Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Yrd. Doç. Dr. Barış DOSTER ‘Kıbrıs’ta Aşk ve Ölüm’ün yazarı Blackley: C S TRATEJİ duygusu hep eksik kalmış onda. Romandaki İskoç gencinin yaşamıyla benim yaşamım arasında elbette büyük benzerlikler var. Bende İngiliz ordusunda görevliyken, onun yaşadığı pek çok şeyin benzerini yaşadım. Onun yaptığı şeylerin çoğunu ben de yaptım. İkimiz arasındaki bu benzerlik, pek çok yazar ve yarattığı roman kahramanı için de geçerlidir zaten. Türk dostu olmanızda, saldıran, anlaşmayı bozan, adadaki huzuru kaçıran taraf Rumlar olmasına karşın, dünyanın onları desteklemesinin payı oldu mu? Askerliğim sırasında adada Türkleri tanıyınca, onları çok sevmeye başlamıştım zaten. Sorunlarına ve yalnızlıklarına ilgim o zaman başlamıştı. Askerliğim bitince İngiltere’ye dönüp, sonra da Avustralya’ya yerleşince, askerlikte yaptığım çalışmalar ve verdiğim hizmet nedeniyle, üstün onur madalyası ile ödüllendirildim. Sonra AvustralyaTürkiye Dostluk Örgütü’nde görev aldım. Türkiye ve Türklerle ilişkim daha da gelişerek ve güçlenerek sürdü. Bu Türkiye’ye dördüncü gelişim. Yapıtınızda Kıbrıs Türk toplumuna ilişkin çok ince ayrıntılar, derin gözlemler var. Askerdeyken günlük mü tuttunuz, yoksa sonradan mı yazdınız bunları? Günlük tutmamıştım. Askerliğim biter bitmez hemen de yazmaya başlamadım zaten. Yaklaşık iki yıl bekledim. Bu süre zarfında hem kendi ailevi düzenimi kurdum, hem de kafamı toparladım ve yazacaklarımı düşündüm. Tüm bunların yanında ayrıntılı bir siyasal çalışma yaptım. Türkiye’yi, Yunanistan’ı, dönemin önde gelen Türk ve Rum politikacılarını, liderlerini inceledim. Her iki halkın tarihini, anlaşmazlığın kökenlerini okudum. Tarihi romantik bir çalışma yaparken, işin her iki boyutunun da olması ve dengeli olması için uğraş verdim. Yani hem tarihi gerçekleri çok iyi ve doğru bilip, yansıtmak, hem de iki genç arasındaki romantik ilişkiyi, mutlu sonla biten aşk öyküsünü dengeli biçimde vermeye çalıştım. Romanda sözü geçen kişiler Türk kamuoyunun yakından tanıdığı isimler. Fazıl Küçük gibi, Rauf Denktaş gibi kahramanlar. Makarios’u da çok iyi canlandırmışsınız. Onun üzerinde ne kadar araştırma yaptınız? Onun hakkında da çok şey okudum. Onu romanda konuşturduğum zaman, neler söylediğinin yanında, neler söyleyebileceğini de düşündüm hep. Bir karakteri konuştururken, hele de bu roman kahramanının da ötesinde, gerçekte yaşamış ve de ünlü biri ise onu çok yakından tanımanız gerekiyor. Yani bir askeri konuştururken onun gibi, kadın bir direnişçiyi konuştururken onun gibi, bir halk kahramanını konuştururken de onun gibi düşünmek lazım. Asıl mesleğim eczacılık olmasına karşın, 43 yaşından sonra başladığım sanat eğitiminin, böyle bir düşünce yeteneğinin gelişmesinde, zenginleşmesinde çok olumlu etkisi oldu. Bakış açım gelişti. "Kıbrıs’ta Aşk ve Ölüm"ü ne zaman yazmaya başladınız? Dört yıl önce yazmaya başladım ve yazdıkça Türklere olan yakınlığımın ne kadar ileri düzeyde olduğunu daha çok fark ettim. Batı’da Türkiye’yi ve Türkleri olumlu gösteren kitapların sayısının çok ama çok az olmasına daha çok sinirlendim. İngilizce’de Türkleri olumlu anlatan çok az kitap vardır. Bir gün bana, "Türkleri neden seviyorsun, onları neden olumlu biçimde anlatıyorsun" diye sordular. Çok şaşırdım ve kızdım ve "Yunanlıları sevsem, onlar hakkında bir roman yazsam kimse bana böyle bir soru sormazdı" dedim. H arry Blackley, Türkiye ve Türklerle değil, ama Türk okuruyla yeni tanışan bir yazar. Avustralya’da yaşıyor. Asıl mesleği eczacılık. 43 yaşından sonra sanat eğitimi almaya başlamış. Türkiye’ye, özellikle de Kıbrıs sorununa ilgisi, İngiliz Ordusu’nda askerliğini yaparken, 1958 yılında görev yaptığı Kıbrıs’ta başlamış. Adadaki Rumların Türklere yönelik saldırıları, vahşice işledikleri cinayetler belleğinde derin izler bırakmış ve o günden sonra da Türkiye ve Türklerle yakından ilgilenmeye başlamış. APRIL Yayıncılık tarafından okura sunulan "Kıbrıs’ta Aşk ve Ölüm" adlı romanının İngilizce baskısını kendi olanaklarıyla Avustralya’da gerçekleştirmiş ve bu kitabı 4 bin satmış. Yakasında Atatürk rozeti taşıyan, gelişmeleri bir Türk gibi yorumlayan, kitabının dilimize kazandırılmasında büyük emeği geçen mimar Doğan Hasol’la bir Türk gibi kucaklaşan Blackley’le romanını, Kıbrıs’taki gelişmeleri ve Türkiye’nin dış politikasını konuştuk. Kitabınızda bir yandan Kıbrıs’ta 1960 öncesinde yaşananlar ve sonrasındaki gelişmeler, çok yalın, gerçekçi ve akıcı bir anlatımla aktarılırken, bir yandan da bir İngiliz askeri ile Türk kızı arasında yaşanan aşk ilişkisi yer alıyor. Sizin de askerliğinizin bir bölümünü Kıbrıs’ta yapmanız da dikkat çekici. Kişisel tarihiniz, romanın kurgusunu ne kadar etkiledi? İngiliz ordusunda görev alan asker, Katolik bir aileden gelen yoksul bir İskoç genci. Büyük yoksulluk çekerek, huzursuz bir aile ortamında büyümüş. Eczacılık eğitimi almış. Türk kızı Leyla ise zengin bir Kıbrıslı Türkün tek çocuğu. Babası, ileri bir eğitim almasa bile uzak görüşlü, Atatürk devrimlerine inanmış, etkili bir adam, köyün de muhtarı aynı zamanda. Kitabımda tarihsel gerçeklerin, aşk hikâyesinin yanında farklı din, farklı milliyet ve de farklı sınıfsal konumlardan gelen iki gencin yaşamlarının Rum saldırılarından, politikadan, uluslararası ilişkilerden nasıl etkilendiğini yansıtmaya ‘Rumlar, Türklerle yaşamak istemiyor’ çalıştım. Türk kızı Leyla varsıl, rahat, sevecen ve huzurlu bir aile ortamında büyüyor. İyi bir anne ve babası var. İngiliz Kraliyet Ordusu’nda görev yapan Alex ise yoksul bir İskoç ailenin oğlu. Çok zor koşullarda büyümüş. Huzursuz, mutsuz bir aile ortamı var. Annesiyle ilişkileri iyi, babasıyla ise çok kötü. Çok zor koşullarda okumuş, eczacılık eğitimi alabilmek için hep çalışmak, para kazanmak zorunda kalmış. Askerlik sonrası çok başarılı bir eczacı olsa, çok para kazansa bile mutlu bir yuva özlemi, aidiyet Kıbrıs gerçeklerini romanlaştıran Blackley imza gününde... ‘Avrupa’ya, kendi geçmişinin üzerini örtmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için bir günah keçisi lazım. Türkiye bunun için hırpalanıyor. Kendi kimliklerini korumak için ‘öteki’ figürüne gereksinimleri var. Türkiye Avrupa’nın "öteki"si olarak öne çıkıyor.’