Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 MART 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
llilll
UYCARLIKLARIN IZINDE... OKTAYEKİNCİ
:
Kültür varlığı niteliğindeki yapılann koruma ilkeleri yeniden belirlendi:
Kültür mirasımıza duyarlı çevreler,
Istanbul'un Kalamış semtindekı vaktiy-
le "Üdzkonak" adıyla anılan ünlü Tev-
fik Paşa Köşkü'nün başına gelenleri
anunsayacaktır.
Şimdi, bulunduğu yerde 13 katlı dev
bir apartmanın yükseldiğı ve kendisi de
bu apartmanın caddeye doğru uzanan
ilk iki katında sözde "yeniden inşa edi-
len" bu görkemli ahşap konak, aslında
artık sadece eskı fotoğraflannda kaldı.
Çünkü Ikızkonak ıçin düzenlenen "res-
torasyon" (!) projesi, tarihi binanın ger-
çekten ve aslına uygun olarak yenilen-
mesini değıl, bahçesine dikilen apart-
mana bitişik bir "magaza" şeklinde in-
şa edilmesini öngörüyordu.
Dönemin Koruma Kurulu da binanın
koruma derecesini 1. gruptan 3. gruba
düşürünce, tanhi eseri tümüyle yıkıp,
yerine "eskiyi andıran" yenı bır bina
yapmayı ve dahası üzerine 10 katlı bir
blok oturtmayı "restorasyon"kabul eden
projeye de onay vermenın önü açılmış
oldu. Koruma Yüksek Kurulu'nun "il-
ke karanna" göre 3. grup eski eser ya-
pılarda güncel gereksinmeler ve bölge-
nin imar koşullan dikkate alınarak "ba-
zı değişiklikler''yapılabilirdi.. İşte bu
"yasal dayanak", Istanbul'dakı ahşap
ağırlıklı sıvıl mimarlık kültürünün en
değerli örneklerinden birini "tüm özel-
Kkleriyte yok eden" bir yağma projesıne
yeşil ışık olarak kullanılmıştı.
Gerçı, bu duyarsız uygulamaya karşı
Mimarlar Odası'nca açılan davada lda-
re Mahkemesı önce yürütmeyı durdu-
nıp. ardından yıkım projesini ve binayı
3. grup sayan karan da iptal etmıştı. Da-
hası Jstanbul 2 Nolu Koruma Kurulu da
bu yargı hükmüne dayanarak tarihi bi-
nanın yennde yükselen yeni yapının
"derhal" yıkılıp, yenne yeniden "tldz-
konak'm aynısnıinşaasını''öngörenbir
karan 1994'te almıştı. Ama ne yargının
gücü, ne de kurulun bu son karan, tari-
he karşı işlenen kent suçunu ortadan
kaldıracak bir "yetkilinin"çıkmasına
yeterli olamadı. Bugün hâlâ Tevfık Pa-
şa Köşkü'nün yennde "roodern" (!) bir
Mercedes galerisı ve üzerinde de 10 kat-
lı apartman duruyor. Üstelik tüm ruhsat-
lan ve projeleri iptal edilmiş bır konum-
da, yani hukuk açısından "vasadışT ola-
rak...
Kültürü değil, ranü
korumakL
Aslında Ikizkonak'ın başına gelen-
ler, çarpıcı bir örnek olmaİda birlikte
hem lstanbul'da hem de Türkiye'de tek
değil. Son yıllarda ülkemızdeki birçok
restorasyon uygulamasında, kültür mi-
rası niteliğindeki eski yapılar hep "yı-
kılarak''yenılendiler. Yenileme aşama-
smda ise yıne birçok tarihsel binanın
özgün şeklı bozularak "eskiye benze-
yen" ama mimari kimliği bambaşkj
olan yeni yapılar yaratıldı.
Hatta bu da yeüniyormuş gibi eğer bi-
nanın bulunduğu bölgede imar haklan
apartmana elvenyorsa, yıne eskı eser
binalann üzerine bu kez "ilave katlar"
çıkılmaya başlandı. Bu katlan tarihi bı-
na taşıyamayacağına göre kültür mıra-
sı niteliğindeki binalan tümüyle yerle
bir ederek aynı arsada imar durumuna
göre inşa edilen apartmanlann alt kat-
lanndaki ön cephelerinde birer "dekor"
gibi yer verildıler.
Böylece sözümona restorasyon adı
verilen uygulamalarla, tanhi yaşatmak
bir yana, kültürel zengınliği yansıtan
estetiği ve mimari karakteri de yok edıp.
yozlaştıran bır koruma anlayışı, Tûrki-
ye'ye egemen oldu. Aynı anlayışın
"yagmaya ve ranta hizmeteden" sonuç-
lan ise bu tür uygulamalann hızla ya> -
gınlaşmasma ve dahası ilgıli çevrele-
rece de "benimsenınesiııe" yol açtı.
Gelın görün ki bütün bu "sahte" rev
torasyonlar ve kültürel mirasın temelde
yitirilmesineyolaçan "imarrantmaen-
tegreohnuş" göstermelik konıma uygu-
lamalan, yine çoğu kez "yasal oJarak"
gerçekJeştirildiler.
Çünkü, bu tür "yıkuan. değiştirilen ve
giderek apartmana dönüştürülen" sivil
mimarlık örneği tescilli yapılar. genel-
likle "2. ya da 3. grup" olarak koruma
altına alınan eserlerdi. 2863 sayılı Ko-
ruma Kanunu'na göre "yasa gücünde"
olan Koruma Yüksek Kurulu'nun ilgi-
lı ilke karan ise 2. ve 3. grup eserlere
böylesi müdahalelerin yapılabilmesine
olanak sağhyor. hatta "4.grubaaJuıan"
binalann ise tümüyle ortadan kaldınla-
rak sadece rölövelerinin saklanmasını
yeterli sayıvordu.
Tarihi gözden çıkartmak
Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varhklan
Yüksek Kurulu'nun, bugüne dek sayı-
sız tarihi binanın "varnğmıbileyitirme-
sroe" ortam hazırlayan 14 nolu ilke ka-
ran. eski eserlerin sınıflandınlmasında
korumaya dönük değil, sanki "gözden
çıkarmaya" yönelik bir anlayışı temel
almıştı.
Yıkmak insanlarn yapmak gibi kıymet mi
verir?
Onu en çulpa herifler de emin ol becerir.
Sade sen gösteriver "işte budur kubbe" diye
tki ırgatla iner şimdi Süleymaniye
Ama gel, kaldırahm dendi mi heyhat o zaman
BirSüleyman daha lazım yeniden, birde
Sinan
MEHMETAKtF
BÖYLE IDI...
BOYLE RESTORE' EDİLDI...
Vaktiyle bu karan alan Yüksek Ku-
rul üyelerinin kişisel görüşleri ve öz-
lemleri belki böyle olmasa bile, uygu-
lamada çıkan genel sonuç, "bir eski ese-
ri yok etmek için koruma derecesini dü-
şürmek" şeklinde yaşandı.
O kadar ki yine ficizkonak ömeğinde
olduğu gibi taşıdığı kültürel değeriyle
birlikte korunması gereken binalann
tescil derecelerini "yıkımagöreayarla-
mak*\ koruma ahJakında da ciddi tah-
ribata yol açtı.
Toplumda geniş bir kesim, eski eser-
ler üzerindeki ''imar hakkı iJe tescfl de-
recesi arasuda" doğrudan bır ilışkı ku-
rarak başlangıçta sadece "restorasyoo fl-
keteri"
1
amacını taşıyan bu sakıncalı sı-
ruflama uygulamasını bir tür "yağma-
ya açılan kapt"olarak görmeye başladı-
lar. Böv lece bir yandan taşuımaz kültür
varlıklannın korunmasındakı temel
amaçlardan giderek uzaklaşılırken öbür
yandan -
dış yüzleri tahtayla kaplan-
mış"betonarme binalann yarattığı ve
çoğu yerde de "arabeske dönüşen" ga-
rip bır yenı yapılaşma kültürü, tarihsel
kentlerimizdeki kimlik kaybını daha da
hızlandırmış oldu...
Tûrkiye'ye yakışan karar
Bütün bu olumsuz gelişmeler ve yi-
ne bütüD bu "göstermeük restorasyon"
uygulamalanna olanak sağlayan eski
eserlerdeki sınıflandırma mantığı, Ta-
şmmaz Kültür ve Tabiat VarlıkJannı
Koruma Yüksek Kurulu'nun 28 Şu-
• Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlıklannı
Koruma Yüksek
Kurulu, tarihi binalan
"gözden çıkaraıa
derecelerine göre"
sınıflandırarak yok
edilmelerine yol açan
restorasyon ilkelerini
iptal etti; bundan sonra
kültür mirasının
"yıkılmadan"
konınmasını esas alan
yeni onanm kurallanna
göre uygulama
yapılacak...
Kalamışta'ki
Ikizkonak,
tescil derecesi
düşürülerek
apartmana
çevrilmişti.
Kültür
yerine rantı
gözeten
butür
göstermelik
restorasyonlar
artık dayanak
bulamayacaklar.
bat 1995 günü Ankara'da yaptığı top-
lantısında kabul edilerek yürürlüğe so-
kulan 378 nolu yeni ilke karan ile artık
son buluyor.
YaJdaşık 1.5 yıl süren hazırhk ve tar-
tışma sürecinin ardından son şekli veri-
lerek onaylanan "Taşmmaz Kültür Vâr-
bklannın Koruma, Bakım ve Onanm-
lanna İlişkin tlke Karan", 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklanm Koruma
Yasası uyannca, yurt düzeyindeki tüm
restorasyon uygulamalannda izlenecek
yeni kurallan belirlerken aynı anda "ya-
sa gücünde" bir hukuksal nitelik de ta-
şıyor.
Yüksek Kurul'da onaylandıktan son-
ra bir değerlendirme yapan Kültür Ba-
kanlığı Müsteşan ve Yüksek Kurul Baş-
Yavuz Ozkan yenifîlmininçekimlerîne başhyor
Kültür Servisi- Ya\-uz Özkan. "Bir
kadınuı AnatomisT adlı fılmın çekım-
hrine başhyor. Görüntü yönetmenliği-
n Pkrre Novion'un gerçekleştıreceği
fılmde; Hülya Avşar, Mehmet Adan-
tığ, HüroejTa, UğurPolat, Berna Lacin,
Okta> Kajnarca, Codet Analar, Ya-
nan Aksu ve iştarGökseven rol alıyor.
Filmin çekımlenne Sapanca'da baş-
Unacak. sırası ile lstanbul, Şıle, Kaş,
Lalkan, Fransa ve Norveç'te devam
«dilecek. Filmin çekim süresi en az se-
liz, en çok da on hafta olarak planlan-
nış. Bu filmi Efes Püsen'in sponsorlu-
jundan \e Kanal D'nin gösterim hak-
knna sahip olma karşıhğında ödediği
paralarla gerçekleştirecek olan Z Film;
"Devtetin, siyasal iktidann, siyaset
adamlannın. kültür sanat konusunda
hic bir programı oimadığı. devletin kül-
tür sanata destek verme zorunluluğu-
nun bir iane ilişkisine dönüştüğü, kül-
tür- sanaan, entellektiiel birikimlerin
asağüandığı bir anlayışın yavgınlaşma-
sından dolaji", devletin verdiği 1 mil-
yar 500 mılyon lirayı reddetti.
"Bir Kadının Anatomisi"nde, birka-
dının yaşadığı ilişkiler anlatılıyor: Si-
bel ve Metin görkemli bır törenle ev-
lenirler. Birlikte çalıştıklan iş yennde
Sibel, genel koordinatör, Metin ise en-
düstri tasanmcısıdır. Evliliklerinin ilk
günJen çok güzelg eçer, ancak giderek
tekdüzeliğin, hayatı doğru algılama,
yorumlama yetersizliğinin tuzaklann-
da teklemeye başlarlar. Işten aynlan
Metin çok para kazanma hırsına kapı-
lır.
Ancak yeni kurduğu ışte başanlı ola-
mayınca komplekse kapılır, eşinın da-
yanışma çabalannı yanlış yorumlar ve
ciddi çatışmalarçıkar. Birgün telefon-
da çok şiddetli bir tartışma yaşarlar. Si-
bel kriz geçirir, herşeyi kınp dökmeye
başlar. Metin panik içinde gıderken ara-
bası takla atar ve ölür. Sibel bu olay-
dan hep kendini sorumlu tutar. Iki yıl
boyunca kendi ıssızlığında tükenıp gi-
den Sibel, yalnız yaşamanın yükünü ta-
şıyamayacağını farkeder ve bir kom-
pozitörle evlenir. Ancak ilk gecelerden
itibaren acele verilmiş bu karan sorgu-
lamaya başlar. Ve bir gün sessizce ay-
nlırlar. Artık kendi kendine yetmeyi he-
defleyen Sibel, zengni bir ailenin kır
evinin ıç dekorasyonunu yaparken, o
yörede otoban inşaatında çalışan erkek
kardeşiyle daha sık buluşmaya başlar.
Bu sırada Sibel'in yaşamına yeni bir
erkek girer. Sibel, bu mühendıse aşık
olur, şantiyenin yakınındaki barakalar-
da nikahsız yaşamaya başlarlar. Ancak
yaşadıldan tutkulu ilişki onlan korkunç
bir sona doğru sürükler.
kanı Prof. Eh". Emre Kongar,bu yeni il-
ke karannın aslında sadece restorasyon
ve koruma uygulamalannda "biümsd
birdevrim'' anlamına gelmediğini. bu-
nunla birlikte "ülkenin kimliginin ve
onurunun, yağmanın hizmetine giren
yozlasmış bir sahte korumacı anlayışın
tahribatından kurtanlması" yönünde
de tanhsel bır dönuşümü başlatacağım
vurguluyor.
Çünkü, yine bu yeni kararia artık "ya-
pılann yıkılmadan korunmalan esas-
tır" ilkesinın benimsendığıne dikkat çe-
ken Prof. Dr. Kongar, böylece "ranta
entegre olmuş bir restorasyon'' yerine,
kültürel zenginliğimize duyarlı ve onu
gerçekten yaşatmayı amaçlayan uygu-
lamalarla "Türldye'ye yakışan "bir süre-
ce gırilebıleceğinı müjdeliyor.
Yeni ilkeler, yeni kurallar
Taşınmaz Kültür Variıldanmn Koru-
ma, Bakım ve Onanmlanna îlişkin 28
Şubat 1995 gün ve 378 nolu ilke kara-
n, mimarlık mırasımızı gruplandınrken
artık "önem derecesi" gibi temelde onur
kıncı çağnşımlar da yapan birsınıflan-
dırmayı değil, bu eserlenn korunmasıy-
la "Kühür kjmliğnnizin korunmasına
yapacaklan katkmın" kapsamını temel
alıyor. "Yapılar kendi başlanna bir ta-
rihi ve estetik değer taşımalan ya da
kentlerin tarihi kimHgini oluşturan kent-
sei Sf Tler, sokaklar ve silüederin ögete-
ri olarak Od gruba ayrümıştır" denilen
ilke karannda, bu saptamaya bağlı ola-
rak belirlenen grup tanımlan da şöyle
yapıhyor:
1.Grup yapılar: Toplumun maddi ta-
rihini oluşturan kültür verileri içinde ta-
rihi, estetik, anıtsal nitelıklenyle korun-
ması zorunlu yapılar.
2. grup yapdar: Kent ve çevre kimli-
ğine katkıda bulunan geleneksel ve yö-
resel yaşam biçimini yansıtan yapılar.
Bu gnıplama, örneğin mimarlık tari-
hi açısından bir sanatdeğeri taşımasa bı-
le, '^arih bifincinin yitirilmemesi" yö-
nünden önem taşıyan topluma aıt anı-
lara tanıklık etmiş binalan da kültür mi-
rası kapsamına alırken yine belli bir sa-
nat düzeyini yansıtmasına bakılmaksı-
zın "bulundûğu çevreye kimlik kazan-
dıran" geleneksel mimarlık ürünlennı
de yaşatmayı hedefliyor.
fike karannın "restorasyon anlayışı"
açısından başlattığı yeni süreçte ise ar-
tık bir yapının yıkılarak mı yoksa yıkıl-
madan ya da belli yıpranmış bölümleri
yenilenerek mi onanlacağı konusunda
verilecek karara, yine o yapının grubu
değil, "fiziksel durumu" ışık tutacak.
"Korunacak yapdara müdahaleier, her
yapının kendine özgü koşullanna göre
saptanacaktır" denilen ilke karannda,
böylece söz gelimi üzenne kat ılave et-
mek için "sağlam binalann yıkıhnası-
na"da artık göz vıunulamayacak.
Sorumluluk mimariarda
Böylesine hassas ve hem özen hem de
"beceriveduyarblıkgerektiren" bir res-
torasyon sürecinde "uygulamalann de-
neüemesine" de özel bir önem veren ye-
ni ilke karan, bu konudaki öncelüdi so-
rumluluğu da artık doğrudan mimarla-
ra yüklüyor.
"MüelHf mimarm" sadece projeden
değil, o projenin doğru olarak uygulan-
masından da sorumlu olmasının "yasal
vemeslekigörevi''olduğu vurgulanan il-
ke karannda, restorasyonu tamamlanan
yapıya ıskân izni verilebılmesı için ıl-
gıli mimann da "projeye uygun yapıkiı-
ğmadair" bir rapor sunması koşulu ge-
tiriliyor.
Kamu yaranna bir işbirüği
Bu kural, aynı anda yine ilgili mima-
nn "mesieki sorumluhiğu üsttenebilece-
ği^bir statüde olmasını zorunlu kıldı-
ğından, Mimarlar Odasf ndan gerekli
yetki tescili olmayan mimarlann resto-
rasyon projesinde ve uygulamanın de-
netlenmesinde sorumluluk üstlenemi-
yecekleri de ilke karannda belirlenmiş
durumda.
Aynca yine Mimarlar Odası, bir yan-
dan mimann yetki sı konusunda devre-
ye girerken öbür yandan üretılen proje-
lerin "mesleki yeterlilige sahip olup ot-
madıguıı" da önceden denetleyecek.
Böylece, restorasyon sürecinin belli bir
düzeyi taşıyan mimarlık hizmetiyle baş-
laması ve koruma kurullannın da bu ni-
teliktekı projeler üzerinden karar üret-
meleri, ilke karannın bir başka önemli
koşulunu oluşturuyor.
Bu koşul ise Kültür Bakanlığı ile Mi-
marlar Odası arasında, yani yetkili bir
devlet kurumu ile uzman bir demokra-
tik meslek kuruluşu arasında yıllardu"
özlemi duyulan "kamu yaranna bir iş-
birliği" ortamıyla yaşama geçinliyor.
Tıpkı, son zamanlarda "aynı aileden"ol-
ma coşkusunu yaşadığımız Avrupa ül-
kelerindeki benzer uygulamalar gibi...
Geçiş döneminde duyarfahk
Evet. Koruma Yüksek Kurulu'nun
378 sayılı yeni ilke karan, restorasyon
konusundaülkemizde gözlenen yozlaş-
ma ve bilim dışı tutumlara artık "dur"
denilmesini öngörüyor.
Süregelen duyarsız uygulamalar ve
bunlarla edinilen yıllara dayalı alışkan-
lıklar elbette ki bir "geçiş dönemi sar-
sınösj" yaşayacaklar.
Bu sarsıntının yıkıcı bir "gerflime"
dönüşmemesi ve ülkemizin kültür zen-
gınliğine yakışır bir sorumluluğun ilke
karanna da güç verebilmesi için en
büyük görev ise "Türkiye'nin mimar-
lanna"düsüyor.
Galiba, Mehmet Akifin ünlü
dizelerini anımsamamn işte şimdi tam
zamanı;
" Yıkmak insanlara yapmak gibi kıy-
met mi verir?
Onu en çulpa herifler de emin ol
becerir..."
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Anayasa Kulturu Ne
Demektir?
Bilindiği gibi -ya da bizde pek bilinmediği/ yanlış bilin-
diği gibi- anayasalar, devlet ıçin bir çatı-kavram nrteliğin-
dedir. Devletlerde yasal düzenleme adına ne varsa, hep-
sinin temel yönelimleri anayasalarda belirginleşen yörün-
geler doğrultusunda biçımlenir. Hukuk devletlerinde ana-
yasalann yapımına -kural olarak- gösterilen titizlik, ana-
yasa değişiklikleri için özel yöntemterin öngörülmesi, ana-
yasalarla sık "oynanmasına" pek hoş gözle bakılmama-
sı, anayasalara "dışandan" el uzatılması olasılığına kar-
şı çok ağır yaptınmlann öngörülmesi, bütün bunlar, tıpkı
bir yapının temelinde değişikliklere gidilmesi gibi anaya-
salardaki degişikliklerin ve çalkalanmaların sonuçta top-
lumsal yapıyı bütünüyle etkiledığı düşüncesinden yola çı-
kılarak vanlmış noktalardır.
Bu "temel" nitelik, tarihsel süreçte anayasalann, bir
maddeler toplamı olmanın ötesinde, birer "bilinç" kuru-
mu ya da toplumda hukuk bilincini güçlü kılma amacına
hizmet eden kurumlar olarak anlaşılmalanna yol açmış-
tır. Başka deyişle, anayasanın topluma bir bilinç niteliğiy-
le yansıması ve toplumca böyle bir nitelik bağlamında
özümsenmesi, en az anayasanın somut varlığı kadar
önemlidir.
Bu özümseme bir geleneğe dönüştüğünde, anayasa-
nın -Ingiltere örneğinde görüldüğü gibi- kâğıda dökülme-
miş oluşu, anayasının kurumsal varlığını engellemez. Öte
yandan yukanda sözü edilen türden bir bilincin yerleşme-
mişliği durumunda, en ideal diye nitelendinlebilecek ya-
zılı anayasalar bile toplumlannda bir süs olmaktan ileriy-
le gidemez.
Anayasa kültürü denen uygulamanın özü, budur.
Ülkemizde pek sık yaşanan "anayasa bunalımlan'1
da
gerçekte anayasa kuaımundan değil, fakat bu anlamda
kurumlaşmaya hep yabancı kalmaktan, anayasa anlayı-
şının, Resmi Gazete'de yayımlanan maddelerin ötesine
bir türlü geçemeyışinden kaynaklanmaktadır.
Eğer bir ülkenin siyası partileri, halk oyuyla iş başına
gelen milletvekillerinin oluşturduklan bir Meclis çatısının
aftında oylanmamış anyasalarla birlikte yaşamayı alış-
kanlığa dönüştürmüşlerse, o ülkede anayasa kültürü he-
nüz yoktur.
Eğer bir ülkede, silah zoruyla anayasalan yürürlükten
kaldıranlar, siyasi parti ve Meclis kapatanlarseç//med/7f-
leri koltuklara oturup anayasa yazanlar, sonradan, yani
yeniden "demokratik" yönetıme dönüldüğünde, yalnız-
ca ödüllendiriliyorsa, bir kısım medyanın baş tacı edili-
yorlarsa, torunlarının tosunlannın düğünlerinde o ülkenin
çeşitli alanlanndan en çarpıcı kimi adlan, bu arada sü-
tunlannda özgürlük ve demokrasi tutkusundan geçilme-
yen kalem sahiplerini pastanın başına toplayabiliyorlar-
sa, o ülkeye anayasa anlayışı, daha görülmemiş bir düş
kadar uzaktır.
Eğer bir ülkenin Meclis'e seçtiği vekilleri, doğrudan
kendi oylanyla yürürlüge girecek bir anayasa oluşturma-
yı bir onur sorunu ya da birincil görev saymıyorlarsa, o
vekillerden insanı insan kılan özgüıiüklere içtenlikle sa-
hip çıkmalannı beklemek, boşunadır.
Eğer bir ülkede, "demokratikleşmeyi Batılılar istediği
için değil, ama biz gerçekten istediğimiz için gerçekleş-
tireceğiz" sözünün ardından aylarca, yıllarca sürünceme-
de bırakılan demokratikleşme paketleri, bır imzanın ar-
dından ansızın, özgüriükler adına değil, fakat bir mal do-
laşımının önündeki engelleri kaldırma amacıyla birkaç
aya sığdınlmaya çalışılıyorsa, o ülke özgürlük bilincinden
yana epey özüriüdür.
Acaba genel anlayışımız çerçevesinde anayasa kuru-
mu, varlığını çok doğal ve olmazsa olmaz saydığımız bir
yaşam biçimi midir, yoksa ancak turistik eşya satan dük-
kânlann vitrinleri için düşündüğümüz bır süs müdür tar-
tışmasının odak noktası, ülkemız açısından sanırım artık
bu sorunun yanıtında yatmaktadır...
'Demokpasi ve Yerel Yönethnler"
konuhı karikatüp yarışması sonuçlandı
B ANKARA (AA) - Çankaya Belediyesı tarafından
düzenlenen "Demokrasi ve Yerel Yönetımler" konulu
kankatür yanşması sonuçlandı. Yanşmada birincilik ödülünû
Ali Şur kazandı. Jüri üyeliğini Turhan Selçuk,
Ali Ulvi Ersoy, Metin Peker, Ferruh Doğan, Ismail Gülgeç,
Bülent Okutan ve Emre Becer'in yaptığı yanşmada Raif
Göktaş ikincilik, Hikmet Cerrah ise üçüncülük ödülüne
değer görüldü. 370 sanatçının 1120 karikatürle katıldığı
yanşma sonucunda, Yiğit Özgür, Hakan Bovay ve Hakan
Sümer'e mansiyon verilırken, Oğuz Gürel'e Cumhuriyet
gazetesi, Hakan Şengün'e TMMOB Mimarlar Odası Ankara
Şubesi, Hüseyin Çakmak'a TRT, Mehmet Kulaç'a
Mülkiyeliler, Kayıhan Fırat'a Karikatürcüler Derneği
Trabzon Şubesi, Oğuz Demir'e Kankatür Dergisi, Orhan
Çoğuplugil'e Karikatürcüler Derneği Ankara Temsilciliği,
Sait Gürmüz'e Karikatürcüler Derneği Antalya Temsilciliği,
Altan Özkesici'ye îmge Kitabevi özel ödülleri verildi.
GALERI • ATÖLYE ^ H 293 89 78 (3HAT)
ÇOPERA)
S A N A T G A L E R İ S I
KRİSTİN
SALERİResım Sergısı
20 Mart-8 Nisan '95
Hancıye Korogı Sok S»s« AptJto-1
TıksmTel K12-249 92 02
ALİ HAYDAR
PEKTAŞ
Resım Sergısı
22 Mart-7 Nisan '95
Maltepe Betedr/esi
Dr. Fösun Kahveci Sanat Gaterisi
Pazat d.ştrja he'gur 09CO-^S0C
T
e' O2'€ 37
1 51
X<
GULŞEN
ÇALIK
"Kavramsal Manzaralar"
21 Mart-22 Nisan 1995
Açiış Saa(:17 00
3 0C \o X nu açmtır
H İ —1 EvtimGd 3''AMaçıe"söntui
j j l [
T;i 240S0 23F» 234*0 51
£ j MACKA SANAT GAURİSİ
RIFAT
KOÇAK
Resım Sergısı
23 Mart- 17Nîsan 95
Maltepe Sanat Galerisi
FeyzuU, Cö Yücelen Sk No 23
MaıieçeTe1
M-,95AQ
SENIYE FENMEN
Resim ve Seramik Sergisi
23 Mart-15 Nisan 1995
DEVLET GÜZEL SANATLAR GALERİSİ
İsüklal Cd Atlas Han ho-20 209 49 Bemçlu Te! 243 30 53
SERVER DEMIRTAŞ
Sergi
Sergı 10 Nısan'a kadar yzatılmıştır
GALERI B
HûsrevGefKİeCad FınnSok No 2 ITeş^fcye'Islatul Tel 0(212)2270363
Pazar-Pazartesi hariç hergün 1 i.00-19.00 arası açıktor