27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 1990**** CUMHURİYET/19 ANTHONY QUINN Fıllerin trencilik' rah isimli filleri açık havada gösterileri için çalışma yaparken sirkin iki palyaçosu Harry ve Always Hazzard da fillerin Irencilik oyununa katılıyor. (Fotograf: AP) 'Yunanistan bir tımarhane' ATİNA (AA) — Ünlü aktör Anthony Quinn, Yu- nanistan'ı tımarhaneye benzetti. Quinn, haftalık "Ikoness" Dergisi'ne verdiği de- meçte, Yunanlı politikacılann yalancı olduğunu söy- leyerek, eski Başbakan ve PASOK lideri Andreas Pa- pandreu ile eşi Dimitria Liani için hiç de hoş olma- 'yan görüşlerini açıkladı. Karamanlıs'i seven Quinn, eski Başbakan ve PA- SOK lideri Papandreu Ue eşi Dimitria Liani için fark- h düşünüyor. Ünlü aktör demecinde Papandreu ve Liani için şunları söyledi: "Yunanistan'da bir hükümetin devrilip, diğerinin iküdara geldiği kanşık bir dönem yaşanıyor. Yazık, çunkü Yunanistan çok güzel bir ülke. Yunanlılann, Papandreu'dan kurtulduğuna sevindim. Papandreu- nun yaptıklannı gazetelerde okuduğumda tüylerim ürperiyordu. Lstelik, Papandreu'nun o sarışın şiş- man sevgilisi berbat bir şey. Madem o kadın ile ev- lendi, başına ne gelse müstahaktır. Ben, o şişman sanşını filmlerime figüran bile almazdım." Uzay mekiği fırlatıldı Amerikan uzay mekigi Columbia, 24 saallik bir gecikmeden sonra, dün Cape Canaveral Uzay Üssü'nden fırlaüldı. Mekiğin pazartesi günii fırlaülması planlanmış, ancak kötü hava koşullan buna engel olmuştu. Bcş mürettebat ile birlikte fırlatılan Columbia, uzayda yapacağı 10 giinliik yolculuk sırasında, yörüngeye bir askeri haberleşme uydusıı yerleştirecek. HABERLERİN DEVAMI O L Â Y L A R I N CUHEYT ABCAYUREK yazıyor Çankaya'da Çan Sesleri Karadumanda bayrak açü (Bastarafı 1. Sayfada) mektedir. Çankaya'nın ipoteğı altındaki hiikümetin siyasal ya- şamdaki rolü, kilitlenmenin bir başka göstergesidir. Çankaya kilitlenmiştir. Cumhurbaşkam özal, her 100 seçmenden 80'inin karştt oldu- ğu ANAP'ın parlamentodaki çoğunluğunun ürünüdür. Mu- halefet partileri Çankaya ile köpriileri atmışlardtr. Özal'ın çevresindeki çember, Türkiye si- yasal yasamının içine düştüğü kısır döngünün doruğa yansı- masıdır. Cumhurbaşkanlığmdaki kilit- lenme yalnız poliükada değil, devlet yaşamındaki kilitlenme- yi de vurgulamaktadır. Sonuçta Türkiye'de çok par- tili hayaım, parlamentonun ve cumhurbaşkanlığının mekaniz- maları dondurulmuştur. Meclis işletilmiyor; ANAP grubunda sağlık belirtileri kuşkulu; Başba- kan "%ölge hükümet baskanı" görünümünde; Cumhurbaşkam, halk çoğunluğu, aydmlar ve mu- halefetçe dışlanıyor; Türkiye de- rinden derine kaynayan bir sı- kıntının yüzeye azyansıyan bi- rikimini günden güne yüklenir- ken, zaman geçiyor. Zaman, ANAP iktidan için 1992'den sonra biranlam taşımı- yor. 1992 ANAP için kıyamet yı- lıdır. . . . , , Çünkü seçim var. Çankaya'nın temel stratejisi, 1992'ye kadar Türkiye'de herşe- yi kilitlemektir. Bir erken genel seçim olsa ne siyasal iktidar yerinde kalabile- cek ne de Çankaya'da özal... Cumhuriyet tahhimizde Çan- kaya, ilk kez günlük siyasete böylesine karışmış ve ilk kez Köşk'ün yazgısı tabansız bir si- yasal partiye böylesine bağlan- mıştır. * • • Savarona için müze girişimi AYŞE SAYIN ~~ ANKARA — Atatürk'un özel yatı Savarona'nın kiradan kurtul- masından sonra müze haline ge- tirilmesi için çahşmalara başlan- dı. SHP Istanbul Milletveküi Mustafa Sangiil, Savarona'nın Dolmabahçe Sarayı önünde sabit müze haline getirilmesi için giri- şimlerde bulunacaklarını söyledi. Mahkemenin karannı sevinçle karşıladıklanra kaydeden Sangül, bugün saat 10.00'da gazetecilerin de katılacağı bir törenle Savaro- na'yı kiralayan Kahraman Sadı- koğlu'ndan mahkemenin kira sözleşmesini iptal etmesi karanna dayanarak, geri isteyeceğini söy- ledi. Sangül, Kültür Bakanlığı ya- tın onanm masrafıru kabul etme- diği takdirde, halkın desteğiyle kuracaklan bir vakıfla, giderleri üstlenmeye hazır olduklarını du- yurdu. Sangül, Savarona için bir va- kıf kurulması için vatandaşlardan ve belediyelerden istek geldiğini de belirterek "KüJtiır Bakanlığı mas- raflan üstlenmediği anda hemen vakfı kuracağız. Bu konuda Kar- tal ve Pendik betediyelerinden is- tek geldi" diye konuştu. Soru önergesi Sangül, Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'e yönelik idare mahkemesi kararırun uygulanıp jygulanmayacağı konusunda dün TBMM başkanlığına bir soru önergesi verdi. (Baftanfi 1. Sayfada) nuda bilgi almak için Basın Söz- cüsü Kaya Toperi'yi aradık. Santral 219 nolu telefona bağla- dı. Bir beyfendi çıktı, Toperi'yi is- tedik, ilk önce 'yok' dedi, ismimi- z\ verdik, bir dakikalık izin iste- di. Telefonu beklemeye aldı ve birden, kulağımızı özellikle Ang- losakson âleminin ünlü "christ- mas şarkısı" doldurmaya başla- dı. "Jingle belles / Jingle bells / Jingle all the way." Geyiklerin çektiği kızaklar, No- el Baba ünlü giysileriyle çocuk- lara, büyüklere armağanlar da- ğıtacak. Bir yandan da Hıristi- yanlığın ünlü şarkısı "jingle bells, jingle bells... Şarkının çevirisi aşağı yukarı "Çanların sesi... Çanların sesi... Sesler bütün yol boyunca..." Hayırdır inşallah, çan sesleri "yol boyunca" kimin için çalıyor. Hemıngvvay'in ünlü yapıtındaki çanların küçük ve değişik bir mo- deli Çankaya Köşkü'nün duvar- larında neden yankılanıyor? Hı- ristiyan geleneğinin Müslüman semtinde işi ne ola ki? Bir yandan Köşk'ün her yanın- da mavi nazar boncukları tabak tabak. Hatta kimi resimlerin bir kenarına iliştirilmış TÖ'nün kra- vatında bile mavi boncuk. Öte yandan "jingle bells" şarkısı beklemeye aiınan telefonlardan arayanları selamlıyor. Bir iş var bu işin içinde. Çan- ların kimin için çaldığını daha şimdiden, hiç değilse telefonlar- da arayana duyurmanın bir ne- deni olmalı. Oysa, Çankaya sa- kini yedi yıl müddet yukarıda htı- zur içinde yaşayacağını söyler durur, hatta inanır. Davranışları- nı, yüzünü yakından incelemek olanağı bulanlarsa, TÖ'de belir- gin bir tedirginliğin izlerini görü- yorlar. Muhalefetin Köşk'ü tanımadı- ğını artık eylemleriyle kanıtlama- sına kulak asmadığını söylüyor. "isteyen gelir isteyen gelmez" diyor, ama fazla ctddiye almayın. Ateş düşmüş yüreklere, gidiş o gidiş ki tavanı 1992. Çıkacak ilk fırsatta daha erkene alınacak "aşağı ındirme planı" gün be gün yeni aşamalardan geçerek pekişiyor. Bir umut vardı. SHP ve DYP önyargılıydı, öyle diyor- du TÖ. Fakat öteki partiler de re- sepsiyona -Ecevit dışında- bir özür bildirmeden katılmıyorlar. DSP, RP, MÇP, IDP de gelmiyor Çankaya'ya. Halkın yüzde 80'in- den "mutlak ret.' İşte bu sırada ~ Yeni yeni okuduğu kitaplardan esinlenmiş olsa gerek. Siyasal gündemi hem istediği yöne çe- virmek hem de Çankaya'yı tanı- mayanları "ulusal birlik" sömü- rüsüyle yanına çekmek için ye- ni planlar, siyasal manevralara ginşiliyor. Her zamanki taktiğe başvuru- yor. Yılbaştndan bir gün önce ka- bul ettiği gazetecilere "toplum- sal uzlaşma" formülünü hafiften duyuruyor. Altı yıllık geçmişi bir kalemde silen gerekçeler sıralı- yor. Ulusal felakete dönüşen enf- lasyonu; toplumun her kesimi- nin, kuşkusuz başta bütün par- tilerin birlikte verecekleri savaş- la aşağılara indirebileceğimizi söylüyor. Dünya haritası önün- de. Japonya'dan Federal Alman- ya'ya kadar değişik koşulların değişik uygulamalarını alarak. bizde de aynı birlik ve beraber- liğin gerektiğini içeren türküler çığırıyor. Göle maya çalıyor. Plan tutarsa, TÖ'nün çağrısı- na uyan muhalefeti 26 Mart'ta kendini reddeden halkın yüzde 80'ini peşine takmış olacak. Ye- Özal-Bush görüşmesi (Boftanfi 1. Sayfada) 18 ocak tarihinde gerçekleşeceği- ni söyledi. Toperi, Başkan Bush'- un aynı gün Cumhurbaşkam özal onuruna bir iş yemeği vereceğiııi de bildirdi. Washington muhabirimiz Ufuk Güldemir, iki cumhurbaşkanımn görüşmesinin yanm saat olarak planlandığını kaydetti. özal ve Bush, iş yemeğini "eski aile ye- mek salonu"nda yiyecekler. Toperi bir diğer soru uzerine saglık kontrolü için ABD'ye gide- cek olan Cumhurbaşkam özal'ın muhtemelen 16 ocakta Ankara- dan ayrılacağım söyledi. Yetkili çevrelerden edinilen bil- giye göre Cumhurbaşkam Özal kendisine refakat edecek olan eşi Semra Özal ile 22 ocak tarihinde Ne» York'ta olacak. Aynı gün Bir- leşmiş Milletler Çocuk Örgutü UNICEF tarafından Semra özal'a verilecek olan ödül için düzenle- nen törene katılacak. Özallar'ın sağlık kontrolü için Houston'a ne zaman gidecekleri ise henüz kesinlik kazanmadı. ni konumu tanınmış. yeni konu- mu onaylanmış olacak. Bu ma- nevra gerçekleşsin, enflasyon inmese de olur. Amaç -Demirel1 - in sürekli söylediği gibi- aradığı 'meşruluğa' kavuşmak. Oysa, ülkeyi siyasal çıkmazın içine atan, toplumsal uzlaşmayı cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir darbede dinamitleyen TÖ. Inönü, dün grupta özellikle konuya eğiliyor. "Uzlaşmayı anayasaya aykırı bulan, partiler uzlaşmasını demokrasiyi sabotaj diye niteleyen bizzat kendisi" di- yor. Uzlaşma mı? Yedi yılın baş- langıcında gerekliydi. Bılerek, bi- linçle toplumsal uzlaşmaya ya- naşmadı. Vazgeçilmez istek ki- şisel ve siyasal çıkarın gerçek- leşmesiydi. TÖ'nün Çankaya'ya çıkması! Halkın iradesine ters düşül- müş. halk kızdınlmış, gücendiril- miş. Şimdi TÖ kendini halka ka- bul ettirmek için uzlaşma formül- leri öne sürüyor. inönü, söylüyor bunları ve "halkın istemediğini 'hiçbir kuvvet' bizi kabule zorla- yamaz" diyor. Yapmacık foımül- lere, kaya gibi dikiliyor. TÖ'den başlayan toplumsal uzlaşma, türküyü başka sözcük- lerle yorumlayan Akbulut'tan "milli mutabakat" namıyla yan- kılanıyor. Ha Ali, ha Veli. İkisi de aynı kapıya çıkıyor. Hele Akbu- lut, anayasayı değiştirmek için partilerarası mutabakatın gerek- tiğini söylüyor ki tut kelin perçe- minden. İnönü "altı yri" diyor; akıllanna yatıramadıkları önerıle- rimizi reddedenler şimdi çıkmış karşımıza anayasanın gelenek- lerimize ve hukuka aykırıhğından dem vuruyor. Uzlaşmanın ardın- da yatan ise "mevcut rejimi sür- dürmeye yönelik oyalayıcı söz- ler". Ötesi hava! Demirel, koridorda, "Azrail- den korkar gibi seçimden korku- yor" diyor. Uzlaşma safsatasını elinin tersiyle geriye itiyor. İnö- nü ile Demirel, yüzde 15'lik ikti- darın toplumsal uzlaşma ya da milli mutabakat adıyla son ayak oyunlarına kesin yanıt veriyorlar: "Toplumsal uzlaşmanın tek yolu, erken seçimden geçer!" Politik arayışların anlamı şu olabilır: Seçimı akla getirmeden iktidarda yukarda kalmak... TÖ'- gereken yanıtı, gereken dozda alıyor. Hayaller hamlığını koru- yor. Çankaya Köşkü'nde çanların sesi, bir Amerikan orkestrasın- dan yayılıyor, yayılıyor. İlerleyen zaman içinde çanla- rın kimin için çaldığı, bir kez da- ha somutlaşıyor. (Baştarafi 1. Sayfada) ANAP'ı yıprattığını söyledi. Ak- bulut, "Cumhurbaşkanımızııı şu ana kadar bize, 'Şunu yapın' di- ye bir talimatı varil degil. Kendi oylanmızla seçtigimiz Cumhur- başkam'na şimdi kenarda durun mu diyelim?" dedi. Özal'ın ana- yasada yazılı yetkilerini kullandı- ğını belirten Akbulut, "Başbakan ve genel başkan benim. İcra ben- den sorulur. Varsayın bütün ba- kanlan değişlirdik, bu bize ivme kazandınr mı?" diye sordu. ANAP Meclis grup toplantısı dün oldukça hareketli geçti. Ba- sına kapalı yapılan toplantıda ilk sözü alan Necmettin Karadumaıı, Cumhurbaşkanı'nın anayasaya göre "sorumsuz ve tarafsız olduğunu" vurguladı. Karadu- man, "Sayın Özal, Cumhurbaş- kam olduktan sonra bu kurala ne kadar uyuyor? Son aylarda Cum- hurbaşkanı'nın bu ilkelere u>ma- dığı yolunda haberler çıktı. Cunı- hurbaşkam'nın beyanları da bu haberleri doğrular nitelikte" dedi. Amacının Cumhurbaşkam özal'ı eleştirmek olmadığını be- lirten Karaduman. "Bu tutum de- vam ederse bundan partimiz za- rar göriir. Cumhurbaşkanlığı ma- kamı da yıpranabilir" biçiıninde konuştu. Karaduman konuşması- nı özetle şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanı'nın hiiküme- tin yerine icrai konulara yönelme- si parlamenter sistem ve anayasa ile bağdaşmaz. Cumhurbaşkanı'- nın yetkilerini aşarak vereceği ta- limatlara uyanlar da bu sorumlu- luga iştirak etmiş oluıiar. Taraf- sızlık ükesinin ihlalinden doğacak siyasi çalkantılann sorumluluğu Cumhurbaşkam'na >e o lalimat- lara uyanlara aiç olur." Karaduman, Özal'ın AT rapo- ru konusunda açıklama yapması- nı da eleştirerek, "Bu beyanatı st- rasında eski hükümellerin neden AT'ye başvurmadığını sorması da yanlışür. Bu.laraf olması anlamı- na gelir" dedi. "Cumhurbaşkam Başbakanın yetkisini azaltacak davramşlara ne levessül etmeli ne de Başbakan buna fırsal vermeli" diyen Karaduman, Özal'ın Sanayi Odası yöneticilerine, "Ekonomiyi ben koordine ediyorum" açıkla- masında bulunmasına da karşı çıktı. Karaduman, "Merak ediyo- rum, Sayın Başbakan bu açıkla- malar ve tulum konusunda ne di- yor, nasıl bir yol izlemeyi dusu- niiyor?" diye sordu. Karaduman'ın konuşması sıra- sında ANAP milletvekilleri sert tepki gösterdiler. ANAP Kars Milletveküi Kerem Giineş, "70 yaşında adamsın. Muhalefet gibi konuşuyorsun. Ayıp ayıp" diye bağırdı ve sıraya vurarak salon- dan çıktı. Malatya Milletveküi Bulent Çaparoğlu, "Ne biçim ko- nuşuyorsun?", Devlet Bakanı Mustafa Taşar, "Cumhurbaşka- nı her şeye kanşır, in oradan aşa- ğı", Ağn Milletveküi Fecri AJpas- lan, "Burada muhalefet gibi davraıulıyor" diye bağırdüar. Bir milletveküi de "Senin derdin se- çilememek, seçilseydin böyle konuşmazdın" diye bağırırken başka bir ANAP'lı, Karaduman'- ın Meclis Başkanlığı dönemini anımsatarak "Tarafsızlık uğruna Behice Boran'uı cenazesini asker- lere taşıtün" dedi. Karaduman ise bu tepkilere. "Göriişü olan din- ler, sonra gelir kiirsüye cevap verir" yanıtını verdi. Bir ara "Sevgili arkadaşlanm" diyen Ka- raduman'a, "Biz senin arkadaşın değiliz" diye bağırıldı. Karadu- man kürsüden inerken hiç alkış- lanmadı. Karaduman: İstifa etmeyeceğim Necmettin Karaduman, konuş- masından sonra salondan aynldı \ e odasında gazetecilerin konuya ilişkin sorulanru yanıtladı. Kara- duman, bir soru üzerine, "ANAP'tan istifa etmeyeceğini ve parti içinde kalarak mücadele- sini sürdiıreceğini" söyledi. Ko- nuşmasına milletvekillerinin tep- kisinin kendisini "yanlızük psiko- zuna sokmadığım" belirten Kara- duman, "Bizim grup kapalılık özelliğini er geç üzerinden atmak zonında" dedi. Karaduman, Is- mail Dayı, Vahap Dizdaroğlu ve bazı milletvekillerinin kendisini konuşmasından sonra kutladıkla- rını ifade etti. Obiir eleştiriler Karaduman'dan sonra söz alan ANAP milletvekilleri konuşmala- rında özetle şu noktalara de- ğindiler: Pertev Aşçıoglu (Zonguldak): Cumhurbaşkanı'nın Zonguldak gezisinde ilgi görmediği haberle- ri dogru değil. Basın çarpıtıyor. Mükerrem Taşcıoglu (Sıvas): Bütçe konuşmalarında grup baş- kanvekilleri zayıf kaldı. Kazım Oksay (Bolu): Parti ve hükümetin vitrininde değişiklik yapılmalı. Hazım Kutay (Ankara): Vitrin değişikliği gerekli, ivme kaybedi- yoruz. Orhan Ergüder (İstanbul): Köprii ve otoyollara yapılan zam- lar çok fazla. Erol Zeytinoglu (Eskisehir): Ekonomi 1989'da iyi değildi. 1990'da da iyi olmayaeağı gözü- küyor, enflasyon bu yıl yüzde 30'Iara inemez. Ihracat da azalı- yor. Nevzat Durukan (Bolu): Zam- lar bir ölçüye bağlansın. Vatan- daşta zamların keyfi yapıldığı in- tibaı uyandı. Trafik polislerinin uygunsuz hareketler yaptıklan be- lirtiliyor. Akbulut'un yanıtı Başbakan Yıldırım Akbulut da milletvekillerinden sonra yaptığı konuşmada Karaduman'a sert bir yanıt verdi. Eleştirilerin basında yapılmasına karşı çıkan Akbulut, parti ve hükümete ilişkin tüm eleştirilerin ANAP grubunda ya- pılmasını istedi. Akbulut sözleri- ni şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanı'nı kim secti? Biz seçmedik mi? Kendi oylan- mızla seçtigimiz bir Cumhurbaş- kam"na şimdi kenarda dur mu diyelim? Cumhurbaşkanı'ıun şu ana kadar şunu yapın diye bir ta- limatı varit değil. İşte anayasanın Cumhurbaşkanı'nın yetkileri hak- kındaki 104. maddesi. Cumhur- başkam isterse Bakanlar Kurulu'- nu toplantıya bile çagırabiliyor. Toplantıya çagınrsa hayır mı diyelim? Başbakan ve ANAP Genel Baş- kanı benim. İcra benden sorulur. Sonımluluk bizimdir." Akbulut'un konuşması millet- vekillerince alkışlandı. Kara tablo çiziliyor öte yandan ANAP Genel Baş- kanı ve Başbakan Yıldınm Akbu- lut, SHP ve DYP'yi sert bir bi- çimde eleştirdi. Muhalefet parti- lerinin sürekli "kara tablolar" çizdiğini öne süren Akbulut, DYP'yi "çareyi sokakta aramakla" suçladı. Akbulut, par- ti içi demokrasinin işlemesi gerek- tiğini de ifade ederek "Ama par- ti programımızı aşan, partimize zarar veren kasıtlı hareketlere de izin vermeyiz" dedi. Akbulut, ANAP grup toplan- tısından sonra düzenlediği basın toplantısında, 1989 enflasyon tah- minlerinin yüzde 100-120 arasın- da yapıldığını, ancak enflasyonun yüzde 69 olarak gerçekleştiğini söyledi. Akbulut, muhalefetin her şeyi "kara" gösterme yolunu seçtiği- ni de ifade ederek şöyle konuştu: "Muhalefet kara tablo çizerek, sanki Türkiye'yi bir felaket ülke- si gibi göstererek muhalefet yapı- yor. Bir fikir taşımıyor ve işin na- sıl yapılacağını söylemiyorsanız, muhalefet görevinizi tam anla- mıyla yapamıyorsunuz demektir. Muhalefet, sadece kara tablo çi- zerek gerçekleşmiş olraaz." Akbulut, soruları yanıtlarken, Ayasofya'mn ibadete açılması so- rununun Bakanlar Kurulu'nda henüz görüşülmediğini, Kuran'da tahrifat yapıldığı iddialanmn da incelendiğini söyledi. Akbulut, Türk Ceza Kanunu'- nun 141-142 ve 163. maddelerin- de değişiklik çaljşmalannın son aşamaya geldiğini de ifade etti. GOZLEM UGUR MUMCU (Baftarafi L Sayfada) lirlenir. Anayasayı yasalar, yasaları tüzükler, tüzükleri de yö- netmelikler izler. Yönetmelik tüzüğe, tüzük yasaya, yasa da anayasa aykı- rı olamaz. Bu kurallar ilişkisine hukukta "normlar hiyerarşisi" denir. Olağan dönemlerde anayasa ve yasalar, yasama organın- ca oluşturulurlar. Tüzük ve yönetmelikleri de idare çıkarır. Buna "idarenin düzenleme yetkisi" adı verilir. Sözü türban konusuna getirmek istiyorum. YÖK, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği çıkarır, değiştirir, kal- dırır. Bu, YÖK'ün düzenleme yetkisi içindedir. Bu yetki sı- nırsız değildir YÖK, bu yetkisini anayasaya uygun olarak kullanmak zo- rundadır. Kız öğrencilerin fakülte ve yüksek okullara başlarını ör- terek gelmelerini düzenleyen yasa Anayasa Mahkemesi'n- ce iptal edilmiş; bu iptal kararı da Resmi Gazete'de 5 Tem- muz 1989 günü yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu karar bağlayıcıdır. Anayasanın 153'üncü maddesinin son fıkrasını YÖK Pa- dişahı Prof. Dr. Doğramacı ile birlikte okuyalım: — Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlannı, idare ma- kamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar... Görülüyor ki bu maddede "Anayasa Mahkemesi kararian Doğramacı dışında herkesi bağlar" ya da "YÖK bu hükmün dışındadır" diye ayrı kural da yoktur. Anayasa Mahkemesi karanna da kısaca göz atalım: — Türk devrim temeline oturan ve bu yapıda laiklik ilkesi- ne özel bir önem ve üstünlük tanıyan anayasa, özgürlüklere karşı laiklik ilkesini özenle korumayı amaçlamış ve bu ilkenin özgürlüklere kıydınlmasına olanak tanımamıştır. 174. madde- de korunan laiklik ilkesiyle bu madde kapsamındaki devrim yasalarının amaç, erek ve içeriklerinin öngörduğü nitelikleri gözardı ederek dinsel inanç gereğine dayalı bir düzenleme getiren dava konusu kural anayasanın 174. maddesine de ay- kındır. Anayasanın 174. maddesi de devrim yasalarının anaya- saya aykırı kurallar olarak yorumlanıp anlaşılamayacağım da söylüyor. Anayasa Mahkemesi kararları, yasama ve yürütme organ- lannı bağlıyor; bağladığı içindir ki aynı yasa bir kez daha çıkarılamıyor. Peki, yasama ve yürütme organlarını böylesine bağlayan Anayasa Mahkemesi kararları idare makamlannı, gerçek ve tüzel kişileri de bağlamaz mı? Bağlamaz olur mu hiç? Kuşkusuz bağlar. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararından sonra YÖK'ün di- siplin yönetmeliğindeki başörtü yasağını kaldırmaya yetki- si kalmamıştır. Bu yetki, Anayasa Mahkemesi kararının özü ve sözüne aykırı olarak kullanılamaz. Bu yetki, Anayasa Mahkemesi kararı ile kaldırılmıştır. YÖK'ün yaptığı disiplin yönetmeliği değişikliği, "yetki, ko- nu, sebep ve maksaf öğeleri açısından sakattır. Dolayısıy- la bu yönetmelik değişikliği geçersizdir. Buna da karar verecek olan idari yargıdır. YÖK, son kararı ile üniversıteleri yeni bir kargaşa içine itmiştir. YÖK, üniversiteleri bir kargaşa içine itmekle yetin- memiş, bu konudaki sorumluluğu dekan ve rektöriere yük- leyip, aradan çekilmiştjr. YÖK, hem Bezm-i Âlem Üniversitesi hem türban konu- sunda birbiri ile çelişik ve tutarsız kararlar almıştır. YÖK'ün Atatürkçülük ve laiklik konularındaki ilkeleri, de- mek ki kalıcı değildir; bu ilkeler, cumhurbaşkanından cum- hurbaşkanına, hükümetten hükümete ve devirden devire de- ğişen niteliktedir Türban konusunu çıkmaza sokan da işte bu "mevsimlik Atatürkçülük" anlayışıdır. Kayadibi'nde yaşayanlar 'erzak yasağı'na dayanamadı (Baftamfi 1. Sayfada) yü ile çevredeki diğer köylere gitmeleri de yasak- lanan Kayadibi köylülerinin sının geçtikten son- ra kendilerine Irak'ın yardım ettiği, eşyalarımn bu ülke tarafından sağlanan kamyonlarla Zaho'ya gö- türüldüğü öne sürüldü. Irak tarafından 50 kişiden az olmamak koşuluyla kafile kabul edilebileceği- nin bildirilmesi üzerine, Kayadibi halkının sınırı geçtiği, Zaho'ya götürülen köylülere ev verildiği ve aile başına bin dinar para yardımı yapıldığı, yö- re halkı tarafından anlatılanlar arasında. Yapılan saptamalara göre Irak'a sığınanlann sayısı 18 ai- leden 120 kişiyi aştı. Daha önce SHP Genel Başkanı Erdal înönü, Hakkâri Valiliği, Uludere Kaymakamlığı gibi çe- şitli yer ve kişilere başvurarak çok güç koşullar al- tında yaşadıklarını anlatan Kayadibi köylülerinin Irak'a "sığınma"lan ile ilgili olarak Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, mezradaki boşalma üzerine îçişleri Bakanı Abdülkadir Ak- su imzasıyla olayın araştınlması için bir yazının Hakkâri Valiliği'ne gönderildiğini, ancak henüz bir yanıt gelmediğini söyledi. Konuyla ilgili olarak Uludere ilçesi ve Taşdelen Köyü'nde incelemelerde bulunan SHP Hakkâri Milletveküi Cumhur Keskin ile Diyarbakır Millet- veküi Fuat Atalay, "Olayın esas vahimliği, Sad- dam rejiminin onbinlerce Kiirdii katletmelerinin bütün tazeliği hafızalarda yaşarken, orada katli- ama uğramış insanlann Türkiye'deki akrabaları, kardeşlerinin, bunlan bile bile Irak'ı tercih etme- leri, çareyi Irak'ta bulmalandır" dediler. Köye girene dayak Kayadibi mezrasmda yaşayanlann önce bağlı ol- dukları köye gitmelerinin yasaklanması, ardından da köye erzak sokulmasmın engellenmesi ve so- nunda köylükrin Irak'a "sıgınnuı"lanna değin va- ran gelişmelerin daha başlangıcında köylülerden Şerif Olaş, Uludere Kaymakamlığı'na 18.9.1989 tarihinde bir dilekçe yazarak içinde bulunduklan durumu şöyle anlatmıştı: "Muhtarlıktan Umuhaber almam gerekiyordu. KöylülerIrak'a sığındı Ancak son günlerderauhlannsozlü talimaüna gö- re Kayadibi mezra sakinlerinin herhangi bir iş için Taşdelen köyüne gelmemeieri söylemniştir. Ne res- mi işlerimizi takip edebiliyoruz ne de muhtarhk olarak hiçbir işimiz gorulmüyor. Bu durumumu- zu düşünerek Taşdelen Koyü muhtannın niye Ka- yadibi mezra halkından ilişkilerini kesmiş ve neye istinaden bizlerin köye gitmeraiz yasaklanmıştır? Bizlere bir çözüm yolunun aranması hususunda emir ve miisaadelerinize saygıyla arz ederim." Şerif Olaş'ın bu düekçesi üzerine Uludere Kay- makamlığı'na başvuran Taşdelen Köyü Muhtan Simo Çelik, uygulamanın gerçek nedenlerini 9.10.1989 tarihli dilekçesinde şu tümcelerle aktardj: "Son bir ay içerisinde köylüler sıkı giivenlik al- tında tutulduğu haksız yere bazı kişilerin dövül- mesi, Taşdelen Koyü'ne bağlı Kayadibi mahalle sakinlerinin köye gelip gitmeleri benim açundan sakıncalı olmayıp askeriye tarafından yasaklandığı ve gönilecekleri yerde dövüldükleri ve benzeri bir- takım olaylar meydana geldiği görülmektedir. Köy muhtan olarak ilgili komutanlıktan dunımun iyi- lestirilmesini söylediğimde ben de suçlu duruma düşüriilüyorum. Bu durum altında görevimi ya- pamıyorum. Köyde bu tür olaylar önlenmezse is- tifa etmek zonında kalacağım." "Köylüler nerede?" Olavın du>Tilmas! üzerine Îçişleri Bakanı Abdül- kadir Aksu ile göruşen SHP Hakkâri Milletveküi Cumhur Keskin, yaklaşık 20 gün önce bakana "Kayadibi köylüleri nerede?" diye sordu. Bakan Aksu da konuyla ilgili araştırma yapacağını söy- ledi. Bunun üzerine SHP Grup Yönetim Kurulu üyesi ve Diyarbakır Milletveküi Fuat Atalay ile bir- ükte Hakkâri'nin Uludere ilçesine giden MYK üye- si ve Hakkâri Milletvekili Cumhur Keskin ilçe mer- kezinden, Kayadibi köylülerinin Irak'a "sığınma'- 'sı ile ilgili olarak şu bilgileri aldılar: "Kayadibi Irak sınınnın sıfır noktasındadır. Ko- rucu olmadılar. Olsalardı PKK vuracaktı. Koru- cu olmadıklan için de erzaklan kesildi. Bir aske- riye baskı yapıyordu, bir PKK. Irak askerlerine ha- ber göndermiş köylüler 'Size sığınmak istiyoruz' diye. Askerler 'Zaho'ya soralım' karşılığını ver- miş. Sonunda araba göndermişler sınıra kadar. 50'den aşağı nüfus kabul etmiyorlar. Aile başına da bin dinar veriyorlar. Gerçek kur üzerinden bin dinar 800 bin liradır, ama Irak'ta temel gıda mad- delerinin fiyatına göre Türkiye'nin sekiz milyonu yerine geçer. Bir aileye bir yıl yeter. Eğer bu ko- şullarda 'gelin' derlerse tüm Uludere gider." Bunun üzerine Uludere'den 20 kilometre uzak- lıktaki Taşdelen Köyü'ne giden milletvekilleri Kes- kin ve Atalay, köy girişinde güvenlik güçleri tara- fından yanm saat bekleüldikten sonra Taşdelen'e ancak girebildiler. Milletvekillerini, "Bugün gel- meseydiniz, hep beraber yann köyü terk edip Irak'a gidiyorduk" diye karşılayan Taşdelen köy- lüleri, Kayadibi köylülerinin bağlı olduklan ko- ye, çevre köylere gidişlerinin yasaklandığını, tüm kimliklerinin toplatıldığrm, aylardır köye tek gram erzak sokulmadığıru, açlık sınırına gelen köylüle- rin yaşamlanm tehlikeye atarak geceleri gizüce çev- re köylerden erzak aldıklannı anlattılar. Köy Muh- tan Simo Çelik, kendilerinin de benzeri guçlük- lerle karşı karşıya olduklarını beiirterek Kayadibi köylülerinin göç nedenini, "Asker köylülere, 'Taş- delene gelmeyeceksiniz, başka yere de gitmeyecek- siniz. Erzak götürüp getinneyeceksiniz' dedi. Böyle yaşanır mı? Bunun üzerine bir kısmı Mersin'e, bir kısmı da Silopi'ye gitti. Bundan yaklaşık bir ay ön- ce de mezranın sekiz hanesinden 57 nüfus Irak'a gitti. Mezrada geriye 12 hane kalmıştı. Son ola- rak da önceki gün 10 hanedan 70 nüfus göçtü. Biz duyuyoruz, size de söylerlerse inanmayın, diyor- lar ki, 'Gidenlerin kaydı zaten Irak'taydı'. Bu ya- landır. Hepsi bu devlete askerlik yaptı. Valiliğe, kaymakarahğa, tnönü'ye 'baskı var' diye dilekçe verdiler. Silopi'ye göçmek için köye gelip katır is- tediler. Askeriye vennedi" diye aktardı. Muhtann bu anlatımı Uzerine Taşdelen köylü- leri milletvekillerine, "Irak alsa da almasa da biz de gideceğiz. Irak sının buradan yanm saat. Yol- da telef olsak da gideceğiz. Karları küreye küreye gideceğiz" dediler. Irak'a "sığınan" ilk sekiz ai- lenin reislerinin adları şöyle belirlendi: Ömer oğ- lu Yakup Olaş ve Mahmut Olaş aileleri, tsa oğlu Sıddık Olaş ailesi. Tahir oğlu İsa Olaş aiiesi, Vu- suf oğlu Ibrahim ve Mehmet Olaş aileleri, Meh- met oğlu Emin Olaş ailesi. tbrahim oğlu Fatih Olaş ailesi. Milletvekilleri Irak'a "sığınma"ya hazırlanan Taşdelen köylülerinden bir hafta süre istediler. Bir hafta içinde koşullan düzeltmeye çahşacaklarını, düzeltememeleri halinde köylülerin istediklerini ya- pabileceklerini söylediler. Kozakçıoğlu'nun yanıtı Konuyla ilgili olarak sorulanmızı yarutlayan Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ha>ri Kozakçıoğlu, Hakkâri Miüetvekili Cumhur Keskin'in sorusu üzerine Îçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun ola- yın araştınlması için Hakkâri Valiliği'ne bir yazı yazdığııu, bir ömeğinin de kendüerine "bilgi" için gönderilince, Kayadibi mezrasında bir boşalma ol- duğunu öğrendiğini söyledi. Taşdelen'de güven- lik kuvvetlerinin uygulamaları ve mezrası, Kaya- dibi köyünün Irak'a sığınma koşullan anlatılınca Kozakçıoğlu, "Bu anJatUklannız çok ilginç. Ko- nuyla daha yakından ilgilenecegim" dedi. SHP milletvekilleri Keskin ve Atalay yaptıkla- n açıklamada, "Kayadibi olayı, yönetimin baskı- lannın inanılmaz noktaya ulaştığını gösteren böl- gedeki yüzlerce örnekten sadece birisidir. İnsan- lann artık salt dillerine, kulturlerine değil yoksul- luk içerisinde sürdürraeye çalıştıklan yaşamlanna da zincir vurulmaktadır. Bu uygulamalar. totali- ter devlet uygulamalanyla eşdeğerdir. Bölgede za- ten yuiardır artan bir yoğunlukla göç olayı var- dır. Ancak Kayadibi'nde yaşanan göç olayı dlk- katle incelendiğinde, çok vahim bir durum orta- ya çıkar. Siyasal yönetim, kendi yurttaşlannın ana- yasal haklanm korumuyor, bunlan yok sayıyor ve binlerce yıldır yaşadıklan topraklardan yabancı bir ülkeye göç etmelerine yol açan uygulamalar yapı- yorsa, bu çok acıdır; ancak gelinen nokta, üzerinde önemle durulması gereken bir olaydır. Bu, sonuç olarak baskıdan kaçıştır" dediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle