09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet tmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yavın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Vayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkava • Yazıışleri Müdürlen: fbrahim Vıldız, Dinç Tayanç(Sorumlu) • Haber Merkezı Müdüru: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı • tsnhbarat: Yalçın Çakır • Ekonomr Bûlent Kızanlık • Radyo-TV' L>gar Eremek- tar 9 Kültür Handan Şenköken 0 Spor: Abdülkadir Yücelman • Yurt Habcrlcrı: Mehmet Saraç • Makaleler Sami Karaören # Çevırr Scyfettin Tıırhan 0 Düzeltme Abdullah Yazıcı • Fotograf: Erdoğan Köseoglu Yayın Kurulu: tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke, Özgen Acar. Hikmet Çetinkava, Şiikran Soner, Ergun Balcı, Dinç Tayanç, Ibrahim Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balbay. Ankara Temsilcısı. Mustafa Balbay 0 Haber Müdürü: Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kat:4, BakanhkJar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • lzmir Temsilcisi- Serd»r Kınk, H. Zıya Blv. 1352 S. 23 Tel: 4411220. Faks: 4419117 • Adana Temsilcisi Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd. 119 S. No:I Kat:l, Tel- 3522550, Faks: 3522570 Müessese Müdürü: Erot Erkut• Koorduıatör Ahmet Korulsan • Muhasebe: Bülent Yen- er#tdare Hüse>in Gürer • tşletme Önder Çelik • Bılgı-tşlem: Nail inal • Bılgısayar Sistem. Mürirvet ÇOer • Reklam. Reha Işıt- man # Halkla flışkiler Nnrten Berksov Yavımla)an ve Basan: Yenı Gun Haber Ajansı, Basın vc Yayıncjlık A $ Tûrkocag'ı cad 35 41 Cagaloğlu 34334 lst. PK 246 lslanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 23 MART 1995 Imsak: 4.31 Güneş:5.57 Öğle: 12.18 Ikindi: 15.42 Akşam: 18.25 Yatsı: 19.45 Çocukların fotograf sengisi • İstanbul Haber Servisi - Petek Çocukevi'ne giden 4-6 yaş grubu çocuklann kendilerinin tab ettikleri fotoğraflardan oluşan sergi açıldı. Acıbadem'de hizmet veren çocuklara fotograf eğitimi sunan Isa Çelik'in eğittiği miniklerin sergisinde siyah-beyaz baskılar beğeniyle izlendi. İhalede kazriC korkusu • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -lzmir Körfezi'ni kurtaracak Büyük Kanal Projesi'yle ilgili yap-işlet- devret modeliyle açılan ihaledeki soru işaretleri giderilemiyor. tptal aşamasına gelen ihaleyle ilgili ikna turlanna başlayan ve belediye meclisi üyelerinden 'yeşil ışık' almak için çalışan OTTO konsorsiyumuna en sert tepki DYP'lilerden geldi. Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura'yla karsı karşıya gelen DYP'liler, lzmirlinin 'kazıklanmaması' için mücadele ettiklerini belirttiler. Hypo-Sensitive serisi • Haber Merkezi -Vira Kozmetik, cildin nem dengesini koruyan ve canlı bır görünüm kazanmasını sağlayan Hypo-Sensitive serisiyle yeni bir atak başlattı. Cildin dokusunu güçlendirerek yaşlılık belirtilerini gizleyen ürûn grubu, normal ve karma ciltlerin sorunlanna çözüm bulmak amacıyla gûzellik salonlannda hizmete sunuldu. 3. Kuyumcutuk Saat Fuanı • Haber Merkezi -3. Kuyumculuk Saat Fuan bugün Antalya Dedeman Oteli'nde yapılacak. Seiko, Pulsarve Lorus markalannın koleksiyonlannın sergileneceği fuarda özellikle dünyanın ilk jeneratörlü kol saati Seiko Kınetik ile dünyanın ilk floresanlı kol saati Seiko Lumibrite'ın büyük ilgi göreceği sanılıyor. Barış aranıyor • İstanbul Haber Servisi- Dünyaca ünlü konfeksiyon fırması Benetton yeni reklam kampanyasını Gazze kentinde başlattı. Benetton'un sansasyonel reklam kampanyalannın yaratıcısı Oliviero Toscani'nin hazırladığı Benetton Kataloğu'nda fırmanın ilkbahar-yaz ürünlerinin tanıtımında Filistinliler model olarak kullanıldı. Ürünler "Benetton katalog Gazze'de banşı anyor" başlığıyla sunuldu. Nevruz konulu pul • ANKARA (AA) - PTT, Nevruz (yenigün) konulu anma pullan ile ilk gün zaıflannı satışa sundu. PTT'den yapılan yazılı açıklamaya göre çok renkli olarak bastınlan ve 3 bin 500 liradan satılacak Ne\Tuz konulu anma pullan, 6 ay süreyle satışta kalacak. lObin fidan dikildi • İNEGÖL (Cumhuriyet) -Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çeyreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Inegöl ve Hamza şubelerinin ortak organizasyonuyla geçen günlerde Hamzabey köyü üzerindeki 100 bin metrekarelik kıraç alanın 5 bin metrekarelik bölümüne 10 bin adet kızılçam ve aylantus fıdanı dikildi. Doğal ve içgüdüsel korkulanmızm artmasıyla başlayan hastalık, korkulann spesifik alanlara yönelmesiyle sürüyor üam, ıızerıneÇeviri Servisi - Avuçlanmızın terlemeye başladığı. nefesimizin sık- laştığı, göğsümüzün daraldığı ve ba- yılacak gibi olduğumuz anlar yaşa- mışızdır. Kimı zaman yüksek bir yerde, ki- mi zaman kalabalıkta, bazen karan- lıkta, bazen de küçücük bir böcek gördüğümüz anda yaşadığımız bu korkular, uzmanlann araştırmalan sonunda uygarlığın insanoğlu üze- rinde yarattığı psikolojik baskılarda son uyan olarak niteleniyor. Davranış terapisi tam 20 yıldır de- ğişik psişik rahatsızlıklarda kullanı- lan bir yöntem olmakla beraber hiç- bir zaman korku karşısında yarattığı başanlı etkiyi gösteremedi. Fobi adı da verilen bu tür korkularda davranış terapisi çok kısa sürelerde etkili olup hastayı rahatlatıyor. Bugünlerde ise yeni ve henüz açıklanmamış bir yöntemle geniş çaplı denek araştırmalan yürütülü- yor. Dört korku hastasından üçü, özel bir davranış terapi yöntemiyle korkulanndan uzun vadede sıynlıp tamamen iyileştirilebiliyor. Bu sonu- ca vanlabilmesi için Hamburg Üni- versitesi klinıği uzmanları, 13 yıl boyunca 600 korku hastasını göz- lemlemişler. Münih Max-Planck Enstitüsü Psi- kiyatri Bölümü uzmanlanndan Hans Ulrich VVittehen'e göre, sadece Al- manya'da 7.5 milyon insan korku krizleri içinde yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Wittchen"e göre • Korkulann fobi olarak nitelenip nitelenmemesi, öncelikle yaşandıklan sürelere bağlı. Hiçbir hasta, bir iki kez herhangi bir durum karşısında korku şösterdi diye bu tür bir tedaviye alınmıyor. Ancak aynı şıddette korkularla bir yılı geçiren hastanın da kendiliğinden iyileşme olasılığı neredeyse hiç yok. dünyanın diğer gelişmiş ve geliş- mekte olan ülkelerinde de oranlar çok fazla değişmiyor ve bu nedenle 9O'lı yıllar psikiyatri tarihine korku- nun yıllan olarak geçecekler. Doğal ve içgüdüsel korkulanmızm artma- sıyla başlayan hastalık, korkulann spesifık alanlara yönelmesiyle sürü- yor ve en sonunda hastayı, korkula- nndan kaçmak ya da onlarla karşı- laştırmamak adına kendi yaşamını kısıtlar ve bir otokontrol uygular ha- le getiriyor. Yukanda da değindiği- miz ve kademeli yaklaştinna adı ve- nlen yeni yöntemle ise hastalar kor- kulannın aşamalı bir şekilde üzerine gıdilmesiyle tedavi edilmeye çalışılı- yorlar. Burada izlenen yöntem şu: - Örneğin yıllarca örümcek korku- suyla evlerini gece gündüz temizle- yen insanlar. bulunduklan ortamlar- da örümceklerin gezinmesine kat- lanmak zorundalar. - Her iğne yemeden önce korku- dan bayılma aşamasına gelen kişiler. damardan kan aldırmak gibi bir baş- langıçla terapiye başlıyorlar. - Kusmaktan ölesiye korkan in- sanlar, kusma sahnelerinin bol oldu- ğu fılmlerle tedaviye giriş yapıyor- lar. - Uçuş korkulan kariyerlerini etki- leyecek ölçüde bir düzeye gelen ki- şiler. yanlannda psikologlanyla çok kısa uçuşlara çıkıyorlar. - Yükseklık korkusu ise özel giy- siler giyilip bağlandıktan sonra aynı korkuyu paylaşan insanlarla camdan asansörlere binilerek giderilmeye ça- lışılıyor. Bu korkulann fobi olarak nitele- nip nitelenmemesi ise öncelikle ya- şandıklan sürelere bağlı. Hiçbir hasta, bir iki kez herhangi bir durum karşısında korku gösterdi diye bu tür bir tedaviye alınmıyor. Ancak aynı şiddette korkularla bir yılı geçiren hastanın da kendiliğin- den iyileşme olasılığı neredeyse hiç yok. Bu korkulann hastaya getireceği sonuçlar arasında ise depresyon. al- kol ve ilaç bağımlılığı ve son olarak da yüksek oranda intihar eğilimi gö- rülüyor. Davranış terapisi bu ağır durum- larda bile 15 seans sonunda etkisini gösteriyor. Tedaviye alınanlardan yüzde 80'inde bariz düzelmeler, hat- ta iyileşme gözlemleniyor. tşimiz çok zor. Renkli hamuriar, suluboy alar. kâğıtiar, kalemler. önümüzde. Ama acaba hamurla mı oynasak, boyayla harikalar nu yaratsak? Bir tüıiü karar veremiyonız. Konuk olduğumuz yuvada çocuklan, aralanna kanşmadan, uzaktan izledik Güneş odaya geldi, küçük kız sustu FİGENATALAY Güneş birden bulutlann arasından sıynlıp odaya giriveriyor. Dakika- lardır gözyaşı döken küçük kız, o anda susuyor. Elini güneşin aydınlı- ğına uzatıyor, sıcaklık ve ışıktan mutlu, "Güneş odaya gekü" diyerek gülümsüyor. Aralarında, güneşin susturduğu Meüsa gibi ağlayanlar olsa da okul öncesi kurumlara giden çocuk sayısı giderek artıyor. Kişiliğin oluşruğu 0-6 yaş döneminde gidilen nitelikli kurumlann, çocuğa olumlu katkısı da artık biliniyor. Ancak, yaşıtlany- la daha önce beraber olmamış, bakı- cı ya da büyükannelerle büyümüş, evin koruyucu sıcaklığından çıkmak istemeyen çocuklann bu tür kurum- lara uyum sağlamakta güçlük çek- tikleri de bir gerçek. Çocuklann yu- vada gün boyunca neler yaptığını, birbirleriyle ve öğretmenlerle nasıl bir ilişki içinde olduklannı hep me- rak ederdiİc ve Suadiye'deki Yeşilyer Çocuk Evi'ndeki birkaç saatiik ko- nukluğumuz sırasında çocuklan, aralanna kanşmadan, uzaktan izle- me fırsatı bulduk. Sonuç; çocuklann bulunduğu her ortam gibi burası da çok keyifli ve tabii ki şaşırtıcı. Yaşlan 2.5 ile 3.5 arasında deği- şen 20 çocuk bir arada. Rakam, "Ben biriyle başedemiyorum" dı- yenler için kesinlikle ürkücütü. Ama aslında "başetmek" hiç de o kadar zor değil. Üstelik yukandaki örnek- te olduğu gibi, güneş de ışığıyla her an yardımmıza gelebilir. Güney'le Kemal, odanın ortasın- da, "Hadi Gel Köyümüze Geri Dö- nelim"i göbek atarak söylüyorlar. Yuvada 'klip saati' olmayacağına göre demek ki 'serbest saat'teyiz. Şarkı bittikten sonra Güney bir elini omzuna doladığı Kemal'i, "Bu be- nim dostum" diyerek tanıştırıyor. İki dostu hah üzerinde serbest stil güreşirken bırakıp 'doktorculuk' oy- nayanlara göz atıyoruz. Bütün ço- cuklar doktor. Hasta ise tabii ki öğ- retmen abla. Hepsi 'hasta'nın iyileş- mesi için olağanüstü çaba harcıyor "Şimdi bir iğne yapıcam. hemen iyi- leşeceksin", "Çok yemen lazım, yok- sa lyileşemezsin", "Şu ilaçlann hep- sini al, biraz acı, ama başka çare yok", "Bunları yemezsen, yine iğne olursun™. 'Hasta' iyileştikten sonra çeşitli köşelerde gruplar halinde oyunlar oynanıyor. Konu sıkıntısı mı çeki- yorlar nedir, bir köşeden yine 'has- ta, acı, ilaç' gibi sözcükler duyuyo- ruz. Dila, Ceylin ve Ece "ev"deler. Kemal de yanlannda yüzükoyun ya- tıyor. Eda ve Ceylin ellerindeki fin- candan ilaç "içiyoriar". Eda: "Be- nitn flacım çok acL Sen içemezsin." • Çocuklar doktorculuk oynuyor. Hasta, öğretmen abla. Hepsi 'hasta'nın iyileşmesi için olağanüstü çaba harcıyor: "Şimdi bir iğne yapıcam, hemen iyileşeceksin", "Çok yemen lazım, yoksa iyileşemezsin*. Kızlar birden Kemal'e kedi mu- amelesi yapmaya başlıyor: Ceylin. "Kedimiz hastalandL" Eda: "Yok, yalmzca uyuyor." Bu diyaloglar sürefken Güney aniden "ev"e girerek, lavaboyu al- maya çalışıyor. Ceylin vermek iste- miyor, ama çok da direnemiyor. Gü- ney lavaboyu aldı almasına da şimdi ne yapacak? "AMık, bari bir işe ya- rasuı" diye düşündüğünden olsa ge- rek, lavabonun musluklarını 'açı- yor'; elini, yüzünü, kollannı. boynu- nu, başını uzun uzun 'yıkıyor'. Bu arada kendisini izleyen Ceylin şaş- kın soruyor: "Çok komik, ne yapı- yorbu?" Her şey bu kadar güllük, gülistan- lık değil elbette. Ağlayan çocuk ol- mazsa olur mu? Ağlayanlan da tür- lerine göre ayırmak gerek: Sürekli ağlayanlar ve annesi akhna gelince ağlayanlar. Melisa, sürekli ağlayan- lara bir ömek. Üstelik yuvayı da se- viyor, ama bu gözyaşlanna engel degil. Önceleri öteki çocuklann ya- nına yaklaşmadan, dizinin dibinden ayrılmadığı Şükran Öğretmen'e "Hadi eve gideum'" deyip duran Me- lisa, giderek daha uzun süre ağlama- dan oyun oynamaya başlıyor. Sonra tüm çocuklann masa çevresinde renkli hamurlarla oynadığı bir sıra- da, rengarenk hamurlar 'ev öziemi'ni unutturuveriyor. Çocuklann arasına oturup hamurla 'aslan kral' yapıyor. Halinden öylesine hoşnut ki, ağzın- dan şu sözler dökülüyor: "Herkes burada, ben ağiamıyorum." Aslı, arada sırada ağlayanlara ör- nek. Onun ağlaması da şöyle ger- çekleşiyor: Masa çevresinde sulubo- yayla patates baskısı yaptıklan ya da hamurla oynadıkları bir anda. elindekiyle uğraşmaya devam ede- rek, "Annem nereye gitti? Bize gide- Um" diyerek ağlamaya başlıyor. As- lı 'nın susması ise şöyle gerçekleşi- yor: Aslı'nın evi mutfak penceresin- den görülebiliyor. Aslı kucağa alı- nıyor, pencereden evini görüyor ve susuyor. 20 çocuk arasında başka ağlayan yok. Zaten Melisa ve Aslı da yuvaya yeni başlamışlar ve büyük olasılıkla kısa sürede alışacaklar. Işte, Yeşil- yer'de geçen birkaç saatin çok kısa özeti. Aslında yazı çok eksik kaldı. Er- kek kardeş isterken yuvadaki yara- maz erkek çocuklan görünce kız kardeşte karar kılanlan, sigara içen anne-babalarından yakınanları. yazamadık. Onlar da başka sefere... Şimdi "serbest saat". Trenler, kamyonlar, toplar, müzik aletieri... hepsi ortada. Her koşede başka bir oyun oyna- nıyor. Dennis ise sessiz bir köşe\e çekilmiş. Elindeki re- simli öykü kitabına dalmış, gitmiş. Henüz okuma-yazma bilmivor ama ne gam, resimlere baka baka tüm öyküyü anlayabilKor. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK)" DüNYADAN Kadmlar araba tasanmma el atmalı Çeviri Servisi - Araba tasanmcılan arasında Cindy Chanvick çok özel bir konuma sahiptir. A\Tupah araba sürücülerinin ve Amerika'da yeni çıkan arabalan satın alanlann yaklaşık yansı her ne kadar kadınlardan oluşsa da arabaya biçim kazandıranlann hemen tümü erkektir. Kadın araba tasanmcılannın bir listesi yapılacak olsa bir avuç isimden fazlası çıkmaz. Bunlar arasında Ford ekibinden Mimi Vandermolen, Fiat'tan Salh WTlson ve Saab'ın tasanmcılanndan Aina Nilsson sayılabilir. Chanvick ise daha çok kadının otomotiv alanında çalışması için mücadele eden tasanmcılar arasında yer alıyor. Geçen hafta Cenevre'de yapılan bir seminerde tasanmcılar "Kadın ve Araba: Aralarında Aşk Yok mu?" konusunu ele aldılar. Seminer, gelecekteki araba tasanmcılannı eğıten kurumlann başında gelen Avrupa Sanat Merkezi'nde yapıldı. Kuruluşundan bu yana geçen dokuz yıllık süre içinde bu okuldan mezun olan kadınlann sayısı ikiyi geçmiyor. Okulun ulaşım aracı tasanm bölümünün başkanı, tüm özendirici girişimlere karşın başvuruda bulunan kız öğrenci sayısında elle tutulur bir artış olmadığnı dile getiriyor. Yoğun trafik nedeniyle arabada geçirilen sürenin giderek artması. konforu bir lüks olmaktan çıkanp bir gereksinim durumuna getiriyor. Bu da sanatsal açıdan daha yetenekli olan kadının araba tasanmına el atması gerektiği anlamına geliyor. 50 yıllık banş için anı para Çeviri Servisi - Dame Vera Lynn, tkinci Dünya Savaşı'nda "Silabtı Kuvvetterin Sevgilisi"ydi. Savaş boyunca bu unvanını soyluluğunu belirten "dame"le birlikte canlı tuttu. Şimdi savaşın 50. yıldönümü vesilesiyle yeni bir çıkiş yapıyor. Kraliçe başta olmak üzere, tüm hanedanın katıldığı, savaşta savaşın çilesi- ni çekenlere, savaşın bitiminden bu yana da o yıllarda başlamış sıkıntılan yaşamayı sürdüren sivillere, yani fabrika işçilerine, toplu taşıma araçlan şoförlerine. itfaiyecilere yardım sağlamak için bir "Takdir ve Taahhüt" kampanyası açmış. Bu amaçla hazırlattığı "anı para"nın üzerinde şunlar yazılı: "50 yıliık banş için 40 pence değerinde bir sikke: 1945 -1995." Hani, şu bizim "tütûn ikramiyesi''ni anımatan bir uygula- ma, ama çok daha doyurucu ve yaygın sonuçlar vere- bilecek gibi görünüyor. Dame Vera, kampanyayı şöyle diyerek başlatmış: "Onlann bizim için neİer yapbklannı unutmamalıyız. Şimdi yaşlandılar ve kazanmadıklanna gereksinimleri var, ona sahip olmayada." Cilt kanserine Betula NEW YORK (AA) - ABD/li bilim adamlan, halk arasında huş ağacı olarak bilinen "betula" kabuğunun cilt kanserinin tedavisinde olumlu sonuçlar verdiğini belirlediler. Illionis Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı John Pezzuto, fareler üzerinde yapılan araştırmalann sonuçlannın çok başanlı olduğunu, huş ağacının kabuğundaki betulik asitin insanlar üzerinde de kullanılabilir hale getirilmesi durumunda, bunun cilt kanseri tedavisinde bir çığır açacağını söyledi. Şarkılı bebek bezi ROITERDAM (AA) - Rotterdam'da yayımlanan Algemeen Dagblad gazetesinin haberine göre Hollandalı Wim Van Vugt. bebek altını ıslattığında şarkı seslendiren çocuk bezi icat etti. Bebeklerin bezinin değiştirilmesi zamanının geldiğini şarkıyla haber veren çocuk bezi, normal çocuk bezi imalatında kullanılan malzemelere elektronik çip ve pil ilave edilmek suretiyle geliştirildi. 6 Devriın için 1935'in yok edfliş öyküsü SERDAR KIZIK tZMtR - 'DevTİm için 1935_'Ilk bakışta bir fûm ya da bir kitabı çağnştınyor. tkisi de değil. Izmir'in Çiğli ilçesinde laiklerle. Atatürk ilkeleri karşıtlan arasındaki bir mücadeleyi simgeliyor aslında... 'Devrim için 1935', dört yıl öncesine değin Çiğli'de, meydandaki Atatürk hey- kelinin kaidesine yontulu bir yazıydı. 1935 yılında dönemin îzmir Valisi Kâzım Dirik tarafından yaptırılmışrı. Dirik, cum- huriyetin ilkelerini, Ödemiş ve Berga- ma'nın 4 köyüne. Pınarbaşı'na ve Çiğ- li ye diktirdiği Atatürk büstlerine yazdır- mıştı. Çiğli'deki büstün kaidesine yazılı 'Devrim için 1935', yıllarca ayakta kaldı. Ta ki 12 Eylül gelinceye değin... 'Devrim' sözcüğüne bile tahammül edemeyen 12 Eylül yönetimi döneminde bir gece, büstteki yazı kapatıldı. Çiğlililer uzun yıllar içi doldurulmuş ve üstü bo- yanmış yazıyı, büstte okuyamadılar.Daha sonra yazı, eski biçimine getirildi... Takunyah başkan 23 Kasım 1992... Yeni ilçe ilan edilen Çiğli"de, takunyah Belediye Başkanı Ga- lip Öztürk'ün göreve başladığı 21. gün. Aynı gece, sorhoş (!) bir kamyon sürücü- • 'Devrim için 1935', dört yıl öncesine değin Çiğli'de, meydandaki Atatürk heykelinin kaidesine yontulu bir yazıydı. 1935 yılında dönemin îzmir Valisi Kâzım Dirik tarafından yaptınlmıştı. Daha sonra yazının başına neler geldi neler?... sü büste çarpar. Artık Atatürk büstü yerle bir olmuştur. Büst, yerel yönetimce yeniden yaptın- lır. Ancak üstündeki yazı yoktur. Burada devreye, emekli öğretmen Süleyman Din- çer girer. Duyarh bir yurttaş olarak bele- diye başkanlığına verdiği dilekçede, büst- teki orijinal yazının yazılmasını ister. Ko- nu, belediye meclisinin 18.12.1992 tarihli oturumunda gündeme gelir. DYP Meclis grubu adına 6 üye şu önergeyi hazırlarlar: "Belediye binamızın tam karşısındaki Atatürk büstü, bir aracın çarpması sonu- cu hasar gönnüş ve betediyemizce onanmı yapümıştır. Ancak her nedense orijinal ka- idesinde bulunan "Devrim için 1935" yan- sı yeniden onanlan kaideye yazumamıştır. Bu yazının, tüm iyi niyetimizle, unutulmuş olacağını düşünmekteyiz. Zira beldemize dikili bulunan büst. alelade değildir. Vali Dirik tarafından Atatürk'ün cumhuriyet- çilik, halkçıbk, milu'yetçüik, devletçilik, la- ikük ve devTİmcilik unsurlanndan oluşan ilkelerini belirtmek, gelecek nesülere ak- tarmak için İzmir'in 6 degişik ilçe ve bel- desine dikilmiş büstlerden biridir. Çiğli- mizde bulunan büst, aziz Atamızın ger- çekleştirdiği devrimleri ve kendisinin sahip olduğu devrimcilik vasfını simgelemekte- dir. Bu nedenle büstün kaidesine yazılı ve Atatürk dorimlerini simgeleyen orijinal yazının değiştirilmeden ve aynen yaalma- sınu gnıbumuzca öneriyoruz." Kaymakamlık yaayı yazdınr Başkan Oztürk, her nedense konunun kaymakamlığı ilgilendirdiğini düşünerek havale eder. Kaymakamlık, önerge doğ- rultusunda hareket ederek orijinal yazının yazılmasını uygun bulur. Sonuçta 'Dev- rim için 1935* yazısı, yeniden yerini alır... Öztürk bu yenilgiyı hazmedememiştir. 27 Mart yerel seçimlerinin ardından yeni- den göreve gelince ilk iş olarak 'büst dü- zenlemesi'ne girişir ve orijinal yazıyı siler. Emekli öğretmen Dinçer. kararlıdır. 27.3.1994 tarihinde Öztürk'e yeni bir di- lekçe daha yazarak büstün parçalanmasın- da bir kastın olduğundan kuşkulandığını, bunun giderilmesi için aslına uygun dü- zenlemenin yapılmasını ister. Atatürk'ün devrimcilik ilkesinin yok edilmek isten- mesine karşı direneceğini belirttir. Öz- türk, yanıt olarak Dinçer'in hassasiyetine teşekkür edip saygı ve sevgilerini sunar. Büste kaymakamlığın da oluruyla "Be- nim en büyük eserim cumhuriyettir... M. Kemal Atatürk" yazısının yerleştirilmesi- ni daha uygun bulduğunu belirtir. Yeni bir dilekçe Dinçer. tutumunu sürdürür. Bir ay sonra yazdığı yeni bir dilekçede demokratik tepkisini dile getirir ve istemini yineler. Orijinal yazıyı yazdırmamakta kararlı Öz- türk, 6.5.1994 tarihinde, meclis karanyla kendini güvenceye almaya çalışır... Öztürk bununla da kalmaz. Emekli öğ- retmen Dinçer hakkında, 'şeref, onur ve kişiliğine saldınlarak zarar verildiği' ge- rekçeleriyle 500 milyonluk tazminat dava- sı açar... Dinçer bugün Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, bir yandan kendini ve daha da önemlisi Atatürk'ün devrimcilik ilkesini savunuyor, öte yandan Atatürk Cumhuriyeti'nde bu günlere gelinmesinin öfkesini taşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle