22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 Cumhurivet Özentiden bir kurtulsak Y ılda bir kez ocak ayında koleksiyonunu sergiledigi Paris Haute Couture Moda Haftası'na bu yıl temmuz ayında da giden Dilek Hanif hırslı, heyecanlı, kıpır kıpırve umutlu. Hedefi belli, moda haftasının "on" bölümüne adını yazdırmak. Kendine özgü kuralları olan, yer vereceği modacıları kılı kırk yararak seçen moda haftasının "on" ve "off" diye iki bölümü var. "Off listede benim gibi yeni markalar var. Bir de on liste var, orada ise uzun süredir moda haftasında varlık gösteren ünlü markalar var. Benim amacım on listeye girmek. Bunun için yüksek işçilik, koleksiyonun gerçekten haute couture olması, tutarlılık, özgünlük ve istikrar gerekiyor. Şimdiye kadar yalnızca ocak ayında ve yılda bir kez koleksiyon sergiliyordum. Temmuz ayında da gitmemin nedeni 'on' listeye girebilmek için yılda iki kez Paris'te koleksiyon sergiliyor olma şartının bulunması. Bu listeye girmek gerçekten çok zor, özellikle yabancı modacıları çok zor kabul ediyorlar. Ama gireceğiz." Moda yazarı Melis Alphan'ın Paris'ten aldığı haberlere göre Fransızlar Dilek Hanif'i 2011 Ocak ayında "on" listeye almayı planlıyor. Üübnanlı ünlü mööacı Elie Saab da 11 yıl "off'ta kaldıktan şonra "on"a geçmiş markalardan biri. Beş yıldır Paris Haute Couture Moda Haftası'na katılan Dilek Hanif önümüzdeki yıllarda "on"a geçerse Saab'ı da geçmiş olacak. "Elie Saab Lübnanlı ve kendi ülkesinderio kadar büyük bir destek görüyor, o kadar büyük bütçelerle çalışıyor ki... Benim de 500 bin dolar bütçem olsa ikinci yıldan sonra 'on'a girerdim. Koleksiyon ve işçilik anlamında hiçbir ekslglm yok. Fakat bağlantılar çok önemli. Couture Fransızların korumaları altında olan ve çok iyi sahip t ELİF TOKBAY çıktıkları bir alan, onlar için farklı bir anlam taşıyor çünkü kültürlerinin bir parçası olarak görüyorlar. Bence Türkiye'den bir markanın orada olması, benim için olduğu kadar Türkiye için de bir prestij." İlk kez 2004'te Paris'e gitmişti Dilek Hanif. "Ben uzunca bir süre hazır giyim yaptım, daha sonra 'coutuer'e geçtim. İşimde belli bir noktaya geldikten sonra nereye gittigimi görmek için moda haftasına katılmam gerektiğini anladım. O zaman Türkiye'de couture diye bir kavram yoktu. Bir kıyafet diktireceginiz zaman dergiler açılır, ünlü modacılann ne yaptığına bakılır, onlar yorumlanarak müşterilere uygulanırdı. Şimdi ise couture anlamında çok iyi modacılar yetişti. Paris'e gittiğimde 'Aaaa bir Türk' diye şaşırmışlardı oysa." YABANCI ÖZENTİSİ >.S;.. Paris Haute Couture Moda Haftası'na giderken kendi birikimlerini kullanmış ve bankadan kredi almış Hanif. İlerleyen yıllarda da onun için değişen bir şey olmamış. Fakat Le Monde, New York Times gibi önemli gazetelerde çıkan olumlu eleştiriler onun için önemli bir geri dönüş. Dilek Hanif için "İzlenmeye deger bir modlbVolduğunu kanıtladı", "Doğu ve Batı'nın en rafine sentezi" gibi yorumlar yapıldı. "Bunlar iyi bir moda markası olma yolundaki çarkın içine girdiginizin bir kanıtı. Couture'un rakamları çok yüksek, dolayısıyla pazarlama maliyetleri de öyle. Bu süreçte kararlı ve inançlı olmalısınız. Birçok şeyden fedakârlık ederek gittik ama iyi ki gitmişiz" diyor Hanif. Yurtdışını iyi gözlemleyen Dilek Hanifin ilginç saptamaları da var. Türkiye'nin modada geri kaldıgını düşünüyor. Son birkaç yıldır pek çok ülkeden tasarım ve üretim anlamında çok daha büyük adımlar atılsa da bunların geç geldiğini söylüyor. "Şimdi şimdi Türkiye'nin Modanın hınzır kızları SİNEM DÖNMEZ H ande ve Duygu Gülşen ikiz kardeşler. 1983 doğumlu kardeşler, ikizliklerini birtanrı vergisi olarak görüyor, sadece ikiz degil, ruh ikizi de olmalarını moda konusunda kullanıyorlar. LCC Tekstil Tasarım okulunda aldıkları egitimi yaptıkları stajlarla pekiştiren Gülşen kardeşler, şimdi kendi markaları 2Wins'i büyütüyorlar. Kendilerini ayakkabı çiftlerine benzeten kardeşler, "Birimiz olmazsa ötekinin anlamı yok" diyor. - Tek yumurta ikizleri ve ayakkabı çiftleri. Gerçekten harika geliyor kulağa Nasıl başladı maceranız? - Maceramız herhalde dogdugumuz an ile başladı. ikizlikle... Anne karnından itibaren aramızda ayrılmaz bir bağ oluşmuş, her kardeşten farklı bir bağımız olmuş. Aramızdaki ilişki bir ayakkabı çifti gibi... Sag ayakkabı sol ayakkabısız kalırsa, işlevsiz kalır gibi bir şey... Biz aynı ilkokulda aynı sırada okumaya başlayıp, üniversiteden de aynı bölümden mezun olduk. Hayalimizdeki meslegin moda olduğuna karar verdik. ilk işimizde kimlik sahibi olmanın marka oluşturmanın önemini kavradık. Markamız bizi yansıtmalıydı. Bu yüzden markamızın ismini de 2Wins koyduk. Günlük hayatımızdaki ortak frekansımız iş hayatıyla beraber bütünleşti. - Daha çok feminen ve çocuksu bulunuyortasanmlannız, kafanız aynı mı işliyor? - Kafamız da aynı çalışıyor... Birbirimizi tamamlayacak şekilde ilerliyoruz hep. Her ürün ikimizin hayallerinin birleşiminden ortaya çıkıyor. Mavi boncuğu birimiz yakalıyor, öbürümüz de yanına sarı fosiorlusunu ekleyiveriyor... Farklı iki göz farklı iki vizyon tek bir birleşim işte. Tasarımlarımız da müşterek. Genç ve eğlenceliler, dilediğimiz ürünü birbiriyle kombinliyoruz. - Peki hani birinizin içinde daha çocuksu birinizin içinde femme fatale bir kadın yatmıyor mu? - "Femme fatale"lik içimizdeki çocukta gizli galiba. Hiçbir zaman olduğumuzun dışında görünmeye çalışmadık. Ruhumuzu yansıttıgı şekilde yaşayıp, giyinmeyi bildik. O çocuk, hep çocuk! Birimiz "femme fatale" öbürümüz "çocuk" degil, aynıyız biz! Böyle olup olmamak için de özel bir çabamız yok. Neysek oyuz. Kardeşlikten öte bir şey bizimkisi... Yogun bir etkileşim ve iletişim içindeyiz. Karşılaştıgımız zorlukları da dayanışmamızla çözümlüyoruz. - Dost ile alışveriş yapılmaz derler, kardeşl geçtim, ikizsiniz. Zorluklan ya da kolaylıklan neler? - Zorlanmak konu bile olmuyor aramızda. Hayatı geldiği gibi yaşayıp ilişkimizi, ikizliğimizi hiç sorgulamıyoruz. İkizligin bize verilen büyük bir armağan oldugunu düşünüyoruz. -Aranızdaki iş bölümü nasıl? Kim neyle ilglleniyor? - Aramızda belirlenmiş bir iş bölümü de yok aslında. Önemli kararları birlikte alıyoruz, gerisi de birbirimizi tamamlayarak kendinden geliyor. Muzip şeyler yapıyor, İkiz kardeşler Hande ve Duygu Gülşen, markalan 2Wins'le kadınsı olduğu kadar eglenceli de olan tasanmlar yapıyor. Dilek Hanifin beşinci yılını dolduran Paris macerası daha da heyecanlandı. 2004'ten beri Paris Haute Couture Moda Haftası'nın "off" bölümünde defile düzenleyen ünlü modacı defilenin "on" bölümüne geçmek için çalışıyor. Türkiye'deki yabancı hayranlığından dem vuran Hanif, "Kendi ülkeniz ve insanınız sizi en geç takdir edenler" diyor. kültür bikirimi, tasarımlarda kullanılmaya başlandı, eskiden hiç yoktu. Çünkü Türklerde markaya ve yabancı olan her şeye büyük bir özenti var, maalesef özenti bir ülkeyiz. Kendi varlıklarımızın değerini biraz geç anlıyoruz. Bu özenti duygudan kurtulduğumuz anda çok şey degişecek. Kendi ülkeniz ve insanınız sizi en geç takdir edenler aslında. Avrupa'daki kadın da artık Prada, Gucci'den bıktı. Farklı şeyler arıyorlar. Çünkü dünyanın her yerinde o kadar biliniyorlar ki... Farklı hissetmek isteyen bir kadın grubu var, o kadınlar öncüdür zaten, onlar keşfederler, giyerler, ondan sonra takip edilirler." ahengi de zıtlıklardan üretiyoruz.. Detaya önem veriyoruz. Gözle gördügümüz, elie dokundugumuz her şeyden ilham almaya çalışıyoruz. iş bölümü yapmaktan hoşlanmıyoruz kısacası. - Ayakkabılardan başka elbiseler de tasarlıyonsunuz. Tarif edebilir misinlz tarzınızı? Ayakkabılara yaklaştıgınız gibi eğlenceli mi? - Aslında ayakkabıdan daha çok kıyafet tasarlıyoruz. Aynı tarzda. Aksesuvar bol, eğlenceli, çocuksu bir muziplikle. Ayakkabı malzemelerimizi özel olarak ithal ediyoruz. Kıyafetleri aksesuvar üzerinden yaratıyoruz. Kullandıgımız malzemelerde kumaşın seçimlerimiz içinde önceliği var şüphesiz. Aksesuvarlara gelince, fiyonklar, zincirler, ayıcıklar, tüller, boncuklar, düğmeler, rengârenk düğmeler. Tasarımlarımıza hınzırca yaklaşıyoruz. Buzdolabı magnetinden çanta yapmışlıgımız bile var. - Nasıl malzemeleri seviyorsunuzayakkabılarve elbiselerinizde? - Biz, 2wins ikizleri gerçekten her aşamada çok çok egleniyoruz. Bu da tasarımlarımıza yansıyor. Tasarımlarımız eğlenceliler, o küçük kız ruhunu kaybetmemek bizim için çok önemli. Bazen çalışıyor muyuz yoksa oyun mu oynuyoruz şaştığımız oluyor... - Ürünleriniz nerelerde satılıyor? - Ürünlerimiz Türkiye'de 13 noktada satışa sunuluyor, Chol mağazaları ve tüm Vakkorama mağazalarında ürünlerimizi bulabilmek mümkün. • J Yeni koleksiyona gelince... "Ben her zaman 60'lı yıllar ve o dönemin kadınlarından etkilenmişimdir. Her zaman o dönemin kadınlarını feminen ve klas bulmuşumdur. Dekoltenin iyi bir dozda kullanıldığı kesimleri, oturan kalıpları ve kupları ve klas kadınları severim. Grace Kelly'ler, Kennedy'ler, Audrey Hepburn'ler... Bu kadınları yan yana koyduğunuz zaman hem çok zarif ve sade, ama aynı zamanda çok da feminen olduklarını görürsünüz. Koleksiyonumu da bunun üstüne kurdum. Tüm koleksiyon iki renkten oluşuyordu: Siyah ve beyaz. Böyle olunca farklı kumaşları ve malzemeleri kullanabiliyorum. Biraz da sergi formatında olduğu için bunu tercih ettim. Sergi alanında kıyafetler yan yana durduğunda hiçbiri diğerine karışmadan tek başına algılandı. Aynı zamanda bir gelinlik koleksiyonu. Hepsi belden itibaren kabardığı için, renkleri siyahtan beyaza çevirdiginizde gelinlik olarak da kullanabilirsiniz. Tabii ceketleri de çıkarınca... Yine artık benim imzam olan kaftanı kullandım. En sevdigim parçalardan biri kaftan." Osmanh'ya âşık bir modacı Dilek Hanif. 2004'ten beri Osmanlı arşivlerine giriyor, kadınlar ne giymiş bakıyor, kalıplar çıkarıyor, bugüne uyarlayıp koleksiyonlarında kullanıyor. "Osmanh'ya karşı bitmeyen bir ilgim var. O kadar çok şey bulabiliyorsunuz ki içine girdiginiz zaman. Bu bir desen olabilir, renklerin birbirine uyumu olabilir, kuplarve kesimler olabilir. Haremde giyilmiş kıyafetleri incelemiştim, karmaşık bir sürü rengin birbiriyle uyum içinde kullanıldığı tasanmlar beni çok etkiledi. Bu kadar fazla rengi, boğmadan birarada kullanmak ınüthiş bir yetenektir. Haremdeki kadınlar buraya gelirken kendi kültürlerini de getirmişler, dolayısıyla her şey birbiriyle karışmıs. Bir görsel şölen var orada. Özellikle kaftanlara büyük bir ilgim var. Padişahların savaş sırasında giydiği kaftanlar beni çok etkiliyor. O kaftanlar işte bugün yaşayan kadınların üstünde." Türkiye'deki kadınların da artık Avrupalı gibi giyindiğini anlatıyor Dilek Hanif, insanların kendilerine ait bir stilleri oldugunu da düşünmüyor. "Ama dünyanın her yerinde böyle bu. Hollanda'ya gittiğiniz zaman oradaki kadın da Hollanda kültürünü yansıtan bir şekilde giyinmiyor. Ama ülkelerin özellikleri var. Amerika'ya gittiğiniz zaman oradaki kadının birtarzı var. Parisli bir kadını da görünce 'Bu kadın Parisli 1 dersiniz. Türkiye'de geniş bir yelpaze var, şartlar o kadar gelişti ki kadınlar artık daha bilinçli ve iyi giyinmeye başladı." Dilek Hanifin hedeti belli. Paris Haute Couture Moda Haftası'nın "on" bölümüne girmek onun düşü. Hedefine emin adıınlarla ilerliyor, çünkü yeteneğinin ve kalitesinin farkında. Kırmızı halı için aranan bir isim olması ise yalnızca yurtdışında kuracağı sağlam baglantılara baglı. Hazır giyim koleksiyonu yakında satışa sunulacak olan Hanifin kadınlara verdiği moda önerisi ise can alıcı cinsten: "Vücudunuzu tanıyın, yanlış olanı anlayabilirsiniz." • tokbayelif@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear