29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'SAYFA CUMHURİYET 22EKİM1996SALI 12 DIZIYAZI İstanbuTdanbin kişi geçti, sessizce... raştırmanın raştırılması Tunç Tayanç • Bu bin kişi sporcu. hele hele futbolcu hiç değillerdi ki. yazılı ve sözliı gözlü basında yer alsınlar, yaşamlan en özel ayrıntısına kadar didiklensin... Bu bin kişi şarkıcı fılan da değillerdi ki. hayranları havaalanlannı doldursun, ayılıp bayılsın... Bu bin kişi bunların hiçbiri değildi. ama bir bakıma da bunların "hepsi"ydi. İşleri "araştırma" idi. Kendilerine de "'araştırmacı" deniliyordu. Bir futbol kulübünün ya da bır şarkıcının. sözgelimi, "imajının nasıl olmasf'ndan televizyon dizisinin ya da bir siyaset adamının siyasal partinin. sözgelimi. neden sevildiğine, yeni bir yatınm ya da yeni bir ürün söz konusu olduğunda. "hedef kitle"sinin, "pazar"ının ne olacağına kadar akla gelebilecek bütün aianlarda. "karar-alma"" durumunda olanlann önüne raporlan, çizelgeleri. grafikleri koyan ve söz konusu kişilerin karar almalannı etkileyen insanlardı bunlar. S . - ^ - y e önemi var bin I j l / kişinin. / m / 'stanbul'dan her / % / «iin on binler / ^ / geçerken...' Juyuyorum. Gerçekten de. "ne önemi var )MI bin kişinin?" 3 u hın kişi >porcu. hele hele futbolcu hıç Jeğıilerdı kı. yazılı ve sözlü gözlü •>asında ver alsınlar. yaşamlan en özel rynntısina kadar dıdiklensin... îıı bin kişi şarkıcı rilan da değillerdi ki, laynınlan ha\aalanlannı doldursun. ı\ ılıp bayılsın... Bu bin kişi "beyaz ram'da her gece gördüğumüz "dizi" • ıldızlanndan da değiidi ki. bakanlar aratından onurlancırılsınlar... Bu bin vîşı. "politikacı" da değildi ki. "komplo eorileri" üretılsın. "neden geldi". "neler ujnuştu". "ne söyleyecek" gıbi sorular ırdı ardına dizılsın. Bu bin kişi Fürkıye ye vatırım yapmaya geldiğıni öyleyen ınsanlarda değildi kı. sonu "V" e "D" harfleriy le bıten sı\ il toplum .uruluşlarının bir böliimü seferber olsun. oplantılar düzenlesin. Türkiye'nin .unduğu olanakları bir bir sergilesin... .'zatmanın gereği vok: bu bin kişi lunların bıçbıri değildi. ama bir bakıma la bunların "hepsi"vdı İşleri •araştırma" ıdı (aman yanlış inlaşılmasın. emir kıpı değil!): lendilerıne de "araştırmacr deniliyordu. ESOMAR'ın 50'nci yılı Bir fııtbol kulübünün va da bir şarkıcının. »zgelımi. "imajının nasıl olması"ndan fclevizyon dızisınin ya da bir siyaset aiamının siyasal partinin. sözgelimi, reden se\ildığine. yeni biı yatınm ya da yeni bır ürün söz konusu olduğunda. tıedef kitle"sının. "pazar"ının ne olacağına kadar akla gelebılecek bütün alanlarda. "karar-alma'" durumunda olanlann önüııe raporlan. çizelgeleri. grafikleri koyan \e söz konusu kişilerin karar almalannı etkıleyen insanlardı bunlar. "Kı>nıet-i harbiveleri" de bu etkilerinden kav naklanıvordu. Lstelık dünyanın dört bır yanından gelmişlerdı l>tanbul'a... A\rupa'yı bir yana bırakalım. Arjantin. Brezilya. Şili. El Salvador. Peru. A\ustralya. Yeni Zelanda. Hong Kong. Hindıstan. Malezya. Tayland. Japonya. Kore, Sıngap'ur. Çin. Nııerya \b ülke adları yer alıyordu. kınnrzı. veşil. ma\ ı. san bantlarında "delege". "konuşmacı", "konsey üyesi" vb yazan yaka kartlannda. Bu çeşitlılik yetmezmiş gibı. yalnız ülkelerının degil. veryüzünün de önde gelen kuruluşlarını temsil edıvorlardı. Orneğın. Avusturya'dan Philips Speech Processıng ve Credıtanstalt-Bankverein; Brezilya'dan Nestle. Lnılever. Sinergia: Danımarka'dan Danimarka Dev let Demıryolları. Danimarka Tunzm Bürosu. Den Danske Bank: Finlandiya'dan Posta İdaresı. Telecoın: Fransa'dan Peugeot- Cıtroen. Renault. France Telecom; Almanya'dan Deutsche Telecom, Siemen». Daımler Benz Aerospace; Italya'dan Teiecom İtalie: Kore'den Hyundai: Hollanda'dan Heıneken. Postbank... Çeşıtli ülkelerden. çeşitli kuruluşlardan kalkıp Istanbul'a gelen. üstelik de hatırı sayılır bır "kayıtparası" ödeyerek gelen. ulaşım. konaklama. yeme içme gıderlerı de kendıleri \e \eya kuruluşlan tarafından karşılanan bu ınsanlar. çocukluğumun. Sedad Hakkı Eldem ımzasını taşıyan Şark (ya da Taşlık) Kah\esi'nin yerinde yükselen The Bosphorus Hotel'de üç gün boyunca (9-11 Eylül 1996) bildirilerini sundular. tartıştılar. görüş alışverişinde bulunduiar. yeni dostluklar -belkı de ış ılişkilerı- kurdular. Bin dolayında insanın İstanbul'da birarava gelmesinı sağlay an( lar) kimlerdi. bu sorunun yanıtını aramadan önce, toplantı ile ilgıli bütün belgelerde yer alan ESOMAR ne anlama geliyor, öğrenmekte yarar var. European Society for Opinion and Marketing Research. Türkçe'ye çevirirsek. Avrupa Kamuoyu ve Pazar Araştırmalan Derneği. Eylül 1948"de. Avrupa'nın "pazarlama dünvasTmn önde gelen 29 ısmı Anisterdam'da bır araya gelerek "pazar araştırmasrnı Avrupa'da -ve çev resınde- daha ileri boyutlara taşımak amacıyla uluslararası bır meslek kuruluşu kurmanın zamanı geldiğine karar vermişler. ESOMAR'ın "eUincTyılını devirmeye hazırlandığı şu yıllarda. 1995 Faaliyet Raporu'na göre. 1995 sonundaki üye sayısı 3.127'yi bulmuş. Hemen eklemek gerekir ki. bu 3.127 rakamı "kâğıt üstünde" kalan üye sayısı değil. üyeliklerinın en basit geregıni yerine getiren. bir başkd anlatımla. yıllık "ödenn""sini tıkır tıkır ödeyen üye sayısı... Öte yandan "uluslararası" tanımı da Avrupa ile sınırlı kalmanıış; 1995 sonunda üyelerinin neredeyse dörtte bırı Avrupa dişindan.Ne yapar bu "dernek" \e bınlerce üvesi'.1 Öncelıkle vurgulannıası gereken. "çıta'nın hep yukarılarda olduğu. Daha kurulur kuruimaz. bir meslek kuruluşu olmaııın sorumluluğu ile "pazar araştırmalan" ile "sosyal araştırmalar'ın "etik" kurallarını yazılı hale getırmesı. Savaş sonraM dünvası "yeniden inşa" ile uğraşırken, ~meslek"le ilgıli ahlakı kurallann saptanması. böyle bır "yargı"da bulunmavı haklı kılıvor. Değişik konular tartışılıyor Burada büy ük bir ay raç acnıak \ e geçmişte öülhane Parkı'na "sandık" koyup gelen geçene sözüm ona "oj" kullandırarak ya da 900"lü hatlarda akla gelen her soruyu sorup "kahlıyorum", "kanlmıyorum" yanıtlarını toplayarak 'kamuoyu araşdrması" yaptığmı sanan ya da "Onca para verdik, pazar araşdrması. vapılabilirlik çalışması yaphrdık ama fabrika hâlâ çalışmıyor" diycn işadamını. yaptırdıklan araştırmalann (!) bulgulannda ortaya çıkan "ak"la "kara"yı sorgulamayarak kendini -ve kendı kamuoyunu- kandırmayı yeğleyen siyaset adamlannı \b. bu ayracın içine yerleştırmek kaçınılmaz oluyor. Neyse. işıe kısaca ESOMAR diye anılan bu dernek. heryıl dünyanın değişik kentlerınde. "kongre", "konferans", "seminer" adı altında bir dızi toplantı düzenlıyor. "değişen" dünyanın gündemine giren ya da gırmesi beklenen değişik konulan enine boyuna tartışıyor, tartışmakla kalmıyor. yayına dönüştürüyor... Bunlarla da yetınmiyor, gene meslek kuruluşu olmanın sorumluluğu içınde "veri toplama"dan "veri saklama">a kadar uzanan bır yelpaze içınde. "pazar araştırmasrnın geleceğı ıcın yararlı gördüğü ulusal ve ya uluslararası hukuk düzenlemelerine katkıda buiunuyor: sakıncalı gördüklerını de engellemeye çalışıyor. Türkiye \e Istanbul bâğlantısını yapabilmek içın biraz da ESOMAR"ın ilgi alanının. genel olarak "araşnrma"nın. özel olarak da "pazar arastırması" ile "kamuoyu araştırmasrnın savaş sonrasında Türkıye'dekı ~serüvenT 'ine çok kısa da olsa göz atmak gerekir. Böv le bir göz atmaya kalkınca da iki i.sme değınmeden geçrnek olmaz. Birincısi. "pazar araştırmasrnın "duayen"ı !\ezih H. Seyzi; ötekı de "kamuoyu araştırması"nı Türkiye'ye sokan Nermin Abadan-l nat. Önce Nezih H. Neyzi... "1948yılında.. pazar araşhrmalan çaiışmalanna Ne« \örk'ta başladım", diye başlar "Pazarlanıa \e Dağıtım Vraştırnıalan- Türkiye'deki Lygulamalar" (PE\ A Yayınlan. Istanbul. 1990) adlı kıtabının ilk satırı ve sürer: "...Pan Amerikan Havayollarfnda bir iş bulmuştum. Gorvvim Türkiye'de uçak ile ihraç olacak mal bulmak \e kargu işini geliştirmekti. .\ew Vörk'ta geçirdiğim kısa bir staj süresinden sunra A\ rupa'da pazar araşdrnıalan vapnıak üzere yola koyuldum." ^bla koyuluş o koyuluş olur ve Neyzi'nin de meslekte ellinci yılını kutlamasına az kalır. Türkiye'deki ilk "pazar araştırma şirketTnın kurulması ise ancak on üç yıl sonra eerçekleşir... "1961 yılında da (PE\A) Piyasa Etiid ve Araştırma adı altında Türkiye'deki ilk pazar araştırma şirketini kurdum... PE\;\, bir rür kimsenin ilgilenmediği işleri yapıyordu, bunlar biraz da fazla savıda kimsenin bilmediği konulardı... Bu aralar ESOMAR A\ rupa Pazar Araştırmacıları Biriiği'ne üye olmuştum. Prof. Nermin Abadan Inat,Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki enstitüde sosyal araştırmalan yürütüyordu. Biz de bu çalışmalann Istanbul ve tzmir ankederinin vönetimini üstleniyordtuV Şimdi de Nermin Abadan-Unat: gerçi kendi işlevinden söz etmez ama. belirttiği bütün oluşumların öncüsü konumundadır: Araştırmalar60larda başladı "Kamuoyu kavranu bilimsel bir konu olarak 1955"ten bu yana Ankara İ ni\ersitesi'ne bağb Sivasal Bilgüer Fakültesu daha sonralan ise aynı üniversitenin Basın-Navın Vüksek Okulunda okutulmağa başlandı. Bu arada Siyasal Bilgiler Faküİtesi'nde bir ara SİHAG adı altında bir kamuoyu yoklamalan araştırma birimi kuruldu. ancak bu birim bürokratik engeller nedeni ile sürekli olarak fakültenin vapısında yerini komyamadı " (bkz. "Tiirkiye'de toplumsal değişme. piyasa araştırmalan ve kamuoyu yoklamalan", Kamuov u Araştırmalan Birinci Uluslararası Sempozyumu. Ankara. l7-l9Ekim 1988 içınde. Ankara Cniversıtesı Basın-Yayın Yüksekokulu Yayınlan. Ankara. 1990.) Sözü gene Nezih Neyzi'ye bırakarak noktayı koyalım: "Kamuoyu araştırmalan daha 1%0'larda Prof. Nermin Abadan l nat tarafından başlatılmıştır. Ankara l niversitesi Basın-Yayın V üksekükulu'nun kuruluşyıllannda Prof. Abadan L nat politik araştırmalar yapmış fakat bunlar çoğunlukla yabancı kuruluşlar için hazırlanan çalışmalar olmuştur. Sonuçlar genellikle dısanda vavıntlanmıştır... Prof Mübeccel Kıray, Ereğli araştınmasımn birincisini \ine 1960 döneminde >apmıştır. Bu bölük pörçük. birbirinden bağımsız araştırmalar sayısız sıkıyönetimler ve denetimler arasında kapkaç bir şekilde vürütülmüşrür. İzin alma zorluMan, anketöıierin polis tarafından sorguya çekilmeleri \e diğer güçlükler gerek ünivershelerde, gerekse özel sektörde araştırmacıları sosyal \e kamuoyu araştırmalanndan uzak tutmuştur." (bkz. "Piyasa ve Kamuoyu Araştırmalannın Gelişimi", Kamuoy u Araştırmalan Birinci Uluslararası Sempozyumu, Ankara. 17-19 Ekim 1988 içinde. Ankara Ünhersitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Yayınlan, Ankara. I99Ö). Sürecek ÖRÜŞ/ ERCAN KARAKAŞ* Sosyalist Enternasyonal 2000'lere hazırlanıyor "Basitçcsöyleyecekolursak. insanlarınpazarla- ra değil. pozarlunn insanhmı hizmeı etmesi gerek- tiğine inunıyoruz." John Smith Dünvadakıeneski uiuslararası siyasiörgütlerden binsı olan Sosyalist Enternasyonarin 20. Kongre- si 9-11 eylül tarihlerı arasında Nevv York'ta Birleş- mis, Millctlerbinasındavapıldı.ToplantıdaCHP'yi Deniz Baykal.Erdal İnönü ve Şule Bucaktemsil et- ti. Liberallerin ve muhafazakârlann "Sol bitti,sos- yal demokrasi işlevini tamamladı". "İdeolojiler öl- dü" şeklındeki propaganda sürecinde toplanan Sos- yalist Enternasyonal K.ongresi. iddia edıldiği gibi solun bitmedigini; aksine, çağdaş dünyanın sorun- larının kapsamlı ve somut tartışma alanlanndan bi- risi olmay a dev am ettiğini gösterdı. Oldukça yoğun olan gündemin ağırlıklı konulan. küreselleşme bağ- lamında dünya ekonomisi ve ınsan haklan idi. Dün- y a ekonomisi gündem maddesi. v aşanan bir gerçek- İık olarak ortaya çıkan "küreseİleşmeninr sol açı- sindan ne anlama geldiğinin tartışıldığı bir ortam varattı. Portekız Başbakanı ve Portekiz Sosyalist Partisi lideri AntonioGuterres'ın hazırladığı "DünyaEko- nomisi Deklarasyonu" taslağı üzerinden yürütülen tartışmalarda öncelikle küreselleşmenin hangi açı- lardan olumlıı görülmesi gerektiği ve hangi açılar- dan eleştirilmesi gerektiği üzerine fikirler ileri sü- rüldü. "DünyaEkonomisi"raporunda "Dünyaeko- nonıisinin küreselleşmesi temelinde yeni bir çağ şe- killenmektedir"denilerekyoksayılmayacakbirol- gu olduğu belirtilen küreselleşmenin "ekonomik verinıliliğin arttırılması. dünya ticaretine ve üreti- mindeyeni bir iv me kazandırılması, tüketicOere da- ha çok, daha kaliteli ürünlerin ve daha ucuza sağ- lanması" gıbi oiurniu yönierı olduğu yer aldı. Dünva Ekonomi Deklarasyonu'nda aynca geliş- ıııiş ve gelişmekte olan birçok ülkede "eşitsizlik ve fakirliğin" arttığı. dün> ada "yaklaşık olarak bir mil- \ar insanın açlıksınınndavaşadığı" ve "zenginler- le fakiıier arasındaki uçurumun. önceden tahnıin edilemeyecek" seviyelere ulaştığı belirtilerek "ya dayanışma. adalet, işbirliği gibi geleneksel değerie- rimizi seferber ederek şu andaki ve yakın gelecekte- ki sorunlarla mücadele edeceğiz ya da değerlerimi- zi ve geleneklerimizi bir tarafa bırakarak küresel kaynak kaynak dağıtimının piyasanın görünmez - kimi zaman duygnsuz- eline bırakacağız" ıfadele- rine yer venldi. Küreselleşmenin anılan bu olumsuz yönlerine karşı ne yapılması gerektiğine daır v ürütülen tartış- malarsonucundaöncelikle~bırakınızyapsınlar,bı- rakınız geçsinler" tipi ekonomiyi savunan ve dev- letin her koşulda ekonomıy ı yönlendirme gücünün en aza indirilmesi gerektiğini ileri süren ve böyle- likle de ulusa! hükümetlerin demokratik uygula- malarını ve olası açılımlannı zora sokan neo-libe- ral yaklaşımların reddedılmesi gerektiği konusun- dagörüşbirliğine varıldı. Deklarasyonda 'Neo-libe- ralizmin önerdiğinin tam tersine vapılnıası gereke- nin, politik anlamda yönetim yetkisini ellerinde tu- tan yerel oluşumlann toplumsal refahın arttırılma- sı. eşitsizliğin azaltılması adına ekonomiye daha makro seviyelerde müdahale etmesidir" denilerek bu müdahale olanağının olmadığı ortamlarda özel- likle çokuluslu şirketlerin kimi zaman ulusal hü- kümetlerin politik ey lem alanına girdiği. bunun ise önüne geçilmesi gereken bir tehhke olduğu belir- tildi. Bu anlamda sonuç olarak "sivasal demokra- 'sinin ekonomi vefinansoligarşisineegemenkılınma- sı" gerektiği vurgulandı. Böyle bir hedefe nasıl ulaşılabileceğine dair ya- pılan pratik politika uygulamalan alanındaki tartış- malarda varılan sonuç: "ekonomik gücün küresel- leştiği ve ulusal hükümetlerin kontrol edilebileceği biiyüklükten çıktığı bu ortamda aktif ve sonuç al- maya yönelik çalışmalann ancak politik gücün de giderek küreselleşmesi -belki bir tür dünyalılık bi- lincinin geliştirilmesi- yoluyla olabileccği" şeklin- deydi. "Neni kolektif sorumiuluk sistemi" olarak adlandınlan bu politik küreselleşmenin sağlanabıl- mesi için var olan uluslararası kuruluşlann yeniden yapılandınlmalannın. çalışma alanlannın veniden tanımlanmasının ve yetkililerinin arttınlmasının şart olduğu belırtıldi. Bu bağlamda Bırleşmış Mıl- ietler yapısı içinde bır "Ekonomik Güvenlik Kon- seyi" kurulması önerildi. . Deklarasyonda bu hususa ilişkin olarak "Lluslararası finansal organizasyonlar, 50 yıl ön- ce bugünkünden çok farklı bir ortamda kuruldu. Bu kurumlar kalkınmakta olan ülkelerin bugün yüz v ü/e bulunduğu somnlan çözebilecek olanaklarla donatılmış değil ve dolay ısıyla başlangıçta belirtilen amaçlanna hizınet edemiyorlar. Bu sorun özellikle Bretton \\oods (I.MF. Dünya Bankası. GATT) ku- rumlarının fonksiyonlarının kapsamlı bir şekilde yeniden gözden geçirilmesiyle çözülebilir" ifadele- ri yer aldı. Çözümün şu noktalan kapsaması gerek- tiği vurgulandı. "\erel ekonomilerin ihtivaçlarına daha fazla ce- vap verebilecek bölgesel finansal kurumhırın destek- lenmesi, Uluslararası finansal kurumlar arasındaki koor- dinasyonun arttınlması \e böy lelikle de uluslarara- sı topluluğun Birieşmiş Milletler içindeki politika üretme çahalarının düzenlenmesi. l luslararası ekonomik potansiyele sahip yeni araçlann rbölgesel' veya "küreserborçlanma kâ- ğıtlarının) yaratılması ve politik olarak tanınılanmış uluslararası hedefler için finansal kaynakyaratılma- sı." Sosyalist Enternasyonarin 20. Kongresi'nde 34 sosyal demokrat-demokratik sosyalist parti üyeli- ğe kabul edildi. Böylece üye sayısı 143'e çıktı. Bu durum. sosyal demokrasinin yalnız Av rupa'nın ge- lişmişülkelerinde değil. dünyanın her yerinde umut olduğunu gösteriyor. Kongrede Sosyalist Enternas- yonarin gelecekte daha hızlı ve verimli çalışması için neler yapılması gerektiğini araştırmak üzere Fe- lipeGonzales başkanlığında bir komite oluşturuldu. Komite önerilerini gelecek kongreye sunacak. Sosyalist Enternasyonal, 90'ların ikinci yarısın- daki hedeflerini şöyle belirledı: "Demokrasinin konsolidasv onu, istihdamın vedaha iy i y aşam koşııl- lannın geliştirilmesi. ulusal politikalann koordinas- yonu, serbest ve adil ticaretin güçlendirilmesi. para- sal desteğin güçlendirilmesi, Bretton VVbods kurum- larının (IMF, Dünya Bankası. GATT) çalışnıalan- nın gözden geçirilmesi, bölgesel ve küresel işbirliği- nin geliştirilmesi. toplumsal haklann güçlendirilme- si. eşitliğin sağlanması ve kadın haklannın güçlen- dirilmesi, sürdürülebilir kalkınmanuı ve çevrenin korunması." Sosyalist Enternasyonal"in bu hedefleri artık çe- şitli ülkelerin sol partilerinin aralanndaki işbirliği- ni ve dayanışmayı arttırarak ortak politikalar ve projeler üretmelerinin zorunluluğuna da işaret edi- yor. Gerçekten; çev reden kalkınmaya. güvenlikten banşın sağlanmasına kadar birçok sorun artık ulus- lararası niteliktedir. O nedenle çözüm solun birlik- te hareket etmesinden geçmektedir. Sosyalist En- ternasyonal Kongresi. bu gerçeklerin altını bir kez daha çizmiştir. Sonuç olarak Sosyalist Enternasyo- nal'in 20. Kongresi'nde yapılan tartışmalar, alınan kararlar. solun yaşamakta olduğumuz dünyanın so- runlarına alternatif üretme yeteneğine sahip oldu- cunu göstermiştir. . T* )CHP Istanbul Milletvekili SODEl'(SosyalDemokrasi Vakfı) Baskanı ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ 12MartBaiyozuYargıya! Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kuaılu'nca kıyıma uğra- yan yargıçlarla savcıların dava açacak yerleri yok; ba- kanlıktaki idari memurlar. Danıştay'agidebihyorlarda, yargıçlarla savcılar giderniyorlar. Atamalar da, eskile- rin deyimıyle "Karakuşi" bıçımde yapılabılıyor. Nasıl mı? Şöyle: Kuşkusuzbirkişinin, başsavcıfığı yaşam boyu olma- yabilir; örneğin Gaziantep'te başsavcı olan bır kişi An- kara'ya düz savcı olarak gelebilir; bu görevden alma değildir uğraş kuralları açısından. Ama doğaldır ki, Ga- ziantep'e atanan kişi nitelik olarak, oradan alınan kişi- den daha iyi olması gerekir. hizmet açısından. Bunun gözetilmesi gereklidir. Son karamamede ise, bunlar hiç gözetilmemiştir denilebilir. Tartışmalar da buradan çıkıyor. Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu 1300 kişilik bir ka- rarnameyi 9-13 eylül günlerı arasında, üç gün içinde görüşüp bağladı. Bu yetmezdi. Sadece 1. bölgede -1. bölge, büyük illeri kapsar- çalışanlann durumu, Ku- rul'un en az bir hafta çalışmasını gerektirir boyuttadır. Tek tek incelenmesi gerekir. Dıyefim, ">l"Erzurum'dan istanbul'a, Şışlı ılçesine başsavcı olarak geliyor. Bunun göreve geldiğinden başlayarak, hakkındaki denetçi (miifettiş) raporlarının incelenmesı gerekir. Bu süre içın- de, bu iş yapılamaz. Anlaşıldığına göre, atamalarla il- gili incelemeler yüzeysel yapılmış, dennliğine ınilme- miştir. Zaten yarım gün çalışan Yüksek Kurul üyeleri- nin tüm savcıları, yargıçları tanımalan olanaksızdır. Bu sürülen, kıyılan yargıçlar. savcılar ne yapabilır? Genellikle, on gün içinde kararnamenin iptali için Yük- sek Kurul'a bir dilekçe verırler, "yeniden inceleme di-, lekçesi" denir buna. Az da olsa, bu yola giden oluyor, ama yaygın değil. Verilen karar degişmemişse, ilgilisi- ne bildiriliyor. Savcı ya dayargıcın burada "itiraz" de- nilen birolanağı daha var: itiraz da Yüksek Kurul'a ge- lir, ancak Kurul bu kez, "itirazı inceleme Kurulu" ola- rak toplanır, bu toplantıya yedekler de katılır. 7 kişilik Yüksek Kurul, bununla 12 kışiye çıkmış olur. Daha ön- ce, oyçokluğu ile alınmış kararlar varsa 4'e 3; 3'e 2 gı- bi; katılan yedek üyelerle azınlık oyuna eklenerek, oy sonucu tersine çevrilebilir. Çok az da olsa, bunun ör- nekleri geçmişte vardır, "itiraz yöntemi (prosedürü)" denir buna. Keşmekeşe dönen Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kuru- lu'nun bir düzene sokulabılmesı, hukukçulara göre, ana yapının değişmesine bağlı. O da anayasal degı- şiklik gerektiriyor... 1961 Anayasası'yla şöyle bır düzen getirilmişti: Yar- gıçlar için "tam bağımsızlık" denilen Tabii (doğal) yar- gıçlık düzeni... Coğrafi gavenceyı de ıçeren birdüzen- di bu. 1961 Anayasası'ndan, 12 Mart 1971'e değin geçensürede, "Yüksek YargıçlarKurulu"varö\,yalruz- ca yargıçların işlerine, sorunlarına bakardı. Savcıların ışine bakan ise, "Savcılar Yüksek Kurulu "idi, bu, Ada- let Bakanlığı içindeydi. 1961-1971 döneminde, Yargıçlar Yüksek Kurulu'nun başkanı Adalet Bakanı'ydı, ama oy hakkı yoktu. Zaten çoğunlukla Kurul'a katılmazdı. Yargıçlar ıçın "coğrafi güvence" tanınmıştı. Yani, bır yargıç, bir yere atandığı zaman, kendı isteği olmadan yerinden alınamazdı. 1960 öncesindeki yargıç kıyımlanna bır tepkiydi bu. An- cak, bunun sonucu bir yerde çok uzun süre kalan yar- gıçlar oluyordu. Bunun da sakıncaları yok değildi, az da olsa. Ancak, hukukçuların deyimıyle "ideal" bır sıs- temdi. Aksayan yanlarını düzeltme olanağı vardı. 12 Mart "balyoz harekâtı" yargıyı da tırpanladı. Dar- beciler, hep "idareye el koyuyorlardı", ama aslında yar- gıya el konuldu. Gerek 12 Mart'ta gerek 12 Eylül'de ilk yaptıklan iş, yargıçlarla ilgıli 27 Mayıs Anayasası'nın ge- tirdiklerıni değiştirmek oldu. Ne mı yaptılar? Adalet Ba- kanı'na oy hakkı verdiler. "Teftiş Kurulu" ile "y'argıçlık teftiş sistemi"n\ koydular. Şöyle diyorlardı: - Yargıçlan bu denli boş bırakmayalım. denetleme sıstemine bağlayalım, yargıçları bu denli keyfi bırak- maya gelmez! Hani bir laf var: "Kızı kendi haline bırakırsan, ya da- vulcuya varır, ya zurnacıya!"Onun gibi, geri adımlar atılmaya 12 Mart'larda başlandı. Yargıçların "coğrafi güvenceleri" kaldırıldı. Yargıçlar için belli süreler kon- du. Savcıların durumu daha da perişandı o zaman. Savcılar Yüksek Kurulu'nun durumu daha da ilginçti. iyice tu kakaydı! 1961 Anayasası'nda savcıların durumu nasıl mıydı? O zaman Savcılar Yüksek Kurulu vardı. Yüksek Kurul, Adalet Bakanı, Müsteşar, Ceza işleri Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü. Yargıtay'dan da ikı üyeden oluşuyordu. Ama, bakanlık ağırlıklı bır kuruldu bu. Mehmet Feyyat'ların, Şiar Yalçın'ların çektikleri çile- ler, verdıklerı savaşımlar, tümü Savcılar Yüksek Kuru- lu ile ilgiliydı. Savcılar çile çekerlerken, 1971'e doğru yargıçlar rahattı. 12 Mart'tan sonra, çilede eşit oldular. Yargıçlara denetleme (teftiş) yöntemının getirilmesi son derecede tehlikeliydi. Bir yerde, "teftiş sistemi" ile ın- sanları karalamak, sıkıntıya sokmak da olanaklıydı. On- ların adı, denetleme sisteminde "yargıç müfettiş"\\. Şimdiki gibı "Adalet müfettışı" değildi. Yani, 1971- 1980 arasında önemli bir gerileme oldu; 1961 Anaya- sası'nın getirdıği düzenden sapmalar büyüktü. 1961-1971 arasında, yargıçların o "tam bağımsızlı- ğı" savcıları da şöylesine koruyan bir düzen ıçıne al- maktaydı. Savcı, bazı partizan baskılar altında kaldığı, sıkıştığı zaman "Ben davamı açtım, iş bağımsız yar- gıçtadır" deyıp çıkıyordu işın ıçinden. Çünkü, yargıcın odasına kımse gelemiyor, kimse baskı yapamıyordu. Bu, bir anlamda savcıyı da koruyan bir yöntem oluyor- du. Bu kalkınca. savcılar çok güç durumda kaldılar. Da- ha kötüsünü görmek için, 12 Mart'ın beteri 12 Eylül'ün gelmesı gerekti... B L L M A C A SEDAT YAŞAYA.V SOLDAN SAĞA: 1/ Izmır ılınde tu- ristik bir vöre. 2/ ' Pıyes... Faiz. 3/ 2 Kötü. çı kın... Bi- nıcilıkteatınbaya- 3 ğı yürüyüşüne ve- . rilenad. 4/Üzerine ses ya da görüntü 5 kaydedılen man- yetik şerit. 5/ Buğ- day tanesınin ol- 7 gunlaşmış içi... Çekişme. kav ga. 6/ 8 Japon lirik dramı... -g Meslek... "Sendin o câmı — gibi hakkıyla nûş eden" (Yahya Kemal). 7/Bir nota... Yükselme. yücel- me. 8/ Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan. 3 peynır. sucuk. salam gibı 4 şeylerle süslenen çok kü- c çük ekmek... Köpek. 9/ ^ Ozenli. düzgün... Tombul ° fındık grubundan bir fın- dık çeşidi. MKARIDAN .AŞAĞ1YA: 1/ Kanav ıçe y a da tel leri sa- yılabılecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bır işleme... ""Geçme namert köprüsiinden aparsın su senı" (Dıyarbakırlı Saıt Paşa). 2/ Herhangı bir topluluğu oluşturan bireylerden her bin... Kadın gıysilerinin etek ucu. kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs. 3/ Bitlis'in bir ilçesı... Temel. esas. 4/ Ses... Kars'ın doğusun- daki ünlü eskiçag kentı... Bır gıda maddesi. 5/ Iskambilde bır kâğıt... Tellı bir bürümcük cınsı. 6^Antalya'nın dört km doğusunda, şelaleler yaparak Akdeniz'e dökülen akarsu... İstanbul'da yayımlanmış hat'talık bırmızahdergisı. 7/Müs- tahsil. 8/Kabul etmeyerek geri çev ırme... NecatiCumalı'nın, bıradı da '"Tütün Zamanı" olanromanı.9/Amerıka'nınek- vator bölgesinde yaşayan bır su kaplumbağası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle