25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
LU : O I— O LU ı 4- "Niçin Akreditasyon? Hangi Kalite Standardı? Niçin ABET?" yazısı üzerine Prof. Dr. BülentE. Platin, MÜDEK Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi; ODTÜ Makina MOhendisliği 23 Tcmmu: 2010 tarihli 1218 sayıh Bilim Teknoloji (CBT) Eki'nde yayıralaıian ya:ı ile önenıli bir konuyu gündeme gerir- dikleri için İTÜ İnşaat Fakültesi Gcomatik Mühendisliği Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. EıginTan ve öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Cengizhan İpbüker'e tcşekkür ediyorum. Ya:arlarla olan iletişimim sonucunda CBT'de yayımlanan ya:ınm bölüm öğren- cileri için hazırlanmış ve dağıtılmış bir met- nin kısaltılmış süriimü olduğunu öğrendim. Ancak, bu metinde yer alan ba:ı yanlışla- rın ve yanlış anlaınalara yol açabilecek ba- :ı eksik bilgilcndirmelerin dü:cltilmesini önemli ve gerekli görüyorum. Metnin ikinci paragrafı, mühendislik programlarındaki kalite güvcnce sistemine gcnel anlaında bir açıklık getirirkeh, son tümcesi kanımca değişik yönlerden bir di- :i eleştiriye uğrayan kalite güvencc siste- ıuinin ve uluslarnrası akreditasyonun İTÜ'de yarattığı çalkantıya göndenne yap- maktadır. Aslında bu tür çalkantılar İTÜ dışında başka kurumlarda da yaşanıyor. Eğer bu tümceden kasıt ülke genelini kapsamak ise, o :aman "Geride bırakılaıi 10 yıllık " girişinin "Geride bırakılan 18 yıllık "ola- rak ya:ılması gerekirdi. Çünkü, mühendis- lik programlarındaki kalite güvcnce siste- mi kurulması ve uluslararası akreditasyon etkinlikleri ilk olarak ODTÜ Kimya Mühendisliği vc Maden Mühendisliği lisans programlarınm 1994 yılında ABETdeğer- lendirmesi almak için hazırlıklara başladı- ğı 1992 yılına dayanmaktadır. 1 Metnin ULUSLARARASIAKREDİ- TASYON başlığı altmdaki ilk paragraf, "Amerika Birlesik Devletleri'nde 1930'lu yılların başında değişik mühendislik disip- linlerine ait meslek ndalarının desteğiyle ku- rulan ABET (Accreditation Board tbr Engineering and Technology) "şeklin- de başltyor. Ûysa, 1932 yılında kurulan ku- ruluşun adı ABET değil, ECPD'dır. (Engineers' Council for Professional Development) Bu kurulu; ancak 1980 yı- lında ABET adını aldı1 . ULUSAL AKREDİTASYON başlığı altındaki ilk paragraf "Ülkemizde yalnı: on yıllık bir geçmişi olan akreditasyon süre- cinde "şeklinde başhyor. Bu bilgi de yu- karıda birinci maddede verilen bilgiler ışı- ğında yanlıştır ve "Ülkemizde yalnı: 18 yıl- lık bir geçmişi olan akreditasyon sürecin- de "şeklinde düzeltilmelidir. Yine aynı paragraf içinde "büyük ölçüde eski ve köklü, lngilizce eğitim-öğretim ya- pan üniversiteler" ifadesi kullanılırken üniversite adlarının verilmesinden kaçın- maya gerek olmadığını ve bu bilgiye açık- lık getinnesi yönünden ABET değerlen- dirmeleri sürecine İTÜ'den daha önce başlamış olan ülkemiz üniversitelerinin sı- rasıyla ODTÜ, Bilkent Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi olduğunu belirtmek isterim. ULUSAL AKREDİTASYON başlığı altındaki ilk paragrafta da düzeltilmesi ge- rekli bazı bilgiler var: 2001 yılında oluşturulan Mühendislik Dekanlar Konseyi'nin amacı metinde yer al- dığı gibi "Türk üniversitelerinin yüksek- öğretim progr.ımhırının değerlendirilmesi" değil, MDK'nin web sitesinde" tanımlan- dığı gibi "ülkemizde mühendislik eğitimi- nin mmmlan ırerinJe göriiş alışverişinde fcu- lunmak, mühendislik eğitiminin etkin ve verimli bir biçimdc yürücülmesini sağlatnak üzere önerilergeliştirmek, bu önerilerin ger- ı^klestirilmesi yönünde çnhı sırfetmek ve gerekli girisimlerde bulunınaktır." Mühendislik Dekanları Konseyi'nin kısaltılmış adı metinde verildiği gibi MÜ- D£*Jdcgil MDtCdir* MÜDEK, 2002 yıl.nda MDK tamfindan bünyesindeki mühendislik lisans program- larmın değerlendirilmesi için ayrıntılı bir program düzenlemek ve uygulamak ü:ere kurulan Mühendislik Değerlendirme Kunıhînun kısaltmasıdır; daha sonra, 2007 yılında Mühendislik Eğitim Programlan Değerlendirme ve Akreditasyon Dernepnin kurulmasıyla bu dernegin kı- saltması olarak kullanılmaya başlandı.1 Türk üniversitelerinin bin,\iğu ulusal MÜDEK başvurularını "2009 yıhndan bas- layaızk"de$l "2003 yıhndan başlayamk"ya- pıyorlar. 4 2009, EUR-ACE Eüketf nin MÜDEK tarafmdan verilmeye başlandığı yıldır." 1 Ayrıca, metnin birçok yerinde "bölüm akreditasyonu'Yıdan söz edilmekte. O^a, ül- kemizde geiYekleştirilmis, olan ABET ve MÜDEK türü akreditasyon değerlendir- melerinin tümü "lisans programlarınm ak- reditasyonu"dur. Bölüm (ya da fakülte ve hatta üniversite) akreditasyonu "kurumsal" düzeyde bir değerlendirme olup, "program akreditasyonun"dan çok farklıdır. Şöyle ki, bir yükseköğretim kummunun en önemli bi- rimlerinden biri olan bölümün sorumlulu- ğu genelde yalnı: lisans programı eğitim- öğretimini yürütmek ile kısıtlı değildir. Bu sorumluluk aynı zamanda yüksek lisans, doktora ve sürekli eğitim programlannı yü- rütmek, araştınna ve gcliştirme yardımıy- la bilgi üretmek, bu bilgiyi yaymak ve top- luma hiznıet gibi başka sorumlulukları da kapsamaktadır. 1 riatin, B.E., "Mühendislik Dcgcrlmdinnc Kunılu'nun (MÜDEK) OluşıuıulmiiM", Editörler: M. Tnltyay, F. Oümrah vc Ç. Şimçek, Öncü vc Önder: ODTÜ'nün Kıınıluşu'mm 50. YılınJa Ktühendislik Eıkühesi, 2006, sayfa .19-48; htıp://\v\v\v.nıııJck.or(;.tr/tr/sun/ıxltu50- platin.shmı, son erişim 12 Aftusios 2010. 1 ABET Hisiory, http://ttww.ahct.orK/liistory.shtml, son erijim 12 Agustos2010. " MühcııJislik EVkanları Konseyi, hııp://ınJk.;ınaJolu.edu.tr/, son erişim 12 Ağustos 2010. ' MÜDEK Kısaca, http://www.niudvk.org.tr/lr/denwlcAiKKa-shtm, son crİ5İml2Agustos2010. Bilirkişilik, idari yargı ve yargı bağımsızlığı Bilirkişilerin uzmanlıklarımn somut kriterlere bağlanması ve uzmanlık alanlarının yetkili bir kurum tarafmdan onaylanması, şüphesiz yargıçların da işlerini kolaylaştıracaktır. Pmf. Dr. SabahattinBaktaş,sbektas@omu.edu.tr mühendisliği bölünıü öğıetim üyeleri ve özel+ka- Saym Çetin Aşçıoğlu'nun bilirkişilik ko- m u sektöründe «ahfan 300 harita mühendisi var- nusundaki ya:ısına eklcmc yapan sayın k e n ı H a r i t a bilirkişisi olarak Sanısun'a 500 km Hamit Serbest'in açıklamalan ve ekle- m e s a f e d e n Gümüshane'den hep aynı kisiyi 15 I ayın Çetin Aşçıoğlu'nun bilirkişilik ko- »nusundaki ya:ısına eklcme yapan sayın 'Hamit Serbest'in açıklamalan ve ekle- meleri CBT 1217'de yayımlaıidı. Bu konuda pay- laşmak istediklcrim var.. Bizim yargılama mev- zuatımız der ki "hâkim önünegelen davada özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkisinin oy vegörüsüne basvunır". Bilirkişi olarak kim- lerin davet edileceği konusunda bir takım dü- zenlemeler olmakla beraber, bilirkişi tayininde son söz hâkimindir, seçilecek bilirkisinin eğitim seviyesinin ne olacağı, deneyiminin ne olaca- ğı doğrudan hâkimin takdiıine bırakılmıştır. Şüphesiz yasa koyucu, hiçbir baskı ve tesir altında kalmaksızın en doğru kararı verebilmesi için hâ- kime bu geniş yetkiyi vermiştir. Bilirkişi olarak üniversite öğretim üyelerinin tercih edilmesi ye- rinde bir uygulamadır. Zira Sn. Serbest'in be- lirttiği gibi, öğretim üyelerinin göreli olarak da- ha taralsız, daha güvenilir ve dalıa bilgili olrnalan çok doğaldır. Ama "bilirkişi, davalı tarafların gö- rüşme isteklerini na:ik karşılamak zorundadır" ifadesine katılmıyoruz. Zira davalı taraflarla yapılacak görüşmeler bilirkişiyi sıkmtıya soka- bilir. Özellikle davayı kaybeden taraf bu duru- mu istismar ot|lcbilir, bilirkisinin karşı tarafın et- kisinde kaldığını ileri sürebilir. Kanımca bilir- kişilerin davalı taraflardan gelen bu tür istekleri kibarca reddetmesinin daha doğru olacağıdır. Sn. Serbest'in, 2005'de yapılan dü-enlemeyle, bi- lirkişi olmak isteyenlerin uzmanlıklannın sadecc kendi heyanlan ile belirleniyor vlması tartıs- malıdır, ifadesjne aynen katılıyoruz. Bilirkişilerin uzmanlıklannın somut kriterlere bağlanması ve uzmanlık alanlarının yetkili bir kurum tarafın- dan onaylanması, şüphesiz yargıçların da işleri- ni kolaylaştıracaktır. Bugün Uzman Bilirkişi di- ye kartvizit bastırıp bu işi meslek edinen, mah- keme kalenılerini aşındıranlar olduğunu bili- yoruz. Burada esas olan, dava konusunda en uz- man kişinin bulunmasıdır. Bilirkişilerin, verdi- ği kararlar nedeniyle sorumluluk üstlenmesi de yerinde olacaktır. Hâkimlerin her konuda olduğu gibi bilirki- şi tayininde de genel hukuk kuralı olarak kamu yarannı, hiîmetin gereklerini ve adaletin en doğ- ru ve hı:lı bir şekilde tecelli etmesini de göz önünde bulundunnalıdır. Uygulamada bunun her zaman böyle olmadığını görüyoruz, örneğin bilirkişi konusunda çok ilginç bir uygulama; Samsun İdare Mahkemeleri, Samsun'da harita Anayasa değişikliği yargıda yeni sorunlar yaratır Baştaran 12. sayfada Politik güç, geniş tabanlı bir HSYK ile yar- gıyı ele geçirmeyi amaçlıyor. Ancak yarınlarda kcndi bindiği dalı kesen akılsızın durumuna dü- şebileceğini ise düşünmüyor: Diyelim ki; Anayasa değişikliği onay gördü ve yeni HSYK seçimleri yapıldı. Özellikle yerel yargı yerlerindeki yargıçlann seçtiği on üyeden en az yedisini şimdilcrde AKP'nin hasım olarak gördüğü kişilerin desteklediği adaylar kazandı (ki yıldır bilirkişi olarak çağınnakta ve sırf bu kişi- nin gelebilnıesi için dava sayısı 15-20'ye ula- şıncaya kadar dava dosyaları biriktirilmekte ve hepsi farklı yerlerde olan parsellerin bir günde keşfi yapılmaya çalışılmaktadır. Davaların uzun sürmesi konusuna gelince, burada idari yargılamayı adli yargılamadan ayır- mak gerckir. Hatta idare mahkemelcrinin da- vaları sonuçlandırmak gibi bir kaygıları bulun- madtğını da söyleyebiliriz. Zira idare mahke- meleri görevleri gereği idarenin yani yürütme- nin eylemlerinin hukuka uygunluğunu dcnetler, hukuka uygun bulmadıklarını da iptal eder. Bugün gerçekten de idari yargılamaların (,ok uzun sürdüğü; hiçbir bekletici unsuru olmayan, ida- renin beyaza kara dediği davalar bile bir yıldan önce sonuçlandırılmıyor. 12 Eylül 1980askeri darbesiyle Türk yargılama sistemine dahil edi- len idare mahkemeleri bir bakıma modern Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz akı kurumlarından olan Danıştay'ın önünü kesmck, yiirütmeyi da- ha da güçlü kılmak için idari yargılamada ilk de- rece mahkemeler olarak kuruldu. İçlerinde hu- kuk öğrenimi görmeyen kişilerin bile yargıçlık yaptığı idare mahkemeleri, yürütmenin müda- halesine açıktır. REFERANDUM VE YARGI Yargı bağımsızlığı, çağdaş demokrasileri monarşik yönetimlerden ayıran temel hak ve öz- gürlüklerin kullanılabilmesinin teminatıdır. Zira demob-asi esasmda, çoğunluk yönetimi ol- makla beraber azınlıkların haklarını çoğunluğa karşı koruyacak düzcnlemelerin de olmasmı ge- rektirir. Unutulmamalıdır ki iktidar büyük güç- tür. Bugün mevcut kuvvetler ayrılığına rağmen yürütmeye muhalif olarak nitelenen yüksek yargının nasıl yürütmenin etkisi altında kaldı- ğını, son dönemlerde önemli davalarda verdi- ği kararlarda görmekteyiz. Referandumda necip milletimiz şayet anayasa değişikliğine evet der- se yargılama doğrudan yürütmenin etkisi altına girecek ve artık sosyal devlct, doğa ve çevrenin korunması gibi konularda dava açmak mümkün olmayacak, açılan davalar sonuçlanmayacak, ida- re mahkemeleri, danıştay, belki Anayasa Mahkemesi de işlevsiz kalacak ve hatta kapan- maları bile gündeme gelebilecektir. güçlü bir olasıhktır) ve çoğunluk onlann eline geç- ti. Diyelim ki, AKP 2011 seçimlerini kaybetti hü- kümet ve Adalet Bakanhğı dcğişti. 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimini de iktidarın adayı ka- zandı. Bir süre sonra da kurulun yapısı yeni hü- kümetin isteği gibi değişti. Bu durumda bu düzeni getirenler şapkaları- nı önüne koyup nerede hata yaptık mı diyecek- ler; yoksa aptallıklannı sürdürüp politik cambazlığı mı sürdürecekler? Ne dersiniz? (1) Cumhuriyet, 19.08.2010. (2) Daha fazla bil- gi için "Doğru Ve Güvenli Yargı Özkmi ve Yeniden Yapılanma" adlı escrimizc başvurulahilinir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear