Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'SAYFA CUMHURİYET 22EKİM1996SALI
12 DIZIYAZI
İstanbuTdanbin kişi geçti, sessizce...
raştırmanın
raştırılması
Tunç Tayanç
• Bu bin kişi sporcu. hele hele futbolcu hiç değillerdi ki. yazılı ve sözliı gözlü basında
yer alsınlar, yaşamlan en özel ayrıntısına kadar didiklensin... Bu bin kişi şarkıcı fılan
da değillerdi ki. hayranları havaalanlannı doldursun, ayılıp bayılsın... Bu bin kişi
bunların hiçbiri değildi. ama bir bakıma da bunların "hepsi"ydi. İşleri "araştırma" idi.
Kendilerine de "'araştırmacı" deniliyordu. Bir futbol kulübünün ya da bır şarkıcının.
sözgelimi, "imajının nasıl olmasf'ndan televizyon dizisinin ya da bir siyaset adamının
siyasal partinin. sözgelimi. neden sevildiğine, yeni bir yatınm ya da yeni bir ürün söz
konusu olduğunda. "hedef kitle"sinin, "pazar"ının ne olacağına kadar akla gelebilecek
bütün aianlarda. "karar-alma"" durumunda olanlann önüne raporlan, çizelgeleri.
grafikleri koyan ve söz konusu kişilerin karar almalannı etkileyen insanlardı bunlar.
S . - ^ - y e önemi var bin
I j l / kişinin.
/ m / 'stanbul'dan her
/ % / «iin on binler
/ ^ / geçerken...'
Juyuyorum. Gerçekten de. "ne önemi var
)MI bin kişinin?"
3 u hın kişi >porcu. hele hele futbolcu hıç
Jeğıilerdı kı. yazılı ve sözlü gözlü
•>asında ver alsınlar. yaşamlan en özel
rynntısina kadar dıdiklensin...
îıı bin kişi şarkıcı rilan da değillerdi ki,
laynınlan ha\aalanlannı doldursun.
ı\ ılıp bayılsın... Bu bin kişi "beyaz
ram'da her gece gördüğumüz "dizi"
• ıldızlanndan da değiidi ki. bakanlar
aratından onurlancırılsınlar... Bu bin
vîşı. "politikacı" da değildi ki. "komplo
eorileri" üretılsın. "neden geldi". "neler
ujnuştu". "ne söyleyecek" gıbi sorular
ırdı ardına dizılsın. Bu bin kişi
Fürkıye ye vatırım yapmaya geldiğıni
öyleyen ınsanlarda değildi kı. sonu "V"
e "D" harfleriy le bıten sı\ il toplum
.uruluşlarının bir böliimü seferber olsun.
oplantılar düzenlesin. Türkiye'nin
.unduğu olanakları bir bir sergilesin...
.'zatmanın gereği vok: bu bin kişi
lunların bıçbıri değildi. ama bir bakıma
la bunların "hepsi"vdı İşleri
•araştırma" ıdı (aman yanlış
inlaşılmasın. emir kıpı değil!):
lendilerıne de "araştırmacr deniliyordu.
ESOMAR'ın 50'nci yılı
Bir fııtbol kulübünün va da bir şarkıcının.
»zgelımi. "imajının nasıl olması"ndan
fclevizyon dızisınin ya da bir siyaset
aiamının siyasal partinin. sözgelimi,
reden se\ildığine. yeni biı yatınm ya da
yeni bır ürün söz konusu olduğunda.
tıedef kitle"sının. "pazar"ının ne
olacağına kadar akla gelebılecek bütün
alanlarda. "karar-alma'" durumunda
olanlann önüııe raporlan. çizelgeleri.
grafikleri koyan \e söz konusu kişilerin
karar almalannı etkıleyen insanlardı
bunlar. "Kı>nıet-i harbiveleri" de bu
etkilerinden kav naklanıvordu.
Lstelık dünyanın dört bır yanından
gelmişlerdı l>tanbul'a... A\rupa'yı bir
yana bırakalım. Arjantin. Brezilya. Şili.
El Salvador. Peru. A\ustralya. Yeni
Zelanda. Hong Kong. Hindıstan.
Malezya. Tayland. Japonya. Kore,
Sıngap'ur. Çin. Nııerya \b ülke adları yer
alıyordu. kınnrzı. veşil. ma\ ı. san
bantlarında "delege". "konuşmacı",
"konsey üyesi" vb yazan yaka kartlannda.
Bu çeşitlılik yetmezmiş gibı. yalnız
ülkelerının degil. veryüzünün de önde
gelen kuruluşlarını temsil edıvorlardı.
Orneğın. Avusturya'dan Philips Speech
Processıng ve Credıtanstalt-Bankverein;
Brezilya'dan Nestle. Lnılever. Sinergia:
Danımarka'dan Danimarka Dev let
Demıryolları. Danimarka Tunzm Bürosu.
Den Danske Bank: Finlandiya'dan Posta
İdaresı. Telecoın: Fransa'dan Peugeot-
Cıtroen. Renault. France Telecom;
Almanya'dan Deutsche Telecom,
Siemen». Daımler Benz Aerospace;
Italya'dan Teiecom İtalie: Kore'den
Hyundai: Hollanda'dan Heıneken.
Postbank... Çeşıtli ülkelerden. çeşitli
kuruluşlardan kalkıp Istanbul'a gelen.
üstelik de hatırı sayılır bır "kayıtparası"
ödeyerek gelen. ulaşım. konaklama. yeme
içme gıderlerı de kendıleri \e \eya
kuruluşlan tarafından karşılanan bu
ınsanlar. çocukluğumun. Sedad Hakkı
Eldem ımzasını taşıyan Şark (ya da
Taşlık) Kah\esi'nin yerinde yükselen The
Bosphorus Hotel'de üç gün boyunca
(9-11 Eylül 1996) bildirilerini sundular.
tartıştılar. görüş alışverişinde bulunduiar.
yeni dostluklar -belkı de ış ılişkilerı-
kurdular. Bin dolayında insanın
İstanbul'da birarava gelmesinı
sağlay an( lar) kimlerdi. bu sorunun
yanıtını aramadan önce, toplantı ile ilgıli
bütün belgelerde yer alan ESOMAR ne
anlama geliyor, öğrenmekte yarar var.
European Society for Opinion and
Marketing Research. Türkçe'ye
çevirirsek. Avrupa Kamuoyu ve Pazar
Araştırmalan Derneği. Eylül 1948"de.
Avrupa'nın "pazarlama dünvasTmn
önde gelen 29 ısmı Anisterdam'da bır
araya gelerek "pazar araştırmasrnı
Avrupa'da -ve çev resınde- daha ileri
boyutlara taşımak amacıyla uluslararası
bır meslek kuruluşu kurmanın zamanı
geldiğine karar vermişler. ESOMAR'ın
"eUincTyılını devirmeye hazırlandığı şu
yıllarda. 1995 Faaliyet Raporu'na göre.
1995 sonundaki üye sayısı 3.127'yi
bulmuş. Hemen eklemek gerekir ki. bu
3.127 rakamı "kâğıt üstünde" kalan üye
sayısı değil. üyeliklerinın en basit
geregıni yerine getiren. bir başkd
anlatımla. yıllık "ödenn""sini tıkır tıkır
ödeyen üye sayısı... Öte yandan
"uluslararası" tanımı da Avrupa ile sınırlı
kalmanıış; 1995 sonunda üyelerinin
neredeyse dörtte bırı Avrupa dişindan.Ne
yapar bu "dernek" \e bınlerce üvesi'.1
Öncelıkle vurgulannıası gereken.
"çıta'nın hep yukarılarda olduğu. Daha
kurulur kuruimaz. bir meslek kuruluşu
olmaııın sorumluluğu ile "pazar
araştırmalan" ile "sosyal araştırmalar'ın
"etik" kurallarını yazılı hale getırmesı.
Savaş sonraM dünvası "yeniden inşa" ile
uğraşırken, ~meslek"le ilgıli ahlakı
kurallann saptanması. böyle bır
"yargı"da bulunmavı haklı kılıvor.
Değişik konular tartışılıyor
Burada büy ük bir ay raç acnıak \ e
geçmişte öülhane Parkı'na "sandık"
koyup gelen geçene sözüm ona "oj"
kullandırarak ya da 900"lü hatlarda akla
gelen her soruyu sorup "kahlıyorum",
"kanlmıyorum" yanıtlarını toplayarak
'kamuoyu araşdrması" yaptığmı sanan ya
da "Onca para verdik, pazar araşdrması.
vapılabilirlik çalışması yaphrdık ama
fabrika hâlâ çalışmıyor" diycn işadamını.
yaptırdıklan araştırmalann (!)
bulgulannda ortaya çıkan "ak"la
"kara"yı sorgulamayarak kendini -ve
kendı kamuoyunu- kandırmayı yeğleyen
siyaset adamlannı \b. bu ayracın içine
yerleştırmek kaçınılmaz oluyor. Neyse.
işıe kısaca ESOMAR diye anılan bu
dernek. heryıl dünyanın değişik
kentlerınde. "kongre", "konferans",
"seminer" adı altında bir dızi toplantı
düzenlıyor. "değişen" dünyanın
gündemine giren ya da gırmesi beklenen
değişik konulan enine boyuna tartışıyor,
tartışmakla kalmıyor. yayına
dönüştürüyor... Bunlarla da yetınmiyor,
gene meslek kuruluşu olmanın
sorumluluğu içınde "veri toplama"dan
"veri saklama">a kadar uzanan bır
yelpaze içınde. "pazar araştırmasrnın
geleceğı ıcın yararlı gördüğü ulusal ve ya
uluslararası hukuk düzenlemelerine
katkıda buiunuyor: sakıncalı gördüklerını
de engellemeye çalışıyor. Türkiye \e
Istanbul bâğlantısını yapabilmek içın
biraz da ESOMAR"ın ilgi alanının. genel
olarak "araşnrma"nın. özel olarak da
"pazar arastırması" ile "kamuoyu
araştırmasrnın savaş sonrasında
Türkıye'dekı ~serüvenT
'ine çok kısa da
olsa göz atmak gerekir.
Böv le bir göz atmaya kalkınca da iki
i.sme değınmeden geçrnek olmaz.
Birincısi. "pazar araştırmasrnın
"duayen"ı !\ezih H. Seyzi; ötekı de
"kamuoyu araştırması"nı Türkiye'ye
sokan Nermin Abadan-l nat.
Önce Nezih H. Neyzi... "1948yılında..
pazar araşhrmalan çaiışmalanna Ne«
\örk'ta başladım", diye başlar
"Pazarlanıa \e Dağıtım Vraştırnıalan-
Türkiye'deki Lygulamalar" (PE\ A
Yayınlan. Istanbul. 1990) adlı kıtabının
ilk satırı ve sürer: "...Pan Amerikan
Havayollarfnda bir iş bulmuştum.
Gorvvim Türkiye'de uçak ile ihraç olacak
mal bulmak \e kargu işini geliştirmekti.
.\ew Vörk'ta geçirdiğim kısa bir staj
süresinden sunra A\ rupa'da pazar
araşdrnıalan vapnıak üzere yola
koyuldum." ^bla koyuluş o koyuluş olur
ve Neyzi'nin de meslekte ellinci yılını
kutlamasına az kalır. Türkiye'deki ilk
"pazar araştırma şirketTnın kurulması
ise ancak on üç yıl sonra eerçekleşir...
"1961 yılında da (PE\A) Piyasa Etiid ve
Araştırma adı altında Türkiye'deki ilk
pazar araştırma şirketini kurdum...
PE\;\, bir rür kimsenin ilgilenmediği işleri
yapıyordu, bunlar biraz da fazla savıda
kimsenin bilmediği konulardı...
Bu aralar ESOMAR A\ rupa Pazar
Araştırmacıları Biriiği'ne üye olmuştum.
Prof. Nermin Abadan Inat,Siyasal
Bilgiler Fakültesi'ndeki enstitüde sosyal
araştırmalan yürütüyordu.
Biz de bu çalışmalann Istanbul ve tzmir
ankederinin vönetimini üstleniyordtuV
Şimdi de Nermin Abadan-Unat: gerçi
kendi işlevinden söz etmez ama. belirttiği
bütün oluşumların öncüsü konumundadır:
Araştırmalar60larda başladı
"Kamuoyu kavranu bilimsel bir konu
olarak 1955"ten bu yana Ankara
İ ni\ersitesi'ne bağb Sivasal Bilgüer
Fakültesu daha sonralan ise aynı
üniversitenin Basın-Navın Vüksek
Okulunda okutulmağa başlandı. Bu arada
Siyasal Bilgiler Faküİtesi'nde bir ara
SİHAG adı altında bir kamuoyu
yoklamalan araştırma birimi kuruldu.
ancak bu birim bürokratik engeller nedeni
ile sürekli olarak fakültenin vapısında
yerini komyamadı " (bkz. "Tiirkiye'de
toplumsal değişme. piyasa araştırmalan ve
kamuoyu yoklamalan", Kamuov u
Araştırmalan Birinci Uluslararası
Sempozyumu. Ankara. l7-l9Ekim 1988
içınde. Ankara Cniversıtesı Basın-Yayın
Yüksekokulu Yayınlan. Ankara. 1990.)
Sözü gene Nezih Neyzi'ye bırakarak
noktayı koyalım:
"Kamuoyu araştırmalan daha
1%0'larda Prof. Nermin Abadan l nat
tarafından başlatılmıştır. Ankara
l niversitesi Basın-Yayın
V üksekükulu'nun kuruluşyıllannda Prof.
Abadan L nat politik araştırmalar yapmış
fakat bunlar çoğunlukla yabancı
kuruluşlar için hazırlanan çalışmalar
olmuştur. Sonuçlar genellikle dısanda
vavıntlanmıştır... Prof Mübeccel Kıray,
Ereğli araştınmasımn birincisini \ine 1960
döneminde >apmıştır. Bu bölük pörçük.
birbirinden bağımsız araştırmalar sayısız
sıkıyönetimler ve denetimler arasında
kapkaç bir şekilde vürütülmüşrür. İzin
alma zorluMan, anketöıierin polis
tarafından sorguya çekilmeleri \e diğer
güçlükler gerek ünivershelerde, gerekse
özel sektörde araştırmacıları sosyal \e
kamuoyu araştırmalanndan uzak
tutmuştur." (bkz. "Piyasa ve Kamuoyu
Araştırmalannın Gelişimi", Kamuoy u
Araştırmalan Birinci Uluslararası
Sempozyumu, Ankara. 17-19 Ekim 1988
içinde. Ankara Ünhersitesi Basın-Yayın
Yüksekokulu Yayınlan, Ankara. I99Ö).
Sürecek
ÖRÜŞ/ ERCAN KARAKAŞ*
Sosyalist Enternasyonal 2000'lere hazırlanıyor
"Basitçcsöyleyecekolursak. insanlarınpazarla-
ra değil. pozarlunn insanhmı hizmeı etmesi gerek-
tiğine inunıyoruz."
John Smith
Dünvadakıeneski uiuslararası siyasiörgütlerden
binsı olan Sosyalist Enternasyonarin 20. Kongre-
si 9-11 eylül tarihlerı arasında Nevv York'ta Birleş-
mis, Millctlerbinasındavapıldı.ToplantıdaCHP'yi
Deniz Baykal.Erdal İnönü ve Şule Bucaktemsil et-
ti. Liberallerin ve muhafazakârlann "Sol bitti,sos-
yal demokrasi işlevini tamamladı". "İdeolojiler öl-
dü" şeklındeki propaganda sürecinde toplanan Sos-
yalist Enternasyonal K.ongresi. iddia edıldiği gibi
solun bitmedigini; aksine, çağdaş dünyanın sorun-
larının kapsamlı ve somut tartışma alanlanndan bi-
risi olmay a dev am ettiğini gösterdı. Oldukça yoğun
olan gündemin ağırlıklı konulan. küreselleşme bağ-
lamında dünya ekonomisi ve ınsan haklan idi. Dün-
y a ekonomisi gündem maddesi. v aşanan bir gerçek-
İık olarak ortaya çıkan "küreseİleşmeninr sol açı-
sindan ne anlama geldiğinin tartışıldığı bir ortam
varattı.
Portekız Başbakanı ve Portekiz Sosyalist Partisi
lideri AntonioGuterres'ın hazırladığı "DünyaEko-
nomisi Deklarasyonu" taslağı üzerinden yürütülen
tartışmalarda öncelikle küreselleşmenin hangi açı-
lardan olumlıı görülmesi gerektiği ve hangi açılar-
dan eleştirilmesi gerektiği üzerine fikirler ileri sü-
rüldü. "DünyaEkonomisi"raporunda "Dünyaeko-
nonıisinin küreselleşmesi temelinde yeni bir çağ şe-
killenmektedir"denilerekyoksayılmayacakbirol-
gu olduğu belirtilen küreselleşmenin "ekonomik
verinıliliğin arttırılması. dünya ticaretine ve üreti-
mindeyeni bir iv me kazandırılması, tüketicOere da-
ha çok, daha kaliteli ürünlerin ve daha ucuza sağ-
lanması" gıbi oiurniu yönierı olduğu yer aldı.
Dünva Ekonomi Deklarasyonu'nda aynca geliş-
ıııiş ve gelişmekte olan birçok ülkede "eşitsizlik ve
fakirliğin" arttığı. dün> ada "yaklaşık olarak bir mil-
\ar insanın açlıksınınndavaşadığı" ve "zenginler-
le fakiıier arasındaki uçurumun. önceden tahnıin
edilemeyecek" seviyelere ulaştığı belirtilerek "ya
dayanışma. adalet, işbirliği gibi geleneksel değerie-
rimizi seferber ederek şu andaki ve yakın gelecekte-
ki sorunlarla mücadele edeceğiz ya da değerlerimi-
zi ve geleneklerimizi bir tarafa bırakarak küresel
kaynak kaynak dağıtimının piyasanın görünmez -
kimi zaman duygnsuz- eline bırakacağız" ıfadele-
rine yer venldi.
Küreselleşmenin anılan bu olumsuz yönlerine
karşı ne yapılması gerektiğine daır v ürütülen tartış-
malarsonucundaöncelikle~bırakınızyapsınlar,bı-
rakınız geçsinler" tipi ekonomiyi savunan ve dev-
letin her koşulda ekonomıy ı yönlendirme gücünün
en aza indirilmesi gerektiğini ileri süren ve böyle-
likle de ulusa! hükümetlerin demokratik uygula-
malarını ve olası açılımlannı zora sokan neo-libe-
ral yaklaşımların reddedılmesi gerektiği konusun-
dagörüşbirliğine varıldı. Deklarasyonda 'Neo-libe-
ralizmin önerdiğinin tam tersine vapılnıası gereke-
nin, politik anlamda yönetim yetkisini ellerinde tu-
tan yerel oluşumlann toplumsal refahın arttırılma-
sı. eşitsizliğin azaltılması adına ekonomiye daha
makro seviyelerde müdahale etmesidir" denilerek
bu müdahale olanağının olmadığı ortamlarda özel-
likle çokuluslu şirketlerin kimi zaman ulusal hü-
kümetlerin politik ey lem alanına girdiği. bunun ise
önüne geçilmesi gereken bir tehhke olduğu belir-
tildi. Bu anlamda sonuç olarak "sivasal demokra-
'sinin ekonomi vefinansoligarşisineegemenkılınma-
sı" gerektiği vurgulandı.
Böyle bir hedefe nasıl ulaşılabileceğine dair ya-
pılan pratik politika uygulamalan alanındaki tartış-
malarda varılan sonuç: "ekonomik gücün küresel-
leştiği ve ulusal hükümetlerin kontrol edilebileceği
biiyüklükten çıktığı bu ortamda aktif ve sonuç al-
maya yönelik çalışmalann ancak politik gücün de
giderek küreselleşmesi -belki bir tür dünyalılık bi-
lincinin geliştirilmesi- yoluyla olabileccği" şeklin-
deydi. "Neni kolektif sorumiuluk sistemi" olarak
adlandınlan bu politik küreselleşmenin sağlanabıl-
mesi için var olan uluslararası kuruluşlann yeniden
yapılandınlmalannın. çalışma alanlannın veniden
tanımlanmasının ve yetkililerinin arttınlmasının
şart olduğu belırtıldi. Bu bağlamda Bırleşmış Mıl-
ietler yapısı içinde bır "Ekonomik Güvenlik Kon-
seyi" kurulması önerildi. .
Deklarasyonda bu hususa ilişkin
olarak
"Lluslararası finansal organizasyonlar, 50 yıl ön-
ce bugünkünden çok farklı bir ortamda kuruldu. Bu
kurumlar kalkınmakta olan ülkelerin bugün yüz
v ü/e bulunduğu somnlan çözebilecek olanaklarla
donatılmış değil ve dolay ısıyla başlangıçta belirtilen
amaçlanna hizınet edemiyorlar. Bu sorun özellikle
Bretton \\oods (I.MF. Dünya Bankası. GATT) ku-
rumlarının fonksiyonlarının kapsamlı bir şekilde
yeniden gözden geçirilmesiyle çözülebilir" ifadele-
ri yer aldı. Çözümün şu noktalan kapsaması gerek-
tiği vurgulandı.
"\erel ekonomilerin ihtivaçlarına daha fazla ce-
vap verebilecek bölgesel finansal kurumhırın destek-
lenmesi,
Uluslararası finansal kurumlar arasındaki koor-
dinasyonun arttınlması \e böy lelikle de uluslarara-
sı topluluğun Birieşmiş Milletler içindeki politika
üretme çahalarının düzenlenmesi.
l luslararası ekonomik potansiyele sahip yeni
araçlann rbölgesel' veya "küreserborçlanma kâ-
ğıtlarının) yaratılması ve politik olarak tanınılanmış
uluslararası hedefler için finansal kaynakyaratılma-
sı."
Sosyalist Enternasyonarin 20. Kongresi'nde 34
sosyal demokrat-demokratik sosyalist parti üyeli-
ğe kabul edildi. Böylece üye sayısı 143'e çıktı. Bu
durum. sosyal demokrasinin yalnız Av rupa'nın ge-
lişmişülkelerinde değil. dünyanın her yerinde umut
olduğunu gösteriyor. Kongrede Sosyalist Enternas-
yonarin gelecekte daha hızlı ve verimli çalışması
için neler yapılması gerektiğini araştırmak üzere Fe-
lipeGonzales başkanlığında bir komite oluşturuldu.
Komite önerilerini gelecek kongreye sunacak.
Sosyalist Enternasyonal, 90'ların ikinci yarısın-
daki hedeflerini şöyle belirledı: "Demokrasinin
konsolidasv onu, istihdamın vedaha iy i y aşam koşııl-
lannın geliştirilmesi. ulusal politikalann koordinas-
yonu, serbest ve adil ticaretin güçlendirilmesi. para-
sal desteğin güçlendirilmesi, Bretton VVbods kurum-
larının (IMF, Dünya Bankası. GATT) çalışnıalan-
nın gözden geçirilmesi, bölgesel ve küresel işbirliği-
nin geliştirilmesi. toplumsal haklann güçlendirilme-
si. eşitliğin sağlanması ve kadın haklannın güçlen-
dirilmesi, sürdürülebilir kalkınmanuı ve çevrenin
korunması."
Sosyalist Enternasyonal"in bu hedefleri artık çe-
şitli ülkelerin sol partilerinin aralanndaki işbirliği-
ni ve dayanışmayı arttırarak ortak politikalar ve
projeler üretmelerinin zorunluluğuna da işaret edi-
yor. Gerçekten; çev reden kalkınmaya. güvenlikten
banşın sağlanmasına kadar birçok sorun artık ulus-
lararası niteliktedir. O nedenle çözüm solun birlik-
te hareket etmesinden geçmektedir. Sosyalist En-
ternasyonal Kongresi. bu gerçeklerin altını bir kez
daha çizmiştir. Sonuç olarak Sosyalist Enternasyo-
nal'in 20. Kongresi'nde yapılan tartışmalar, alınan
kararlar. solun yaşamakta olduğumuz dünyanın so-
runlarına alternatif üretme yeteneğine sahip oldu-
cunu göstermiştir. .
T* )CHP Istanbul Milletvekili
SODEl'(SosyalDemokrasi Vakfı) Baskanı
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
12MartBaiyozuYargıya!
Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kuaılu'nca kıyıma uğra-
yan yargıçlarla savcıların dava açacak yerleri yok; ba-
kanlıktaki idari memurlar. Danıştay'agidebihyorlarda,
yargıçlarla savcılar giderniyorlar. Atamalar da, eskile-
rin deyimıyle "Karakuşi" bıçımde yapılabılıyor. Nasıl
mı? Şöyle:
Kuşkusuzbirkişinin, başsavcıfığı yaşam boyu olma-
yabilir; örneğin Gaziantep'te başsavcı olan bır kişi An-
kara'ya düz savcı olarak gelebilir; bu görevden alma
değildir uğraş kuralları açısından. Ama doğaldır ki, Ga-
ziantep'e atanan kişi nitelik olarak, oradan alınan kişi-
den daha iyi olması gerekir. hizmet açısından. Bunun
gözetilmesi gereklidir. Son karamamede ise, bunlar
hiç gözetilmemiştir denilebilir. Tartışmalar da buradan
çıkıyor.
Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu 1300 kişilik bir ka-
rarnameyi 9-13 eylül günlerı arasında, üç gün içinde
görüşüp bağladı. Bu yetmezdi. Sadece 1. bölgede -1.
bölge, büyük illeri kapsar- çalışanlann durumu, Ku-
rul'un en az bir hafta çalışmasını gerektirir boyuttadır.
Tek tek incelenmesi gerekir. Dıyefim, ">l"Erzurum'dan
istanbul'a, Şışlı ılçesine başsavcı olarak geliyor. Bunun
göreve geldiğinden başlayarak, hakkındaki denetçi
(miifettiş) raporlarının incelenmesı gerekir. Bu süre içın-
de, bu iş yapılamaz. Anlaşıldığına göre, atamalarla il-
gili incelemeler yüzeysel yapılmış, dennliğine ınilme-
miştir. Zaten yarım gün çalışan Yüksek Kurul üyeleri-
nin tüm savcıları, yargıçları tanımalan olanaksızdır.
Bu sürülen, kıyılan yargıçlar. savcılar ne yapabilır?
Genellikle, on gün içinde kararnamenin iptali için Yük-
sek Kurul'a bir dilekçe verırler, "yeniden inceleme di-,
lekçesi" denir buna. Az da olsa, bu yola giden oluyor,
ama yaygın değil. Verilen karar degişmemişse, ilgilisi-
ne bildiriliyor. Savcı ya dayargıcın burada "itiraz" de-
nilen birolanağı daha var: itiraz da Yüksek Kurul'a ge-
lir, ancak Kurul bu kez, "itirazı inceleme Kurulu" ola-
rak toplanır, bu toplantıya yedekler de katılır. 7 kişilik
Yüksek Kurul, bununla 12 kışiye çıkmış olur. Daha ön-
ce, oyçokluğu ile alınmış kararlar varsa 4'e 3; 3'e 2 gı-
bi; katılan yedek üyelerle azınlık oyuna eklenerek, oy
sonucu tersine çevrilebilir. Çok az da olsa, bunun ör-
nekleri geçmişte vardır, "itiraz yöntemi (prosedürü)"
denir buna.
Keşmekeşe dönen Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kuru-
lu'nun bir düzene sokulabılmesı, hukukçulara göre,
ana yapının değişmesine bağlı. O da anayasal degı-
şiklik gerektiriyor...
1961 Anayasası'yla şöyle bır düzen getirilmişti: Yar-
gıçlar için "tam bağımsızlık" denilen Tabii (doğal) yar-
gıçlık düzeni... Coğrafi gavenceyı de ıçeren birdüzen-
di bu. 1961 Anayasası'ndan, 12 Mart 1971'e değin
geçensürede, "Yüksek YargıçlarKurulu"varö\,yalruz-
ca yargıçların işlerine, sorunlarına bakardı. Savcıların
ışine bakan ise, "Savcılar Yüksek Kurulu "idi, bu, Ada-
let Bakanlığı içindeydi.
1961-1971 döneminde, Yargıçlar Yüksek Kurulu'nun
başkanı Adalet Bakanı'ydı, ama oy hakkı yoktu. Zaten
çoğunlukla Kurul'a katılmazdı. Yargıçlar ıçın "coğrafi
güvence" tanınmıştı. Yani, bır yargıç, bir yere atandığı
zaman, kendı isteği olmadan yerinden alınamazdı.
1960 öncesindeki yargıç kıyımlanna bır tepkiydi bu. An-
cak, bunun sonucu bir yerde çok uzun süre kalan yar-
gıçlar oluyordu. Bunun da sakıncaları yok değildi, az
da olsa. Ancak, hukukçuların deyimıyle "ideal" bır sıs-
temdi. Aksayan yanlarını düzeltme olanağı vardı.
12 Mart "balyoz harekâtı" yargıyı da tırpanladı. Dar-
beciler, hep "idareye el koyuyorlardı", ama aslında yar-
gıya el konuldu. Gerek 12 Mart'ta gerek 12 Eylül'de ilk
yaptıklan iş, yargıçlarla ilgıli 27 Mayıs Anayasası'nın ge-
tirdiklerıni değiştirmek oldu. Ne mı yaptılar? Adalet Ba-
kanı'na oy hakkı verdiler. "Teftiş Kurulu" ile "y'argıçlık
teftiş sistemi"n\ koydular. Şöyle diyorlardı:
- Yargıçlan bu denli boş bırakmayalım. denetleme
sıstemine bağlayalım, yargıçları bu denli keyfi bırak-
maya gelmez!
Hani bir laf var: "Kızı kendi haline bırakırsan, ya da-
vulcuya varır, ya zurnacıya!"Onun gibi, geri adımlar
atılmaya 12 Mart'larda başlandı. Yargıçların "coğrafi
güvenceleri" kaldırıldı. Yargıçlar için belli süreler kon-
du. Savcıların durumu daha da perişandı o zaman.
Savcılar Yüksek Kurulu'nun durumu daha da ilginçti.
iyice tu kakaydı!
1961 Anayasası'nda savcıların durumu nasıl mıydı?
O zaman Savcılar Yüksek Kurulu vardı. Yüksek Kurul,
Adalet Bakanı, Müsteşar, Ceza işleri Genel Müdürü,
Personel Genel Müdürü. Yargıtay'dan da ikı üyeden
oluşuyordu. Ama, bakanlık ağırlıklı bır kuruldu bu.
Mehmet Feyyat'ların, Şiar Yalçın'ların çektikleri çile-
ler, verdıklerı savaşımlar, tümü Savcılar Yüksek Kuru-
lu ile ilgiliydı. Savcılar çile çekerlerken, 1971'e doğru
yargıçlar rahattı. 12 Mart'tan sonra, çilede eşit oldular.
Yargıçlara denetleme (teftiş) yöntemının getirilmesi son
derecede tehlikeliydi. Bir yerde, "teftiş sistemi" ile ın-
sanları karalamak, sıkıntıya sokmak da olanaklıydı. On-
ların adı, denetleme sisteminde "yargıç müfettiş"\\.
Şimdiki gibı "Adalet müfettışı" değildi. Yani, 1971-
1980 arasında önemli bir gerileme oldu; 1961 Anaya-
sası'nın getirdıği düzenden sapmalar büyüktü.
1961-1971 arasında, yargıçların o "tam bağımsızlı-
ğı" savcıları da şöylesine koruyan bir düzen ıçıne al-
maktaydı. Savcı, bazı partizan baskılar altında kaldığı,
sıkıştığı zaman "Ben davamı açtım, iş bağımsız yar-
gıçtadır" deyıp çıkıyordu işın ıçinden. Çünkü, yargıcın
odasına kımse gelemiyor, kimse baskı yapamıyordu.
Bu, bir anlamda savcıyı da koruyan bir yöntem oluyor-
du. Bu kalkınca. savcılar çok güç durumda kaldılar. Da-
ha kötüsünü görmek için, 12 Mart'ın beteri 12 Eylül'ün
gelmesı gerekti...
B L L M A C A SEDAT YAŞAYA.V
SOLDAN SAĞA:
1/ Izmır ılınde tu-
ristik bir vöre. 2/ '
Pıyes... Faiz. 3/ 2
Kötü. çı kın... Bi-
nıcilıkteatınbaya- 3
ğı yürüyüşüne ve- .
rilenad. 4/Üzerine
ses ya da görüntü 5
kaydedılen man-
yetik şerit. 5/ Buğ-
day tanesınin ol- 7
gunlaşmış içi...
Çekişme. kav ga. 6/ 8
Japon lirik dramı... -g
Meslek... "Sendin
o câmı — gibi hakkıyla nûş
eden" (Yahya Kemal). 7/Bir
nota... Yükselme. yücel-
me. 8/ Genellikle çay ve
kokteyller için hazırlanan. 3
peynır. sucuk. salam gibı 4
şeylerle süslenen çok kü- c
çük ekmek... Köpek. 9/ ^
Ozenli. düzgün... Tombul °
fındık grubundan bir fın-
dık çeşidi.
MKARIDAN .AŞAĞ1YA:
1/ Kanav ıçe y a da tel leri sa-
yılabılecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel
bır işleme... ""Geçme namert köprüsiinden aparsın su
senı" (Dıyarbakırlı Saıt Paşa). 2/ Herhangı bir topluluğu
oluşturan bireylerden her bin... Kadın gıysilerinin etek ucu.
kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs. 3/
Bitlis'in bir ilçesı... Temel. esas. 4/ Ses... Kars'ın doğusun-
daki ünlü eskiçag kentı... Bır gıda maddesi. 5/ Iskambilde
bır kâğıt... Tellı bir bürümcük cınsı. 6^Antalya'nın dört km
doğusunda, şelaleler yaparak Akdeniz'e dökülen akarsu...
İstanbul'da yayımlanmış hat'talık bırmızahdergisı. 7/Müs-
tahsil. 8/Kabul etmeyerek geri çev ırme... NecatiCumalı'nın,
bıradı da '"Tütün Zamanı" olanromanı.9/Amerıka'nınek-
vator bölgesinde yaşayan bır su kaplumbağası.