Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/1 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 OCAK 199.
BURAŞI
TÜRKİYE
HALÛK ŞAHİN
SHP'deki Vıpüs
SHP rahatsız. Bazı yazarlar bu partinin bünyesine gir-
miş bir "virüs" tarafından kemirildiğini yazıyorlar. Bu var-
sayıma göre SHP'nin geçirdiği, son zamanlarda salgın
olan "Çin gnbi' gibi bir şeydir. Başağrısı yapmakta ve
bünyeyi halsiz düsürmektedir. Ama bu büyük bir olasılıkla
kısa sürede seçıp gidecektir.
Acaba?
SHP'deki "virüs'ten sözedilincebenimakhmanedense
bilgisayar virüsleri geliyor. Bilirsiniz, son yıllarda bilgisa-
yarlara virüsler musallat oldu. Bu virüsler yazılımlarınızı
bozabiliyor, yüklediğiniz bilgilerj silebiliyor, bilgisayannı-
za istemediğiniz garip şeyler yaptırabiliyor. örnegin bir-
denbire bilgisayarınız matem marşını çalmaya başlıyor ve
ekranınız kararıveriyor. Ya da tam siz önemli şeyler yap-
mak için işe koyılmuşken ekranınızda bir kelime beliriyor
ve örneğin
"Kurultay!" diyor.
Ve bu sık sık oluyor.
• ••
SHP'nin artık herkese bıkkınlık veren bu son kurultayını
«yi değerlendirmek içjn bazı saptamalar yapmak gerek:
Türkiye yeni bir seçimden çıkmış, toplumun büyük ke-
simlerinin desteğine sahip olan bir koalisyon hükümeti
kurulmuştur. Halk ortaya çıkan büyük uzlaşma tablosun-
dan memnundur Bu hükümetin kendisine verilen şansı
tam anlamıyla kullanmadan bozulmasını istemiyor. Yapı-
lan kamuoyu yoklamalan, halkın ezici bir çoğunluğunun
hükümette istikrardan yana olduğunu, şu ya da bu neden-
le erken seçime gitmeyi kesinlikle uygun görmediğini or-
taya koyuyor.
Büyük çoğunluk bu nedenle SHP kurultayından tedirgin.
Parti örgütü dışındaki bu genel atmosferin Genel Baş-
kan Erdal Inönü'den yana olduğu açık. Inönü, gerçekten
ortaya çıkan uyumlu tablonun yaratıcılarındandır. Bu açı-
dan halktan puan alıyor.
Ama kurultayı alabilecek mi?
Toplumun uzlaş-
madan yana tutum
takındığı bu dönemde
SHP, kurultaya aşın
derecede kutup-
laşmış olarak gidiyor.
Inönü'yü destekle-
yenlerle Baykalcılar
arasındaki tüm köp-
rüler atılmış. Hangi
taraf kazanırsa ka-
zansın havada tasfiye
kokusu var. Karamsarlık, kötümserlik, felakettellallığı var.
Işin garibi, SHP şu dönemde belki bir daha uzun süre
rüyasında bile göremeyecegi kadar iktidardadır. Hüküme-
tin ortağıdır. Tüm büyük metropollerin belediyelerini elin-
de bulunduruyor. Partinin eline, iş yaparak iktidarda olma-
nın avantajlarından yararlanarak kendisini kanıtlama
fırsatı geçmiş.
Ama hayır. "llle ben" kavgası buna olanaktanımıyor.
Bu virüs SHP'yi kilitliyor.
PartinlııoHMjfyaparak
IktMartfaHMiıiB
avantajlannrtan
yararianarak ksndlsinl
kmrttam fırsatı ıtçaif.
Ana kayn*. "İlle ben" kavıası
bıuolanaktammıyor.
Bilgisayar virüslerinin en korkuncu geçen yıf çıkan "Sad-
dam virüsü." Bilgisayarın hiç umulmadık yerlerine yerle-
şen bu menhus virüs bütün sistemi bozarak devre dışı bı-
rakıyor. Sakın SHP'yi kurultaydan kurultaya sürükleyen vi-
rüs bu olmasın?
Gerçekten bazı SHP'liler, bu kilittenmenin giderek parti-
lerini işlevsiz hale getirmesinden ve safdışt bırakmasın-
dan samimi olarak kaygılanıyorlar. Onlara göre partinin
daha fazla vakit kaybetmeden etkili bir "virüs temizleyici"
kullanmasının zamanı gelmiştir. Bu yazılımın adı Batı Av-
rupa'da kullanıldığı anlamda "sosyal demokrasi"dir.
Bu kurultayda olacaklar kısa dönemde siyasal istikrarı
etkilediği kadar uzun dönemde Türkiye'de sosyal demok-
rat hareketin geleceği konusunda da ipuçları verecektir:
Toplumun beklentileri, Inönü'nün kazanmasından yana-
dır. Tarih bunun Inönü ile Baykal'ın ringe çıktığı son kurul-
tay olduğunu yazabilir. Orta ve uzun vadede ise gelecek,
yeni seslerindir.
VEFAT
Hamdi Bey ve Rana Hanım'ın kızı Celal Kıvılcım,
merhume Melek Kaptan, Necdet, Sedet, Sehmi
Seyrek'in ablaları ve Vedat Özsan, merhum
Mehmet Taşpınar'ın kayınvalidesi, Yıldız Özsan ve
Setnal Taşpınar'ın annesi, Murat Özsan, Eda
Taşpınar'm sevgili anneannesi,
CELİLE CANAN
vefat etmiştir. Cenazesi 23 ocak perşembe günü
öğle namazını müteakip Teşvikiye Camii'nden
kaldırılarak Zincirlikuyu Aile Kabristanı'na
defnedilecektir.
AİLESİ
Nol: Çelenk gönderilmemesi, Turk Eğitim Vakfı'na bağısta
bulunulması rica olunur.
ıFMC
TARİH.
YER .
SAAT :
IKTISATÇILAR TARTIŞIYOR
"EKONOMİK PAKET"
NELER GETİRDİ?
AÇ1LIŞ Prof Dr. Esfender KORKMAZ
OTURUM BAŞK. Prof Dr. Yuksel ULKEN
PANELİSTLER Prof. Dr. Selçuk ABAÇ
Prof. Dr. Taner BERKSOY
Prof. Dr. Doğan KARGUL
Prof Dr. Gulten KAZGAN
Mustafa SÖNMEZ
Mustafa Y1LMAZ
24 Ocak 1992
THE MARMARA OTELt BALO SALONU
13.00
İKTİSAT CEMİYETİ
CUMHURİYET FOTO
LABORATUVARI
(Siyah Beyaz)
FİYAT LİSTESİ
9x 13 1.600 Tl.
1 3x1 8 3.500 TL.
18x24 15.000 TL.
20x25 1 8.000 TL.
20x30 20.000 TL.
30x40 35.000 TL.
43x60 ....60.000 TL.
Ftlm baıtyo 7.OOO TL.
Kentak bask 18iOOO TL.
Elektronik Leitz agrandizörierımiz
ve otomatik kart banyo makinalarımızla
siyah-beyaz veya renkli negatif
filmlerinizi değer kaybettirmeden
siyah-beyaz basarız.
Adres: Cumhuriyet Gazetesı
Türkocağı Caddesi No: 39/41 Cağaloğlu
Tel: 512 05 05-442
Cezayirve Cemaat Politik
tçinde yaşadığımız dönem bir geçişi sergiliyor. Solun cemaatçilikten
kurtulması ve politik liberalizmi kabullenmesi gerek, ama kuralsız bir
demokrasi usulcülüğüne saplanmadan.
ÇAĞLAR KEYDER
"Fikirlerinize katılmıyorum ama onlan sa-
vunma özgürlüğünüzü savunurum" prensibi,
bırakınız yapsınlarcı bir politika anlayışını
yansıtır. Bu ptensip ancak demokrasinin şekli
boyutunu, usulünü içeriğiyle karıştıranlar için
rehber olabilir; içerikli bir politik strateji sür-
dürmek için ise hem yetersiz hem de beklen-
medik ters sonuçlar doğurması olası bir ilke-
dir.
Diyelim ki 'gerçek demokrasi' diye adlandı-
racağımız, çok da iyi tanımlayamayacağımız
bir amacımız olsun. Eğer bu çerçevede politi-
ka yapmak istiyorsak kendimize uzak, belki
de hiç ulaşılamayacak bir hedef, bir ufuk belir-
lememiz gerekir. Bu uzak hedef üzerinde an-
laşmaya varabilmek bize politika yaparken
hangi sınırlar içinde kalacağımızın asgari ko-
şullarını verecektir.
Nasıl ki karşıhklı konuşmak için dahi keli-
melerin anlamlan ve kullanacağımız gramer
üzerinde bir "konsensüs" gerekiyorsa. ancak
bu uzak hedef konusunda anlaşabilirsek bera-
ber politika yapmayı, aynı siyasi alanı paylaş-
mayı, başka bir deyişle tek bir politik toplu-
mun parçası olmayı kabullenebiliriz. Eğer ger-
çek demokrasiyi "herkes için özgürlük ve eşit-
lik" diye anlıyorsak bu amacın gerçekleşmesi-
ni hedeflemek tartışmanın gramerini teşkil
edecek bir konsensüstür. Grameri belirledik-
ten sonra içerik tartışması yapmaya iznimiz
olur.
İyi anlaşılamayan bir liberalizm
Sanılabilır ki böylesi bir kısıtlama zaten işli-
yor, üzerinde durulması da abes. Oysa bu doğ-
ru değil; çünkü Türkiye'de pek de iyi anlaşıla-
mayan bir liberalizm hızla egemenlik kurdu,
böylece de eskiden geçerli olan cemaat politi-
kasından doğrudan bir geçişle aşın özgürlük-
çülüğe vanldı. Cemaat politikası siyasi toplu-
mu içerikte anlaşanlar olarak tanımlıyordu.
Mesela milliyetçilik her ferdin aynı ülküyü
paylaştığı, aynı tercihleri yaptığı, aynı bağ-
lamda heyecanlandığı bir politik toplum kur-
ma projesiydi.
Yani politik toplumu aralannda ihtilaf ve
görüş farklılıklan olmayan bir kabile cemaati
gibi algılamak, o yönde dönüştürmek istiyor-
du. Bu projeye katılmayanlar ise yurttaşlık
haklannı kaybederlerdi. İçerikte anlaşmadığı-
mız, bizimle aynı cemaate giımeyecek kişikre
söz hakkı tanımamak aynı tavnn başka bir
görünümü. Yakın zamana kadar bu tavır bel-
ki de enjıeçerli devlet kurma projesiydi: Sos-
yalist, Üçüncü Dünyacı, tslami gibi çeşitli
cumhuriyetler politik toplumu cemaat olarak
algılayan ve bu görüşü topluma dayatmaya
çalışan elitlerin eseriydi.
Yeni liberaller için ise demokrasi bir süreç,
ama nereye gideceği belli değil. Demokratik
rekabetin usulü (prosedürü) hedef olarak ka-
bul ediliyor. Politika piyasa mekanizmasının
işleyişine benzer bir yanşma oyunu olarak gö-
rülüyor. Usulcülüğün gizli içeriğinin güç den-
gelerini sürdürmek olduğu düşünülmüyor.
Böyle bir oyun bütün meseleyi daha çok taraf-
tar toplamaya indirgiyor, çünkü "katılmadı-
ğım fikri savunma özgürlüğünüzü savunu-
rum" sloganı kiminle muhatap olunabileceği-
ne dair ilkeler saptanmasını engelliyor. Bu
yüzden de hiç olmayacak ittifaklar ortaya çı-
kabiliyor.
Siyasetin ufku
Siyaseti belirli bir ufka yönelik ve temel ilke-
lerin çızdiğı sınırlar içinde yapılan tartışmalar
ve uzlaşmalar olarak yorumlamak bu iki ta-
vırdan da farklı. Bir yandan politik liberaliz-
mi, çoksesliliği getiriyor.
Politik toplumu belirli temel ilkeleri, uzak
hedefleri siyasetin grameri olarak kabul eden
yurttaşlann oluşturduğu tartışma ve uzlaşma
alanı olarak anlıyor; bu gramer çerçevesinde
farkhlaşmayı, çelişkiyi, anlaşmazlığı doğal gö-
rüyor.
Fakat bir yandan da temel ilkeleri, örneğin
herkes için eşitlik ve özgürlük hedefıni kabul
etmeyen hareketleri dışlayarak alanı
kısıtlıyor.
Bu dışlamayı cesaretle yapabilmek gerek,
yoksa kuralsız bir oynak saha içinde, hangi
oyunu oynadığımızdan dahi habersiz, günlük
pragmatizm içinde saplanıp kalabiliriz. lll
önce hatırlamak gerek ki yurttaşlığı cemaa
çerçevesinde tanımlayan hareketler zaten yu
kanda belirtilen anlamda, çoksesliliğe daya
nan politik toplum anlayışına ters düşecekler
dir. Politik liberalizmi reddeden toplumlanı
nasıl yozlaştığını iyi öğrendik.
Modernist proje
İkinci dikkat edilecek nokta, modernis
projeden şu veya bu nedenle hayal kınklığına
uğramış nispeten yeni bazı akımların bilinçl
olarak "amaç\ 'hedef gibi fikirleri reddetme-
leri ve o yüzden de zorunlu olarak gramersİ2
bir siyaset anlayışına takılıp kalmalan. özel-
likle geniş ittifak arayan bazı feminizmler,
çevre hareketi, çeşitli milliyetçilikler gibi akı-
mlar için böyle bir tehlike var. Bu hareketler
girdikleri ittifaklan müşterek amaç kıstasıyla
değerlendirmekten vazgeçebiliyorlar. Bu yüz-
den gerek kendileri için gerek de potansiyel
müttefıkleri için önemli bir aldanma ihtimali
mevcut.
tçinde yaşadığımız dönem bir geçişi sergili-
yor. Solun cemaatçilikten kurtulması ve poli-
tik liberalizmi kabullenmesi gerek, ama kural-
sız bir demokrasi usulcülüğüne saplanmadan.
Amaç gerçek demokrasi; bunun için de sağ-
lam bir ufuk belirlenmesi gerekiyor.
Tüm güç ilişkılenni sorgulayan, her kişinin
özgürlüğünü ve giderek radikal eşitliği savu-
nan bir modernist konsensüsü kıstas olarak
almak bana doğru gelen tek seçenek.
Ancak böyle bir gramer çerçevesinde kuru-
lan ittifaklar anlamlı olacak, arzulanan siyasi
toplum için sağlam temeller oluşturacaktır.
PARISTEN SELÇİK DEMIREL 0RHAN BİRGİT
Sağlık Politikasııtda Kaplıcalann Yeri
Ülkemizdeki kaplıcalarımız ise zengin ve yaygın doğal
potansiyeline karşın, yasal eksiklikler, eğitimdeki kısıth
düşünceler, kişisel görüşlerle, sağlığa hizmeti yerine, maddi
kazanç amacıyla, hâlâ 'ılıca' olarak çağdışı kalmaya mahkûm
edilmiştir.
Prof. Dr. NURTEN ÖZER Çapa Tıp Fakültesi
On yılı aşkın bir süredir bu sütunlarda
kaplıcalanmızı tanıtıp sorunlannı dile
getirerek gereksinimlerini vurguladım.
Bilimsel yaklaşımlarla, ülkemizi geliştir-
me ve halkımızı aydınlatma sürecine gir-
diğimize inandığımız yeni dönemde,
"Artık bitsin geçen yüzyılda kalmış bu
hamam uygulamalan!" diyerek görüşle-
rimi bir kez daha yineleyeceğim.
Kaplıca tedavisinin tanımı
Kaphca tedavisi, bilindiği gibi sadece
sıcak suya veya çamura girerek yapılan
fıziksel bir sıcak uygulamasından ibaret
değildir. 20. yüzyılın bilimsel çalışma-
lanyla kanıtlanan, organizmamn fızyo-
lojik reaksiyonlannı uyaran, vücudun di-
renç mekanizmasını düzenleyen, genel ve
özel etkiye sahip bir tedavi sürecidir. Bu
tedavi bazı hastalıklann, ameliyatlann
nekahetlerinde iyileşmeyi Uızlandırmak,
çeşitli kronik hastalıklann belirli dönem-
lerinde tedavi veya tedaviye destek, reha-
bilitasyon amacıyla kullanıldığı gibi uy-
garlığın getirdiği stres altındaki kışınin
de dinlenmesini sağlamak, hastalıklara
karşı direncini yükseltmek üzere değer-
lendirilir.
Kaplıcalann etkisi 'kûr' biçiminde uy-
gulanan sıcak maden suyunun banyo,
havuz ve çeşitli dış uygulamalar türünde,
kaynak gazınm inhalasyon şeklinde kul-
lanımı ile birlikte, kaynak yöresine özgü
meteorolojik faktörlerin, biyolojik un-
surlann belirli yöntemlerle değerlendiril-
mesiyle ortaya çıkar. Doğal yapısı tedavi
edici nitelik taşıyan çamur tatbikleri de
etkin rol oynar. Kaplıca etkisi, gerekti-
ğinde ilaç tedavisi, fizik tedavi, egzersiz,
psikoterapi ve meşguliyet tedavisi ile bü-
tünleştirilir. Ancak böyle bir tedaviden
istenilen olumlu sonucu almak, bu konu-
da uzman hekimin (balneolog) gereksi-
nim göstermesiyle, yine onun denetimin-
de bilinçli, programlı bir uygulama ile
olasıdır.
'Üniversite'mizin çağdaş düzeyini be-
lirleyen önderimiz Atatürk, 1936-1938
döneminde tennalizm'in ilk aşaması ola-
rak, Yalova Kaplıcalan'nı sözkonusu
kapsamlı bir tedavi uygulanacak düzey-
de, bir 'kûr merkezi' biçiminde gerçekleş-
tinniş. "Kaplıca hekimliği'nde uzman ye-
tiştirecek 'Hidroklimatoloji' kürsüsünü
kurmuştur. O tarihten bu yana, bu kür-
sü, tennalizm konusunda halkın gele-
neksel uygulamalannı bilimsel doğrultu-
da yönlendirme çabası içinde, uluslara-
rası kuruluşlarca takdir alırken, ülke
içinde ise bov hedefı olmuştur.
Termalizm, yeraltı maden suyunun, di-
ğer doğal ve sosyal çevre olanaklannın
sağlık açısından, teknik, tıp, işletme gibi
çeşitli disiplinlerce değerlendirilmesi
amacıyla yapılan organizasyondur. Bu
organizasyonda, kaplıca uzmanının gö-
revi, doğal kaynaklann jeolojik ve hidro-
jeolojik yapısının, bölgesel meteorolojik
koşullann özelliğine göre kaplıca mi-
manna yol göstennekle başlar, suyun ve
iklim gibi doğal unsurlann rekreasyon,
tedavi ve rehabilitasyona uygun oluşuna
göre kür merkezinin araç, gereç, do-
nanımmı, her türlü gereksinimini, nite-
likli elemanını organize ederek kürü uy-
gulama alanına koymak ve de denetle-
mek suretiylç gerçeİcleşir.
Ancak bu düzeydeki organize kuruluş-
lar, ülkenin sağlık turizmi kapsamındaki
'kaplıca: termal turizmi'ne çağdaş hiz-
metlerle katkıda bulunabilirler.
Günümüzün gelişmiş ülkelerinde
önemli bir gelir kaynağı olan termal tu-
rizm, devlet veya özel sektörün finanse
ettiği en mükemmel olanaklarla do-
nanmış kür merkezlerinde Balneoloji-
Hidroklimatoloji Araştırma Merkezleri
veya kürsüleri gibi üniversiter kuruluş-
lann sorumluluğu altında bilimsel uygu-
lamalarla gerçekleşmektedir.
Ülkemizdeki kaplıcalanmız ise zengin
ve yaygın doğal potansiyeline karşın, ya-
sal eksiklikler. eğitimdeki kısıth düşünce-
ler, kişisel görüşlerle, sağlığa hizmeti ye-
rine, maddi kazanç amacıyla, hâlâ 'ılıca'
olarak çağdışı kalmaya mahkûm edilmiş-
tir.
Binleri aşan sıcak maden suyu kaynak-
lanmızda, gecekondu kamplar, yerleşmiş
tesis, hatta kurulmakta olan 4 veya 5
yıldızlı tesislerde 'kaplıca tedavisi' an-
layışı yerleşmedikçe, mevcut hatalı uygu-
lamalann düzeleceğini ümit etmenin aşın
bir iyimserlik olduğunu, gerçek örnekler-
le gösterebiliriz. Oysa ki birçok Orta ve
Batı Avrupa ile İskandinav ülkesi, İngil-
tere gibi kaplıca tedavi olanağı olan veya
olmayan, ama belirli bir sağlık politikası-
na sahip. bu politika çerçevesinde kaplı-
ca tedavisinin yerini belirlemiş ülke,
kaplıca tedavisi endikasyonu konan kü-
ristlerini ülkemize göndermek üzere yo-
ğun taleplerini merkezimize iletmekte ve
görüş istemektedirler. Türkiye'nin Avnı-
pa Topluluğu'na girme sürecinde, mevcut
tıbbı değerlendirmeler ile sağlık politi-
kamızda yeri olmayan kaphcalanmıza
yönelik bu taleplere nasıl cevap verece-
ğiz?
Kaplıcalann tıbbi
değerlendirmesi
Türkiye'nin ilk kürsüsü, Istanbul Tıp
Fakültesi 'Tıbbi Ekoloji ve Hidro-Kli-
matoloji Anabilim Dalı', Gülhane Tıp
Fakültesi'ndekı ikinci Anabilim Dalı, 10
Rektörlüğü'ne bağlı aynı isimdeki
Araştırma Merkezi, konumuzla ilgili eği-
tim açığını kapatmak, uygulamalann
eksikliğini gidermek çabası içindedirler.
Bu amaçla merkez, bir yandan kurslar
açmakta, basın ve çeşitli iletişim araç-
lanyla, ülke çapında, panel, sempozyum-
lar, konferanslarla halkımızı, hekim, tek-
nik eleman, işletmeci, yatınmcılan aydı-
nlatmakta, konuyu değerlendirmede yol
göstermektedir.
Çizginin Otesi...
Ulusal ve uluslararası kongreler dü-
zenleyerek kaplıca tedavisinin bilimsel
gelişimini göstererek bu tedavinin uygu-
lama yöntemlerini amprizmden kurtara-
cak araştırmalan tanıtmaktadır. Bilimsel
değerlendirmeleri, sorunlann çözümleri-
ni içeren sonuç bildirgelerini, Sağlık ve
Turizm Bakanhklanna, Yüksek öğretim
Kunılu Başkanhğı'na sunmaktadır.
Yeraltı kaynaklannı değerlendirmek
isteyen özel sektör, belediyeler gibi çeşitli
kuruluşlara danışmanlık yapan Merkez'-
in önerileri doğrultusunda, bu kuruluş-
lar, işlettikleri kaplıcalanna öncelıkle uz-
man hekim bulmakta güçlük çekerken,
Sağlık Bakanlığı. gerek rotasyon eğiti-
minde, gerekse zorunlu hizmette değer-
iendireceği bu 'ana uzmanlığı' gereken
eğitim hastanelerinde. -uzmanlık tüzü-
ğü'ne rağmen- açmamakta âdeta diren-
mektedir!
Kaplıcalann denelimi
Bu nedenle devletin fınansmanıyla
kaplıcaya gönderilecek hasta memur,
emekli ve işçilerimiz, kaplıca uzmanı bu-
lunmayan, gerçek endikasyonu belirle-
nemeyen Sağlık Kurullan'nın, ya gadri-
ne uğramakta veya lütfuna mazhar ol-
maktadırlar.
Diğer taraftan zorunlu hizmette olup,
bu konuda hiçbir bilgi sahibi olmayan
İstanbul Tıp Fakültesi mezunlan dı-
şındaki hekimlerimiz, bulunduklan yö-
renin 'ılıca'lanndaki komplikasyonlann
getirdiği sıkıntı içindedirler.
Zira hekimin bilerek veya bilmeyerek
kaplıcaya sevkettiği veya hekime sorma-
dan (Türkiye'de bu oran % 65'tir) 'te-
daviye' giden hastalan kaplıcalarda so-
runlar beklemektedir.
Doğal etkenin, hastalık türlerine ve
hastahğın dönemine uygun olarak kul-
lanılmadıgı hallerde veya halkın inisiya-
tifı ile doz ve süre ayarlanmasıyla ilgili
olarak hasta, sıcak tatbik olarak aldığı
bu uygulamadan çoğu kez bitkin veya
hiçbir sonuç alamadan dönmektedir.
Böylesine kapsamlı ve dikkatle üzerin-
de durulması gereken, 'kür merkezi' di-
yemeyeceğim kaplıcalara ruhsat verme-
de ve denetimi sağlamada Sağlık Ba-
kanlığrnın dayandığı gerçek bir yönet-
melik yoktur. Denetim, Turizm Ba-
kanlığı'nca son çıkan "Turiznı Yatırım ve
İşletmelerinin Niteliklerine tlişkin Yönet-
melik" uyannca, otel işletmeciliği yönün-
den yapılacaktır.
Ancak Sağlık BakanlığYnda yasal uy-
gulamalan ve yaptınmlan yönlendirecek
'kaplıca dairesi' olmadığı gibi, çeşitli dö-
nemlerdeki önerilerimize rağmen 'danı-
şmanlık' müessesesi dahi mevcut değil-
dir.
Ülkemizin. doğal, sosyal, kültürel
yapısına uygun kalıcı olacağını dileyerek
beklediğimiz sağlık politikamızda,
umanz Sağlık Bakanlığı eğitim hastane-
lerinde gereken uzmanlıklara ait kadro-
lan tahsis ile sınav açarak bu alanda ilk
adımı atsın! Bunun yanı sıra geçen yıl Ba-
kanlığa sunduğumuz "Kaplıca Ruhsat
Yönetmeliği Taslağı" ve bununla ilgili
uygulama ve düzenleme, halka gerçek
hizmet anlayışı ile görevine başlayan
Sayın Sağlık Bakanımızın üzerinde
önemle duracakları konulardan biri ol-
sun!
Koalisyon hükümotl, inm ve
komedl masklanm kendisine
ımblem yapan bir flyatre
olyştuntudaFlkrtSailar'ı
tolorans dağıtıctsL, Omep
Baratçu'yıdacalMPPiıt
devlet rollert İçin ml
göpevlendlrtl?..
TRT'nin 1. kanal televizyon yayınlarında Kültür Bakanı
Fikri Sağlar, Korhan Abay'ın "Çizgi Ötesi" programında
kitaplar üzerinden yasakları kaldırmanın nedenini anlatı-
yor:
"Yasaklamanın kendisi gibi düşünmeyenleri cezalan-
dırmaktan başka bir anlamı yoktur. Biz yıllardan ben çok
çektik bu tür yasaklardan. Şimdi istiyoruz ki bizim gibi dü-
şünmeyenler çekmesin..."
Stüdyoda "Çizgi Otesi" eğlence programının çoğunluğu
genç izleyicileri, bu sözleri alkışlıyor...
Böylesine olumlu bir gelişmenin sadece Kültür Bakanı
için değil, tüm koalisyon hükümeti hesabına artı notlar ge-
tireceğini düşünebilirsiniz. Ama aynı gün çok etkili bir ga-
zetemizde, Hürriyet'in birinci sayfasını boydan boya kap-
layan manşet olmasa.
"Hükümetten Sabancı'ya Ihtar" deniyor, altı sütuna çift
satırlı bu manşette. Ünlü işadamı, bu serbestdüzen rejimi
içerisinde acaba bir zamanların unutulmaz Türk Parasını
Koruma Kanunu'nu çiğnemış diyecek oluyorsanız, yasa-
nın yürürlükten kalktığını anımsıyorsunuz. Yoksa, hayali
ihracat gibi bir yol mu seçti? öylesi de, böylesi de olsa,
bundan "hükümef'e
ne? Işi izleyecek gö-
revliler mi yok?
Oysa, haberi okur
okumaz öğreniyor-
sunuz ki Sakıp Sa-
bancı'nın son gün-
lerde, bürokrasideki
atamalar ve zamlar
nedeniyle hükümeti
eleştirmesi üzerine
önde gelen bakan-
lardan biri, bir işa-
damı aracılığı ile
"Otur oturduğun yerde," uyarısmı yapmış: "Yoksa sonuç-
larına katlanırsın. Biz senin Lassa 'ya kimi müdür tayin etti-
ğine müdahale ediyormuyuz?"
Haberi oluşturan cümleleri tamamlamadan, içinizden
bir ses, "Olmaz" diyor, "Isim veritmeden önde gelen bir
bakan denilerek sakın hükümetin demokratikleşme, şef-
faflaşma, çağdaşlaşma yolundaki uzun yürüyüşü sabote
edilmesin." Ama aynı haberde şunu da okuyorsunuz: Ma-
kam otomobilindeki plaka numarası ile önde gelen bir
başka bakan, Sayın Ömer Barutçu, Sabancı'nın hüküme-
tin zam ve bürokrasi ile ilgili politikasını eleştiren sözleri-
ne adamakıllı kızmış. "Önde gelen beriki bakan" gibi,
adını da saklamadan aynı gazetenin muhabirine, "Sakıp
efendi de kim oluyor?Hükümet her konuda gerekeniyapı-
yor, "diye konuşmuş. Sabancı, oturduğu yerde oturmasını
bilmezse, sonuçlarına da katfanırmış!..
Ataerkil aileler, eski yıllarda çocuklarını, "Oturun otur-
duğunuz yerde; öyle konukların yanında lafa karışmak da
neymiş," diye paylarlardı. Bu, oturun oturduğunuz yerde
uyarısı büyük konaklarda evsahibinin. çevresindeki pey-
kerlere itibarlarına göre bağdaş kurmuş kimseler için de
geçerli bir ilkeydi.
Şimdi, tabular birbiri ardından yıkılıp tarihin malı olur-
ken böyle barut gibi gürlemek niye? Yasakları kaldırmak,
kendisi gibi düşünmeyenlerin düşüncelerini, açıklamala-
rını engellemek şöyle dursun; yardımcı olmak birçok Batı
ülkesinde artık eskimeye yüz tutmuş klasik haklardan. Tıp-
kı Doğu Avrupa ülkeleri gibi yeni alışacağız bu haklara
derken, Sakıp Ağa'ya bile tahammülsüzlük göstermeyi
anlamak gerçekten güç...
Üstelik bu sayın bakanlar, parlamentoya ve dolayısıyla
hükümet koltuklarına partilere ve adaylara parası kadar
konuşma hakkı tanıyan bir seçim sistemi ile gelmediler
mi? O paralar, o milyarlık bütçeler, kim oluyor dedikleri ki-
şilerin adına doldurulan altı sıfırlı bağış makbuzları ile
sağlanmadı mı? Yoksa koalisyon hükümeti, dram ve ko-
medi masklarını kendisine amblem yapan bir tiyatro oluş-
turdu da Fikri Sağlar'ı tolerans dağıtıcısı, ömer Barutçu'yu
da ceberrut devlet rolleri için mi görevlendirdi?..
ORHAN BİRGİT, Gazeteci. eski bakan ve CHP Milletvekili.
OLUM
Merhum maliye mufettişi Fehmi Barla ve merhume Nuriye
Barla'nın oğlu, merhum emekli deniz Yarba> Rahrni Sano|lu ve-
merhume Duriye Sarıoğlu'nun damadı, Doç. Dr. Mahmut Celal
Barla, Inş. Muh. Kemal Orhan Barla, Ayşe Barla ve İnş. \ük.
Muh. Yasemin Barla'nın babası, Aslı, Kerem ve Burcu'nun
dedesi, Guzin Barla'nın eşi
1915 Istanbul doğumlu, 1938 ITL (Yuk.Müh.Mektebi) mezunu,
Inş.Yuk. Müh.
MEHMET ERTUĞRUL BARLA
21 Ocak 1992 gunu vefat etmiştir. Cenazesi 23 Ocak 1992 günü
Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak öğle namazım takiben
Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilecektir.
AİLESİ
MAZGİRT SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1991/4
Karar No: 1991/92
Davacı Mehmet Ali Çelık tarafından davalılar Duımuş Yılmaz
Ozen, Fatma Yılmaz Ozen ve Saadet Mercan aleyhine açmış olduğu
ferağa icbar davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
I^tırak halındeki mulkte payın satış vadi tescil hakkı verrnediğin-
den davanın reddine karar verilmiş, mahkeme kararı ve davacı veki-
linin temyiz ettiği dilekçe davalılardan Durmuş Yılmaz Ozen, Fatma
Yılmaz Ozen, Saadet Mercan'ın adresleri meçhul olduğundan tebliğ
edilmemiş,
Işbu karar \e temyiz dilekçesi ilan tarihinden itibaren 15 gün son-
ra davalılara ilan yolu ile tebliğ olunur.
Basın: 45281