26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Dünyanın en önemli petrol havzalarının komşusu olan Türkiye’nin kendi petrol gereksinimini mümkün olduğu ölçüde yerli üretimle karşılaması gerekirken bu konuda şimdiye kadarki yönetimlerin anlaşılmaz bir biçimde petrol arama faaliyetlerine önem vermemesi ve bu konuda daha ciddi bir petrol politikası uygulamaması dikkat çekicidir. Bütün dünyada çoğu devletlerin, petrol arama, çıkarma, rafinaj ve dağıtım gibi işlerin giderek milli kuruluşlarca yapılmasını özendirip tedbirler almalarına karşın şimdiki iktidarın, devlete ait başarılı milli kuruluşları parçalayarak satması kabul edilemez bir husustur. Petrol Kanunu’ndan günümüz şartlarına uymayan hükümlerin ayıklanması gibi bir gerekçeyle Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yürütülen çalışmalar sonucunda hazırlanan Yeni Petrol Yasa Tasarısı, 23 Haziran 2004 tarihinde Meclise gönderilmiştir ve halen komisyonlarda inceleme safhasındadır. Maalesef bu yeni değişikliklerle petrolden alınan devlet hissesinin yüzde 2’lere indirilmesi ve devletin kullanım hakkının tamamen dışarıya, ülkemize hiçbir yararı olmayacak şekilde aktarılması söz konusu olacaktır. Bu nedenle duyarlı ve haklarımızı koruyacak ulusal bir petrol ve enerji politikası planının hazırlanması son derece gereklidir. Enerjide sorunların bir diğeri ise dışa ve sınırlı kaynağa bağımlılık… Türkiye, elektrik enerjisi konusunda doğalgaza yükleniyor. Doğalgaz kaynakları çok sınırlı düzeyde olması nedeniyle, bu bağımlılık güvenliğini bile tehdit edebilir. Özelleştirme faaliyetleri ancak kamu yararı ve milletimizin çıkarları izin verdiği ve gerek gördüğü ölçülerde devam ettirilmelidir. Güvenilir elektrik enerji arzının sağlanabilmesi amacıyla mevcut iletim ve dağıtım hatlarının iyileştirilmesi ve dağıtımda özellikle doğuda görülen kaçak elektrik kullanımının engellenmesi ile bu konudaki yasaların özenle uygulanması hızla ele alınmalıdır. C S TRATEJİ 7 ve alanı bulamayacaktır. Ülkemizde artık karma ekonomi değil, AB buyruklarına uygun özelleştirmelerle özel sermayeye dayalı piyasa ekonomisi geçerli olacağına göre, yukarıdaki planlama hedefleri de rafa kaldırılacaktır. Halbuki Türkiye’nin yazımızın başında değindiğimiz gibi orta ve uzun vadeli geleceğini görebilmesi, bu gelecekteki gereksinimlerini tespit etmesi gerekir. Bunun için strateji ve planlamaya ihtiyaç duyuluyor. Türkiye’nin enerji konusunda geleceğini bu stratejik yaklaşımlarla ve milli hedefler doğrultusunda ele almasında yarar vardır. Bugün AB dümen suyundaki yönetim 2002 yılında iktidara gelirken, elektrik üretiminde öz kaynaklara yani yerli kaynaklara döneceğini söylemişken bu sözünü maalesef tutmamış ve 2002 yılında elektrik üretimindeki doğalgaz kullanım payı yüzde 26, kömürün payı yüzde 35 iken, 2006'da doğalgazın elektrik üretimi içerisindeki payı yüzde 44’e çıkmış kömürün payı ise yüzde 20'lere inmiştir. Ve maalesef Türkiye gibi enerjisi de geçen 4 yılda iyi yönetilmemiştir. Türkiye bu gidişle her anlamda karanlıkta kalacaktır. Geçtiğimiz aylarda ülkemizin bir bölümünde yaşadığımız uzun süreli elektrik kesintisi bugün büyük kentlerimizde 1970’li 1980’li yılları hatırlatırcasına hemen her gün, 21. yüzyıla ve çağdaşlığa meydan okurcasına yaşanmaya başladı. Dış politika(sızlğı)mızın fantezileri uğruna çıkılan dış gezilerden vakit bulamayan iktidarın bunu engelleme konusunda bir vizyona, stratejiye sahip olduğu da söylenemez. Her alanda ülkemizi maalesef sinsi bir şekilde yaklaşan karanlıklar bekliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında, nükleer enerji santralleri olmayan öteki sanayi ülkesi İtalya ve doğal kaynakları son derece kısıtlı ve dışa bağımlı Japonya’dan sonra en pahalı sanayi elektriğini Türkiye kullanıyor. Türk sanayisinin karşı karşıya bulunduğu bu çarpık ve kabul edilemez durum bu günlerde yine iktidarca, sanayi elektriğine zam getirilmesiyle daha da kritik bir hal almıştır. Dışarıdan sırf elde edeceği reel faizi düşünerek gelen spekülatif borsacıların himmetiyle ayakta durmayı bir politika haline getiren iktidar, yerli sanayiyi kurtlar sofrasına atmıştır. Bunun sonucunda maalesef başta tekstil sektörü olmak üzere sanayicilerimiz yaşam savaşında çareyi kapağı dışarı atmakta bulmuştur. Bu çarpık uygulama düzeltilmeli, bedava elektrik AB BASKISI VE ENERJİ SORUNU Beş yıllık kalkınma planlarına alışan Türkiye 7 yıllık dönemi (20072013) kapsayan 9. Kalkınma Planı’nı uygulamaya koymuştur. Ülkeyi dönüşüme götürmeyi hedefleyen 9. Kalkınma Planı’nın detaylarına göre; Elektrik üretim kaynakları arasına nükleer enerji dâhil edilecek, hidrojen ve bor gibi alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi desteklenecektir. Bu arada elektrik enerjisi talebi 171 bin 450 gigawat/saatten 295 bin 500 gigavat/saate yükselecek, enerji tüketiminde doğalgazın yüzde 28 olan payı, yüzde 34'lere yükselirken, petrol ürünlerinin enerji üretimindeki payı yüzde 37'den 31'e gerileyecek, elektrik talebi yüzde 8,1 artacak, enerji üretim ve dağıtımı özelleştirmesi tamamlanacak, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payı artırılacaktır. Yukarıda belirtilen ve çoğu gerçekçi, iyi niyetli yaklaşımlarla ele alınmış 9. Kalkınma Planı artık ve maalesef ülkemizde her alanda serbest piyasa ekonomisini şart koşan ve Türkiye’yi bir sömürgesi haline getirmeyi amaçlayan AB’nin gölgesinde ve baskılarıyla bu iyi niyetli görüşlerini uygulama fırsatı POLİTİKA ÖNERİLERİ Bütün bu gerçekler ışığında şu enerji politikaları ve programlarının ele alınmasında yarar vardır: Her çeşit mevcut enerji kaynağının geliştirilmesinin yanı sıra milli anlamda yeni kaynak aramalarına hız verilmeli, Bu bağlamda, henüz gerektiği gibi değerlendirilemeyen ve tamamen milli kaynaklara dönük jeotermal ısı, güneş, rüzgar gibi yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının en kısa zamanda enerji arzına katkısı hedeflenmeli, Yine bu bağlamda nükleer enerjiye dönük araştırma ve geliştirme çalışmaları ele alınarak, düşük değerli dahi olsa yerli uranyum kaynaklarımızın yakın bir gelecekte yeni teknolojilerle daha ekonomik olmasını sağlayan çalışmalarla büyük ölçüde milli, bağımsız bir nükleer enerji politikası gerçekleştirilmelidir. Dünyanın önemli toryum rezervlerinin bir kısmının sahibi olarak, Japonya örneği bazı çağdaş ülkelerde geliştirilmeye çalışılan ve gelecek vaat eden toryumdan nükleer santrallerde yararlanma çalışmalarına ülkemizde de ağırlık verilmelidir. Dünyanın en önemli bor rezervlerine sahip ülke olmanın avantajını, bordan enerji üretimi ve borun özellikle taşıtlarda kullanımı alanlarında yapılan çalışmalara hızla katılarak elde etmemiz gerekir. Enerji ithalatında maliyet de göz önünde tutularak, gerek ülke gerekse kaynak çeşitlendirilmesine gidilmesi, bilhassa petrol ve doğalgazda tek ülke ve tek kaynağa bağımlılık gibi bir durum yaratılmamasına dikkat edilmelidir. Talebin karşılanmasında ülke kaynaklarının gerek kamu ve özel sektör gerekse kontrol altındaki bir yabancı sermayenin katkılarıyla en iyi şekilde değerlendirilmesi hedef olmalıdır. BTC, bağımlılığı azaltacak projelerden biri olarak görülüyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear