Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26EOM19962UMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Simyacı'nın Latin Amerikalı yazan Paulo Coelho İstanbul'daydı
Değîşen gerçeğîıı peşîndekî gezgîn
• Ktabının arklı inançlar,
görüjlerarasndaki uyumun
adetı gösterssi haline
geldğini belrten Paulo
Coeho. "Siııyacı" sanıyorum
arîıkunutma
r
a başladığımız
bazı jeğerler. jnsanhğı, ruh
güzeliğini arJattığım için bu
kada
-
ilgi çekiyor. Belk: bütün
bunhra bugih daha çok ihtiyaç
du\u,oruz. Bu arayış her
zaman vardı. :>undan sonra da
olaca<" diyoı
DIYCIDURGIN ~
" Ber bir hamm, bir gezginim. Şimdi
buradaın] vann 3İr başka >erde. Se>a-
hat etmek benim i;in çok önemli. Çünkü
Sf\ahai ettiğiniz (Içüde farklı bir insan
oluvor. <endinizd< daha önce hiç fark et-
mediğiıiz şevleri fark edivor \e "geı-
çek' Jeridaha îjı k*vn\orsunıız. Gerçek-
ler her zaman, her an değişiyor; asla a\ -
nı kalamvor. Ve haval sandığımızdan çok
daha kday çözümİenebilir bir şey."
Gezgn Brezilyjlı yazar Paulo Coel-
ho. kendisıni Gabriel Garcia Marqu-
ez'den sonra en çok okunan Latin Ame-
rikalı yazarlardan bırı konumuna geti-
ren romanı •SiımacA ı tanıtmak üzere
tstanbul'davdı.
Çeşitlı ımzagünlerinekatılan veTürk
okurlarıyla tanışan Paulo Coelho. oyun
yazarlığ.. tiyatro yönetmenliği ve şarkı
sözüyazarlığı gibi farklı alanlarda üret-
miş bir.sanatçı. Hırıstıyanlann Batı Av-
rupa"dan başlayıp îspanva'da sona eren
gelenek:>e1 haç volculuğunu yaparak bu
deney imini anlattığı "The Pilgrimage'
(Haçl adh kıtabıyla tanınan Coelho'ya
bugünkü üruinii 'BridaVValkürler" \e
•Piedra Irmağının kıvısırıda Oturdum
ve Ağladım' adlı yapıtİanndan sonra >a-
y ımladıgı dördüncü romanı 'SimyacT ka-
zandırdı. Kitap. 26dileçevrildi ve42 ül-
kede 7 milyonu aşkın satarak önemli bir
rekora enşti.
"Siımacı". bir düşün peşinden Mısır
piramitlerinin eteklerindeki hazineyi
aramaya gıden Endülüslü çoban Santi-
ago'nun masalsı yolculuğu. Bu mistik
arayışı felsefi bir dille yansıtan kitap.
Can Yayınlan tarafindan Özdemir İn-
ce'nin çevirısiyle dilımize kazandınldı.
(Coelho. kitabının Türkçede 3. baskıya
ulaştığını söylediğimizdeçokmufluolu-
yorve çevirmen Özdemir İnce ilebiran
önce tanışmak istediğini söylüyor.)
Ronıan. mi>tikbirarayışınöyküsüol-
makla birlikte. yazannın deyişiyle 'artık
unutmaya başladığımız çok temel değer-
ler üzerine veniden düşünmemiz gerek-
tiğuıi' belinirken Hermann Hesse'y ı çağ-
rıştırır biçimde. hemgerçekbiryolculu-
ğu hem de o süre içınde kahramanın kat
ettiği manevi aşamalan aktanyor.
- 'Sirmacı'da, herkcsin kendi hazinesi-
nin peşinden gitmesi gerektiğini söylü-
yorsunuz. Sizin de peşindeolduğunu/ bir
hazine var mı?
COELHO - E\et. ben de bir hazinc-
nin peşinden gittim ve onu buldunı. Bü-
tün hayatım boyunca kurduğum bir düş
vardı; yazar olmak. Annem ise ısrarla
yazar olamayaeağımı söylüyordu. Çün-
kü. insanın Brezilya'da yazar olarak ha-
yatını kazanması çok güçtür. Pek çok i>
yaptım. ama hiçbir zaman düşümü bir
kenara atmadım.
- Gabriel Garcia Manjuez'den sonra
şu günlerde en çok okunan Latin sa/ar-
lan arasındasını/...
COELHO - Latin edebiyatında ben-
den çok daha önemli yazarlar var. Mar-
Coelho, 26 dile
çe\rilen ve 42
ülkede 7 milyonu
aşkın satan
kitabının bu denli
büyük ilgi
görmesini
şaşkınbkla
karşdıyor.
Yapıtını Paris'te
tivatroya
uyarlayan
Mehmet Ulusoy
ve Genco Erkaİ'ın
çalışmasını en
yakın zamanda
izlemek istediğini
beiirtiyor.
(FotoŞrafıUğur
GÜNYÜZ)"
quez ile kıyaslanmak yamtlaması olduk-
ça güç bir durum aslında..
- Latin edebiyatının, doğaüstü giiçler.
semboller. mitlerden oluşan kendine öz-
gü bir dili \ar. Sizce bu düi yaratan nedir?
COELHO - Ashnda hı'ç de doğaü.stü
değil. tersine son derece normal bana gö-
re. Kitabımdaki delıkanlı o sihirli taşla-
n hiç kullanmıvorörneğın. Herşeyi do-
ğanın yardımıvla çözüvor. Bir amaca
inanmaya başladığınız andan ıtibaren o
amaca adım adım yaklaşırsınız. Olan bi-
ten bu. Bu yüzdcn. doğaüstü değil. tam
tersi çok doğal temalar bunlar.
- Kitabınızda Santiago'nun yolculuğu
Budizm, Hırisli\anlık »e İslam felsefesin-
den kinıi etkilenmelerie aktarılıyor. Siz-
ce bu farklı inançların ortak bir noktası
\armı?
COELHO - Elbette var. Ortak nokta
uv umdur. Bu uyum için çaba gösterme-
li. hatta savaşmalıyız. Bu harmoni insan-
lığı daha iyi bir noktaya getirecektir. As-
lına bakarsanız kitap. bu uyumun ger-
çekleşmesine şimdiden hizmet ediyor.
Ben bırKatoliğim ve İslam felsefesi hak-
kında yazıyorum. Kitabım şimdi Türk
okurlara ulaştı. Fransa'da iki Türk (ıMeh-
met liusoy ve Genco Erkal'dan söz edi-
vor) 'Simyacı'yı Fransızlara sunuyorlar.
Sonuçta kitabım farklı inançlar. görüşler
arasındaki uyumun adeta göstergesi ha-
line geldi.
-"Simyac ı'yıtiyatrosahnesindeizJedi-
niznıi?
COELHO-Ov unu izîeme fırsatım ol-
madı. ama mutlaka ızleyeceğim. Meh-
met Ulusoy ile tanıştım. Çok hoş bir in-
san. Bu yüzden. ona oyunumu sahnele-
mesi için izin verdim. 'Simyacrvı tivat-
ro oyunu olarak düşünmek benim için
çok ilginçti doğrusu. Kitabın bu kadar il-
gi görmesi de benim için çok şaşırtıcı.
Yakında filme de çekilecek Amerika'da.
Madonnabile kitabım hakkında yorum-
laryapmava başladi. \anity Fairdergi-
sincîe kendisiyle yapılan bir söyleşide kı-
taptaki bıralıntıyı kullandı. "Eğergücü-
ne inanıvorsan bütün dünyayı arkana
alabilir>in': Doğrusu bu beni çok se\ in-
dirdi.
- Kitabınızın 7 milyonun üzerinde sat-
nıası hakkında ne dersiniz?
COELHO - Kesinlikle böyle bir şey
beklemivordum. 7 milyon sattığı düşü-
nülür.se yakJaşık 14 milyon insan okudu
demektir. Bu. gerçekten bir mucıze be-
nim için. Başlangıçta böyle bir rakama
ulaşacağımı dü^ünemezdim bıle. hatta
kitabımı yayımlayacak yayıncı bulama-
dığımı düşünürsek ne kadar şaşırtıcı ol-
duğu daha iyi anlaşılır.
- Bu ilgiyi nasıl açıklıyorsunuz peki?
COELHO - 'Simyacı'. sanıyorum ar-
tık unutmaya başladığımız bazı değerle-
ri. insanlığı, ruh güzellığini anlattığım
için bu kadar ilgi çekiyor. Belki bürün
bunlara bugün daha çok ihtiyaç
duyuyoruz. Bu arayış her zaman var-
dı. bundan sonra da olacak.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
KI'LTl'R BAKAM İSU4İL K.AHR\>L4N
'Topkapı Sarayı'nda
24 saat Kuranı
Kerim okunacak'
-Kötrtir Servisi - R P I i
Kültür Bakanı tsmail Kah-
raman. Topkapı Sarav ı Kut-
sal Emaııetler Dairesi Hır-
ka-ı Saadet odasında 25
ekım 1996 tanhinden baş-
layarak 24 saat boyunca Ku-
ranı K.enm okunacağını
sövledı.
Dün Topkapı Sarayı Me-
cidıve Köşkü'nde Kültür
Bakanlığı'nın faalivetlerine
ilişkin düzenlediği basın
toplantuında konuşan Kah-
raman. Namık Kemal Ze>-
bek"in Kültür Bakanlığf na
rastlayan 1991 vılından bu
yana 7 saat olan Kuranı Ke-
rim okuma süresınin. Cum-
hurba^kanı Süle>man De-
mirel'ın de istegi üzenne 24
saate çıkanldığını bıldirdi.
Mukaddes Emanetler Da-
iresı'nde 405 vıl boyunca
Kuran okunduğunu belirten
Kahraman. bu süreyı tüm
güne çıkartarak 'bir görevi
ifa ederken bir geleneği de
yerine getirmiş olacaklannı*
sövledi.
Hırka-i Saadet Odası.
Özel tivatrolara yardım
konusundakı sorulan yanıt-
layan Kahraman. Kültür
Bakanlığı desteğinin 1995
yılında 89 projeye toplam
olarak 33 milyar lira oldu-
ğunu. 1996 vılı için ise söz
îconusu destek için 109 ti-
yatronun başvurduğunu ve
ödenen miktann 4^ milyar
liraya yükseltildiğinı sövle-
di. 'Kahraman. -"Bu 109 ri-
yatromuzdan sanata eklen-
fisi ve katkısı olacak rivatro-
lanmı/a vönetmelik gereği
\ine yardım yapılacaktır.
Bunaait ödenek.MaliyeBa-
kanüğı'ndan geçmiş ve Ha-
zine'je gelmi^tir" dedi.
Özel Tiyatro Yapımcılan
Derneği"nın. Kültür Bakan-
lığı'na vönelık basında ver
alan demeçlerini 'talih'siz
be^an' olarak niteleven
Kahraman. muhatap bula-
mamaktan yakınan TlYAP
yetkililerinin ilgilı müste-
şara görüştüklerinı ıddıa
ederek -KülrürBakanlığıile
muhataplık illa bakanhk se-
»ijesinde olmak zorunda
dejil. Söz konusu bildiride
ismi geçenJerin. o bildiride
rızalan ile bulunduğunu
sanmıyorum" dedi. Kahra-
man. özel tivatrolara deste-
ğin 'tijatrosanatınagereken
eklenti>i >apmış olmak, se-
yircinin beğenisini kazana-
cak ovunlarsunmak' kriter-
leri esas alınarak verılece-
ğini sövledi.
Kahraman. 2 trilvon lira-
dan 5 trilyona çıkartılan
Dev let Opera ve Balesi büt-
çesinin. diğer sanat. kollan
arasmda yüzde 34.5 ile en
büyük yeri kapladığını ve
söz konusu artışın. Malıye
Bakanlığı ve Dev let Planla-
ma Teşkılatf nm belıriediği
vüzdeler ölçüsünde, perso-
nel giderlerine y ansıv an bö-
lümünün en düşük düzeyde
tutulduğunu sövledi.
Kahraman. sivil toplunı ku-
ruluşlannın ,\nkara AKM bi-
nasından çıkartılmasına vö-
nelik sorulara da. ".AKM esa-
sında Cumhurbaşkanhğı de-
netimindeki Milli Komite'nin
klaresindedir. Burası >asa ge-
reği >alnız kamu kuruluşian-
na tahsis edilebilir. KültürBa-
kanhğı'nın bu konuda vetkisi
yoktur' yanıtını \erdi.
Rumelihisan'nın konser-
lere kapatılması konusunda.
basında da yer alan tartış-
malara yönelik olarak. 'ko-
nunun polemiğe dönüştü-
riildüğünü'söv leven Kahra-
man. bakanlığın ticari ka-
zançlı bütün mekânlara ka-
palı olacağını belirtti. Basın
\e vavın organlannda Ru-
melihisan ve Bodrum Sual-
tı Müzesi'ne ilişkin polemik
yaratılmak istendiğini sö\-
İeven Kahraman. "IVIüzeka-
patıvoruz. cami açıyoruz ha-
disesi yoktur" görüşünü sa-
v undu.
Kahraman. Rumelihisa-
n'nda konserlerin devam
edip etmeyeceğı sorusunu
-Kültür Bakanlığı ticari fa-
alivete aracı değildir. Runıe-
lihlsan ne şekilde ise o şfkîJ-
de yasatılması gerekir" diye
yanıtladı.
Geçen günlerde Tah-
ran'da düzenlenen \e Türki-
ye'nin >anı sıra Iran. Pakis-
tan. Azerbaycan. Kırgızis-
tan. Tacikıstan \e Özbekıs-
tan'ın katıldığı ECOZırve-
si 'nde. söz konusu ülkelerin
Kültür Bakanları nezdinde
ışbirlıği ve karşılıkh anlaş-
maların gerçekleştırildiğıni
söyleyen Kültür Bakanı.
bölge ülkelenni kapsavan
bir kültür enstıtüsünün ku-
rulacağını belirtti.
Kahraman. 28-29 ekim
tarihlerinde Budapeşte'de
toplanacak. sınema konusu-
nun gündeme getirileceği
Avrupa Konseyi Kültür Ba-
kanlan Toplantısrnakatıla-
cak.
Esat Tekand, Urart Sanat Galerisi'ndeki sergide enstalasyonlan resme dönüştürüyor
Alışılmamış bir 'sanat görüşü...'
• Sergi, günümüz
sanatının "yörüngeden
çıkış'ını saptıyor.
Sanatçının saptamalan
bize değişik ve
alışılmamış bir 'sanat
görüşü' önermekte. Bu
resimler kaynaklarını,
pentürün terk edildiği
noktadan sonraki
alandan bulurlar ve
yine pentürün içine
çekilirler. Burada iki
alan arasında bir âynm
çizgisini
yakalayabilmek
zorlaşır ve alanlar
birbirlerinin içine sızar.
EMREZEVTİNOĞLl
Esat Tekand'ın Istanbul
Urart Galeri'deki sergisi,
günümüz sanatının
"yörüngeden çıkış"ını
saptıyor. Ancak serginın.
böyle bir saptamanın
ardından. ona bir tanım
getirmesi ya da elden
kaçan "ölçüflerin yeniden
kurulması gibi bir endişesi
kesinlikle yok. Ovsa şu
söylenebılir ki. sanatçının
saptamalan (diğer bir
bakışla) bize değişik ve
alışılmamış bir "sanat
görüşü" önermekte. Bildik
sanat kurallan ve bu
kurallara karşı girişilen
bildik karşı çıkışlar (resim
yapmayı savunmak ve artık
resim \apmayi bırakmak
gibi). eğer bu sergive
monte edilecekse bir sonuç
çıkartabilmek
olanaksızlaşır. Çünkü. Esat
Tekand'ın resimleri ne
penrüre Ortodoksça
sanlanlan. ne de pentürden
Onodoksça uzaklaşanları
memnun edecektir. Dahası.
onlara bir ipucu
verebilmesi bıle olası
değildir. Bu resimler
kavnaklannı. pentürün terk
edildiği noktadan sonraki
alandan bulurlar ve yine
pentürün içine çekilirler.
Burada iki alan arasında bir
aynm çizgisini
yakalayabilmek zorlaşır ve
alanlar birbirlerinin içine
sızar. Örneğin: sanatçı.
resimlerinden birinde
Joseph Beuvs'un "I Like
America and Amerika
Likes Me"
performansından bir
görüntüve yer vermekte ve
bunu \aparken de.
herhangi bir fotoğraftan
yararlanmaktadır.
Sanatçıya göre. resim
yapma eylemi (tüm
çekiciliği ile) sürmekte.
ama söz konusu eylemin
sonucunda ortava çıkacak
bir "ideal"ortadan kalkmış
görünmektedir. Resim artık
sistemin rasyonelligi
içinde. izleyicıye hangi
vaatlerde bulunabilır?
îmgelerin gerçekliğine ne
derece gü\enilebilir? Bu
sorular belirgin yanıtlarla
karşılaşamaz. Bunun
karşılığında. resmın terk
edildiğı noktadan ıtibaren.
sanatçının sisteme baş
kaldırabilme fırsatı
bulabileceği etkenler
doğmuş mudur? Eğer.
kitapçılarda "enstalasyon
kurallan" ve benzeri
nitelikte kimi yavınlarla
karşılaşılmaya
başlanmışsa. bu sorunun da
yanıtı net olmayacaktır.
Demek ki. kımi
şablonlaştıncı kurallar
dışlanırken. yerine diğerlerı
orurtulmağa başlanmıştır.
Rasyonelleştirilmış bir
yaşamın tüm kurallarını
koyan sıstem. resim dışı
denemelerı de bünyesine
çekmeye başlamış ve daha
önce yaşanılanlar
yinelenmeye vüz tutmuştur.
Sanatın vaatlerinden
vazgeçtiğini
düşündüğümüzde. alanlar
arasında "bırseçim
yapmamız da
anlamsızlaşmaktadır.
Niçin gidenin ardından acı
çekrneli ve gelenı sevinçle
karşılamalıyız? Üstelik.
niçın giden-gelen
savunusunu üstlenmeliyiz?
Güvenli ölçütler aravanlara
niçin hak vermeliyiz?
Sanat konusunda her
bilginin nasıl
bılim.selleşmeye başladığı
ortadadır ve sistefnleşmiş
biîginin dışında kalan
tavırlar ise önemsizdir...
Öyle midır? Sanatçının
eski misyonlanyla
donanması. her yapıtına
"kurtuluş" adına bir hedef
kovması bugün son derece
zordur. ama insani olanı
yakalaması belki hâlâ
mümkündür. Işte. insani
olan yalnızea tanımlanmış
ve sistematıkleşmiş sanatın
dışında yer alan
kırıntılardır. Belki buna
"anlahsal bilgi" diveceğiz.
Esat Tekand'ın bu noktada
verdiği örnek ilginçtir:
"Daha önce yaptığım rrafik
lev halannı anımsarsak
(Kasım 1995 - Istanbul
Urart). orada semboller
değil, öyküler içeren
resimler vardı. Bö\le bir
levha ile karşılaşılsa ne
olur? Sürücü nasıl
da\ ranmahdır? KesinlikJe
karar \erilemeyecek \e
uzun süre düşünülecektir.
Sonunda verilecek
kararlann göreceli olacağı
tartışılmaz. Demek ki
sistem ağırlaştırılmış ve
işk'y işinc oiumsuz bir
müdahalede
bulunulmuştur. Yapılması
gereken de budur. Yüzme
vanşlannı düşüneüm.
Belirlenmiş stiller dışında
> üzemezsiniz. Oysa bu
stillerin resimlerini
vapabilmeniz çok şaşırtıcı
değildir, ama bu resimlerin
Rııbens resimleri olması
ahşılmışın dışında bir mesaj
\avar. Sistem aksayabüir ve
iletişim bozulabilir."
Sanatsal üslupsuzluk
Esat Tekand sergisinin bir
diğer üzerinde durulmaya
değer yanı da kimlik
sorununa yaptığı
göndermelerdir. Sanatçının
ilk sergisini açtığı günden
bu vana. ortava kovduğu en
belirgin tavır (kanımca),
"sanatsal
üslupsuzluğu"dur Bu
durum ilk andan beri çok
eleştiri toplamış ve (belki
de) sanatçının sanat
piyasasında "prim'
1
'
vapmasını engelleyen bir
etken olmuştur. Tekand'ın
yapıtlannın "prim"
yapmaması, hiç de
sanatçıya negatif anlamda
bir yükleme
oiuşturmamalıdır.
Eğer sistem. kendi işine
yarayacak belirgin tavırlan
kullanma gücüne ve
yeteneğine (her zaman)
sahip olabılmişse, bundan
nasıl kaçılabilir? Esat
Tekand'ın yanıtı açıktır:
"Doğu ve Batı kavramları
arasına sıkışmış bir
kimlik/sizlik vükJenmişselc,
bu kimüği belirii normlara
doğru çekip, daha önce
saptanmış noktalara
ulaşmayı mı
hedeflemeli>iz? Bu nasıl
olacak? İ stelik sanatta bu
mümkün mü? Rönensans
resmi bizi ancak pembe
tenli çıplak çocuklar kadar
ilgilendirirken ve hat sanatı
günlük yaşamımızda hiç
>er alma/kcn. hangi
noktaya yönelmemiz
gerekecektir?
Demek ki; eğer bir üslup
aranıyorsa, bu mutlaka
kendiliğinden ve doğal
halivle ortava çıkmalıdır.
Aynı, Duchamp'ın
pisu>annın hiç
düşünüimeden ve bir
gereksinim sonucunda (ve
tam zamanında) ortava
çıkması gibi» İşte bu
sergide de yer alan resimler
aynı mantıkla vapılmıştır.
Vani. hem resim sanatına
hem de onun dışındaki
alanlara son derece uzaktır.
Birbirierinin varoluşlannı
bozarlar ve aralanndaki
avnrrıın av ırdında
değillerdir."
Esat Tekand sergisi üzerine
(son olarak) şunlan da
söylemek verinde
olacaktır. Bu vapıtların.
tüm yazılanlar dışında
"daha küçük av nntılar"a
da işaret ettiği
ayrımsanabilir. Sözgelimi;
bir performansın "kare
içinde" dondurulması v e
onun yer ve zaman
değiştirebilir hale
getirilmesi, o performansın
anlammı değiştirecek
mıdir? Fotoğraftan resim
yapan bir ressamın tav n
(yaptığı iş bir enstalasyonu
resmetmek bile olsa). hangi
akıma gönderme yapabilir?
Sergideki uygulamanın tam
tersi düşünüldüğünde; yani
bir natürmort, enstalasyona
dönüştürüldüğünde. ortaya
hangi sorunlar çıkacaktır?
Bunlann sanatsal bir sorun
olarak düşünülmesi,
sanatla ilgilenenler için
"lüks" olmamalıdır.
Yaşlı Bir Şaire
MektuplardO)
Sevgili Ş,
Aslında ben de bir şiiri ele alıp onun üzerinde ya-
zışmamızın daha verimli olacağını biliyorum. ama ga-
zetede şiir yayımlamak biraz sakıncalı: Aralar, boş-
luklar. merdivenler. çeşitli aykırılıklar, oyunlar... Uzak-
tan denetimi olanaksız bir sürü şey...
Belki ilerde bu ışi "Adam SanaV'a aktanp ömekler
vererek yazışırız. Öylesi elbette daha iyi olur.
Neyse, ben daha bir süre, ama yalnız cumartesile-
ri, sana gazeteden yazmayı sürdüreceğim. Böyle bö-
lük pörçük, neresi elime gelirse oradan çekiştire-
rek...
Geçenlerde genç bir şair adayıyla telefonda konuş-
tuktan sonra düşündüm: Bir yerlerde bir "Şiir Değer-
lendirme Merkezi" kurulsa...
Bunun göz ardı edilemeyecek bir gereksinim oldu-
ğu kanısındayım. Yazdıklan şiirlerin eleştınlmesini,
kendilerine yol gösterilmesini bekleyen çok sayıda
genç şair adayı var. Bırgizilgüç. Türkiye YazarlarSen-
dikası, PEN, Edebiyatçılar Derneği gibi kurumlar. bu
yazın olayına el koysalar diye geçiyor aklımdan.
"Ona buna danışarak şaır olunur mu!" diyeceksin.
Bencedeolunmaz...
Ama işin basında herkes ıstiyor bunu...
Sanırım en iyisi, diyelim on şair adayını bir masa-
nın çevresine oturtup deneyimli biryazarın yönetimin-
de şiir eleştirisi yapmaya alıştırmak.
Ama bilimsel eleştiri değil, öznel. sezgisel eleştiri...
Hani Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Ben şiiri koklanm,"
diyormuş... İşte öyle... Şiiri koklamayıöğreteceksin...
Bir önceki mektubundaydı sanırım.
"Şıirte eleştırinin ne ilgisi var?" diye soruyordun.
"Şiiryazmak için gerekli öznel eleştiri gücü..." de-
meme takılmıştın.
Dağlarca'nın sözüyle tam üstüne düştük...
Her şaırin şiir yazışı kendine göredir. Kimi bağdaş
kurup kamış kalemini elıne alır. kimi konuşarak bah-
çelerde dolaşır, kimi tutanakçı gibi daktilosunun ba-
şına geçer. kimi sözcüklerı karatahtaya yazıp karşı-
dan bakar, vb...
Ama hepsinin şiire imzayı atıp, "Oldu!" deyişleri
aynıdır. Hiçbiri yazdığı şiiri bilimsel bir çözümlemeden
geçirmez.
Okur, bakar, "Oldu!" der.
Kimileri bir süre dinlendirıp yeniden alır eline. Ama
yaptığı gene okuyup bakmaktır.
Demek ki şairin bir öznel eleştiri gücü var...
Yöntemler, sayılamalar, kareler, oklargerekmiyor şi-
iri değerlendirmesine.
Tek sözcükle: Kokluyor...
"Birtakım şiir bilgilerı. denenmiş, oyunlar, başarı
getireceği bilinen yaklaşımlaryok mu?" diyeceksin.
Olmaz olur mu!.. Örnekse sen onlann ustasısın...
Deneyim her alanda geçerli.
Ama ne tür kolaylıklardan yararlanılırsa yararlanıl-
sın, sonuçta ortaya çıkan şey okunacak, bakılacak,
"Oldu!" denecektir.
Kanımca, şair olabilmek için öncelikle bu öznel
eleştiri gücünü edinmek gerekiyor.
Bunun yolu da, şiir diye bir şeyfer çiziktirip beğen-
meyenlere, "Nedeninisöyle!" diye diklenmekten geç-
miyor...
Nedeni söylenebilir mı?
Bir şeyler söylenebilir. Ama ne kadarı doğrudan şi-
irle ilgili olur, bilemem.
Okuyup bakıyor, "iyi!" ya da "Kötü!" diyoruz.
Şiir üzerine konuşan, değerlendirmeyapanlann da.
tıpkı şairler gibi, bir öznel eleştiri gücü geliştirmiş ol-
malan gerekir.
Bilmem, katılıyor musun bu sözlerime?
Kısacası, ben şiir konusunda sezgiyi her şeyin te-
meli olarak görüyorum.
Peki, nasıl ediniliyor bu öznel eleştiri gücü?
Şiir okuyarak... Eleştirmenlerin. özellikle şaiıierin
şiir üzerine söylediklerini okuyarak... Bir de karşılıkh
oturup şiir eleştirisi yaparak...
Üniversitesi yok...
Olursa olur. olmazsa olmaz...
Şu da önemli: Herkesın koklama gücü değişiktir.
Kimi görece daha az duyarlıdır.
Bunun sonucu ise yıllar y/lı ortalama bir şiir yazıp
kendini büyük şairler arasında görmekle sonuç-
lanıyor.
Bugünlük de bu kadar...
Sevgiler, selamlar...
Yaşan Kemal ve Erdal ore
Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödiilü
KültürSeoisi- Türkiye Yayıncılar Bırlığı düşünce ve
ifade özgürlüğü için mücadele eden yazar ve
yayıncılara bu haklı mücadelelerinde destek olmak
ve kamuoyunun dikkatini onlann üzerine çekmek
amacıyla verdiği "Düşünce ve İfade Özgürlüğü
Ödülü"nü bu yıl ^aşar Kemal ve Yauncısı Erdal
Öz'e verdi. Yaşar Kemal ve Erdal Öz, son olarak.
"Düşünceye Özgürlük ve Türkiye" başlıklı kitapta
yer alan Yaşar Kcmal'ın "Türkiye Üzerindekı Kara
Gökyüzü" adlı makalesi nedenıyle yargıianmışlardı.
Sanca'nın Hollanda konserleri
Kültür Senisi- Cumhuriyet'ın 73.vılı kutlanıaları
çerçevesinde Dev let Sanatçısı piyanist Ayşegül
Sanca Hollanda'da iki konser verecek. Bugün
Rotterdam'da. 30 ekim çarşamba günü de
Amsterdam'da çalacak olan sanatçının programında
J.S.Bach. Schubert, Darmar ve Rachmaninofun
yapıtlan yer alacak.
Jazz Stop Beyoğlu Sahnesi'nde
cumartesi panelleri
• Kültür Senisi- Ekim ayından ıtibaren Jazz Stop
Beyoğlu Sahnesi adı altında yeni bir kimlıkle
etkinliklere başlayan eski Jazz Stop barda. yarından
itibaren cumartesi panelleri yeralıyor. Akın Ok'un
düzenlediği panellerin nisan ay ına kadar değişmeyecek
başlığı "Popüler Kültür ve Sanatın \'enı Konumu"
olarak belirlenmiş. İlk hafta Zeki Coşkun ve Sevingül
Bahadır'ın konuk olacağı panele önümüzdeki hafta
Ayşe Düzkan. Bedri Baykam ve Aytaç Arman \e
katılacaklar. Her cumartesi saat 15. 00- 17.00 saatleri
arasında Jazz Stop'ın yeni verinde yapılacak paneller
nisan ayından sonra bir kitapta toplanacak.
'CunHiuriyet Çocuklan'ndan
resim sergisi
Kültür Senisi- Kadıköy As Sinemaları Sanat
Galerisi, 199697 sezonu etkinliklerine 'Cumhuriyet
Çocuklan' resim sergisivle başlıyor. Bugün açılacak
sergide Uşak'ın Ulubey kasabası ve bağlı köylerinde
yaşayan. resim sanatına gönül veren 11-14 \aş
grubundan çocukların çahşmaları yer alıvor. Resim
öğretmeni Sevgi Ediş'in katkılarıyla gerçekleştirilen
sergi. Cumhuriyet Bayramı ile birlikfe bir hafta
boyunca açık kalacak. (346 30 30).