Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 16 EKİM 1996 ÇARŞAMB
TBJIfll
Komisyını
• A\KL-RW(AV>-E4İ
E m a t 3ral_ası Cemc
\f üJürt jıâm Cv.-amn
rüşve! kajıjğı v.-r<±ğ
kreciler \
edeıı
karşı
y
kötuyt la
gere-cçesile^ski
Ba ştatan AVA.F CSere!
Başlanı .'Sesjit Ylrma:
hakkmda ur_aian
Soruşrjmm ksom sv'orn
kf
Alı
dinleJı tvmsyor Safet
Ankan Beıü(~iinde
dinleines-aî
karariajtınırB. a.cal
Bedük.
redeniyle
Bedik onünizdeki
lıaftasaiı gıni
korrmyonaaeerek b»ilg
\erecek.
£azete:iBirand
yargılanıyop
• A>KAJFA -AAl-
Ankara Cjııhıriyet
Başsa-cıİjö-rL-a. TK-T'ce
1 989- 99f ılan ara-sınlı
yayımanan-Ljbrb
Î3elge>eli" e
•"Kaleydeskjp"
protrramlarııır fıarcaıru
b>elgelenndı. "iahtecjlii
v£ dolandınılk "
yaparafc <urırru zarara
ufiranığı geek;esi)lc
hakkınia da a ı<ılan
gazeteci-yaar Vİehm«et
Ali Binrd'ıı
yargı Jainas
edildi.
yıldan 8 yılakaJbr hapis
cezası ıstermıd;
bulunuluyor .Yfihkemc
dosyasının irceennıek
iizere istenılne>ine karar
vererekdurumrvı ba>ka
birgüne bırartı
Aktuna'nın
önerisi
• ANKAR.4
(CumhurhetBiinosu) -
Sağlık Bakan Yıldınm
Aktuna. dün dÜ2enledigi
basın toplantuınJa
valilerindûgndsn
Başbakanlığa bağlanması
ve Içişleri BalarTığı'nın
adının '"fçGüvenlık
Bakanliğı" ohrak
degiştirilmeshi önerdi.
Aktuna. Sağlıc Bakanlıgı
Avrupa Topluuğu
Koordinasyon Dairesi
Başkanlığı'ncı tüberküloz
hastalığıvla nücadele
projcsi başiatıaciöını
bildirdi.
Tunceli'nii
nüfusu
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Tunceli Milet\ekili
Orhan Veli YılJınm. 1990
sayımına göre 133 bin olan
Tunceli nüfusunun yanya
indisini sövledı. TBMM
Genel Kurulu'nun dünkü
oturumunda güidem dışı
konuşan Yıldırm.
Tunceli"nin sorunlannı
dile getirdi. Yıldınm.
"Boşaltılan kö;lerden
göçe zorlanan \e ıl
merkezinde toplanan
insanlanmız. yaşam
koşulfan uvgur olmayan
yerlerde hayatlarını de\am
ettirmeye
zorlanmaktadırlar" dedi.
Yıldırırn. Tuneeli'de
eğitimin durduğunu,
mevcut 6 hastaneden
sadece birinde bir tane
uzman doktoroldugunu da
kaydetti.
Basın Yasası
Kazan'da
• ANKARA
(Cumhurhet Bürosu) -
Başbakan Necmettin
Erbakan. basına yeni
kısıtlamalan içeren yasayı
hazırlama görevıni Âdalet
Bakani Şevket Kazan'a
verdi. Basınla ılgıli dernek
ve sendikalardan göriiş
soracaklannı kavdeden
Kazan. hazırladığı
tasarının kamuoyunda
tartışılmasına gerek
olmadıâını sövledi.
Kürtçe
şîirlep
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Yazar \e şair
Murathan Mungan'ın
çesitli şiirlerini topladığı
"Kalbimin
Doğrultusunda" adlı şiir
kitabı "Li Rojhilate Dile
Min" adıyla Kürtçeye
çevrildi. Ruken Bağdu'nun
çev irdiği kitapta
Mungan'ın "Omayra".
"Sahtiyan". "Oda, Poster
ve Şeylerin Kaderi" ile
"Kum Saati" adlı
kitaplanndan seçilmiş;
toplam 23 şiiryer alıyor.
HABERLER
K a r a A f r i k a ' n ı n D i b i /
\bldaşlamister arasındaMUSTAPA BALBAY
T
ürkçemizde bir deyim \ ardır:
- Gözden ırak olan gönülden de
ırak olur...
Bu söz defalarca doğrulanmış
olabilir. Ama tam tersi de olası.
Çok uzak coğrafyalarda bır dostia
karşılaşınca. yukarıdakı de\im. anlam ve
biçim değiştiriyor:
- Dostluk coğrafta dinlemez»
Gz. Prof". (Gezgin Profesör) .\adir
Pakso\la Zimbabue'nın başkenti
Harare'de buluşunca bunlan hissettim.
Zimbabue Üniversitesi Tıp Fakültesi'yle
bir yıllık anlaşma >apan Gz Prof
Paksoy'la kucaklaşırken Türkiye ile
Zimbabue arasındaki binlerce
kilometre. sadece "dostiukölçmeve"
>arı>ordu. Gz. Prof. Paksov ve
Harare"dekı Türk
girişimcilerden İsmail
.Aldoğan ile birlikte
Zimbabue'nin bütün
renklerini kucakladık.
Önce yol...
Pretoriadan Harare
1100 kilometre...
Karayoluşla bu
coğrafyayı aşmak başlı
başına bır gezi...
Icımde hararetle
Harare'ye ulaşma
heyecanı \ardı. ama 16
saatte aştıgım bu yolun
da tadı damaSımda
kaldı.
Bu bölgeler için
Türkiye"de genellikle
şu tanımlama yapılır:
- Afrika'nın balta
girmemiş ormanlan...
Buralara balta gırmış.
ama güzellik
bozulmamıs... Yani.
"Girdiyse baJta.
yaramaz bir halta"
demek doöru değil...
Özellikle baobab
ağaçlan. olağanüsrü
kalın gö\desi. incecik
kuru dallarıyla.
yeşilliklerın arasında
hoş bir aykınlık
oluşturuyordu.
Bu agaçl'ar 3000-3500
yıla kadar
yaşavabiiırlermiş.
Eskiden insanlar kalın
gövdenin içini oyar.
otururmuş.
Çiçeklendigi zaraajn da
gece açar gündüz
kapanırmiş. Bahann müjdecisi
jakarandalar ise "Yeryiiziinün en güzel
rengi mordur" divordu.
Ca-la-ta-sa-ray...
Güney Afrika Cumhuri>eti-Zimbabwe
sınırı ana-baba günü. Geçici işçiler,
bavul ticareti yapanlar. metrelerce
kuyruk oluşturuyor. Sınırda \ ize işini
bitirıp rahatlayınca. derme çatma bir
büfeden yıvecek birşeyler aldım. Büfeci.
"memlekeri" sordu. "Türkiye*' dedim.
Bu tür durumlarda genellikle şu tür
karşılıklar alırım:
- İstanbuuul...
- Türkiye nerede?
- Gece>ansı Ekspresi...
Bu kez degışiktı. Genç büfeci
sözcüklerin üstüne basa basa gülümsedi:
- Ga-la-ta-sa-ra)...
Ardından ekledi:
- Mape/a, Vlapeza...
Futbolun gücü...
Zimbabv\e. "taşiar ülkesPanlamına
geliyor. Bu sıradan bır tanımlama değıl.
Zimbab\ve banknotlannın hemen
tümünün üzennde bu taşların
görünrüleri \ar.
Bizim perı bacalanna benzer birdurum.
Birbirinden a)r
n, üst üste dizıli taşlar.
sanki mühendislik bilimi kullanarak
yerleştirilnıiş gibi yıllardır
ayakta duru\or...
Hani bölgeyi iliklenne kadar sömüren
emperyalist üikeler. "Biz orayı tümüyle
mahvetmedik, taş üstünde taş bıraktık"
de;>eler veridır...
İnsanlığın. avcılıkla yaşamını
sürdürmeye çalıştığı dönemden kalan.
"mağara resimlerinin'" bugüne kadar
korunmuş örneklerinin bazıları da
Zimbabue'de. Harare'ye 25-30 kilometre
uzakhktaki Domboshavvaıia iyi
korunmuş duvarresimlerinden biri \ar.
Buraya ulaşmak için yarım saat süren.
tümüyle taş bir tepevi aşmak gerekiyor.
İçe doğru özenle kesilmiş görüntüsü
\eren de\ kayanın, insan boyunu biraz
aşan bölümlerinde, yaban domuzundan
geyiğe kadar pek çok av hay\anın
hareketli resimlen var.
Güney Afrika "da oldugu gibi
Zimbabwe''de de yerlilerin kabileler
halınde yaşadıgı dönemdeki
alışkanlıklann. geleneklerin izleri var.
Bu insanlar Hıristıyanlığı kabul ettikten
sonra eskı dinJerinin kimi ibadet
bıçimlerini de yeni inanışlarıyla
birleştirmişler.
tablolar... Birkaç Yunan şarkısının
ardından arkadaşlar. "Zekı Müren'i
analını" dediler.
İsmail kasetı verdi. Iki parça dinledik.
Öteki masalarda dinlevenler.
bozulanfaroldu...
Hatta "Burada nasıl Türkçe mü/ik
çalınır" diyen N'unan a.sillı bir kişi
lokantavı terk etti.. Tabıı biz bu duruma.
"Zeki Müren'in ruhu\la Yunan
mevhanesinden Vunanlı kovaladık" diye
bakmadık.
Afrika'nın "•ilkel" kabilelerini tanımaya
çalışırken sevgili Yunanirnın vaptığı çok
mu ileri. di>e düşündük...
Zimbabvve Herald...
Biraz da Zimbabvve'yi tanıyalım...
Zimbabvve. Afrika'nın 50 bafımsız
devieti. 18 Nisan 1980de Robert
Güne> Afrika kadını üretimin her alanında. Özellikle hi/nıef sektöninde çalışanların önemli bir dilimi kadın. Kentle-
rin merkezi yerterindeki hedivelik eşya çadırlan da kadmlann başlıca çalışma mekânlan arasında.
Harare'nin biraz dışındayız. kocaman bır
ağacın altında kadınlı erkekli 30-40 kişi.
ellerini çırparak birkaç satırlık sözü.
yüksek sesle sürekli yineliyor...
Ortada bir genç oturuyor. Bir kadın.
ellerini. onun omzuna koymuş. sürekli
başını sallıvor.
Hepsi be>az giysili. Sol göğüslerinin
üzerinde haç işareti var. Yaklaştım.
Selam ni>etine onlar gibi el çırpıp başımı
salladım. Fotoğraf makinemi çıkardım.
Baktım olumsuz bir şey yok. 7-8 kere
bastım. Aynlmak üzereyken üç genç
koşarak vanıma geldi. Önce
endişelendim. Fotoğraf çekerken ibadeti
kesemedüer. herhalde bozuldular. diye
düşündüm. Ikisı birden sordu:
- Adresımizi versek bıze bu fotograftan
gönderır misınız?
"Tamam. memnuniyetle" de\ ip adresi
aldım. Fotoğraf yaygın olmadığı için çok
önem veriyorlarmış...
Afrika"daki verel geleneklerin başında
çokeşlilik geliyor.
Bir erkek birden fazla kadınla
ev lendiğinde genel olarak her eşine ayrı
bir "saz ev* vaparnıış... Söylendiğine
göre kimi kabilelerde çokeşlilik. kadınlar
için degeçerlivmiş.
Kent merkezlerinin uzağında geleneksel
vaşam tarzının daha ağır bastığı
kabiielerin bazılarında da şöyle bir
gelenek hâlâ geçerüvmış:
Genç kızlar ev leninceye kadar
göğüslerıni örtmüyormuş...
Harare"dekı renkli anlanmızdan biri de
>unan lokantası Afrodit'te vediğimiz
akşam yemeğiydi. Mönüde dolmaki.
kalamari... Pek çok şey tanıdık... Salata
için de kocaman bir şişe ze>tınyağı...
Duvarlarda Eee Adalan'nı anlatan
•Mugabe başkanlıgında Zimbabvve
Cumhurıyeti kurulduğunda. o güne dek
bağımsızİıöını kazanmış Afnka ülkesi
49'du...
1960'lardan 80'lere. halk hareketlerı
sonucu iktıdara gelen yöneticilerin
çoğunun ortak hedefi şu>du:
- Afrika sosyalizmi...
Olmadı...
Kabile toplumundan sosyalist sisteme
geçişin altvapısı yoktu. Konunun bu >anı
daha çok tarihçileri ve siyaset bilimcileri
ilgilendiriyor...
Biz Zimbabvve'deki bugünkü göriinümü
aktarmaya çalışalım...
Zimbabvve Afrika Ulusal Birliği'nin
(ZANU) lideri olarak iktıdara gelen
Mugabe. Önce çev resındeki "Afrika
sosyalizmini'" deneven ülkelere bakmış.
Beyazlann ülke dışı edilmesinin
ardından ekonomilerinin kötüye gittiğini
görünce. aynı uygulamava gitmemiş.
Onlara çağrıda bulunmuj:
- Ülkeşi terk etme\in, mallannıza el
kovmavacağını...
Be'sazfarkalmışlar... Nüfuslan 350-400
bin kadar Zimbabvve'nın nüfusu 11
mil>on. Bevazlar. nüfusun vüzde biri bile
değıl. Geçen av bon durum açıklanmış:
- Ekonominin \ üzde 80'i beyazlann
elinde...
Zimbabvve ABD ve Brezilya'dan sonra
dünyanın üçüncü büyuk tütün üreten
ülkesi... Bolca da madeni var...
Başına ne geldivse bunlaryüzünden
gelmiş...
Cecil Rhodes adı Zimbabvve ıçın çok şey
ifade edivor. Rhodes. 19. yüzvıiın son
çeyreğınde Zimbabvve'yi baştan sona
dolaştıktan sonra kafasına şöyle
masumca bir düşünce koymuş:
"Bu topraklan İngiltere'nin malı
yapmalı..."
Önce Kral Lobengula'dan bazı
ayrıcalıkları elde ermiş, sonra tüm
topraklan...
Bundan sonra ülkenin adı ne olur°
Tabıi ki "Rodez"ya...
Dünya yıllarca bu topraklan Rodezya
olarak tanıdı. Ancak 1980'den sonra ülke
kendi adına kavuştu...
Bu. tabii ki önemli ama... Kavuştu, ne
oldu?
Davul siyahların omuzunda. tokmak
beyazlann elinde...
Türküvü sıyah söylüyor...
Ama Ingilizce...
Zimbabvve'nın resmi dili İngilizce, para
birımi Zimbabvve Doları...
Nüfus iki büvük kabileden oluşuyor...
Şona ve Ndebele...
Bu kabiielerin dilleri
"yerer kabul edilıyor.
Ülke çapında çıkan tek
gazete v ar:
Zimbabue Herald...
Tabii ki İngilizce olarak...
Herıld yani..
Afrika ülkelen. dev let
kurmanın bir coğrafyada
yaşa>an ınsanları bir
araya getirmekten ibaret
olmadığını göstermek
bakımmdan da ayrı bir
laboratuvar.
Şonalar ve Ndebeleler.
aralannda kendı dillerinı
konuşmorlar. Ama
karşılıklı
anlaşabilecekleri dil,
İngilizce...
Kısa süreli gezılerde.
derin saptamalar yapmak
olanaksız... Afrika
ülkelerinin çoğunda
>aşanan bu. "ana dili
geliştirememe'' sorunu.
sanınm uluslaşma
sürecinın önündeki en
buvük engellerden biri...
Bu noktaya gelişın temel
nedeni tabii ki Afrika
ınsanının eğitımsızliği...
Beyazlar, uzun süre
siyahların değil iyi eğitim
almasını.
"tekniker"olmasına bile
izin vermemişler. Çünkü
o dönemde onlara.
eğitilmiş insan değil,
ucuz işgücü
gerekiyordu...
Sadece. "BejazJar
yönetimden gitsin de ne
olursa olsun" mantığıv la yükselen halk
hareketlerinın ardından oluşan
yönetimler de ne yazık ki başarısızlığa
mahkûmdu.
72lik Mugabe'ye îi'inde
gelin...
Zimbabvve. beyazları kovmayarak biraz
durumu kurtarmışgörünüyor... Ülkede
geçen aylarda yaşanan bir olayı
anımsatalım. Zimbabvve madenierini
işleten şirketlerden biri çokuluslu,
Ashanti Goldfields...
Şirkete bir genel müdür atanmış...
Be.vaz...
Mugabe sitem etmış.
"Hiç değilse genel müdür siyah olsaydı..."
Konu Dev let Başkanı Mugabe "den
açılmışken biraz da özel yaşamına
dokunalım. Mugabe 72 yaşında Geçen
günlerde sekreteriyle ev lendi.
Ğrace Mugabe 31 >aşında.
Dedikoduya göre düğün biraz tuzlu
olmuş:
- 50 milyon dolar kadar...
7-8 ay önce. sekreteriyle evlenmeyi
düşündüğünü yazan gazeteciyi
tutuklatmış. Düğünden bir süre önce de
serbest bıraktırmış...
Hükümete gelelim... Bakanlar arasında
bevazlar da var. Onlara. "Mister" diye
hıtap ediliyor. Siyahlara ise "Vbldaş"...
Ne diyelim'.'
Kolay solculuk ne ister?
Biraz yoldaş biraz mister...
Yoldaş sözcüğünün de İngilizcesini
kullanıyorlar:
Comrade...
İİTTİ
SIFIRNOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Bir toplumun gelişmişliğinin
en önemli ölçülerinden birisi.
kendisinden farklı olana göster-
diğı hoşgörü. Bu, inanç, milliyet,
mezhep veya cinsel tercih fark-
lılığı olabilir. Eşcinsellik de, top-
lum içınde bir farklılığı ifade edi-
yor. Eşcinseller. toplumun genel
cinsel tercihlerinin dışında bir
cinsel yasamı seçtikleri için ay-
kırı bir topluluk olarak şekilleni-
yorlar.
istanbul'un Cihangir semtin-
de önceki gece yaşananlar. top-
lumsal hoşgörümıjzü ölçmek
açısından iyi bir ornek oluşturu-
yor. Cihangir'in Ülker ve Güneş
sokaklarının halkının. namusları
kirlendiği gerekçesiyle başlattığı
gösteri ve bu gösterinin sonun-
da yapılan çağrı, gelişmişliğimi-
zin de ölçüsü haline geliyor. Ga-
zetelerin haberine göre bazı ma-
halle sakinleri, önce eşcinselle-
rin oturduğu evleri taşa tutuyor-
lar. Kitlesel tepkiyi daha da ge-
liştirmek ve vurucu hale getir-
mek için, eşcinsel olmayanları
bayrak asmaya çağırıyoriar. Ev-
lerin camları bayraklarla donatı-
'Eşcinsel Değilsen Bayrak As'
lıyor.
Öncelikle şu bayrak konusunu
birçözüme ulaştırsak iyi olur di-
ye düşünüyorum. Türk Milli Fut-
bol Takımı bir maç kazandığı za-
man ellerde bayrak sokaklara
dökülüp evleri bayraklarla dona-
tıyoruz. Hatta, MHP taraftarları-
nın yoğun olduğu bazı kulüple-
rin maç kazanmaları halinde
Türk bayrakları fora ediliyor. PKK
eylemlerini protestonun önemli
simgelerinden birisi de evlere
bayrak asmak. Kıbrıs'ta bayrağı
indirmeye kalkışan Rum genci-
ni alnının ortasından vurup öldü-
rüyoruz. Velhasıl bayrak, hertür-
lü ayrılıkta bir gösteri aracı hali-
ne dönüşmüş durumda... Nere-
deyse mahalle çocukfarı arasın-
daki kavgada da bayraklar çeki-
lip yürünse şaşırmayacağız.
"Bu bayrak inmez, bu ezan
susmaz" sloganı. son dönemde
politikacılanmızın dilinden düş-
mez oldu. Her kongre, her top-
lantı. Türk bayrağı açısından
gözden geçirilip değerlendırme-
ye tabi tutuluyor. Büyük gazete-
ler, Türk bayrağı çıkartmaları da-
ğıtarak binek arabalarına milli bır
kimlik kazandırmaya çalışıyorlar.
Cihangir'deki Türklerin, eşcin-
sellere karşı bayrak eylemine
başladıklarını okuduğumda pek
de şaşırdığımı söyleyemem. Si-
yasetçilerimiz ve basınımız, son
dönemde o kadar çok bayrak
edebiyatı yaptılar ki, artık Türk
bayrağını çekmeden bir tepki
ifade etmek önemsiz ve etkisiz
hale geldi diyebiliriz. Ne yapsın
Cihangirli yurttaşlar da çok ofke-
lenmişler ve öfkelerini ifade et-
menin en etkili yolu olarak bay-
rak asmayı bulmuşlar.
Şimdi binek arabalarında gi-
derek artan Türk bayrağına ba-
karak, bir süre sonra "Arabası-
na bayrak çıkartması yapıştır-
mayan ibnedir" diye bir slogan
duyarsak da şaşırmayacağım.
İleri bir toplumda olmayacak ne
kadar acayiplik varsa biz de
bunlardan bolca bulunuyor. ileri
bır toplumda ınsanların cinsel
tercihlerine kanşmak kimsenin
aklına gelmez. Geri toplumlarda
ise. her türlü farklılık baskıya uğ-
rar, farklılar eziyet görür.
Eşcinsellerın. cinsel tercihinin
o mahallede oturanlarla ne ilgisi
var? Sonunda kadın olsun. er-
kek olsun insanın bedeni ve bey-
ni kendisine ait. Hangi cinsel ter-
cihlerde bulunacağına, nasıl bir
yol izleyeceğine kendisi karar
verir. Kaldı ki. Türkiye'de insan-
lann birçoğu kendi cinsel tercih-
lerini bastırarak, ne büyük acılar
çekiyorlar bilmiyoruz. Sevmedi-
ği erkek ve kadınla başka bir se-
çenek bulamayıp on yıllarca be-
raber yaşayan yüz binlerce ör-
nek olduğundan eminim. Insan-
ların tercihlerı hoşunuza gitme-
yebilir. Ama onların tercihlerine
kanşamaz ve zora başvuramaz-
sınız. Zaten devlet bu konuda
yeterince baskı yapıyor, bir de
yurttaşların işe karışmasına ge-
rek yok.
Şimdi ben bunlan yazdığım
için. bazı solcu(!) okuyucularım
bana kızacaklar biliyorurr. Bir de
eşcinseller nereden çıktı diye
mektuplar yollayacaklar. Onlar
yazmadan ben cevap veriyo-
rum. Demokratlığınız vesolculu-
ğunuz. attığınız nutuklarla değil,
asıl kendinizgibi düşünmeyene,
kendiniz gibi davranmayana
göstereceğ/niz hoşgörüyle be-
lirlenir. Solculuğun en temel he-
defi gelişmiş bir toplumun bire-
yi olmak. Gelişmiş bir toplumun
gelişmiş bir bireyi olmak, kritik
konularda, genel geçer ahlak
anlayışına karşı çıkabilmeyi ge-
rektirir. Yoksa sizin de Islamcı-
lardan bir farkınız olmaz. Ne der-
siniz?
"Eşcinsel değilsen bayrakas"
çağrısı. içinde bulunduğumuz
ortamı çok güzel ifade ediyor.
Haydi erkekler!
Haydi Türkler!
Bayraklar fora!
GLOBALPOLİTİKÜLTÖ
ERGIN YıLDKOĞLU
Şosyal Demokrasînin
İlham Kaynağı
Ingiltere'de işçi Partisi'nin gelecek seçimleri kaza-
nacağına. Amerika'da Demokrat Parti'nin başkan
adayı Clinton'ın tekrar başkan seçileceğine, muha-
fazakârçevreler bile ikna olmuş görünüyorlar. Bu yüz-
den dünyadaki sosyal demokrat partilerin gözü, Ingil-
tere işçi Partisi'nin. daha doğrusu lideri Blair'm üze-
rinde. Blair ise gözünü. uzun zaman iktidarda kalma-
nın formülünü bulmak umuöuyla, Clinton 'a dikmiş du-
rumda. Ingiltere ve ABD deneyleri, sosyal demokra-
sinin uzun süredir yaşamakta olduğu krızden, nihayet
çıkabileceğini düşundürüyor. Acaba?
Hatırlarsanız. Clinton "Yenı Demokrat" platformu
ile seçimleri kazanmıştı. Daha sonra işçilere, işsizlere
ve krizden dolayı yoksullaşan orta sınıflara verdiği söz-
leri yerine getirmediği için bu kesimler 1994'te sandı-'
ğa gitmeyince. Clinton meclis seçimlerinde büyük bir
yenilgi yaşamış ve Cumhuriyetçi Parti meclis çoğun-'
luğunu eline geçirmişti. Bu seçim yenilgisinden. daha
da sağa kaymak gerektiğı sonucunu çıkaran Clinton,
geleneksel, ılımlı, cumhuriyetçi politikaları benimseye-
rek. daha da sağa kaydı. Clinton, ikinci kere seçilecek
olmasını bu stratejiye borçlu gibi. Gözünü Clinton'a.
dikmiş olan Blair de, aynı yolu izlemek için muhafaza-
kârların birçok politikasını benimsedı. Blair. daha he-
nüz seçimleri kazanmadan. ücret artışlarına ve zen-
ginlere ek vergiler koyarak bütçe gelirlerini arttırmaya
karşı aile değerlerinden, giivenlik güçlerinin yetkileri-
ni ve cezalarını arttırmaktan ve ingiliz sermayesinin kü-
resel rekabet gucünü arttırmaktan yana olduğunu bel-
li etti. Blair bu amaçlarını yerine getirmek için gerekir-
se seçımlerden sonra partisinin sendikalarla olan ge-
leneksel bağlarını koparmaya hazırlanıyor.
• • • '
Başka ülkelerdeki sosyal demokratlar, eğer bu ge-
lişmelere bakıp da başannın anahtarını bulduklarını
düşünürlerse, çok acele etmiş ofurlar. Biraz dikkatli bir
bakış, Clinton'ın başarısını. esas olarak uyguladığı po-
litikalara değil de başkanlığı sırasında karşı karşıya •
kaldığı. olumlu ekonomik ve polıtık koşullara borçlu ol-.
duğunu gösterecektir. Ekonomik toparlanma. işsiz-
likte ve bütçe açıklarmda gözle görülür bir azalma ya-
rattı: 1994 seçimlerinden sonra Cumhuriyetçi Parti
içinde Gingrich gibi aşırı radikal sağcıların öne çık-
ması orta sınıfları ve geleneksel muhafazakâr seçme-
nı korkuttu. Bu ekonomik koşullan ve aşırı sağcı dal-
ganın yarattığı korkuyu değerlendiren Clinton. rahat-
lıkla daha sağa kayarak geleneksel muhafazakâr po-
litikaları benimsedi. Cumhuriyetçi Parti'nin etkili bir
başkan adayı çıkaramamış olması. Clinton'ın elini da-
ha da güçlendirdi. Bu çok özel koşulların, ne ingilte-
re'de ne de bir başka yerde tekrar ortaya çıkması pek
mümkün değil.
• • •
ingiltere'ye dönersek, Muhafazakâr Parti'nin uzun
yıllardan sonra seçmende bir bezginlik yarattığını, za-
yıf bir liderliğe sahip olduğunu, Avrupa Birliği tartış-i
malarının partiyi bölünme noktasına getırdiğini görü-
rüz. Buna ek olarak yüksek işsizlik ve yoksullaşmanın
yani sıra. Muhafazakâr Parti temsilcileri ile büyük ser-
maye arasındaki ilişkflerin artık skandal boyutlarına u-
laşması, bu partiyi daha da zayıflartı ve tabantnda ye-
ni arayışlar yarattı. Bu koşullarda Blair'in "Yeni İşçi
Partisi"nin aktif bir muhalefet yapmaktan ziyade. is-
tikrarfı birşekilde sağa kayması yeterli oldu. Ancak In-
giltere'de ekonomik toparlanma bitmek üzere, 1997-
2002 arasında yeni bir ekonomik durgunluk/resses-
yon bekleniyor. (Financıal Times 14/10/96). Diğer bir
deyişle. Blair seçilse bile, seçildikten sonra olumsuz
ekonomik bir iklimle karşı karşıya kalacak. Bu koşul-
larda, muhafazakâr hükumetin son dönemindeki eko-
nomik toparlanmanın anılarının etkisiyle muhafazakâr
oylar. partilerine gerı dönerken, Blair'in politikaları iş-
çi ve emekçi kesimlerini bu partiden daha da uzak-
laştıracak.
"/Veyani, İşçi Partisigelenekselemekçi tabanına mı
dayansın, eski sınıf mücadelesi taktiklerini mi izlesin!
İşçi sınıfının etkın bır güç olduğu dönem geride kal-
madı m/?"denebilir. Bu tür sorulara, geçmişte birçok
kere, ayrıntılı bir şekilde değindiğim için bu sefer, sa-
dece son birkaç haftadır dünyanın çeşitli yederinde ya-
şanan bazı olayları aktarmakla yetineceğim. Alman-
ya'da 100.000'den fazla metal işçisi greve çıktı ve iş-
veren sendikasını geri adım atmaya zorladı; Arjan-
tin'de 36 saatlik bir genel grev gerçekleşti; Kanada'da
15.000 işçi greve gitti. 20.000 işçi de bu hafta greve
çıkacak; Ârnavutluk'ta geçen cuma günü bir genel
grev oldu; 20.000 öğretmen Paris'te protesto göste-
rileri düzenlediler, 70 şehirde binlerce işçi bu protes-
toları destekledi...
Şehit albayın eşi Tomris Özden
cesede otopsi yapılmasını istiyor
Barış GirişimiSözcüsü
Yurdatapan 'agözaltı
İstanbul Haber Senisi -
Mardin'de bır çatışmada
şehit düşen İl Jandarma
Ala\ Komutanı Albay Rıd-
van Özden "in eşi Tomris
Özden, eşinin cesedine
otopsi yapılması için altı ay
önce Eyüp Cumhuriyet
Savcılığı'na dilekçe verdi-
ğini bildirdi. Eşinin ölü-
münden kuşku duyduğunu
belirten Tomris Özden.
savcılıktan olumlu ya da
olumsuz bir yanıt alamadı-
ğı için Avrupa İnsan Hak-
lan Mahkemesı'ne başvn-
racağını söyledı. Toplantı
çıkışında Barış Girişimi
Sözcüsü Şanar Yurdata-
pan. Terörle Mücadele Şu-
besi ekipleri tarafından gö-
zaltına alındı.
Tomris Özden, Barış Gi-
rişimi Sözcüsü Şanar Yur-
tadapan \e avukatı Sabri
Kuşkonmaz ile birlikte dün
istanbul Tabip Odası'nda
düzenlediği toplanrıda.
Rıdvan Özden'in bır çatış-
mada alnından vurulduğu
şekJindekı resmi açıklama
sonrasında eşinin ölümün-
den bazı kuşkular duydu-
ğunu aniattı.
Eşinin cesedine otopsi
yapılması için 17 Mayıs
1996 tarıhinde Evüp Cum-
huriyet Savcılığı'na baş-
vurduğunu. başvurusuna
vanıt gelmemesi üzerine
ikinci kez sav cıhğa başvu-
ruda bulunduğunu anlatan
Tomris Özden. buna da ya-
nıt alamadığı için Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kuru-
luna gittiğini belirtti. Öz-
den. amacının kuşkulu
ölüm olayının aydınlatıl-;
ması olduğunu vurguladı.
Basın toplantısı sonra-'
sında Şanar \ urdatapan po-
Iisler tarafından gözaltına-
alınarak İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'nün Vatan
Caddesi 'nde bulunan bina-
sına götürüldü.
Yurdatapan "ın kardeşi
Lale Mansıır ile avukatı
Mercan Pblat akşam saatle-
rinde İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'ne geldiler.
Burada kendilerine açıkla-;
ma yapacak bır yetkili bu-
lamadıklannı söyleyen;
Mansur. Yurdatapan'ın Te-
rörle Mücadele Şubesi'nde
bulunduğunun kabul edil-
diğını söyiedi.
Mansur. Ankara DGM'-
nin. müziklerini yaptıfı bir
belgesel için okuduğu me-
tin nedeniye \ urdatapan'ın
ifadesinın alınmasını iste-
dıâini bildirdi.