17 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Ifleteoroioji Genel MûdOrtüğû'nden alınan bilgıye göre, yurdun kuzey te- simteri pârçalı bukıttu, Marmara'nın doğusu, Kaıadencile iç ve Doğu Ana- dohı'nun kuzeyı kar yajjtşlı, 5tekı yer- ler az bukıflu ve açık geçecek Yurdun iç ve doğu Kesımterinde sabah saat- lerinde yer yer yoflun otonak üzere sıs gönjlecek. Hwa sıcaMığında ûnemlı bır değisildik olmayacak. Rüzgâr ku- zey ve doğu yönterden hafil, ara sıra orta kuvvette esecek- Denızterımizde hava. Doğu Kaıadeniz'de kıble ve lo- dostan, Bab Kaıadeniz'de gün baosı ve karapUen, Sfler denizlerirrcrJe yı(- da ve poyrazdan 4-6, Karadeniz ve Ege'<te7kuw«inde, saatte 16-28, Ka- radenız w Ege'de 33 denız mılı hızla esecek Denız mutedil dal- galı olacak Dalga yükseklıflı 05-15, yer yer 2 m., Karadeniz ve Ege'de23-3mdolayımtaolacak VanGûlû'ndehava: Parçalıbu- lutJu geçecek Rûzgâr ku2ey ve doğu yönlerden hafıf. ara sıra or- ta kuvvette esecek. Göl kûçûk dalgalı, görüş uzaklıflı 10 km. ûo- layında olacak. A&na Adapazarı Adıyaman Afyon «frı Ankaa Antakya Antalya Artvtn Aydın Baiıtesır BııeaK Bınga Brtıs Bdu Bursa ÇanaMafe Çonım Denciı A 14" 2°!>yart»k,r K 5° 0°Edırne B 6° 3°Erzmcan S f - f f Emırum K -21°-34°Esfcşehır 8 -*" -14° Gaaantep K 3°-2°Gıresun 4°-7° Manısa 5=-6° KMaraş 1 ° 9 ° M A 15° 2°GûmûşraneK K r -4° Hakkân A 11° 1° isparta S S 6°-1° Isönbul K K 4° Flzmır A S -f -13°Kas K S -4° -13°Kas&monu K K -2° -10°Kayüeri K K 5° -2° KırMarelı B A 8° 2°Konva S K -8° -4° Kûtahva S A 6° -2° Matetya B -16°-28°Mu0la •1° -12°Muş 6° fNıjde 6° 2°0rdu -5° -12°Rize -1° -3° Samsun 5°-e°Siırt 6° 1°S«ıop 10° 2°S<V3S A 2" 0° S 4° -2° A 15° f A 6°T» S -6° -16° B 6° 2" 6° 2° 6° ?• 1° 4° 2° 1° 9 3° 0°Trabzon 6° PTunctt e°-5°Uşak •1° -11° Van 3°-8°>ttti|at 5° 3°Zonguldak K K K B K K -9° -14° K 8°-0° K 5° 2° S -6"-»1 B 4°-7° S -4°-6° K -2°-8" K 3° 0° aç* bduOu fl§s>si ^ k a r l ı A-aç* B-buluVu G-flüneşlı K-karlı S-sot VyaJmiKlu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Gözetmen, gözeti- ci. 2/ Zaviye... Nilüfer cinsinden birçok bit- kiye verilen genel ad. 3/ Pay, hisse, nasıp... Bir işi yaptırabilme gücü. 4/Bir çalgı... Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri. 5/ Derimsi kabuklu, tüysüz meyveleriyle ayırt edilen bir şeftali çeşidi. 6/ AJaturka müzikte "ÜSOI" anla- mında kullanılan söz- cük... Bir alay işareti. 7/ Bir spor kulübümüzün kısa yazüı- şı... Ekrnek. 8/ tskambil oyunlarmda kâğıt atma sırası... Düşman... Bir so- ru sözü. 9/ Her dizenin ilk harfı yu- kandan aşağıya dogru okununca or- taya bir söz çıkacak biçimde düzenlen- miş şiir. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür nişasta helvası. 2/ Şalvann üstüne giyilen ve önde uzun iki parça- sı olan giysi... Bir nota. 3/ Mürekkebi kurutmakta kullanılan ince kum... Bir masal dağı. 4/ Motorlu ta- şıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan rnil... Kaplarda su nedeniyle oluşan tortu. 5/ öğe... Bir nota. 6/ Hayır anlamında kullanılan bir söz... Bir gezegen. 7/ Gümüşbalığı. 8/Kutsal ışık... Küçük çocukları uyutmak için söylenen türkü. 9/ Kayak... Hayat arkadaşı. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Sanayide devlet 10 OCAK 1930 tstihsalatımızın çoğalması etrafında her daire tarafından yapılmakta olan tetkikatın bittigi ve hazırlanan raporların Heyeti Vekilece tetkik edilerek beş senelik bir mesai programı hazırlanacağı yazılmıştı. Işittiğimiz doğru ise memlekerte bir sanayi programı tertibi için Iktısat Vekaletinde teşkil olunan komisyonun tetkikat ve mukarreratı yalnız doğrudan doğruya hükümetçe yapılacak fabrikalar hakkmda imiş. Hükümetin bu suretle doğrudan doğruya her türlü fabrikacıhğa teşebbüs etmesi hususi sanayi erbabıru düşündürecek mahiyettedir. Çünkü küçük sanayi müesseseleri hUkümet fabrikalarının kendileriyle kolayca rekabet ederek ezmesinden bihakkın endişe edecektir. Geçen günkü bir başmakalede devlet matbaasının hususi matbualarla nasıl mücadele ettiği izah edilmiştir. Diğer sanayide de bu vaziyetlere meydan verilirse hususi sermayelerin sınai teşebbüslere atılmasına imkan kalmaz. Halbuki umum memlekete Ş JSOOOGASTRİN). >c Tt&lfUİOİf* şamil bir sanayi programı yapılırken yalnız hükümetçe yapılacak fabrikaları düşünmek, hususi küçük müesseseleri nazarı dikkate almamak, iktisadi seferberliğin kuvvetini azaltır. Bu seferberliğin muvaffakiyetle tatbiki için istihlakte olduğu kadar istıhsalde de halkın alakasını uyandırmak ve bütün milletçe elbirliğiyle çalışmak lazım ve zanıridir. Binaenale>h, biz sanayi programı tetkik edilirken hususi fabrikaların vaziyeti çok ehemmiyetle nazarı dikkate alınmalı ve birçok imtiyaz, muafiyet ve müsaadeleıe mazhar olan devlet fabrikalarımn bu küçük rnüesseselerle rekabete kalkışmasma meydan bırakılmamahdır diyoruz. Yeni bir film Istanbul Konservatuvan mahalli musikilerle münasebeti ve folklor itibarile mühim kıymeti haiz olan Karadeniz sevahilinin Horon ve Erzunımun Bar denilen oyunları son tetkik seyahatinde sinemaya alınmıştı. Tetkikat yapılan memleketlerin bir kısmına ait menazın da ihtiva eden ve 600 metreden ibaret olan bu küçük filmin pazar günü saat ll'de Melek sinemasında provası yapılacaktır. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Adalet Bakanı 10 OCAK 1960 Milletlerarası Basın Enstitüsü Rektörü E.B. Rose'un Times gazetesinde çıkan bir mektubu dolayısıyla Adalet Bakam Esat Budakoğlu bir açıklamada bulunmuştur. Budakoğlu, Türk basını tarafından iktibas olunan mektubun gerçeğe uymayan hayali ve mübalaalı E s a l B "dakoğlu rakamlar verdiğini, iki CHP'li milletvekiline soru önergeleri münasebetiyle verilen cevaplardan gerçeğe aykırı neticeleT çıkanlmış olduğunu, önergelerden ilkine cevap olarak verilmiş bulunan 1161 rakamının açümış dava adedini değil haklarında tahkikate geçilmiş şahıs adedine tekabül ettiğini ve bu tahkikatlerin 1954-1958 arasındaki senelerde olduğunu, bunlardan 402'si hakkında takipsizlik, 366'sı hakkında beraat karan verilmiş olduğunu, geri kalanlardan 95'i hakkında 'neşir yoluyla ve radyo yoluyla işlenen suçlar hakkındaki' kanuna göre, diğerlerinin de basın kanununa göre takibata uğradığını söylemiş, dava sayısımn gerçekte olduğundan fazla gösterilmiş bulunduğunu söylemiştir. Budakoğlu, bu izahattan sonra yanlış malumata istinaden yapılmış neşriyatın hatalı neticeler çıkartılmasma sebeb olacağmı ve netice olarak umumi efkarda basın hakkında yanlış hükümler yürütüleceğini bildirerek durumu tavzih etrnek maksadıyla bu açıklamayı yaptığını ifade etmiştir. GEÇEN YIL BUGUNcumhuriY e( Horzum günü 10 OCAK 1989 SHP ve DYP, Horzum olayı konusunda ANAP'a karşı Mecliste atağa geçiyor. Bugün TBMM kürsüsünden okunacak olan, SHP'nin verdiği Horzum'la ilgili araştırma önergesinin gündeme alınması için muhalefet partileri işbirliğine yöneliyorlar. Önergenin gündeme alınması için ANAP ve muhalefetin, danışma kumlunda konunun özel gündem haline getirilmesini istemeleri gerekiyor. Bir başka yol ise muhalefet partilerinin daha önce vermiş oldukları çeşitli konulardaki toplam 36 önergeyi geri çekerek Horzum önergesinin ilk sıraya yükselmesini sağlamaları olacak. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, SHP'nin Horzum'la ilgili önergesinin özel gündemle görüşülmesi önerisi gelirse destekleyeceklerini bildirdi. Helsınkı ç j Lenıngfad Moskova Kahıre • DÜNYA'DA BUGÜN Amstenlam S 6° Amman A 18° Anna A 12° Bagrfjt A 21° Barcetona S 13° Basel K 11° Belgrat S -8° S 0° S 3° Bertın Boraı Boıted Cenoıre Cezayır Cıdde DuOayı franldurt Gıme Helsıı* Kahıre Kopenhag Leflcoşa S 6° S -7° 8 5° A 18° A 23° B 1f> S -2° B 6° B -2° B 8° S 7° S 3° A 16° Unmgrad Umdra Madnd Miano Montreal Moskova Mûnıh NewYbfk Osk) Pans Prag Rıvad ftoma Sotya Şam lelMv Tunus VafŞOM Viyana VVasr» Zûnh K 1° S 8» S 12° B 13" B -P K -5» S 6» B 7° B 2° S 8° S -8° A 24° S 12° S -7° A 17° B 8° B 9° S -3» S 6" B -4» 16° S 1° ARTTŞMA Türban Laikliğe inanmayan gerici çevrelere, Atatürk'ün fotoğrafları altında poz vererek göz kırpanlara sormak gerekmez mi? Sizler birer eyyamcı değil misiniz? istenen mesaj yerini bulmuş; hem YÖK tür- banı kaldınruş; hem de artık cuma namazları siyasal gösteriler için elverişli ortam olma yo- luna girmişti. Şimdi bir de Konya milletvekilinin "zulüm" nitelemesine bakaüm: Türkiye'de köylere, ma- hallelere kadar yaygın olarak din eğitimi ya- pan kurumlarla ibadete açık camiler vardır; aynca Milli Egitim Bakanlıgı'nca din eğitimi yapan kunımlara gereğinden çok parasal des- tek sağlanır. Bütün bunlara karşm yasalara ay- kınlığı; uygar toplumlara yakışmıyan simge- sel bir giyim şekli olması nedeniyle "türban, tesettiir" gibi laikliğe ters düşen giysiler üni- versitelerde giyilmesin istenir, ama bu masum tavır bile "zulüm" olarak nitelenir ki kimin kime "znlüaj" yaptığı da ülkemizde anlaşüır Cumhuriyete, demokrasiye, özgürlüğe, devrim- lere (inkılaplara değil; Türkçe sözcük bile kul- lanmaktan korkanlar devrimci olamazlar), in- san haklanna, laikliğe inananlar kan kaybet- meye devam ediyor Türkiye'de. Türkçe ezamn kaldırılması, "Tevhidi Ted- risat KanuDu"na aykın olarak dine davalı egi- tim kurumlannın açılmasıyla ödün verilmeye başlanan laiklik ilkesinin büyük ölçüde zede- lenmesi; son olarak "tiirban" olayı ile şimdi- lik noktalandı. Laiklik düşmanı tarikatlann siyasal uzanülan olan kimi partilerin, bugün yetkili makamlara oturan, sözde Alatürk yan- hsı gibi gözüken öncü kadroları; tam bir sa- lam politikasıyla dilim dilim Atatürk ilkele- rini, laikliği yok ediyorlar. Gerici çevrelerin gözlerimizin önünde oynadıgı en son oyuna dilerseniz bir kez daha göz atalım: Geçenlerde (yeni laiklik anlayışımn ilk uy- gulaması olsa gerek) sözümona kamuoyundan habersiz özel olarak kılınan cuma namazın- dan nasıl haberleri olduysa bir gnıp gerici, söz konusu namazm kıhndığı cami yakımnda gös- teri yaptılar türban için. Bu gösteride güven- lik güçlerinin gerici çevrelere karşı davranışı; üniversite gençlerine karşı olan davramşlanyla kıyaslanmayacak kadar hoşgörülüydü. Elbette ki bu gösteri, olaylann doğal akışı içinde ken- diliginden, içtenlikle yapılan bir gösteri degildi. En büyük siyasi yetkilinin yeni görevi dolayı- sıyla istenen bir ödündü. Verilen mesaj yan- kısını TBMM'deki bütçe görüşmelerinde bul- du. Konya milletvekillerinden biri bu görüş- melerde kişisel açıklamalannı yaparken tür- ban konusunu "zulüm" olarak niteledi. Ar- dından da bir ya da iki gün sonra YÖK ser- best bıraktı türbam. Böylece cuma namazı sı- rasında yapılan türban gösterisinde verilmek gibi değildir. Laikliğe inanmayan gerici çevrelere Ata- türk'ün fotoğraflan altında poz vererek göz kırpanlara sormak gerekmez mi? Sizler birer eyyamcı değil misiniz? Yann bu gerici çevre- ler iktidara gelirlerse sizleri baş tacı yapacak- lannı mı samyorsunuz? Hiç şüpheniz olma- sın ki önce sizleri alaşağı edeceklerdir. Çün- kü sizlerin tutumunu güven verici bulmaya- cak, işlerine geldiğiniz sürece sizleri kullana- cak, işiniz bittiğinde de buruşuk bir mendil gibi kaldırıp atacaklardır. Sonuç olarak laikliği sulandırmak; sonra da tümüyle kaldırmak yolu açılmıştır. Ancak bu yolu kapatmanın zamaıu geçmemiştir karum- ca. Yinelemekte yarar vardır, cumhuriyete, de- mokrasiye, özgurlüğe, devrimlere, insan hak- lanna, laikliğe inananlar! Kankaybını durdu- ralım, ülkemizin değerlerine sahip çıkalım, atalım üstümüzdeki bu ölü toprağını. ASLANÜNLÜ E. Is. Alb. Türk Sineması ve Atillâ Dorsay Ben, bir okuyucu olarak Atillâ Dorsay'ın "gitmeyin" dediği filme de giderim. Ama "gidin" demişse iki elim kanda olsa giderim. "75. yılında Türk Sineması" isimli panelde Atillâ Dorsay'ın yapmış olduğu konuştna ne- deniyle Türk sineması çevresinde bir fırtına koptu. Gazetenizde bu konuda okuyucu ve dinleyicinin hassasiyetini gösteren yazılar çıktı. Ben de toplantıda bulunan bir kişi olarak yaz- mak lüzumunu hissettim. önce Atillâ Dorsay1 m savunmaya ihtiyaa olmadığını beUrtiyorum, çünkü yazımm içeriğinden böyle anlaşılabilir. Panelde konuşan sinemacılan (Ali özgentürk, ömer Kavur, Türkân Şoray) özelhkle eleşti- rim haricinde tutuyorum. Onat Kutlar kendine tanınan konusma süresinin coğunu "Dorsay'ın Türk sinetnasuu küçümsediği" -ki okuyucu- su bunun böyle olmadığını bilir- şeklinde sap- tırma yaparak doldurdu. Ben, bir okuyucu olarak Atillâ Dorsay'ın "gitmeyin" dediği fil- me de giderim. Ama "gidin" demişse, iki elim kanda olsa giderim. Onat Kutlar panelden bir gün önceki bir gazetede "tstanbul Belediyesi önciilüğünde kunılacak Videotek kurucusu mu olacagı" şeklinde yöneltilen bir soruya "Si- nema salonu nostaljisi olmadığını" belirterek cevap vermiş bir kişi olarak şimdiye kadar tek bir video fürni eleştirisi yazmamış ve hiçbir za- man sinema salonunda film seyretme zevki- nin kaybolmayacağım en karamsar zamanlar- da bile (kendilerinin TV dizileri ile meşgul ol- duğu zamanlarda) savunmuş bir kişi olan Atil- lâ Dorsay'a ne hakla "Türk sinemasının diiş- manıymış gibi", "Salonlarda Türk sineması- nı istemeyen bir kişiymiş gibi" saldında bu- lunuyor? Okuyucu - seyirci bunlan bilmiyor mu? Sinematek'in ilk zamanlarında düşman olduğunuz Türk sineması size senaryo yazdır- maya başlaymca mı avukatlığma soyundunuz? Türk sinemasına sonsuz saygılarımla, salon- lan ^o25 Türk fılmi göstermeye zorlayan si- nemacılara soruyorum: Yukanda bahsettiğim en karamsar zamanlarda -batan gemiyi önce terk edenler örneği- salon sahipleri salonlan- nı garaj, pasaj yaptılar; yapımcılar, yönetmen- ler, oyuncular, karneramanlar reklam fılmi, vi- deo filmi çekmeye daldılar (SESAM başkanı hâlâ film ithal ediyor). "Saldun çayıra, mev- lâm kayıra" der gibi salon ve seyirciyi Türk fılmsiz bıraktınız. Şimdi çıkmış o günkü du- rumu seks filmi ve karate filmi ile geçirip ka- panmaya direnen bir avuç salonun %25'ine el atmaya, dublajı yasâklatmaya kalkıyorsunuz. Bu iş zorla olmaz, işte örneği ortada: Yapın "Uçurtmayı Vunnasınlar" gibi korkunç gü- zel filmler ("çok güzel filra" tabiri yetersiz kal- dığı için böyle yazdım) salonlar ardına kadar size açılır. Atillâ Dorsay'a da bir sitem: "Türk sineması ile ilgili panellere gitmeyeceğinizi, bu konuda j'azı yazmavacagıııızı" söylüyorsunuz. Okuyu- culanmza sordunuz mu? Türkân Şoray ve Löt- fi Akad kitaplan ne olacak? Sizi kınayan si- nemacılardan kat be kat fazla sayıdaki oku- yuculannız olarak bu acıklamanızı kamuo- yundan geri almamzı bekliyoruz. SADİ ÇİLİNGİR OKURLARDAN Çağa uygun bir egitim sistemi 199O'h yıllara girmekte olan Türkiye'de enflasyon 1o 70 lerin üzerinde seyretmekte v; başkentimiz Ankara'rfd bile günlerce sular kesilebilmektedir. Büyük şehirlerimizin çoğunluğunun gerek çevre koşulları gerekse insan yapısına uygunluğu açısından hiç de iyi durumda olmadığı kesindir. Bunun en büyük nedeni yüzeyselliğimiz, ayrıntılı düşünmeyişimizdir. Bir başka deyişle, yirminci yüzyıla uyum gösteremememizdir. Hâlâ birçok alanda onaçağda düşündüğumüz şekilde düşünmekteyiz. tnsanlarımız geleneklerimizin ve göreneklerimizin doğruluğunu sorgulamamakta ve alternatif düşünme, yaratıcılık anlayışından yoksundur. Dünya tarihinden bib'yoruz ki çağa uyum gösteremeyen varlıkların nesilleri tükenmektedir. Tıpkı geçmiş zamanda yaşamış dinozorlarda olduğu gibi. 20. yüzyıl şartlanna uyum göstermekte güçluk çeken Türkiye'nin daha güç şartlarm hâkim olacağı yirmibirinci yüzyıla ne derece uyum göstereceği sorusu hayati önem taşımaktadır. Elli yıl sonra dünyada petrolun bittiğini düşünelim, tüm ulaşımı petrole dayandırmış bir ülkenin durumu nasıl olur? Hiçbir dağıtım ve taşıma işlemi yapılamaz. İşte kıyamet o zaman kopar ve insanlar şuurlarını yitirirler. Herhalde o şartlarda yaşamak istemeyiz. T--im bunlarla hiçbir şeye sahip olmayan tükenmiş bir ulke olduğumuz anlamı çıkmasın. Ülkemiz hiç de küçümsenemeyecek bir potansiyele sahip, ancak sorun hâlâ ortaçağ düşünce sistemine sahip olmamız ve dagınıkhlığımızdır. Kendisini sorgulamayan, bu sorgulamadan çıkan sonuca göre yönünü çizmeyen insan gelişmez. Aynı durum ülkeler için de geçerlidir. Şüphesiz kendi kendini sorgulama objektif delillere, kanıtlara, verilere dayanmalıdır. Ülke yönetimine katkıda bulunan kurum ve kuruluşlann, siyasal partilerin ülke sartlarım dikkate alarak belirli konseptler, anlayışlar, politikalar geliştirmeleri zorunluluktur. Ancak bu konseptler mutlaka ihtiyaçlara cevap verecek şekilde ve verilere dayanmalıdır. Aksi takdirde inandıncılığını yitirecektir. Öncelikle hazırlanacak konsept, egitim sistemine yönelik olmalıdır. Çünkü yirmi birinci yüzyılı yönlendirecek olan insandır ve onun kalıtesidir. Her şeyin kalitesi olduğu gibi insanın da kalitesi vardır ve onu belirleyecek olan eğitimdir. Yirmibirinci yüzyıla hazırlanırken öncelikle çağa uygun egitim sistemimizi geliştirmeliyiz ve onunla ilgili konseptleri oluşturmamız gerekmektedir. Unutmayalım ki dünyamn çehresi konseptlerle değişmektedir. Ömeğin, Gorbaçov ortaya attığı perestroyka ve glastnost konsepti ile dünyayı yerinden oynatmıştır. Kısacas) kendi şartlarımıza, ihtiyaçlarımıza yönelik olarak tüm alanlarda sistem anlayışına dayanan düşüncelerin, konseptlerin ve ' politikalann acilen geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Şüphesiz burada görev, düşünen insanlarımıza ve siyasi partilerimize düşmektedir. KÂMİLAPAYDINLI Yfiksek Mühendis Gaziantep'te sinema katliamı 21.12.1989 tarihinde Gaziantep'te Kurtuluş Günü Şenlikleri adı altında sinema günleri düzenlendi. Sanatsal gösterilere susarmş Gaziantep halkı için bu çok büyük bir olaydı. Hele bunu Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlemesi, sosyal demokrat bir partinin sanata verdiği önemin göstergesiydi. Bu organizasyonun Gaziantep Büyük Sinema'da gösterime girmesi, Gaziantep'te modern sinemacılığa adım atan Büyük Sineması yöneticilerinin sinema günlerine verdiği önemin göstergesiydi. 22.12.1989 tarihinde büyük bir sevinç ve heyecanla bu sanatsal olayı izlemeye gittim. Sonuçta büyük bir hayal kınklığma uğradım. Olay tamamıyla bir fiyaskoydu. Sinema için bir katliamdı. Bir buçuk-iki saatlik filmler, parça parça gösterilip ku-k-kırk beş dakikaya sığdırıhyordu. Gaziantep'te dört gün süreyle sinema gunkri düzenlenmedi, sinema katliamı düzenlendi. EKREM TAHTACI Gaziantep "MAVİ DÜNYA'YA GÖNÜL VERENLER. DENİZCİLERİÇİN VİDEO KOŞESI • PARİS BOAT SHOVV Yenı yazı dızfsı SADUN BORO'NUN KISMET'İ KARADENİZ'DE OCAK 1990 SAYI : 69 "Denizde ve Evinizd6" Sadun BORO.dünya denizle- rinden sonra Karadeniz'i de dolaştı. İstanbul'dan Hopa'ya kadar yaklaşık 4 ay süren bu yolcu- luğu Sadun BORO.kendine özgü iislubu ile kaleme aldı. Karadeniz'in özellikleri,bilin- ^ meyen koylar ve ilginç öykü- «"«"ı'ö? ler bu yazıda... TEMSİLİVE KATILIMCI DEMOKRASİNtN KÖKENİ Doç. Dr. Sami Selçnk 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeli gonderümez. HEF ATATÜRK'ÜN YANINDA Saiih Bozok-Ccmal S. Bozok 2000 lira (KDV içinde) Çağdaf Yayınlan, Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ofis bay 14-16 yaşlarında 158 76 71 GORULMUŞTUR tlhan Selçuk 6. bası 5000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Odemcli göndertJmez. POLTTIKA VE OTESI MEHMEDKEMAL Şairier Giderken... Yaşadığımızı ölümler mi anımsatıyor, yoksa ölüm bir yol gös- terici midir? Her canlı yavaş yavaş ölüme yaklaşır. Bu değişmez bir yasadır. İşte Sunullah Arısoy, Reşat Cemal Emek de gittiler. Sunullah'ın ölüm haberini bir de Şahap Sıtkı verdi. "Yahu bu ölüm ne, çevremizde dolaşmaya başladı? Duydun mu Sunullah da ölmüş?" "Duydum, radyo söyledi" dedim. Bir de TV'de haberlerden sonra ölenleri söylüyoriar. Gene mi bir tanıdık gitti gibilerden merakla izliyoruz. Sunullah'ın Çağdaş Türk Dili Dergisi'nde bir yazısını okumuş- tum. Nurullah Ataç'tan söz ediyor, unutulduğundan yakınıyordu. Gerçekten Alaç, ölümünden sonra uzun bir süre unutulmuş, ki- tapları basılmaz olmuştu. Son günlerde Çan Yayınevi bütün ki- taplannı basacağını açıkladı. Bir-iki kitabını bastılar. Bu unutul- mamak mı demektir? Sunullah Arısoy, 'Ataç Usta' adlı yazısın- da ne denli uzak, ne denli yakın bir ölüm öyküsü anlatıyor. "...Ataç Usta öldüğünde 59 yaşındaydı. O zamanlar kocamış gözüyle bakıyorduk, oysa şimdi 'gençmiş' diye düşünüyoruml Hacı Bayram Camii'nin önünde Ataç Usta'nın namazının kıiın- masını bekliyorduk. O yıllarda Ankara Maarif Koleji Müdürü rah- metlı Cezmi Tahir Berktin de oradaydı. Ataç Usta'yla birlikte Ada- na Lisesi'nde görev yapmışlar. O anlattıydı oracıkta: Ziya Osman Saba'nın ölümünden sonra bir gün Kolej'e uğramış (Saba, 1957 yılının ocak ayında ölmüştü). Saba'nın ölümünden üzgünmüş. Ama bir ara gülümsemiş. 'Cezmi' demiş, 'Sesini çıkarma, ölüm bizi unuttu, atladı, genç- lere geçti, bu arada biraz daha yaşarız.' Ölüm bu! Unutur mu, aklımda' demiş olmalı ki, Ziya Osman Saba'nın ölümünden üç ay sonra, sevgili Ataç Usta'mızı aldı, gö- türdü." Sunullah'ı ellili yıllarda tanıdım. Sümerbankta çalışryordu. De- mokratlar iktidarda ya, bir gün Samet Ağaoğlu'na çıkmış, "Sen de edebiyatçısın, ben de, beni Ankara'da bir yerlere aldır" de- miş. Samet'in de iyi vaktine rastlamış olacak ki aldırmış. Gençlik dergilerinde şiirler yazar, her toplantıya katıhrdı. Der- nekJerden uzak durmazdı. Sanatseverler'de vardı, Dil Kurumu'n- da önde gelenlerdendi. O yıllarda hemen her gün görüşür gi- biydik, Ankara böylesi kalabalık değildi. Kişi Kızılay'a çıkmasın, birbirini görürdü. Emekli oluncaya degin Sümerbank'ta kaldı. Bir basımevine genel müdür oldu. CHP'de bir süre siyasete karıştı. Son günler- de her şeye ve herkese biraz küskün gibiydi. Bundan olacak Ku- şadasınaçekildi. Kendiniiyiceedebiyatavereceğisıradaölüm alıp götürdü. Reşat Cemal Emek, bugün bu dönemin çogu unutulmuş şa- irier kuşağındandı Bu kuşağın önde gelenleri Ahmet Muhip Dı- ranas, Şahap Sıtkı, Cahit Sıtkı Tarancı'ydı. Fuat ömer Keskinoğ- lu'ndan, Hayrettin Ziya'dan, Feridun Fazıl'dan, ismail Safa Es- kih'ten söz etsem kim bu adları anımsar? Çoğunun adı edebi- yat tarihini bırakın, dönemlerinde yapılan antolojilerde bile yok- tur. Reşat Cemal epeyce şiir yazdıktan, birkaç şiir kitabı çıkardık- tan sonra bir köşeye çekildi. Kendini zorla unutturur gibi bir hali vardı. Şiirin zorluğunu bildiğinden olacak dost meclislerinde "Şiir bizim harcımız değilmiş" derdi. içine kapanmış, şiire eski hızry- la bir daha yönelmemişti. Yeni bir şiir ararken, geçmişe eğiliyor, geleceğe yöneliyordu. Ahmet Muhip ve Cahit Sıtkı'nın şiirlerine yaklaşıyor, Garıpçilerden uzaklaşıyordu. Yasadığı yıllarda çok ün- lü olan Keziban şiiri Örnek gösterilebılir: "Sağmışsın gelenler dedi / Gelin olmuş ere varmışsın / Hâlâ güzelmişsin gül gibi / Biraz sararmışsın - Her şey geçer, her şey değişir geçer / Solar dallarında düşünceler / Sen hâlâ eski türkth yü söyler / Ağlarmışsır, - Okunuyor uzaklarda ezan / inanmak güzel şeydir Keziban / Esen cenup rüzgârtanndan / Beni sorar- mışsın." 4airler gidiyor, ama şiirleri kalıyor; zamanla her ne denli şiir- den uzak dursalar bile kalıcı olan gene şiirdir. ÇALIŞANLAR1N SORULARiySORUNLARI Y1LMAZ ŞtPAL M \eni tazminat tavanı" SORU: 1939 dogunıluyum. tşe giriş tarihim Mayıs 1964. Bir özel okulda 1972 yılından bu yana SSK'h olarak calışı- yortım. Geçmiş hizmetlerimi birleştirdim. 1) Ekteki bordromdan anlaşılacağı gibi sigorta prim- lerim 1 milyon 230 bin lira üzerinden kesiliyor. Şubat 1990'da maaşım 1 milyon 500 liraya yukselecek ve ben 17 yıl 8 aylık kıdem tazminatına hak kazanacagım. Bn süre ve maaşımın (azminatı ne tutacak? Kıdem tazmi- natı tavanı da yukselecek mi? Yeni tazminat tavanı ne olacak? A.O. YANIT: Genel aylık katsayısımn 255'e ve taban aylık katsayısının 28O'e yükselmesi kıdem tazminatlarına uygulanan tavan tutarım da arttırmıştır. Bilindiği gibi kıdem tazminat] tavanı tş Yasası'na göre "T.C. Emekli Sandığj kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emek- lilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz." 1990 yıh (1 ocak - 30 haziran) için T.C. Emekli Sandığı'nca 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'na bağlı olarak çalışanlara ödene- cek emeklilik ikramiyesi tavanı yeni katsayılara göre 1 milyon 568 bin liraya yükselmiştir. 1.500 (1. derece 4. kademe genel aylık göstergesi) 4.000 (Başbakanlık Müsteşan için belirlenen ek gösterge) 5.500 (En yüksek toplam gösterge) 5.500 x 255 (1990 yüı 1. yan genel aylık katsayısı) = 1.402.500 TL. (Genel aylık ikramiyesi) 375 sayılı yasa hükmünde kararnamenin geçici 1. maddesi uya- nnca memuriyet taban aylığı ile kıdem aylığı emekli ikramiyesi- nin hesaplanmasmda "1990 yıh için % 50, 1991 yılı için <7o 75 ve 1992 ve takip eden yıllar için ^o 100 oranında dikkate ahmrî' Kararnamenin bu maddesıne göre en yüksek kıdem göstergesi olan 200 ile genel aylık katsayısı 255'in çarpımmın V» 50*si olan 25 bin 500 ile 1000 taban aylık göstergesinin, taban aylık katsayısı olan 280 çarpımının gene ^o 50'si tutarı 140 bin lira aynca emekli ikramiyesine yansıyacaktır. Böylece: 1.402.500 (Genel aylık ikramiyesi) 25.500 (% 50 kıdem aylık ikramiyesi) 140.000 (% 50 taban aylık ikramiyesi) 1.568.000 TL. (En yüksek devlet memunı emekli ikramiyesi) = Kıdem tazminatı tavanı. 1 milyon 500 bin lira brüt aylık ve 17 yü 8 ay karşüığı kıdem tazminatı tutan ise 26 milyon 500 bin liradır. İLAN ANTALYA 2. SULH HÂKİMLİĞİ'NE Esas: 1988/182 Karar: 1989/1231 Davacı Ali Çam vekili avukat Ali Sanlı tarafından davalılar Gül- süm Çiçek Kollez, Osman AU Kıvrak, Fatma Çam, İbrahim Çam ve tbrahim Çam vasisi Ali Budak ile dahili davalı Ümmülü Kırlı aleyh- lerine açüan ortaklığın giderilmesi davasının mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda; Davanın, Antalya Muratpaşa Mahallesi 4510 ada 6 nolu parselin ortakhğımn açık arttırma suretiyle satılarak giderilmesi olduğu, bu şekli ile yazılan dava dilekçesinin dahili davalı Ümmü Kırlı'ya ulaş- madığı, adresinin tespit edılemediğinden ilanen tebligat edilmesine mahkemece karar verilmiş olduğundan, karar gereğince mahkeme- mizin 1988/182 Esas 1989/1231 karar sayılı karan ile 15/9/1989 ta- rihinde Antalya Muratpaşa Mahallesi 4510 ada 6 nolu parselin ortakhğımn açık arttırma suretiyle satılarak giderilmesine, satış işi- nin sulh hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürü tarafından yapüma- •sına, satış giderleri düşuldükten sonra satış bedelinin paydaşlara tapudaki pay oranına tekabül edecek şekilde ödenmesine, Hasan Çam'ın 116/412 payına tekabül edecek bedelin Torbalı Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alınan 1982/730 Esas 1982/710 karar sayılı vera- set belgesindeki gibi eşit paylardan Ali Çam, İbrahim Çam, Fatma Çam'a ödenmesine, satış bedeli üzerinde binde 5 oranında harç alın- masına 2500 lira harcın düşülmesine, Osman Ali Kıvrak'ın davada sıfatı olmadığmdan bunun hakkındaki davanın reddine (sıfattan) karar verildiğinden yukanda tarih ve numaraları yazılı bulunan karar sa- yılı ilanın Türkiye'de satılan üç büyük gazeteden birisinde ilan edil- mesine, işbu kararın davalı Ümmulü Kırlı tarafından kanuni süresi içerisınde temyız edilmediği takdirde kesinleşeceği davalıya tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 18/10/1989
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle