Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 OCAK 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
Ifleteoroioji Genel MûdOrtüğû'nden
alınan bilgıye göre, yurdun kuzey te-
simteri pârçalı bukıttu, Marmara'nın
doğusu, Kaıadencile iç ve Doğu Ana-
dohı'nun kuzeyı kar yajjtşlı, 5tekı yer-
ler az bukıflu ve açık geçecek Yurdun
iç ve doğu Kesımterinde sabah saat-
lerinde yer yer yoflun otonak üzere sıs
gönjlecek. Hwa sıcaMığında ûnemlı
bır değisildik olmayacak. Rüzgâr ku-
zey ve doğu yönterden hafil, ara sıra
orta kuvvette esecek- Denızterımizde
hava. Doğu Kaıadeniz'de kıble ve lo-
dostan, Bab Kaıadeniz'de gün baosı
ve karapUen, Sfler denizlerirrcrJe yı(-
da ve poyrazdan 4-6, Karadeniz ve
Ege'<te7kuw«inde, saatte 16-28, Ka-
radenız w Ege'de 33 denız mılı hızla esecek Denız mutedil dal-
galı olacak Dalga yükseklıflı 05-15, yer yer 2 m., Karadeniz ve
Ege'de23-3mdolayımtaolacak VanGûlû'ndehava: Parçalıbu-
lutJu geçecek Rûzgâr ku2ey ve doğu yönlerden hafıf. ara sıra or-
ta kuvvette esecek. Göl kûçûk dalgalı, görüş uzaklıflı 10 km. ûo-
layında olacak.
A&na
Adapazarı
Adıyaman
Afyon
«frı
Ankaa
Antakya
Antalya
Artvtn
Aydın
Baiıtesır
BııeaK
Bınga
Brtıs
Bdu
Bursa
ÇanaMafe
Çonım
Denciı
A 14" 2°!>yart»k,r
K 5° 0°Edırne
B 6° 3°Erzmcan
S f - f f Emırum
K -21°-34°Esfcşehır
8 -*" -14° Gaaantep
K 3°-2°Gıresun
4°-7° Manısa
5=-6° KMaraş
1 ° 9 ° M
A 15° 2°GûmûşraneK
K r -4° Hakkân
A 11° 1° isparta S
S 6°-1° Isönbul K
K 4° Flzmır A
S -f -13°Kas K
S -4° -13°Kas&monu K
K -2° -10°Kayüeri K
K 5° -2° KırMarelı B
A 8° 2°Konva S
K -8° -4° Kûtahva S
A 6° -2° Matetya B
-16°-28°Mu0la
•1° -12°Muş
6° fNıjde
6° 2°0rdu
-5° -12°Rize
-1° -3° Samsun
5°-e°Siırt
6° 1°S«ıop
10° 2°S<V3S
A 2" 0°
S 4° -2°
A 15° f
A 6°T»
S -6° -16°
B 6° 2"
6° 2°
6°
?• 1°
4° 2°
1°
9
3° 0°Trabzon
6° PTunctt
e°-5°Uşak
•1° -11° Van
3°-8°>ttti|at
5° 3°Zonguldak
K
K
K
B
K
K -9° -14°
K 8°-0°
K 5° 2°
S -6"-»1
B 4°-7°
S -4°-6°
K -2°-8"
K 3° 0°
aç* bduOu fl§s>si ^ k a r l ı A-aç* B-buluVu G-flüneşlı K-karlı S-sot VyaJmiKlu
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Gözetmen, gözeti-
ci. 2/ Zaviye... Nilüfer
cinsinden birçok bit-
kiye verilen genel ad.
3/ Pay, hisse, nasıp...
Bir işi yaptırabilme
gücü. 4/Bir çalgı...
Omurgayı oluşturan
kemiklerden her biri.
5/ Derimsi kabuklu,
tüysüz meyveleriyle
ayırt edilen bir şeftali
çeşidi. 6/ AJaturka
müzikte "ÜSOI" anla-
mında kullanılan söz-
cük... Bir alay işareti.
7/ Bir spor kulübümüzün kısa yazüı-
şı... Ekrnek. 8/ tskambil oyunlarmda
kâğıt atma sırası... Düşman... Bir so-
ru sözü. 9/ Her dizenin ilk harfı yu-
kandan aşağıya dogru okununca or-
taya bir söz çıkacak biçimde düzenlen-
miş şiir.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir tür nişasta helvası. 2/ Şalvann
üstüne giyilen ve önde uzun iki parça-
sı olan giysi... Bir nota. 3/ Mürekkebi
kurutmakta kullanılan ince kum... Bir masal dağı. 4/ Motorlu ta-
şıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan rnil...
Kaplarda su nedeniyle oluşan tortu. 5/ öğe... Bir nota. 6/ Hayır
anlamında kullanılan bir söz... Bir gezegen. 7/ Gümüşbalığı.
8/Kutsal ışık... Küçük çocukları uyutmak için söylenen türkü. 9/
Kayak... Hayat arkadaşı.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Sanayide devlet
10 OCAK 1930
tstihsalatımızın çoğalması etrafında her daire tarafından
yapılmakta olan tetkikatın bittigi ve hazırlanan raporların
Heyeti Vekilece tetkik edilerek beş senelik bir mesai
programı hazırlanacağı yazılmıştı.
Işittiğimiz doğru ise memlekerte bir sanayi programı tertibi
için Iktısat Vekaletinde teşkil olunan komisyonun tetkikat
ve mukarreratı yalnız doğrudan doğruya hükümetçe
yapılacak fabrikalar hakkmda imiş. Hükümetin bu suretle
doğrudan doğruya her türlü fabrikacıhğa teşebbüs etmesi
hususi sanayi erbabıru düşündürecek mahiyettedir. Çünkü
küçük sanayi müesseseleri hUkümet fabrikalarının
kendileriyle kolayca rekabet ederek ezmesinden bihakkın
endişe edecektir.
Geçen günkü bir başmakalede
devlet matbaasının hususi
matbualarla nasıl mücadele
ettiği izah edilmiştir. Diğer
sanayide de bu vaziyetlere
meydan verilirse hususi
sermayelerin sınai teşebbüslere
atılmasına imkan kalmaz.
Halbuki umum memlekete
Ş
JSOOOGASTRİN).
>c Tt&lfUİOİf*
şamil bir sanayi programı yapılırken yalnız hükümetçe
yapılacak fabrikaları düşünmek, hususi küçük müesseseleri
nazarı dikkate almamak, iktisadi seferberliğin kuvvetini
azaltır.
Bu seferberliğin muvaffakiyetle tatbiki için istihlakte olduğu
kadar istıhsalde de halkın alakasını uyandırmak ve bütün
milletçe elbirliğiyle çalışmak lazım ve zanıridir.
Binaenale>h, biz sanayi programı tetkik edilirken hususi
fabrikaların vaziyeti çok ehemmiyetle nazarı dikkate
alınmalı ve birçok imtiyaz, muafiyet ve müsaadeleıe mazhar
olan devlet fabrikalarımn bu küçük rnüesseselerle rekabete
kalkışmasma meydan bırakılmamahdır diyoruz.
Yeni bir film
Istanbul Konservatuvan mahalli musikilerle münasebeti ve
folklor itibarile mühim kıymeti haiz olan Karadeniz
sevahilinin Horon ve Erzunımun Bar denilen oyunları son
tetkik seyahatinde sinemaya alınmıştı. Tetkikat yapılan
memleketlerin bir kısmına ait menazın da ihtiva eden ve
600 metreden ibaret olan bu küçük filmin pazar günü saat
ll'de Melek sinemasında provası yapılacaktır.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Adalet Bakanı
10 OCAK 1960
Milletlerarası Basın Enstitüsü
Rektörü E.B. Rose'un Times
gazetesinde çıkan bir mektubu
dolayısıyla Adalet Bakam Esat
Budakoğlu bir açıklamada
bulunmuştur.
Budakoğlu, Türk basını tarafından
iktibas olunan mektubun gerçeğe
uymayan hayali ve mübalaalı E s a l B
"dakoğlu
rakamlar verdiğini, iki CHP'li milletvekiline soru önergeleri
münasebetiyle verilen cevaplardan gerçeğe aykırı neticeleT
çıkanlmış olduğunu, önergelerden ilkine cevap olarak
verilmiş bulunan 1161 rakamının açümış dava adedini değil
haklarında tahkikate geçilmiş şahıs adedine tekabül ettiğini
ve bu tahkikatlerin 1954-1958 arasındaki senelerde
olduğunu, bunlardan 402'si hakkında takipsizlik, 366'sı
hakkında beraat karan verilmiş olduğunu, geri kalanlardan
95'i hakkında 'neşir yoluyla ve radyo yoluyla işlenen suçlar
hakkındaki' kanuna göre, diğerlerinin de basın kanununa
göre takibata uğradığını söylemiş, dava sayısımn gerçekte
olduğundan fazla gösterilmiş bulunduğunu söylemiştir.
Budakoğlu, bu izahattan sonra yanlış malumata istinaden
yapılmış neşriyatın hatalı neticeler çıkartılmasma sebeb
olacağmı ve netice olarak umumi efkarda basın hakkında
yanlış hükümler yürütüleceğini bildirerek durumu tavzih
etrnek maksadıyla bu açıklamayı yaptığını ifade etmiştir.
GEÇEN YIL BUGUNcumhuriY
e(
Horzum günü
10 OCAK 1989
SHP ve DYP, Horzum olayı konusunda ANAP'a karşı
Mecliste atağa geçiyor. Bugün TBMM kürsüsünden
okunacak olan, SHP'nin verdiği Horzum'la ilgili araştırma
önergesinin gündeme alınması için muhalefet partileri
işbirliğine yöneliyorlar. Önergenin gündeme alınması için
ANAP ve muhalefetin, danışma kumlunda konunun özel
gündem haline getirilmesini istemeleri gerekiyor. Bir başka
yol ise muhalefet partilerinin daha önce vermiş oldukları
çeşitli konulardaki toplam 36 önergeyi geri çekerek Horzum
önergesinin ilk sıraya yükselmesini sağlamaları olacak.
DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, SHP'nin
Horzum'la ilgili önergesinin özel gündemle görüşülmesi
önerisi gelirse destekleyeceklerini bildirdi.
Helsınkı ç j
Lenıngfad
Moskova
Kahıre •
DÜNYA'DA BUGÜN
Amstenlam S 6°
Amman A 18°
Anna A 12°
Bagrfjt A 21°
Barcetona S 13°
Basel K 11°
Belgrat S -8°
S 0°
S 3°
Bertın
Boraı
Boıted
Cenoıre
Cezayır
Cıdde
DuOayı
franldurt
Gıme
Helsıı*
Kahıre
Kopenhag
Leflcoşa
S 6°
S -7°
8 5°
A 18°
A 23°
B 1f>
S -2°
B 6°
B -2°
B 8°
S 7°
S 3°
A 16°
Unmgrad
Umdra
Madnd
Miano
Montreal
Moskova
Mûnıh
NewYbfk
Osk)
Pans
Prag
Rıvad
ftoma
Sotya
Şam
lelMv
Tunus
VafŞOM
Viyana
VVasr»
Zûnh
K 1°
S 8»
S 12°
B 13"
B -P
K -5»
S 6»
B 7°
B 2°
S 8°
S -8°
A 24°
S 12°
S -7°
A 17°
B 8°
B 9°
S -3»
S 6"
B -4»
16°
S 1°
ARTTŞMA
Türban
Laikliğe inanmayan gerici çevrelere, Atatürk'ün fotoğrafları
altında poz vererek göz kırpanlara sormak gerekmez mi?
Sizler birer eyyamcı değil misiniz?
istenen mesaj yerini bulmuş; hem YÖK tür-
banı kaldınruş; hem de artık cuma namazları
siyasal gösteriler için elverişli ortam olma yo-
luna girmişti.
Şimdi bir de Konya milletvekilinin "zulüm"
nitelemesine bakaüm: Türkiye'de köylere, ma-
hallelere kadar yaygın olarak din eğitimi ya-
pan kurumlarla ibadete açık camiler vardır;
aynca Milli Egitim Bakanlıgı'nca din eğitimi
yapan kunımlara gereğinden çok parasal des-
tek sağlanır. Bütün bunlara karşm yasalara ay-
kınlığı; uygar toplumlara yakışmıyan simge-
sel bir giyim şekli olması nedeniyle "türban,
tesettiir" gibi laikliğe ters düşen giysiler üni-
versitelerde giyilmesin istenir, ama bu masum
tavır bile "zulüm" olarak nitelenir ki kimin
kime "znlüaj" yaptığı da ülkemizde anlaşüır
Cumhuriyete, demokrasiye, özgürlüğe, devrim-
lere (inkılaplara değil; Türkçe sözcük bile kul-
lanmaktan korkanlar devrimci olamazlar), in-
san haklanna, laikliğe inananlar kan kaybet-
meye devam ediyor Türkiye'de.
Türkçe ezamn kaldırılması, "Tevhidi Ted-
risat KanuDu"na aykın olarak dine davalı egi-
tim kurumlannın açılmasıyla ödün verilmeye
başlanan laiklik ilkesinin büyük ölçüde zede-
lenmesi; son olarak "tiirban" olayı ile şimdi-
lik noktalandı. Laiklik düşmanı tarikatlann
siyasal uzanülan olan kimi partilerin, bugün
yetkili makamlara oturan, sözde Alatürk yan-
hsı gibi gözüken öncü kadroları; tam bir sa-
lam politikasıyla dilim dilim Atatürk ilkele-
rini, laikliği yok ediyorlar. Gerici çevrelerin
gözlerimizin önünde oynadıgı en son oyuna
dilerseniz bir kez daha göz atalım:
Geçenlerde (yeni laiklik anlayışımn ilk uy-
gulaması olsa gerek) sözümona kamuoyundan
habersiz özel olarak kılınan cuma namazın-
dan nasıl haberleri olduysa bir gnıp gerici, söz
konusu namazm kıhndığı cami yakımnda gös-
teri yaptılar türban için. Bu gösteride güven-
lik güçlerinin gerici çevrelere karşı davranışı;
üniversite gençlerine karşı olan davramşlanyla
kıyaslanmayacak kadar hoşgörülüydü. Elbette
ki bu gösteri, olaylann doğal akışı içinde ken-
diliginden, içtenlikle yapılan bir gösteri degildi.
En büyük siyasi yetkilinin yeni görevi dolayı-
sıyla istenen bir ödündü. Verilen mesaj yan-
kısını TBMM'deki bütçe görüşmelerinde bul-
du. Konya milletvekillerinden biri bu görüş-
melerde kişisel açıklamalannı yaparken tür-
ban konusunu "zulüm" olarak niteledi. Ar-
dından da bir ya da iki gün sonra YÖK ser-
best bıraktı türbam. Böylece cuma namazı sı-
rasında yapılan türban gösterisinde verilmek
gibi değildir.
Laikliğe inanmayan gerici çevrelere Ata-
türk'ün fotoğraflan altında poz vererek göz
kırpanlara sormak gerekmez mi? Sizler birer
eyyamcı değil misiniz? Yann bu gerici çevre-
ler iktidara gelirlerse sizleri baş tacı yapacak-
lannı mı samyorsunuz? Hiç şüpheniz olma-
sın ki önce sizleri alaşağı edeceklerdir. Çün-
kü sizlerin tutumunu güven verici bulmaya-
cak, işlerine geldiğiniz sürece sizleri kullana-
cak, işiniz bittiğinde de buruşuk bir mendil
gibi kaldırıp atacaklardır.
Sonuç olarak laikliği sulandırmak; sonra da
tümüyle kaldırmak yolu açılmıştır. Ancak bu
yolu kapatmanın zamaıu geçmemiştir karum-
ca. Yinelemekte yarar vardır, cumhuriyete, de-
mokrasiye, özgurlüğe, devrimlere, insan hak-
lanna, laikliğe inananlar! Kankaybını durdu-
ralım, ülkemizin değerlerine sahip çıkalım,
atalım üstümüzdeki bu ölü toprağını.
ASLANÜNLÜ
E. Is. Alb.
Türk Sineması ve Atillâ Dorsay
Ben, bir okuyucu olarak Atillâ Dorsay'ın "gitmeyin" dediği
filme de giderim. Ama "gidin" demişse iki elim kanda olsa
giderim.
"75. yılında Türk Sineması" isimli panelde
Atillâ Dorsay'ın yapmış olduğu konuştna ne-
deniyle Türk sineması çevresinde bir fırtına
koptu. Gazetenizde bu konuda okuyucu ve
dinleyicinin hassasiyetini gösteren yazılar çıktı.
Ben de toplantıda bulunan bir kişi olarak yaz-
mak lüzumunu hissettim. önce Atillâ Dorsay1
m savunmaya ihtiyaa olmadığını beUrtiyorum,
çünkü yazımm içeriğinden böyle anlaşılabilir.
Panelde konuşan sinemacılan (Ali özgentürk,
ömer Kavur, Türkân Şoray) özelhkle eleşti-
rim haricinde tutuyorum. Onat Kutlar kendine
tanınan konusma süresinin coğunu "Dorsay'ın
Türk sinetnasuu küçümsediği" -ki okuyucu-
su bunun böyle olmadığını bilir- şeklinde sap-
tırma yaparak doldurdu. Ben, bir okuyucu
olarak Atillâ Dorsay'ın "gitmeyin" dediği fil-
me de giderim. Ama "gidin" demişse, iki elim
kanda olsa giderim. Onat Kutlar panelden bir
gün önceki bir gazetede "tstanbul Belediyesi
önciilüğünde kunılacak Videotek kurucusu
mu olacagı" şeklinde yöneltilen bir soruya "Si-
nema salonu nostaljisi olmadığını" belirterek
cevap vermiş bir kişi olarak şimdiye kadar tek
bir video fürni eleştirisi yazmamış ve hiçbir za-
man sinema salonunda film seyretme zevki-
nin kaybolmayacağım en karamsar zamanlar-
da bile (kendilerinin TV dizileri ile meşgul ol-
duğu zamanlarda) savunmuş bir kişi olan Atil-
lâ Dorsay'a ne hakla "Türk sinemasının diiş-
manıymış gibi", "Salonlarda Türk sineması-
nı istemeyen bir kişiymiş gibi" saldında bu-
lunuyor? Okuyucu - seyirci bunlan bilmiyor
mu? Sinematek'in ilk zamanlarında düşman
olduğunuz Türk sineması size senaryo yazdır-
maya başlaymca mı avukatlığma soyundunuz?
Türk sinemasına sonsuz saygılarımla, salon-
lan ^o25 Türk fılmi göstermeye zorlayan si-
nemacılara soruyorum: Yukanda bahsettiğim
en karamsar zamanlarda -batan gemiyi önce
terk edenler örneği- salon sahipleri salonlan-
nı garaj, pasaj yaptılar; yapımcılar, yönetmen-
ler, oyuncular, karneramanlar reklam fılmi, vi-
deo filmi çekmeye daldılar (SESAM başkanı
hâlâ film ithal ediyor). "Saldun çayıra, mev-
lâm kayıra" der gibi salon ve seyirciyi Türk
fılmsiz bıraktınız. Şimdi çıkmış o günkü du-
rumu seks filmi ve karate filmi ile geçirip ka-
panmaya direnen bir avuç salonun %25'ine el
atmaya, dublajı yasâklatmaya kalkıyorsunuz.
Bu iş zorla olmaz, işte örneği ortada: Yapın
"Uçurtmayı Vunnasınlar" gibi korkunç gü-
zel filmler ("çok güzel filra" tabiri yetersiz kal-
dığı için böyle yazdım) salonlar ardına kadar
size açılır.
Atillâ Dorsay'a da bir sitem: "Türk sineması
ile ilgili panellere gitmeyeceğinizi, bu konuda
j'azı yazmavacagıııızı" söylüyorsunuz. Okuyu-
culanmza sordunuz mu? Türkân Şoray ve Löt-
fi Akad kitaplan ne olacak? Sizi kınayan si-
nemacılardan kat be kat fazla sayıdaki oku-
yuculannız olarak bu acıklamanızı kamuo-
yundan geri almamzı bekliyoruz.
SADİ ÇİLİNGİR
OKURLARDAN
Çağa uygun bir egitim sistemi
199O'h yıllara girmekte olan
Türkiye'de enflasyon 1o 70 lerin
üzerinde seyretmekte v;
başkentimiz Ankara'rfd bile
günlerce sular kesilebilmektedir.
Büyük şehirlerimizin
çoğunluğunun gerek çevre
koşulları gerekse insan yapısına
uygunluğu açısından hiç de iyi
durumda olmadığı kesindir.
Bunun en büyük nedeni
yüzeyselliğimiz, ayrıntılı
düşünmeyişimizdir. Bir başka
deyişle, yirminci yüzyıla uyum
gösteremememizdir. Hâlâ
birçok alanda onaçağda
düşündüğumüz şekilde
düşünmekteyiz. tnsanlarımız
geleneklerimizin ve
göreneklerimizin doğruluğunu
sorgulamamakta ve alternatif
düşünme, yaratıcılık
anlayışından yoksundur. Dünya
tarihinden bib'yoruz ki çağa
uyum gösteremeyen varlıkların
nesilleri tükenmektedir. Tıpkı
geçmiş zamanda yaşamış
dinozorlarda olduğu gibi. 20.
yüzyıl şartlanna uyum
göstermekte güçluk çeken
Türkiye'nin daha güç şartlarm
hâkim olacağı yirmibirinci
yüzyıla ne derece uyum
göstereceği sorusu hayati önem
taşımaktadır. Elli yıl sonra
dünyada petrolun bittiğini
düşünelim, tüm ulaşımı petrole
dayandırmış bir ülkenin
durumu nasıl olur? Hiçbir
dağıtım ve taşıma işlemi
yapılamaz. İşte kıyamet o
zaman kopar ve insanlar
şuurlarını yitirirler. Herhalde o
şartlarda yaşamak istemeyiz.
T--im bunlarla hiçbir şeye sahip
olmayan tükenmiş bir ulke
olduğumuz anlamı çıkmasın.
Ülkemiz hiç de
küçümsenemeyecek bir
potansiyele sahip, ancak sorun
hâlâ ortaçağ düşünce sistemine
sahip olmamız ve
dagınıkhlığımızdır. Kendisini
sorgulamayan, bu
sorgulamadan çıkan sonuca
göre yönünü çizmeyen insan
gelişmez. Aynı durum ülkeler
için de geçerlidir. Şüphesiz
kendi kendini sorgulama
objektif delillere, kanıtlara,
verilere dayanmalıdır.
Ülke yönetimine katkıda
bulunan kurum ve kuruluşlann,
siyasal partilerin ülke sartlarım
dikkate alarak belirli
konseptler, anlayışlar,
politikalar geliştirmeleri
zorunluluktur. Ancak bu
konseptler mutlaka ihtiyaçlara
cevap verecek şekilde ve verilere
dayanmalıdır. Aksi takdirde
inandıncılığını yitirecektir.
Öncelikle hazırlanacak konsept,
egitim sistemine yönelik
olmalıdır. Çünkü yirmi birinci
yüzyılı yönlendirecek olan
insandır ve onun kalıtesidir.
Her şeyin kalitesi olduğu gibi
insanın da kalitesi vardır ve
onu belirleyecek olan eğitimdir.
Yirmibirinci yüzyıla
hazırlanırken öncelikle çağa
uygun egitim sistemimizi
geliştirmeliyiz ve onunla ilgili
konseptleri oluşturmamız
gerekmektedir. Unutmayalım ki
dünyamn çehresi konseptlerle
değişmektedir. Ömeğin,
Gorbaçov ortaya attığı
perestroyka ve glastnost
konsepti ile dünyayı yerinden
oynatmıştır. Kısacas) kendi
şartlarımıza, ihtiyaçlarımıza
yönelik olarak tüm alanlarda
sistem anlayışına dayanan
düşüncelerin, konseptlerin ve '
politikalann acilen
geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Şüphesiz burada görev, düşünen
insanlarımıza ve siyasi
partilerimize düşmektedir.
KÂMİLAPAYDINLI
Yfiksek Mühendis
Gaziantep'te
sinema
katliamı
21.12.1989 tarihinde
Gaziantep'te Kurtuluş Günü
Şenlikleri adı altında sinema
günleri düzenlendi. Sanatsal
gösterilere susarmş Gaziantep
halkı için bu çok büyük bir
olaydı. Hele bunu Gaziantep
Büyükşehir Belediyesi'nin
düzenlemesi, sosyal demokrat
bir partinin sanata verdiği
önemin göstergesiydi. Bu
organizasyonun Gaziantep
Büyük Sinema'da gösterime
girmesi, Gaziantep'te modern
sinemacılığa adım atan Büyük
Sineması yöneticilerinin sinema
günlerine verdiği önemin
göstergesiydi.
22.12.1989 tarihinde büyük bir
sevinç ve heyecanla bu sanatsal
olayı izlemeye gittim. Sonuçta
büyük bir hayal kınklığma
uğradım. Olay tamamıyla bir
fiyaskoydu. Sinema için bir
katliamdı. Bir buçuk-iki saatlik
filmler, parça parça gösterilip
ku-k-kırk beş dakikaya
sığdırıhyordu.
Gaziantep'te dört gün süreyle
sinema gunkri düzenlenmedi,
sinema katliamı düzenlendi.
EKREM TAHTACI
Gaziantep
"MAVİ DÜNYA'YA GÖNÜL VERENLER.
DENİZCİLERİÇİN
VİDEO KOŞESI •
PARİS BOAT SHOVV
Yenı yazı dızfsı
SADUN BORO'NUN
KISMET'İ KARADENİZ'DE
OCAK 1990 SAYI : 69
"Denizde ve Evinizd6"
Sadun BORO.dünya denizle-
rinden sonra Karadeniz'i de
dolaştı.
İstanbul'dan Hopa'ya kadar
yaklaşık 4 ay süren bu yolcu-
luğu Sadun BORO.kendine
özgü iislubu ile kaleme aldı.
Karadeniz'in özellikleri,bilin-
^ meyen koylar ve ilginç öykü-
«"«"ı'ö? ler bu yazıda...
TEMSİLİVE
KATILIMCI
DEMOKRASİNtN
KÖKENİ
Doç. Dr. Sami Selçnk
2000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gonderümez.
HEF ATATÜRK'ÜN YANINDA
Saiih Bozok-Ccmal S. Bozok
2000 lira (KDV içinde)
Çağdaf Yayınlan, Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ofis bay
14-16 yaşlarında
158 76 71
GORULMUŞTUR
tlhan Selçuk
6. bası 5000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Odemcli göndertJmez.
POLTTIKA VE OTESI
MEHMEDKEMAL
Şairier Giderken...
Yaşadığımızı ölümler mi anımsatıyor, yoksa ölüm bir yol gös-
terici midir? Her canlı yavaş yavaş ölüme yaklaşır. Bu değişmez
bir yasadır. İşte Sunullah Arısoy, Reşat Cemal Emek de gittiler.
Sunullah'ın ölüm haberini bir de Şahap Sıtkı verdi.
"Yahu bu ölüm ne, çevremizde dolaşmaya başladı? Duydun
mu Sunullah da ölmüş?"
"Duydum, radyo söyledi" dedim.
Bir de TV'de haberlerden sonra ölenleri söylüyoriar. Gene mi
bir tanıdık gitti gibilerden merakla izliyoruz.
Sunullah'ın Çağdaş Türk Dili Dergisi'nde bir yazısını okumuş-
tum. Nurullah Ataç'tan söz ediyor, unutulduğundan yakınıyordu.
Gerçekten Alaç, ölümünden sonra uzun bir süre unutulmuş, ki-
tapları basılmaz olmuştu. Son günlerde Çan Yayınevi bütün ki-
taplannı basacağını açıkladı. Bir-iki kitabını bastılar. Bu unutul-
mamak mı demektir? Sunullah Arısoy, 'Ataç Usta' adlı yazısın-
da ne denli uzak, ne denli yakın bir ölüm öyküsü anlatıyor.
"...Ataç Usta öldüğünde 59 yaşındaydı. O zamanlar kocamış
gözüyle bakıyorduk, oysa şimdi 'gençmiş' diye düşünüyoruml
Hacı Bayram Camii'nin önünde Ataç Usta'nın namazının kıiın-
masını bekliyorduk. O yıllarda Ankara Maarif Koleji Müdürü rah-
metlı Cezmi Tahir Berktin de oradaydı. Ataç Usta'yla birlikte Ada-
na Lisesi'nde görev yapmışlar. O anlattıydı oracıkta: Ziya Osman
Saba'nın ölümünden sonra bir gün Kolej'e uğramış (Saba, 1957
yılının ocak ayında ölmüştü). Saba'nın ölümünden üzgünmüş.
Ama bir ara gülümsemiş.
'Cezmi' demiş, 'Sesini çıkarma, ölüm bizi unuttu, atladı, genç-
lere geçti, bu arada biraz daha yaşarız.'
Ölüm bu! Unutur mu, aklımda' demiş olmalı ki, Ziya Osman
Saba'nın ölümünden üç ay sonra, sevgili Ataç Usta'mızı aldı, gö-
türdü."
Sunullah'ı ellili yıllarda tanıdım. Sümerbankta çalışryordu. De-
mokratlar iktidarda ya, bir gün Samet Ağaoğlu'na çıkmış, "Sen
de edebiyatçısın, ben de, beni Ankara'da bir yerlere aldır" de-
miş. Samet'in de iyi vaktine rastlamış olacak ki aldırmış.
Gençlik dergilerinde şiirler yazar, her toplantıya katıhrdı. Der-
nekJerden uzak durmazdı. Sanatseverler'de vardı, Dil Kurumu'n-
da önde gelenlerdendi. O yıllarda hemen her gün görüşür gi-
biydik, Ankara böylesi kalabalık değildi. Kişi Kızılay'a çıkmasın,
birbirini görürdü.
Emekli oluncaya degin Sümerbank'ta kaldı. Bir basımevine
genel müdür oldu. CHP'de bir süre siyasete karıştı. Son günler-
de her şeye ve herkese biraz küskün gibiydi. Bundan olacak Ku-
şadasınaçekildi. Kendiniiyiceedebiyatavereceğisıradaölüm
alıp götürdü.
Reşat Cemal Emek, bugün bu dönemin çogu unutulmuş şa-
irier kuşağındandı Bu kuşağın önde gelenleri Ahmet Muhip Dı-
ranas, Şahap Sıtkı, Cahit Sıtkı Tarancı'ydı. Fuat ömer Keskinoğ-
lu'ndan, Hayrettin Ziya'dan, Feridun Fazıl'dan, ismail Safa Es-
kih'ten söz etsem kim bu adları anımsar? Çoğunun adı edebi-
yat tarihini bırakın, dönemlerinde yapılan antolojilerde bile yok-
tur.
Reşat Cemal epeyce şiir yazdıktan, birkaç şiir kitabı çıkardık-
tan sonra bir köşeye çekildi. Kendini zorla unutturur gibi bir hali
vardı. Şiirin zorluğunu bildiğinden olacak dost meclislerinde "Şiir
bizim harcımız değilmiş" derdi. içine kapanmış, şiire eski hızry-
la bir daha yönelmemişti. Yeni bir şiir ararken, geçmişe eğiliyor,
geleceğe yöneliyordu. Ahmet Muhip ve Cahit Sıtkı'nın şiirlerine
yaklaşıyor, Garıpçilerden uzaklaşıyordu. Yasadığı yıllarda çok ün-
lü olan Keziban şiiri Örnek gösterilebılir:
"Sağmışsın gelenler dedi / Gelin olmuş ere varmışsın / Hâlâ
güzelmişsin gül gibi / Biraz sararmışsın - Her şey geçer, her şey
değişir geçer / Solar dallarında düşünceler / Sen hâlâ eski türkth
yü söyler / Ağlarmışsır, - Okunuyor uzaklarda ezan / inanmak
güzel şeydir Keziban / Esen cenup rüzgârtanndan / Beni sorar-
mışsın."
4airler gidiyor, ama şiirleri kalıyor; zamanla her ne denli şiir-
den uzak dursalar bile kalıcı olan gene şiirdir.
ÇALIŞANLAR1N
SORULARiySORUNLARI
Y1LMAZ ŞtPAL
M
\eni tazminat tavanı"
SORU: 1939 dogunıluyum. tşe giriş tarihim Mayıs 1964. Bir
özel okulda 1972 yılından bu yana SSK'h olarak calışı-
yortım. Geçmiş hizmetlerimi birleştirdim.
1) Ekteki bordromdan anlaşılacağı gibi sigorta prim-
lerim 1 milyon 230 bin lira üzerinden kesiliyor. Şubat
1990'da maaşım 1 milyon 500 liraya yukselecek ve ben
17 yıl 8 aylık kıdem tazminatına hak kazanacagım. Bn
süre ve maaşımın (azminatı ne tutacak? Kıdem tazmi-
natı tavanı da yukselecek mi? Yeni tazminat tavanı ne
olacak?
A.O.
YANIT: Genel aylık katsayısımn 255'e ve taban aylık katsayısının
28O'e yükselmesi kıdem tazminatlarına uygulanan tavan tutarım
da arttırmıştır.
Bilindiği gibi kıdem tazminat] tavanı tş Yasası'na göre "T.C.
Emekli Sandığj kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emek-
lilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz."
1990 yıh (1 ocak - 30 haziran) için T.C. Emekli Sandığı'nca 657
sayılı Devlet Memurlan Yasası'na bağlı olarak çalışanlara ödene-
cek emeklilik ikramiyesi tavanı yeni katsayılara göre 1 milyon 568
bin liraya yükselmiştir.
1.500 (1. derece 4. kademe genel aylık göstergesi)
4.000 (Başbakanlık Müsteşan için belirlenen ek gösterge)
5.500 (En yüksek toplam gösterge)
5.500 x 255 (1990 yüı 1. yan genel aylık katsayısı) = 1.402.500
TL. (Genel aylık ikramiyesi)
375 sayılı yasa hükmünde kararnamenin geçici 1. maddesi uya-
nnca memuriyet taban aylığı ile kıdem aylığı emekli ikramiyesi-
nin hesaplanmasmda "1990 yıh için % 50, 1991 yılı için <7o 75 ve
1992 ve takip eden yıllar için ^o 100 oranında dikkate ahmrî'
Kararnamenin bu maddesıne göre en yüksek kıdem göstergesi
olan 200 ile genel aylık katsayısı 255'in çarpımmın V» 50*si olan
25 bin 500 ile 1000 taban aylık göstergesinin, taban aylık katsayısı
olan 280 çarpımının gene ^o 50'si tutarı 140 bin lira aynca emekli
ikramiyesine yansıyacaktır. Böylece:
1.402.500 (Genel aylık ikramiyesi)
25.500 (% 50 kıdem aylık ikramiyesi)
140.000 (% 50 taban aylık ikramiyesi)
1.568.000 TL. (En yüksek devlet memunı emekli ikramiyesi) =
Kıdem tazminatı tavanı.
1 milyon 500 bin lira brüt aylık ve 17 yü 8 ay karşüığı kıdem
tazminatı tutan ise 26 milyon 500 bin liradır.
İLAN
ANTALYA 2. SULH HÂKİMLİĞİ'NE
Esas: 1988/182
Karar: 1989/1231
Davacı Ali Çam vekili avukat Ali Sanlı tarafından davalılar Gül-
süm Çiçek Kollez, Osman AU Kıvrak, Fatma Çam, İbrahim Çam ve
tbrahim Çam vasisi Ali Budak ile dahili davalı Ümmülü Kırlı aleyh-
lerine açüan ortaklığın giderilmesi davasının mahkememizce yapılan
açık yargılaması sonunda;
Davanın, Antalya Muratpaşa Mahallesi 4510 ada 6 nolu parselin
ortakhğımn açık arttırma suretiyle satılarak giderilmesi olduğu, bu
şekli ile yazılan dava dilekçesinin dahili davalı Ümmü Kırlı'ya ulaş-
madığı, adresinin tespit edılemediğinden ilanen tebligat edilmesine
mahkemece karar verilmiş olduğundan, karar gereğince mahkeme-
mizin 1988/182 Esas 1989/1231 karar sayılı karan ile 15/9/1989 ta-
rihinde Antalya Muratpaşa Mahallesi 4510 ada 6 nolu parselin
ortakhğımn açık arttırma suretiyle satılarak giderilmesine, satış işi-
nin sulh hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürü tarafından yapüma-
•sına, satış giderleri düşuldükten sonra satış bedelinin paydaşlara
tapudaki pay oranına tekabül edecek şekilde ödenmesine, Hasan
Çam'ın 116/412 payına tekabül edecek bedelin Torbalı Sulh Hukuk
Mahkemesi'nden alınan 1982/730 Esas 1982/710 karar sayılı vera-
set belgesindeki gibi eşit paylardan Ali Çam, İbrahim Çam, Fatma
Çam'a ödenmesine, satış bedeli üzerinde binde 5 oranında harç alın-
masına 2500 lira harcın düşülmesine, Osman Ali Kıvrak'ın davada
sıfatı olmadığmdan bunun hakkındaki davanın reddine (sıfattan) karar
verildiğinden yukanda tarih ve numaraları yazılı bulunan karar sa-
yılı ilanın Türkiye'de satılan üç büyük gazeteden birisinde ilan edil-
mesine, işbu kararın davalı Ümmulü Kırlı tarafından kanuni süresi
içerisınde temyız edilmediği takdirde kesinleşeceği davalıya tebligat
yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 18/10/1989