Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 EYLÜL 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
V-f Sİl
snedik dönüşü
ayağımızın to-
zuyla çıkardığı-
mız Istanbul'un
sinema harita-
sında. öyle aman aman dedir-
terek bize çekici gelen film
ya da filmlere rastlamadık
pek. Ortalık inişli çıkışlı, bol
çeşitli ve engebeli bir görü-
nûm arz ediyor yeni mevsi-
rnin eşiğinde. Son iki haftanın
Istanbul'da gösterime çıkanl-
mış 'yeni vizyon' fîlmlerine şöy le bir ba-
kıldığında, doğrusu her tûrden bol çeşit,
ama bu çeşitliliğe pek paralel gitmeyen
bir kalite düşüklüğü (ya da en azından,
yeterince doyurucu olmama durumu)
göze çarpıyor, 'Miami Rhapsody-Aşk
Oyunlan'ndan 'Böcek'e ve 'Johnny
Mnemonk'e kadar. Kentimizin sinema
coğrafyasına ve iklimine vakıf, eski ku-
lağı kesikleri pek kesmeyip heyecanlan-
dırmasa da "yarasanın kanatiannda ma-
ceraya uçabileeeğiniz Batroan"den
Hollywood'un alışıldık, beylik Paris kli-
şeleriyle donatılmış, sinir Billy Crys-
tal'in hem güzel Debra Winger'la başro-
lûnü üstlendiği hem de yönettiği, bir ka-
lemde es geçilecek 'Forget Paris-Aiı Pa-
ris'e kadar her cinsten ve rürden, yeni
mevsim bereketini örnekleyen bir dizi
fılm gösterimde yine de. SevimJi bir fok-
la bir kız çocuğunun dostluğunu hayli
dokunaklı tarafından hikâye eden, Geor-
ge Miller'ın 'Andre'sinden, canlandır-
ma sinemasından da öte, normal film
tekniğiyle hayaletleri kaynaştıran, yeni
teknoloji gösterisi niteligindeki. aileye
yönelik tezgâhlanmış. sevimli bir yar-
dımsever hayaletin serüven-
leri üstüne kurulu 'Casper'a
kadar gidip görmek zahmeti-
ne katlanmadıklanmızın ya-
nı sıra, seyredip keyif aldık-
lanmız da oldu tabii...
D'Antagnan'ın
D'Artagnan'm kızmdan
yarasanm kanadarma...
zofu D'Artagnan (eşsiz bezersiz Phiüp-
pe Noiret), Paris'teki amaçsız yaşlıhk
gûnlerinde. birden çoktan unuttuğu kı-
zıyla karşılaşınca, gecikmiş tarafından
babalık triplerine giriyor. Zevzek dört-
lükler döktüren. çelimsiz muhalif, hım-
bıl sokak şairi Quentin La Missere'i de
(Nils Tavernier) âşık olup peşine takıldı-
ğı, enerjik, dediğim dedikçi, atılgan Elo-
ise'ın, ne yapıp edip tacın tehlikede ol-
duğu konusunda bıçkın babasını ikna et-
mesiyle devreye D'Artagnan'ın eski ar-
kadaşları. meditasyon yapan, zarif Ara-
mis (Sanü Frey tam roiünü buimuş,), ka-
fayı ıyice yemeye takmış, obur Porthos
(Raoul Billerey) ve mezardan çıka ge-
len(!) bilge ve gözüpek Athos (Jean-Luc
Bideau) da giriyor çok geçmeden. Yaş-
lanmış, göbeklenmiş, kılıçlan körelmiş-
tir. ama yıne de efsanevi, o eski üç silah-
şorlerdironlar...
"Cyrano"dan "KraBçeMargof''ya ka-
dar, son yıllann namlı Fransız tanhsel
yapımlan arasında. bildik kılıçlı-kos-
tümlü çağ filmi klişelerini yineleyen hız-
lı, sürükleyici anlatımı ve dozunda bıra-
kılmış humoru, oyunculuğu, müziği vb.
tiğj" gibisinden Makyavelist mesaj ımızı
da alarak çıkıyoruz, daha bir hin oğlu
hinleşip hınzırlaşarak. Kulaklann pasını
silen. PhilippeSardeimzalı müziğindes-
teğinde meraklısına gerçekten şen sak-
rak ve eğlenceli seyirler vaat eden, Ta-
vemier'nin bu hafıf, esnek ve sürükleyi-
ci, tarihsel "actkm" denemesi, üç silah-
şörler çeşitlemesinin keyfini kaçıransa,
bizim seyTettiğimiz sinemadaki kopyası-
nın sonderece kötülüğü oldu! Biryılön-
ce yurtdışında seyrettiğim filmın pınl pı-
nl görüntülerinin yerini göz tırmalayan.
karanlık ve neredeyse çizik çizık görün-
tülerin aldığı "D'Artagnan'ın KızTnın.
çevrilmeyen konuşmalarla eksik altyazı-
larla içine edilmiş ne yazık ki. Kralın da-
nışmanı iktıdar dizgınlerini ele geçırmiş.
ltalyanasıllı kardinal Mazarine rolünde-
ki Luigi Pnoietti'nin oyununun da filme
çok şey kattığını unutmadan eklemeli.
Evlilik Rüyası
Babasınca süreklı işe yaramaz diye
hor görülen, evde oturup pembe TV di-
zileri seyrederek, Abba grubunun ro-
mantik şarkılannı dinleyerek beyaz atlı
sıkıntıya bıraktığı, kendi kaderinin akı-
şını eline alan Muriel'in değışımini hi-
kâye ediyor "Evlilik Rüyası" özetle.
Avustralya sınemasının tanınmış yapım-
cı-yönetmenlerinden Jocdyn Moorno-
use'un kocası J. P. Hogan'ın ilk yönet-
menlik denemesi olan bu "sıradan in-
sancıklann" hikâyesi, duygusal ve iç-
tenliklı tonlardan ses veren, yalın ve do-
kunaklı. hoş bir filmin etkileyıciliğine
ulaşıyor yer yer. Muriel"den tiksinen, Ab-
ba şarkılannı da demode bulan, tam ya-
laka arkadaşlannın tersine, kıza cesaret
verip kendi ayaklan üstünde dikılmesi-
nı, iş bulup çalışmasını sağlayan ve kö-
rürüm olma belasıyla yüz yüze kalan ha-
yat dolu. ama bahtsız arkadaşı Rhon-
danın (Rachel Griffiths) yardımıyla ya-
şamını ve kışiliğinı değiştirmeye soyu-
nan mutsuz ve içli, şişman kızın masalı-
nı görüntüleyen, yönetmeni P. J. Ho-
gan'ın "Kendi kendine sa\gı ve bir baş-
kası olma arzusu üstüne bir film" diye nı-
telediği "•Evlilik Rüvasır
, seyirciyi ince
gözlemleri ve esprileriyle her an gülüm-
seterek kolayca tüketiliveren, tıkınnda
ve alçak gönüllü bir duygusal güldürü kı-
Bunlann başında, eleştir-
menlikten geçtiği sinemada,
son 20 yıla damgasını vuran
'Que la Fete Commence',
'Yargıç ve Katil', 'Coup de
Torchon', 'Kırda Bir Pazar",
'Autour de Minuit-Geceyan-
sına DoğnT, 'La Passion De
Beatrice', 'La Vıe et Rien
D'Aırtre', '627 Numaralı Ya-
sa' ve geçen yıl Berlin Festi-
vali'nde Altın Ayı 'yı kazanan
'L'Appat-Yem\vb. gibi fılm-
leriyle sivrilmiş, Fransız si-
nemasının usta yönetmenle-
rinden Bertrand Tavemi-
er'nin son eseri 'D'Artag-
nan'ın Kıa' geliyor. Çoktan
ununu elemiş, eleğini asmış,
artık 80'li yaşlannı süren es-
kilerden Rkcardo Freda'nın
yıllanmış, tozlanmış birtasa-
nsından yola çıkıp biraz da
Hollywood sinemasının
1993'teki en son Alesandre
Dumas uyarlaması olan.
Stephen Herekin, Chris
O'DonneU (D'Artagnan), Ki-
efer Surherland (Athos).
Charüe Sheen (Aramis), Oli-
ver Pratt (Porthos) ve Rebec-
ca DeMornay'i (Milady) yönettiği o ke-
paze "Üç Sılahşör" filmine (bir Fransız
olarak) duyduğu tepkiyle harekete geçe-
rek, ünlü A. Dumas klasiğine sahip çık-
mak tavnyla kollan sıvamış Bertrand Ta-
vernier, kılıçlı kostümlü, vurdulu kırdılı
silahşör Fîlmlerine nazire yaparcasına,
etki ve esin kaynağı bol. heyecanlı. zevk-
li ve incelikli bir Fransız eğlenceliği ko-
tarmış: "La Füle de D'Artagnan-D'Ar-
tagnan'ın Km".
Vaktiyle Dumas babanın "Üç Silaşör-
ler"ini (ve devamı "20 Yıl SonnTsını)
okuyup tadına ve keyfine varan. bizim
kuşaktan, kafa dengi sinemaseverler için
nefis bir seyirlik niteligindeki "D'Ar-
tagnan'ın KÖa", 17. yüzyıl Fransası'nda-
ki soluk kesici bir insan avı sahnesiyle
açılıyor. Entrikacı dük Crassac'lar (Gör-
meyeli epey yaşlanmış Claude Rkh yi-
ne de çok iyi bu rolde) kırmızı giysili
Leydi Eglantine (Chariotte Kady) ve
adamlan. ormandan bir manastıra kadar
kovaladıklan bir zenci kölenin işini biti-
rirlerken, gaddarca başrahibeyi de öldü-
rüyorlar, filmin tanıtım yazılan (jenerik)
akıp geçerken.
Ve Dumas'ın yazdıklanna evrim yap-
tınp çağdaş ve çağcıl gödermelerle do-
lu, mizahi bir çizgide gelişen, çeşitli yan-
lış anlaşılrnalara ve hınzırhklara dayah.
kurgusu sağlam çatılmış, ustalıklı bir ta-
rihsel serüven filmi senaryosunun içine
dalıveriyoruz. Meğerse gençken başı be-
ladan kurtulmayan. tehlikelerin peşini
bırakmadığı D'Artagnan. "Hepimiz bi-
rimiz, birüniz hepimiz için!'"ci üç silah-
şör yoldaşıyla (Atho, Porthos, Aramis)
birlikte, kanlı potitikacı ve din adamla-
nyla Milady gibilerine karşı Fransa tah-
tını ve kralhğını, düşmanlanndan koru-
yan serüvenleri sırasıda. sevgilisi Cons-
tance'dan olma küçük kızı Eloise'ı, sağ-
salim büyüsün diye öldürülen başrahibi-
ye emanet ederek bu manastıra vermiş
vaktiyle. Eloise da yetişip gelişmiş, tıp-
kı babası şövalye D'Artagnan gibi, anın-
da öfkesi parlayan, serüvenkeş, duygu-
sal, tutkulu, delidolu ve çekici, güzel bir
genç kadm oluvermiş. tşte kaçan köleyi
korumak isterken kılıçlanan asil başra-
hibe-annesinin intikamını almak ve ge-
leceğin Fransa kralı olacak, güzel kadın-
laradüşkün, anasmın gözü, genç 14. Lo-
uis'ye (Stephane Legros) sözümona dü-
zenlenmiş birkomployu açığa çıkarmak
üzere Paris'e yollanan, genç ve yırtıcı
Eloise D'Artagnan'ın (SoptueMarceau),
göğüsleri giysisinden taşarak kılıç salla-
yan, adam döven. beylik "sertkadın*'ri-
pini tazeliyor, performansı ve fiziğiyle
serüvenlerini iki saatliğinegörüntülüyor,
aynntılı, hayli özenilmiş, kalabalık düel-
lolann, adeta koreografîk düzenlenmiş,
şamatalı dövüş sahnelerinin gırla gittigi
bu şirin Fransız seyirliği. Feleğin çembe-
rinden geçmiş, kralın silahşörlüğünden
emekli olmuş, sık sık kafaya alıp parası-
nı çarptıgı eski at uşağı sayesinde yaşa-
mını sürdüren. nice izzet ikbal görmüş,
ama çulsuz, mülksüz, bıkkın, hayat filo-
D'Artagnan'ın Kızı (La Fille de D'Artagnan) Yönetmen: Bertrand Tavernier/
Senaryo: A. Dumas'nın romanına ve Riccardo Freda'ın bir fikrine dayanarak,
Michel Leviant, Jean Cosmos, B. Tavernier / Kamera: Patrick Blossier / Müzik:
Philippe Sarde / Oyuncular: Sophie Manceau, Philipe Noient, Claude Rkh, Sami
Frey, Jean-Luc Bideau. Raoul Bülerey, Nils Tavernier, Chariotte Kady, Luigi
Proietti, Jean-Paul Rousellon / 1994 Fransız yapımı (Film Pop-WB)
özellikleriyle seçkinleşen "D'Artag-
nan *ın Keı"nda. entrikayı büsbütün ko-
mediye yıkmamakla iyi eden Tavernier.
uyumlu bir ikili oluşruran Philippe No-
iret'yle Sophie Marceau'nun canlandır-
dığı baba-kız ilişkisini de vurgularken,
kılıç kullama becerisinin ayyuka çıktığı.
kalabalık dövüş-kavga sahnelerinde de
umulmadık bir başarıya erişiyor genel-
de. RichardLester'ın unutulmaz "ÜçSi-
lahjörler" (1974) versiyonundan Sam
Peckinpah'van ağır çekim şiddet sahne-
lerine kadar uzatılabilecek etkiler içeren
filme gülmece öğesi de ustaca yediril-
miş. Malum kişiliklerinin mizahi biçim-
de betimlendigi kahramanlanmız, za-
man zaman olaylann gidişi hakkında se-
vimli yorumlar yapmaktan, günümüze
şirin göndermelerde bulunmaktan da ge-
ri durmuyorlar onca patırtı gürültü ara-
sında.
Silahşörlü-korsanlı serüven filmleri
türüne nostaljik selamlann da sarkıtıldı-
ğı "D'Artagnan'ın Kızı"ndan kahraman
silahşörlerimizden "kazanmanın en ryi
yolunun her zaman hile yapmaktan geç-
prensini bekleyen, 25 yaşlanndakı biraz
gerzek ve tombul genç kız Mariel Hes-
lop'un (Toni Collette) hikâyesini anlatan.
son aylann en çok sözü edilen Avustral-
ya filmlerinden "Muriers Wedding-Ev-
lilik Rüyasrnı da şu sıra lstanbul sine-
malannda gösterilen sevimli ve seyre-
değer filmlerden biri olarak salık vere-
biliriz gönül rahatlığıyla. Şişman ve ro-
mantik bir "Dancing Queen" olarak.
yosma ve züppe arkadaşlannca sürekli
horlanıp aşağılanarak taşranın sıkıcı ve
sıradan bir tatil kasabasında. ailesiyle
birlikte. kendi halindeyaşayan. çevrenin
tutucu ahlak değerleriyle kıskıvrak kıs-
tınldığı tekdüze çemberinden yırtmaya
çabalar durur Munel'cik biteviye. Ge-
linlik düşleriyle Abba müziğinden, şiş-
man ve mütevekkil kansının üstüne bir
de "prezantabrmetres edinmiş, rüşvet-
çı. paragöz ve zorba. politikacı babası-
nın (Bill Hunter) zulmünden. bunaltıcı
aıle ortamından ve küçük, muhafazakar
kentın daraltıcı atmosferinden kaçıp öz-
güriüğünün tadını çıkaracağı Sydney'in
"parlak ışıklanna dogru" yola çıkarak
vamına enşiyor. genelde. Avustralya si-
nemasından 1990'larda yetişen yeni ku-
şağın imzasını taşıyan bazılannı seyret-
tiğimiz "Stricth Ballroom" ya da "The
Adventures of Priscilla, Queen of the De-
sert" vb. gibi son donemin ılginç film-
leri arasına rahatlıkla katabileceğimiz.
asıl guzellik dış görünüşte degıl, yürek-
tedır, ektiğini biçersin ya da azmeden ka-
zanır gibisinden beylik özdeyişlenn dü-
men suyıında gıden bu sevimli Avustral-
ya filmini, öncelikle "4 Nikâh 1 Cena-
ze" benzeri güldürülere ayılıp-bayılanla-
ra öğütleyebiliriz sonuçta.
Duygu Geçidi
Filmleri) le sıkç? karşılaştığımız. za-
manımızın Bette Davis'ı olmaya dogru
hızla yol alan. in gözlerini devire devire
rol keserek olgunluğunun bahannı sü-
ren, Hollywood'un yaşlandıkça rağbet
gören yıldızı Susan Sarandon'un yine
"Oscar'lıkbiroyıın''sergılediğı. Robert
AUen Ackerman'ın "Safe Passage-Duy-
gu Geçidi". boylu poslu, akıllı uslu, efen-
diden tam 7 delikanlıyı doğurup yetıştir-
Duygu Geçidi
(Safe Passage)
Yönetmen:
Robert AUen
Ackerman / Senaryo:
Deena Goldstone /
Kamera: Ralf Bode/
Müzik: Mark Isham /
Oyuncular: Susan
Sarandon, Sam
Shepard, Robert Sean
Leoard,Sean
Astin, Nick StahL
Matt Keeslar, Philip
Basco, Marcia Gay
Harden, Jason
London/1994
ABD yapımı
(UlP-UmutSanat)
Evlilik Rüyası
(MurieTs Uedding)
Yönetmen, senaryo: P.
J. Hogan / Kamera:
Müzik: PeterBest/
Oyuncular: Toni
Collette, Bill Hunter,
Belinda Jarrett, Rachel
Griffiths, RosaJind
Hammond, Pippa
Grandison, Chris
Haywood/1995
Avustralya yapımı
(WB) Duygu Geçidi
miş. fazlasıyla anaç bir ka-
dınla. 25 yıpratıcı evlilik yı-
lından sonra kapıya koydu-
ğu, 8. oğlu olan kocası Sam
Shepardın ilişkisini eksen
alıyor. "Puşt". Bush'un ABD
başkalığı döneminde. Ku-
veyt'in denize açık bir böl-
gesine zorla el koyan Sad-
dam'ın Irak'ına haddini bil-
dirmek üzere, başlatılan TV
ekranmdan gecelerboyu izle-
mek bahtma erdiğimiz(!) 5
yıl öncesinin elektronik Körfez Sava-
şı'na katılıp Sina Yanmadası'ndaki, kal-
dığı kışlanın bombalanması sonucunda,
ölüp ölmediği belirsiz, askeroğullannın
olası ölüm acısıyla yeniden bir araya ge-
len sorunlu kan-kocanın ve çocuklan-
nın acıklı öyküsünü aktaran film, geçmi-
şe ilışkin anılarla küllenmiş aşkın yeni-
den alevlenişini, Amerikan sinemasına
özgü, aileye övgü düzen bir yaklaşımla
gözümüze sokuyor. Savaştaki en büyiik
oğullannın "Başına bir şey gekli mi gel-
medimi?"kaygısına kapılan ailenin. do-
kunaklı ve bayat-tarafından, duygu ve
gözyaşı ağırlıklı, bekleme sürecini bey-
lik motiflerle hıkâye eden yönetmen Ro-
bert AUen Ackerman "Safe Passage-
Duygu Geçidi"ni süreklı sevgi teması-
nın \ urgulandığı, aileyi yücelten, sade
ve duygu yüklü, sıcak ama sıkıcı olmak-
tan da sıynlamayan bir "kutsal aile öv-
güsüne" dönüştürüyor giderek.
Ralf Bode'nin görüntülerinden Mark
Ishamın müziğine kadar belirgin bir us-
talığın eseri olan. ayrıca oyunculuguyla
da göz alan "Duygu Geçidi". EUyn Ba-
ache'nin romanından senanst Deena
Goidstone eliyle uyarlanmış. Vesveseli,
\ıdı vıdıcı, huysuz, sıkçagözleri nemle-
nen. her bunalım anında da volümü so-
nuna kadar açarak Mussorgski dinleye-
rek sakinleşebilen, terörist bombasıyla
gelen sorunlu büyük oğullannın ölüp öl-
mediği haberiyle, geçici körlük nöbetle-
rine uğrayan. yumuşak ve çocuksu koca-
sına da yeniden gönlünün (ve evinin) ka-
pılannı açan Susan Sarandon'un oyunu-
na doğrusu diyecek yok. Ama sonuçta
çokçabirkıymeti harbiyesi bulunmayan,
baştan sona parlak biroyunculuk göste-
nsi halinde sürerek mutlu sona bağla-
nan, Amerikan usulü bu "panoramik ai-
le manzaralan" filminden. tutkun bir
Susan Sarandon ya da Sam Shepard hay-
ranı değilseniz eğer, kolayca uzak da du-
rabilırsınizbızce
Batman Daima
Belirgin finans \e teknolojik üstünlü-
ğüyle dünyayı ele geçırmiş, sürekli göz
boyayıcı ama akıl yaşı biraz kıt ve sığ
filmler (mamüller) üreten. her şeyin mü-
kemmel ve devasa boyutlarda olduğu,
parlak Amerikan sinemasının en tanın-
mış süper kahramanlanndan, Süper-
man'in de ezeli rakibi olan Batman haz-
retleri bir kez daha karşımızda! Başrol
oyuncusuyla yönetmeninin bu kez de-
ğişmesınden öteye pek yeni bir şey yok
Batman ve Gotham City cephesinde. Ilk
iki Batman filminde kasvetli ve gotik bır
dünya kuran Tim "Ed VVood" Bur-
ton'dan sonra seyrettığimiz üçüncü Bat-
man'i aslında "Sonun Başlangıcı"ndan
bu yana doğru dürüst bir şey yapmamış
Joel Schumacher yönetmiş. Gündüzleri
bir eli yağda öteki eli balda, varlıklı bir
milyoner, geceleriyse tüm kötülerin be-
lalısı yarasa adam olarak Gotham kenti-
nin karanlık sokaklannı arşınlayan kah-
ramanımz (Michael Keaton'dan Bat-
man'liğı devralan Val Kilmer kuşkusuz
çok daha çekilirbiroyuncu), Batman'den
öç almaya yeminli ve kimliginı ortaya çı-
karmaya kararlı iki yenı amansız düşma-
nıyla, onu hilkat garibesine dönüştüren
kazadan kahramanımızı sorumlu rutan.
eski dava vekili iki Surat -Tommy Lee Jo-
nes ve E, Nygma (!) adıyla tanınan, bil-
gısayartutkunu, tehlikeli üçkâğıtçı, bil-
mececi -Jim Carrey'le mücadele ediyor
bu kez. sonradan Batman'in gözünü bu-
daktan esirgemez çırağı olacak. yüreğı-
ni fki Surat'tan alacağı intıkamın ateşi
sarmış. genç bir akrobatın, Robin Chris
O'DonneU'in yardımlanyla. Aynca. ya-
rasa adamımımızın öteki benliği olan.
hayırsever milyarder kahramanımız da
Batman'e hayran-tutkun, sanşın afet.
psikolog Dr. Chase. Nkole Kidmana
körkütük gönlünü kaptırmaz mı bu ara-
da...
Çizer Bpb Kang'in fırçasından doğ-
muş, çeşitli Batman tiplerini sergileye-
cek seyirciye İki Surat'la Bilmececi gi-
bi iki uçuk kaçık düşman. kahramanımı-
zın gönlünü dolduracak yeni biraşk. gü-
zel ve çekici bir sanşın dilber ve kendı-
ni derhal Batman'in suç ve kötüler dün-
yasına karşı açtığı mücadeleye kaptır-
mış, canbaz bir delikaniı sunan filmin
bütün o gözalıcı, parlak teknolojik cila-
sına karşın, iki bovoıtlu çizgi-roman yü-
zeyselliğinden pek öteye geçtiği ileri sü-
rülemez yine de.
Genelde özel efekt teknolojisinin ku-
lu kölesi durumuna indirgenmiş, daha
çok gişeye yönelik bir zihniyetin ağır
bastığı günümüz Amerikan sinemasına
özgü bu cümbüşlü eğlenceiik, bizim bu-
run kıvırmamıza karşın. bir kez daha al-
gılanmamızın üstünden silindir gibi ge-
çen, devasa birgörsel-işitsel fantastik şa-
mata! Baştan sona şenlikli bir "efekt
cambazhğı" gösterisi, gözalıcı biroptik
ve bilgisayar efektleri sihirbazlığı! Üç
Batman filminin belki de en eğlencelisi.
Meraklısının ilgisiz kalamayacağı filmin
'soundtrack'ı da cabası. Tommy Lee Jo-
nes durumu idare ederken, dizginlerin-
den boşanarak yine şaklabanlığı ele al-
mış, fırlama Jim CarrE>f
'nin gittikçe çe-
kilmezleşen zırzopluklanyla süregelen
"Batman Daima"da, Nıcole Kidman'ın
yanı sıra Drev* Barry More, Debi Mazar
gibi Hollywood tazeleri de boy gösteri-
yor tabii.
Batman Daima
(Batman Forever) Yönetmen: Joel
Schumaher / Senaryo: Lee Batchler,
Akiva Goklsman, Janet Scott Batchier /
Yönetmen: Stephan GokJbatt / Müzik:
EiliottGoMenthal/ Oyuncular: Val
Kilmer, Tommy Lee Jones, Jim Carrey,
Nicole Kidnıan, Chris O'DonnelL
Michel Gough, Pat Hingle /1995 ABD
yapımı. fWB)
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Ne Kaldı Geriye?
Mahallenin tüm kedileri heyecan içindeydi dün ak-
şam. Her akşamki "mutad" toplantımız olmasına
karşın herkeste farklı bir hava seziliyordu. Bir gün
içinde olup bitenler hemen herkesi etkilemişti. Daha
toplanma saati gelmeden, birer ikişer sökün etti bü-
tün arkadaşlar. Kedi milletinin ne kadar politize ol-
duğunu görüyor musunuz?
Kütüphanecinin kedisi -aramızdaen "enfe/"geçi-
nen odur, her zaman- ilk sözü aldı: "Oh be!" dedi,
"nihayet kimliğimize kavuşuyoruz." Çoğunluk bu sö-
ze katıldı: "Doğru, doğru" diye söylendiler, "hiç ol-
mazsa artık kim olduğumuzu, nerede olduğumuzu
inkâr etmeyeceğiz: Muhalefette miyiz, iktidar mıyız
biletim."
Bakkalın kedisinin küçük oğlu bu konuşmalara
hiçbir anlam veremedi. "Vallahi, beni hiç ilgilendir-
miyor bu konuştuklannız" dedi. "MirkelamV/7 yeni
kasetini dinleyeniniz var mı?"
Dişi kediler, yeni liderin konuşmasjndan pek etki-
lenmiş görünüyorlardı. "Vallahi, pek deyakışıklı, ya-
şını da hiç göstermiyor" diye dedikoduyu koyufttu-
lar. Içlerinden en politize olanı bıyıklarını titreterek
"Ben, Tomris Hanım konusundaki tavnna katılmı-
yorum, ama" demez mi? Saatlerce bu konuyu tar-
tıştık ve tabii her zaman olduğu gibi iki kampa ayrıl-
dık.
Biz tartışaduralım, aramızdaki bazı tasmalı kediler
(toplantılanmıza genellikle pek iltifat etmezler ama,
bu kez nasılsa tam takım gelmişlerdi) düşünceli, dü-
şünceli kaşınıyorlardı. "Cihangir" kedi hiç kaçınrmı,
"Süt dökmüş kedilere bakın" diye uzaktan bir laf at-
tı. Tabii, hiç kimse üstüne almadı bu sözleri.
Aramızda en "sivil toplumcu" geçinen, boş vakit-
lerini dernek toplantılannda geçiren "örgüfçü'tekir,
bumundan soluyordu. "Bakalım bundan sonra yü-
zümüze nasıl bakabilecekler" diye söylendi, pençe-
lerini yalayarak. "Iktidarianndan başka bir şey düşün-
dükleri yoktu, ama ona da sahip çıkamadılar."
Mahallenin en uslu kedilerinden (ne de olsa bir
memur ailesinin evinde yaşıyor) Sarman söze kanş-
tı: "Ama, siz de haksızlık ediyorsunuz, hiç mi bir şey
yapmadı yani bu adamlar?"
Tabii, ortalık karıştı. Hırlamalar, miyavlamalar gır-
la. Kurultayda bile bu kadar hır çıkmamıştı. Kütüp-
hanecinin kedisi "Ben onu bunu anlamam arkada-
şım, sanat alanında hangi kalıcı işe imza attıfar, han-
gi alanın kurumsallaşması için çaba gösterdiler" di-
ye pişmiş aşa su katmakta gecikmedi. Onu duyan
tüm sokak kedileri bir ağızdan bağırmaya başlama-
sın mı: "Kendi reklamlanndan başka ne düşündüler
ki?"
Aramızdaki en yaramaz kedilerden biri olan Maç-
ka (Macarca "kedi" demekmiş) yerinde duramıyor-
du. "Şimdi görürler bakalım, yeni geleceklerin nasıl
kararlı vedisiplinliçalıştığını. Kendiarkadaşlannı na-
sıl tuttuklannı, kendi ideolojileri doğrultusundaki pro-
jeleri nasıl hayaîa geçirdiklerini." En küçüklerimizden
"Kara Kız" lafa karıştı: "Zaten bizimkilerin en büyük
kusuru kararsızlıkları, ne yapacaklanna bir türtü ka-
rar veremiyoriar.' Devletin kültür politikası olmaz
1
de-
yip işin içinden sıynlıveriyorlar."
"Olmaz olur mu, bal gibi de olur" dedi, o ana ka-
dar suskun duran kasabın kedisi. "Mesela bizim dük-
kânın "maaşh" yedi tane kedisi var. Bütün etleri on-
lara verirseniz. bu bir politikadır; yok, eğer bu etleri
mahallenin öteki kedilerine paylaştırmaya kalkarsa-
nız bu da bir politikadır".
Her zamanki köşesinden bu tartışmayı sessizce iz-
leyen Ecevit'lerin emektar kedisi halinden pek mem-
nun görünüyordu. Tek kelime etmeden bizi dinleme-
yi sürdürdü.
Grubumuzun en ağırbaşlı üyelerinden "Haspa"
dayanamadı: "Doğrusu hiç yakıştıramıyonım sizle-
re'diye söylendi. "Gidenin ardından konuşmak çok
ayıp." Hemen o da taraftar buldu: "Doğru yahu,
adamlar zaten düşmüş. Düşene vurulmaz."
"İyi ama, hep böyle oluyor!" diye patladı bizim
"Çiroz", "biz ayıp olmasın diye ağzımızı açmıyoruz,
sonra tarih tekerrür ediyor." (Tarih bilgisini gözler
önüne sermekten geri durmuyordu gene Çiroz, ama
biz ona da alışkındık.)
"Işte, bir dönem daha kapandı" diye içini çekti o
ana kadar hiç konuşmayan Ankara kedisi, "kapan-
dı da, geride ne kaldı?"
Köpek havlamaları (yoksa kurtlar mı) giderek yak-
laşıyordu. "Gene, köpek gezdirme saati geldi. Şim-
di mahallenin tüm köpekleri sökün eder" diye söy-
lendi çok bilmiş "Pırtık". Ne de olsa. profesör kedisi.
Birbirimize iyi geceler diledik, evlerimize dağıldık.
ADO'den Rutıi Su'yu anma gecesi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Halk türkülerinin
büjTİk yorumcusu Ruhi Su. ölümünün 10.
yıldönümünde, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)
tarafından düzenlenen bir geceyle. Ankara'da da
anılacak. Selim Sım Tarcan Spor Salonu'nda yann
yapılacak "Ruhi Su'yu anma gecesi "de. ozanın eşi
Sıdıka Su ile gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı Ilhan
Selçuk ve ADD Başkanı Suphi Gürsoytrak birer
konuşma yapacaklar. Rüştü Asyalı, Cahit Berkay,
Cem Karaca. Tomris Çetinel, Yıldız Ibrahimova, Uftık
Karakoç. Hüseyin Başaran, Erdal Küçükkömürcü,
îhsan Benier. Üğurum Özorhan, Alper Uslu, Özgür
Ürencan, Pir Sultan Abdal Derneği Ankara Şubesi
Semah Ekibi ve Ruhi Su Dostlar Korosu da geceye,
şiir, müzik ve gösterileriyle katılacaklar.
Domuztepe Höyüğii'nde 7 bin
yıllık eserler
GAZL4\TEP (AJİ) -Kahramanmaraşta'ki
Domuztepe Höyüğü'nde yapılan kazıda, 7 bin yıllık
mimari kalıntılar ve eserler bulundu. Caiifornia
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Elizabeth Carter
başkanlığındaki 11 kişilik ekibin sürdürdüğü kazıyla
M. 5000 yılına ait Halaf kültürüne ilişkin bulgular
elde edilmesi hedefleniyor. 3 yıl süren yiizey
araştırmalannda elde edilen bulgular sonucu,
höyüğün yamaç ve tepesindeki iki noktada 15 gün
önce başlatılan kazı çalışmalannın bu yılki bölümü
tamamlandı. Çahşmada, Halaf kültürüne özgü,
yuvarlak şekilli mimari kalıntılarla boyalı çanak
çömlekler ve mühürler bulundu. Elde edilen bulgular
ve değerlendirme çalışmalannın devam ettiği,
eserlerin Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi'ne teslim
edileceği bildinldi.
Dünya Kitap 3. Şiir Ödülü
Kültür Servisi - Dünya Kitap 3. ŞiirÖdülü'ne katılım
süresi, ılan edilen sürenin dolmasına rağmen yoğun
olarak süren başvurular nedeniyle 30 eylüle kadar
uzatıldı. Şiir ödülü yanşmasına katılmak isteyenler,
daha önce belirtildiği gibi beş adet şiirleri, fotoğraflı
özgeçmişleri ve katılım formuyla, elden ya da
postayla derginın adresine ulaştırabilirler. Yanşmanın
son finalistleri derginin ekim sayısında duyurulurken ,
ödüle değer bulunan şair kasım ayında Dünya Kitap
dergisinde açıklanacak. Kazanan şairin kitabı
basılacak, kitabın tüm basım ve dağıtımı Dünya Kitap
tarafından karşılanırken kitap sahibine de yüzde 20
telif ödenecek.