor " "*" •—"*"•*• "**** w Ka<hıını en büyük düşnıanı yine kadmdır 9 GÜL ERÇETtN Istanbul DevletTıvarrosu 1996-9"' sezonu ıçın repertuv anna "Kadınlar- dan Konuşalım" "Orkestra". "Se- kiz Kadın" v e "Babaannem \ üz Va- şında" adlı dort kadın oyunu ekledı Çoğunlukla kadın yonetmenler ve oyuncular tarafından sahneye konu- lanbuoyunlann bınncıl amacı kadın borunlarını ırdelemek Istanbul Devlet Tiyatrosu \1uduru Osman \Nober 'kadın oyunlan kon- septi' ıçınde yer alan oy unlan değer- lendınrken "Kadınlannso- runları ulkernizin kanayan varası. bu nedenle bu kon- septe oncelik verdik"dıy or- du Devlet tıyatrolarının kadın gerçeklerını sahneye ta^ıyacağı oyunlardan ılkı dun ak^am Oda Tıyatro- su nda î>ahnelenmeve baş- lanan "Kadınlardan Konu- şalım" Dario Fo"nun vazdığı. Fusun Demirel'ın dıhmıze aktardığı \e Tijen Par'ın yonettığı oyun "Şişman Kadın" ve u \alnız Kadın" adlı tek perdelık ıkı ayrıovundanolu^uyor Şı^man Kadın kocası tarafından terk edılen ama ha- la onun gen donmesını bekleven kı- zının pek çok erkekle bırlıkte olma- sını ele^tınrken bırerkek arkadaş oz- lemıyle yanıp tutuşan. ^ı^manlığına ıçınde bulunduğu duruma ıronıyle bakan. 123 kıloolmabi nedenıvleer- keklen urkuten Manea'nın oykusu \lattea butun yalnız ınsanlann ortak mutbuzluğunu ~se>giliçalarsaat"ıca- dıvla gıdermeye çalışır Oyunda ka- dınların ve elbette Mattea'nın su yu- zune çıkan sorunlan dayanılmaz bır hale gelınce Mattea yanılsamaların en rahatlatıcısma (elbette en acısına) sığınır Sumru \avrucuk. Bulent Emin \a- rar. Orhan KurtuJdu. Hanife Şahin ve Gamze ^apar'ın IOI aldığı ovun- dan vonra Sumru \avrucuk ~Şişman Kadın"dakı kılolanndan kurtularak ama daha buyuk bır dramla çıkıvor ızlevıcı karşısına Vavrucuk "\alnız Kadın" adlı tek kı^ılık ovunda koca- bi tarafından eve kılıtlenmış. kocasi- nın kıskançlıklarına ve kayınbırade- rınınsarkıntılıklannakatlanan valnız bır kadın olan Mana yı canlandın- vor is.ar*ı daıresıne venı bır kom^u- nun taşindığını oğrenen Mana bu de- ğı^ıklıkle cınsellığı aıle kurumunu veguç ılı^kılennı sorgulamaya başlı- yor L'lkemız kadınına çok da uzak ol- mayan bu kadtnlan "valnızJık" ortak pay dasıy la sahney e taşıy an oyunlann yonetmenı Tıjen Par ve başrol oyun- cu^u Sumru Vavrucuk ıle genel pro- valan birasında goru^tuk - Dev let Tiyatrolan'nın kadın kon- septi kapsamında dort kadın oyunu- na yer \ermesini ve bu ovunlann ka- dın j önetmenler tarafından sahnelen- mesini nasıl değeriendirhorsunuz? TİJEN P4R - Kadın sorunlan ul- kemızde ırdelenmesı gereken bır ko- nu Dığer ovunlar hakkında bır >ev soyleyemem ama kendı oyunumdan ba'hbedeyım Darıo Fo'nun kadın oy unlan adlı bır dızı oyunu var E*i FrancaRameıle vazmiş buoyunları Bugune kadar Dev let Tıv atrolan "nda sahnelenmemi} bır vazar oldugu ıçın oynamak ıstedık Bu kısa ovunların Dev let Tıy atrolan nın kadın konsep- tı ıçın oldukça uvgun olduğunu duı?u- nuvorum - Dario Fo'nun oy unlan arasında seçim vaparken ne\edikkatettinız\e sahnelenecek oy unlar ulkemiz kadını- nın sorunlannı da vansıtabilivor mıı ? mTgm m '!Jİ Tijen Par S • Darıo Fo'nun yazdığı. ÎB Fusun Demırerın dılımıze H aktardığı. Tıjen Par'ın H şonettığı "Kadınlardan H K.onuşalım". 'Şışman H Kadın" \e'Yalnız Kadın' H adlı tek perdelık ıkı a\n o\undan oluşuvor P4R- Bız terı.ıhımızı oncelıklı ola- rak kendı sorunlanmızı da yansıtan oyunlardan yana kullandık Aslmda Dano Fo evrensel bır vazar Bu ne- denle tazla da zorlanmadık - Oyunlar Turk kadınının sorunla- n konusunda bir tartısma ortamı \a- ratabilecek mi sizce ve sahnelenirken herhangi bır uyarlama yaptınız mı? P-VR - Ovunların ortak temalan yalnızlık aıle kurumu valanlar al- datmalar cınselhk Belırttığım gıbı ev rensel sorunlar bunlar v e Turk ka- dınıdatartı^ıyorbukonulan Sanınm bu tartışmalara bır katkısı olur oy un- lanmızın Ovıınları bahneye kovar- ken hıçbır uvarlama yapmadık Ge- rek de yoktu zaten - Sizce de "Şişman Kadın" ovunun- da Mattea'nın soylediği gibi kadınla- nn en buyuk düşnıanı yıne kadınlar mı.' PAR - Elbette bunda gerçek pavı buvuk Bu soru ışaretını uvandırma- v ı kadınların kendı kendılennı sorgu- lamalarını da ıstıyoruz - İlk \onermenlik denemenizdi bu ov un. Çalışmalannızı \e ekiple ilışki- lerinizi degeriendirir misiniz? PAR - Ilk tecrubemı bovle bır ovunla yapmaktan çok mutluy um as- lında Sahnelenmesı bakımındançok zorbırovun degıldı Dahaçokovun- cularla bırlıkteçalı^mayı onları von- lendırmeyı gerektıren bır ovundu Ekıp ıçınde de uvumlu çah^tıgımız ıçın çok guzel bır sureçtı Sumru \avrucuk u da oyuna en çok çeken şev Dano Fo nun ev- rensellığı olmuş Bu nedenle de zevkle ça- lı^mış ovunda \avru- cuk once 125 kılo bır kadını on dakıka son- ra da kendı kılosu ve yaıjinda bır kadını ean- landırdığı oy unlan değerlendınrken " V kadın karşıtı ne de erkek karşıh (i\ unlar bunlar. tamamen humanizmi savunuyorlar" dıvor Kadının en bu- v uk dusmanı v ıne kadındır goru^une katılan sanatçı. kadınlar arasındakı dayanısma eksiklığınden oldukça şı- kayetçı Ovunlann bu bağlamda ve femınızm açisından venılıkler getır- mesını dılıvor Gozundekı bır rahat- sızlık nedenıyle bır suredır sol gozu gormeven \avrucuk doktorunun ıs- rarlanna kar^ın sahneden ve dolavı- sıv la sahne ı^ıklanndan uzak duramı- vor "Ovunu başarılı bir şekilde sah- nelemeden rahat edemem"dıyen >a- natçı oyunun sahnelendığnlk hafta- dan sonra ancak bır ıkı gun dınlene- bılecek Sonra mı 7 \ ıne sahne vıne kadın sorunlan 'Dresser'larm yaşayan enstalasyonu' LENENTOGET Muzeden gelen sesler Dolmabahçe kıy ıları- na v ururken uç-bes modern eaz sevgılısi v e se- nnleyen gecelerın testıvalı "Akbank Caz'bu en akustıkh mekanında 'surdurebilme'nın ve- nı keyıflennıaldı Resım veHevkel Muzesı nın gıcırdavan zemınlı buyuk salonunda 5 ekım cumarteM ak^amı Yat-Kha oncesi Vlgo v e Bunuel'den ımgeler aldık Dresser, Co- leman. Speed eşlıöınde Havasız kalacagı kes- tınlemeven kalabalıkla ılave edılen sandalve- Ier arasında "birşeyler yapılmalıydı.." durtu- suyle arayıslannı sunan bu uçlu ıvı tanıdıkla- n Istanbul dınlevıcısıne bır kez daha konser verıyorlardı Benım savabıîdığım Chns Spe- ed ın uçuncu Mark Dresser"ın ı^e ıkıncı gelı- sıvdı Butun bır yıl bovunca vapılan caz festıval- lerınm en yaratıcı ruha sahıp katılımcılarının oldugu bu testıvalın gerçek açılısı Dresser ve dıgerlerıyle gerçeklesmıştı Genızler açılmı^- tı Kırlenmı^ volluklu kararmı^ kondorduvar- larının arasindan ula^an gıcırtılı zemınlı buvuk salon. kenannda unutulmus eskı bır merdıv en. verleştırme zorluklu ters işiklı vıpranmı» ba- kımsiz duvarlar onunde kurulmus- bır gunluk oldugu a^ıkar-sahnesivle proıeksivonuzaman zaman dı^arı tasan sıvah beyaz ımgelenn ak- mava ba^ladığı perdeyle tıkırda- yan makıne sesle- nvle sava:? sırası biğınak gunlen ge- çıren kent ınsanı kımlıgıne burun- duruveren bu uç denemeeının pro- jesi amaca ula^nıı^ kadar bağlavıcıv- dı Sığınak hıç bo^almadı. ıkı kısa metrajh fılm 'tec- rubeli" sev rettıncı- lenvle hemen he- men tunı seslerı banndıran zengınlığını zeka ve duvgu dolu ta- kıpçılıkle akseden bır sunu^tav dı Plastık sanat- ları kendınce va^atmava çalı^an bu tuhat mu- ze eksıklığını hissetmekten çene vordurm çag- da^ sunuslara urunlere "mekân olma hali'nı- tarkında olmadan- bır "yaşayan enstalasyon'la saglıvordu "Film Eşliğinde Konser" Lç çağdas denevsel muzıkçı gerçekustu ımgeler. neredeyse paıalellığı sağlayacak bır karşıtlıktakı sahne tasarımı vemekankullanım olanaksizlıgınıngetırdıgıdezavantajlı-dmabu- tunluğe katkıda bulunan- bır ı^ık sıstem! proje sahıplennın istevebıleceğı bır 'verleştirme'nın tuketımıne reterans olu^turuyordu Colenıan Dresser ve Speed hoslandığımız bırdılle konustular Venılığı dennlıklı olmavı coşkuvla ağırlavan mınık topluluga ınanmıs samımıvetle 'bıs' vaptılar "Film Eşliğinde Konser"ler vıne gelecektır Saglamcılığı kla- sik tavn kolavta kabul eden testıval olmakla anlamca hemen hemen butunleş,en genel zıh- nıvetı aykırı bır avrıcalıkla kavravan "boyle" festıvaller surdukçe lar, toprakJann alfındaki altını, kazın çı- kann!" Bır serisınde 1957 y ılında Pen- guın Vayınlan arasında yavımlanan "İlk Islam ^apıtları"ndan esınlenen -\men- kalı sanatçı Frank Stella'y ı ornek goste- rıyor eklemeden de yapamıyor "Daha durursak, butun tozunu silkecekler memleketimizin!" Stella resimlenyle ılgılı olarak "Ne göruyorsan odur" dıyerek ızleyıcının resmın otelenndekı anlamı aramasına gerek olmadıöını belırtıyor \e mınıma- lısttavhnıortayakovuyordu Adnan Ço- ker ıse. mınımalızm de dahıl olmak uze- re yakıstırmalardan hıç ho>nut olmadıöı gıbı. resmının salt gorunenle algılanma- sına karşı çıkıyor Resimle- nnın zaman ıçınde ne kadar arılas,tığından soz edıyoruz "Benim resmimdeki arılık. resimde az elemanın kulla- nılmasından kay naklanan bir anlık degil, beyınsel bir arılık. Çunku bence Male- v ıch'in sanatı ne kadar arıv- sa, Tıntoretto"nunki de o ka- dar andır. Çünku ikisindede her şey anlaştınlmış, o dil, o sozluk. o senfoni neleri gerek- tiriyorsa yalnız onlar \ar re- simlerinde. Benim rvsmim epey ce anlaşti ama, hâlâ v ar bende de bazı gereksi/likler. Turkiy e'de sanatçılar bugun yapıtlanna neler koyacakla- nnı bilivorlan ama neler koy- mayacakJarını bilenıiyorlar. Oysa arılaşma ancak öyle oluyor." Duv an nda. kendı re- sımlennın reproduksıyonla- n uzenne çerçeveler geçır- mı> Çerçevelere bakıp. "Onemli olan, resme uyan çerçeveyi bulabilmek" dıyor, anlas.ma konusuna gonder- mede bulunarak Serginin 'Artı ElemanlarT aslında 'Y'apısüs'ler Oy sa Aksanat takı son ser- gisinde bızce Çoker ıntuva- lınde "du>aıiannda renk is- teyen" resım "meraklılan- na" bır tur alay si y anıt olarak gonderdığı "\'apısus"başlık- lı resımler var Sanatçının resmıne yenı bır hareket ge- tırdıklen doğru ya da belkı yenıbıryon Bunuboyleyaz- dığımızakızacak belkı u Sus kelimesini sakın küçumseme- yin!" dıye tembıhlemıştı1 Avasofya'nın sutunlanndakı suslemelerden esinlenerek ortaya konan bu resımlerde Çoker, "E\rene göre somut dünyaya gore soyut" dedığı sıy ah espasinın uzerıne (ken- dı urettığı sozcuk) "yapı- sus"len yerle^tırıyor \ksa- nat ta bu resımlerden ıkı adet var Otekılennarasında fark- lıbıryerdeduruyorlar Sergı- nın "Artı Elemanlan". aslın- da bunlar 70'ınde hala genç bır sanatçının heyecanını ta- ^ıvan Adnan Çoker "Benka- re, dikdortgen, daire yapmı- yorum'dıyor "Benimyapn- ğım guneşin resmi de değil. Ama guneş gibi bir şey™ Giı- neş nasıldır? Işık veren, ener- jisi, sıcaklığı olan bir şey değil mi? Ama guneşin derinliği olan bir kure oldugu gozardı edilir. O kure öyle guzel giz- lcnmiştir kı orada! Başka şey- ler one çıkmıştır. İşte o> le bir resim benimki." Çoker ın ne demek ıstedı- ğını ancak resımlennebaka- rak gorebılır ya da anlayabı- lırız Aksanat'takı sergısının yanı sıra Mıne Sanat Galen- sı'nde de 11 ekımden ıtıba- ren bır Adnan Çoker sergısı açılıyor DEFNE GOLGESI TURGAY FİŞEKÇİ Mevlana ve Goethe 1 Ekım 1996 tanhlı "Mıllıyet" gazetesının haberı- ne gore Başbakan Necmettin Erbakan, Konya Sel- çuk Unıversıtesı'nın yenı oğretım yılı açılış torenınde yaptığı konuşmada, "Son yapılan doktora çalışma- larından açıkça bellı kı, Alman yazar ve fılozofu Go- ethe, Mevlana'dan ılham aldı O da Mevlana 'nın ku- çuk talebelerınden bırıdır" demış "Kuçuk talebe" sozuyle bellı kı sıyasal bır ıletı soz konusu Batı'nın en buyuk ozanları bıle bızım buyuk ozanlarımızın ancak "kuçuk talebesı" olabılır Sozu edılen doktora çalışmalannın kımler tarafın- dan yapıldığını, nerelerde yayımlandığını bılmeden boyle bır tez uzenne elbette fazla bır şey soylenemez Benım bıldığım Goethe, XIV yuzyılda yaşamtş Iran şaırı Hafız'dan doğrudan etkılenmış onun Dıvan'ının etkısınde West-Ostlıcher Dıvvan 'ı (Doğu-Batı Dıva- nı) yazmıştır Yine de bu konuda bır ıpucuna rastlar mıyım dıye Melahat Togar'ın dılımıze çevırdığı Goethe'nın Seç- me Mektuplar'ma (Can Yayınları) bır goz attım 27 Aralık 1814 tanhlı bestecı Zelter'e yazdığı mektup- ta, "Son gunlerde sık sık 'Hafız' zıyaretıme geldı Ondan aldığım esınle yazdıklarım belkı bır gun se- nın aracılığınla tatlı ezgılere donuşecektır" dıyor Mektupla ılgılı dıpnotta Hafız Dıvanı'nırt J. V. Ham- mer-Purgstall tarafından 1812'de Almanca'ya çev- rıldığı, Goethe'nın bu dıvandan aldığı esınle Doğu- Batı Dıvanı 'nı yazdığı soylenıyor Yıne aynı mektuptan sonra yapılan bır "açıkla- ma"6a ıse, Goethe'nın bu yıllarda, once Çın, Japon ve Hınt tanhıne merak sardığı, ama sonra ozellıkle es- kı Turk Arap ve Fars yazınının kendısını buyuledığı, bır sure Arap harflerını oğrenmeye çalıştığı bu çalış- malar sırasında Firdevsi, Sadi ve en çok da Hafız'a yakınlık duyduğu, Hafız'dan "ıkız kardeşım" dıye soz ettığı, bu buyuk şaııier uzenne ne kadar yazı yazıl- mışsa bulup okuduğu yazılıyor Burada Mevlana'nın adı geçmese de "Turk, Arap ve Fars" yazınına duyduğu ılgı ıçınde bu ozanı da okuduğu kabul edılebılır doğal kı dıl engelı aşılabıl- mışse Çunku Goethe nın bıldığı altı yabancı dıl ara- sında (Latınce Yunanca Ibranıce, Fransızca Ingılız- ce, Italyanca) Farsça yok Ana Brıtannıca ansıklopedısıne gore, Mevlana'nın Batı dıllenndekı ılk basımı Almanca'da F. Ruckert çe- vırısıyle 1819'da yapılmış Yanı Goethe yetmış yaşın- dayken ve Doğu-Batı Dıvanı 'nı yazıp bıtırdıkten son- ra Hem butun bunlann, kımın kımden etkılendığının neonemıvar Bılımlervesanatlar etkılenmelerle ge- lışıp yukselmez mı 7 Dunya yazınının gelmış geçmış en buyuk ozanı sayılan Shakespeare, buyuk yaratılarını yaşadığı donemde ağızdan ağıza anlatılan oykulen alıp ışle- yerek oluşturmadı mı 7 Goethe de ınsanhğın yaratısını bır butun olarak gormuş, ortaya attığı "Welthteratur" (Dunya Yazını) deyımıyle de bu butunluğe dıkkat çekmıştır Ömrunun son yılında soyledıklerı de bu yalın ger- çeğın tanımıdır "Ben hayatım boyunca ne yaptım? Gorduklerımı, duyduklanmı, gozledıklenmı deriedım ve kendıme mal ettım Yapıtlanm, çeşıtlı yaratıklann bınlercesınden besınını alarak oluştu Akıllılardan ve detılerden, aydınlardan ve aptallardan yarariandım Çok zaman başkalarının ektıklerını bıçtım Bentm yapıtım, Goethe ımzasını taşıyan ortak bır çalışma- nın urunudur Arto Tunçboyacıyan, Johnson ve Muthspiel Cemal Reşit Rey <de KulhırServisı- Akbank 6 Lluslararası Caz Festıvalı'nde bu ak>am saat 18 30'da Cemal Reşıt Rey Konser Salonu nda Arto Tunçboyacıyan. Mark Johnson v e \\olfgang Muthspi- el konsen yer atıvor Profesvonel muzık ya^amına 11 yasında baslayan Arto Tunçbovacıyan 1981 "de ağabevı Onno Tunç'un destegıvle caz muzıgının "Mekke'sı olarak bılınen Nevv York a ta^ındı ve kendını kısa zamanda caz çevrelenne kabul ettırdı Ara- larında Paul Motion, Chet Baker, Tony \Vllliams, Miciidiı Brecker. John Scofıeld. Arthur Bhthe. VVayne Shorter. Ore- gon,JoeZawınulgıbı ısımlerın vetopluluklannda bulundu- ğu sayısız caz devıyle turneler, studyo kayıtlan ve projeler gerçe'kleştıren Arto Tunçboyacıyan, bugun Joe Za\>inul's SyndicateveNight Arktopluluklarıyla çalısmalannı surdu- ruyor Muzığı "havarımınsesi'olarak tanımlayan ArtoTunç- boyacıyan'a Istanbul da dunvaca unlu muzısyenler \1arc Johnson ve \Volfgang Muthspiel eşlık edecekler Bascı bestecı Mark Johnson. pıyanovla başlayıp çello ıle dev am eden klasik muzık eğıtımının ardından 16 yaşında ca- zavebasageçtı Bıll EvansLçlusuveJohn AbercrombıeLç- lusu ylealbumveturnelen ElianeEliasıleçalı^malanyaptı 1984"te en seçkın caz gruplanndan Bass Desıres'ı kurdu John Scofield. Bill Frisell ve Peter Erskine'den olu^an grup ıkı album ve bır dun\a tumesi gerçekleştırdı KJasık muzık dalında pek çok odülun sahıbı Muthspiel klasik gıtar vanasyonlannı gıtara uyarladı Doğaçlamavla çok genç va^tan ıtıbaren ılgılenmeve ba^layan Muthspiel. 1982'de tromboncu pıyanıst v e bestecı kardeşı Christian ıle bırlıkte bırdoğaçlama muzık forumu oluşturan Duo Due'vı kurdu Bırlıkte uç kıtada turnelere çıkıp ıkı album yaptılar 1989 da grup lıden olarak ılk albumunu kendı üçlusu v e sak- sofoncu Bob Berg ıle gerçekleştırdı K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle