Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13EKİM1996PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Darbeler
mevsimi
sonbahar
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Sonbahar darbe
söylentileri zamanı.
Yaşamımı bağladıgım iki
ülke, darbe beklentisinde
ve senaryolannda yine
birbiriyle yanşıyor gibi.
Oysa sonbahar ne güzel
bir mevsim; VivaJdi'nin o
ünlü fa major
konçertosundan bile daha
güzel. Hele şu günlerde.
Türkçesiyle "pastuTna",
Rusçasıyla "kocakan"
yazı. Moskova'ya kış
öncesi son güzel
günlenni armağan ediyor.
Sonbahann soluk bir
kartviziti andıran san
yaprak şeridi üzerinde.
geçen yaz gezip
dolaşmakta gecikenler bir
şeyleri telafi etmeye
çalışıyor. En büyük keyfi
duyanlar ise birkaç
haftalık uzatmalı soğuk
hava selamından sonra
yeniden sokaklarda
rahatça oynama firsatı
bulabilen çocuklar.
Oyunlar onlara kimbilir
neler öğretiyor!
Tahterevalliye binerken,
hayatta birilerinin
yükselişinin çoğu kez
ötekilerin batışına yol
açtığını anlamaya
başlarlar mı acaba?
Kumtepelerini yapmanın
ne kadar zahmetli,
yıkmanın ise ne kadar
kolay bir iş olmasından.
gelecek için ders
çıkanrlar mı? Yoksa
yalnızca oynar ve güler
geçerler mi°..
Çocuk bahçeleri her
zaman cıvıl cfvıl
mutluluk tabloları değil;
bazen kavga gürültü dolu.
Bahçenin mevzilerini,
özel mülkiyet siftahı
oyuncaklan ve
oyunlardaki rolleri
paylaşmak pek basit
görünmüyor. Protesto
ağlamalan tatsızlıgın
yumuşak yüzü; itip
kakmalardan nedeni
belirsiz ani tekmelere
kadar bir dizi zorbalık
denemeleri var küçücük
ve masum çocuklann.
Nereden ögreniverdiler
hemen şiddeti?
Büyüklerinden mi? Yoksa
genlerinin dokusuna
sinen bir şeyler mi var.
artık asla
\ azgeçemeyecekleri'1
Çocukluktan gençliğe
uzanan saf görüntiilü bir
başka şiddet egilimi
aklıma geliyor. Okulda
yeterince
hazırlanamadığımız
sınavlardan önce (ki
hiçbir zaman yeterince
hazırlanılmazdı) aklımıza
türlü şeytanlıklar gelirdi.
Bunlar arasında bazı
"kötü dilekler" de
bulunurdu. Örnegin
sınavı yapacak
ögretmenin ayagını
kırması. hasta olması,
hatta ölmesi gibi canice
beklentiler. Okulun
yanması. deprem olması,
göktaşı düşmesi ya da
savaş çıkması sınavın
iptali için bir neden
olabilirdi. Hele bir
ertelensindi sınav. Sonrası
Allah kerimdi. 70'li
yıllann kanlı olaylannda
ve sonbahardaki askeri
darbe sonrasında da
ögrenimin aksadıgı
olmuştu tabii. Ve o
zamanlara denk gelen
sına\ lar yapılmamıştı.
Darbeler!.. Sonbahar!..
Laiklik tartışmalan...
Kremlin'in asıl
efendisinin kim olduğu
yolundaki iddialar...
Şeriatçı gösteriler...
Başkan'ın tekleyen
kalbi... Orduyu duruma el
koymaya çağıran
politikacılar... Çareyi
demokraside değil.
otorıter yönetimde gören
gazeteciler...
Bir darbe olsa da
hayatımızdaki aşın
heyecanlı sınavlar ve
sınav arası aşırı
heyecansız günler askıya
alınsa. Darbelere
katılmasak bile birilerini
ve bir şeyleri
cezalandırma güdümüzü
başkalannın güçlü
elleriyle tatmin etsek.
"Demokrat"
tabiatımızdan dolayı •
kendi başımıza asla
yapmayacağımız
zorbalıklara başkalan
imza atınca. alkış
olmasa da sessizce çanak
tutmak gibi zararsız
görünen tutumumuzla,
"sınavı ertetetmeye'"
çalışsak...
lyi ama. ne zamana
ertelenmeli ki bu sınav.
sonucunda tam not
alınabilsin?.. Ne zamana
kadar tahterevallinin
yukandaki yansında
oturmak mümkün?
Kumtepeleri nasılsa bir
gün yıkılmayacak mı?..
BaşkanınbütünkadınlanBin aşkın başı. diğeri ortası. öteki
sonu. İlki sabırlı. ikincisi sağduyulu.
üçüncüsü savaşçı. Hepsi aynı adama
âşık olmuş.. adamın başka adamlar
olduğu zamanlarda: Biri. adam genç
bir avukatken; diğen. adam özgürlük
savaşçısıyken; öteki. adam devlet
başkanıyken. Adam. kocaman
yaşamına. iiç güçlü kadın sığdırmış.
Biri. adı EveKn olan. Mandela adını 40
yıl önce bırakmak zorunda kalmış.
ama Yeho\a Şahitleri"ne inandığı için.
kendini tanrı önünde hâlâ evli kabul
edivor. 1958'deki boşanmanın nedeni.
çiftin din konusundaki anlaşmazlığı
olmuş. Nelson'dan sonra, başka birini
istememiş Evelyn. Mandela,
otobiyografisinde. Evelyn'den.
"Taşranın sessiz. tatlı kızı"diye söz
edivor. Taşralı E\elyn. Engcobo'da
doğmuş. Okumak için Johannesburg'a
gelip ANC partililerinden birinin
evinde kalmaya başlamış.
Otobiyografiye geri dönelim:
"Evelyn'le tanıştıktan hemen sonra,
onu gezmeye davet ettim. Birkaç a>
sonraki evİenme teklifimi kabul etti."
Evlendikten sonra, Nelson. Evelvn'den
politikaya girmesini ister. Evelyn'in
isteğiyse, Nelson'un politikayı bırakıp
Tann'yı arama yolculuğunda kendisine
katılmasıdır. Acıdır. Evelyn'in Tann
yolunda bulduğu huzur. evine
huzursuzluk getirmiştir.
Başkanın kadınlannın en ünlüsü.
önceleri silah arkadaşı. sonralan rakibi
olan kadın Winnie'dir. 1956'da
tanışırlar. Winnie. farklıdır. Evdeki
küçük kadın değildir. Işıni ne şansa
bırakır. ne Tann'ya. Beraber oldukları
38 yıl boyunca, Nelson'un gücünü
emerek güçlenir. Bugün, Güney
Afrika'nın toplumsal sorunlannı
çözmeyi kendine ış edinen«eski Bayan
Mandela. Bayan Mandela olduğu
dönemden daha gündemde.
Unutulacak. orta sınıf bir apartmanda
torun resimleriyle avunacak kadın
değil Winnie. O. Nelson'un ortanca
aşkı.
JOHANNESBURC
F AYSU
ÖNEN
Nelson Mandela. Güney Afrika için
neyse. öteki kadın. başkanın üçüncü
kadını da. Mozambik için odur:
Özgürlük dağıtan kahraman. Dünyada
herkesin bir ikinci yarısı. bir
tamamlayanı varsa. üçüncü kadının.
Nelson Mandela'ntn >itık varısı
olduğuna şüphe yok. Adı Ğraca
Machel. Mozambikin ilk
Cumhurbaşkanı'nın dul eşi. Ülkesinin
ilk Milli Eğitim Bakanı. ilk kadın
haklan savunucusu.
Graca. henüz Nelson'la karşılaşmadan.
onun geçtiği yollardan geçer. 20 yıl
eeç de olsa. Birbirlerıni tanımadan
aynı yaşarnı yaşarlar. 1970'lerde.
Portekiz Üniversitesi'nde öğrenciyken.
Frelimo militanı olur. Yeraltı gerilla
hareketine katılır. Gizli polis tarafından
aranmaya başlayınca. Tanzanya'ya
kaçar. Orada. altı a> boyunca askeri
eğitim görür. savaşmavı öğrenir.
Sonradan Mozambik'in ilk
cumhurbaşkanı olacak eşi
Samora'yla sa\aş alanında tanışır.
Cumhuriyet dönemi. Graca'nın
vaşamında yeni bir savaş alanı
olur. Mozambik'te politik \e
toplumsal pek çok organızasyona
başkanlık eder. Bırleşmiş Milletler'in
"Açlıkla Savaş' ve 'Savaş Ortamında
Büyüven Çocukları Kurtarma'
projelerinde çalışır. Samora
MacheTin bir uçak kazasinda
ölümünden on vıl sonra bile. Graca
bugün hâlâ Mozambik'in bırinci
bayan ı.
Adamla, üçüncü kadın. Mozambik'te
el ele tbtoğraflanınca. masal aşklanna
aç medvanm kalbi hızla atmaya
başladı. Sonunda. adam ve üçüncü
kadın birbırlerini sevdiklerini, ama
evlenmeyeceklerini açıkladı. Yüzyılın
düğününü bekleyen medya. kös kös
evine döndü. Bir iki gazeteci, önce
VVinnie'nin kapısını çaldı.
\Vinnie. gazetecileri profesyonel bir
"yorum yok" ile kolayca uzaklaştırdı.
Sonra, unutulan kadın Evelyn'in evine
yollandılar. Evelyn. Nelson'ı 40 yıl
önceki gibi. inancına uvgun.
yargıladı. 77'lik de\ let
başkanı ve kız arkadaşı.
Ne kadar ayıp.
Nelson Mandela. Graca"yla. diğer
kadınlanyla paylaşmadığı birduygu
paylaşıyor. Her ikisinin de kalbinin
yansı ülkelerine ait. Birinci kadın,
Nelson'un kalbinin hepsini istedi;
ikincisi. kim ülkeyı daha çok seviyor
diye yanşa girdi onunla. Üçüncü
kadın. Nelson'un kalbinin yansıyla
mutlu, kendisı de zaten yarım bir kalp
sunuyorbaşkana. İki yarım. bir
yapıyor.
Bir kenti
yaşatanlar
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Stockholm'ün merkezindeki
metro ıstasyonlarından
Radmansgatan'ın çıkış
yerlerınden birındeki bir
korıdor. sokağa açılan
merdıvenlere kadar August
Strindberg'nin resımleri.
>azıları ve onunla ilgili
diger şeylerle doludur. Her
metro ıstasyonu. grafini
denilen ve duvarlara sprey
bova püskürtülerek çizılen
resimler. atılan ımzalarla
sürekli olarak kirletilirken.
bu korıdorun iki yan duvan
asla kirletilmez.
Strindberg'nin halen müze
haline getinlmiş olan evine
gıderken. ünlü yazarın
dünyasına bu kondordan
gırılir. Ev in bulundugu
Drottnıngg (Kralıçe) -
Stockholm'ün Istıklal
Caddesı ya da Yenişehir'ı-
yereçizilen oklarla ve
yazardan satırlarla bu semtin
kime aıt olduğunu göstenr:
August Strindberg'e... Yıne
kent merkezindeki tarihi
Klara Kılısesı'nden adını
alan semt de "Klara
Bohemleri'ne aıttır.
başkalarına değil. Kilisenın
bahçesıne gırersenız. Klara
bohemlenmn en haylazı.
ozan ve şarkıcı Bellman'ın
anıt taşını görürsünüz. Şiire,
şaraba \ e şarkıya
düşkünlüğüyle tanınan
Bellman. yasaklan
v asaklamakla geçen bir
yaşamın unutulmaz
temsilcisidir.
Zaman zaman övgüyle
sözünü ertigım Gamla Stan
(Eskı Kent). kılisenin şirin
bir parkı andıran bahçesinın
arka kapısından. Kralıçe
Caddesı'nin Strindberg'e
değil, öbür ucuna, Saray'a
giden yönüne çıkabılirsiniz.
Saray'ı geçıp güneye doğru
parke taşlara basarak
yürüvünce. yolunuz Demir
Meydanı'na çıkar. Burada.
bir başka ozan ve şarkıcı
Evert Taube'un yontusunu
bulacaksınız. Müzik aletlerı
ve nota kıtaplan, defterleri
satan dükkândan çıkmış,
taksi beklemektedır. Elinde
nota defteri vardır. Öbür
elıyle güneş gözlüğünü
alnına dogru kaldırmış,
meydanda geçen genç
kızlara bakmaktadır Bu
semt de onundur yanı...
Geçenlerde gazetemizde
değerli bir arkadaşımız.
sanıyorum Turgay Fişekçi,
sordu: Istanbul'da bir Orhan
Veli'nin, Sait Faik'ın
yaşamış olduğunu nereden
anlavacagız diye. Aklımda
kaldıgı gibi yazıyorum.
Nerede sevgilı ozan, yazar
Attilâ İlhan'ın genç
hayranlarıyla buluştuğu
pastaneler? Nerede Demir
Özlü'nün bir annenın
bebeğinı okşar gibi
sevecenlikle anlattıgı eski
kahvehaneler? Bir gün
soracaklar hepimize: Nerede
ozanlann, yazarlann
Istanbulu, diye.
NASRULLAH AYAN BORÇLARINI ÖDEMEYE HAZIR
Yabancı gözüyle
'""nın
M N
ünluyonetıcılerhatalannıanlatıyor
îalarısı'nın
favori hisseleri
Afrika gezisine katılan işadamlan ne umdu, ne buldu?
Paranıza y6n veren dergl
Korsan avcıları
işbaşında
TREND
apatistaların direniş simgesi
Dış Haberler Servisi - Meksika hükümetinin Zapafistalara u>guladığı baskıvı
protesto etmek için öliim döşeğinde olmasına karşın ülkenin «ünevindeki
köv iinden kalkıp başkent Me\ico Cir> \\e gelen kanseıii Kı/ılderili kadını Ra-
mona. bir anda Zapatista direnişinin simgesi haline geldi. Başkentte dü/enle-
nen bir kı/ılderili Konferansf na katılmalanna izin verilmeven Zapatistaları
temsil etmek üzere hasta yatağından kalkarak yollara düşen yajlı kadın,
isvancılann lideri Komutan Marcostarafından "Zapatista l lusal Özgürlük
Ordusu'nun en sa\aşçı, en uzlaşmaz üvesi" olarak tanımlandı. Ramona'vı.
\lexico C irv 'de coşkulu bir kalabalık çiçekler ve bayraklarla karşıladı.
Saraybosna'da cümbüş
HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ
Saraybosna sokaklarında
dolaşırken gördüğüm insanlann
yüz ifadeleri fena halde
sinirime dokunuyor. Savaştan
çıkmış bir kentte insanlar neden
bu kadar güleç yüzlü v e
bakımlı. Şu gençlerin haline
bakın hele. her şeyleri tamam
bir aşklan eksik. Barlar tıklım
tıklım. Ya şu sinema ve
tiyatrolara ne demeli. Hallenne
bakmadan bir de "Saraje\o
Füm Festivali" düzenlemişler.
Ayranlan yok içmeye
tahterevanla giderler....
Sahip oldukları toprakların
büyük bir kısmını Sırplar'a
kaptırmışlar. o kadar da kayıp
vermişler adamlann umurunda
değil. Vurdumduymaz
diyeceğim o da değil. Dört yıl
boyunca canlarını dişlerine
takıp çarpıştılar hani..
Yahu bizde bir milli maç
kaybedıyoruz kahrından intihar
eden edene. Bir de savaş olsa
insanlanmız senelerce gülmeyi
unuturvalla. Eğlenceymiş.
sanatmış böyle şeylere
meyledenler derhal vatan haini
ilan edilir. Tamam bizde de
barlar. meyhaneler dolar ama
insanlar. memleketin haline
bakıp kahnndan içer. Arada
fark var değil mi? Yaşamayı
seviyor olabilirler: ne yani biz
sevmiyor muvoız? Ama yine de
biz olsaydık farklı davranırdık
gibi geliyor. Eh ne de olsa
yıllarca komünist rejimi
yaşamışlar. Farklılıklan belki
ondandır.
Fiyatlara bakıyorum; üç aşağı
beş viikarı bizdekine yakm.
Üstelik hızla aşağı düşüyor.
Bizde ise tam tersi yukan
çıkıyor. Eee bu nasıl savaştan
çıkmış ülke böyle.'1
Bu
Bosnalıların her şeyi garip.
Geceleri dolaştığımda ise
koskoca Saraybosna'da sokakta
yatan. evsiz, barksız bir tek
insana rastlamadım. Hayret.
demek ki. gündüzleri dilenen
SARAYBOSNA
MİYASE
İLKNUR
insanların bile gidecek bir
ev leri var. Bosna dönüşünde
havalimanında bindiğim
taksıyie eve gelirken. Topkapı-
Bayrampaşa sapagındaki
köprünün altında. kucağında 7-
8 yaşlannda oğlunu uvutmuş
bir baba görünce bir daha
düşünüyorum. Bir terslik var bu
işte. Tamam bizde de ülkenin
bir bölümünde savaş var ama
şükür onlarınki kadar fecaat
denecek noktaya henüz
gelmemiş. Yılfarca ambargo
uygulanan. hiçbir malın giriş ve
çıkışın yapılamadığı Bosna"da
fiyatlar Istanbul'dakine denk.
Sordum soruşturdum hırsızlık
v e gasp olayları da yok denecek
kadar az. Orada sokakta kalan
ınsan yok: bizde vazgeçtik
köylerinden kovulan
Güneydoğulu yurttaşlarımızın
Tunceli. Diyarbakır. Elazığ ve
Mersin gibi kentlerde naylon
barakalarda yaşamasını.
Istanbul'da bile bütün köprü
altları ve Bizans surlan.
gencecik vatan evlatlan ile
dolu. Sözde savaş yok ama
hergün bayrağa sarılı dizi dizi
tabutlar geliyor. Iran. Suudi
Arabistan gibi ülkelenn parasal
desteğine ve köktendinciliği bu
ülkeye ihraç etme çabalanna
karşın onlarda şeriat tehlikesi
yok. Biz de kapıyı çaldı çalacak
diye her an kulağımız kirişte.
Ee bu durumda v urdumduymaz
olan onlar değıJ biziz galiba.
Neyse iyisi mi bu tatsız konuyu
bırakıp Saraybosna'daki
yabancıların yaşamlanndan söz
edelinı. Saraybosna'da hâlâ çok
sayıda yabancı asker.
uluslararası kuruluşlann
temsilcileri ve gazeteciler
bulunuyor. Her an bir şey
olabilir diye Bosna'v ı terk
etmıyorlar. Kendi içlerinde
dışanya kapalı bambaşka bir
yaşam kurmuşlar. Sabah uyanıp
rutin ışlerine koşturuyor.
akşamları da kentin v abancılar
için yeni dekore edilmiş gözde
mekânlannda bir araya gelip
laflıyorlar. Tabii bu insanlann
gittikleri barlar, cafeler yerli
îîalkın mekânlanndan biraz ,
farklı.
Arkadaşlıklan. dostlukları çok
srcak. Aşkları da öyle.
Partnerlerini de doğallıkla grup
içinden seçivorlar. Eğer
aşıklardan birinin görev yeri
değişiyor. bağlı bulundugu
merkez onu Bosna dışında
başka bir verde
görev lendiriyorsa yürek acısı.
Nazım Hikmet'in dediği gibi en
fazla bir gün sürüyor. Sonra
sıradaki gelsin.
Asker. gazeteci ya da
uluslararası kuruluşlarından
birinin temsilcisi olsun görev
süresi dolup da Bosna'yı terk
eden herkes için veda partisi
düzenleniyor.
Derhal adam başı 15-20 mark
toplanıyor ve akşam bir yerde
içkiler içiliyor. şarkılar
söyleniyor. danslar ediliyor ve
arkadaşlarını güle oynaya
uğurluvorlar. Bu partilere
sadece giden kişinin
meslektaşlan katılmıyor. O
kentte görev yapan ve
birbirilerini tanıyan bütün
yabancılar davetli oluyor...
Kısacası Sarav bosna'da iki
farklı yaşam var. Biri. savaşta
taraf olan yerli halkın mütevazı
yaşamı, diğeri ise tarafsızların
biraz renkiı yaşamı. Ama
sonuçta savaşın külfetlerini dört
yıl boyunca birlikte yaşamışlar.
Onlan bağlayan tek ortak nokta
da bu.
Bak
postacı
geliyor...
VIYANA
AYHAN
EVRENSEL
Ne getiriyor acaba? Uzun zamandır
yanıt bekledigim. duygulanmla yanı
başımda olan. ama o kahrolası 5000
kilomeîrenın aramıza girdigi o can
dostumdan haber mi geliyor. yoksa yine
gereksiz bir pizza reklamı mı?
Penceremdev im. görüyorum. postacı
binaya girivor. Bizdeki gıbı
soramıvorum ki. "Postacı, bana bir şey
var mı?" diye. Lçüncü kattayım.
Asansör yok. Gözüm yemivor koltuk
değneklenyle o kadar yolu kat etmeyi.
Ya önemli bir şey geldiyse? Yavaş yavaş
iniyorum aşağı. Normalde saniyelerle
koşarak indigim merdıvenler. on degerli
dakikamı gasp ediyor. Posta kutusunun
başındavım. Ikı mektup var. Biri pek
sevgili pizzacımdan. diğeri içimi
kemiriyor. Kalınca. gönderenin adresi
yok. "Acsana be adam!" divorum
kendime. Sonra ansızın duraklıvorum.
Ya kötü bir >ey geldiyse? Kötü bir
haberden korkmuyorum. aklıma daha
kötüsü gelivor, ya bomba ise'.' Nerden
çıktı şimdi bu paranoya?.. Bir ıçımdeki
şeytan konuşuyor. bir ben: "Bak, geçen
hafta vine mektup gönderdiler, açnıa!"
•"Saçnıalama. o mektuplar önemli
kişilere gönderiliyor, ben sıradan bir
yabancıyun..."' Yabancı?.. Kılit sözcük.
Aklım bu sözcüğe takılıyor. Daha
önceki mektup bombalannı
düşünüvorum. Geçen nisan
parlamentoya basın akreditasyonum için .
gittiğimde duvarda asılı ilan geliyor '
gözlenmin önüne: "İçişleri
Bakanlığı'nın elde ettiği son bulgular
ışığında. mobil telefonlann ve diğer
elektronik gereçlerin parlamento hizmet
birimlerinde kuüanılması
yasakJanmıştır!" Adamlar parlamentoyu
bile uyanyorlar. elektronik sinyaller
bombaların mekanizmalannı harekete
geçirebilir dive. Demek ki durum ciddi...
Birvıldır Avusturya'dayım. ikinci kez
ülke çapmda seçimier var. > ine ikinci
kez mektup bombalan gündeme bir
numaradan girivor Bu seferki seçimier.
Avusturya'da ilk kez vapılacak olan
Avrupa Parlamentosu seçimlen ile bazı
bölgelerdeki yerel yönetim seçimlen.
Ama terönst için fark etmiyor. Onun
için amaç "terör", v ıldırmak. korku
yaratmak. gündemi değiştirmek...
Mektup bombalan, yanıbaşlannda 43 ay
süren savaş dışında. İkinci Dünya
Savaşf ndan beri banş ve refahı konuşan
Avusturyalılann sohbetlerine ilk kez
1993 Aralık ayında girivor. Bugüne
kadar beş ayn kampanv ada. 24 mektup
bombası gönderiliyor. Kurbanlann
hepsi. vabancıların Avusturya
toplumuvla kaynaşması. bütünleşmesi
için uğraşan. demeçler veren kişiler.
İçlerinde bomba sonucu bir elini yitiren
zamanın \iyana Belediye Başkanı bile
var îki hafta önce Avusturva'nın ciddi
haftalık dergilerinden Profil'e 8 sayfalık
ilginç bir mektup gönderiliyor. Normal
bir tehdit mektubu değil. içinde binlerce
sav ı var. Polis. bu pazar vapılacak
seçimier öncesi gönderilebilecek
bombalar hakkında ipucu bulma
amacıyla şifreyi çözmeye çalışıyor.
Sürekli geçen sekız rakamı i
kuşkulandınvor: herkes 8 ekimde
bombalı sald'ınlar olabıleceğini J
konuşuyor. Osmanhlar'a karşı alınan bir '
galibiyetin yıldönümü. "Neden 8 ekim" <
sorusanun olası yanıtlan arasına girivor.
CIA'e, MI-5'e başvuruluyor. Ancak bir
hafta sonunda, Avusturya ordu istihbarat
ve anti-terörbirimleri. eski Doğu Bloku
ülkelerinde de sıkça kullanılan şifreyi
çözüyor. Sürpriz! Mektuptan. önceki
bombalann nasıl üretildiğine dairdetaylı
bilgiler ve kendilerine "Bayuvar
Kurtuluş OrdusıT (BBA) adını
verdikleri bir grubun şimdiye kadarki
tüm saldınların sorumlulugunu
üstlenmesinden başka hiçbir şey
çıkmıyor. Denn bir nefes alıyor herkes.
Cesaretımi toplayıp mektubumu
açıyorum. Lzaktaki o dostum da suçunu
üstleniyor şimdiye kadar yazamadığı
için. •;