14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA 14 KULTUR 5 2 . V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L İ ' N D E N N O T L A R Aııtoımnıi ıını görkemb göğe yükselişL.. SUNGL ÇAPAN VENEDİK -Dün akşam. yanşma bölümünde Fransa'yı temsil eden tek film olan Claude Chabrol'un. Excelsior'da gösterilen u La Ceremonie"sinden çıkışta, feci bir yağmura yakalandık. Yağmurdemek hafif kaçacak, resmen bora patladı, amansız bır fırtına bir süreliğıne, Venedik Festivali'nı kıskıvrak esir aldı. Âdeta yer-gök- denız bırbirine kanştı; kamçı gibi inen yağmur. sınemadan çıkan şık ve seçkin kalabalığa hayatı felç etti bir anda; Adriyatik'ten esen sert rüzgârla kanşık tonlarca su. festivalin üstüne boşandı. göz gözü görmez oldu resmen. Istanbul'da böylesi biryağmurun yol açacağı felaketleri bildığım için eyvah dedım, bu tufan. festivali de rayından çıkaracak, birkaç saat daha böyle sürerse! Ne var kı iki saat sonra dindi fırtına. Ancak bız de nasibimizı alarak otele dönebılme mücadelesi verirken sudan çıkmış balığa döndük: bugün ortalık biraz günlük- güneşlik çok şükür, ne bir su basması ne bir sel belası var, kanallardaki su biraz yükselmiş. o kadar. Ve kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yansını tamam ettiğimiz 52. Venedik Film Festivali'nin. yanşma bölümünde şimdiye dek seyrettıklenmiz arasında, öyle aman aman dedırten, Altın Aslan'ı hak edecek bir başyapıta pek rastlamadık doğrusu. "ÇUekveÇikolata"sıyla Istanbul festivali seyircisinin de bağnna bastığı Kübalı TomasC. Aka'nın u Guantanamera"sından söz etmiştik daha önce. Bizde pek tamnmayan, oysa Bellocchio - Bertolucci sonrası, 1980'ler kuşağının önemli adlanndan olan. yazar- yönetmen Marco Tullio Giordana'nın 2 Kasım 1975'te esrarengiz ve feci bir cinayete kurban giden Pier Paolo Pasolini nın öldürülmesinı ve sonrasını inceleyip irdeleyen fılmi "Pasolini: un delitto Italiano - Bir ttalyan Suçu: Pasofini", temize havale edilmesınden 20 yıl sonra. sivn diliyle fincancı katırlannı ürkütmüş bu aynksı, homo, yazar. şair ve sinemacıyı yeniden gündeme getiriyordu Oyle resmi ağızdan iddıa edildıği gibi. güçlü- kuvvetli. Pasolinf nin, üstelik düzmek istediği. ufak-tefek, çelimsiz genç tarafından değil de, birkaç kişilik. üstelik planlanmış biçımde, iktidardan. polısten ve karanlık güçlerden yardım gören. faşist bir çete tarafından öldürüldüğünü, açık seçik kanıtlanyla ortaya senyordu Giordana'nın filmi. Hatta Pasolinı'nin. dönemin tekerlerine çomak soktuğu bazı güçlü Hıristiyan Demokrat politikacılannca (De Andreotti) öldürüldüğünü de ima eden film. Pasolinı'nin aile bireylerinın de rol aldığı, belgesel ağırlıklı sahnelerle, etkileyici bir Docu-drama boyutlannda gelişip sürerek Italya'nın yakın tarihini başanyla yeniden canlandınyordu. O dönemin iktidan tarafından önemli bazı kanıtlann örtbas edildığini, soruşturmayı layıkıyla yürütenlerin görevlerinden alınıp başka yere atandıklannı ve Roma'nın yoksul banliyölerinden Ostia'nın ıssız bir arazisinde işlenmiş bu tüyler ürpertici cınayetin aydınlığa kavuş(rurul)mamış tüm karanlık yanlannı hikâye eden Giordana'nın fılmi, eşcinselliğı bahane edilerek kafası kopanlmış Pasolini cınayetine (bu 20 yıllık İtalyan esranna) çözüm getiren kanıtlanvla bir haylı yankı uyandırdığı festivalden, ödülle dönerse hiç şaşırtıcı olmayacak özetle! İngihz gerilim romanlan yazan Ruth RendeU'den uyarladığı. çıkışında sulara bogulduğumuz yanşma fılmi "Seremoni"yle. Yeni Dalga'dan bu yana neredeyse 40 yıldır *Hitch Amca'sının izınden giden, psikolojik, gerilimli polisiye serüvenler anlatmakta iyice ustalaşmış Claude Chabrol'un bu türdeki becerisine bir kez daha tanık olduk yine. Vaktiyle vine Venedik'te seyrettiğimiz, Istanbul'da da gösterilmiş "Bir Kadın MeselesT ya da "Violette Noriere"den pek bir fazlalığı yoktu l4 Seremoni"nın. Fransız sinemasının ve Chabrol'un gözdesı Sandrine Bonnaire'le Isabelle Huppert'ın ustalık gösterısine çıktıkian film. bızce türünün lyı kotanlmış yeni bır örneği; ama eşsiz bir ikıli oluşturan Bonnaire-Huppert dışında, pek bır ödül şansı olmaz sanınz. Ozetle, okumasız-yazmasız, cahil ama kötü olmayan hizmetçi Bonnaıre"in, kıskanç, fesat postacı Jluppert'le bır olup taşrada oturan Jacqueline Bisset, Jean Pierre Cassel'in oynadığı, ikı çocuklu bır burjuva ailesıni, âdeta cinnet geçirerek toptan katletmeleri entrikasına dayanan "Seremoni", durmadan kendıni yineleyen. bu arada çocuklannı da baba mesleğıne bulaştıran (filmın müzıği oğlunun eseri. script- girl de kızı) Chabrol'un bildik tüketim toplumuna ilişkin yeni bır cinaı-heyecan denemesi, o kadar. Bu sürükleyici, ustahklı 'Kim kimi, niye ökJürdü?' çeşıtlemesinden genye kalan. bu çağda sadece Fransa'da hâlâ 3.5 milyon insanın okuma- yazma bilmediği gerçeğı oldu doğrusu kendi adıma. Sinemadaki Shakespeare- Hamletuyarlamalanna eglenceli. ve Pier Paolo Pasolini kâbustan farksız bir toplum \e gelecek tasvıri çızen, acayıp vurdulu-kırdılı. şiddet öğesinin ayyuka çıktığı. sürükleyici temposu ve abuksabukluğu) la ınsanı gerçekten serseme çe\ iren. son derece hızlı bir bilimkurgusal actıon serüveniydi "Strange Da>sr . James Hadle> Chase'ın bir romanından yola çıkarak kendine özgü çizgisini yineleyen James 'Terminator' Cameron'un yazdığı senaryodan çekilmış. 1999'da geçen \e 2000'ın yılbaşı kutlamalannı da içeren bu parlak gışe filminde, başroldeki Ralph Fiennes adeta günümüzün Harisson "Indiana" Ford'u gibi, sevdiğı kadının. baştan çıkancı, şarkıcı JuKette Lewis'in peşinde koştururken Fiennes'e M ichelangelo Antonioni, belli belirsiz ölümün de sindiği 'Bulutlann Ötesinden'le Venedik'e damgasını bastı bu yıl. "T" Tazar ve yönetmen Y Marco Tullio JL Giordana'nın 1975'te esrarengiz ve feci bir cinayete kurban giden Pier Paolo Pasolini'nin öldürülmesini ve sonrasmı inceleyip irdeleyen filmi 'Pasolini: un delitto Italiano- Bir İtalyan Suçu: Pasolini', temize havale edilmesinden 20 yıl sonra, sivri diliyle fincancı katırlannı ürkütmüş bu aynksı, homo, yazar, şair ve sinemacıyı yeniden gündeme getiriyordu.j~:v.« Ciordana'ıun fılmi, festivalden ödülle dönerse hiç şaşırûcı olnmacak. tutkun Angela Tina" Basset de. pata küte sürekli kötü adamlan dö\üyor Rambo'dan farksız. Çizgıromancılann öncü ve saygın dergisi Heavy Metal dergisindekı bazı uçuk. fantastik çızgı serüvenlen anımsatan u Strange Days"ı, Jamie Lee Curtis'lı. kanlı. şiddetli "Blue SteeT filmıyle tanınan, kendı de adeta bir Hollyvvood yıldızı kadar alımlı ve çekici olan Kathryn Bigeknv yönetmiş, ne kadar yönettiyse! Bize büyük ölçüde James Cameron'un ustalığının ürünü gibi gelen bu sersemletıci 'action' üstün yapımının basın toplantısı da en az film kadar tantanalıydı ve inemadaki Shakespeare-Hamlet uyarlamalanna eglenceli, esprili ve hoş. yeni bir örnek de tngiliz sineması adına yanşan 'In the Bleak Midvvinter' güldürüsüydü. Kenneth Branagh'ın yazıp yönettiği. Shakespeare'e ve oyunculuk olayına matrak, trajikomik bir bakış atan bu siyah-beyaz, romantik komedi, Ingiliz esprisi ve zevkini Venedik'e taşıdı. Günümüz gittikçe 'dijitalleşen', sırf yüzeysel ve kanlı 'action'lara prim tanıyan. beylik Amerikan yaklaşımına karşı verilmiş sevimli bir yanıttı. F estivalde sinemanın yüzüncü yılı nedeniyle Luchino Visconti'nin "Senso - Günahkâr Gönüller" (1954), Alain Resnaıs'nin "Nuit et Brouillard- Gece ve Sis"(1958) gibi başyapıtlanyla, Amleto Palermi'nin 1918 yapımı filmi "Carnevalesca" da gösterildi. Claude Chabrol'un gözdesi Sandrine Bonnairele Isabelle Huppert'ın(sağda) ustalık gösterisi yaptıklan 'La Cremonie'; cahil ama kötü olmayan hizmetçi Bonnaire'in. kıskanç. fesat postacı Huppert'le bir olup taşrada oturan Jacqueline Bissetf solda). Jean Pierre Cassel'in oynadığı, iki çocuklu bir burjuva ailesıni, adeta cinnet geçirerek toptan katletmeleri entrikasını dayanıyor. Günahkâr Gönüller" (1954). Alain Resnaıs'nin "Nuit et Brouillard- Gece veSis"( 195.8) gibi başyapıtlanyla, Amleto Palermi'nin 1918 yapımı, sessiz klasiği "Carnevalesca" da gösterildi, hem de bu filmlere giriş bedavaydı! Bu arada yanşma bölümüne alınıp ahnmaması konusunda polemiklere yol açan ve sonunda Venedik Geceleri bölümünde gösterilen, yeni 'süper Hollyvvood oyuncagT "Strange Days"den bahsetmeden de geçmeyeyim nefretimi kusarak. Biiyük ölçüde. artık türünde klasik olmuş "Blade Runner"dan etkıler taşıyan (ömeğin John Carpenter'ın "New York'ta» Kaç^"ını da çağnştıran), yakın geleceğin, mahşer yerine dönmüş Los Angelesi'nde geçen. hoş, yeni bir örnek de, Ingiliz sineması adına yanşan "In the Bleak Midwuıterr güldürüsüydü Gişede hayal kınklığ! yaratan, oysa bayağı ilginç "Frankenstein"dan sonra Holly woodda kredısı sarsılan İrlandalı Kenneth Branagh'ın yazıp yönettiği, Shakespeare'e ve oyunculuk olayına matrak. trajikomik bır bakış atan bu sıyah- beyaz, romantik komedi, İngihz esprisı ve zevkini Venedik'e taşıdı. Günümüz gittikçe 'dijitalleşen', sırf yüzeysel \e kanlı 'action'lara prim tanıyan. beylik Amerikan yaklaşımına karşı verilmiş sevimli bir vanıttı Kenneth Branagh'ın "In the Bleak Mkhvinter" güldürüsü. 52 yaşındakı Venedik festivalinde, sinemanın yüzüncü yılı nedeniyle, Luchino \ iscontinin "Senso - bayan yönetmen Bıgelow'la (hep tersi olacak değıl ya) 21. yüzyıl kahramanımız. porno bezırgânı- maceraperest Fiennes'in arasında bir şeyler var gibivdi! Venedik'e gelmeme değer fılmse, ftalya Cumhurbaşkanı Oscar Luigi Scalfaro'nun da sinema sarayındakı göstensıne katıldığı Michelangelo Antonioni nın fılmi "Par-dela les Nuages" oldu "ldentificazione di una Donna - Bir Kadının Tanımlanmasın ndan 13 yıl sonra. VVim Wenders'ın katkılanyla uzun bır film çeken yaşlı usta, belli belirsiz ölümün de sindiği "Bulutlann Ötesinden"le Venedik'e damgasını bastı bu yıl. Uzun süredir. çektiği bazı belgesellerin dışında suskun kalan, hastalıklara direnen. yaşlılıkla mücadele eden Antonioni'nın dönüşü görkemlıydı. Ve kendıliğınden gözlerim ıslanıverdi, Msconti, Fellini. vd.'nin çoktan perdeyi indirdiklen günümüzde. modern sinemanın ayakta kalmış, 81 yaşındaki bu yüce çınannın. ülkesinde de ne denli çok sevildiğini seyircinin bitmek bilmeyen alkışından anladım. gördüm bızzat. Ustanın deyişiyle bu son (belki de vasiyet) fılmi, karşılaşmalar. rastlaşmalar hakkında. Daıma sürpnz içeren, ınsanı derinlemesine arzulara. beklenmedik korkulara. kaygılara garkeden karşılaşmalar. rastlaşmalar.. ~Par-dela tes Nuages", bazı İtalyan ve Fransız kentlerinde. meslek yaşamının da muhasebesını japarak dolanıp şu gökkubbenin altında söylenmemiş, yeni konu ve öyküler arayan bir film yönetmeninin ağzından dınlediğımiz bir 'ustalık gösterisi'. Günümüzde kadın-erkek ilişkisinin çıkmazlan, iletışimsızlık. aldatmacalar, kandırmacalar ve ıhanetlere ilişkin filozofçatakıldığı 'iç arayışlan', sonunda vönetmenimizı (John Malkovich) ayn aşk hikâyesine götürüvor 'Hiç yakalanmanuş bir aşkın öyküsü' adlı ilk hikâye. Antonioni'nin 44 yıl sonra ilk uzun filmini (Bır Aşkın Hikâyesi, 1950). çektiği Ferrara'nın sokaklanna yeniden götürüvor ve delikanlı (Kim Stuart-Rossi. yeni bır Alain Delon ya da Jean Sorel olabilecek genç bır aktör) rastladığı genç kızla (Ines Sastre) bır türlü yatıp sevışmiyor. çünkü kutsallaştırdığı arzusunu orgazm zevki için harcamak istemivor... Ikincı hikâye, yönetmenin rastlayıp çekiciliğine kapıldığı, babasmı öldürdüğünü itiraf eden, bir genç kadın (Sophie Marceau) hakkında. Paris'te geçen üçüncu hikâyede de genç sevgilısiyle (Chiara Caselli). aldatılmaktan bıkmış kansı (Fannv Ardant) arasında kalakalmış bır koca (PeterVVeller) var. Kadın da sonunda kocasını bırakarak. kansının evı boşaltarak terk ettığı bır başka erkeğe (Jean Renoi gıdıyor. •Çamurdan Vücutlar' adlı son hikâyeyse. aşkın yüceltılmesi, ulvileştirilmesi üstüne: - — Inançlı bir genç kadının (Irene Jacob) kalbınde. hem bır erkeğe < Vlncent Perez) hem de Tann'ya yer var mıdır° NEW YORKTAN tLHAIS MtMAROĞLU Billy VVJIder Amerikan Dışişlen Bakanlığı ileri gelenlerinden bi- ri helikopterle bir italyan adasına, Ischia'ya inmek üzeredir. Sorar pilota: "Indiğimiz yerin Ischia olduğundan emin misin? Yanlışlıkla Afrika'ya inmek istemem." "Merak etmeyiniz efendim. Burası Ischia. Afrika çok daha büyük." "Sakın bir Yunan adası olmasın burası?" "Değil efendim. Yunanistan solda kalıyor." "Ne? Ben Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda ol- dukça Yunanistan solda olamaz." Bilty Wilder'in iğneleyici mizahının örneği bu söz- ler, az bılınen filmlerinden Avantü'üe geçer. Bir özel- liği bu filmin, cesetli cenazeli öyküsünün sevinç ve mutluluk dolu bır anlatımla sunulması. VVilder'in hem de bir romantik olduğu çoğu kez gözden ka- çıyor. Birçok filmindeki deyişler ünliidür. Hele Some LJ- ke It Hof'ın en sonundaki "Hiç kimse kusursuz de- ğildir" sözü unutulmaz. Gangsterlerden korunmak için Tony Curtis'le biriikte kadın kılığına girip Mi- ami'ye kaçan Jack Lemmon, orada tanıştığı mil- yoner Joe Brow'un evlenme teklifıne karşı uydur- duğu özürterden hiçbirini tutturamaz. Çok sigara içi- yormuş, çocuğu olmuyormuş, başka erkeklerle ya- tıp kalkmış... Adamın aldırdığı yok. "Eee! Ben erke- ğin işte. Daha ötesi var mı?" Bu da sökmez. Her güzelin bir kusuru vardır. The Apartment'da gene Jack Lemmon, çalıştığı şirkette yükselebilmek için apartman dairesıni şir- ketin müdürlerine garsoniyer olarak kullandırmak- tadır. Bir şirkette yükselmeyı örnekleyen "müdürler helasının anahtarını elde etme" sözü o filmden bu yana Amerika'da halk deyımleri arasına girdi. Politik güldürülerin en başarılısı saydığım One. Two, Three'de, Ikinci Savaş sonrası Batı Berlıni'nde Coca-Cola'nın Amerikalı müdürü (James Cagney) gerçi müdürler helasının anahtannı elde etmıştir, ama işınde daha da yükselmek istemektedir. Amaç- larından bırı bütün Arap ülkelerinde Coca-Colafab- rikaları kurmaktır, hepsi Kabe'yedönükolmak üze- re. Ne ki engelleyemediği bir olay, işinden bıle atıl- masına yol açabılır. Büyük patronun Berlin'i gezme- ye gelen uçarı kızına gözkulak olması gerekirken kı- zın Doğu Berlin'e gıdıp kaşla göz arasında bir ko- münigtle evlendiğini öğrenir. Çıkar yol, komünist damadı büyük büyük patrona aristokrat diye yut- turmaktır. Şirketin helasında çalışan züğürtlemiş bir Alman aristokratına para yedirilıp soyluluk belgele- ri düzenlenir. Komünist delikanlı karşı koyduğu bir sınıfa geçmeyi önceleri kendine yedıremezse de büyük kapitalıst bir aileye hem de aristokrat olarak güvey gırmenin tadına gitgıde varmaya başlar. Sinema tarihçisı Georges Sadoul, "Birsağa şa- maratıyor bır sola" diye eleştırir VVİIder'i. Yakın yıl- lann gerçekleri, hem yolunda ilerteyen sağın hem de yolundan çıkmış solun tokatlanmasına Manc'ın "Para, insanlığın yabancılaşmış yeteneğidir" görü- şünden bir gereklilık çıkarılabileceğini düşündürü- yor. "öyle ya! Siz Norma Desmond'sunuz. Eski fılm- lerin büyük yıldızı." .,-. ,„ "Ben hep büyüğüm. Filmler küçüldü." Sanset Boulevard'\n bu sözü deogün bugün dil- lerde dolaşıyor. O filmde VVilliam Holden bir türlü iş bulamayan bir senaryo yazarıdır. Çilesinı şöyle an- latır: "Stüdyolardaki evet efendımcilerin hepsine başvurdum. Bana hayır efendim dediler." Billy VVİIder Viyana'da doğmuştu. Bir otelcinin oğludur. Asıl adı Samuel VVilder. Gençliğinde ga- zetecilik yaptı, hem de birçok Alman filmine senar- yo yazdı. Gazetecilik yıllarında nasıl bır söyleşi için Sigmund Freud'un evine gidip kapı dışarı edildi- ğini anlatmaktan özellikle hoşlanır. Nazilerden ya- kayı sıyırmak ıçın önce Fransa'ya sığındı. sonra Amerika'ya, Hollyvvood'a gitti. Annesi ve ailesinın başka üyeleri Nazi toplama kamplarında can ver- diler. Hollyvvood'da Ingilizcesinin yetersizliği senar- yo yazmaya başlamasını engellemedı. Senaryola- nnda hep bır başka yazaria işbirliği etti, önceleri Charles Brackett'le, 1957'den sonra da I.A.L. Di- amand'la. Paris'te, 1933 yılında, Alexander Es- way'le biriikte, Danielle Darrieux'un başrolü oy- nadığı Mauvaıse Graıne adlı bir film çevirdikten son- ra bir daha yönetmenlik yapmayacağını söylemtş- ti. Öyleyse niye Hollyvvood'da bir yerden sonra yö- netmen olmak istedi gene? "Çılgıncasina birtutkuy- la değil, yazdığımız senaryolann korunması için yö- netmen olmak istedim" diyor. Paramount şirketi engellemedi VVİIder'i, bir sanat filmi yapsın da film batsın, o da yönetmenlik hevesinden vazgeçsin di- ye. 1941 yılında Hollyvvood'da yönettiği ilk film, 777e Majorand the Minor, beklenmedik bır gişe başarı- sı kazandığında Billy VVilder gözde bir yönetmen olup çıktı. Amerikan sinemasının yıllar boyu dünyanın en iyi- si olarak yükselmesini büyük ölçüde sağlayan, dış ülkelerden (ingiltere'den, Avrupa ülkelerinden, Rus- ya'dan vb.) Hollyvvood'a gelen yönetmenlerdir. Bunlann en üstünü olarak ikı yönetmeni gösterme- mi isterseniz, Atfred Hitchcock ile Billy VVilder'in adlarını veririm. Bugün VVilder 89 yaşında. Ölüleri değil, yaşayan- lan anma isteğıme uyarak onun sözünü ediyorum. Umarım gene geç kalmam. Son filmi. 12 yıl önce yaptığı Buddy Buddy sönük bir filmdi. Olsa da olur. Bugünkü Hollywood filmlerinin yanında iyi film iz- lenimini veriyor. Hollyvvood'un eski günlerinin o bü- yük adamı hep büyük kalacak. Filmler küçülme- seydi de. Uhıslararası Nasrettin Hoca karikatür yanşması tSTANBUL (İÜHA) - Türkiye Kankatürcüler Derneğı'nce 15. düzenlenen Uluslararası Kankatür Yanşmasına katılan eserlenn yer aldığı sergı açıldı. Karikatür ve Mizah Müzesi'nde açılan sergide ödül ve mansiyon kazanan eserlenn yanı sıra pek çok yerli ve yabancı karikatürün yer alacağı açıklandı. Bu karikatürlerin kitabı da yakında basılacak. sergi 30 eylül'e kadar gezilebilir. Avanos'ta uluslararası kongre merkezi AVANOS (A.A) - Nevşehır'in Avanos ilçesinde yapımına 3 yıl önce başlanan kayadan oyma uluslararası kongre merkezinin birinci kısım inşaatı tamamlandı. Kültür Bakanlığı ütarafından vaptınlan ve dünyada benzeri bulunmadığı belırtılen kayadan oyma merkez tamamlandığında, Avanos uluslararası kongrelerin odağı haline gelecek. 5 ayn giriş galerisi bulunan kongre merkezinde. 650 kişilik kongre salonu. 250 kişilik restoran, kütüphane, okuma ve dinlenm&salonlan da ver alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle