Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13EKİM1996PA2AR
fleıralar şubatta
ödenecek
• ANkARA(AA)-
Malıye Bakanı Abdüllatif
Şene". rrevcut \asada
5rgö~ülciğü gibi nema
5c«rrele-inın şubat a\ı
iç;nde gerçekleştirileceğini
bi direrev. bu kcnuda
rıerhangı bir sıkıntının
ıDİmadığını kaydetti
Hikümerın. nemalann
tamamer kaldınlması
«mıiMjnda vaptığı ilk
düzerlenevle çalışan
üzsrindekesintı yükünü
k&dırdıklarını ifade eden
Şener. "Ancak bu tasanmız
kaoul göTtıedi. Biz de bu
cerçe^ede ödenıe
takMmine devam edeceğiz.
Hattaşu itıdaki me\cut
ödemeyi de ıv ileştirdik \e
birikenlen de belirli bır
hesap içinde ödeyeceeiz'
dedı.
Denizer yine
ateş altında
• ANKARA(AMCA)-
Es.k.1 Genel Maden-lş
Genel Eğıtim Sekreten
Sabri Cebecık. Türk-H
Genel Sekreteri Şemsi
Denizer'in başkanı olduğu
Genel Maden-lş Sendikası
yönetiminin. v ine
Denizer'in başkanı olduğu
Zonguldakspor'dan hiçbir
belgeve dayanmadan
kendilerini 25 mılyar
alacaklı ilan ettiklerıni
belırttı. Bu alacagın nasıl
doğduğunun açıklanmasını
isteyen Cebecik. "'Son
toplu iş sözleşmesi gereği
Zongaldakspor'a her
işçiden I milvon 800 bin
lira olmak üzere kesilen
toplam 36 milyar liranın ne
olduğu kcnusunda da
açıklama yapılması
gerektığini" bildirdi.
Cebecık; Denizer"in. 8 \ıl
sürevle başkanlığını yaptığı
Maden-Koop'u 17 milyar
lira zararla batırdığını da
öne sürdii
Fahri Koputürk
anıldı
• ANKARA(AA)-
Türkiye'nın 6.
Cumhurbaşkanı Fahn
Korutürk. ölümünün 9.
yıldönümünde Dev let
Mezarlığı'ndaki kabri
başında düzenlenen törenle
anıldı. Savgı duruşu ıle
başla>an tören.
Korutürk "ün
kabrine çelenk
konulmasıyla de\am etti.
Çelenkler.
Cumhurbaşkanlığı adina
Cumhurbaşkanlığı Hukuk
lşleri Kanunlar Kararlar
Başkanı Kemalettin Alı
Kaşıfoğlu ile Genelkurmay
Başkanlığı adına Koramıral
Bülent Aİpkaya tarafından
kabre konuldu.
Karayalçın'ın
dergisi
• ANKARA (Cumhuriyet
Biirosu) - CHP Samsun
Milletvekili Murat
Kara>alçın"ın öncülüğünde
kurulan Sosval Demokrat
Hareket adlı dergi. ya> ın
hayatına başladı. Büvük
Ankara Oteli'nde basın
toplantısı düzenleyen
Karayalçın. dergiyi tanıttı.
Derginin ma>ıs ayından bu
yana sürdürdükleri "sivasi
projenin ılk ürünü"
olduğunu belirten
Karavalçın. "Türk siyasi
tarihinde ilk kez görülen
bir siyaset yapma sürecinin
içindeyiz. Binlerce sosyal
demokrat, hizip
mücadelesine girmeden.
kişi ka\gası vapmadan bır
siyasi proje hazırlıyor""
dedi. Karayalçın. ocak
ayında topİanacak Sosyal
Demokratlar
Konferansfnın da bu siyasi
projenin ikinci ürünü
olacağını ifade etti.
Atama kararları
• ANKARA (AA) - Resmi
Gazetenin dünkü
sayısında yer alan atama
kararlanna göre TÜGSAŞ
Genel Müdürü İbrahim
Kırcı ile M. Akgün Aktürk.
Sanayi \e Ticaret Bakanlığı
müşavirliklerine
getirildıler. TÜGSAŞ
Genel Müdür Yardımcisı
ve Yönetim Kurıılu üyesi
Doğan Çetin de bır başka
göreve atanmak üzere bu
göre\inden almdı. Bartın İl
Kültür Müdürü Mehmet
Altaş. bir başka göreve
atanmak üzere bu
görevinden alınırken yerine
Denizli II Kültür Müdürü
Özden Çandar getirildi.
Çevre Bakanlığı Müsteşar
YardımcısıÖmer Kayır. bu
görevinden alınarak
Bakanlık Müşavirliği'ne
atanırken müsteşar
yardımcılığına da Etibank
Genel Müdürlüğü Plan
Proje veönfizibilite
Müdürü Dr. Nuri Korkmaz
getirildi.
HABERLER
K a r a A f r i k a ' n ı n D i b i / 1
Irk yerinerenk aynmıMUSTAFA BALBAY
A
frıka devınce ılk
anımsadığım söz-
lerin başında,
Kenv a Dev let
Başkanı Jomo
Kenvatta'nın de-
ğerlendirmesi gelır.
Şöyle diyor:
"Beyazlar geldiğinde onların
elinde İncil, bizimse topraklanmız
\ardı. Zamanla bize gözlehmizi
kapatıp dua etmesini öğrettiler. Bir
siire sonra İncil bi/imelimi/de\di.
Topraklarımızsa be>azların ol-
muştu..."
Bir sözcük voğun kullanılınca.
anlamı erozvona uğruvor. Sömür-
ge sözcüğü. bugünkü dünva için.
ilk bakışta anlamsızlaşmış. yıllar
öncesini anlatan birkavram .
Ne \ar ki. sömürgeciliği bütün
vönlerivle vaşamış coğrafyaların
durumunabakınca. "Busözcüğün
posası bile insanlığjn tasası olrrıa-
İı" demeden edemıvorum...
Bu tür ülkelerde kendime sor-
madan edemedığim sorulardan
biri de şudur:
- İnsanlığın gelişimhle teknolo-
jinin gelişimi ne ölçiide özdeş?
Sanırım hiç ılgısi vok... Belkı
de teknolojı gelıştikçe "insanlık"
kavramı anlam vitirivor...
Ya da ınsanın insana hükmet-
me arzusu deği^mıvor, hükmetme
araçları değişivor... Araçlar güç-
lendikçe arzu da vahşıleşebıli-
yor...
Günev Afrika Cumhuriyeti bu
yönüv le de özellikle sosyal bilim-
ciler ıçın görülmesi gereken bir
laboratuvar niteliği taşıvor.
Önce trkçılık dönenıı uvgula-
malarından birkaç satır başı akt.ı
ralım:
- Dev let katında görev yapacak
olanların pür beyaz olması gere-
kırdı. Katıksız beyazlığı anlaıru-
nın vöntemlerinden bın şuvdu
Diyelım ki kişinin görünüşü be-
yaz. Saçlarının arasına bir kalen
sokulurdu. Kalem hemen yere du
şerse tamanı. Değılse demek ki bı
razkanşık. Nasılvöntemama.be-
yazın da beyazı var. Günev Afrı-
ka beyazı...
- Birsivahın. bevazlarınbulun-
duğu bölgede dolaşabilmesi için
orada çalışıyor olması ya da işi ol-
duğunu kanıtlaması gerekivordu.
Bunun için de "Pasaport Yasası"
diye adlandırılan bir düzenlemc
getirilnıışti. Ülkende pasaportl
dolaşıvorsun...
- Trenden postaneye. sinema-
dan restorana kadar her yerde be-
vazlarla >ivahlann ayn bölmeleri
olduğunu söv lemeye gerek yok...
Günev Afrika'daki beyazların
terk ettiklerıni söylediği bu uygu-
lamaları niçin anımsativoruz?
Bunlar unutulmamalı ki. kimse
böv lesi uygulamalan bır daha de-
nemeve kalkmasın...
Kenvatta'nın sözüvle gırmış-
tik... Bevazlann eline geçen top-
raklar. . Sömürgecilığin bu konu-
daki buiuşunu anımsatmadan ge-
çemeyeceğım...
Toprakları mülkiyetlerine ge-
çirmekte zorlanmaya başlayınca.
"Kiralama olsun" demis.ler.
Bellı bir dönem için kiralarlar.
sonra dev rederler. Fenafikirdeğil.
Toprakları tümüv le kavbetmekten
iyıdir... Ardından kiralama süresi-
ni açıklamışlar:
999 vıl...
Evet. dokuz yüz doksan dokuz
yılcık...
Demek ki bu iş. tutturabildığin
kadar. Baktın olmadi. dokuzun bı-
rini at...
Bugüne gelirsek...
Toprak bağımsız ülkelerin: ırk
ayrımı artık yok... Ama gelir av-
nmı. Afrika'nın iki yakasındaki
okvanusu anımsatıvor.
Bu uçurum da zenginleri gide-
rek alt gelir grubundan koparıvor,
kendi içlerinde koloniler kurma-
SUNUŞ
Afrika sözcügü Latince
"güneşli" anlamına gelen
"aprica-'dan geliyor.
Yeryüzünün bu ikinci büyük
kıtasının bilinen en eski
sahipleri siyahlar. Beyaz
adam dört yüz yıl önce
Afirika'yı "keşfe" başladı.
Sonra adım adım
zenginliklerinin ayırdına
vardı... Kıtanın her zenginliği
yerlinin tedirginliği oldu.
Birinci Dünva Savaşf nın
önemli halkalarından biri,
Afrika'nın Avrupa ülkelerince
paylaşılmasıydı. Yüzyıhn
başmdan ortasına dek,
bağımsızlık savaşı veren
Afrikalılar, ancak İkinci
Dünva Sa\a§ı'ndan sonra
adım adım amaçlanna
ula^abildiler. l%0Tı yıllar,
Afrika'da bağımsız devletlerin
art arda kurulduğu dönem
oldu.
Ama siyasi bağımsızlık
ekonomik bagımsızhkla ve
cağdaşlaşmayla
taçlandırılamadı. Bu
başansızlığın sancılan bugün
de sürüyor.
Afrika'nın en çok konuşulan
ülkelerinin başında da
şüphesiz Günev Afrika
Cumhuriyeti geliyor. Irk
ayrımının. utangaç, örtülü
değil, açtkça bir ideoloji
olarak "geliştkildiği'' bu ülke
1990'larda ayn birdönüşümü
yaijiyor. Zimbabwe ise
Afrika'nın 1980'de kurulan
50. bağımsız devleti.
Devlet Başkanı Mugabe
siyasete, beyazlar ise
ekonomiye yön veriyor.
Beyaz nüfus yüzde I bile
değil. ama ekonominin yüzde
80'ine hâkim.
Her iki ülke de kıtanın
yüzyıllardır süren çelişkisini
yansıtan örneklerle dolu.
Bu yazı dizisi Güney Afrika
veZimbabvve'ye yaptığım 13
günlük gezide tuttuğum
notlardan, gözlemlerden ve
kimi görüşmelerden oluşuyor.
Afrika'da siyah olmak kötü bir >azgı._ Siyah bir kadın olmak oyazgıvı trajedi>e döniişrürüjor...
ya itiyor.
Johannesburg'dan Pretoria'va
geliyorum. Duvarları yüksek.
üzeri de çember biçiminde tel ör-
gülerle kaplı bir bina gördüm...
Herhalde ceazev i dıve düşün-
düm...
Az sonra bir tane daha... Kır-
mızı du\ar. ürkütücü tel örgüler...
Karşıda bir daha...
Meğer varlıklı kişiler. kendile-
rini güvende hissetmek için ev le-
rinin etrafını bövle çevirivorlar-
mış...
Johannesburg'un zengin semt-
leri kentin kuzev inde. Bu semtler-
de her e\ kendi çapında önlemler
alırken. son dönemde şöyle bır
düşünce de belirmiş:
- Niçin her e\ tek tek önlem alı-
yor. Kentin çevresini yüksek bir
duvarla çe^irelim. İ'zerine de
elektrikli tel çekeriz...
Kabul görmüş. .
Sövlenenoki. buuvgulamagi-
derek vavgınlaşacakmış...
Ortaçağda da şatoda vaşavan-
lar. köv lülerin saldınsına karşı şa-
tonun etrafını kanalla çevırirler.
kapılan köprü biçiminde vapar-
lar, sürekli kapalı tutarlardı...
Buaün de vük^ek duvar. tel ör-
gü. uzaktan kumandalı otomatik
kapılar...
Ne dersiniz'
insanlık ne kadar vol almış'
Sözcüklerle oynamak. çarpıp
bölnıek hoşuma gider. Örneğin ııı-
san sözcüğü... "İn" \e "san"...
Her hece anlamlı. hangisini seçer-
sen. övle san...
Ingilizcesi de anlamlı...
Huu... Man...
Ne \ar lan...
Siyah-beyaz evliliği...
Irk aynmı konusunu hemen bı-
tinmeyelim...
Bir ülkede ırkçılığı ideoloji ha-
line getirirseniz. her türlü olanağı
kullanarak bu ideolojivi yaşama
geçirirbenız ne olur".1
Güney Afrika'da olanlarolur...
Burada yaşananlar kaç filnıe.
romana. şarkna. şiire konu ol-
muştur. savmak olanaksız...
Ancak ırk avnmcılığıııın ide-
oloji olarak iflasetmesınden son-
ra yaşananlar üösterivor ki. Gü-
ney Afrikalılar bu sorunu henüz
çözememişler. Çözmeve karar
vermişler.
Bu da çok çok önemli bir
adım... Çözümün yarısı... Ama
tam çözünı zaman alacak... Belki
iki, belki üç kuşak...
Buradan yola çıkarak şu sapta-
mayı vapabilıriz:
Dünvanın neresınde olursa ol-
sun ırk aşrımcılığını körükleyen-
ler. ^adece kendi kuşaklannı de-
ğil, sonraki kuşaklan da ateşin içi-
ne atmış oluyorlar...
TheSundav Independentve Sa-
turdav Star gazetelerinin editörü
John Battersb> ile sohbet edivo-
rıız. Ivımserlikle vurguladı:
- Geçen \ ıldan itibaren beyaz-
larla siyahlar arasında evlilikJer
>aşanmaya başlandı. Bu i\i>c gi-
diş...
Belki onların çocuklan yeni bir
mava olıışturacaklar...
Johannesburg'a gelen herkese
vapıian ilk uvarı şu:
- Kendini/e dikkat edin. Fotoğ-
raf makinenİA kameranız göriin-
rnt'sin. \alniz dolaşmav ın...
Kentin bırıncı -sorunu gü\en-
lik... Yaralamalı. öldürmelı gasp
olayının biraz azaldığını ^vlü-
yorlar. Giinde 20"ve inmiş...
Avnmcılığınortadankalkması-
nın cilvelerinden ilki. sivahların
da bevazların yaşam standardına
hemen ulaşmak istemesi olmuş...
Bu gerçekleşmeyince bir ke-
sim. yöntem olarak "gasbı"seç-
miş... Savılançokaz. amaisteris-
temez belirleyici oluyor...
Izlenimim o ki. v ıllar süren ezil-
mişliğin, daha önemlisi eğitimsiz-
liğin ardından. sivahlann çoğu he-
nüz yurttaş olma bilincine ulaş-
mış değil. Sokakta vürürken te-
dirgin ve ürkekler... Sanki kızgın
bir sacın üzerinde v ürüvorlar. Kü-
çük. tersbirdavranıştabulunduk-
larında sacın sıcakhğı bıraz daha
artacak...
Kırık güvercinler ülkesi
Sabahın erken saatleri... Kent
merkezinde \'on Brandis Cadde-
sı'nden Adliye Sarayı'na doğru
vürüvoruın. Tek katlı genış mağa-
zaların bulunduğu tarafa saptım...
Kimi bağırarak, kimi elındeki
zili olanca gücüyle sallayarak
müşteri çağınyor...
Bir mağazanın girişinde dikka-
timi çekti... Herkes ga\et rahat
içeri girivor. ürünlere bakıyor,
alışveriş yapıyor ya da yapmıyor.
dışarı çıkıyor.
Çikarken beyazlar elini kolunu
sallava sallava yoluna devam edi-
vor. Si>ahlannsa üzeri aranıvor...
Girerken anlayacağım. güven-
lik vesaire... Ama çıkarken. salt
hırsızlığa karşı bir önlem...
Üzerleri aranırken siyahlann
yüzüne dikkat ettim... Kayıtsızlık.
kabullenmişlik... O sırada sanki
kişiliklerinin önüne kalın bir per-
de çekiyorlar... Ellerini havava
kaldınp bedenlerinin dışına çıkı-
vorlar...
Bir an sanki benim üzerim ara-
nıyormuş gibi ürperdim. Görev h-
lerin kimi beyaz. kimi siyah... Si-
radan bırişlevi yennegetirirgibi-
ler. Beyaz geç, siyah dur... Mağa-
zadan çıkıyorsun. potansiyel hır-
sızsın: üzerin aranacak...
Son mağazanın önünden ayrıl-
tnak üzereyken. bir şey satın al-
ınadan çıkan siyah kadın. kendi-
sıni arayan siyah görev lıye bakıp.
acı acı gülüyordu...
Se> yar satıcılann arasından yü-
rüdüm... Kaldınmın kıvısına. 2
metre yüksekliğinde, dört yanı
açık bez ve bir sandalye ile seyyar
dükkânını kuran berberi ikinci kez
gördüğüm için selam verip yolu-
ma devam ettim. Araç trafiğine
kapalı Kerk Caddesi'ndebirban-
ka oturdum.
Karşımda tost. kola, kahve sa-
tan küçük bir büfe \ar. Oradan bir
şeyler alan. banklara geliyor...
Kahv e v udumlarken. üzeri ara-
nanları düşünüyorum... Çevregü-
vercin dolu... tnsanlann yedikle-
rinden artanlarla kannlannı doyu-
racaklar. Aralarından biri sekerek
yürüyor...
Biraz dikkatli baktım. Ayağının
bin bileğinden kesik. Ucu yumru
olmuş... Bir şeyler yedi. etrafım-
da gezinirken fotoğraf makinesı-
nin deklanşörüne kaç kez bastığı-
mı anımsamıyorum.
Derken bir güvercin daha... O-
nun da ayağındaki dört tımaktan
ikisi garip bir biçimde yamulmuş
ve iç içe girmiş. Aksa>arak yürü-
vor...
Bir çocuk elindekinin birazını
bölüp güvercinlere verdı. Anne
gözlerini büyüterek kolav ı çubuk-
tan içeri çekerken. çocuğu sertçe
yanına çekti...
Arkadan gelen bir gürültüyle
güvercinlerin tümü uçup gitti. Az
sonra ben de kalktım. ama uzun
süre kınk güvercinlerin etkisin-
den kurtulamadım.
Haydı biri rastlantı... İkinci gü-
vercin...
Yoksa burası kırık güvercinler
ülkesi mi'
7
Yarın: Barışsak mı,
yarıssak mı?
MIKRO
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞL AR oral calislar ©Planet.com. TR
Gazeteler günlerdir manken
Deniz Pulaş'ın çıplak fotoğ-
raflarını basıyorlar. Daha önce
Deniz Pulaş'ı tanımadıysanız.
bu güzel mankenin vücudu-
nun bütün ayrıntılarını gazete-
ler sayesinde öğrenmiş oldu-
nuz.
Manken Pulaş'ın ismi ve re-
simleri biri Terörle Mücadele
Şubesi Polisi, diğeri Dev-Sol
itırafçısı iki şantajcının yaka-
lanmasıyla gündeme geldi.
Ruhi Uzun ve Atilla Uğur ad-
lı iki şantajcı, Zeynep Özal'ın
eski eşi Adnan Güngör'den
ellerindeki bır kaset nedenıy-
le para sızdırmak isterken ya-
kalandılar.
Biri polis, diğeri polisin iş-
birlikçisi olan iki kişinin yap-
tıklarında. günümüzTürkiyesı
açısından anormal bir durum
yok. Özellikle Terörle Müca-
dele gibi, polisin ve güvenlik
güçlerinin yetkilerinin sonsuz
olduğu alanlarda bu türtehdit
ve şantajların son dönemde
çokça oriaya çıkması. içinde
yaşadığımız siyasi ortamın
Deniz Pulaş'tan özür diliyorum
doğal sonucu.
Devlet içinde. şıddet yanlıla-
rının inisiyatifi elinde tutmala-
n, güvenlik güçlerine büyük bir
üstünlük sağlıyor. Son dö-
nemde, terörle mücadelenin
yoğun olduğu söylenen alan-
larda, güvenlik güçlerinin
uyuşturucu, adam kaçırma.
adam öldürme gibi olaylara
karışmaları, onlara tanınan
olağanüstü yetkilerin bir so-
nucu olarak değerlendirilebilir.
• * •
Kimsenin hesap soramaya-
cağı rahatlığı, hertüıiü yozlaş-
mayı da beraberinde getiriyor.
Özellikle, itirafçıların bu tür iş-
lerde güvenlik güçleriyle işbir-
liği yapmaları. itirafçılık kuru-
munun insanlan nasıl çürüttü-
ğünü göstermesi bakımından,
ders alınacak örnekler oluştu-
ruyor.
Adnan Güngör'e şantaj ola-
yına geri dönersek: Basının,
Deniz Pulaş'a, Adnan Gün-
gör'e ve kasette görüntüleri
olduğu söylenen eski manke-
ne yaptığı, şantajcıların yaptı-
ğından bin beter oldu.
Bu arada, hem de büyük
gazetelerimiz, Pulaş'ın arşivle-
rinde ne kadar çıplak. üstsüz
fotoğrafı varsa yayımladılar.
Altına da en pespaye sözler-
le. Deniz Pulaş'ı aşağılayan
ifadelerle resim altlan yazdılar.
Deniz Pulaş. her gün çıplak fo-
toğrafları basılırken, kasetteki
mankenin kendisi olmadığını
kanıtlamaya çalıştı durdu.
Deniz Pulaş'a yönelik bir
haftalık teşhir kampanyası
bittikten sonra. bu kez diğer
manken için çalışmalar başla-
tıldı(!) Bu gazeteler. Deniz Pu-
laş'tan. evli olduğu söylenen
mankenin ismini açıklamasını
istediler.
Pulaş bunu reddetti. Bu
kez, bu mankenin kim oldu-
ğunu çağrıştıracak resimler.
bilgilergündemegeldi. Bu bil-
giler ve resimler, en iç gıcıkla-
yıcı resim altı yazılarla süslen-
di(!)
Bu haber ve resimleri büyük
basınımızın sayfalarında boy
boy görüp okuyup da utan-
mamak elde değil. Basının in-
sanların özel yaşamını bu ka-
dar didiklemeye ve altüst et-
meye hakkı yok. Deniz Pulaş'ı
bır hafta boyunca manvettiler.
Pulaş, bu saldırıları göğüsle-
yebilmek için kimbilir ne acılar
çekti, ne sıkıntılar yaşadı.
• • •
Asıl acıyı sanırım, henüz is-
mini açıklamadıkları, şimdi
evlı olduğunu söyledikleri
manken çekiyor. Her an ismi-
nin ve resminin bır yerde çıka-
cağını düşünen bu kadına,
bunları yapmaya gazetecile-
rin ne hakkı var? Günlerdir iki
kadına yapılan. iki şantajcının
yaptığından bin beter. Onjarın
yaşamlarını altüst ettiler. Özel
ilişkılerını cehenneme çevırdı-
ler.
Basının yaptığı pis bir şan-
tajcılık ve teşhircilik. Bu re-
simleri basan, onlara resim al-
tı uyduran gazetecilerle aynı
mesleği paylaştığım için utanı-
yorum. Basın mesleği, gaze-
tecilik ne yazık ki son dönem-
de bu tür yozluklara çok uy-
gun hale getirildi. Gazete yö-
neticileri böyle yaratıcı(l) ha-
berleryapan muhabirleri ödül-
lendırmeye başladılar.
Deniz Pulaş olayının gazete-
cilik okullarında bir ders ola-
rak incelenmesini öneriyorum.
Bu meslekte nelerin yapılma-
ması gerektiğine çok çarpıcı
bir örnekbu.Ustelik bunu bul-
var basını adını verdiğimiz ga-
zeteler değil, siyasi iddiaları
olan büyük gazeteler yapıyor-
lar. Bu meslek adına ne büyük
bir ayıp.
Bir gazeteci olarak, Deniz
Pulaş'tan, Adnan Güngör'den
ve hâlâ tehdit altında, isminin
açıklanması korkusuyla acı
çeken mankenden özür dili-
yorum.
DINÇ TAYANÇ
Para, Düdük, Üfürük!
Bunlar daha "iyi" günlerımız!
Henüz "yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin,
devlet başkanlarını ve kralları ayağımıza getiren
onurlu iç ve dış politikanın mirası tüketilemedi!
Bekleyelım, bu "kafalar" ile o dağın eriyeceği gün-
ler de uzakta değil!
Bu "kafalar", 1950'den bu yanaTürkiyeCumhu-
riyeti'ni "içten" kemırmeye yönelik iktidarların ka-
falarının son örnekleri...
Hani, seçim kazanmak uğruna kara yobaz çete-
lerini palazlandıran: hani, sokak ortasında öldürü-
len aydınlara tepki(!) niyetine "Bana sağcılar cina-
yet işliyor dedirtemezsiniz" diyen; hani, "Anayasa
bir kere delinmekle ne çıkarmış" buyuran; hani,
elinde Kuran. dılinde hadısler ıle şeriata yeşil ışık-
laryakan; hani, "bayrak, ezan, Kuran" hezeyanları
ve yolsuzluklarını örtme kaygısıyla şeriata teslım
olupda "Laikliğin temınatı benim"yalanmasığınan;
hani, "ben, ben, yalnızca ben" kafasızlığıyla solu
parçalayan kafalar var ya. işte onların son örnekle-
ri...
Bu "kafalar" 1950'den bu yana, Türkiye Cumhu-
riyeti'ni dış politikasızhkları ile Batı'ya da Doğu'ya
da "uşak" etmeye kalkışan kafaların son örnekle'
ri...
Hani. Marshall Yardımı'nı tüketimdeyoğaltan; ha-
ni, Bandung'da Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Ke-
mal'i örnek almış bağımsız ve bağfantısız ülkeleri
boşlayıp da uluslararası sömürgecilere "biat eden";
hani. Cezayir'in ulusal kurtuluşunun Birleşmış Mil-
letler'dekı oylamasında çekımser kalan: hani, Viet-
nam'dan Nıkaragua'ya, IMF'den Gümrük Birliği'ne,
şeriat sermayesinin "nema "sından Bedevi çadırla-
rından çıkacak "ihsan "a dek ulusal çıkarları da, ulu-
sal onuru da ayakter altına aldırtan "uşak" kafalar
var ya, işte onların son örnekleri...
Bu kafalar, 1950'den bu yana Türkiye Cumhuri-
yeti'ni bir yandan içten yıkmaya kalkışanlara des-
tek veren; bir yandan da Aydınlanma Devrimi'nin
kazanımlarını içine sindiremeyen Batı'smdan, Ka-
ranlık Çağ yitimlerinı geri getirmeye kalkışmış Do-
ğu'ya tüm "açık" ya da "gizli" düşmanların ekme-
ğine yağ süren kafalar!
Ana fikir: Devletleri yıpratan devletin kendisi de->
ğil. devlet yönettiğini sanan iktidarların ıhanetidir.
Ana fikrin ana fikri: Çıkış. yıpranan devleti yık-
makta değil. haınleri yok etmekten geçer.
Adamın birinin son derece değerli bir dişi papa-
ğanı var... Dışi papağan o denli çekici, o denli fet-
tan ki erkek papağanlarıyla çiftleştirmek isteyenler
kuyruk oluyor. Ama adam Nuh dıyor, Peygamber
demiyor; ille de "Parayı veren düdüğü çalar" diye
diretmekte...
Sonunda biri çıkıp "Al sana 500 bin dolar" diyor
ve adamı razı ediyor...
Parayı veren düdüğü çalarmış ya. erkeğin sahibi
kapıp papağanını adamın evine damlıyor. Koyuyor-
lar kuşu dişınin kafesine... Ama "tık" yok!
"Utanıyorlar" dıyor adam, "Kafesi örtelim de ra-
hat etsinler."
Kafes örtülüyor ve anında içerden bir gürültü, bir
patırtı ve dışinın feryatları...
Feryad-ı figan ayyuka çıkınca adam dayanama-
yıp çektiği gibi kaldırıyor kafesin üstündeki örtüyü...
Bir de ne görsünler. erkek papağan bınmış dişinin
tepesine, o canım tüylerini bir bir yolmakta!
Adam başlıyor tepinmeye "Parayı verdin, düdük-
lemek hakkın, ama bu kadanna da rezillik denir" di-
ye...
Beriki ne diyeceğini şaşırmışken. erkek papağa-
nın sesi duyuluyor.
"Ne yani, bunca parayı bastırdıktan sonra bir de
soymadan mı sevecektim!"
Ana fikir Düdüklenme yarası üflemekle geçmez!
Ana fikrin ana fikri: Parayı verenin düdük çal-
makla yetineceğini sanan. paradan gebe kalır! :
• • •
Baba fikir: Rezilin şerefsizine "alçak" dememe-
li. Çünkü "alçaklık" bile bır "yukselti"d\r. böylesine
"çukur" denir!
Tamklar kurtarıyor
Komisyonlardan
Çiller'i aklama eğilimi
AY ŞE SA\ IN
ANK.ARA (Cumhurnet
Biirosu)- D\ P Genel Baş-
kanı ve Başbakan Yardım-
cısı Tansu Çiller'ın. alter-
natif hükümet formüllerı
ıle ilgilı tutumunu belırle-
mede. hakkında yürütülen
Meclis soruşturmalarının
sevrinın etkilı olacağı vur-
gulanırken. komısvonlar-
da. "kanıt \etersizliği" ne-
deniv le aklama eğilıminin
aöırlık kazandıâı öörenil-
dT.
Kulislerde. "V'iiee Di-
van" korkusuvla RP ile ko-
alisvon ortaklığına "evet"
demek zorunda kalan Çil-
ler'in. somut bır hükümet
formülü ortaya konulması
durumunda. hükümetten
çekilmevıgözealabileceği
dile getiriliyor.
Çiller hakkında kurulan
ve çalışmaların'ı büvük öl-
çüde tamamlavan TOFAŞ
v e TEDAŞ soruşturma ko-
misyonlannda. "kanıt ye-
tersizli0" nedenivle akla-
ma eğilimi belirirken. kuş-
kulu serveti ile ilgıli soruş-
turmavı vürüten komis-
vonda da DYP'li üyelerin,
raporun bir an önce hazır-
lanması yönünde baskı
vaptığına dikkat çekiliyor.
D>'P'li üyelerin. raporun
hazırlanmasında acele
edilmesi yönündeki istek-
lerı. alternatif hükümet
aravışlannın voğunlaşma-.
sı nedenivle. RP ile koalis-
yon ortaklığının bozulaca-
ğı ve bövle bir tablodan da
Çiller alevhine karar çıka-
cağı endişesine bağlanıyor.
Komisyon. dinlenen ta-
nıklardan başta dönemin
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı ve ANAP Karabük
Milletvekili Şinasi Altıner
olmak üzere. diğer tanık-
ların. aleyhinde ifadeler
vermemeleri nedenivle ak-
lanacağı belirtiliyor. TO-
FAŞ ıhalelerine müdahale
ederek. fesat karıştırdığı
savıvla açılan Meclis so-
ruşturmasını yürülen ko-
misyonda da. gerek yasal
boşluklargerekse tanık ifa-
delerine davanarak veterli
kanıt bulunmadığı gerek-
çesivle Yüce Divan volunu
kapama yönünde eğilim
belirdici ögrenildi.