Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ1992 PAZARTESİ
OLAYLARVE GORUŞLER
Bekliyordumız?
12 Eylül'ün getirdiği YÖK düzeni kötü bir düzendir. Ama DYP-SHP
koalisyonunun getirdiği YÖK düzeni, daha da kötüdür. Zira bu düzenle
mücadele etmesi çok daha zordur.
Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ
Üniversite rektör adaylannın belirlenmesi
konusundaki yasa tasansının TBMM komis-
yonunda ve genel kurulunda YÖK'ü devreye
sokan bir biçimde kabul edilmesi, gerek öğre-
tim üyeleri gerekse demokrasiden yana kımi
çevrelerde yoğun tepkilere yol açtı. Bizler {ya-
ni bir kısım öğretim üyeleri), bu oyunda figü-
ran olmayı reddettik ve boykot karan aldık.
İyi de ettik. Zira boykot ne ölçüde tutarsa tut-
sun, bir kısım insanlann bu oyuna alet olma-
malan, oyunu düzenleyenlerin keyfıni biraz
kaçıracaktır. Ve yann, 'atanmış' bir rektör
"ben seçimle geldim" diyemeyecek, Sayın
YÖK Başkanı "Rektörieri öğretim üyeleri
seçti" derken hafıfçe kızaracakür.
Yutturmaca...
Cumhurbaşkanı'nın kendisine sunulan üç
ad arasından birini rektörlüğe ataması anaya-
sa gereğidir. Eğer anayasayı değıştirecek gü-
cünüz yoksa, bunu değiştıremezsiniz. Ancak
bu üç adı belirlemek konusunda yetki YÖK'-
ten ahnabilir ve bu üç adın belirlenmesi de-
mokratik olabiürdi. Fakat tasan ilk haliyle de
bunu getirmiyordu. Rektör adaylannın belir-
lenmesinde YÖK devre dışı bırakıhyor, ancak
demokratik bir mekanizma oluşturulamıyor-
du. Zira üç aday belirlenmesi söz konusuy-
ken, öğretim üyelerine sadece bir adaya oy
verme olanağı tarunıyordu. Bu durumda ör-
neğin A, B, C, D ve E gjbi beş aday adayının
ortaya çıktığı bir üniversitede 120 öğretim
üyesi oy kullansa; A 100, B 7, C 4, D ve E 3'er
oy alsa; en çok oy alan öğretim üyelerinin,
yani 100 oy alan A'nın, 7 oy alan B'nin ve 4 oy
alan C'nin adlan CumhurbaşkanTnın önüne
gidecekti. Bu durumda Sayın Cumhurbaş-
kanı 4 oy alan C'yi rektörlük için münasip gö-
rürse -kı, bu tür münasip görmeleri çok ol-
muştur- bu adayı rektörlüğe atayacak ve bu
rektör sözde, öğretim üyeleri tarafından de-
mokratik olarak seçilmiş sayılacaktı. Bu da
demokrasi adına ayıp olacaktı. Bu süreç, ör-
neğin beş milletyekili çıkartacak olan Işpar-
ta'da, seçmenlerin tek bir adaya oy verebilme-
lerine benzer ki; bunu kimseye demokrasi diye
yutturamazsınız.
Peki ne beküyorduk ki? Acaba aramızda
Türkiye'de sosyal demokrasinin iktidara gel-
diğine inananlar mı var? Türkiye'de sosyal de-
mokrasinin bugün için iktidar olabilecek
gücü ve tabanı mı var? CHP'nin tabanı daha
'ortanın solu' slneanına veni ahsırken tüm
hışmıyla solun üzerine gelen 12 Eylül, Türki-
ye'de sosyal demokrat hareketi partisiz ve li-
dersiz bırakmadı mı? Sosyal demokrasiye gö-
nül veren ve bugün sosyal demokrat partilerin
belkemiğini oluşturabileoek olan yüz binlerce
genç bu ajpr baskmın altında ezilmedi mi? O
günlerin yirmi, yirrni beş yaş arasındaki sosyal
demokrat gençlerinin acaba ne kadan bugün
sosyal demokrat partilerde çabşıyor? Kaçı
ürktü, kaçı korktu, kaçı psikolojikman çözül-
dü, kaçı ekmek derdine düştü? öte yandan
kaçı ANAP'ta köşe dönme yanşına girdi ve
acaba kaçı 'baba'nın elini öpme gayretinde?
Böylesi bir cöküntü döneminde, kimisi
okuma yazma bilmeyen, kimisi başka partile-
re oy veren hısım-akraba ile oluşturulan dele-
gelerin ürünleri ortada. Gerek belediye baş-
kanı olarak gerek milletvekili adayı olarak...
Örneğin Türkiye'nin en büyük ilçesinin 'sos-
yal demokrat' belediye başkanı 'Doğru Yol'u
buldu. öbür belediye başkanlannın çoğunun
hali belü. Ufak bir bölümü canını dişine
takrruş uğraşırken çoğunluğu hırsızlıkta, dü-
zenbazhkta, yasa tanımazlıkta ANAP'lı bele-
diye başkanlannı aratü. Üç yıl önce bir taksi
parasını denkleştiremeyen kimi 'sosyal de-
mokratlar', şunun bunun gölgesinde Merce-
des beğenmez oldular. Zaten belediye başkan-
lannın bir bölümü hemen kendilerinden ön-
ceki kadrolarla uyum sağladılar ve kendilerini
seçtiren parti örgütlerini dışladılar. Secilmele-
rinin kerametini kendilerinde saruyorlar.
DemirePin ara yöoeticileri
Ya Demirel'den ne beküyordunuz? Çektiği
sıkıntı ve üzüntülerle 'solcu' mu olmustu? Hic
kuşkusuz Saym Demirel 'haksızhğın', 'çifte
standart'ın, 'vefasızhğm' acısını derinden
duymuş, 'adaletin herkese gerektığini' gör-
müş ve 'kanun devleti yerine hukuk devleti-
nin' önemini çok daha iyi anlamıştı. Ama 'ta-
raf değiştirmesi' için hiçbir neden yoktu.
Kaldı kı bugün 30-40 yaşlan rivanndaki
DYP ara yöneticilerinin çoğunun ideolojik
belirlenimlerinin Ülkü Ocaklan'nda olduğu-
nu da herkesten iyi büirdi.
Sayın Demirel özgürlük ve demokrasiye ge-
reksinimi olduğu zamanlarda "Totaliter bir
rejim' demişti, "çok kötüdür. Ama bu rejim
demokrasi adıru taşırsa daha kötüdür. Zira
mücadele zorlaşır." Eğer bu düşünceden gü-
nümüze bir uyarlama yaparsak; gercekten 12
Eylül'ün getirdiği YÖK düzeni kötü bir dü-
zendir..Arna DYP-SHP koalisyonunun getir-
diği YÖK düzeni, daha da kötüdür. Zira bu
düzenle mücadele etmesi çok daha zordur.
Biz, DYP-SHP koalisyonunu saj| ve solda-
ki en büyük iki partinin yer aldığı bır tür 'ulu-
sal koalisyon' olarak değerlendiriyor ve 12
Eylül'ün açtığı yaralan 'acısız' ya da 'müm-
kün olduğunca aasız' bir biçimde sarma ko-
nusunda tek seçenek blarak destekliyoruz.
Ancak bu destek, Türkiye'de solun ya da sos-
yal demokrasinin başka seceneği obnadığını
göstermez. Yol, uzun ve engebeli bir yoldur.
Fakat ne kadar fire vermiş olursak olabm,
Türk solunda bu uzun yolu aşacak soluk, ira-
de, inanç ve bu en olumsuz koşullarda bile
kardelen çiçekleri gibi fışkırarak fılizlenen
azimli kadrolar vardır. Eğer Türkiye'deki ege-
men güçler, solculukla sivil toplumculuğu
kanştıranlara bakarak, "bu işi bıtirdik" diye
seviniyorlarsa, korkanm sevinçleri fazla uzun
sürmeyecektir.
PENCERE
ARADABIR
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Seçim Sayırayoruz
YÖK Başkanı Prof. Doğramacı'nın, çok iyi bilinen hüner
ve yetenekleri ile hükümet tasarısını deforme ederek Mec-
lis'ten, bir grup DYP milletvekili ve oturuma katılmayan
SHP milletvekillerinin desteği ile çıkarılmasını sağladığı
rektör seçimi ile ilgili yasa, bir seçim yasası değildir. Bir
oyundur, biraldatmacadır. Antidemokratiktir. Göstermelik
bir seçimdir. Böyle bir seçimde yer almak bizce oyuna gel-
mektir, bir yeni YÖK oyununda figüranlık yapmaktır. Sayın
öğretim üyeleri, böyle bir seçime destek vermeyiniz. Ver-
meyiniz ki özerk üniversite mücadelemiz ve bu doğrultu-
daki dayanışmamız süregelsin. Üniversttelerimizi her tür-
lü kaliteden ve erdemlerden, özgürlüklerden yoksun bı-
rakmaya yemin etmiş esrarengiz başkanı, yer yer terör
yöntemleri uygulayan bir grup rektörieri ve onlann çevre-
sinde yer alan çıkar gruplarından arındırmalıyız. On yıldan
beri depolitize edilen, suskunluğa mahkûm edilen, üniver-
siteyi üniversite yapan niteliklerden yoksun hale getirilen
bu kurumlarımız çağdaşlığın, uygarlığın, evrenselliğin ve
bilimin sesini versin artık.
Genç öğretim üyeleri, sizler bir anarşi döneminin, bir
kaosun ardından YÖK talihsizliğine uğrayan üniversitele-
rimizde sessiz, suskun görev yaptınız. Özerk bir üniversi-
tenin tadını tatmadınız. Söz hakkınız, eleştiri hakkınız, ol-
madı, oy hakkınız da. Böyle bir ortamda size, kişiliğinize,
görüşlerinize değer verilen bir ortamda hiç yaşamadınız.
Ozerkliğin neyin nesi olduğunu öğrenmediniz. Içinde gö-
rev yaptığınız kurumlann sizlerden önce çok eksikleri var-
dı. Ama gelişme, ileriye gitme umutlarımız canlı idi. Son 10
yilda bu kurumlar YÖK yönetiminde çok şey yitirdiler. Dr.
Faust'un ruhunu şeytana satmasına benzer bir olay ya-
şandı üniversitelerde. Türk üniversitelerinin yeni bir ruh,
yeni bir öz kazanması için yaman bir savaş vermek gere-
kiyor. Birileri bizim adımıza bunu yapmayacaMardır sev-
gili genç öğretim üyeleri; bizler yapacağız, hep birlikte.
Universiteler bağımsızca her türlü güçten siyasal ve eko-
nomik güçlerden, baskı gruplarından hatta yerleşik değer
yargılarından bağımsız olarak bilimsel bilgi üretmeli, öz-
gür insanlar yetiştirmelidirler. Ama unutmayalım ki özerk
bir üniversite Mümtaz Soysal'ın çok güzel işlediği gibi er-
kini kendi özünden alan insanlann varlığını gerektirir. Bu
özü yakalayabilmek lazım. Az şey değildir bir öğretim üye-
si olmak. Ağırlığı olan, sorumluluğu olan bir görev. Bunu
yerine getirebilmek üstün bir cabayı, yurt sevgisini, bilim
sevgisini gerektiriyor.
Üniversitelerimiz çok şey yitirmişler, ama umutsuzluğa,
yılgınlığa düşmeye hiç gerek yok. Bu kurumları oluşturan-
lar ona inatla, inançla sahip çıkarlarsa bugünkü ırtanılası
durumdan mutlaka kurtuluruz. Bu inançla ve dayanışma
içinde savaşım vermeliyiz. YÖK usulünce çıkanlan yasa
bir seçim yasası değildir. özerklik doğrultusunda küçük
bir adım bile değildir. Sadece bir YÖK aldatmacasıdır. Bu
aldatmaca içinde yer almamahyız. Demokratik bir üniver-
siteye asla yakışmayacak bu düzenlemeyi protesto etme-
liyiz. özerk üniversite çabamızı sürdürmeliyiz. Bugüne
kadar büyük bir özveri ile çalışan arkadaşlarımızın öncü-
lüğünde küçümsenemeyecek bir mesafe alındığı yadsına-
maz. Başbakan Yardımcısı Erdal Inönü cuma günü çok
açtk ve kesin bir dille en yakın bir gelecekte kapsamlı bir
reform yasasının çıkarılacağını ve bugünkünün geçersiz
kılınacağını, başbakanın da bu kararlılıkta olduğunu ifade
etti. Biz de DYP içindeki muhafazakâr gruba ve SHP'deki iç
çekişmelere rağmen beklediğimiz yasanın çıkacağına
irtanıyoruz. Rektörlüğe adaylığını koyan değerli arkadaş-
lann da soğukkanlı ve sağlıklı bir durum muhakemesi ya-
pacaklarını umuyoruz. Böyle bir seçimde aday olmak ve
girip kazanmak kolayca benimsenebilir mi, bu biçimde
sunulan bir rektörlük koltuğunda iç huzuru ile oturabilir mi
diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Üstelik hükümet
vaadlerinin ve taahhütlerinin gereği olarak bu tür bir se-
çimle iş başına gelen rektörlerin yerini 3-4 aydan fazla ko-
rumasına olanak vermeyecektir. Yeni bir yasa ile yeni bir
seçim yapılacaktır? Inönü bunu çok açık bir şekilde belirtti.
Böyle bir durumda adaylıktan çekilmek o adaylara büyük
onur ve prestij kazandıracaktır diye düşünüyoruz.
Sevgili meslektaşlar, öğretim üyeleri önümüzde umut-
lar ve fırsatlar var, geliniz bunu iyi değerlendirelim. Üni-
versitelerimizi içinde yaşamaktan, görev yapmaktan gu-
rur duyduğumuz, onur duyduğumuz kurumlar haline geti-
relim. Bu bizim elimizdedir. Kendimize inancımızı yitirme-
yelim. Umutsuzluğa, yılgınlığa düşmeden biz adam ol-
mayız felsefesine kendimizi kaptırmadan üniversitemize
sahip çıkalım ve mutlaka.'ama mutlaka erkini kendi özün-
den alan insanlardan oluşan özerk üniversiteyi yaratalım.
TARTIŞMA
VEFAT
Yazar
CEVDET KUDREPi
10 Temmuz 1992 günü yitirdik.
Cenazesi 13 Temmuz 1992 (bugün) Teşvikiye
Camii'nden öğle namazından sonra
kaldırılarak Aşiyan Mezarhğı'nda toprağa
verilecektir.
Eşİ: tHSAN KUDRET
Kın: AYŞE KUDRET
Öğretmenler İçin Özel Bir Emeklilik Yasası
Benim meslekteki kıdemim 16yıl. Ama bu 16yılda 53 öğretim yılına
denk gelen bir emekle çalışmak zorunda kalmışım. Diğer bir deyişle
ben 38 yaşındayım, ama 53 yıllık öğretmenim. Hesabını yapmak hiç
de güç değil.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'-
nın yayın organı olan EĞİT-SEN Der-
gisi'nde, "Ve Artık Emekliliğinıi İsti-
yorum" diye yazmışüm. Bu yaam öğret-
menler tarafından büyük bir ilgiyle karşı-
landı. öyleyse dedim ben de, savımı biraz
daha geüştirip tüm öğretmenlere mal et-
meye çalışayım. Buradan yola çıkarak bu
kez "öğretmenler İçin özel Bir Emeklilik
Yasaa..." diyorum. özel Bir Emeklilik Ya-
sası istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Çünkü
en çok yorulan, yıpranan bir mesleğjn üye-
leriyiz. öyleyse farklı bir yaklaşunı um-
mak, istemek de hakkımızdır. Bu bağlam-
da öncelikle öğretmenleri sınıflandırmamız
gerekmektedir. Ancak o zaman gerçeği
daha somut bir biçimde kavrayabiliriz. En
dipten başlayahm:
1. Okul öncesi eğitim kurumlan öğret-
menliği.
2. İlkokul öğretmenliği.
a. T^k sınıf okutan ilkokul öğretmenleri.
b. İki sınıfı bir arada okutan ilkokul öğ-
retmenleri.
c. Üç smıfı bir arada okutan ilkokul öğ-
retmenleri.
d. Beş sınıfı bir arada okutan ilkokul öğ-
retmenleri.
Bu kategorideki öğretmenler açıkça gö-
rüldüğü gjbi l'e 1 ve l'e 2,3,5 kat emek ve-
rerek çahşmakta ve aynı oranlarda yıpran-
maktadır. öyleyse yıpranma oranlanna
göre erken emeklilik hakkına sahip ol-
malıdırlar.
3. Ortaöğretim (ortaokul ve lise dengj
okul) öğretmenleri.
4. Yuksekokul ve fakülte öğretmenleri.
Son kategorideki öğretmenlerin belli so-
runlan olmasına karşın, diğer kategorideki
öğretmenlere göre belli ayncahklannın ol-
duğunu biliyoruz. Bununla birlikte tek
sınıf okutan (ilkokul, okul öncesi eğiüm
kurumlan, lise ve ortaokuldaki) öğretmen-
leri için de şunlan söyleyebilıriz: Öğret-
menliklerini en ideal standartlarda yapmış
olsalar bile, üpkı subay ve polislerde oldu-
ğu gjbi, en azından 3-5 yıl erken emekli ola-
bilmelidirler.
Standartlann dışında kalan 2. katego-
rinin b, c, d, şıklannda yer alan öğreurıen-
lerin emeklilik yaşı da bu koşullann cinsi-
ne, derecesine. süresine göre bir sınıflandı-
rmaya tabi tutularak puanlama vb. yön-
temlerle hesaplanmalıdır.
Kendimi örnek diye sunarak sorunu so-
mutlaşürmak istiyorum: Benim meslekteki
kıdemim 16 yıl. Ama bu 16 yılda 53 öğre-
tim yılına denk gelen bir emekle çalışmak
zorunda kalmışım. Diğer bir deyişle ben 38
yaşındayım, ama 53 yıllık öğretmenim.
Hesabını yapmak hiç de güç değil.
- Üç yıl, üç sınıfı bir arada okutmak zo-
runda kaldım. Eder, dokuz yıl.
- Yedi yıl, iki sınıfı bir arada okutmak zo-
runda kaldım. Eder, on dört yıl.
- Son alü yıldır da beş sınıfı bir arada
okutmak zorunda kaldım. Bu da eder, otuz
yıl.
Toplam, 53. Buyrun...
On alü yıllık öğretmenliğimin on üç yı-
lında da (aynı zamanda) yöneticilik (okul
müdürlüğü, kamp okul müdürlûğü gibi)
yapüm.
Belki bire bir hesaplama "biraz" gerçekçi
olmayabilir. Ama yasa koyucu varsın bunu
l'e yanm ve hatta çeyrek hesaplasın. Ama
mutlaka hesaplasın. Çünkü bana yank
oldu, oluyor. "Ben" dediysem bu koşullan
paylaşan diğer meslektaşlanm da düşünü-
İerek "biz" gibi algılanması gerektiğini de
uzun uzun anlatmama gerek yoktur
sanınm.
Kısacası, bu durumda ben, l'e yanm yıl
hesabına göre, en az (16 + 8 = 24) yıl
çalışmış bulunmaktayım. 1992-1993 öğ-
retim yılının şubat dinlencesinde de, bütün
yasal haklanm verilmiş olarak emekli ol-
mayı bekliyorum.
Hakkım değil mi?
'•Degü" diyenkr, diyebüecekkr varsa,
+ 8 yühk emeğimin tümünü de ülkeme
bağışbyorum.
"Hakkındır" diyenler varsa, hakkımı(zı)
versinler.
Bunun yolu da, "öğretmenler İçin özel
Bir EmekUlik Yasası" çıkarmaktan geçer.
Ş.AKBABA Narh
RİZ.E
ASLÎYE1. HUKUK
MAHKEMESİ (tş)
İLAN
EsasNo: 1991/288
KararNo: 1991/276
Davaa SSK Genel Müdür-
lüğü vekili tarafından davalı
Kemal Hacıömeroğlu aleyhi-
ne açılan rücuan tazminat
davasının yapılan duruşması
sonunda verilen karar nedeni
ile:
Davahlardan Kemal Ha-
cıömeroğlu'nun adresinin bi-
linmediği ve kendisine Rize
PTT'si ile karar tebliğ edile-
mediği anlaşılmakla davah-
dan 7. 399.371.18 TL'nin artı-
şın onay tarihinden itibaren
yasal faizi ile birlikte alınarak
davaa kuruma verilmesine,
masraflar ve vekalet ücreti ha-
riç olmamak üzere karann
gazetede yayımlandığı tarih-
ten itibaren 8 günlük yasal
yollardan temyiz edilmediği
takdirde hükmün kesinleşece-
ği karar tebliği yerine kain
olmak üzere ilanen tebliğ olu-
nur. 25.6.1992
Basm: 48823
OZEL BORA
SURÜCÜ KURSU
86.DÖNEMKAYITLARI
DEVAM EDİYOIU
Hatta sonu-Hatta içi ve
Akşam kursian devam ediyor
Dershane:
ÛSKÛDAR: 343 67 82-310 92 88
KOZYATAĞI: 382 47 33
TARABYA: 282 88 18
sevın v
bilgt edinmek
P.K.45
TÜBITAK Başkanı
Yağdanlık mı?
Tanrı uzun ömür versin, İhsan Doğramacı'nın heykeii YÖK
Başkanı ölmeden dikildi.
Kim dikti?
Gerçekte "kim dikti?" diye sorulmaz; "bu münasebetsizli-
ği hangi yağcı yaptı?" diye sormak daha yerinde olur. YÖK
Başkanı zekı adamdır; gülünç olacağını anladı; üçmetrebo-
yundaki heykelinin açılış törenine katılmadı; Hacettepe Üni-
versitesi'nin rektörü törende nutuk attı:
'— Büyük insan Doğramacı!.."
YÖK'çü Başkan büyük mü, küçük mü? Yağ kandilinin cı-
lız ışığında bu soruya yanıt aramak boşunadır. ihsan Doğra-
macı 12 Eylül askeri faşizmiyle işbırlıği yaparak YÖK düze-
nini kurdu. Bu gerçeğe kimse karşı çıkamaz; heykelin kai-
desine yazılmalr.
"12 Eylül faşizminin işbiriikçisi İhsan Doğramacı!.."
Bayramlarda rektörler, profesörler, doçentler heykelin kar-
şısında saygı duruşuna geçip selam durmalı...
Hey yarabbim!. Ne günlere kaldık!.. Osmanlı'nm yozlaş-
ma sürecinde yağcılık bu kerteye varmış mıydı?
•
"Doğramacı Anıtı"r\m münasebetsizliğini 9 temmuzda bu
köşede çıkan yazıda vurgulamaya çalıştım. Konuyla ilgili ola-
rak TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kuru-
mu) Başkanı Prof. Kemal Gürüz'den bir mektup aldım. Sa-
yın Proföser diyor ki:
"Doğramacı AnıtıL." başlıklı yazmızıokudum. Bu yazınızda
çizdiğiniz tablo ve verdiğiniz mesajın tamamen gerçek dışı ol-
duğunu size bildirmeyi bir görev addediyorum."
Şaşırdım kaldım..
Prof. Gürüz'ün kısa mektubunu bütünûyle yayımlamaya
gerek görmüyorum. TÜBİTAK Başkanı, YOK düzenini övü-
yor, göklere çıkarıyor, isterseniz diyor, "tensip edeceğiniz me-
kân ve zamanda, sizin seçeceğiniz dinleyici topluluğu huzu-
runda, sizinle ve yine sizin seçeceğiniz kimselerle tartışmaya
hazır olduğumu ifade ederim."
Çok güzel..
Ancak gecikmiş bir öneri..
Çünkü bu konuda çok tartışma yapıidr, gazetelerde, salon-
larda, meydanlarda, televizyonlarda, YÖK'çülerie karşıtları fi-
kirlerini söylediler; ülke sorununa dönüştü YÖK; karar veril-
di; Türkiye bu kamburu sırtından atmak yoluna, çok şükür,
girdi.
Tartışma bitti.
Prof. Gürüz'ün de zaten amacı başka, mektubunun gerek-
çesini şu satırlar vurguluyor:
"Sayın Doğramacı ile ilgili yazdıklannıza gelince; hemen be-
lirteyim ki, ileri sürdüğünüz görüşlerin hiçbirine katılmıyorum.
Sayın Doğramacı'yı değerlendirmek sizi de beni de çok asan
bir husustur. Bu açıdan haddimi bilmekle birlikte, sadece Sa-
yın Doğramacı'nın yakını olmaktan büyük bir gurur duyduğu-
mu gayet açık ve net bir şekilde belirtmekle yetineceğim."
Vay, vay, vay..
Türdiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK)
Başkanı Doğramacı'nın yağdanlığı mı?
Ben Doğramacı'ya yönelik yazı yazıyorum, ses bir başka
yerden geliyor..
Hem de ne ses!..
Prof. Kemal Gürüz adına utandım, TÜBİTAK adına da çok
üzüldüm; anlaşılan son dönemlerdeki yozlaşma, tüm deger
yargılarını ve moral ölçülerini çürütmüş; yağcılık zenaati, al-
mış başını yürümüş..
•
12 Eylül faşizmi, yüz binlerce insanı demir parrnaklıkların
turnikesinden geçirdi, Türkiye'yi işkence tezgâhına dönüş-
türdü, onlarca darağacı kurdu, yargılanmadan yıllarca yatan-
ların tutukevlerinde hayatları kaydı; 12 Eylül faşizmine sırtını
dayayan İhsan Doğramacı da generaller yönetiminde YÖK'ü
kurdu.
12 Eylül hukukunu tasfiye etmek ve demokrasiye kavuş-
mak için YÖK'ün de Doğramacı'nın da hak ettiği yere otur-
tulması gerekiyor; YÖK'çü başkanın bütün yağdanlıkları se-
ferber olup heykelini dikseler de bu gerçeği örtemezler.
ÖĞRETİM ÜYELERİNE
Ç A Ğ R I
Değerli Meslektaşlarımız.
Bu hafta ünıversitelerımızde rektör adayları
"seçımlerf yapılıyor Oy pusulasına yalnızca bir isim
yazılarak altı aday belırlenecek Neden boylesıne garıp bir
"seçim" yöntemı9
Ünıversitenın belırteyıcı olmasını önlemek ıçın.
Clnıversıtede gerçek bır seçim yapılmasını önlemek ıçın.
Son sözün, yani gerçek seçim yetkisının Sayın
Dogramacı'ya ve
Sayın Özal'a aıt olmasını garantıye almak ıçın
Ne YÖK'ün, ne de Cumhurbaşkanı'nm ûniversıtelerden
gelecek sıralamaya uyacaklarım beklemek yersiz.
Kımse hayale kapılmamalı.
Sayın Ûzal ile Sayın Doğramacı'nın bugüne kadarki
davranışlarının bu konuda kimseye umut ve iyımserlik
vermesı bektenemez Onlar uygun gördükleri, beğendikleri
kişıyı atayacaklar. Kaçıncı sırada olursa olsun.
Dolayısıyla üniversitelerde yapılacak olan, gerçek bır seçim
değil, daha çok bır nabız yoklamasıdır Böyle bir oylamada
kullanılacak oylarla rektör seçilmiş olmayacak, yalnızca
YÖK'ün belırleyeceğı rektörlere bır de "seçılmışlık"
payesının verılmesı sağlanacaktır.
Bu seçimde oy kullanmak YOK sıstemmın ışleyışıne
katkıda bulunmak demektır
YÖK'e yeni bır destek vermek demektır.
Tüm meslektaşlarımızı
ÖZERK ÜNİVERSİTE DAYANIŞMASI'na çağırıyoruz
Ünsversrte özerklığe sahip çıktığmı kanıtlamalıdır
Üniversite özerklığe layık olduğunu kanıtlamalıdır
Ünıversitenın özerklığe gûçlü biçimde sahip çıkması,
üniversite reformunun gerçekleşmesını de
kolaylaştıracaktır
"SEÇİME" KAT1LMAYARAK YA DA BOŞ OY ATARAK
ÖZERK ÜNİVERSİTE DAYANIŞMASINA güç katmanızı
dıler, saygılar sunarız
ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM ÜYELERİ DERNEĞİ
KARTAL 4. ASLIYE HUKUK
HÂKİMLtĞİ'NDEN
1991/571
Davaa Httlya Benıan tarafından davalı Ayhan Bentan aleyhine ika-
me olunan boşanma davasında:
Davalı Ayhan Bentan'a Çağlayan Sok. Şahinler Apartmanı No:
2 Daire 2 Kartal-Maltepe adresine dava dilekçesi ve duruşma gün ve
saatinden balıisle çıkartılan tebligat bila ikmal geri gelmiş olmakla
duruşma günü olan 13.8.1992 günü saat 10.00'da mahkememizde ha-
zır olarak bulunmanız HUMK'nın 213 ve 377. maddeleri uyannca
duruşma gün ve saatinde hazır olarak bulunmanız , bulunmadığımz
takdirde yokluğunuzda tahkikat ve yargılama yapılacağı hususu ve
hüküm verileceği dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatinın yerine
tebliğ olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 3.7.1992 Basm: 8069
MAZGİRT 1. NOLU KADASTRO
MAHKEMESÎ'NDEN
Esas No: 1955/902
Karar No: 1955/657 Parsel No: 129
Mahkememizce verilen 25.11.1955 tarih ve 1955/9O2~Es. 1955/657
Ka. sayth hUkmu ile Mazgirt ilçesi Dilanoğlu ve Hüseyinağa mezrası
köyu hudutları dahilinde kalan 129 nolu parselin davalı Musa Talan
adına tapuya tesciline karar verildiği, davaalardan Şakire Yümaz, Baki
tnce, tbrahim Talan varisleri Nafie, Ibrahim ve YusuPa velayeten kendi
adına asaleten kansı Beser Talan'ın adlanna çıkanlan tebligatlarda
tanınmadıklanndan tebligatın yapılamadığı, adresleri meçhul oldu-
ğundan kendilerine karar tebliğ edilemediğinden işbu ilan gazetede
ilanından 30 gun sonra davacılara karar yerine kaim olmak üzere ila-
nen tebliğ olunur. Basın: 48467
VACANCY
AMERICAN CONSULATE GENERAL has a vacancy for a
REFERENCE L1BRARIAN who will iunder the general super-
vısion of the Library Director serve as reference librarian and as
subject specialist on economics, business and comroerce, and sci-
ence and soaety. University degree preferably in library science;
related work experience; fluent English; a good general knowted-
ge of economics. business and commerce; knovvledge of major
reference tools and services. and computer operations required.
Apptication fonns are avaUabte at the gjrte of the Consulate in
Tepebaşı. DEADLINE for applıcations: July 24,1992;
Tel: 251 3602