Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1996 PERŞEMBE
14 KULTUR
Antoııio Saııra'mn özgiin litografileri, yanııdaıı başlayarak Aııkara Galeri Nev'de sergilenecek
Tüm değerlerekarşı
duranbirbaştan çıkancı
A
Kültiir S«rvisi - tspanyol
resım sanatının en bü}ük üç
ustasından birı olarak kabul
edılen AntonioSaura'nın öz-
gün litografıleri. 4-23 ekim
tanhleri arasında Ankara Ga-
len Ne\ 'de sergilenecek.
A\ rupa Kcmisyonu Türki-
ye Temsılcıhğı'nin kültürel
etkmlikleri kapsamında lıtog-
rafınin2O0 vıldönümLdola-
yısıyla düzenlenen ^>erginin
küratörlüğunü galennın vö-
neticı>ı AliArtun üstlendi.
Sauramn sergİM. sanatçı-
nın 1977-1994 yılları arasın-
da gerçekleştırdığı Yeılı Bii-
yük Günah. Dura \fcı-
ar'a Saygı. Hayalı
Portreleı; Otoportreler
için Dört Maske, Ra-
hipler. Kokttyl Purti,
Beşi Bir YenL' ve De\ -
rim başlıklı dizilenn-
den seçilen 30 kadar
yapıttan oluşuyor.
1930 yılınd'a Hues- _
ca'da dün\a\a gelen ~™"
Antonio Saura, 13 yaşında
vereme yakalandı \e kendi-
sini uzun vıllarvatağa bağla-
yan bir dızi amelıyat geçirdi
Yazıva ve resme bu dönemde
başlavan Saura. kendi kendi-
ni vetıştirdı.
flk sergisini 1950 vılında
Saragosa'da açtı. ertesi yıl ilk
yazısıbirdergıdeyavımlandı.
1954-55 yılîarında Paris'te
vaşadı. gerçeküstücülenn ey-
lemlerine katıldı. Birkaç yıl
sonra Paris'teki ılk kişiseI ser-
gisini açtı. Yenedik Biena-
li'nde yeraldı.
Miinih. Roma. Berlin. Vı-
yana. Cene\re. Barselona.
Amsterdam. Tokyo gibi kent-
lerde 200'e yakın sergı açan
sanatçı. 1960"taNeu York'ta
Guggenheim Ödülüne değer
bulundu. Bugüne dek en
önemli ödülleri toplayan Sa-
ura. Kassel Documenta 3"te.
Lueano Gravür Bienalfnde
Büyük Ödül. Heildelberg I.
Avrupa Gravür Bienali Ödü-
lüaldı. 1981 "de t.spanya Kra-
lı Jun Carlos'tan Altın Ma-
dalya alan Saura 1994'te Ara-
gonSanatÖdülü'nükazandı.
Franco dönemi
Ispanyası'nın trajik
görüriümleri
Ispanva'dakı Franco reji-
mine karşı savaşan Sauranın
politık kimliğinin. sanatsal
yaratım sürecıne de önemli
etkileri oldu. Onun 'Çarmıha
Geriliş". "Hajali Portreler",
'Otoportreler' gibı dızılerı.
şiddetlı ve lırik bir devinim
içinde. Franco dönemi İspan-
yası gerçeğini yansıtan trajik
görünümlerdi. I967'de Pa-
ris'eyerleşen Saura. 1977'de
buradan sınırdışı edilmek is-
tendi. ancak voğun protesto
evlemlen sonucunda bu karar
geri alındı. Sayısız kez Kü-
ba'ya gıden Saura. birdönem
burada yaşadı. Madrid'de bir
sergisinin açılışında suikast
gırişimine uğradı. 1973'te
Moskova'da kutlanan Dünya
Barış Kongresi'ne katıldı.
1983"tePans"te. Irk Aynmı-
na Karşı Dünya Sanatçıları
Konferansı'nı örgütleme ko-
mitesine başkanlık vaptı.
Şiir. deneme, makale ve sa-
nat eleştirisi türündekı v azıla-
nnı kitapta topladı. gazete ve
dergilerde yavımladı. Sahne
sanatlanyla da ilgilenen Sa-
ura. opera. bale. tıyatro ve
dağlayan, yerleşik olan tüm
degerİere karşı duran bir baş-
tan çıkancı" olduğunu söv le-
yen Henric'egöreen korkunç
yara. cinsellikle ilgili olanı-
dır ve ilk insandan bu vana
süregelir. Çünkü kaynağında,
cinsiyetin farklılaşması, 'tek
olanın ikiye bölünmesi' yatar.
Işte Antonio Saura. beşikten
mezara insanoğlunu hiç yal-
nız bırakmayan, bedenimizi
ve ruhumuzu kasıp kavuran
bu onulmazvarayı. cinselligi
kurcalıyor yapıtlannda.
Henric. "Şu iflah olmaz.
Tann tanımazdinlerâlimi Sa-
vrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği'nin
kültürel etkinlikleri kapsamında litografinin
200. yıldönümü dolayısıyla Ankara Galeri
Nev'de İspanyol resim sanatının en büyük üç büyük
ustasından biri olarak kabul edilen Antonio
Saura'nın özgün litografi sergisi açılıyor.
film dekorlan hazırladı: bu
alanın önde gelen sanatçıla-
nyla çalıştı. Yapıtlannı genel-
lıkle belirli temalar çerçeve-
sinde dizilerle oluşturan Sa-
ura. bir dönem kâğıt üzerine
siyah - beyazçalıştı. Litogra-
fiye olan tutkusu ise. ilk de-
nemelerini yaptığı 1958'den
bu yana hiç eksilmedi.
Bir eleştirmen. Jacques
Henric. Saura'vı "O, sanatı-
nı çok ivi bilen usta bir kılıç er-
babı. bir diiello tutkunu, acı-
nın ancak acı> la ivileşebilece-
ğine inanan hekimlerden..."
dıverektanımlıyor. Sauranın
"yaraları kızgın demirlerle
ura, kendini çok uzaklardaki
yaradıüş sürecini \eniden ve
tersinden başlatmakzorunda
hissediyor*' dıyerek Saura'nın
bırınci kuralının 'hesaplaş-
ma'olduğunu söylüyor: "İn-
sanlık serüveniyle, kaynağı ol-
mayan başlangıçlarla, resmin
başlangıç sorunuyla \e bunun
sonsuz başlangıcıyla tek ola-
nın ikiye bölündüğii. saptan-
ması olanaksı/. bclirsiz. ele
avuca sığmaz 'o an'la hesap-
laşma..."
Tann tanımaz dinler
âlimi
Hennc. Antonio Saura'nın,
"varoluşun özündeki dehşeti
olanca >oğunluğuyla duv um-
savan ve onu büvük bir usta-
lıkla sanat yapıtına dönüştü-
rebilen özgün bir sanatçı"ol-
duğunu belirtiyor v e binlerce
yapıt arasına yerleştırilen bir
Saura yapıtınındiğerlerinden
hemen sıyrıldığını sövlüvor:
"Bu el kol hareketleri, dik-
katin yoğunlaşmasından son-
ra atılan adını. saldırıdaki bu
kararlılık, boşlukların ve
dolulukJarın bölünmesinde,
bir merkez alanın doldurul-
masında gözlenen bu
dahivane strateji. be>in. göz
ve bilek arasındaki çakan
kı\ ıkınjlar. bu açılar \e eğ-
riler. kontroilü biçimde fış-
kırtılmış boyalar, çizgiler-
deki bu tatlılık >e
yumuşaklık. daha sonra
seferber edilen bu şiddet
ve \ahset, bu hiA bu öfke
ve bu tevekkül, bu coşku
ve bu ağırbaşlılık. bu kah-
^ kahalar. ince alaylar...
Resimde bir üslup sahibi ol-
maktan kastedilen işte tam da
bu olsa gerek."
Önceleri gerçeküstücü.
daha sonra soyut anlatımcı
bir anlayışla yapıtlar veren
Saura'nın işleri bugün Gug-
genheim, Tate Gallerv Cent-
re Georges Pompidou gibı
çağdaş sanatın önde gelen
müzelennin koleksiyonlann-
da >er alıvor. Galen Nev'de
açılacak olan ve sanatçının
litografilerini içeren sergi ise
aynı zamanda litografinin
200. yıldönümüne rastlaması
açısından özel bir anlam
taşıyor.
Antonio Saura'nın zıtlaıi
ALİ ARTL'N
Antonio Saura'nın sanatı. yalınlığı-
nın ardında banndırdıgı karmaşık ve bir-
çok zıtlığı birleştirebilmesiyle sonsuzla-
şır: hem çagdaşlan arasında hem de iz-
leyicisinin zihninde.
Özellikle portrelerinde, imgenin çar-
pıtılması ve bu çarpıtmalarla. canavar
alegorileriyle yakalanan ruhsal dramlar.
onu. yegâne okulu olan Prado Müze-
sı'ndekı ardıllanna. \elazquez'e. Gre-
co'ya. hepsinin ötesınde Goya'ya ve ni-
havet Picasso'ya bağlar. Ancak aynı
portreler, İspanyol atalannın sanatı ka-
dar. başka iklimlerden. başka gelenek-
lerden çağdaşlarının sanatını da sezinle-
tir. Öncelikle de VVillem de Koonig,
Francis Bacon ve COBRA sanatçıları
(Asger Jorn. Karel Appel, Pierre .\lec-
hinsky). Ancak Saura"da bu sanatçıları ne anıştınyorsa. ay-
nısı. öte yandan onlardan a>rıştınr. Saura da De Koonig
gibi jestlerle boyar. ama ondan farklı olarak aynı jestlerle
birikonografi kurar. Bacon gibi hayvansılaijtınlmıs. suret-
lerının ardındaki marazılik. onunki gibi temsili değildir.
çünkü Saura'yı özünde bovama ediminin gerçekliği ilgi-
• Kâğidı ve taşı. bu
iki malzemeyi
kavuşturan
litografinin
bulunmasından bu
yana geçen 200 yılda
Saura kadar büyük bir
sadakat ve şehvetle
işleyen, anlatan ve
anlamlandıran sanatçı
nadir olmalıdır. Saura
sergisi, tarihleri 1977
ile 1994 arasında
değişen 6 dizide
derlenen 27 özgün
litografiden oluşuyor.
lerıvle çatışmak yerine birbirlerini
beslerler. yücertirler. O, portrelerinı.
çıplaklarını. soyut sanatın esaslany-
la çizer. vani soyutlamayla figüras-
yon örtüşür; imgeler temsilidir ama
temsil etmezler. raslantısallıkla kur-
gulannuşlardır. Ritmindeki müthiş
enerji ve devingenlik sonunda anıt-
sai birduraganlığı kurar. Eserlerinin
mekânındaki sınırlılık. tanımhlık.
sonluluk. merkezilik bunların tam
zıtlarınca belırlenir. Zaten onun sa-
natında. yanılsamayla hakikat, yü-
ceyle müstehcen. kaosla düzen. şev-
tanla melek. ölümle dirim iç içedir,
birdir.
Kâğıdı ve taşı. bu iki malzemeyi
ka\ uşturan litografinin bulunmasın-
dan bu vana geçen 200 yılda Saura
lendirir. temsil edilen gerçeklik değil. COBRA'nın w
oto-
matizmi'" ve rastlantısallıgından, eylemini onlar gibi ko-
lektif bilınçaltına yaslamayıp. geleneğınin bilincini diri
tutması> la aynlır...
Saura'yı çağdaşlanyla mesafelendiren zıtlıklar kendi
sanatının bünyesinde daha verimlidır. Bu zıtlıklar birbir-
kadar büvük bir sadakat ve şehvetle
işleyen. anlatan ve anlamlandıran sanatçı nadir olmalıdır.
Saura sergisi. tarihleri 1977 ile 1994 arasında degişen 6
dizide derlenen 27 özgün litografiden oluşuyor. Bu dizi-
ler: Yedi Büyük Günah, Dora Muar 'a Saygı. Hayali Port-
reler, Antonio Saura nııı Otoportreleri tçin Dört Maske.
Rahipleı; Koktcvl Parti.
Rıuııelilıişaru
konserlere kapatdıyor
Kültür Senisi-lstanbul'da artık bir gelenek
haüne gelen Hisar Konserlenne son veriidigi
açıklandı. Önceki gün özel bir televızvon ka-
nalına açıklama yapan Kültür Bakanı İsnıail
Kahraman. bakanlıkla Most Production arasın-
da ocak avında son bulacak sözleşmenın yeni-
lenmeyeceğinı \e Rumelihisan'nın bundan
böyle konserlere kapatılacağını bildirdi.
Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Kültür
Bakanlığı Müsteşan Cevdet Türkeroğlu ise,
Kültür Bakanı Ismaıl Kahraman'ın bövle bir
açıklamada bulunmadığı. hisann konserlere ka-
patılması gibı bir durumun söz konusu olma-
dığını ve bütün bunlardan haberi olmadığını
biidırdi Türkoğlu. "Most Production'un söz-
lcşnıcsi 1 cv lül tarihinde bitmiştir. Biz kasım
avına kadar başvurulara açığız. Ancak.
uzun süredir onarırn görmeyen hisann tadi-
latı söz konusudur. İstanbul'un iklimine uy-
gun olarak yapılacak bir onarım da yaz av-
larında olacağı için belki bir süreliğine kon-
serler vapılmavabilir. Kesinlikle konser va-
pılmayacak diye bir açıklama voktur" dedi.
Duvariar top mermilerine dayanıklı
Rumelıhisan Konserleri'ni yedi yıldır orga-
nize eden Most Production adına konuşan Mus-
tafa Oğuz. RP'li Kültür Bakanı ismail Kahra-
man'ın Rumelıhisan'nın konserlere kapatılma-
sına vönelık bevanatını değerlendirirken.
"Umanm bakan vanlış bilgilçndirilmiştir" di-
ye konuştu. Bakanlığın. 'Rumelihisan tarihi
eserdir. Burada gerçekleştirilen konserler me-
kanazararvermektedir' şeklindebirgerekçe-
ye dayanarak konserleri ıptal etmiş olabilece-
gini belırten Oğuz. "Burası 1950'lerde Muhsin
Erruğrul tarafindan inşa edilmiş. yani antik bir
tiyatro değiL taş duvariar ise top mermilerine
da> anıklı olarak inşa edilmiş. Konserler yüzün-
den hinanın zarar görmesi doğru bir gerekçe
olamaz. Biz \edi vıldır bııradaki konserleri dü-
zenliyoruz. Şimdi\ e kadar hiçbir zarar gerçek-
leşmedi" dedi. Rumelıhisan'nın halka mal ol-
muş bir mekân olduğunu vurgulayan Oğuz.
Kültür Bakanlığı karannın sanatçılar tarafindan
tepkıyle karşılandığını ve eski Kültür Bakan-
lanndan Ercan Karakaş'ın karann engellenme-
sine yönelik girişimde bulunmak üzere kendi-
sini aradığını belirtti. Oğuz. Kültür Bakanlı-
ğı'yla ocak ayında süresı bitecek olan sözleş-
menin yenilenmesi amacıyla başvuruda bulu-
nacaklannı ekledı.
Şehir Plancılan Odasrndan tepki
Şehır Plancılan Odası Istanbul Şubesi. Ru-
melıhisan Konserleri'nin ıptaline bir basın
açıklamasıyla tepkı gösterdi. T.C. hükümetle-
ri'nden birinin kültür bakanının kültürei akti-
vitelere 'sekte vurucu' nıtelıkteki bu açıklama-
sını 'büyük bir şansızbk' olarak değerlendiril-
diği açıklamada konserlerin ıptaline ilişkin gös-
terilen 'tarihi mekânın zarargörmesi'gerekçe-
sinın koruma planlaması ile uğraşan kesimi tat-
min etmediği belirtildi.
Açıklamada, "Refahyol Hükümeti Kültür
Bakanı'nın açıkladığı karar. Rumeli Hisan'nı
yeniden valnızbğa taşrvacak, sanat ışığını Hi-
sar'da kârartacak bir açıklama olarak dikkat
çekmektedir"denilerek Refah Partisi ortaklı-
ğındaki hükümetin RP ideolojisindeki uygula-
malan yavaş yavaş hayata geçirdiğıne dikkat
çekildi ve kamuoyu tepki verme\e çağnldı.
Bilindiği gibi 1452 yılında Fatih tarafindan
inşa ettirilen Rumeli Hisan, 1509depreminden
sonra 111. Selim döneminde ilk onanmını gö-
rür. 1918 yılında ise hisarda bir deniz müzesi
oluşturulmak üzere Almanlar tarafindan veri-
len teklıf kabul edilmesine karşın, hisar bir öl-
çiide onanldıktan sonra Mondros Mütareke-
si'nin ardından proje durdurulur. 1953 yılına
gelindiğinde ise dönemin Cumhurbaşkanı Ce-
lal Bayar. oluşturulan bir heyetin hisar içinde
yapılacak istimlakler ve onarımlar üzerine ça-
îışmasını onaylar. Hisar içinde 19. yüzyıla ait
olduğu düşünülen ahşap ev ler v ıkılırken, harap
haldeki Ebülfetih Mescıdi'nın deyeri belli ola-
cak şekilde zemini ortaya çıkanlır ve şerefeye
kadar yıkık minaresi onanlır. Park olarak dü-
zenlenen alanda daha sonra Muhsin Ertuğ-
rul'un girişimleriyle sadece zemini görülen
mescidin bulunduğu yere minareyi koruyarak
küçük bir amfiti\atro inşa edılir.
Şiirin koca çınanna saygıKültür Semsi - Can
Yücel'in 70. yaşı ve 50.
sanat vılı önceki gece
Harbiye Açıkhava Tiyat-
rosu'nda gerçekleştirilen
Sayaı Gecesi'yle kutlan-
dı. "
Soğuk. yağmurlu hava-
ya rağmen Açıkhava'yı
tıklım tıklım dolduran ka-
labalık, Tuncel Kurtiz'in
açılış konuşmasının ar-
dından Can Yücel beste-
lerini seslendiren \'enı
Türkü'yle coştu. 'Stand-
up comedv'nin son za-
manlarda en çok söz edi-
len isimlerinden Cem V ıl-
maz v e Yılmaz Erdoğan.
'Can Baba'nın doğum
gününü esprili şovlanvla
kutladılar. Ancak kimı
pürüzler de yok değildı
elbet. Geceyi sunan Ayça
Şen ve Romina'nın za-
man zaman izlevicinin
sabrını zorlayan nitelik-
sizesprileri, Cem Yılmaz
ile izleyicilerden birisi
arasında geçen ufak bir
tartışma sahnede soğuk
bir hava estirse de Atilla Özdemiroğ-
lu,Garo Mafyan ve AvkutGürel'den
oluşan ekibiyle sahneye çıkan Sezen
Aksu, şarkılarıyla gecenin tansiyo-
nunu yükseltti. 'Gecenin vıldızı' olu-
veren Sezen Aksu, Açıkhava'yı dol-
duran binlerce izleyiciyle hep bir
ağızdan şarkılannı söyledi.
Program süresince sahne alan her
sanatçıvı yanaklanndan öperek kut-
layan Can Yücel, Eşber Yağmurde-
reli ve Öküz ve Leman dergileri çize-
ri IVfetin Üstündağ ile birlıkte sahne-
ye çıkarak şiirlerini okudu. Üstündağ
ve Yağrnurdereli' nin "Birimiz kör bi-
rimiz topal. işte Türk solunun hali de
bu! Can Yücel de aramıza katılırsa
Türk solunun tarihini oluştururuz"
çağrısıvla alkışlarla sahneve gelen
Türkçenin en kalın sesli şairi. ayak-
kabılarını çıkararak girdiği *dost
meclisi'nde. şiire nasıl sarıldığını an-
lattı: "Türkiye perişan tekkesi gibi.
Bu perişan tekkesinde denize düşen
neye sanhr? Ya Allah'a. j a silaha. Ben
şiire sankJun. Bundan da çok mem-
nunum."
70. yaşına "İ\i bir muhasebeye gö-
re 130 >aşına kadar vaşavabilirim"
diverek giren Can Baba. Shakespeare
külliyatınıçevirmekistediğinisöyle-
yerek şiirin en diri, en genç daman
olduğunu gösteriyordu
bir kez daha.
"Bu yalan dünyada şi-
ir en doğru. en doğurgan
yalandır" diyordu şairle-
rin en 'babası' Can Baba.
Sonra. hayatı boyunca
hiçbir takımı tutmadığı-
nı. hiçbir konuda ayrım-
cı olmadığını sövleyerek
'kendi takımlanndan
sonra" yaşamındaki en
önemli takımını, eşi Gü-
len çocukian Su ve Güzel
ile torunlarından oluşan
ailesini çağınvorduyanı-
na.
Tuncel Kurtiz'in deyi-
şiyleşiirin 'birkocaçma-
n'ydı Can Yücel. Eşi Gü-
ler'in tanımıvla ise ken-
disini avlayan 'koca bir
balık'. Strasbourg'dan
gönderdiğı mesajda Ser-
\er TanilÜ ise 'keHmeler-
le oynayan şair' divordu
Can Yücel ıçın. Gecenin
sonunda 'srvillerdışında'
herkese teşekkür eden
koca çınar ise "Her şe>'
iv i güzel ama bir şeye ta-
kıldım"divordu. "benkelime4erleo>-
namıvorum. kelimeler benimleoynu-
yor".
Can \ ücel'in 70. vaşı ve 50. sanat
vılı dolavısıyla düzenlenen geceye,
şairın bir zamanlar çalıştığı BBC
Londra Radyosu ana haber bültenin-
de yer verdi.
Gazetemiz yazan Zeki Coşkun'un
30Evlül 1996 tarihli vazısındaki 'şi-
irin en genç. en diri, en canlı atarda-
man' baptamasıyla başlavan anon-
sun ardından Can Yücel'lebirsövle-
şi yapıldı. Ayrıca Zeki Coşkun da
Can Yücel'in Türk şiirindeki yerini
değerlendiren bir konuşma yaptı.
IŞD.DAK YE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Bilgi Üniversitesi
"Paralı eöitim" günümüz Türkiyesi'nde tartış-
maya açık. îlk bakışta eğitimi. devletin parasız ola-
rak üstlenmesi, ama çağdaş bir biçimde üstlen-
mesi gerekir diye düşünüyorum.
Günümüzün "sosyal devlet"\n\n temel işlevle-
rinden biri değil mi, bu?
Ortaoğrenimielealalım. "Ko/e/"lerdünyanın pa-
rasını ahyorlar. Bu okullardaçocuklarını okutama-
yan yüzbinlerce insan var. Giderek, bireğitim, do-
layısıyla fırsat eşitsizliği doğuyor (zaten vardı...).
Ama işin bir de öteki yüzü var. Shakespeare'in
"Hamiet"indeki, şu konuşma gelıyor insanın ak-
lına:
"Marcellius: Çürümüş bir şey var Danimarka
krallığında.
Hamiet: Danimarka krallığı zindandır."
Devletin okulları nal topluyor. Eğitim yetersiz,
çağdaş bir kafa yetiştirmek şöyle dursun, gerici,
tutucu, şoven vatandaşlar yetiştirmeye yönelik.
insanlar da dişinden tırnağından arttırarak ço-
cuklarını özel okullara veriyorlar. Eh bir bakıyorsu-
nuz, lise bırdeki oğlunuzun elinde Arthur Miller'in,
"Bütün Oğullarım" adlı oyununu görüyorsunuz.
Diyor ki:
"Baba sen Arthur Miller diye bir yazan tanıyor
musun?"
Özcesi "/(o/ey"eğitiminin, daha "çağdaş"oldu-
ğu bir gerçek.
•
Gelelim üniversitelere. Üniversiteler de benzer
bir durumda değil mi! 12 Eylül sonrasında YÖK
darbesiyle, üniversitelerimiz büyük bir kıyıma uğ-
ramadı mı? "/Wedrese/ere"dönüştürülmeyeçalı-
şılmadı mı? Birbirinden değerli öğretim üyeleri
"yasaklı" listelerle "suçlu" konumuna sokulmadı
mı?
Üstelik şimdi, öğretim üyelerinin maaşları da
evlere şenlik. Kirasını mı ödeyecek, yayın mı ala-
cak, yurtdışına mı çıkacak, sanatsal, kültürel et-
kinlikleri mi izleyecek? Hangi birini yapacak...
Yeni kurulan özel vakıf üniversiteleri, "kolej" ör-
neğinde olduğu gibi, daha çağdaş bir eğitim ver-
meye adaylar. Paralı olmaları kuşkusuz birsoa/n-
salhk.
Unutmayalım ki çok fazla değil on-on beş yıl ka-
dar önce, Beşir Fuad üzerine tez yapma isteğin-
den dolayı "atılan" üniversite öğrencileri vardı!
•
Istanbul Bilgi Üniversitesi, yeni kurulan özel va*
kıf üniversitelerinden. Kurumun çatısı altında yer
alan öğretim üyeleriyle ayrıcalığını hemenceci^
ortaya koyuyor:
Asaf Savaş Akat, Uğur Alacakaptan, Tokta-
mış Ateş, Rona AybayA Murat Belge, Lale Du-
ruiz, Gülten Kazgan, Omer Madra, Ali Nesin,
Mete Tunçay, Aydın Uğur, vb. üniversitenin
"çağdaş beyinleh".
Bilgi Üniversitesi, bölümleri ve bölümlerinde iz-
leyeceği programıyla da dikkati çekiyor. Son yıl—
larda Amerika Biıieşik Devletleri üniversitelerinde,
bildtğim kadarıyla tüm bölümlere zorurilu ^edebi-
yat dersi koydular.
Bu derslerde. klasik Amerikan edebiyatıyla bir-
likte, günümüz ve "Kızılderili" edebiyatının da
temsilcileri okutuluyor.
Bizde üniversite bitiren insanlara "kültürlü" gö-
züyle bakılır. Ama hangi kültür! Ders kitabının dı-
şında herhangi bir kitap okumadan, edebiyata iliş-
kin tek bir satır okumadan üniversiteyi bitiren bin-
lerce insan var bu ülkede. Ellerine şiir, roman, hi-
kâye kitabı almamıştır.
Oysa, tarih, edebiyat, felsefe, sanat tarihi vb.
kültür tanımının içinde yer alan temel ızlekler. Bun-
lardan yoksun bir üniversiteli nasıl kültürlü olu-
yor?
Bilgi üniversitesi, bu bağlamda, çağdaş ve kül-
tür izleklerine oturtulmuş bir yapı gösteriyor. Do-
nanımı ve altyapısıyla da çağdaş bir kurum kimli-
ğinde.
Her ne kadar Anglo-Sakson bir eksen izlense
de "Türkçe metinler" eğitimin bir başka ekseni.
Özellikle Murat Belge'nin bölüm başkanı olduğu
Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü, "klasik" üniver-
sitelerimizdeki edebiyat bölümlerinden çok çok
farkh!
•
Bilgi Üniversitesinin, şimdiki burslu öğrenci orar
nı yüzde onlarda. Yöneticiler bu oranı, önümüz-
deki yıllarda yüzde kırklara çıkarmayı planlıyor.
Böylece. bir "afenge"oluşturulacak, parası yetme-
yen birçok öğrenci Bilgi Üniversitesi'nin eğitim
olanağından yararlanabilecek.
İştanbul Üniversitesi
Öğrenci Şenligi
Kültür Servisi - Istanbul Üniversitesi 1996-97 öğretim
yılının açılışını 5 ekim cumartesi günü düzenlenecek
'öğrenci şenliği' ile kutlayacak. Saat 12.00'de IÜ
Rektörü Bülent Berkarda'nın "Hoşgeldiniz"
konuşmasıyla başlayacak olan programda sırasıyla
İştanbul Devlet Konservatuvan Big Band Jazz
Orkestrasf nın konseri. ÖKM Halk Bilim Kulübü'nün
Halk Oyunlan gösterisi. ÖKM Tiyatro Kulübü'nün
"Üniversite Günlüğü" adlı oyunu. ÖKM Halk Bilim
Kulubü'nün halk müziği konseri. kulüp standlannın
çeşitli bahçe etkinlikleri. Boğaziçi Gösteri Sanatlan
Topluluğu "Kardeş Türküler'in konseri ve saat
18.30"da Moğollar konseri yer alıvor. Öğrenci Kültür
Merkezi'nin düzenlediği şenlik. Beyazıt'ta Istanbul
Üniversitesi Rektörlük ön bahçesinde gerçekleşecek.
Roman için reklam filmi çekilecek
Kültür Senisi- Kitap okuma alışkanlığının
düşündürücü bo>Titlarda olduğu ülkemizde bir roman
için ilk kez sinema reklam filmi hazırlanıyor. Yazar
Ahmet Ümit'in piyasaya yeni çıkan 'Sis ve Gece" adlı
polisive romanına çekilen 35 mm reklam filminin
sponsorluğunu Alfa Vizyon Filmcilik ve Reklamcılık
üstlenıyor. \'önetmenliğini M. Adil Yalçın'ın. görüntü
yönetmenliğini Orhan Ağaoğlu'nun üstlendiğı reklam
filminin senaryosu ise kitabın yazan Ahmet Ümit ve
M. Adil Yalçın'a ait. Yalçın. böyle bir çalışmayı
destekleme ve sinemalarda gösterilmek üzere bir
reklam filmi hazırlamalannın nedenlerini şöyle
açıkladı: "Artık hiçbir ürünün-ki bu sanat ürünü olsa
dahi- reklamsız kendi kitlesıne ulaşması olanaksız. 'Sis
ve Gece' adlı polisiye romanı okuduğumuzda, kitlesini
bulması gerektiğini düşündük. Kitap alıcısı kitlenin de
çoğunlukİa sinema izleyicileri olduğu düşüncesinden
hareketle sadece sinemalarda gösterilmek üzere bir
reklam filmi hazırlamava karar verdik, Bir ilki
yapmaya çalışacağız. Böylece belki de yayınevi
sahiplerinin 'kitap satılmıyor ne yapmalı?" sorusuna bir
cevapolabiliriz".