Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EYLÛL 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİN ILYASOĞLU
Günlerdir Akdeniz sulannda tek bir ses
dinleyerek yolculuk yapıyoruz: Leyla
Gencer'in tam kırk yıl önce
kaydedilmiş operalanndan bölümler.
Onun cümJelerini dinlerken insan,
doğada bugüne dek hep gördüğû,
ancak fark edemediği aynntılan
yakalıyor. Kaç kez önünden geçtiğimiz
kayalar bir başka mor, denizin ışıltısı
bır başka parlak. Kimlerden kimbilır
kaç kez dinlediğimiz Madam
Butterfly'ın "Un bel di." aryasında
öylesine duyarlı, öylesine kararlı ve
öylesine hüzünlü ki bu bildik aryayı da
onun sesinden yeniden keşfediyoruz.
1995'te Myto Records'dan ttalya'da
yayımlanmış bir kompakt disk: Leyla
Gencer- Volüm 1(1954- 1957).
Napoli'deki San Carlo Tiyatrosu'nda
opera dünyasına ilk adım attığı
günlerin
temsillerinden
seçilmış aryalar.
"Temiz Eiler'den
birhâkim
arkadaşım var
İtahada. Otuz
yıldır peşimde
dolaşır durur. DoKtora verildiğinde
Istanbul'a da gelmişti benimk. Işte o
dertiyor bu kayıtian. Arşh olarak tele
kaydedilmiş o zamanlar. Kayıt niteligi
kötü ama, yorumu ben de begendim"
diyor Leyla Hanım. Bundan böyle
dönem dönem bu demetler sürecekmiş.
Plak stüdyosunun huzursuzluğu yok.
Aynı zamanda stûdyodaki yapmacık ve
soguk ortam da yok. Gencecik bir
coşkunun sahnede yaşanılan sıcacik
inandıncılığı var. Bunca yıl neden plak
yapmamış Leyla Gencer, neden
dığerleri gibı profesyonelce çalışmamış
diye hayıflanmamız gerekmiyor artık.
Altmış kadar plak var, elden ele
dolaşan. Hele böylesi sistematik bır
düzen içinde topJanan yeni kompakt
diskler, ayn bir özellikle taşıyor: Özel
bir dikkatle dinliyorsunuz onlan. Kayıt
nitelığine bakmaksızm kendinizi
yoğunlaştınp Leyla Hanım'ın
coşkusunu ve ustalığını satır aralannda
okuduğunuzda kanatlanıp
uçuveriyorsunuz!..
"Benim plak yapmadığım belki de
daha iyi oldu: Şimdi 'lıve' modası var
ya. Canlı kayitlardan istifade ediliyor.
Sonra da elektronik stüdyolarda her
türlii kusurgJderiliyorT Leyla Hanım
bu modanın öncüsü oldu. Ancak her
tûrlü kusur giderilmeden doğrudan
alınanlar da var. "Bazılan çok kötü
obnuş. Arcadia'ın sahibi bir Yunanh,
benim arkadaşundır. En temiz kayıtian
onunki sanıyorum. Nouva Era. Mydo.
bir çoğunda temiz. Ben bunlan çıkana
kadar hiç görmcm. Çoğundan haberim
dahi olmaz. Krtapçığına ne vazı
yazılmış, nasıl bir kapak yapılmış,
hangi fotoğraflanmı seçmişler, hiç
bilmem. Onlar merakh insanlar.
araştınlıyor. Bugüne kadar bir kuruş
bile görmedim bu yayınlardan. Plaklan
bile göndermezler, görünce sürpriz
yaşanm. Mahkemeye filan da \ermeye
hakkın yok tabii. Önce korsan olarak
başladt, şimdi korsanhğı filan kalmadı
rçjnT
Leyla Gencer adına bir yanşma
Yapı ve Kredi Bankası'nın bugüne dek
yaptığı kültür hizmetlerinin en
anlamlılanndan birisi bu şan yanşması.
Aydın Gün'ün öncülüğünde
düzenlenen yanşma. yannın ünlülerini
dünyaya sunacak. Hem de lstanbul'un.
Leyla Gencer'in adı anılarak ses
verecek. Yapı ve Kredi Bankası'nın
kültür hizmetlerinin en önemlı yönü
süreklilik kazandıran, belli dönemlerde
yineleneceğini bildiğimiz etkinlikleri
desteklemesi. Gençlik Festivali'nin her
yıl bellı bir mevsimde yinelendiği gibi
Uluslararası Leyla Gencer Şan
Yanşması'nın iki yılda bir yinelenmesi
de yalnız lstanbul açısından değil,
dünyadaki kültür merkezleri açısından
Yanşanlar,
kazananlar,
yanşmamn
coşkusu
bir yana, Leyla
Gencer'in
bu olayla yeniden
gündeme
gelmesL, onun 20.
vüzyılşan
tarihindeki
değerinin
bir kez daha
böylesine
anılması
her şeyden
önemli.
iyi lied söylemeyi bilmeli. Operayı
bilmeli. Bazen üç aryayı çok iyi çalışmış.
Fevkalade diyorsunuz, ama
yanılıyorsunuz. çünkii gerisi yok."
Yoga şancüara en vardımcı
egzersiz
Şan yaşı. şan tekniği, opera yaşı ve
egzersizler üstüne konuşuyoruz Leyla
Gencer ile. Örneğin Piacido Domingo,
50 yaşından önce Otello oynanmaz
diyerek yaşını beklemış. Ya da
Sibıryalı genç bariton Hvorostovsky, 27
yaşına geldiğinde artık 26 yaşındakı
Onegin rolünü oynayabileceğini
söylüyordu. Operalann yaşı var mıdır
sorumuzu Leyla Hanım. bedenin
fizyolojik gelişimine bağlıyor: "Şan
sesi 18 yaşından önce kendini bulmaz.
tnsanın vokal organizasyonunda çok
Gündemde Leyla Gencer var
D
B
da kan dolaşımına yenilikler getirecek.
Şan Yanşması: Leyla Gencer belki de
herkesten. tüm düzenleyenlerden ve
yanşmactlardan da daha heyecanlı. Her
şeyden önce jüri oluşturmak başlı
başına bir sorun. Bu bınnci yanşmanın
jürisini oluşturanlann tümü Leyla
Gencer'i sayan seven önemlı kişiler:
"Avrupa'nın çeşitli opera
merkezlerindeki prestijli yöneticilerden
derledi jüriye. Başkan Roman Vlad. La
Scala'nın anıstik dırektörü.Helga
Schmidt, Covent Garden'dan:
Dorethea Glat. Bayreuth Festivali'nden,
Nicholas Joel. Toulouse Operası'ndan,
Vıncenzo de Vi\ o. Roma Operası
Sanat YönetmenL,'aynı zamanda del
Monte Festivali'nin yöneticisi. Tam otuz
üç yıMır böy le bir şan vanşmasını
düzenlemekte. Bu tür yanşmalan
düzenleyen arkadaşlanm bana başında
dediler ki, 50 aday baş>urursa
muvaflakiyettir. Halen 50'nin üstünde
kayıt var. Ama bunlardan birinciye
ödül vermek çok zor. Bazen birinciliğe
değer aday bulunamıyor. Bazen
ikincilik de ikiye bölünüyor"
Dünyanın birçok yerindeki yanşmalar
karşılığında para ödülü değil de
kazananlara burslar, turneler, kompakt
disk olanaklan sağlıyorlar. Böylece
daha geniş kitlelere tanıtılmış oluyor
bu yetenekler. Leyla Hanım, bu
süreklıliği de düşünmüş. jün üyeleri ile
görüşmüş: "Her biri, konumlan
iribanyla, kazananların elinden tutarak
onlara yeni olanaklar sağlayacak kişiler.
Böylece. kazanan adaylar bu
yanşmadan çıkıp kariverc
"başlayabilecek." Kendisi onca
ün gece yan
final seçimleri
yapılan "Leyla
Gencer Şan
Yanşmasf "nın finali
cuma gecesi belli
olacak. Yapı ve Kredi
Bankası'nın
sponsorluğunda
düzenlenen yanşmada
heyecan dorukta.
Ancak tüm
yanşmacılardan daha
heyecanlı biri var; o da
Leyla Gencer.
u birinci
yanşmanın
jürisini
oluşturanlann tümü
Leyla Gencer'i sayan
seven, Avrupa'nın
çeşitli opera
merkezlerindeki
prestijli
yöneticilerinden
derlenen önemli kişiler.
Leyla Gencer, 'Her biri,
konumlan itibanyla,
kazananlann elinden
tutarak onlara yeni
olanaklar sağlayacak
kişiler. Böylece,
kazanan adaylar bu
yanşmadan çıkıp
kariyere
başlayabilecek' diyor.
yanşmaya yıllardırjüri üyeliği
yaptığından bu yanşmalarla ünlenmiş
kişileri de sonradan izlemiş. Kimisi
parlamış. ama son zamanlarda hiç de
çok ünlenene rastlamıyormuş.
"Yanşmalar veya audition'lar
(dinletikr) şancüara ünlü olmanın
kapılannı açryor. Son zamanda böyle
oluyor. Ama yaıuiguar da olabilir.
Mesela Rolf Lıebermann Nev* Ybrk'ta
Domingo' nun ilk dinletisinde
buhınmuş. hiç de parlak değilmiş. Tabii
bu dinleyenlerde ileriyi gören göz var,
hisseden bir kulak var; parlak olmadtgı
halde istikbalini görmüşler o günden."
Yanşmada adaylardan başlıca beklenti
nedir? Bir stil edinmiş olması gerekir
mi?
u
Konservatu\an bitirmiş veya
fevkalade isridatlı öğrenciler karılıyor
bu yanşmaya. Görecegiz bakahm. Çok
değişiklik olur bu yaşa kadar. Sesin bir
tekamiilü. zirvesi \e inişi vardır. Bazı
operalar. gençken, en tiz seslere
çıkabüdiğiniz zaman ve tekniğiniz varsa
söylenebilir. Yaş ileıiedikçe insan bazen
onlan kaybediyor. Ses olgunlaşıyor
dense bile bu kavıp görünüyor. Aklı
başında bir insan, ben artık
yapamıyorum diyebilmeli. Kötü
söy lemektense söytememeyi tercih
edebiimeli."
Bir de yeni şan çalıştırma teknikleri
var. Örneğin yüzükoyun, yere yapışık
şekilde saatlerce söyîeyebilme
egzersızleri yaptırtılıyor şancılara.
Leyla Hanım bunlan bir "fantezi''
olarak değerlendiriyor: "Şan hem çok
zor hem çok basit bir iş. Onun tekniğini
öğrenmek lazım. Ybga çok işe yarayan
bir egzersiz. Ben onu bilmeden kendi
kendime yapryormuşum. Sonradan,
daha sistematik bir şekilde kendime
göre sabahlan yoga benzeri bir şeyler
yaptım ve çok işe varadı. Evvela ses,
sıhhat ve teknik. fyi nefes alıp sesi iyi
poze etmesini öğrenmek gerekiyor."
Bir opera sanatçısının repertuvannda
her an hazır kaç eser tutması en
sağlıklısıdır? Örneğin Jessy Norman en
fazla 5 rol, daha fazlası sağlıksız diyor.
"Baa şancılar belli rolleri çok iyi
söyleyip ömürlerinin sonuna kadar o
roller için angaje ediliyor. Jessy
Norman'ın çok zengin bir repertuvan
var, ama pek opera söy lemek istemiyor
artık. Cüssesinden ötürü. Sahnede de
akrobasi gerek. işte beden egzersizi
bunun için lazım. Jessy belki de
bugünün en iyi sopranosu. Fe\kalade
manalı. Ama sahnede hareket kabiliyeti
kalmadı. Aktörlük de lazım. Hele
bugfinün haraketii sahnesinde."
Leyla Gencer'in repertuvarına göz
atınca tarihte yazılmış en eski
operalardan. Monteverdi'lerden
yirminci yüzyılın başına, Poulenc'e,
ProkofieTe kadar uzanan geniş bir
yelpaze görüyorsunuz. Bırakın
dramatik soprano sesinin en ünlü
rollerini. sıradan bir opera
dinleyicisinin adına rastlamadığı gizlı
kahramanlan bulmuş, ortaya çıkartmış
Leyla Gencer. Ya içinde yaşadığımız
çağın yeni yapıtlan için ne düşünüyor?
"Onlar bana göre değil. Ben yeni
eseıieri izliyorum, dinliyorum. Berio,
Nono. Stockhausen'lara kadar geldim.
Biliyorum neler olup bittiginL Hatta
Berio, sana bir opera yazayım dedi.
Sakın ha, katiyen söy lemcm. yazma
dedim. Ama pek çok eser çıkiyor
ortaya."
Yanşanlar. kazananlar, yanşmanın
coşkusu bir yana, Leyla Gencer'in bu
olayla yeniden gündeme gelmesı. onun
20. yüzyıl şan tarihindeki değerinin bir
kez daha böylesine anılması her şeyden
önemli.
Sun Ra 'nın müziğini
çalmak içinyaşıyordu
Kültür Servisi- Ünlü caz sakso-
foncusu ve davulcu John Gümore.
geçen günlerde 63 yaşında anfi-
zemdenfdokular arası hava kalma-
sı sonucu oluşan bir hastalık)öldü.
Gilmore. Marshall .\llen ile, Sun
Ra Arkestra'ntn çatısı altında "Cry
of jazz-Cazm haykınşı* diye bili-
nen, özgür tarzı ortaya koyarak, ye-
ni kuşak saksofonculara alışılma-
dık, özgür ve sınırsız bir yol açmış-
lardı.
1931'de Summit. Mississipi'de
dogan Gilmore, iki yaşındayken,
ailesi Güney'i terketti ve milyonlar-
ca zenci gibi Chicago'ya taşındı.
Gençken. onun saksofona olan sev-
gisini anlayan Mehin Scott. anne-
sine oğluna bir klarnet almasını
öğütledi. Scott'a göre bu zoraletle
müziğe başlamak. ona ilerde sakso-
fonlatanıştığında kolaylıksağlaya-
caktı. Gilmore, Du Sable High
School'da geleceğin ünlüleri ola-
cak. piyanist Andrew Hill, basçı
Richard Da\is'la birlikte Walter
Dyett'in gnıbunda çaldı. Orduda da
klarnet çalan Gilmore, 1952'de pi-
yanist Earl Hines'ın grubuna katı-
îmca saksofon çalmaya başladı, bir
süre sonra da Sun Ra'nın trio'suna katıldı ve ne-
redeyse tüm hayatı boyunca bu orkestrayla ça-
lıştı. Sun Ra ile çaldığı ilk zamanlarda MUesDa-
vis'le de çalıştı, fakat bu grup hiçbir zaman pi-
yasada çalışmadı.
Sun Ra için grup elemanlanna kendine özel,
tinsel dünyasını anlatmak oldukça zordu. Bu
yüzden Gilmore onun, grup elemanlan ile dü-
şünsel bağlantısını sağlayan, bir aracı rolü üst-
lendi. Gılmore'ın Sun Ra ile olan ilişkisi tıpkı.
Duke Ellingtonın saksofoncu Harry Carney ile
ilişkisine benziyor. Ellington öldükten hemen
sonra, 47 yıllık arkadaşı da onu izlemişti. Sun
Ra'nın 1993'tekı ölümünden önce Arkestra'nm
Gilmore'ın liderliğinde yoluna devam edeceği
planlanmıştı.
Bu yılın başlannda sağlık problemleri yüzün-
den hastaneye kaldınlana dek grubun lıderi olan
Gilmore her zaman. Sun Ra'nın müziğini çal-
mak için yaşadığını belirterek,"Arkestra'nm ve
benim amacımiA insanlann yaşamlanna biraz-
cık mutluluk getirebilmek " derdı.
Rock ayiui Readingl
60 bin ldşi izledi
Kültür Semsi-İngiltere'nin.
artık tüm düma rockçılannın
bildiği Reading Kestrvali'nc bu
yıl 60 bin müziksever ve 120
grup katıldı. Avrupa'nın her
köşesinden gelen ve Tamise
yakınlannda kamp kuran 40 bin
fanatik. müzikal zevkleri
doğrultusunda, 3 günlük bir
komün tecrübesi yaşadılar. Neo-
hippiler'den punkçılara. fosforlu
saçlan ve kıyafetleri ile
raverlardan(Ravers: Avrupa'da.
özellikle de Ingıltere'de Punk'tan
sonra ortaya çıkan ve Zippiler
denen yeni bir kitleyı de içine
alan bir akım) heavy-metalcilere.
bir çok değişik felsefenin
yandaşlannın buluşma noktası
olan bu yılki festival,
Reading'94'ün aksine siyah
müziği ve teknonun desteğiyle
hazırlanmış, alışılmamış geniş
bir programa sahip.
Mean Fiddler Organizations
tarafından düzenlenen festivale
katılan sanatçı ve gruplann
hemen hemen tamamı Ingiltere
ve Amerika'dan. Aradan geçen
yıllara ve müzikal akımlann
aralanndaki sınırçizgilerinın
artık silinmeye başlamasına
rağmen, hâlâ bu iki ekol
birbinnden aynlıyor.
tngiliz oturmuş lokal
müzikleriyle evsahipliği yapan
Ingilız gruplann karşısında
Amerikalılann da tarzlanndan
ödün vermedıklen festivalde.
f 1 estivalin son
#-/ gecesinde bir
A. -«yanda
Soundgarden, öte
yanda en azından bu
festivaldeki tüm
rockçılann atası Neil
Young ve Seattle'm
harika çocuklan Pearl
Jam vardı.
yalnız Californialı grup Green
Day^ Syd Vicious'un ölümünden
18 yıl sonra, ona olan borçlannı
ödemek istercesine, Londra
aksanıyla punk yaptı.
Daha öncekilerin aksine tngiliz
popunun önde gelen gruplan.
Reading 95'e rağbet etmedi.
Onların yerini müziklerinden
çok göriintülerine önem veren
Mens\vear ve Marion gibi
gruplaraldı. Aslında kendini,
Fransız Laetitia'nın
önderlığındeki Stereolab ve rap,
pop ve Afrika müziğini
bırleştiren müziğiyle Trickj'yi
saymazsak, festivalde dikkate
değer veyeni Avrupalı grup göze
çarpmadı.
Izlanda'nın seksi. soğuk ve anti-
conformist bebeği Bjork ise
festivalin gözdelerindendi.
Ruhunu şeytana satmış Judy
Garland edasıyla Debut ve Post
albümlerinden parçalar
seslendiren Bjork'ün konseri,
Reading göklerine yükselen
muhteşem bir ateş yakılarak
binrildi.
Benzerleri arasında Nirvana'nın
yolunu ızlemeden başanlı olan
ve kaybedenlerin marşı Loser'la
uzun süre hatırlanacağı umulan
Beckise her zaman farklı ve
şaşırtıcı tarzıyla festivalin ilk
günü muhteşem bir konser verdi.
Festivalde Kristin Hersch, Foo
Fighters, Throning Muses,
Soundgarden, Mudhoney, Babes
in Toyland ve Smashing
Pumpkinsgıbı fazlasıyla tanıdık
isimlerde vardı. Kurt Cobain'in
kansı Courtney Love'un azımle
vokal yaptığı grup Hole'de
festivalin grunge ıhtiyacını
karşılayan gruplardandı.
Festivalin son günü esas sahne
baba rock gruplannın
tekelındeydi. Konser gecesi
Reading. tannsal bir
karşılaşmaya sahne oldu. Bir
tarafta. Amerikan rock
piyasasının en çok satan ve en
sağlam gruplanndan
Soundgarden, dıgcr tarafta. en
azından bu festivaldeki tüm
rockçılann atası Neil Young ve
Seattle'ın harika çocuklan Pearl
Jam Tabii ki Neil Young,
gençlerin dersini verdi ve
Dylan'la beraber yaşayan en iyi
folk şarkıcısı olduğunu kanıtladı.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Dünya Kadınları
Erkeklerin kurdukları bir dünyada yaşıyoruz...
insanlar yüzyıllarca süren savaşımlar sonunda do-
ğayı denetimlerine aldılar. bölüştüler, paylaştılar, ço-
ğalınca, ellerindeki yetmez olunca birbirlerinin payla-
rtna göz diktiler, dövüştüler, yendiler, yenıldiler, daha
güçlenmenin yollannı aradılar...
Erkeklerin kas gücüyle başlayan öne çıkışlan be-
yin gücüne ulaşıldıktan sonra da sürdü gitti...
Daha güçlenmenin sonu olmadığı görülemedi...
Yerden ilk taşı eline alan savaşçı bugün güdümlü
füzelerin düğmesıne basıyor...
Erkeklerin kurdukları bir dünyada yaşıyoruz...
Herşeyierkeklertasariadılar, güçlüolanlar: Düzen-
leri, ilişkileri, değerleri, yasaları, inançları, düşleri, tan-
nlan, Tann'yı, öte dünyayı... Soyluları, ayaktakımını,
köle sahiplerini. köleleri, işverenlen, işçileri... Herşe-
yi erkekler tasarladılar...
Bu erkek egemen dünyanın kunjlmasına kadınlar
da katkıda bulunrnadılar değil, daha çok pay almak
için başkalarını çığneyip geçen erkeklerinı el üstün-
de tuttular... Sevdıler, süslediler, onurlandırdılar... On-
lara kul, köleoldular...
Uluslararası Kadın Konferansj'nın Çin'de yapılan
toplantısına katılmak için 36.000 kadın başvuruda
bulunmuş...
Neler konuşulur, hangi sorunlar öne çıkar, ne gibi
öneriler benimsenır, erkeklerin kurduğu bu dünyada
kadınlann haklannı korumaktan öteye geçilır mi, ge-
çilmezmi, bilemem...
"Fahişelik deneyimi ve tanımı, AIDS, lezbiyenler
arası flört teknikleri. cinsellik, doğum denetimi, cin-
sel tedirgin etme, ev içı şiddet..."
Dünyanın dört bir yanından 36.000 kadın saft bun-
lan konuşmak ıçın başvuruda bulunmuş olamaz. Her-
halde daha ılerı gidılecektir.
Helsinki'den yola çıkan kadınlatia dolu "Banş Tre-
ni"\\e insan haklan çalışma grubu. toplantıyı ister is-
temez, kadın erkek, bütün insanlan ilgilendıren düz-
lemlere çekecektır...
Erkeklerin tasarladıklan bir dünyada yaşamak iste-
mediklerini söyleyenler çıkacaktır...
Evet, herşeyi erkekler tasartadtlar, güçlü olanlar, ka-
dınlara hiçbir şey sorulmadı... Tasanma onların bir
katkısı olmadı... Tann'nın hep erkeklerden yana çık-
ması başka nasıl açıklanabılir!..
Uygulamada ise kadınlara düşen görev, erkekler-
ce kullanılıp köle gibi çalıştırılmaktı. Kendilerine da-
yatılanlan benimsemekten öte bir şey yapamadılar.
Pekin'e bir saat uzaklıktaki Huairon kentınde baş-
vurulan kabul edilmiş olan 20.000 delege bugüne ka-
dar yapılmış en büyük uluslararası kadın toplantısını
gerçekleştirirlerken, erkeklenn kurdukları bu dünya-
da neden hep gözyaşı döktüklerini herhalde düşüne-
ceklerdir.
Bir kurşundadevrilen bır insanın nasıl yetıştiğini, bir
kadının içinde nasıl oluştuğunu, nasıl doğduğunu,
nasıl emzirildiğini, beslenıp büyütüldüğünü analar ka-
dar içten duyarak hiçbir baba bilemez.
den doğan şiddet duyguları yatan bir erkek, karşısın-
daki bir insana hiçbir zaman bir ananın gözüyte ba-
kamaz.
Her insanda başka bir ananın duyarlığını görebil-
mek analann özelligidir...
İnsan haklannın uluslararası andlaşmalarla korun-
maya başlanması, kadınlann erkek egemen bir dün-
yada ezilmekten, horlanmaktan, işkence görmekten
kurtulmak için el ele vermelerine, birtıkte eyleme geç-
melerine olanak tanıdı.
Bugün bütün dünyada, devlet desteğinde ofrnayan,
bağımsız kadın dernekleri var. Böylesine büyük bir
toplantıyı gerçekleştırebılecek kadar da güçlüler.
Çalışmalannın kadın haklannı korumakla sınırlı kal-
mayacağını umuyorum. Salt kadın haklannın elde
edilmesiyle anaların gözyaşları dinmez çünkü.
Erkeklenn tasarladıklan bu dünyanın da, öbür dün-
yanın da bütünüyle sihnip kadın duyarlığıyla her şe-
yin yeniden tasarlanması gerekiyor.
Harlem Dans Tiyatrosu'nun
bitetlepi satışa sunuldu
Kültür Servisi - Yapı Kredi "nin kuruluşunun 51. yılı
kutlamalan çerçevesinde ülkemıze gelecek olan
"Harlem Dans Tiyatrosu"nun 12-16 eylül tanhleri
arasında lstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda
sahneleyeceği gösterilenn biletleri satışa sunuldu.
Atatürk Kültür Merkezi ve Cemal Reşit Rey Konser
Salonu gişelerinde 250 bin ve 500 bin lıradan satışa
sunulan biletler, gösteri günlerinde de Harbiye
Açıkhava Tiyatrosu'nun gışelennden temin
edilebilecek.
Behçet Necatigil: "Şiirler 1938-
1958" yayımlandı
ANKARA(ANKA) - Yapı Kredi Yayınlan'nm
"Behçet Necatigil. Bütün Eserlen" dizisının yeni
kıtabı "Şiırler 1938-1958" yayımlandı. Kitapta
Behçet Necatigıl'in ilk şıir kıtaplan olan "Kapalı
Çarşı", "Çevre'.'Evier" ve "Eskı Toprak "tan şiirler
bulunuyor. Dizınin Necatigil'in daha önce
yayımlanmamış radyo oyunu '"Ertuğrul Faciası" ile
devam edeceği açıklandı.
Vakrfbank'tan "Eylül" sergileri
ANK.\RA (ANKA>- Vakıbank bu ay içinde Tülin
Peker, Rengin Saltik, Sabahat Asiltürk ve Nezidan
Özer'in resimlennden oluşan 4 resim sergisi
düzenleyecek. Tülin Peker'ın resimlerinden oluşan
sergı 15 eyliile kadar Vakıfbank tstanbul Feneryolu
Sanat Galerisi'nde düzenlenirken Nezidan Özer'in
resımleri aynı galeride 19-29 eylül tarihleri arasında
sanatseverlerin beğenısıne surıulacak. Rengin Saltik
resim sergisi Vakıfbank Köroğlu Sanat Galerisi'nde
15 eylüle kadar. Sabahat Asiltürk resim sergisi de
Vakıfbank Genel Müdürlük Fuayesi'nde 18-29 eylül
tarihleri arasında görülebilecek. Vakıfbank Köroğlu
Sanat Galerisi'nde aynca 19-29 eylül arasında Bosna-
Hersek Büyükelçiliğı'nin katkılanyia "Savaşta Bosna-
Hersek Sanatı" adlı bır resim sergisi de düzenlenecek.
Devlet Opera ve Balesi yeniden
yapılanıyor
A.NKARA (A.NKA) Küitür Bakanlıgı. 1309 sayılı
Devlet Opera ve Balesi yasasında değişiklik
yapılmasını öngören bir yasa tasansı hazırladı. Tasan
Devlet Opera ve Balesf nın demokratik ve özerk bir
yapıya kavuşmasını, Ankara'da Devlet Opera ve
Balesi Müdürlüğü'nün kurulmasını ve kurum
yöneticilennin seçımle göreve gelmesini öngörüyor.
Hazırlanan tasanda kuruma daha demokratik. siyasal
iktidarların değişimiyle geriye gitmeyen, özerk bir
yapı kazandınlmasının düşünüldüğünü söyleyen
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hasan Hüseyjn
Akbulut, kunımun yönetilmesınde, özellikle sanatsal
kararlarda yetkinın kışılerden çok kurullareliyle
yürütülmesıne olanak tanıyan bir yapılanma
öngönildüğünü kaydetti.