Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası O rtadoğu bölgesinin jeostratejik önemini yüzyıllar öncesinden keşfeden Büyük Britanya, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte somut şekilde Ortadoğu’yu işgale girişti ve 1921 yılında Irak Devleti’ni yapay bir şekilde oluşturdu. Irak’taki nüfuzunun etkili olması için halkın benimsemediği ancak İngiltere’nin çıkarları ve isteği doğrultusunda hareket edecek bir yönetimi ülke başına getirdi. 1918 yılında İngiliz işgalci güçlerine karşı ortaya çıkan Irak’ın belli bölgelerindeki direniş harekâtının kısa sürede Irak’ın tümüne yayılması da İngilizlerin Irak’taki askeri varlığının sonunu getirdi. Bu tarihten, İranIrak savaşının başlangıcını oluşturan 1980 yılının Eylül ayına kadar olan süreçte ise İngiltere’nin Irak siyasal alanındaki etkisi aktif bir şekilde devam etti. Savaş sırasında ABD’nin askeri, siyasi ve maddi desteğini alan Irak, saf değiştirerek İngiliz kampından Amerikan kampına geçiş yaptı. Söz konusu gelişmeye rağmen, İngiltere’nin bölgedeki özellikle de Körfez Bölgesi’ndeki nüfuzu etkin kalmıştı. Ancak, 1991 Ağustos’unda Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ile birlikte bölgede İngiltere tarafından kurulan statüko bozuldu. Tarih boyunca sömürge ülkelerine uzanan yolda geçiş bölgesi olan ve başta petrol olmak üzere birçok zenginliğe sahip olan Irak ve Kuveyt uzun yıllarca İngilizlerin boyunduruğu altında yaşadı. Çok uzun bir dönem boyunca oradaki nimetlerden sadece İngilizler faydalandı. Ekonomik krizin baş gösterdiği bir dönemde ABD, İngiltere’nin Ortadoğu pastasını tek başına yemesini engellemek amacıyla Saddam’ı bir piyon olarak kullandı. ABD, Kuveyt’i diktatör Saddam’dan kurtarmak, Kuveyt’te adaleti dağıtmak ve bölgeyi demokratikleştirmek bahaneleriyle yüz binlerce Amerikan askerini Körfez Bölgesi’ne yerleştirerek bölgedeki İngiliz nüfuzuna büyük bir darbe vurdu. Artık Körfez’de sadece İngilizler değil, Amerikalılar da var. Halkın tepkisi, askeri kurumların değerlendirmesi Blair yönetimini zorluyor… C S TRATEJİ 17 Siyasilerin bir kısmı Irak’taki askeri varlığın azaltılması isterken, bazı askeri yetkililer de Irak bataklığından tamamen çekilmek yoluyla İngiltere’nin bozulan imajının düzeltileceğini ileri sürüyorlar. İktidarın, Irak politikalarına karşı olanların artması bir yana, İngiltere’deki askeri kurumların siyasal kurumlarla karşı karşıya gelmeleri, Irak işgalinin İngiltere’de ortaya çıkardığı kaotik tablonun ne kadar tehlikeli boyutlara sürüklendiğini gösteriyor. İngiltere’de "asker konuşmalı mı konuşmamalı mı?" tartışmasını başlatan İngiltere Genelkurmay Başkanı’nın açıklamaları da bu döneme denk geldi. Nitekim İngiltere Genelkurmay Başkanı’nın "Irak için vaat ettiğimiz demokratik ortamı sağlayamadık, Irak işgalinin yol açtığı terör olayları ülkemizin güvenliğini tehdit etmeye başladı. Londra patlamalarını gerçekleştirenlerin vasiyetleri eylemelerin ‘Irak’ta ölen masum kardeşlerinin intikamını almak için’ yapıldığını söylüyor" şeklindeki açıklaması, İngiltere’nin Irak’a yönelik politikasındaki askersivil anlaşmazlığını gözler önüne seriyor. Genelkurmay Başkanı’nın "ülkenin tüm kaynaklarının Irak’ta kullanıldığı ve bunun aslında İngiltere’nin savaşı olmadığı" yönündeki sözleri İngiltere’nin Irak’taki duruşuna yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Hükümetinkinden farklı bir bakış açısı… İngiltere’de Irak kavgası konusundaki istihbarat bilgisinden yararlanmak ve uluslararasılaştıracağı işgale meşruiyet kazandırmak için, bölgeyi uzun yıllardan beri kontrolü altında tutan İngiltere’nin kendisi ile birlikte ülke topraklarında askeri güç bulundurmasına yeşil ışık yaktı. Irak’ın güney bölgesinde yer alan ve ağırlıklı olarak Şiilerin bulunduğu kentlerden Basra ve Amara gibi şehirleri 2003 Mart’ında işgal eden İngiltere, "işgal için değil insani yardım" maksadıyla geldiğini Irak ve dünya kamuoyuna duyurdu. İlk etapta bu şekilde kendini kabul ettiren İngiltere’nin Irak cezaevlerinde gerçekleştirdiği sistematik işkence ve cinayetlerin ortaya çıkması ise Irak halkında İngilizlere karşı nefret doğurdu. "İnsani yardım"ın işkence ve cinayet halini alması İngiltere’yi ABD gibi istenmeyen güç haline getirdi. Tarihi nedenlerle Ortadoğu’da en deneyimli devlet olarak İngiltere görülüyor. Irak’ta 7 bin askerle ABD’yi destekleyen Blair yönetimi, halkın tepkisi ve son dönemde askeri kurumların sert GERÇEKLER ORTAYA çıkışları nedeniyle zor bir dönem yaşıyor. ÇIKIYOR İNGİLTERE’NİN IRAK’A DÖNÜŞÜ ABD, 1990 yılının Ağustos ayında Kuveyt’e ve dolayısıyla bölgeye yerleşmek amacıyla kullandığı aldatıcı sloganların aynısını, 9 Nisan 2003 tarihinde Irak’ta uzun süre askeri gücünü konuşlandırmak için deklere etti. Gerekçe aynıydı Irak’ı Saddam’dan kurtarmak. ABD, Irak GELENEKLER DEĞİŞİYOR İngiliz askerleri tarafından Irak’ta işlenen yetmiş cinayet yine İngiliz askeri yetkilileri tarafından tespit edildi. Bugüne dek tespit edilen cinayetler konusunda İngiltere’de açılan davaların sonuçlandırılmamış olması, Tony Blair yönetimine karşı olan muhalif İngiliz kamuoyunun Irak konusundaki tepkisinin artmasına yol açtı. Irak savaşına İngiltere’nin destek vermesine karşı olan ve Blair’in siyasetini baştan beri eleştiren İngiliz halkı, İngiliz askerlerinin Irak halkına karşı işlemiş olduğu insanlık dışı suçların, imparatorluk geleneğine sahip olan İngiltere’nin imajını uluslararası platformda zedelediğine inanıyorlar. İngiliz halkı bu gerekçeyle iktidardan başka askeri yetkilileri de eleştirerek gerek siyasi yetkililerine gerekse askeri yetkililerine karşı büyük bir baskı unsuru oluşturdu. Siyasi ve askeri yetkililerin "İngiliz askerlerinin Irak’ta işledikleri suçlardan dolayı mutlaka cezalandırılacakları" yünündeki açıklamaları İngiliz halkının tepkisini azaltamadı. Tam tersine, İngiliz halkının yönetime karşı olan tepkisinin giderek artması hem siyasiler ve hem de askeri yetkililer arasında Irak konusunda ikilem yaşanmasına yol açtı. İngiltere’nin Irak savaşına destek vermesine muhalif olanların sayısı gün geçtikçe artıyor ve bu yöndeki talep de daha net ve daha sık bir biçimde gündeme getirilir oldu. Bütün bunlara ek olarak, Irak’ın işgal edilişinden bugüne dek ölen Iraklı sivil sayısının 655 bin olduğu batılı kaynaklarca ve özellikle İngiltere’de faaliyet gösteren araştırma merkezleri tarafından bu dönemde teyit edildi. Aynı merkezlerce ölü sayısının dört katı kadar yani iki milyonu aşkın da yaralı olduğu ileri sürülüyor. Bahse konu olan bilânço ABD ve İngiltere’nin savaş öncesinde ileri sürdükleri Irak işgali gerekçeleri ile yan yana koyulduğunda Irak’ın içine düştüğü cehennemin dehşet verici yönü ortaya çıkıyor. Tüm bu gelişmelere rağmen Irak politikasını sürdürmeye kararlı gözüken Blair, Irak’taki yedi bin askerini geri çekmeye yanaşmıyor. Ancak anlaşılıyor ki, Irak’tan çekilme konusunda siyasetçilerine karşı sesini yükselten İngiliz halkına katılan askeri kurumlar, Blair iktidarına zor günler yaşatacak. Dolayısıyla, geçmişte olduğu gibi bugün de Irak’a demokrasi getirme ve insani yardım maksadıyla geldiklerini ifade eden İngilizlerin bölgeye gerçek geliş nedenleri gibi hedeflerinin hiçbirine ulaşamadıkları gerçeği de daha fazla saklanamayacaktır. Dannatt Blair