Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OCAK 1992 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/9
Y/UBŞMA
Altın Üçgen Yarışması
• KüItürServisi - GrafikerlerMeslekKuruluşuile
.Aksoy Matbaacılık A.Ş.'nın birlikte düzenlediği ve
sponsorluğunu Aksoy Matbaacılık'm üstlendiğı,
"Türkıye'dekı tüm grafık tasanm öğrencilerine açık
illüstrasyon yanşması sonuçlandı. Mengü Ertel,
CTemaJettm Mutver, Serdar Benü, Ateş Aydemir ve Haluk
Tuncay'dan oluşan seçici kurul, yanşmaya katılan 143
yapıtarasından Hacettepe Üniversitesi'nden Cengızhan
Sürme'nin yapıtını birinciliğe değer buldu. Aynca
yanşmada başan ödülü alan öğrenciler de Marmara
lİniversitesi'nden Kaan Saçan, Murat Arh, Faruk Akm,
Haydar Ergın Sargın, Mehmet Güldiz, Rana Mermertaş
v e Mimar Sınan Üniversitesi'nden Yetkin Başanr. Aksoy
Matbaacılık A Ş., seçilen yapıtlarla 1993 yılında
yayımlamak üzere bir ajanda haarlıyor. Aksoy
fcdatbaacılık, önümüzdeki yıllarda yeni yanşmalarla yeni
ajandalar hazırlayarak Altın Üçgen Yanşması'nı
gelenekselleştirmeyı hedefliyor.
KAMP/UMYA
fieykeltıraş yardını bekliyor
• tzmir(AA) - Maddi sıkıntı içinde bulunan bır sanatçı
devletin kendisine yardım elini uzatmasını ıstedı. Antalya
Film Festivali'nin öncülerinden ve festival ödülü Altın
Portakal' heykelinin yaratıcısı heykeltıraş-ressam Bedii
Cemil Aktulga, huzurevinde bannabilmek için İzmir
Valiliğı'ne başvurdu. Vilayette salı günleri düzenlenen
'Halk Günü'nde tzmır Valisi Kutlu Aktaş ile görüşen
Aktulga, merkezi Jstanbul'da bulunan Türkiye İhtıyarlar
Vakfı'ndan yardım istedığini, ancak mali durumu
elvermediği için burada bannma imkânı bulamadığını
söyledi. Aktulga'nın sorununu dinleyen Vali Aktaş,
kendisine yardımcı olunması için vilayet yetkililerine
talimat verdi. Aktaş, yaşlı sanatçı Aktulga'ya Sosyal
Hizmetler İl Müdürlüğü'nün yardımcı olacağını büdirdi.
öte yandan, 'Halk Günü'ne gelen Karabağlar Uluğbey
llkokulu öğretmenleri Orhan Yüce ile Mesut Çelebi, Vali
Kutlu Aktaş'a, Siroz hastası öğretmen arkadaşlan
Mehmet Tepeli'nin yurtdışında tedavisini sağiamak
amacıyla bir yardım kampanyası açtıklannı söylediler.
SERGİ
Mustafa Âta, Kare'de
• Külrür Servisi - Yapıtlarındakonuolarakinsanıele
alan ve ınsanın dramını işleyerek dışavurumcu-fıgüratif
bir anlayış geliştiren ressam Mustafa Ata'nın resimkri,
Teşvikiye'deki Kare Sanat Galerisi'nde sergileniyor.
Sanatçının sergisi, 18 şubat tarihine dek Kare Sanat
Galerisi'nde izlenebilecek. 1990-91 yıllannda
gerçekleştirdiği yapıtlannda önceki işlerine oranla bazı
"sorun"ların daha ileriye götürüldüğünü söyleyen
Mustafa Ata, "Geleneksel süsleme sanatlanmızın
yüzeyci, renkçi ve kaligrafık yapı kavramlannın son
işlerimde etkili olduğu söylenebilir. Söz konusu
kompozisyonlarda doğaçlamanın ağır bastığı görülmekle
birlikte bunun ardmda uzun birdüşünmesürecinin
yattığını, bunun içerikle eşzamanlı algılanması gerektiğini
belirtmek isterim. Içerikse, her konuda çok boyutlu
resimlerim için bir özellik sayılmalıdır" diyor. Kare Sanat
Galerisi'nde 18 şubat tarihınden itibaren de Asım Işler,
Bubi, Gökhan Anlağan, Hale Arpacıoğlu, Nur Koçak ve
Özdemir Altan'ın yapıtlannı bir araya getiren bır karma
sergi açılacak.
Âkşit'in resimleri
• KüItürServisi - Dürnaz Akşit'in resim sergisi 31 ocak
tarihine dek Denizyollan Işletmesi Sanat Galerisi'nde
izlenebilecek. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitiren Akşit,
öğrencilik yıllannda Bilsak resim atölyesinde
gerçekleştirilen çalışmalara katıldı ve Nevin Çokay, Rafet
Ekiz, İnci Eviner'den kısa süreli dersler aldı. Beş yıl
süresince Mehmet Güleryüz yönetiminde resim
çalışmalanna katılan Dürnaz Akşit, kâğıt ve bez üzerine
toprak boya ile başladığı resim çalışmalanm tuval üzerine
yağlıboya tekniğiyle sürdürdü. Karaköy Vapur İskelesi
Deniz Yollan tşletmesi Sergi Salonu'ndakı sergide,
formun renkle aranması, fıguran mekân içinde, mekânla
birlikte kavranması endişesı gözleniyor.
Çagdaş tasarmıla gelenek
• Kiiltür Servisi — Zeki Fındıkoğlu'nun serigrafik
resimleri Horhor Sanat Galerisi'nde sergileniyor. 20 yıla
yıkın bir suredır, ABD'nin başkenti NVashington'da
yısayan Fındıkoğlu çalışmalanm serigrafik baskı turiınde
yıpıyor, konulannı ise Türk kültürü ve folklorundan
scçiyor. Türk sanatının geleneksel estetik öğelerini
gınümuze çağdaş teknik ve yorumla taşıyan Zeki
Fndıkoğlu çocukluğunun gozlem birikimlerinden de
yırarlanarak hıkâye ve masallarımızı bugunku kuşaklara
taııtıyor. Zeki Fındıkoğlu'nun "Türk Ozanları,
lVasallan" serisi içinde 61x48 cm boyutlarında "Kara
löyun", "Boş Beşik", "Tak Tak Eden Kabacık" masalları
•v "Pir Sultan Abdal", "Yunus Emre", "Karacaoğlan"
hkâyeleri bulunuyor. 1946 yılında Iznik'te doğan Zeki
Indıkoğlu babasının görevi nedeniyle çocukluğunu ve
jtnçliğini Anadolu'nun birçok köy ve kasabasında
gçırdi. Sanatçının sergisi 5 şubata dek açık.
4ğretmen ve öğrenciler
IKültür Servisi - Türk Anneler Derneği'nın Florya
Jîhinsel Çocuklar Okulu yaranna okul öğretmeni ressam
ZŞfık Faruki'nin yağhboya resimleri ye okul öğrencisı
2tünsel özürlü çocuklann yaptığı resim, seramik, batik,
«cri çahşmalan sergisi, Bebek Akbank Sanat Galerisi'nde
3nn açılıyor. Resme peyzajlarla başlayan Şefik Faruki,
«İha sonralan resminde hat sanatını konu edindi. Konuk
o r a k geldiği Türkiye'de bir süre kaldıktan sonra
lîanbul'un "büyüsü" tuvaline yansıdı. Sanatçı, "Bin bir
«•işünce okyanusuyum, resimlerim, bu okyanustan
^dcselen dalgabrdır" diyor.
Olümünün 30. yılında Ahmet Hamdi Tanpınar
Tanpınar için portre denemesi
Ikisini de hakkıyla okuya-
madık. Son30yıl,
edebiyattan, başka
yerlerden nektar toplamak
adma uzaklaşılan bir
dönem oldu. Baştan uca;
değer yargılan, ölçütleri,
kaynaklan, en önemlisi de
sancılan özenle göz
önündetutularak
okunurlarsa, ardımızda,
bizi kıpırdatabilecek iki
kılavuzun beklediği
anlaşdabilecektir.
ENtSBATUR
Ahmet Hamdi Tanpınar
öleli tam 30 yıl olmuş. Necati-
gü'ın "Edebivatımızda Isimler
Sözlüğü"nü açıyorum önüme.
Zihnım durmadan kelımele-
rin, satırlann, kitap başlıklan-
nın arasına sığınmış küçük
boşluklara sızıyor; orada, bir
hayatın ansiklopedi maddele-
rine geçmeyen arz ve tulu için-
de geziniyorum: Bir netleşiyor
Tanpınar'ın yüzü, bir bulanı-
yor.
Modernler, edebiyat metni-
ni haklı olarak tek hedefsayar-
ken, bir yazan tanımanın onun
kitaplannı okumaktan geçtiğı
gerçeğinden yola çıkıyorlar.
Okur olarak bu yaklaşımla
banşamadım bir türlü ben. Bir
yazan tanımak, bir yandan da
onun sancılanna yaklaş-
maktır. Sonuçta, sancımn en
iyi aynasının yapıt olduğunu
kabul etsem bile, bununla ye-
tinmeyi öğrenemedim. Bu kısa
"okuma denemesi'nde, metnin
yakın çevresine, arasıra da iyi-
ce ötesine uzanmamı, yaşıyor
olsaydı, Tanpınar bağışlardı
sanıyorum.
Şair Tanpınar üzerinde, bir
başka denememde, "baba kat-
li'nden yola çıkarak durmuş-
tum. Yahya Kemal'i (ve bir öl-
çüde de Valery'yi) kendisinde-
öldürmeyi, hiç değilse bellı bir
noktadan sonra deneseydi,
önü açılabilecekti. Oysa Yah-
ya Kemal'e yönelik bu tür bir
girişimi oldu da: "Sessiz
Gemi" şairi 1958'de ölünce
masaya oturabildi ancak.
Tanpınar'ın, kanımca bizim
edebiyatımızda bir şair üzerine
yapılmış en derin çözümleme
olan "Yahya Kemal"i bası-
mevinden çıkarken, yazan
ölüm döşeğındeydi. Yazıp
kurtulmuştu ondan. Hem bi-
ricikliğini oluşturan geometri-
yi serimleyerek, hem de tıka-
nan bir ana damara işaret ede-
rek. Ne var ki, bu kitabı Yahya
Kemal yaşarken yazamazdı
Tanpınar. Baba'ya hıç dikle-
nememişti. ölünce yazdı: Yah-
ya beyin bu kitabı göremeyece-
ği kadar gecıktiğini söylüyor-
du; tam tersine, kendi şiirine
vakti kalmamıştı.
Tanpınar, 37 şiir içeren tek
kitabım ölümünden bir yıl ön-
ce, "Yahya Kemal" inceleme-
sini bitırirken yayımlamıştı.
Dıranas da çok geç çıkarmıştır
"Şiirler"ıni. Tanpmar'da ka-
rar ve kararsızlık, bütün hayaü
boyunca öylesine hazın bir di-
yalog kurmuştur ki. "Şürler"i
yayımlama karan üzerinde
enikonu oyalanmak gerekir.
Abartılı bır düşünce mi, olsun:
Yahya Kemal'i burada da
beklemiş midir? Bir kitaba
daha yürüyebilmek adma, ne-
redeyse 40 yıldır elini kolunu
bağlayan şiirlerle arasına niha-
yet mesafe germeyi kabullen-
miş olabilir mi?
Ahmet Kutsi Tecer'e yazdığı
mektuplarda şiir konusunda
•biraz olsun açılmıştır. "İç tak-
vim yapraklan" olarak görûr
bu kristal çalışmalanm. Şiir
üzerine birebir düşündükJeri-
ni, daha çok Fuzuli ve Valery
için yazarken ortaya koymuş-
Ahmet Hamdi Tanpmar (Arka sırada sağdan ûçüncû) 2 Aralık 19S4'de dostianyla bir yetnekte...
Tanpınar'da büyük bır şair Ölümünden sonra, sağda ve taki cüret, köktenci yenilikçilik,p y ş
beklemiş, ama şiir, yerinde du-
ramayıp, nesre uzanmıştır.
Onun ince ve yüksek ışık
kımıltılanndan yoksun takvi-
mi, romanlannda ve deneme-
lerinde boy atmıştır, diyemez
miyiz?
"Mahur Beste
n
, "Huzur",
"Beş Şehir", "Edebiyat Üzerine
Makaleler"in bır böluğu. Mal-
larm'nin ünlü "üslup üzerinde
her böyle çaba gösterilişinde, bir
mtsra çahşması vapılıyor de-
mektir" sözünü doğrulayan ör-
neklerle doludur. Cümlesini
hepçalışmıştır Tanpınar. Şaira-
neliğin pençesıne düşmeksizin
imge donanımı sağlar ona. 'Gi-
bi'leri tırmalamaz. Düzyazımı-
za şıirinin metafor gücünü
armağan etmiştir.
ğ
solda sancüan sınırlandı. Kül-
türel duruşu, edebiyata ilişkin
tercihleri şüphesiz önemliydi.
Gelgelelim, bir odağa ya da
başkasına yerleştirilmesi en ha-
fifinden derinliği ve inceüğiyle
çelişıyordu. Bir de birikimi
vardı: Kendisiyle aynı rakıma
sahip olmanın hayli berisindey-
di yorumculannın çoğu. Yü-
celtmeye ya da indirgemeye yö-
neldiler Tanpınar'ı, oysa o, ya-
şadığı sürece anJamaya, anlam-
landırmaya çahşmıştı.
Benim gözümde, "tam ede-
biyat adamı" Ataç, oturduğu
dorukta yalnız değildi. Dur-
madan takışüğı, ara sıra kü-
çümsediği Tanpınar ile 1940-60
dönemirün büyük yol ayn-
mlannj paylaşmışlardı. Ataç'-
y
şeffaflaşma ustalığı Tanpınar'-
da bambaşka özelliklerle den-
gelenir. Mahur besteci oranın-
da edebiyatın derin sulannda
dolaşabilmiş ikinci bir ya-
zanmız olduğunu sanmıyo-
rum.
Ikisini de hakkıyla okuya-
madık. Son 30 yıl, edebiyattan,
başka yerlerden nektar topla-
mak adma uzaklaşılan bir dö-
nem oldu. Baştan uca; değer
yargılan, ölçütleri, kaynaklan,
en önemlisi de sancılan özenle
göz önünde tutularak okunur-
larsa, ardımızda, bizi kıpırdata-
bilecek iki kılavuzun beklediği
anlaşılabilecektir.
Ansiklopediler, Tanpınar'ın
"Monsieur Teste" çevirisine so-
yunup tamamlamadan bir ke-
nara bıraktığım yazmıyorlar
doğal olarak. Onun bütün yazı
serüveni, aslında, 'bir gün oku-
runu bulabilir' umuduyla gözü
gününe kapalı bir edayla kurul-
muş gibidîr. Partönerini gele-
cek zamana erteler. Monoloğu-
nu, ikide bir, "kabfle"ye ilişkin
süssüz yoklamalarla deler. Som
bir yalnızlık burcudur.
Dönüp yeniden, önemi ye-
terince kavranamamış "Mahur
Beste"ye ve Behçet beyin dün-
yasında zonklayan ölüm, aşk,
kayboluş, zaman, düş, kefaret,
teslim denklemlerine bakmak,
Tanpınar'ın bizim geleceğimizi
de etkileyebilecek geleceğine
oradan bir kez daha girmeyi de-
nemek için çok mu geç?
Edebiyatı sahiden de sevmi-
yorlar mı artık?
PORTRE AHMET HAMDİ TANPINAR
KfihûrServis - Şairromancı,denemeci ve edebiyat tarihçisi Ahmet HamdiTanpmar 190l'de
Istanbul'da doğdu. Bir süre îstanbul Baytar Mektebi'nde okuyan Tanpınardaha sonra 1923'te
tstanbul Ünıversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1923.-1932 yülan arasındaçeşitlt
üselerde ögretmenlik yapü. 1933-1939yıllan araşmda îstanbul Üniversitcsi Edebiyat
Faküllesi'nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi.
1939-1942 yıllan arasmda yine aynı fakültede yeni Türk edebiyatı profesörü olarak görev aldı.
1946-1948 yıllan arasmda Mılli Eğiüm Müfettişliği yapü. 1949'da yeniden Edebiyat Fakültesi'ne
döndü ve 1962'ye dek görevini yürüttü.
İik şiiregitiminı Yafaya Kemal'denalan Tanpmar'ın
u
Mısd Akşamjan
n
adlı ilk şüri -4ftm Kksp
dergismde yayımlandı. Ahmet Haşnn ve sembolizmin etkisi ile hece olçüsüyle şiirler yayımlayan
Tanpmar, ımgeleredayalı, ölumsüzlük, korku, özlem vehüzüngibi temalan ışledi.
HikayelerindeısegözJemlerdenyolaç^arakç^resindeluinsanlannnmsaldunjmlanm.gerçek
dünya ile geçmış konumdaki düşler dünyası arasında bir hesaplaşma olarak verdi. İlk romanı
"Mahur Beste"de Osmanlı saray çevresinin yaşam tarzmı taruttı. Özyaşamöyküsel birroman
olan "Huzur"da bir aşk ve tstanbul sevgisi ekseninde, Doğu ve Batı kültürlerinin bireşim
sorunsalını ele aldı ve cumhunyet dönemi burjuva aydını ik çağdaş yaşam arasındaki çelişkiü
durumu psıkolojik konumlar içinde betimledı.
Şiirde aradı, romanda buldu
ORHAN PAMUK
Bir yazar kafamızdaki bazı so-
rulan kurcaladığı, içimizdeki
bazı istekleri kışkırttığı sürece
içimizde yaşar. Sorulanmızı ve
isteklerimizi ister doğrudanede-
biyattan aiahm, ister hayatın
kendisinden çıkaralım. bir süre
sonra şuradan buradan yazar
hakkında edindiğimiz bilgilerle,
gördüğümüz fotoğraflarla, ya-
zara ilişkin kurduğumuz hayal-
lerle birleştirir, o yazann bir im-
gesinı edıniriz. Bu imge, ka-
famızm içinde telefon numara-
lan ya da adresler gibı olduğu
gibi durmaz, anılanmız ve bek-
lentilerimiz gibi değişir. Böylece
bu imgeyle birlikte yazann de-
ğiştiğini de düşünmeye başlanz:
Bir gün yazann kitaplanna yeni-
den döndüğümüzde değişenin
kendi sorulanmız ve isteklenmiz
olduğunu anlayıncaya kadar.
Tanpınar'ın 'Edebiyat Üzeri-
ne Makaleler'ı Türkçenın en
zengın, en dolu, en öğretici, en
tur bana kahrsa: Ânnma ma- derin deneme kitabıdır. Dönüp
tematiği. Yalıtırken sözünü dönüp yeniden okumaktan,say-
onu bir köşede sıkışürmışür. falannı kanştırmaktan hatta
Nereden bakılırsa bakılsın: ağırbğını ebmde hissetmekten
hoşlandığım bu kalın kitabın
başında Romana Dair başhğıyla
yanyana getirilmiş altı deneme-
de kafamdaki Tanpınar imgesi-
nin bütün görüntülerini bulu-
rum. Kitabı derieyen Zeynep
Kerman'ın roman üzerine dene-
melerden öne aldıgı Şiir Hak-
kında denemeleri okuvunca Ta-
npınar'ın şiir dünyasmm sorun-
larıyla karşılaşınz: Şiiri "sanat
dışı" endişelerden temizleme is-
teği, yeni kuşaklara karşı vezin
ve kafiyeyi savunma, Valerery'i
hatırlatan ve "ahenk" ve "rüya"
kelimeleriyle anlattığı bir estetik
düzen ve sıkı düzen.
Romana Dair denemeleri
okuyunca ise, yalnızca Tanpı-
nar'ın romanlan değil. bizim
bütün roman dünyamızın ve bu
dünyayı düşünme alışkanlık-
lanmızm sorunlan en can alıa
noktalanyla göz önüne serilir-
ler. Bir rastlantı değjldir bu.
Tanpınar şiirde aramış, roman-
da bulmuştur.
'Bir Türk romanı niçin yok-
tur?' sorusuyla başladığı ilk de-
nemede bu sorunun çerçevesini
çizer Elbette yazılan ve okunan
bir Türk romanı vardır, ama bu
romanm Batı romanını tanıyan
aydınlarda bir kısırhk ve yeter-
sizlik duygusu uyandırdığı da
doğrudur.
Bu eksikliğin, "toplum ha-
yatıyla, halkla ilgüenmeme" ya
da "Batı romanım taklit etme"
ya da"samimiyetsizlik" gibi bu-
gün eleştiri dünyamızın hâlâ
vazgeçemediği, hatta tiryakice
bir tutkuyla sevdiği yüzeysel çö-
zümlemelerini, 1936 yılında,
otuz beş yaşındayken Tanpmar
leyeyim, "dikkati" kavramlara
ve kuramlara değil artık hayata
dönüktür. Romana için gerekli
bir yaşama ve anlatma sevincin-
den, gençliğinde karşılaştığı
"görmesini bilen" bir ihtiyar
kadının hayat kaynağmdan söz
eder. tnsana dönük bu gözlem-
ler, "içe dönük araşüncı göz"-
den, Hıristiyanlıktaki günah çı-
kartmayla roman sanatı ara-
sındaki ilişkidcn söz edeceği
dördüncü yazısma bir hazır-
*Ama Tanpmar'ın sık sık Yahya Kemai'in şu
sözünü anmaktan hoşlandığını
hatırlayalım:Resınimizvenesrimiz olsa,
başka bir miUet olurduk.'
bir bir çürütüp bir yana koyar.
Aynı yıl yazdığı ikinci bir dene-
mede, kırk yıl sonra, 1970'lerde
yeniden keşfedilip pek
yaygınlık kazanacak iki kav-
ramı öyle pek fazla üzerinde
durmadan ortaya atar: "Fert
meselesi" ve "sınıf meselesi".
Yedi yıl sonra kendi roman-
lannın hazırlığı içindeyken ko-
nuya yeniden döndüğünde,
onun ço): sevdiği kelimeyle söy-
IDSO 'nun geçen hafta sonu verdiği konseri Betin Güneş yönetti
Almanya'da genç bir besteciÜNER BtRKAN
Geçen hafta sonu İzmir Devlet Senfoni
Orlcestraa, genç kuşaktan bir yönetmenin,
Almanya'da yaşamakta ve sanatını Köln
Senfoni Orkestrası'nın sürekli yönetmem
olarak sürdürmekte olan Betin Güneş'in
yönetimindeydi. Bu genç müzikçiyi bugü-
ne kadar tanımamış olduğuma, onu dinle-
dikten, besteci yönünü de tanıdıktan son-
ra, oldukça hayıflandım. Betin Güneş,
1957 fstanbul doğumlu. 1974'te İstanbul
Belediyesi Konservatuvan'm bitirmiş,
1979'da Judith Uluğ'un, 1980'de Ühan Us-
manbaş'ın öğrencisi olarak, Îstanbul Dev-
let Konservatuvan'mn piyano ve kompo-
zisyon bölümlerinde eğitinıini tamam-
lamış. Sonra da, Köln Müzik Okulu'nda
kompozisyon, orkestra yönetimi, trom-
bon sımflanru, bu arada elektronik müzik
özel eğitimini bitirmiş. Çok yönlü bir mü-
zikçi Betin Güneş; yapıtlannın birçoğu
plaklara ahnmış, radyo/TV programlann-
da çalınmış, elektronik bestelerinden biri
de, Bourges kentinde her yıl yapılan Elekt-
roakustik Müzik Yanşması'run 15'incisin-
de ödül almış. Yapıtian arasmda şimdi-
den, dört senfoni, bir keman-piyano so-
natı, trombon dörtlüleri, piyano parçalan,
elektronik müzikler yer alıyor. Betin, Al-
manya'da, bizim bestecilerimizin yapıt-
lanna konser programlannda sık sık yer
veriyor, "Almanya'da, burada olduğundan
daha çok çahnıyor bestecilerimizin yapıtla-
n" diyor. Önümüzdeki günlerde Köln'-
deki Filarmoni Salonu'nda verilecek bir
konserde, İlhan Usmanbaş'ın Betin Güneş
için yazdığı "Perpetnom Mobile/Perpetn-
um Immobile" adlı yapıt seslendirilecek.
Judith Uluğ'un da solist olarak yer alacağı
Köln Senfoni
Orkestrası'mn sürekli
yönetmeni Betin Güneş
1957 doğumlu genç bir
sanatçıGüneş, îstanbul
Belediyesi Konser-
vatuvan'nda Judith Uluğ
ve tlhan Usmanbaş'ın
öğrencisi oldu.
bu konser, "Almanya'ya Türk müzikçileri
çıkarması" gibı bir anlam da taşıyor. Çün-
kü bu konserde, Almanya'da yaşayan
Muharrem Cenker, Selçuk Şahinoğlu gibi
müzikçilerimiz de Köln Senfoni Orkest-
rası'nın içinde yer alacaklar.
17 ocak cuma akşarru bulunduğum
tzmir DSO konseri, Betin Güneş'in or-
kestra yönetmenliği ve bestecilik nitelikleri
tanımamıza fırsat verdi. Konserde dinledi-
ğimiz yapıt, "Orkestra Parcası 2.5"
başhğını taşıyordu Bu ilginç başhğin ne-
deni, ikinci ve üçüncü senfonilerin arasm-
da yazılrruş olması. Bu kısa, renkli yapıt-
ta Güneş, on iki nota, rastlamsalbk gibi
tekniklerin yam sıra, tematık gereçleri
arasında Türk folklorundan esinli, küçük
motifleri de yerleştirmiş. Arada, klarnet,
fagot, trombon, keman sololan duyulu-
yor. Yapıtın özellikle ikinci bölümünde,
timpani gruplanna önemli görevler yük-
lenmiş. Kanımca, 2.5'un en Düyük eksiği.
çok kısa tutulmuş olması. Sanınm. bugü-
nün bestecileri, çağın hızh temposu içinde,
uzun soluklu bestelerin dinleyiciyi sıkacağı
düşüncesindeler.
Güneş'in orkestra yönetmenliği yönü
ise, dinleyicileri de sanınm orkestrayı da
hoşnut edici düzeydeydi. Konserin başın-
da yer alan, Midori Goto (keman) ve
Jnrgen Shicht (çello) gibi iki seçkin solisti
dinlememize olanak veren Brahms (La mi-
nör İkili Konçerto) eşliğinde de, bitimde
dinlediğimiz Çaykovski (Romeo-Jülyet/
Fantezi Uvertür) yorumunda da, en ince
nüanslari, aynntılan, grup tımlannı, bera-
berlikleri. sololarda bütünle kaynaşmayı,
dengeyi, plan aynmlanm gözeten, titiz,
mesîeğine saygıh bir orkestra yönetmeni-
nin karşısında bulunduğumu düşündüm
hep. Betin Güneş, yurtdışındaki gerçek de-
ğerlerimızden, ahşılmış devişle, "sanat elçi-
lerimiz"dendir. Onun çauşmalannı bun-
dan böyle sürekli olarak izleyeceğim.
lıktır. Roman sorunlanmızın
odağım hayatın içindeki insana,
anlatılan hayatın inandınalığı-
na, "görme" sorunlanna doğru
kaydırdıkça da, Tanpınar, soru-
nun can alicı noktasının teknik-
le, roman teknikleriyle ilgili bir-
şey olduğuna karar vermiş gibi
gözükür.
Bugün bana bu denemelerde
en çarpıa gelen yan, Tanpmar'-
ın romanımızdaki temel bir
özelliğin -ya da eksikliğin- kay-
naklannı ararken bakışını top-
lumsal vegenel kültürel özellik-
lerden çekip roman sanatının
kendi sorunlanna doğru yönelt-
mesidir.
Görmenin, göstermenin, tas-
vir etme yöntemlerinin üzerinde
dururken 19.yüzyıl Fransız ro-
manalannın resim sanatına ne
kadar yakın oiduklanndan söz
eder. Burada Tanpmar'ın bize
zekice sezdirdiği önemli nokta
resimle ilgilenen romancılann
bu yakıniıklan yüzünden daha
iyi görebilmeleri değil, daha de-
rin bir şey, resimle haşır neşir
olmuş bir kültürün diline sine-
cek belirli bir tasvir yeteneğidir.
"Jest kudreti"ni övdüğü Home-
ros'un kör olduğunu bu amaçla
hatırlatır. Dilin görme, tasvir
etme yeteneğini kurcalarken,
gene aynı amaçla Balzac'm üs-
lubuna doğru dönüp uzayan
cümlelerleresimsanatıarasmda
bir ilişki kurar.
Bihniyorum, Tanpmar'ın ro-
mana ilişkin denemelerinde
bunlan görmem bugünlerdo
üzerindeçalıştığım, birOsmanlı
minyatürcüsü ve görmek-anlat-
mak sorunlanyla ilgili romanım
yüzünden mi?Ama Tanpmar'ın
sık sık Yahya Kemal'in şu sö-
zünü anmaktan hoşlandığını
hatırlayalım: "Resmimü ve nes-
rimiz olsa, başka bir millet olur-
duk. "
Kâğıt
çahşmaları
• KüitürSemsi -
Derimod Kiiltür
Merkezi'nde açılan "'Kâğıt
Çalışmalan" başlıklı sergi
25 şubat tarihine dek
sürüyor. Sergide Zeki Faik
İzer, özdemir Altan,
Tomur Atagök, Nur
Koçak, Tülin Onat, İsmet
Ergün, Tanju Demirci,
Haluk Gedik, Işık Tüzüner,
Hakan Kamışoğlu ve Zehra
Özmeral'in yapıtian yer
alıyor.
'Kmlcım
Yağmuru
?
• tSTANBUL(UBA)-
Harb-lş Sendikası üyesi,
Gölcük Tersanesi
işçilerinden Abidin
Aydın'ın "Kıvılcım
Yağmuru" adlı ilk şiir
kitabı yayımlandı.
İstanbul'da Alev Yayınevi
tarafından yayımlanan
kitabın ilk baskısı büyük
ilgi gördü. Satışa
sunulmasından kısa bir süre
sonra "yok" satmaya
başladı. Cumhuriyet Kitap
Kulübü vediğer
kıtapçılarda satışa sunulan
kitabın ikinci baskısının
hazırlık çalışmalanna
başlayan Abidin Aydın,
kitabıyla ilgili olarak
şunlan söyledi: "Eski bir
kurşun yarası gibi sızlayan
özlemlerin gerçekleşmesi
için şiire kalem düşürdüm.
Bu nedenle sevınçliyim.
Kitabıma gösterilen ilgi,
yani bu sevincimin
bölüşmesi beni mutlu etti."
Çıplak Mona
Lisa
• BANDIR.MA
(Cumhuriyet) — tstanbul
Devlet Operası Sanatçısı
Ender Savaşkurt'un,
Bandırma Kiiltür
Merkezi'ndeki resim
galerisinde açtığı "Kadın"
konulu resim sergisinde
ünlü ressam Leonardoda
Vinci'nin Mona Lisa
tablosunu görenler, "Ha
şuraya bak, ünlü Mona Lisa
bıle Türkiye'nm sıcağına
dayanamayarak
soyunmuş" demekten
kendilerini alamadılar.
Sanatçı Ender Savaşkurt
"Gündem-3" adını verdiği
sergisinde, ünlü sanatçı
Leonardoda Vinci'nin
"Mona Lisa"ya ait iki ayn
tablosundakı görüntüsüne
de yer vermiş. Bu iki
tablodan Mona Lısanın
yanm portre görüntüsünde
ise göğüslerinden birini
giysisinin dışına çıkarmış,
çıplak ayaklan ile ilginç bir
görünüm vermiş.
Karikatür
yanşması
• KüItürServisi -
Çankaya Beledıyesı'nin
düzenlediği karikatür
yarışmasına son katılım
tarihi 31 Ocak 1992.
Konunun serbest olduğu
yanşmada birincıye altı,
ikinciye beş, üçüncüye dört
milyon lira para ödülü
verilecek. Başvurulann
Çankaya Belediyesi'ne
yapılması gerekiyor.
Murphy
Show'a dava
• tSTANBUL(tÜHA) -
An Buchwald, ünlükomedi
yıldızı Eddie Murphy'nin
"Amerika'ya Geliş" adlı
Show'unda kendi
düşüncelerini çaldığı
gerekçesiyle Paramount
Pictures'a dava açtı. Herald
Tri bune gazetesi nde yer
alan habere göre 28 milyon
dolarlık (154 milyar lira)
davanın görüşmeleri 2
martta başlayacak.
Polonyalı şef
Izmir'de
• tZMİR(AA)-
Polonyalı ünlü orkestra şefi
Tadeusz Strugala, bu
haftaki konserlerinde İzmir.
Devlet Senfoni
Orkestrası'nı yönetecek.
Atatürk Kültür
Merkezi'nde 24 ve 25 ocak
günlen gerçekleştirilecek
konserlerde,
Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası sanatçılanndan
viyolacı Gülgün Akagün
Sansözen solist olarak
çalacak. İDSO'nun
konserlerinde A.
Haçaturyan'ın, "Keman
Konçertosu" ve Brahms'ın
"2. Senfonisi"
seslendirilecek.