27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
' 25 EKİM 396 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Fransız yapımı, uzun, tarihsel bir aşk-macera freski: "Damdaki Süvari" Kolera kovalar, şövalyeyle markiz kaçar Geçen yüzyılda. 1830'lards. Napolyon sonrası moıarşının hü- * küm sürdüğı Fransa'nın "güneyindek Pro\ence bölgesinde, akbabalfğa soyunmuş kargaların ? gözknnı yedği, aç kalmış köpeklenn par- - çaladığı binbrce cesedi üst üste yıgan \e - Hindıstan'daı gelmiş bir gemiden yayıl- - dığı söylenei korkunç bir kolera salginı patlak verir Bu felaketin elini konulu bağ- - layıp paniğejğrattıği, büyük korku için- x. dekicahil ve;ılgırıadönmüşyörehalkı ta- rafından. sakını bulaşiırdığı zannedile- _ rek ölümünekovaianan genç ttalyan An- . gelo Pardı (Olivier Martinez), hem feci korkmuş bu kaiabalıkların elınde linç edilmektenkmulmayabakarhemdesür- _ gündekı İtahan arkadaşlarının bulacağı Ai.ven-Provtnce'a gidebilmenin yollan- nı arar. Italyan birl ğınin kurulmadığı o dönem- de. resmen Itaiya'yı işgal etmiş olan A\ us- turyalılan üllesinden def edecek bir ba- ğımsızlık mücadelesıne baş koymuş. genç ve yakışıklı .J ngelo. hakkında çıkanlmış fr idam fermanı yüzünden mecburen kaçtı- " ğı Fransa'dak durumunu, Milano'ylaTo- rino arasında mekık dokuyan. düşes an- - nesine yazdıp mektuplarla dile getirir. Hem saigınınyol açtığı dehşete, korkuya yakından tanK olup sürekü kovalanırken , hem de ihtilalci arkadaşlannı ararken rast geldığı birdoktordan(FrançoisChızer)ko- leraya karşı yapılması gerekenleri öğrenır ı ve her fırsatta da uygular kahramanca. r Korku. çaresızlik. kargaşa ıçinde. büyük birpaniğin hüküm sürdüğü salgın bölge- r sini karantinaya alıp giriş çıkışı yasaklar ._ ordu. r Peşindekilerle. koleranın teslim aldığı. cesetlerden girilmeyen evlerde. çalılarda ve sokaklarda süregelen. ölümüne kova- lamaca sırasınJa, sahipleri ölmüş. sevim- li bir tekir kediyle takılan kahramanımı- zın damdan dama kaçışı. ona yardım eden. güzel. korkusuz ve esrarengiz bir burjuva kadını Pauline (Julierte Binoche) karşılaşmasıyli. ikili bir kaçışa dönüşür giderek. Bagımsızlığına düşkün. kültürlü. var- lıklı bir Italyan anneyle. Napolvon asker- ' lennden. maceraperest bir Fransız baba- - dan dogma. ıv ı eğıtilip dönemin ilerici fi- - kirleriyle de\rımci düşüncelerle yetiştı- rilmiş. annesinin ücretini ödeyerek. pa- - rayla sü\ari aibayı dahi yaptığı. yigit ve ı gözüpek Angelomuz, iyi yürekli. yardım- . sever. özelüklekadınlara karşı herzaman ; kibarolmuş. soylu. şövalyecetavırlarser- gileyen centilmen bir kahramandır ama ' görünürde. sevgili annesiyle süregelenin ı dışında karşı cinsle gönül ili^kisi pek ol- .jnamıştıraslında. .; Gerektiğınde erkek gibi at binip »ilah kullanan. 16 vaşında babası yaşında bir ( markiyle ev lendinlmış. bir kasaba dokto- runun kızı olan Markiz Pauline'le Ange- lo arasında kaçınılmaz bir iüşki doğacak ve ülkesinin özgürlügü uğruna verilen mücadelede sarf edilecek altınları ital- ya"> a götürmek göre\ ini üstlenmiş Ange- İo">la > a^Jı marki kocasını arayan Pauii- 1 ne'in beraberligi önlerini kesen çeşitli teh- lıkelerde sınanıp olgunlaşıp katmerlene- cek ve yığınla badireyi atlatıp malum mut- ' lu sona doğru yol alacaktır, beklendigi ' üzere... Kahramanı Angelo Pardi Italyan asıllı - ama yoksul biraileden gelen. modem kent - uygarlığına karşı yüceltilen. mutluluk ve - felaketlerle iç içe geçmiş kırsal kesim ya- - şamına dayanan. güneyin doğasını \e in- sanlarını anlattığı. lırik \ e coşkulu eserle- - nyle 20. vüzyıl Fransız edebiyatının öz- gün kalemlen arasında yer alan. banşçı, . pasifist yazar Jean Giono'nun. Stendhal- c \ an bir dizi tarihsel romanının belki de en popülerolan, ilk kez 1951 'de yayımlanmış "Le Hussard sur le Toit" romanından uvarlanan "Damdaki Süvari". bugünden başlayarak İstanbul sinemalannda göste- riliyor. Romanları 1930'iuyıllardanben. başta Marcel Pagnol olmak üzere çeşitli yönetmenlerin ilgisini çekmiş, senaristli- ğinin y anı sıra. bir kez dönemin tanmmış " komedyeni Fernandel'le çevirdiği "Cre- ^sus"la (1960) yönetmeniiöi de denemiş olan Jean GionVnun (1895 - 1970). ya- yımlandıâından beri çoğu sinemacının iş- " tahını kabartmış romanını bunca zaman sonra filme çekmek. genelde Fransız si- nemasının hep gen planda kalmış. ancak 1990 da Gerard Depardieu ye de Hollv- uood yollannı açan "Cyrano de Berge- rac"la uluslararası (çoktanhakettiği)ünü SUNGU ÇAPAN yakalamış. ilginç senarist-yönetmenler- den (meraklısının "La Me de Chateau", "Les Maries de l'An II - Kahraman Ser- seri". **Le Sauvage - Vahşi Dilber" gibi Je- an - Paul Belmondo'lu. Catherine Dene- uve'lü, Yves Montand lı eski filmleriyie hatırlayacagı) Jean Paul Rappeneau'ya kısmet olmuş sonunda. Burnunun yaşjandıkça siv rileşip Cyra- no'laştığı. iri cüssesinin git gide daha bir genişlediği Gerard Depardieu'nün de kı- sacık bir rolde birkaç dakikalığına boy göstererek renk kattıgı, Rappeneau'nun hesaplı kitaplı.titiz mizanseniyie seyredi- lir kıldığı, biraz uzun tutulmuş •'Damda- ki Süvarirl nin başrolünde tannnın cezası bu kolera felaketinin göbeginde sürekli harekethalındekiromantikkahramançıf- ti canlandıran (ve bu filmde başlayan be- raberliklerini öze! hayatlanna da taşıdık- ları söylenen) Juliette Binoche-Olivier Martinez ikilisi var. Yenilerden yakışıklı Olivier Martinez. kendini kötü hıssettiğinde sıcak şaraplan içip sigaraları peş peşe tüttüren. alkolle ellerini yıkayıp harlayan, teslimiyeti ka- bullenemez, fedakâr. mücadeleci. idealist \e centiimen bir yiğidı oynarken. terk edil- miş teyze e\inde. mum ışığında karşılaş- tığı. kırsal kesim leydisi. yalnız. solgun. zarif ve hoş bir markiz rolündeki Juliette Binoche da yeteneklerini ortaya senvor yine. -Kötü Kan". -Rande\Ti". "PontS'e- uf Aşıklan" v a da "Mavr gibi son on yı- lın en önemli Fransız filmleriyie bizde de özel hayranlar edınmiş. Juliette Binoc- he'la Olivier Martinez arasındaki uyum v e erotik tansiyonun giderek kıvamını bul- duğu filmın van rollerındeki, tedavi için ugrajıp didinirken kaptıgı koleradan ölen Françoıs Cluzet'yle uvanık. paragöz iş- portaeı Jean Yanne v e markinin arkadaşı. Paulıne'e tutkun belediye reisi Pierre Ar- ditigibiustaoyunculardagözdolduruyor- lar. Sık Mk güzelım panoramik kır man- zaralannı karşımıza getiren Thkrr>-.4rbo- gast'ın kamerası. Mozart melodileri ve flütle bezelı müzigı. epevce özenilmiş de- kor-mekân. kostümleri vecanlıanlatımıy- la. ilgiyle seyredilip tüketiliveren filmin. Amerıkan tarzı, bevlik actionla Avrupa Damdaki Süvari Le Hussard sur le Toit / Yönetmen: Jean-Paul Rappeneau / Senaryo: Nina Companeez, Jean-Claude Carriere, J.P. Rappeneau, Jean Giono'nun romanından / Kamera: Thierry Arbogast / Müzik: Jean-Claude Petit / Oyuncular: Juliette Binoche, Olivier Martinez, Pierre Arditi, Isabelle Carre, François Cluzet, Jean Yanne, Carlo Cecchi / 1995Fransa(Umut Sanat). agırlığı taşıyan birhareketli serüven yak- laşımını beceriyle harmanladıgı sövlene- bilir. Giono'nun ülkesinde çok sevilmiş ro- manını uyarlamaya soyunan Rappnene- au'nun. bu hacimli. hayli uzun romanı. gerilimi zaman zaman eksilten bir iç se- sin anlatımıyla özetleme kolaycılığına düşse de. işın üstesinden gelerek. seyre deger bir kılıçlı-kostümlü. tarihsel aşk- macera seyırlıği kotardığı muhakkak. Rappeneau'nun eski filmlerinden ve özel- likle son "Cyrano" uyarlamasından bili- nen dönem filmı ustalığını bir kez daha ör- nekledigi bu aşk, macera. romantizm epi- ği. yeni haftanm dişe dokunur filmlerin- den biri kuşkusuz. Seyirciyi hortumun göbeğine gönderen, 90'ların felaket filmi: "Twister Doğanın yaratlığı terörle' Tvvister Yönetmen: Jan De Bont / Senaryo: Michael Crichton, Anne-Marie Martin / Kamera: Jack N. Green / Müzik: Mark Mancina / Oyuncular: Helen Hunt, Bill Paxton, Jami Gertz, Cary Elvves, Alan Ruck, Philip Seymour, Sean VVhalen, Scott Thompson /1996ABD (UIPJ. Bugün gösterime gıren, Amerikan si- nemasının. bu mevsimde önümüze sürdü- gü. gişe şampıyonu olacak şekilde hazırla- yıp kotardığı, en yeni ve iddialı üstün ya- pımlarından "TMİster". doğanın gücüyle baş edemeyen insanoğlunun dogal afetle- re duyduğu korkuyu. dehşeti istismareden o gösterişli felaket filmleri furyasıyla 1970'Ii yıllarda kasasını dolduran Holly- vvood'da. bu türün yeniden hortlatıldığını örnekliyorgünümüzde. Basın ılanlannda, aralarında SpieJberg'le yazar Micbael Crichton'un da bulundugu "Jurassic Park"ın yapımcılarıyla. "Speed"in yönet- meninden (Jan De Bont). seyircinin solu- gunu kesecek ve doğanın karanlık tarafma doğru, heyecanh bir yolculuğa çıkaracak cinsten. yeni birgörsel serüven şölenı ola- rak reklam edilen •*Twster". sürekli kasır- galann patlak verdiğı Oklahoma'daki 'fir- tına kmalajıcılan'nın akı1lara durgunluk veren. ürkünç serüvenlerinı anlatıyor. Filmin başrolündeki bir anda mavınin elektrik yeşiline dönüsmesiyle kararan gökyüzünde dizi dızi salınan bulutların, yeri göğü ınleten gö'kgürültüleri ve peşpe- şe şimşekler eşliginde, önüne çıkanı uçu- rup sav urarak imha eden korkunç bir hava gırdabı halinde, insanoğlunun ve hayatın tepesine ansızın çöküveren bu kasırgalara karşı. canlan pahasına mücadele eden kah- ramaniarda var tabii ki. Saatte 300 km'den yüksek bir hızla eserek geçtiğı yöredeki her şeyi silip süpüren. içıne çekip yutan, ezip parçalayan. birkaç dakika ıçinde un ufak eden bu doğal afeti. doğanın en esra- rengiz ve öldürücü meteorolojik olaylann- dan bın halınden çıkarıp, insanı ve dünya- yı tehdit eden bir canavara dönüştürmesi- ni iyi beceren. işini bilir Michael Crich- ton'ın karısı AnneMarieMartin'le bırlik- te yazdığı senaryo. başta aynlmaya karar- lı ama onca yaşanılandan sonra, finalde yeniden birleşen en kahraman meteorolog çiftimizle (Helen Hunt. Bill Paxton), mut- lu ailey i de y üceltıyor bir kez daha. Hollv - uood'un vazgeçilmez. neredevse kutsal te- masını arkalayıp romantizmle destekli bu fantastik konuya sakız gibi vapıştırılmış. beylik biraşk hikâyesıni de kaçınılmaz bi- çimde yamayan Nİichael Crichton'a kuş- kusuz yeni bir gişe başarısı getireceğe ben- zer "Twister'".^aten şimdiye kadar. bilim- kurguya kapı açan birtakım fantastik ro- man ve senaryoların yazarı. kendi türünün kralı Michael Crichton'unrenkli hayalgü- cünün. her >aştan. geniş seyircı kitlesine ulaşan, '•Jurassic Park"tan "Congo"ya ka- dar uzatılabılecek gösterişli ürünlerini gör- medik mi yeterince? Hazret şimdi seyirci- yi 2 saatliğine dehşetengiz bir kasırga ta- kibinin girdabına çektiğı ve kuşkusuz gi- şelerden "Javvs" ya da •'Jurassic Park" şid- detinde. ses getırecek nitelikteki "Twister" uyanıklığından sonra neye el atacak baka- hm? Kasırga kovalayicdan Çocukluğunda babasını ailece kapan- dıkları sığınaktan kapıp uçuran bir kasır- gaya kurban verişinin acısını ve dehşetinı hiç unutmayarak havatını bu doğal afete karşı mücadele ermeye hasrermış. korku- suz bir kadın meteoroloji uzmanıyla (H. Hunt) yeni bir sevgıli (Jami Gertz) edin- miş, aynldığı maceraperest kocasını (B. Paxton) venıden bir araya getiren Twis- ter", 1970'lenn felaket filmleri türiinü kay- naştıran. bilimsel birgerilim - heyecan se- rüveni.Fırtınanınüstüneüstünegıden. gö- zünü kasırgadan esırgemez meteorolog çif- timizin veekıbini oluşttıran arkadaşlarının tek derdi. kasırganın göbeğine girip bılım- sel ölçümler yaparak bu korkunç doğal afe- tır dzemlerini kavramamızı sağlayacak ve gelecekte olası daha nıce ölümlere set çe- Lecek bazı bilgilen getirecekolan. Dorothy adını verdikleri.kendı buluşlan aygıtı hor- tumun ıçine verleştırmek! Böylece mete- oroloji tarihıne geçmeyı amaçlayan ide- alist kahramanlanmızla rekabet eden. pa- raya satılmış. fırsatçı, söz-uyan dinlemez ve feci şekilde ölerek cezasını bulan. vala- ka meteorolog (Cary Elwes) gibi komik 'kötirierin de ver aldığı filmde korku ve kaygı verici bu doğal canavar. bir çırpıda tren gibi kocaman tankerleri, evleri. kam- yonları. ıneklerı havava katıp ordan oraya uçurarak sav uruv or da nedense bizım kah- ramanların arabasına pek ılişmı\or! 1970'lerde yapımcıların) ıhya etmiş fe- laket filmlerinin beylik özelhkİerini. bildik kahplanm yıneleyerek günümüz Hollywo- od sinemasına özgü. zembereğınden boşa- nan bir tempoda se) reden. son derece hız- lı. hareketli action türüyle harmanlayan "T>vister"i sonuçta birinci sımfbirseyirli- ğe dönüştürüvor. özel efekt konusunda ne- redevse sihirbaz becerisine sahıp. ünlü 'In- dustrial Light and Magic'ın göz alıcı usta- lıgı. Bilimsel meteorolojik verılere dayana- rak yazılmış, Michael Cnchton imzalı se- naryodan yönetmen Jan De Bont'un çektı- ği. hortumun. kasırganın sihp süpürücü. tahrip edici, kontrol altına alınamaz. ola- ğanüstü gücü üstüne tezgâblanmış bu kor- kusuz kasırga kovalayıcılan aksiyonu, bi- ze çok anlam ve önem ifade etmese de. kuşkusuz ortalama seyircinin soluğunu ke- secek cinsten bir görsel çekiciliğe sahip, belgeseleyakın.renkli.hızlı.sürükleyici ve heyecanlı bırspektakülersayılabihr "Spe- ed"le dikiş tutturduğu Hollyvvood'da yeni başanlann peşine düşmüş. işbitırici, hırs- lı. action ustası. 'L'çan HollandalT Jan De Bont'un vönetiminde, görsel efekt büyücü- leriyle işbirliğine ginşmiş bir teknisyenler ordusu tarafından kotarılmış "Tnister", pek ikna edici olamayan kımı sahnelerine ve klişe yanlanna karşın, ölümcül bir ka- sırganın şamannı yememış. korkunç bir hortumun çekiminekapılıp dehşetinı yaşa- mamış. Amerikan sinemasının cafcaflı, göz alıcı parıltısma şerbetli bizim gibileri bile, sarıcı. sürükleyici atmosferi içine çe- kiverdi özetle. Herne kadar bu pahalı, göz alıcı. tempolu ve yepyeni Amerikan oyun- cağmda, kasırganın çektırdiğı onca ezıyet ve gerilim. sona doğru giderek yerini ka- kara-kikiri gülümseme(cik)lere bıraksa da... Amerikan yapımı ^Çılgmlar Kıılübü' KUŞ KafeSİ / The Birdcage / Yönetmen: Mike Nichols / Senaryo: Elaine May, 'La Cage aux Folles' filminden / Kamera: Emmanuel Lubezki / Müzik: Jonathan Tunick / Oyuncular: Robin VVilliams, Nathan Lane, Gene Hackman, Dianne VViest, Oan Futterman, Christine Baranski, Hank Azaria, Calista Flockhart / 1996 ABD (UIP) Beyoğlu Fitaş, Osmanbey Gazi. Teşvikiye AFM. Etiler Akmerkez, istanbul Princess, Ortaköy Princess, Kadıköy Süreyya, Altunizade Capitol, Bakırköy incirli, Bakırköy Carousel, Pendik Güney sinemalannda. Yaklaşık 20 yıl kadar önce Jean Poiret'nın sahnede büyük başarı kazanan oy unu, sonra- dan Edouard Molinaro elıv le sinemaya uv ar- lanmış ve L'go Tognsuzi'vle Micbeİ Serra- ult'nun ovnadığı, Cesar ödüllü. gişesı parlak. eleştırmenlerın övgüsünü alan bu "La Cage au.\ Folles' filminin (1978) devamı da çekıl- mıştı. Meraklısının kolavcaanımsavacağı gi- bi. aynı dönemde Alı PoyrazoğluTiyatrosu ta- rafından 'ÇügınlarKulübü'adıyla ülkemızde de ilgi görerek uzun süre sahnelenen. başrol- deki Ali PoyrazoğJu - Bülent Kayabaş ıkılısı- nin döktürdüğü. eşcinsellik üstüne bu delido- lu komedi. şimdı Molinaro'nun filminden yo- la çıkan Mike Nichols'un imzasını taşıyan bir Amenkan yenidençevrimiy le (remake) yıllar sonra yeniden karşımızda. Ugo Tognazzi'nın rolünü her kılığa giren. usta komedyen Robin \Villiams'ın. Michel Serrault'nunkini de Broadvvay sahnelerinde parlamış Nathan Lane'in üstlendiği. kadın yö- netmen-senarıst Elaine May'ın. Jean Po- iret'nin ovununu 1990'lann Amerikan toplu- muna uyarlayıp az buçuk vumuşatarak oriji- nal eserin geçtiği Fransız Riv ierası'nı da Ame- rikalı eşcinsellerin özgürce yaşadığı Florıda- South Beach'e taşıyan senaryosundan çekil- miş 'The Birdcage-Kuşkafesi'. Yıllardır. tıpkı erkekle kadın arasındaki kan-koca hayatı gi- bi takılarak mutlu biryuva kurupaileoluştur- muş, özel yaşamlanyla kariyerleri atbaşı giden iki eşcinselin. kulüp sahibi Armand'la (Robin Willıams) en gözde yıldızı. kaprish. sorunlu. •Starina' Albert'in (Nathan Lane) beraberli- ğıni konu edınıvor film The Birdcage adlı "ga>* kulübünde söy lenen 'Biz BirAile>iz' şar- kısıyla taşkm bir tempoda başiavan 'Kuş Ka- fesi'. vıllar önce. bir zamparalık anında bir kadınla bir gecelik bir iüşkıye girip baba ol- muş Armand'ın annelik ederek vetiştirdiği de- likanlı oğlunun (Dan Futterman I günün birin- de âşık olduğu kızla evlenmek istemesini di- le getirmesivlesüruvor. Ne varki.enyakınpo- litikacı müttefikının zenci bir hayat kadınıyla kaçamak vaparken ölmesivle zor durumda kalmış. tutucu bir senatörün (Gene Hackman) kızıdır müsîakbei gelın adayı (Christine Ba- ranski). Acar muhabirlerin peşine düşrügü, Al- bert'ciği kadın olarak (!) pek beğenen. kelli felli senatörle kansının (Dianne VViest). eşcın- sel zevkinin yansıdığı. frapan bir şekilde de- kore edilmiş dünürevıne ve müstakbel akra- balanna yapacağı zıyaret. tipik bir Amerikalı kan-koca rolünü ov namaya yeitenen Armand- Albert çiftınin vaşamını altüst edecektir... Tıpkı normal çıftierin yaşadığı cinsten kıs- kançlıkları. çekışmelerı. banşmaları banndı- raıı. heteroseksüel ilişkinın klasik erkek-kadın rollerıninyınelendıği "Kus.Kafesi'.vavankaç- mış bir ilk varıdan sonra giderek kıvamını bu- lurken. 'insanın kimliğini. kimseden çekin- meksiun taşınıası' ya da hoşgörü temalarına vaslanıp erkek ya da kadın olmanın anlamı üstüne az buçuk düşündürmev i de yer yer ba- şarı \or. Genelde durum komedısinin yol açtığı ka- kara-kikirilerle desteklenerek.beklendiği gibi gelişen enrrikanın. bütünüyle homoseksüel- lik-heteroseksüellik karşıtlığından kaynakla- nan. beylik bir gülmece üstüne yayıldiğı fil- min kahramanlannı oldukça kankatürize edi- yor, Hollyvvood'un mazbut, efendi. deneyim- İi yönetmenlerinden Mike Nichols. Aslında eşcinseller-eşcınsellık konusunda hoşgörüsüz ve katı seyircinin önyargılanm kırmaktansa. üçüncü cinsi alabildigine gırgı- ra alarak ve alışılmış vodvil klişelerini kulla- narak gişeyı (ve cebıni) doldurmayı deneyen bu Amerikan yapımı 'remake'. düzenin ehli- leştirip aykınlığım yok ettiğı bir eşcinselligi sergilemek. eşcinsel beraberliğine alışılmış karı-koca ilişkisini örnek göstermek ve özen- dirmek ya da eşcinsellikle dönmelıği iyice bir- birine kanştırmak gibi ucuziukiar da içeriyor. 'Kahkaha makinesi' Robin Williams'm, ço- cuk ve kadın kılıgından sonra şımdı de eşcin- sel rolüne büriindüğü 'Kuş Kafesi'nde, Al- bert'in en maço (ve kazma) Hollyvvood star- lanndan John VV'ayne'in efelenerek yüriiyüşü- nü taklit ettiği. ayakkabı giyemeyen. yumuşak uşak-aşçı Hank Azarıa'nın çeşıtlı sakarlıkla- rıyla şaklabanlık yaptığı va da fınaldeki Ge- ne Hackman'ın travesti kılığına girdiği gibi- sinden kımi gülünçlü sahneler de eksik değil. Ancak Mike Nichols-Robın Wıllıams işbirli- ğinin ürünü olan ve 'gay filminden çok alışıl- mış birailefOmi' izlenimi v eren bu 'Kuş Kafe- si'ni fazla önemsemek de pek olası değil. KEDI GOZU VECDİ SAYAR Sen de Gitnte Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan kimi zaman ellerini kırar tutkusu birkaç hayat çıkarır yaşamasındsn hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu (Attilâ llhan, "Ben Sana Mecburum") • • • Sevgi ve yalnızlık kavramlan neden böylesine yakın birbirine? Seven kediler "yalnızlığın hınzır uğultusu" ile yaşa- maya yazgıl/ mı yoksa? Kimi zaman. sevgisizliğin, bencilliğin, karşı cinsten iki insan arasındaki iktidar çatışmasının sonucudur yalnızlık. Kimi zaman, bir tükenişin ardından sığınılan bir liman. Kimi zamansa, irademiz dışındakı güçlerin çatışması dayatır yalnızlığı. Aynmcılığın, sınrf, din. ırk farklılıklannın, darbelerin. hapislerin, sürgünlerin getir- diği yalnızhklar yaşamlanmızı altüst eder. Sevgimiz, yalnızlığımızla bütünleşir. Korku hep vardır sevgide. Sevdiğini yitirme, yalnız kalma korkusu. Sevmeye kalkışmak cesaret ister bu yüzden. Yal- nızlığı kabullenebilme cesaretini. En çok da kadınlar- dan beklenır bu cesaret. Geleneksel rolleri öyie biçıl- miştir. Erkeğin egemen olduğu bir dünyada, yalnızlı- ğı kabullenmesi istenır. Erkekler savaşlara giderler. Olüm güçlü birolasıhktır. Kadına düşen sevgisinin be- delini yalnızlığıyla ödemektir. İki film gördüm son günlerde. Biri Fransız, diğerı Türk filmi. ıkisi de savaşlann yalnız bıraktığı kadınlar üstüne. Regis VVagnier, "BirFransız Kadını "nda, bit- mek tükenmek bilmeyen savaşlar yüzünden koca- sından ayn yaşamak zorunda kalan genç. tutkulu bir kadının öyküsünü anlatıyor. Kocasıyla paylaşamadı- ğı sevgiyi başka erkeklerde arayan kadının iç çatış- malannı, birtüriü söndüremediği yalnızlık ateşini... Ka- dın-erkek ilişkisi üstüne düşünmek sizi sıkmıyorsa. romantikolduğu denli gerçekçi birfilm olan "BirFran- sız Kadını "nı sevebilirsiniz. Ne kadar evrensel birtemayı işlerse işlesin. tam bir Fransız filmi, VVargnier'nin yapıtı. Fransız kadınının duygusal dünyasını, cinsellik ve sevgi ikilemini usta- lıkla yansıtıyor. Kahramanlannı yargılamak yerine on- lan anlamaya çalıyıyor VVargnier. Sevgisini esirgemi- yor onlardan. "Bir Fransız Kadını" ne kadar Fransızsa, Ayla Kırt- lu'nun "Sen de Gitme Triandafilis"\nden sinemaya uyarlanan ve birTürk-Fransız ortak yapımı olarak ger- çekleştirilen "Sen de Gitme" de bir o kadar bizden. Anadolu insanını yüreğinden yakalayan birfilm. Sev- giyi tanıyan, sevgiyi anlatmasını iyi bilen biryönetme- nin dört dörtlük bir sanatçı ve teknisyen kadrosunu us- taca kotardığı Türk sinemasının yüz akı yapıtlanndan biri. Triandafilis'in öyküsü, 1939'da, Fransızlann Hatay'ı terk ettiği günlerde, Anadolu'nun çok kültürlü yapısı- nın iyice belirgin olduğu bir zaman ve mekândageçi- yor. Fransızlarla iş ortaklığı yapan Rum asıllı tüccar Mösyö Antuan'la. eşi Teodora'nm kızlan Triandafilis, zekâ özürfü olarak görüldüğünden evde kilit altında tu- tulmaktadır. Daha ilk görüntülerde bu dünyayı betim- Ieyiveriyor8aşaran, cam kırıkları ıle bezeli yüksek du- varlar..ve-bu-duvar1aıin ardında dünyalar güzeli bir genç kız. Mösyö Antuan kızını öylesine çok sever, sa- kınır ki, başına bir şey gelmesin diye kapatır onu dört duvar arasına. Triandafilis'i yaşama bağlayan bir tek şey vardır: Sevgi. Her şeye karşın. Insanlann bütün an- layışsızlığına, bütün zulmüne karşın. Bakıcısı Sultan'ın karşılıksız sevgisinden başka hiçbir şey rahatlatamaz onu, ruhundaki isyan ateşleri tutuşup, evden kaçıp git- mek için çabaladığında. Bir gün, aşk gelir bulur onu. (Dileyen "gerçek aşk" diyebilir buna. dileyen yanılsama diye küçümseyebı- lir, aşk gücünden bir şey yitirmiyor ki!) Bir Fransız as- kerine vurulur, kilitli kapıların, pencerelerin gerisinden. Sonra, el ele tutuşurtar. Triandafilis, "normal" insan- lann veremeyeceği bir sevgiyle bağlanır askere. Ama, Fransız asken gitmek zorundadır. Gider. Triandafilis de kaçar evden, sevdiğini aramaya koyulur. Kınk bir dal gibi sürüklenir aşkının peşinden. İyice örselenmiş olarak geri döndüğünde, sığınacağı insan gene Sul- tan'dır. Çok geçmez, yüreğine yeni bir ateş düşer. Saf bir Anadolu çocuğudur Rıfat. Ne var ki, o da askere gidecek, Kore'de "vatanı, m/7/ef//ç/n"savaşacaktır... Şimdi, Triandafilis'i merak edip etmemek sizin eliniz- de. Triandafilis'in evinin önünden geçerseniz, sizin de arkanızdan koşabilir, omuzunuzadokunabilir. Çünkü. o hâlâ sevdiğini anyor. Kim bilir, belki de sevdiği adam sizsiniz... Triandafilis'in alın yazısı, sizin alın yazınız, bel- ki de. Sürekli bir umut, bir sevgi peşinde koşan, dün- yanın düzeni" gereği her zaman yenilgiye, yalnızlığa mahkûm olan sizsiniz... • • • Seçim sizin. Yalnızlıktan korkuyorsanız, aşkı seç- meyebilirsiniz. Ama... Nedemiş Attilâ ilhan(onunlabaşladık, onun- la bitirelim): "insan kendisine rağmen yaşayamaz kalbimız beyaz derken bız siyah diyemeyiz." ADEM GENÇ R E S I M S E R G I S 2 5 E K I M - 1 3 K A S I M 1 9 9 6 VAPI K R E D İ NANATGALERI.Sİ Inönu CaddeSi 7 3 E)ört>ofagz, 0 1 3 İ 0 4c: Telefon 103221251 82 12 YAPI KREDİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle