25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
11 AuguStinTRAPENARD zun kökenlerinedöBu edebi dosduğununelim.Hangi şartlar altında tanıştınız? Paul Auster: - Salman Rushdie’nin,1981 yılında yayımlanan Geceyarısı Çocukları’ndan beri eserlerine büyük ilgi duyarun ama tanışmamız fetva verildiği 1989’da gerçeldeşti. Yazarlik hayatım boyunca yaşadığım en korkunç deneyirndi samrım.Sadece Salman’akarşı değil, dün- yanın bütün yazarlarına karşı yapılmış bir hakaretti o. 0 yıllarda Princeton Universitesi’nde okutmandım ve tepkimizigöstermek amacıyla acilen bir gösteridüzenledik. Bundan birkaç ay sonra,Salman Rushdie. muhteşem bir çocukkitabı olan Harun ile Ovküler Denizfni yayımladı, Amerikalı editörümüz (Viking, Ndlr) o zaman 12 yaşmda olan oğlunıdan kitap hakkında bir rapor hazırlamasmıistedi. Oğlunıun Salman Rushdie’ye ithafen yazdığı mektubun sonuna, “Babam, size en içten dostluğunuve desteğini iletiyor” diye eklemesini istedim. 0 günden sonra ayrılmaz olduk. Saiman Rushdie: - Bir hildiyenin çeşit- 11versiyonları olması ne komikrir. Benimhatırladığımda ise mektup “P.S: Babamın size selamı var” diye bitiyordu.Fetva gibi durumlarda, insan gerçek dostlarını tanıyor. Fetvanm verildiği gün ve ertesi sabah, birçok gazeteci tuhafbir şekilde ulaşdamaz olmuştu. Meslektaşlarımm destekleri beni çok etkilemiştielbette, neredeyse tek ses olhıuşl 0 dönem PEN’in başkanı olan Susan Sontag’ın dağmık topluluklarıbir araya getirmek için her şeyi seferberedişini unutmamak gerekir. - Ayrıca dostlarımızdan Don DeLillo. fetvanm beşinci yddönümüne ithafen, Salman’ıdestekleyen müthiş bir yazı kaleme almıştı. Hep birlikte, Avrupaveya Kuzey Amerika’daki kitapevlerinden,o gün kitap alan herkesin, bir şekilde, bu savunma metnini kendilerinehediye etmelerini sağlamıştık. S.R: - Sanırını bu mücadelenin en güzeltarafı, mücadeleyi verenlerin politik insanlar olnıamasıydı. Kitapcvlcri, yazarlar,editörler ve okurlar; edebiyata karşı gerçekleşen bu tip bir saldırıyı, şiddetle kınayabilecek gücü olmayan insaıılarolmalarına rağmen. Geçmişte kalmasına rağmen, bugün, böyle bir mücadelenin içinde yer almış olmaktan gurur duyuyorum. Ayrıcahatırlatmak TMŞEHREOLANBAĞLILIĞIMIZ,EN BÜYÜKORTAKNOKTAMIV - Birbirinizin işlerini takip edebiıvor musunuz? P.A.: - Elbette, Salman’m bütün yazılarınıbüyük bir titizlikle okuyorum. Bu kadar takdir ettiğim ve halen hayatta olan çok az yazar var. S.R: - Ben de deniyorum, yalnız Paul benden çok daha fazla yazıyor. - Bundan anlayacağınız,yazarlar kendi aralarında ne kitaplardan ne de edebiyattan söz ediyorlar; onun yerine paradan, spordan, aşktan, yemekten bir de edebiyat eleştirilerinden. Zaten, bazı aykırı kişileri halletmesi için birkaç kirahkkatille anlaştık. S.R: - Evet, tanıdığım kiralık katiller var, gerçekten. - Her ikiniz de muhavvel kentselliği derinlemesine işlediniz, özellikle de New York’u,yaşamakta olduğunuz kenti... S£: - Şehre olan bağhhğımız, samrım en büyük ortak noktamız. Kendimi her zaman kentin yazarı olarak gördüm, Bombay, Londra ya da New York, fark etmiyor. Şehrin gürültüsünü, kokulannı,kalabaliğını, şiddetini seviyoruhı. Yazılarım ve bütün kitaplarım bundan tartışilmaz şekilde etkilenmiştir. Ayrıca New York bu tip hikayeleri yaratma özelliğine sahip, öı-neğinbir göçmenin hikayesi yavaşyavaşAmerikan rüyasına dönüşehiliyor. 0 kadar misafirperver bir şehir ki birkaç gün geçirmeniz, kendinizievinizde bissetmenize yeter. Ya]nız New York’a olan bağliliğım daha çok Bombay’laolan ilginç ortak geçmişlerinden kaynaklanıyor. Bombay’ın,Portekiz Prensesi Bragançalı Catherine’in İİ. Charles’la evlendiğinde,çevizinin bir bölümü olduğunuve bu sebeple İngiliz sömürgesi- ne geçtiğini biliyor muydunuz? Hükümdarlıklarıdöneminde Manhattanaçıklarında, iki kontluk imparatorluğabağlanıyor, Kingsborough (Brooklyn) ve Queensborough (Queens), böylece Bombay ve New York aynı kraliçeye sahip oldu. P.A.: - Her zaman bir kentliydim. New York’tan Paris’e, ki orada da yaşadım, bu büyülenıne hiç geçmedi.Ben makadam, taş ve çimento insanıyım.Şehrin titreşimlerini ve hararetiniyakalamayıbaşardığı kitabı Ofke’dekiNew York tasvirinden de anlayacağınızgibi Salman’da öyle.Sanırım 11 Eylül 2001 tarihinde yayımlandıve o dönem Amerika’nın içinde bulunduğu kaosun ortasında biraz kayboldu. S£: - Evet, bir kitap yayımlamakiçin pek de iyibir tarih sayilmaz!Ama bir yıl sonra, Ofke’den yaptığını halka açık okumalardan biri de New York’taydı, salonda büyük bir heyecan ve devasa bir özlem hissediliyordu. Şehrin hemen önceki portresiydi. Bu bugün bana, Amerika’da çok ünlü olan Doonesbury adlı çizgi romandaki karakterin diyaloğunuhatırlattı: “Hayatımda en çok özlerniniduyduğunı şey 10 Eylül’dür,” der. Ben de OIke’nin bir 10 Eylül kitabı olduğuna inanmak istiyorum. - Amerikan kökenli bir çizgiromana atıfta bul tıpkı Paul’un da bir filme bulunabileceği gibi. Yazılarınıza işlemiş olan bu popüler kültür, sizi aynı zamanda yakmiaştıran öğe değilmi? P.A.: - Sanırım romanciların ödcvlerindenbiri de insani deneyimlerinden hiçbirini yok saymamak. Hayatlarımı.z, sinema, pop müzik, beyzbol ile inşa edilmiş durumda ve bu referansları, bu deneyimlerimi yazılarımda kullanmasaydınıbüyük aptallık etmiş olurdum. S.R: - New York’a taşmdığımda Paui’unbana ilk hediyesi, bir beysbol ansildopedisiydi.Romanlarımda, Batı ile Doğu arasında köprüler kurarken popülerreferanslardan yararlandığını bir gerçek, ama popüler kültür diye adlandırdıldarışeyisınıflandırnıakta, hiyerarşIkbir düzene sokmakta zorlanıyorum. Bildiğiniz gibi, ben. Bonıbay’da Elvis Presley dinleyerek büyüdünı ve bu, ne popüler ne de o kadar Amerikalı gelirdi.0 dönemlerde, sinemalar daha çok Batılı film gösterirlerdi, hatta MGM’in bütün müzikal komedi filmlerini izlediğinıihatırlıyorum örneğin. Metropolde büyünıenin avantajı dünyanın her yerin- den gelen etkilere açık olmanız. Orada burada “çokkültürlülük” diye adlandırılanbu karışım, bende her zaman mevcuttu. - Bende de, sinemaya olan tutkumuitiraf etseın dahi. flkgcnçlik çağlarımda,yönetmen olmayı hayal ederdinı,ancak ne buna cesaretim vardı ne de kendime güvenim. Bu, buraya gelene kadar kat ettiğim yolu anlatmakiçindi. Sinemaya geridöSuç ortağı hikayeciler: Auster ve Rushdie ‘Aslabiryazara sataşmayın’Fransız edebiyat dergisi ‘LeMagazine Litteraire’indaveti üzerine bir araya gelen ve aynı yıldoğup , uzun yıllardırdost olan PaulAuster ve Salman Rushdie,derginin yazarlarındanAugustin Trapenard’la Salon du Livrede Paris’de buluştular. Anlatısanatı, sözlü gelenek, NewYorkve popüler kültür gibi ortak aşkları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdiler.Günümüzün iki önemli yazarınınsohbeti bir hayli ilginiziçekecek. isterim, Ayetullah Humeyni ile aramızdaolan bu kavgada, birimiz artık yaşamıyor.Bir dost tavsiyesi:Asla bir yazara sataşmayın. PaulAuster,‘Herzaman birkentllydim.NewYork’tanPaıls’e,kiorada da yaşadım,bu büyüienme hiçgeçmedi.Bentaşve çimento insanıyım...’diyor. SAYFA 16 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1068
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear