23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 16 EKİM 1996 ÇARŞAMB TBJIfll Komisyını • A\KL-RW(AV>-E4İ E m a t 3ral_ası Cemc \f üJürt jıâm Cv.-amn rüşve! kajıjğı v.-r<±ğ kreciler \ edeıı karşı y kötuyt la gere-cçesile^ski Ba ştatan AVA.F CSere! Başlanı .'Sesjit Ylrma: hakkmda ur_aian Soruşrjmm ksom sv'orn kf Alı dinleJı tvmsyor Safet Ankan Beıü(~iinde dinleines-aî karariajtınırB. a.cal Bedük. redeniyle Bedik onünizdeki lıaftasaiı gıni korrmyonaaeerek b»ilg \erecek. £azete:iBirand yargılanıyop • A>KAJFA -AAl- Ankara Cjııhıriyet Başsa-cıİjö-rL-a. TK-T'ce 1 989- 99f ılan ara-sınlı yayımanan-Ljbrb Î3elge>eli" e •"Kaleydeskjp" protrramlarııır fıarcaıru b>elgelenndı. "iahtecjlii v£ dolandınılk " yaparafc <urırru zarara ufiranığı geek;esi)lc hakkınia da a ı<ılan gazeteci-yaar Vİehm«et Ali Binrd'ıı yargı Jainas edildi. yıldan 8 yılakaJbr hapis cezası ıstermıd; bulunuluyor .Yfihkemc dosyasının irceennıek iizere istenılne>ine karar vererekdurumrvı ba>ka birgüne bırartı Aktuna'nın önerisi • ANKAR.4 (CumhurhetBiinosu) - Sağlık Bakan Yıldınm Aktuna. dün dÜ2enledigi basın toplantuınJa valilerindûgndsn Başbakanlığa bağlanması ve Içişleri BalarTığı'nın adının '"fçGüvenlık Bakanliğı" ohrak degiştirilmeshi önerdi. Aktuna. Sağlıc Bakanlıgı Avrupa Topluuğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığı'ncı tüberküloz hastalığıvla nücadele projcsi başiatıaciöını bildirdi. Tunceli'nii nüfusu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Tunceli Milet\ekili Orhan Veli YılJınm. 1990 sayımına göre 133 bin olan Tunceli nüfusunun yanya indisini sövledı. TBMM Genel Kurulu'nun dünkü oturumunda güidem dışı konuşan Yıldırm. Tunceli"nin sorunlannı dile getirdi. Yıldınm. "Boşaltılan kö;lerden göçe zorlanan \e ıl merkezinde toplanan insanlanmız. yaşam koşulfan uvgur olmayan yerlerde hayatlarını de\am ettirmeye zorlanmaktadırlar" dedi. Yıldırırn. Tuneeli'de eğitimin durduğunu, mevcut 6 hastaneden sadece birinde bir tane uzman doktoroldugunu da kaydetti. Basın Yasası Kazan'da • ANKARA (Cumhurhet Bürosu) - Başbakan Necmettin Erbakan. basına yeni kısıtlamalan içeren yasayı hazırlama görevıni Âdalet Bakani Şevket Kazan'a verdi. Basınla ılgıli dernek ve sendikalardan göriiş soracaklannı kavdeden Kazan. hazırladığı tasarının kamuoyunda tartışılmasına gerek olmadıâını sövledi. Kürtçe şîirlep ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yazar \e şair Murathan Mungan'ın çesitli şiirlerini topladığı "Kalbimin Doğrultusunda" adlı şiir kitabı "Li Rojhilate Dile Min" adıyla Kürtçeye çevrildi. Ruken Bağdu'nun çev irdiği kitapta Mungan'ın "Omayra". "Sahtiyan". "Oda, Poster ve Şeylerin Kaderi" ile "Kum Saati" adlı kitaplanndan seçilmiş; toplam 23 şiiryer alıyor. HABERLER K a r a A f r i k a ' n ı n D i b i / \bldaşlamister arasındaMUSTAPA BALBAY T ürkçemizde bir deyim \ ardır: - Gözden ırak olan gönülden de ırak olur... Bu söz defalarca doğrulanmış olabilir. Ama tam tersi de olası. Çok uzak coğrafyalarda bır dostia karşılaşınca. yukarıdakı de\im. anlam ve biçim değiştiriyor: - Dostluk coğrafta dinlemez» Gz. Prof". (Gezgin Profesör) .\adir Pakso\la Zimbabue'nın başkenti Harare'de buluşunca bunlan hissettim. Zimbabue Üniversitesi Tıp Fakültesi'yle bir yıllık anlaşma >apan Gz Prof Paksoy'la kucaklaşırken Türkiye ile Zimbabue arasındaki binlerce kilometre. sadece "dostiukölçmeve" >arı>ordu. Gz. Prof. Paksov ve Harare"dekı Türk girişimcilerden İsmail .Aldoğan ile birlikte Zimbabue'nin bütün renklerini kucakladık. Önce yol... Pretoriadan Harare 1100 kilometre... Karayoluşla bu coğrafyayı aşmak başlı başına bır gezi... Icımde hararetle Harare'ye ulaşma heyecanı \ardı. ama 16 saatte aştıgım bu yolun da tadı damaSımda kaldı. Bu bölgeler için Türkiye"de genellikle şu tanımlama yapılır: - Afrika'nın balta girmemiş ormanlan... Buralara balta gırmış. ama güzellik bozulmamıs... Yani. "Girdiyse baJta. yaramaz bir halta" demek doöru değil... Özellikle baobab ağaçlan. olağanüsrü kalın gö\desi. incecik kuru dallarıyla. yeşilliklerın arasında hoş bir aykınlık oluşturuyordu. Bu agaçl'ar 3000-3500 yıla kadar yaşavabiiırlermiş. Eskiden insanlar kalın gövdenin içini oyar. otururmuş. Çiçeklendigi zaraajn da gece açar gündüz kapanırmiş. Bahann müjdecisi jakarandalar ise "Yeryiiziinün en güzel rengi mordur" divordu. Ca-la-ta-sa-ray... Güney Afrika Cumhuri>eti-Zimbabwe sınırı ana-baba günü. Geçici işçiler, bavul ticareti yapanlar. metrelerce kuyruk oluşturuyor. Sınırda \ ize işini bitirıp rahatlayınca. derme çatma bir büfeden yıvecek birşeyler aldım. Büfeci. "memlekeri" sordu. "Türkiye*' dedim. Bu tür durumlarda genellikle şu tür karşılıklar alırım: - İstanbuuul... - Türkiye nerede? - Gece>ansı Ekspresi... Bu kez degışiktı. Genç büfeci sözcüklerin üstüne basa basa gülümsedi: - Ga-la-ta-sa-ra)... Ardından ekledi: - Mape/a, Vlapeza... Futbolun gücü... Zimbabv\e. "taşiar ülkesPanlamına geliyor. Bu sıradan bır tanımlama değıl. Zimbab\ve banknotlannın hemen tümünün üzennde bu taşların görünrüleri \ar. Bizim perı bacalanna benzer birdurum. Birbirinden a)r n, üst üste dizıli taşlar. sanki mühendislik bilimi kullanarak yerleştirilnıiş gibi yıllardır ayakta duru\or... Hani bölgeyi iliklenne kadar sömüren emperyalist üikeler. "Biz orayı tümüyle mahvetmedik, taş üstünde taş bıraktık" de;>eler veridır... İnsanlığın. avcılıkla yaşamını sürdürmeye çalıştığı dönemden kalan. "mağara resimlerinin'" bugüne kadar korunmuş örneklerinin bazıları da Zimbabue'de. Harare'ye 25-30 kilometre uzakhktaki Domboshavvaıia iyi korunmuş duvarresimlerinden biri \ar. Buraya ulaşmak için yarım saat süren. tümüyle taş bir tepevi aşmak gerekiyor. İçe doğru özenle kesilmiş görüntüsü \eren de\ kayanın, insan boyunu biraz aşan bölümlerinde, yaban domuzundan geyiğe kadar pek çok av hay\anın hareketli resimlen var. Güney Afrika "da oldugu gibi Zimbabwe''de de yerlilerin kabileler halınde yaşadıgı dönemdeki alışkanlıklann. geleneklerin izleri var. Bu insanlar Hıristıyanlığı kabul ettikten sonra eskı dinJerinin kimi ibadet bıçimlerini de yeni inanışlarıyla birleştirmişler. tablolar... Birkaç Yunan şarkısının ardından arkadaşlar. "Zekı Müren'i analını" dediler. İsmail kasetı verdi. Iki parça dinledik. Öteki masalarda dinlevenler. bozulanfaroldu... Hatta "Burada nasıl Türkçe mü/ik çalınır" diyen N'unan a.sillı bir kişi lokantavı terk etti.. Tabıı biz bu duruma. "Zeki Müren'in ruhu\la Yunan mevhanesinden Vunanlı kovaladık" diye bakmadık. Afrika'nın "•ilkel" kabilelerini tanımaya çalışırken sevgili Yunanirnın vaptığı çok mu ileri. di>e düşündük... Zimbabvve Herald... Biraz da Zimbabvve'yi tanıyalım... Zimbabvve. Afrika'nın 50 bafımsız devieti. 18 Nisan 1980de Robert Güne> Afrika kadını üretimin her alanında. Özellikle hi/nıef sektöninde çalışanların önemli bir dilimi kadın. Kentle- rin merkezi yerterindeki hedivelik eşya çadırlan da kadmlann başlıca çalışma mekânlan arasında. Harare'nin biraz dışındayız. kocaman bır ağacın altında kadınlı erkekli 30-40 kişi. ellerini çırparak birkaç satırlık sözü. yüksek sesle sürekli yineliyor... Ortada bir genç oturuyor. Bir kadın. ellerini. onun omzuna koymuş. sürekli başını sallıvor. Hepsi be>az giysili. Sol göğüslerinin üzerinde haç işareti var. Yaklaştım. Selam ni>etine onlar gibi el çırpıp başımı salladım. Fotoğraf makinemi çıkardım. Baktım olumsuz bir şey yok. 7-8 kere bastım. Aynlmak üzereyken üç genç koşarak vanıma geldi. Önce endişelendim. Fotoğraf çekerken ibadeti kesemedüer. herhalde bozuldular. diye düşündüm. Ikisı birden sordu: - Adresımizi versek bıze bu fotograftan gönderır misınız? "Tamam. memnuniyetle" de\ ip adresi aldım. Fotoğraf yaygın olmadığı için çok önem veriyorlarmış... Afrika"daki verel geleneklerin başında çokeşlilik geliyor. Bir erkek birden fazla kadınla ev lendiğinde genel olarak her eşine ayrı bir "saz ev* vaparnıış... Söylendiğine göre kimi kabilelerde çokeşlilik. kadınlar için degeçerlivmiş. Kent merkezlerinin uzağında geleneksel vaşam tarzının daha ağır bastığı kabiielerin bazılarında da şöyle bir gelenek hâlâ geçerüvmış: Genç kızlar ev leninceye kadar göğüslerıni örtmüyormuş... Harare"dekı renkli anlanmızdan biri de >unan lokantası Afrodit'te vediğimiz akşam yemeğiydi. Mönüde dolmaki. kalamari... Pek çok şey tanıdık... Salata için de kocaman bir şişe ze>tınyağı... Duvarlarda Eee Adalan'nı anlatan •Mugabe başkanlıgında Zimbabvve Cumhurıyeti kurulduğunda. o güne dek bağımsızİıöını kazanmış Afnka ülkesi 49'du... 1960'lardan 80'lere. halk hareketlerı sonucu iktıdara gelen yöneticilerin çoğunun ortak hedefi şu>du: - Afrika sosyalizmi... Olmadı... Kabile toplumundan sosyalist sisteme geçişin altvapısı yoktu. Konunun bu >anı daha çok tarihçileri ve siyaset bilimcileri ilgilendiriyor... Biz Zimbabvve'deki bugünkü göriinümü aktarmaya çalışalım... Zimbabvve Afrika Ulusal Birliği'nin (ZANU) lideri olarak iktıdara gelen Mugabe. Önce çev resındeki "Afrika sosyalizmini'" deneven ülkelere bakmış. Beyazlann ülke dışı edilmesinin ardından ekonomilerinin kötüye gittiğini görünce. aynı uygulamava gitmemiş. Onlara çağrıda bulunmuj: - Ülkeşi terk etme\in, mallannıza el kovmavacağını... Be'sazfarkalmışlar... Nüfuslan 350-400 bin kadar Zimbabvve'nın nüfusu 11 mil>on. Bevazlar. nüfusun vüzde biri bile değıl. Geçen av bon durum açıklanmış: - Ekonominin \ üzde 80'i beyazlann elinde... Zimbabvve ABD ve Brezilya'dan sonra dünyanın üçüncü büyuk tütün üreten ülkesi... Bolca da madeni var... Başına ne geldivse bunlaryüzünden gelmiş... Cecil Rhodes adı Zimbabvve ıçın çok şey ifade edivor. Rhodes. 19. yüzvıiın son çeyreğınde Zimbabvve'yi baştan sona dolaştıktan sonra kafasına şöyle masumca bir düşünce koymuş: "Bu topraklan İngiltere'nin malı yapmalı..." Önce Kral Lobengula'dan bazı ayrıcalıkları elde ermiş, sonra tüm topraklan... Bundan sonra ülkenin adı ne olur° Tabıi ki "Rodez"ya... Dünya yıllarca bu topraklan Rodezya olarak tanıdı. Ancak 1980'den sonra ülke kendi adına kavuştu... Bu. tabii ki önemli ama... Kavuştu, ne oldu? Davul siyahların omuzunda. tokmak beyazlann elinde... Türküvü sıyah söylüyor... Ama Ingilizce... Zimbabvve'nın resmi dili İngilizce, para birımi Zimbabvve Doları... Nüfus iki büvük kabileden oluşuyor... Şona ve Ndebele... Bu kabiielerin dilleri "yerer kabul edilıyor. Ülke çapında çıkan tek gazete v ar: Zimbabue Herald... Tabii ki İngilizce olarak... Herıld yani.. Afrika ülkelen. dev let kurmanın bir coğrafyada yaşa>an ınsanları bir araya getirmekten ibaret olmadığını göstermek bakımmdan da ayrı bir laboratuvar. Şonalar ve Ndebeleler. aralannda kendı dillerinı konuşmorlar. Ama karşılıklı anlaşabilecekleri dil, İngilizce... Kısa süreli gezılerde. derin saptamalar yapmak olanaksız... Afrika ülkelerinin çoğunda >aşanan bu. "ana dili geliştirememe'' sorunu. sanınm uluslaşma sürecinın önündeki en buvük engellerden biri... Bu noktaya gelişın temel nedeni tabii ki Afrika ınsanının eğitımsızliği... Beyazlar, uzun süre siyahların değil iyi eğitim almasını. "tekniker"olmasına bile izin vermemişler. Çünkü o dönemde onlara. eğitilmiş insan değil, ucuz işgücü gerekiyordu... Sadece. "BejazJar yönetimden gitsin de ne olursa olsun" mantığıv la yükselen halk hareketlerinın ardından oluşan yönetimler de ne yazık ki başarısızlığa mahkûmdu. 72lik Mugabe'ye îi'inde gelin... Zimbabvve. beyazları kovmayarak biraz durumu kurtarmışgörünüyor... Ülkede geçen aylarda yaşanan bir olayı anımsatalım. Zimbabvve madenierini işleten şirketlerden biri çokuluslu, Ashanti Goldfields... Şirkete bir genel müdür atanmış... Be.vaz... Mugabe sitem etmış. "Hiç değilse genel müdür siyah olsaydı..." Konu Dev let Başkanı Mugabe "den açılmışken biraz da özel yaşamına dokunalım. Mugabe 72 yaşında Geçen günlerde sekreteriyle ev lendi. Ğrace Mugabe 31 >aşında. Dedikoduya göre düğün biraz tuzlu olmuş: - 50 milyon dolar kadar... 7-8 ay önce. sekreteriyle evlenmeyi düşündüğünü yazan gazeteciyi tutuklatmış. Düğünden bir süre önce de serbest bıraktırmış... Hükümete gelelim... Bakanlar arasında bevazlar da var. Onlara. "Mister" diye hıtap ediliyor. Siyahlara ise "Vbldaş"... Ne diyelim'.' Kolay solculuk ne ister? Biraz yoldaş biraz mister... Yoldaş sözcüğünün de İngilizcesini kullanıyorlar: Comrade... İİTTİ SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Bir toplumun gelişmişliğinin en önemli ölçülerinden birisi. kendisinden farklı olana göster- diğı hoşgörü. Bu, inanç, milliyet, mezhep veya cinsel tercih fark- lılığı olabilir. Eşcinsellik de, top- lum içınde bir farklılığı ifade edi- yor. Eşcinseller. toplumun genel cinsel tercihlerinin dışında bir cinsel yasamı seçtikleri için ay- kırı bir topluluk olarak şekilleni- yorlar. istanbul'un Cihangir semtin- de önceki gece yaşananlar. top- lumsal hoşgörümıjzü ölçmek açısından iyi bir ornek oluşturu- yor. Cihangir'in Ülker ve Güneş sokaklarının halkının. namusları kirlendiği gerekçesiyle başlattığı gösteri ve bu gösterinin sonun- da yapılan çağrı, gelişmişliğimi- zin de ölçüsü haline geliyor. Ga- zetelerin haberine göre bazı ma- halle sakinleri, önce eşcinselle- rin oturduğu evleri taşa tutuyor- lar. Kitlesel tepkiyi daha da ge- liştirmek ve vurucu hale getir- mek için, eşcinsel olmayanları bayrak asmaya çağırıyoriar. Ev- lerin camları bayraklarla donatı- 'Eşcinsel Değilsen Bayrak As' lıyor. Öncelikle şu bayrak konusunu birçözüme ulaştırsak iyi olur di- ye düşünüyorum. Türk Milli Fut- bol Takımı bir maç kazandığı za- man ellerde bayrak sokaklara dökülüp evleri bayraklarla dona- tıyoruz. Hatta, MHP taraftarları- nın yoğun olduğu bazı kulüple- rin maç kazanmaları halinde Türk bayrakları fora ediliyor. PKK eylemlerini protestonun önemli simgelerinden birisi de evlere bayrak asmak. Kıbrıs'ta bayrağı indirmeye kalkışan Rum genci- ni alnının ortasından vurup öldü- rüyoruz. Velhasıl bayrak, hertür- lü ayrılıkta bir gösteri aracı hali- ne dönüşmüş durumda... Nere- deyse mahalle çocukfarı arasın- daki kavgada da bayraklar çeki- lip yürünse şaşırmayacağız. "Bu bayrak inmez, bu ezan susmaz" sloganı. son dönemde politikacılanmızın dilinden düş- mez oldu. Her kongre, her top- lantı. Türk bayrağı açısından gözden geçirilip değerlendırme- ye tabi tutuluyor. Büyük gazete- ler, Türk bayrağı çıkartmaları da- ğıtarak binek arabalarına milli bır kimlik kazandırmaya çalışıyorlar. Cihangir'deki Türklerin, eşcin- sellere karşı bayrak eylemine başladıklarını okuduğumda pek de şaşırdığımı söyleyemem. Si- yasetçilerimiz ve basınımız, son dönemde o kadar çok bayrak edebiyatı yaptılar ki, artık Türk bayrağını çekmeden bir tepki ifade etmek önemsiz ve etkisiz hale geldi diyebiliriz. Ne yapsın Cihangirli yurttaşlar da çok ofke- lenmişler ve öfkelerini ifade et- menin en etkili yolu olarak bay- rak asmayı bulmuşlar. Şimdi binek arabalarında gi- derek artan Türk bayrağına ba- karak, bir süre sonra "Arabası- na bayrak çıkartması yapıştır- mayan ibnedir" diye bir slogan duyarsak da şaşırmayacağım. İleri bir toplumda olmayacak ne kadar acayiplik varsa biz de bunlardan bolca bulunuyor. ileri bır toplumda ınsanların cinsel tercihlerine kanşmak kimsenin aklına gelmez. Geri toplumlarda ise. her türlü farklılık baskıya uğ- rar, farklılar eziyet görür. Eşcinsellerın. cinsel tercihinin o mahallede oturanlarla ne ilgisi var? Sonunda kadın olsun. er- kek olsun insanın bedeni ve bey- ni kendisine ait. Hangi cinsel ter- cihlerde bulunacağına, nasıl bir yol izleyeceğine kendisi karar verir. Kaldı ki. Türkiye'de insan- lann birçoğu kendi cinsel tercih- lerini bastırarak, ne büyük acılar çekiyorlar bilmiyoruz. Sevmedi- ği erkek ve kadınla başka bir se- çenek bulamayıp on yıllarca be- raber yaşayan yüz binlerce ör- nek olduğundan eminim. Insan- ların tercihlerı hoşunuza gitme- yebilir. Ama onların tercihlerine kanşamaz ve zora başvuramaz- sınız. Zaten devlet bu konuda yeterince baskı yapıyor, bir de yurttaşların işe karışmasına ge- rek yok. Şimdi ben bunlan yazdığım için. bazı solcu(!) okuyucularım bana kızacaklar biliyorurr. Bir de eşcinseller nereden çıktı diye mektuplar yollayacaklar. Onlar yazmadan ben cevap veriyo- rum. Demokratlığınız vesolculu- ğunuz. attığınız nutuklarla değil, asıl kendinizgibi düşünmeyene, kendiniz gibi davranmayana göstereceğ/niz hoşgörüyle be- lirlenir. Solculuğun en temel he- defi gelişmiş bir toplumun bire- yi olmak. Gelişmiş bir toplumun gelişmiş bir bireyi olmak, kritik konularda, genel geçer ahlak anlayışına karşı çıkabilmeyi ge- rektirir. Yoksa sizin de Islamcı- lardan bir farkınız olmaz. Ne der- siniz? "Eşcinsel değilsen bayrakas" çağrısı. içinde bulunduğumuz ortamı çok güzel ifade ediyor. Haydi erkekler! Haydi Türkler! Bayraklar fora! GLOBALPOLİTİKÜLTÖ ERGIN YıLDKOĞLU Şosyal Demokrasînin İlham Kaynağı Ingiltere'de işçi Partisi'nin gelecek seçimleri kaza- nacağına. Amerika'da Demokrat Parti'nin başkan adayı Clinton'ın tekrar başkan seçileceğine, muha- fazakârçevreler bile ikna olmuş görünüyorlar. Bu yüz- den dünyadaki sosyal demokrat partilerin gözü, Ingil- tere işçi Partisi'nin. daha doğrusu lideri Blair'm üze- rinde. Blair ise gözünü. uzun zaman iktidarda kalma- nın formülünü bulmak umuöuyla, Clinton 'a dikmiş du- rumda. Ingiltere ve ABD deneyleri, sosyal demokra- sinin uzun süredir yaşamakta olduğu krızden, nihayet çıkabileceğini düşundürüyor. Acaba? Hatırlarsanız. Clinton "Yenı Demokrat" platformu ile seçimleri kazanmıştı. Daha sonra işçilere, işsizlere ve krizden dolayı yoksullaşan orta sınıflara verdiği söz- leri yerine getirmediği için bu kesimler 1994'te sandı-' ğa gitmeyince. Clinton meclis seçimlerinde büyük bir yenilgi yaşamış ve Cumhuriyetçi Parti meclis çoğun-' luğunu eline geçirmişti. Bu seçim yenilgisinden. daha da sağa kaymak gerektiğı sonucunu çıkaran Clinton, geleneksel, ılımlı, cumhuriyetçi politikaları benimseye- rek. daha da sağa kaydı. Clinton, ikinci kere seçilecek olmasını bu stratejiye borçlu gibi. Gözünü Clinton'a. dikmiş olan Blair de, aynı yolu izlemek için muhafaza- kârların birçok politikasını benimsedı. Blair. daha he- nüz seçimleri kazanmadan. ücret artışlarına ve zen- ginlere ek vergiler koyarak bütçe gelirlerini arttırmaya karşı aile değerlerinden, giivenlik güçlerinin yetkileri- ni ve cezalarını arttırmaktan ve ingiliz sermayesinin kü- resel rekabet gucünü arttırmaktan yana olduğunu bel- li etti. Blair bu amaçlarını yerine getirmek için gerekir- se seçımlerden sonra partisinin sendikalarla olan ge- leneksel bağlarını koparmaya hazırlanıyor. • • • ' Başka ülkelerdeki sosyal demokratlar, eğer bu ge- lişmelere bakıp da başannın anahtarını bulduklarını düşünürlerse, çok acele etmiş ofurlar. Biraz dikkatli bir bakış, Clinton'ın başarısını. esas olarak uyguladığı po- litikalara değil de başkanlığı sırasında karşı karşıya • kaldığı. olumlu ekonomik ve polıtık koşullara borçlu ol-. duğunu gösterecektir. Ekonomik toparlanma. işsiz- likte ve bütçe açıklarmda gözle görülür bir azalma ya- rattı: 1994 seçimlerinden sonra Cumhuriyetçi Parti içinde Gingrich gibi aşırı radikal sağcıların öne çık- ması orta sınıfları ve geleneksel muhafazakâr seçme- nı korkuttu. Bu ekonomik koşullan ve aşırı sağcı dal- ganın yarattığı korkuyu değerlendiren Clinton. rahat- lıkla daha sağa kayarak geleneksel muhafazakâr po- litikaları benimsedi. Cumhuriyetçi Parti'nin etkili bir başkan adayı çıkaramamış olması. Clinton'ın elini da- ha da güçlendirdi. Bu çok özel koşulların, ne ingilte- re'de ne de bir başka yerde tekrar ortaya çıkması pek mümkün değil. • • • ingiltere'ye dönersek, Muhafazakâr Parti'nin uzun yıllardan sonra seçmende bir bezginlik yarattığını, za- yıf bir liderliğe sahip olduğunu, Avrupa Birliği tartış-i malarının partiyi bölünme noktasına getırdiğini görü- rüz. Buna ek olarak yüksek işsizlik ve yoksullaşmanın yani sıra. Muhafazakâr Parti temsilcileri ile büyük ser- maye arasındaki ilişkflerin artık skandal boyutlarına u- laşması, bu partiyi daha da zayıflartı ve tabantnda ye- ni arayışlar yarattı. Bu koşullarda Blair'in "Yeni İşçi Partisi"nin aktif bir muhalefet yapmaktan ziyade. is- tikrarfı birşekilde sağa kayması yeterli oldu. Ancak In- giltere'de ekonomik toparlanma bitmek üzere, 1997- 2002 arasında yeni bir ekonomik durgunluk/resses- yon bekleniyor. (Financıal Times 14/10/96). Diğer bir deyişle. Blair seçilse bile, seçildikten sonra olumsuz ekonomik bir iklimle karşı karşıya kalacak. Bu koşul- larda, muhafazakâr hükumetin son dönemindeki eko- nomik toparlanmanın anılarının etkisiyle muhafazakâr oylar. partilerine gerı dönerken, Blair'in politikaları iş- çi ve emekçi kesimlerini bu partiden daha da uzak- laştıracak. "/Veyani, İşçi Partisigelenekselemekçi tabanına mı dayansın, eski sınıf mücadelesi taktiklerini mi izlesin! İşçi sınıfının etkın bır güç olduğu dönem geride kal- madı m/?"denebilir. Bu tür sorulara, geçmişte birçok kere, ayrıntılı bir şekilde değindiğim için bu sefer, sa- dece son birkaç haftadır dünyanın çeşitli yederinde ya- şanan bazı olayları aktarmakla yetineceğim. Alman- ya'da 100.000'den fazla metal işçisi greve çıktı ve iş- veren sendikasını geri adım atmaya zorladı; Arjan- tin'de 36 saatlik bir genel grev gerçekleşti; Kanada'da 15.000 işçi greve gitti. 20.000 işçi de bu hafta greve çıkacak; Ârnavutluk'ta geçen cuma günü bir genel grev oldu; 20.000 öğretmen Paris'te protesto göste- rileri düzenlediler, 70 şehirde binlerce işçi bu protes- toları destekledi... Şehit albayın eşi Tomris Özden cesede otopsi yapılmasını istiyor Barış GirişimiSözcüsü Yurdatapan 'agözaltı İstanbul Haber Senisi - Mardin'de bır çatışmada şehit düşen İl Jandarma Ala\ Komutanı Albay Rıd- van Özden "in eşi Tomris Özden, eşinin cesedine otopsi yapılması için altı ay önce Eyüp Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçe verdi- ğini bildirdi. Eşinin ölü- münden kuşku duyduğunu belirten Tomris Özden. savcılıktan olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamadı- ğı için Avrupa İnsan Hak- lan Mahkemesı'ne başvn- racağını söyledı. Toplantı çıkışında Barış Girişimi Sözcüsü Şanar Yurdata- pan. Terörle Mücadele Şu- besi ekipleri tarafından gö- zaltına alındı. Tomris Özden, Barış Gi- rişimi Sözcüsü Şanar Yur- tadapan \e avukatı Sabri Kuşkonmaz ile birlikte dün istanbul Tabip Odası'nda düzenlediği toplanrıda. Rıdvan Özden'in bır çatış- mada alnından vurulduğu şekJindekı resmi açıklama sonrasında eşinin ölümün- den bazı kuşkular duydu- ğunu aniattı. Eşinin cesedine otopsi yapılması için 17 Mayıs 1996 tarıhinde Evüp Cum- huriyet Savcılığı'na baş- vurduğunu. başvurusuna vanıt gelmemesi üzerine ikinci kez sav cıhğa başvu- ruda bulunduğunu anlatan Tomris Özden. buna da ya- nıt alamadığı için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuru- luna gittiğini belirtti. Öz- den. amacının kuşkulu ölüm olayının aydınlatıl-; ması olduğunu vurguladı. Basın toplantısı sonra-' sında Şanar \ urdatapan po- Iisler tarafından gözaltına- alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi 'nde bulunan bina- sına götürüldü. Yurdatapan "ın kardeşi Lale Mansıır ile avukatı Mercan Pblat akşam saatle- rinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne geldiler. Burada kendilerine açıkla-; ma yapacak bır yetkili bu- lamadıklannı söyleyen; Mansur. Yurdatapan'ın Te- rörle Mücadele Şubesi'nde bulunduğunun kabul edil- diğını söyiedi. Mansur. Ankara DGM'- nin. müziklerini yaptıfı bir belgesel için okuduğu me- tin nedeniye \ urdatapan'ın ifadesinın alınmasını iste- dıâini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle