23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26EOM19962UMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Simyacı'nın Latin Amerikalı yazan Paulo Coelho İstanbul'daydı Değîşen gerçeğîıı peşîndekî gezgîn • Ktabının arklı inançlar, görüjlerarasndaki uyumun adetı gösterssi haline geldğini belrten Paulo Coeho. "Siııyacı" sanıyorum arîıkunutma r a başladığımız bazı jeğerler. jnsanhğı, ruh güzeliğini arJattığım için bu kada - ilgi çekiyor. Belk: bütün bunhra bugih daha çok ihtiyaç du\u,oruz. Bu arayış her zaman vardı. :>undan sonra da olaca<" diyoı DIYCIDURGIN ~ " Ber bir hamm, bir gezginim. Şimdi buradaın] vann 3İr başka >erde. Se>a- hat etmek benim i;in çok önemli. Çünkü Sf\ahai ettiğiniz (Içüde farklı bir insan oluvor. <endinizd< daha önce hiç fark et- mediğiıiz şevleri fark edivor \e "geı- çek' Jeridaha îjı k*vn\orsunıız. Gerçek- ler her zaman, her an değişiyor; asla a\ - nı kalamvor. Ve haval sandığımızdan çok daha kday çözümİenebilir bir şey." Gezgn Brezilyjlı yazar Paulo Coel- ho. kendisıni Gabriel Garcia Marqu- ez'den sonra en çok okunan Latin Ame- rikalı yazarlardan bırı konumuna geti- ren romanı •SiımacA ı tanıtmak üzere tstanbul'davdı. Çeşitlı ımzagünlerinekatılan veTürk okurlarıyla tanışan Paulo Coelho. oyun yazarlığ.. tiyatro yönetmenliği ve şarkı sözüyazarlığı gibi farklı alanlarda üret- miş bir.sanatçı. Hırıstıyanlann Batı Av- rupa"dan başlayıp îspanva'da sona eren gelenek:>e1 haç volculuğunu yaparak bu deney imini anlattığı "The Pilgrimage' (Haçl adh kıtabıyla tanınan Coelho'ya bugünkü üruinii 'BridaVValkürler" \e •Piedra Irmağının kıvısırıda Oturdum ve Ağladım' adlı yapıtİanndan sonra >a- y ımladıgı dördüncü romanı 'SimyacT ka- zandırdı. Kitap. 26dileçevrildi ve42 ül- kede 7 milyonu aşkın satarak önemli bir rekora enşti. "Siımacı". bir düşün peşinden Mısır piramitlerinin eteklerindeki hazineyi aramaya gıden Endülüslü çoban Santi- ago'nun masalsı yolculuğu. Bu mistik arayışı felsefi bir dille yansıtan kitap. Can Yayınlan tarafindan Özdemir İn- ce'nin çevirısiyle dilımize kazandınldı. (Coelho. kitabının Türkçede 3. baskıya ulaştığını söylediğimizdeçokmufluolu- yorve çevirmen Özdemir İnce ilebiran önce tanışmak istediğini söylüyor.) Ronıan. mi>tikbirarayışınöyküsüol- makla birlikte. yazannın deyişiyle 'artık unutmaya başladığımız çok temel değer- ler üzerine veniden düşünmemiz gerek- tiğuıi' belinirken Hermann Hesse'y ı çağ- rıştırır biçimde. hemgerçekbiryolculu- ğu hem de o süre içınde kahramanın kat ettiği manevi aşamalan aktanyor. - 'Sirmacı'da, herkcsin kendi hazinesi- nin peşinden gitmesi gerektiğini söylü- yorsunuz. Sizin de peşindeolduğunu/ bir hazine var mı? COELHO - E\et. ben de bir hazinc- nin peşinden gittim ve onu buldunı. Bü- tün hayatım boyunca kurduğum bir düş vardı; yazar olmak. Annem ise ısrarla yazar olamayaeağımı söylüyordu. Çün- kü. insanın Brezilya'da yazar olarak ha- yatını kazanması çok güçtür. Pek çok i> yaptım. ama hiçbir zaman düşümü bir kenara atmadım. - Gabriel Garcia Manjuez'den sonra şu günlerde en çok okunan Latin sa/ar- lan arasındasını/... COELHO - Latin edebiyatında ben- den çok daha önemli yazarlar var. Mar- Coelho, 26 dile çe\rilen ve 42 ülkede 7 milyonu aşkın satan kitabının bu denli büyük ilgi görmesini şaşkınbkla karşdıyor. Yapıtını Paris'te tivatroya uyarlayan Mehmet Ulusoy ve Genco Erkaİ'ın çalışmasını en yakın zamanda izlemek istediğini beiirtiyor. (FotoŞrafıUğur GÜNYÜZ)" quez ile kıyaslanmak yamtlaması olduk- ça güç bir durum aslında.. - Latin edebiyatının, doğaüstü giiçler. semboller. mitlerden oluşan kendine öz- gü bir dili \ar. Sizce bu düi yaratan nedir? COELHO - Ashnda hı'ç de doğaü.stü değil. tersine son derece normal bana gö- re. Kitabımdaki delıkanlı o sihirli taşla- n hiç kullanmıvorörneğın. Herşeyi do- ğanın yardımıvla çözüvor. Bir amaca inanmaya başladığınız andan ıtibaren o amaca adım adım yaklaşırsınız. Olan bi- ten bu. Bu yüzdcn. doğaüstü değil. tam tersi çok doğal temalar bunlar. - Kitabınızda Santiago'nun yolculuğu Budizm, Hırisli\anlık »e İslam felsefesin- den kinıi etkilenmelerie aktarılıyor. Siz- ce bu farklı inançların ortak bir noktası \armı? COELHO - Elbette var. Ortak nokta uv umdur. Bu uyum için çaba gösterme- li. hatta savaşmalıyız. Bu harmoni insan- lığı daha iyi bir noktaya getirecektir. As- lına bakarsanız kitap. bu uyumun ger- çekleşmesine şimdiden hizmet ediyor. Ben bırKatoliğim ve İslam felsefesi hak- kında yazıyorum. Kitabım şimdi Türk okurlara ulaştı. Fransa'da iki Türk (ıMeh- met liusoy ve Genco Erkal'dan söz edi- vor) 'Simyacı'yı Fransızlara sunuyorlar. Sonuçta kitabım farklı inançlar. görüşler arasındaki uyumun adeta göstergesi ha- line geldi. -"Simyac ı'yıtiyatrosahnesindeizJedi- niznıi? COELHO-Ov unu izîeme fırsatım ol- madı. ama mutlaka ızleyeceğim. Meh- met Ulusoy ile tanıştım. Çok hoş bir in- san. Bu yüzden. ona oyunumu sahnele- mesi için izin verdim. 'Simyacrvı tivat- ro oyunu olarak düşünmek benim için çok ilginçti doğrusu. Kitabın bu kadar il- gi görmesi de benim için çok şaşırtıcı. Yakında filme de çekilecek Amerika'da. Madonnabile kitabım hakkında yorum- laryapmava başladi. \anity Fairdergi- sincîe kendisiyle yapılan bir söyleşide kı- taptaki bıralıntıyı kullandı. "Eğergücü- ne inanıvorsan bütün dünyayı arkana alabilir>in': Doğrusu bu beni çok se\ in- dirdi. - Kitabınızın 7 milyonun üzerinde sat- nıası hakkında ne dersiniz? COELHO - Kesinlikle böyle bir şey beklemivordum. 7 milyon sattığı düşü- nülür.se yakJaşık 14 milyon insan okudu demektir. Bu. gerçekten bir mucıze be- nim için. Başlangıçta böyle bir rakama ulaşacağımı dü^ünemezdim bıle. hatta kitabımı yayımlayacak yayıncı bulama- dığımı düşünürsek ne kadar şaşırtıcı ol- duğu daha iyi anlaşılır. - Bu ilgiyi nasıl açıklıyorsunuz peki? COELHO - 'Simyacı'. sanıyorum ar- tık unutmaya başladığımız bazı değerle- ri. insanlığı, ruh güzellığini anlattığım için bu kadar ilgi çekiyor. Belki bürün bunlara bugün daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Bu arayış her zaman var- dı. bundan sonra da olacak. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT KI'LTl'R BAKAM İSU4İL K.AHR\>L4N 'Topkapı Sarayı'nda 24 saat Kuranı Kerim okunacak' -Kötrtir Servisi - R P I i Kültür Bakanı tsmail Kah- raman. Topkapı Sarav ı Kut- sal Emaııetler Dairesi Hır- ka-ı Saadet odasında 25 ekım 1996 tanhinden baş- layarak 24 saat boyunca Ku- ranı K.enm okunacağını sövledı. Dün Topkapı Sarayı Me- cidıve Köşkü'nde Kültür Bakanlığı'nın faalivetlerine ilişkin düzenlediği basın toplantuında konuşan Kah- raman. Namık Kemal Ze>- bek"in Kültür Bakanlığf na rastlayan 1991 vılından bu yana 7 saat olan Kuranı Ke- rim okuma süresınin. Cum- hurba^kanı Süle>man De- mirel'ın de istegi üzenne 24 saate çıkanldığını bıldirdi. Mukaddes Emanetler Da- iresı'nde 405 vıl boyunca Kuran okunduğunu belirten Kahraman. bu süreyı tüm güne çıkartarak 'bir görevi ifa ederken bir geleneği de yerine getirmiş olacaklannı* sövledi. Hırka-i Saadet Odası. Özel tivatrolara yardım konusundakı sorulan yanıt- layan Kahraman. Kültür Bakanlığı desteğinin 1995 yılında 89 projeye toplam olarak 33 milyar lira oldu- ğunu. 1996 vılı için ise söz îconusu destek için 109 ti- yatronun başvurduğunu ve ödenen miktann 4^ milyar liraya yükseltildiğinı sövle- di. 'Kahraman. -"Bu 109 ri- yatromuzdan sanata eklen- fisi ve katkısı olacak rivatro- lanmı/a vönetmelik gereği \ine yardım yapılacaktır. Bunaait ödenek.MaliyeBa- kanüğı'ndan geçmiş ve Ha- zine'je gelmi^tir" dedi. Özel Tiyatro Yapımcılan Derneği"nın. Kültür Bakan- lığı'na vönelık basında ver alan demeçlerini 'talih'siz be^an' olarak niteleven Kahraman. muhatap bula- mamaktan yakınan TlYAP yetkililerinin ilgilı müste- şara görüştüklerinı ıddıa ederek -KülrürBakanlığıile muhataplık illa bakanhk se- »ijesinde olmak zorunda dejil. Söz konusu bildiride ismi geçenJerin. o bildiride rızalan ile bulunduğunu sanmıyorum" dedi. Kahra- man. özel tivatrolara deste- ğin 'tijatrosanatınagereken eklenti>i >apmış olmak, se- yircinin beğenisini kazana- cak ovunlarsunmak' kriter- leri esas alınarak verılece- ğini sövledi. Kahraman. 2 trilvon lira- dan 5 trilyona çıkartılan Dev let Opera ve Balesi büt- çesinin. diğer sanat. kollan arasmda yüzde 34.5 ile en büyük yeri kapladığını ve söz konusu artışın. Malıye Bakanlığı ve Dev let Planla- ma Teşkılatf nm belıriediği vüzdeler ölçüsünde, perso- nel giderlerine y ansıv an bö- lümünün en düşük düzeyde tutulduğunu sövledi. Kahraman. sivil toplunı ku- ruluşlannın ,\nkara AKM bi- nasından çıkartılmasına vö- nelik sorulara da. ".AKM esa- sında Cumhurbaşkanhğı de- netimindeki Milli Komite'nin klaresindedir. Burası >asa ge- reği >alnız kamu kuruluşian- na tahsis edilebilir. KültürBa- kanhğı'nın bu konuda vetkisi yoktur' yanıtını \erdi. Rumelihisan'nın konser- lere kapatılması konusunda. basında da yer alan tartış- malara yönelik olarak. 'ko- nunun polemiğe dönüştü- riildüğünü'söv leven Kahra- man. bakanlığın ticari ka- zançlı bütün mekânlara ka- palı olacağını belirtti. Basın \e vavın organlannda Ru- melihisan ve Bodrum Sual- tı Müzesi'ne ilişkin polemik yaratılmak istendiğini sö\- İeven Kahraman. "IVIüzeka- patıvoruz. cami açıyoruz ha- disesi yoktur" görüşünü sa- v undu. Kahraman. Rumelihisa- n'nda konserlerin devam edip etmeyeceğı sorusunu -Kültür Bakanlığı ticari fa- alivete aracı değildir. Runıe- lihlsan ne şekilde ise o şfkîJ- de yasatılması gerekir" diye yanıtladı. Geçen günlerde Tah- ran'da düzenlenen \e Türki- ye'nin >anı sıra Iran. Pakis- tan. Azerbaycan. Kırgızis- tan. Tacikıstan \e Özbekıs- tan'ın katıldığı ECOZırve- si 'nde. söz konusu ülkelerin Kültür Bakanları nezdinde ışbirlıği ve karşılıkh anlaş- maların gerçekleştırildiğıni söyleyen Kültür Bakanı. bölge ülkelenni kapsavan bir kültür enstıtüsünün ku- rulacağını belirtti. Kahraman. 28-29 ekim tarihlerinde Budapeşte'de toplanacak. sınema konusu- nun gündeme getirileceği Avrupa Konseyi Kültür Ba- kanlan Toplantısrnakatıla- cak. Esat Tekand, Urart Sanat Galerisi'ndeki sergide enstalasyonlan resme dönüştürüyor Alışılmamış bir 'sanat görüşü...' • Sergi, günümüz sanatının "yörüngeden çıkış'ını saptıyor. Sanatçının saptamalan bize değişik ve alışılmamış bir 'sanat görüşü' önermekte. Bu resimler kaynaklarını, pentürün terk edildiği noktadan sonraki alandan bulurlar ve yine pentürün içine çekilirler. Burada iki alan arasında bir âynm çizgisini yakalayabilmek zorlaşır ve alanlar birbirlerinin içine sızar. EMREZEVTİNOĞLl Esat Tekand'ın Istanbul Urart Galeri'deki sergisi, günümüz sanatının "yörüngeden çıkış"ını saptıyor. Ancak serginın. böyle bir saptamanın ardından. ona bir tanım getirmesi ya da elden kaçan "ölçüflerin yeniden kurulması gibi bir endişesi kesinlikle yok. Ovsa şu söylenebılir ki. sanatçının saptamalan (diğer bir bakışla) bize değişik ve alışılmamış bir "sanat görüşü" önermekte. Bildik sanat kurallan ve bu kurallara karşı girişilen bildik karşı çıkışlar (resim yapmayı savunmak ve artık resim \apmayi bırakmak gibi). eğer bu sergive monte edilecekse bir sonuç çıkartabilmek olanaksızlaşır. Çünkü. Esat Tekand'ın resimleri ne penrüre Ortodoksça sanlanlan. ne de pentürden Onodoksça uzaklaşanları memnun edecektir. Dahası. onlara bir ipucu verebilmesi bıle olası değildir. Bu resimler kavnaklannı. pentürün terk edildiği noktadan sonraki alandan bulurlar ve yine pentürün içine çekilirler. Burada iki alan arasında bir aynm çizgisini yakalayabilmek zorlaşır ve alanlar birbirlerinin içine sızar. Örneğin: sanatçı. resimlerinden birinde Joseph Beuvs'un "I Like America and Amerika Likes Me" performansından bir görüntüve yer vermekte ve bunu \aparken de. herhangi bir fotoğraftan yararlanmaktadır. Sanatçıya göre. resim yapma eylemi (tüm çekiciliği ile) sürmekte. ama söz konusu eylemin sonucunda ortava çıkacak bir "ideal"ortadan kalkmış görünmektedir. Resim artık sistemin rasyonelligi içinde. izleyicıye hangi vaatlerde bulunabilır? îmgelerin gerçekliğine ne derece gü\enilebilir? Bu sorular belirgin yanıtlarla karşılaşamaz. Bunun karşılığında. resmın terk edildiğı noktadan ıtibaren. sanatçının sisteme baş kaldırabilme fırsatı bulabileceği etkenler doğmuş mudur? Eğer. kitapçılarda "enstalasyon kurallan" ve benzeri nitelikte kimi yavınlarla karşılaşılmaya başlanmışsa. bu sorunun da yanıtı net olmayacaktır. Demek ki. kımi şablonlaştıncı kurallar dışlanırken. yerine diğerlerı orurtulmağa başlanmıştır. Rasyonelleştirilmış bir yaşamın tüm kurallarını koyan sıstem. resim dışı denemelerı de bünyesine çekmeye başlamış ve daha önce yaşanılanlar yinelenmeye vüz tutmuştur. Sanatın vaatlerinden vazgeçtiğini düşündüğümüzde. alanlar arasında "bırseçim yapmamız da anlamsızlaşmaktadır. Niçin gidenin ardından acı çekrneli ve gelenı sevinçle karşılamalıyız? Üstelik. niçın giden-gelen savunusunu üstlenmeliyiz? Güvenli ölçütler aravanlara niçin hak vermeliyiz? Sanat konusunda her bilginin nasıl bılim.selleşmeye başladığı ortadadır ve sistefnleşmiş biîginin dışında kalan tavırlar ise önemsizdir... Öyle midır? Sanatçının eski misyonlanyla donanması. her yapıtına "kurtuluş" adına bir hedef kovması bugün son derece zordur. ama insani olanı yakalaması belki hâlâ mümkündür. Işte. insani olan yalnızea tanımlanmış ve sistematıkleşmiş sanatın dışında yer alan kırıntılardır. Belki buna "anlahsal bilgi" diveceğiz. Esat Tekand'ın bu noktada verdiği örnek ilginçtir: "Daha önce yaptığım rrafik lev halannı anımsarsak (Kasım 1995 - Istanbul Urart). orada semboller değil, öyküler içeren resimler vardı. Bö\le bir levha ile karşılaşılsa ne olur? Sürücü nasıl da\ ranmahdır? KesinlikJe karar \erilemeyecek \e uzun süre düşünülecektir. Sonunda verilecek kararlann göreceli olacağı tartışılmaz. Demek ki sistem ağırlaştırılmış ve işk'y işinc oiumsuz bir müdahalede bulunulmuştur. Yapılması gereken de budur. Yüzme vanşlannı düşüneüm. Belirlenmiş stiller dışında > üzemezsiniz. Oysa bu stillerin resimlerini vapabilmeniz çok şaşırtıcı değildir, ama bu resimlerin Rııbens resimleri olması ahşılmışın dışında bir mesaj \avar. Sistem aksayabüir ve iletişim bozulabilir." Sanatsal üslupsuzluk Esat Tekand sergisinin bir diğer üzerinde durulmaya değer yanı da kimlik sorununa yaptığı göndermelerdir. Sanatçının ilk sergisini açtığı günden bu vana. ortava kovduğu en belirgin tavır (kanımca), "sanatsal üslupsuzluğu"dur Bu durum ilk andan beri çok eleştiri toplamış ve (belki de) sanatçının sanat piyasasında "prim' 1 ' vapmasını engelleyen bir etken olmuştur. Tekand'ın yapıtlannın "prim" yapmaması, hiç de sanatçıya negatif anlamda bir yükleme oiuşturmamalıdır. Eğer sistem. kendi işine yarayacak belirgin tavırlan kullanma gücüne ve yeteneğine (her zaman) sahip olabılmişse, bundan nasıl kaçılabilir? Esat Tekand'ın yanıtı açıktır: "Doğu ve Batı kavramları arasına sıkışmış bir kimlik/sizlik vükJenmişselc, bu kimüği belirii normlara doğru çekip, daha önce saptanmış noktalara ulaşmayı mı hedeflemeli>iz? Bu nasıl olacak? İ stelik sanatta bu mümkün mü? Rönensans resmi bizi ancak pembe tenli çıplak çocuklar kadar ilgilendirirken ve hat sanatı günlük yaşamımızda hiç >er alma/kcn. hangi noktaya yönelmemiz gerekecektir? Demek ki; eğer bir üslup aranıyorsa, bu mutlaka kendiliğinden ve doğal halivle ortava çıkmalıdır. Aynı, Duchamp'ın pisu>annın hiç düşünüimeden ve bir gereksinim sonucunda (ve tam zamanında) ortava çıkması gibi» İşte bu sergide de yer alan resimler aynı mantıkla vapılmıştır. Vani. hem resim sanatına hem de onun dışındaki alanlara son derece uzaktır. Birbirierinin varoluşlannı bozarlar ve aralanndaki avnrrıın av ırdında değillerdir." Esat Tekand sergisi üzerine (son olarak) şunlan da söylemek verinde olacaktır. Bu vapıtların. tüm yazılanlar dışında "daha küçük av nntılar"a da işaret ettiği ayrımsanabilir. Sözgelimi; bir performansın "kare içinde" dondurulması v e onun yer ve zaman değiştirebilir hale getirilmesi, o performansın anlammı değiştirecek mıdir? Fotoğraftan resim yapan bir ressamın tav n (yaptığı iş bir enstalasyonu resmetmek bile olsa). hangi akıma gönderme yapabilir? Sergideki uygulamanın tam tersi düşünüldüğünde; yani bir natürmort, enstalasyona dönüştürüldüğünde. ortaya hangi sorunlar çıkacaktır? Bunlann sanatsal bir sorun olarak düşünülmesi, sanatla ilgilenenler için "lüks" olmamalıdır. Yaşlı Bir Şaire MektuplardO) Sevgili Ş, Aslında ben de bir şiiri ele alıp onun üzerinde ya- zışmamızın daha verimli olacağını biliyorum. ama ga- zetede şiir yayımlamak biraz sakıncalı: Aralar, boş- luklar. merdivenler. çeşitli aykırılıklar, oyunlar... Uzak- tan denetimi olanaksız bir sürü şey... Belki ilerde bu ışi "Adam SanaV'a aktanp ömekler vererek yazışırız. Öylesi elbette daha iyi olur. Neyse, ben daha bir süre, ama yalnız cumartesile- ri, sana gazeteden yazmayı sürdüreceğim. Böyle bö- lük pörçük, neresi elime gelirse oradan çekiştire- rek... Geçenlerde genç bir şair adayıyla telefonda konuş- tuktan sonra düşündüm: Bir yerlerde bir "Şiir Değer- lendirme Merkezi" kurulsa... Bunun göz ardı edilemeyecek bir gereksinim oldu- ğu kanısındayım. Yazdıklan şiirlerin eleştınlmesini, kendilerine yol gösterilmesini bekleyen çok sayıda genç şair adayı var. Bırgizilgüç. Türkiye YazarlarSen- dikası, PEN, Edebiyatçılar Derneği gibi kurumlar. bu yazın olayına el koysalar diye geçiyor aklımdan. "Ona buna danışarak şaır olunur mu!" diyeceksin. Bencedeolunmaz... Ama işin basında herkes ıstiyor bunu... Sanırım en iyisi, diyelim on şair adayını bir masa- nın çevresine oturtup deneyimli biryazarın yönetimin- de şiir eleştirisi yapmaya alıştırmak. Ama bilimsel eleştiri değil, öznel. sezgisel eleştiri... Hani Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Ben şiiri koklanm," diyormuş... İşte öyle... Şiiri koklamayıöğreteceksin... Bir önceki mektubundaydı sanırım. "Şıirte eleştırinin ne ilgisi var?" diye soruyordun. "Şiiryazmak için gerekli öznel eleştiri gücü..." de- meme takılmıştın. Dağlarca'nın sözüyle tam üstüne düştük... Her şaırin şiir yazışı kendine göredir. Kimi bağdaş kurup kamış kalemini elıne alır. kimi konuşarak bah- çelerde dolaşır, kimi tutanakçı gibi daktilosunun ba- şına geçer. kimi sözcüklerı karatahtaya yazıp karşı- dan bakar, vb... Ama hepsinin şiire imzayı atıp, "Oldu!" deyişleri aynıdır. Hiçbiri yazdığı şiiri bilimsel bir çözümlemeden geçirmez. Okur, bakar, "Oldu!" der. Kimileri bir süre dinlendirıp yeniden alır eline. Ama yaptığı gene okuyup bakmaktır. Demek ki şairin bir öznel eleştiri gücü var... Yöntemler, sayılamalar, kareler, oklargerekmiyor şi- iri değerlendirmesine. Tek sözcükle: Kokluyor... "Birtakım şiir bilgilerı. denenmiş, oyunlar, başarı getireceği bilinen yaklaşımlaryok mu?" diyeceksin. Olmaz olur mu!.. Örnekse sen onlann ustasısın... Deneyim her alanda geçerli. Ama ne tür kolaylıklardan yararlanılırsa yararlanıl- sın, sonuçta ortaya çıkan şey okunacak, bakılacak, "Oldu!" denecektir. Kanımca, şair olabilmek için öncelikle bu öznel eleştiri gücünü edinmek gerekiyor. Bunun yolu da, şiir diye bir şeyfer çiziktirip beğen- meyenlere, "Nedeninisöyle!" diye diklenmekten geç- miyor... Nedeni söylenebilir mı? Bir şeyler söylenebilir. Ama ne kadarı doğrudan şi- irle ilgili olur, bilemem. Okuyup bakıyor, "iyi!" ya da "Kötü!" diyoruz. Şiir üzerine konuşan, değerlendirmeyapanlann da. tıpkı şairler gibi, bir öznel eleştiri gücü geliştirmiş ol- malan gerekir. Bilmem, katılıyor musun bu sözlerime? Kısacası, ben şiir konusunda sezgiyi her şeyin te- meli olarak görüyorum. Peki, nasıl ediniliyor bu öznel eleştiri gücü? Şiir okuyarak... Eleştirmenlerin. özellikle şaiıierin şiir üzerine söylediklerini okuyarak... Bir de karşılıkh oturup şiir eleştirisi yaparak... Üniversitesi yok... Olursa olur. olmazsa olmaz... Şu da önemli: Herkesın koklama gücü değişiktir. Kimi görece daha az duyarlıdır. Bunun sonucu ise yıllar y/lı ortalama bir şiir yazıp kendini büyük şairler arasında görmekle sonuç- lanıyor. Bugünlük de bu kadar... Sevgiler, selamlar... Yaşan Kemal ve Erdal ore Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödiilü KültürSeoisi- Türkiye Yayıncılar Bırlığı düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden yazar ve yayıncılara bu haklı mücadelelerinde destek olmak ve kamuoyunun dikkatini onlann üzerine çekmek amacıyla verdiği "Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü"nü bu yıl ^aşar Kemal ve Yauncısı Erdal Öz'e verdi. Yaşar Kemal ve Erdal Öz, son olarak. "Düşünceye Özgürlük ve Türkiye" başlıklı kitapta yer alan Yaşar Kcmal'ın "Türkiye Üzerindekı Kara Gökyüzü" adlı makalesi nedenıyle yargıianmışlardı. Sanca'nın Hollanda konserleri Kültür Senisi- Cumhuriyet'ın 73.vılı kutlanıaları çerçevesinde Dev let Sanatçısı piyanist Ayşegül Sanca Hollanda'da iki konser verecek. Bugün Rotterdam'da. 30 ekim çarşamba günü de Amsterdam'da çalacak olan sanatçının programında J.S.Bach. Schubert, Darmar ve Rachmaninofun yapıtlan yer alacak. Jazz Stop Beyoğlu Sahnesi'nde cumartesi panelleri • Kültür Senisi- Ekim ayından ıtibaren Jazz Stop Beyoğlu Sahnesi adı altında yeni bir kimlıkle etkinliklere başlayan eski Jazz Stop barda. yarından itibaren cumartesi panelleri yeralıyor. Akın Ok'un düzenlediği panellerin nisan ay ına kadar değişmeyecek başlığı "Popüler Kültür ve Sanatın \'enı Konumu" olarak belirlenmiş. İlk hafta Zeki Coşkun ve Sevingül Bahadır'ın konuk olacağı panele önümüzdeki hafta Ayşe Düzkan. Bedri Baykam ve Aytaç Arman \e katılacaklar. Her cumartesi saat 15. 00- 17.00 saatleri arasında Jazz Stop'ın yeni verinde yapılacak paneller nisan ayından sonra bir kitapta toplanacak. 'CunHiuriyet Çocuklan'ndan resim sergisi Kültür Senisi- Kadıköy As Sinemaları Sanat Galerisi, 199697 sezonu etkinliklerine 'Cumhuriyet Çocuklan' resim sergisivle başlıyor. Bugün açılacak sergide Uşak'ın Ulubey kasabası ve bağlı köylerinde yaşayan. resim sanatına gönül veren 11-14 \aş grubundan çocukların çahşmaları yer alıvor. Resim öğretmeni Sevgi Ediş'in katkılarıyla gerçekleştirilen sergi. Cumhuriyet Bayramı ile birlikfe bir hafta boyunca açık kalacak. (346 30 30).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle