22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM TC İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ Aşk Edebiyatmda Aşk Aşk, her dönemde geçerliliğini yitirmeyen önemli bir kavram. Günümüzde farklı şekillerde tartışma konusu olsa da o değerinden hiçbir şey kaybetmez Aşk, her daim edebi eserlerin konusu olacak. Belki nesiller değişecek, belki yüzyıllar boyunca farklı yansımaları olacak ama aşk mutlaka olacak. Yard. Doç. Dr. Hacerfîfl/yBnllstanbuiKoitörüniversitesi) Aşk, sözlükte sevgi ve muhabbet kelimeleriyle karşıla- nan bir kavram. Bu scvgi sadecc kadınla crkek arasındaki bir çekim gücünü değil bunun ötesinde bazı anlamlan da yüklenmektedir. Bir Arap atasözü "Aşk hasretten doğar" der. İnsan bu hasreti nasıl giderir. Mevlana: "Aşka uça- madıktan sonra kanac neye yarar?" sorusunu sorar. Aslında scven sevdiğiyle beraberdir ve mesafelerin bu be- raberlikte ayırıcı olmadığı da görülür. Yine Mevlana der ki: "Ben ne kalbimle ne de aklımla severim. Olur ya... Kalp durur... Aktl unutur... Bcn nıhumla severim. O ne durur, ne de unutur." Klasik şiirin en temel kavramlanndan biri aşktır. Fuzuli: "Aşk imiş âlemde her ne var ise llün bir kıyl ü kâl (dedikodu) imiş ancak " derken, âlemde var olan her şeyin aşktan ibaret oldu- ğunu ifadc ctmektedir. Şeyh Galip özelliklc Hüsn ü Aşk (Güzellik ve Aşk) adlı mesnevisinde aşkm boyutlarını ve güzelliğini sembollerle anlatmıştır. Tanzimat döneminde ise aşk, artık hürriyet, eşitlik, adalet gibi yeni kavramlara bağlanır. Örneğin Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi'nde "Ne efsunkâr (büyüleyici) imişsin ah ey didâr-ı hürri- yet (hürriyetin yüzü) Esîr-i aşkın (aşkırun esiri) olduk gerçi kurtulduk esâ- retten" derken hürriyet kavr.ımına olan aşkmı, bağlılığını da vurgulamış oluyor. Serveti fünun edebi topluluğuyla, aşk kavramı eserle- rin asli konusu olur. Serveti fünun döneminde aşkın psi- kolojik boyutlarını ele alan edebiyatçılar arasında Mehmet Rauf, Halit Ziya gibi isimleri saymamı: yerinde olur. Serveti fünun ve Fecri Ati dönemi edebiyatçılarınm aşka bakışlaıı gelenekten tümüyle ayrılır. Cumhuriyet dönemi sanatkârları da, genel olarak aşkı, beşeri yönden görmüş ve değerlendimıişlerdir. Necip Fazıl ve Nâ:ım Hikmer aşkı farklı biçimlerde ama bütün derin- liğiyle cle alan iki sanatçımı:dır. Necip Faııl, "Beklenen" şiirinde geçkalan sevgiliye sitem eder ve artık gelmesini faydasız bulur: "Geçri istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelnıe, artık neye yarar" Nâzım Hikmet'e göre ise: "Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da, Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil"dir. Tutuklu geçirdiği yıllarda, sevdiğine olan özlemini, çarçiıcı dizelerle anlatmıştır: "Seviyonım seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi." Cumhuriyet dönemi şiirinde belki en çok beğenilen aşk şürlerinden biri Attila İlhan'a aittir: "ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle ısıtıyorum" Özdemir Asaf ın dizelerinde ise aşk emek isteyen bir iştir. "Bir seviyi anlamak "*"" Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın." Aşk, her daim edebi eserlerin konu- su olacak. Belki nesiller değişecek, belki] yüzyıllar boyunca farklı yansımaları ola- cak ama aşk mutlaka olacak. Tıpkı Murathan Mungan'm şiirinde belirttiği gibi: "Aşk yeniden Akdeniz'in tuzu gibi Aşk yeniden Rüzgârlı bir akşam vakti Nazım Hikmet Aşk yeniden Karanlıkta bir gül açarken Aşk yeniden" Sabahattin Ali'nin "Dcğirmen" adlı hikâyesini aşkın en iyi şekilde anlatıldığı bir eser olarak değerlendirmek ve ona göre okumak gerekir. Yazar, aşkı şu satırlarla sorgular: "Sen aşkm nc oiduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?... İnsan ilk aşkından sonra ikinci bir aşka oradan üçüncüye ve dördüncüye doğru yönelir. Peki ama, bu sev- mek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sev- mek midir? ...Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncü- ye de mi o?... Atma be adaşım, kaç tane kalbin var se- nin?... Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır; kalbin ol- duğu yerde duruyor ve sen onu filana vcya falana veriyor- sun... Siz sevemezsiniz adaşım" diyerekhikâyesine devam eder.Yazar, sevginin emek isteyen bir iş olduğunu vurgula- mak ister. Küçük tskender'in Alpha şiiri günümüzün aşk anlayı- şına uygun bir şiirdir: "Nehirlere kanşan zehirli atıklar gibi ağır ağır akarak kanıma lcanşmakta yokluğun! Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun aynı askıyla dolaba kaldınlan iki güzel yelektik biz güveye benzer bir şey oldu suskunluğunL anladımki: aşk naftalinlenmiyor- muş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!" Görülüyor ki aşk, her dönemde geçerliliğini yitir- meyen önemli bir kavram. Günümüzde farklı şekillerde tartışma konusu olsa da o de- ğerinden hiçbir şey kaybetmez. Onun değerini bilen in- sanlar aşkı yüzyıllar boyunca yaşayıp yaşatmaya devam edecek. Attila llhan J Özdemir Asaf Müziğin Dili Gerçekten de Evrensel Olabilir Yeni bir araştırmaya göre,Afrikalı yerliler daha ön- ce hiç dinlememiş olsalar bile Batı müziğindeki ne- şe, hüzün ve korku gibi duyguları algılayabiliyor. Max Planck Enstitüsü İnsan Davranışlan ve Beyin Bilimleri uzmanı Thomas Fritz, "bu bulgular Batı müziğinin, müziklerinde duygusal anlatmm pek önenı vermeyen kül' türkrde bile neden bu denli beğeni topladığı konusuna bir açıkhk getircbilir," diyor. Araştırmacılar duygu dışavuru- munun Batı müziğinin temel unsurlanndan biri olduğuna ve Batılı kültürlerde bir müziğin genelde duygulara seslen- diği oranda beğeni topladığma, oysa öteki müzikal gele- ncklerde başka unsurlann ölçüt almdığına dikkat çekiyor- lar. Araştırmada Fritz, Stefan Koelsch ve arkadaşları daha önce hiç Batı müziği dinlememiş olan insanların bu müzi- ğin içerdiği duyguları paylaşıp paylaşmadıklannı öğrenmek istedi. Daha önceki çalışmalarda, belli müzik türlerine az bu- çuk aşina olan kişilere, sözgelimi Hint müziği dinleyen Batılılara, benzer sorular sorulmuştu. Ne var ki, araştırma- cılar müzik konusunda gerçek anlamda evrensel verilere ula- şılması için uygulamanın Batı müziğinin tümden yabancı- sı olan denekler üzerinde yapılması gerektiğine inanıyordu. Kamenın'da yaşayan yaklaşık 250 etnik topluluktan bi- ri olan Mafalan inceleyen Fritz, bilgisayarı ve güneşten ener- ji toplayan aygıtıyla bu insanların yaşadığı Mandara Dağları'nı ziyaret etti. Gerek Batılıların gereksc daha ön- ce hiç Batı müziği dinlememiş olan Mafalann müzikle dı- şa vurulan neşe, hüzün ve korku gibi duyguları rastlantı ol- mayacak denli yoğun bir biçimdc algıladıkları belgelcndi. Gelgelelim, Mafalı deneklerin peıformanslarında dik- kate dcğer farklılıklara tanık oldular. Araştırmaya katılan 21 denekten ikisinin rastlantı düzeyinde bir davranış ser- gilediği, her iki grubun da değerlendirme sürecindc müzi- ğin benzer özelliklcrini esas aldıklan görüldü. Müzik fcerinde oynamalar yapan ve hem Batılıların hem de Afrikalıların müziğin özgün biçimini değişikliğc uğrayan müziğc ycğlc- diklerini gören araştırmacılar bu tercihin kısmen de olsa üze- rinde oynanan müziğin giderek uyumunu yitinnesinden kay- naklanabileceğine inanıyor. KULTUR İSTANBUL KÜLTÜR EÛİTİM KURUMLARI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear