23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
PAZAR 25 TEMMUZ 2010/ SAYI 1270 PAZAR^ŞÖYLESILERI ATAOL BEHRAMOĞLU Kadına "İslami" bakışlar... Y irmi Temmuz tarihli gazetelerde kadınlarımız (ve buna bağlı olarak da erkeklerimiz) hakkında ilginç haberler vardı. Bakış açımıza göre, "hayırlı" haberler de denebilir... Çünkü haber kaynaklan Islamcı iki düşünürümüzdü. Biri Cübbeli Ahmet Hoca... öteki Başbakanımız Tayyip Erdoğan. Haber ayrıntılarına girmeden "düşünür" kavramına açıklık getirelim. Cübbeli Ahmet Hoca'yı kimileri küçümseyebilir, belki komik bulabilir. Fakat islam adına konuşan bu zatın binlerce müridi olduğunda kuşku yok. Konuşma yaptığı salonlar özelllkle de kadın izleyicilerle dolup taşıyor... Ahmet Hoca "Mavi Marmara" olayında Amerika'daki rakibine kafa tutacak kadar da kendine güvenli... Başbakan'ın adını onunla anışımda hiçbir art niyet yok... Bunun nedeni sadece, birbiriyle ilişkili gördüğüm haberlerin aynı tarihli gazetelerde yer almasıdır. Kaldı ki Tayyip Erdoğan kendisine islamcı düşünür denilmesinden sanırım sadece gurur duyacaktır. * * * "Sözcü" gazetesinin "Cennet ve Seks" başlıklı başyazısından ögrendigimize göre, Cüppeli Ahmet Hoca cennete giden kadınların eğer evlilerse kocalarına verileceklerini bildiriyor. Birkaç adamla evlenmişlerse, son koca kimse ona verileceklermiş... Adam kadına zulmeden kötü biriyse zaten cennete gidemeyeceginden cennete tek başına giden kadın dünyadaki şehitlere veriliyormuş.... Yine Ahmet Hoca'ya göre, kadın beş erkek değil sadece bir erkek isteyebilecek, fakat bu adamda beş erkek gücü olacakmış... Çünkü cennete giden erkeklerin (okurlarımdan özür dileyerek yazıyorum) "tenasül uzuvları eğilmez, bükülmez"miş... Bu arada erkege ayrıca huriler verilecekmiş.... Ahmet Hoca, bence ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir şey daha söylüyor. Kocası kendine zulmeden kadına, ahirette de adamın zulmüne uğramamak için, yol yakınken ondan boşanmasını öğütlüyor... Cübbelinin cennet (bu arada dünya) yaşamı konusunda verdiği bilgi ve ögütler böyle... Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı cennet konusunda değil (bu konuda da düşüncelerini bilmek isterdim) fakat dünyaya ilişkin olarak kadınlar üzerine düşüncelerini sivil toplum kuruluşları kadın temsilcileriyle yaptığı "açılım" toplantısında, "sert bir üslup"la dile getirmiş... "Cumhuriyef'in "Buz Gibi Sözler" başlığıyla birinci sayfadan ve manşetten verdiği haberden, Tayyip Erdoğan'ın bu toplantıda kadın- erkek eşitliğine inanmadığını dile getirdiğini öğreniyoruz... Peki, bu ne demek? Kadın ve erkek eşit değil, birbirinin "mütemmim"i, (yani tamamlayıcısı) imişler... Olsa olsa "fırsat eşitliği"nden söz edilebilirmiş... vb. Adem'den ve sonrasında da ona eş (yani ikincil bir kişilik) olarak yaratılan Havva'dan geldiğimize inanan birine, insanlığın (ve bu arada cinsiyet olgusunun) bir değişim sürecinde ortaya çıktığını söylemek, "görecelik" kavramlarından söz etmek boşunadır... Kadının özgürleşıne savaşımın tarihinden söz etmek de aynı ölçüde yararsızdır... Gelebileceği nokta, o da zorla, en çok bu "fırsat eşitliği" kavramıdır... ifiVyip i-Hİüflüü ayiii iüjiİMiiiiüu, "âıâiiimâ öVİBfiniii ysiğîğteiiği" aiiö getirildiginde de, "sığınma" sözcüğünden rahalsızlık duyduğunu belirterek, ne demekse, "bizim kadınımız sığınamaz" buyuruyor... ilginç olan bir başka şey, "sivil toplum örgütleri kadın temsilcileri"nin, salonda "buz gibi hava estirmesine" karşın, başbakanın bu sözleri üzerine, salonu terk etmeyi başaramamış olmalardır... * * * iki gazetedeki bu iki haberden bir "Pazar Söyleşisi" çıkarmayı tasarladığımı söylediğimde, eşim, Cübbeli Ahmet'in "zulmeden kocadan boşanın" öğüdünün, Başbakan'ın "bizim kadınımız sığınamaz" sözünden daha ilerici bir içeriğe sahip olduğunu söyledi... Haksız mı dersiniz? • ataolb@cumhuriyet.com.tr Altın ve gümüş sîkkeler aramilerin ılannı döşemek için kazı ya. toprakla blrilkto altınlar da yore dökülünce herkes şaşırdı. Kargaşada bazı altınlar ortadan kaybolsa da arkeologlar tesedüfen ortaya çıkan "gömiTde dört kı altın ve gümüş mücevher buldu. Şlmdl bu altınlann haramllere ml ait olduğu sorusu yanrt bekllyor. M ehmet Akif Ersoy istiklal Marşı'nda ne diyor? "Şüheda (şehitler) fışkıracak toprağı sıksan şüheda..." Yazının icadından sonra islamiyetten önce; Anadolu'dan adı bilinen 42 uygarlık gelip geçmiş! Bir de buna Anadolu'da yazı öncesinde yaşamış çeşitli adsız uygarlıkları ve kavimleri eklerseniz, günümüzde toprağı sıktığınızda yalnızca "şehitler" değil, "defineler (gömü)" de fışkırır elbettel Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Sürekli (eski adı Daimi) köyüne su boruları döşemek için yapılan kazıda bir kepçe, kaldırdığı toprağı yana boşaltırken patır patır, çil çil altınlar dökülmez mi? Benzeri pek çok örneğini verebileceğimiz bu tür olayların yaşandığı topraklar, hiç kuşkusuz dünyada, Anadolu'dan başka bir yerde pek olamaz. Kazıya katılan işçiler ve köylüler, kepçeden topraklar arasında dökülen altınları görünce önce şaşkınlık geçirdi. Kısa süren şaşkınlığın ardından, tahminen 40 kadar altın sikkenin yağmalandığı sanılıyor. Ancak 120 kadarı kurtarılabildi. Olaya el koyan jandarma, durumu Mardin Müzesi'ne bildirdi. Müze Müdürü Nihat Erdoğan'ın gözetiminde arkeologlar olay yerinde kurtarma kazısına başladı. Kepçe ile "kaçak" değil; su borularını döşemek için, köyün de adını taşıyan höyükte müzenin bilgisi dışında "izinsiz" kazı yapılıyordu. Tesadüfen ortaya çıkarılan bu "gömü"nün izinde giden Erdoğan ve yardımcıları, aynı yerde birer metre arayla üç "gömü" daha buldu. BEŞ BİN YILIN UZANTISI KÖY Ünlü "ipek Yolu" üzerinde olan, adını köyden alan, beş bin yıllık bir höyüğün varlığı bu yörenin Anadolu ile; Mezopotamya ve iran arasındaki ticaret bağlantısının "sürekli" olduğunu da gösteriyor. Kilise kalıntılarının varlığı ise değişik inançlara ev sahipliği yaptığının da kanıtı. İlginç olan bir başka nokta Sürekli köyüne 5 km ötede "Cildiz (kırk hırsız/ harami)" adında bir köyün varlığıdır. Dört gömünün yöredeki bir "tüccara" mı, bir "soyguncuya" mı yoksa farklı kişilere mi ait olduğunu söylemek güç. Yörede ortaçağda kervan soyguncuları, yağmacı aşiretler vardı. ister istemez olay insana, "Ali Baba ve 40 Haramiler" masalını anımsatıyor! Yörede "şaki-eşkıya" olgusunun 40-50 yıl öncesine değin sürdüğünü de unulmayalım! Dört ayrı küpçükteki sikkelerin ve kişisel takıların çeşitliliği gömülerin kervan ganimeti olasılığını da düşündürüyor. Arkeologlar sekiz gün süren kazılarında, kepçenin saçtığından başka iki büyük, bir küçük küp daha buldu. Dört küpün üçü sağlamdı, biri parçalanmıştı. Dördü de höyükte, geç dönemlerden iki ocaklı bir evin tabanının altında, dört metrekarelik bir alan içinde bulundu. Dört ayrı kaptaki bulunluların çeşitliliği ve kişisel ziynet eşyası olamayacak kadar değişiklik göstermesi gömünün kervan ganimeti olasılığını da akla getiriyor. • | / üçük küplerde çeşitli İslami dönemlerden, Bizans f \ İmparatorluğundan ve Venedik Dükalığından 344 sikke; büyüklerde ise 196 parça altın ve gümüş takılar vardı. Takılar içinde bir altın kemer dikkati çekiyor. Bir küçük küpte 99 altın, 1 gümüş sikke ele geçti. 10-13. yy arasında değişik tarihlerde basılmış sikkelerin içinde; ilhanlılardan Eyyubilere; ayrıca Aglebi, Fatimi, Memluk, Zengi, Abbasiler, Celayirlilerden, Bizans imparatorluğuna, Venedik Dukalığına, Kilikya Ermenilerine, Trabzon Pontuslarına kadar çok değişik ömekler bulunuyor. 344 sikkenin 216'sı İlhanlı, 35'i Memluk, 7'si Bizans ve Venedik, 6'sı Anadolu Selçuklu, 3'ü Zengi, 1 'i Artuklu, 30'u da çeşitli islam beylik sikkelerinden oluşuyor. Sikkelerin basım yerlerine göz atıldığında insanda, sanki "ipek Yolu" üzerindeki bir "turistik döviz bürosunun kasasının varlığı" izlenimini veriyor. 1. Gomulerden biri bulunduğunda. 2. Gümüş takılar ve muskalar bulunup temizlendikten sonra. 3. Altın kemer 8. Sfenskli dua kutusu Fotoğraflar: Mardin Arkeoloji Müzesi 4. Bizans ve Venedik, 5. Ermeni, 6. İlhanlı (1256-1335) 7. Memluklar sikkeleri (1250-1517) Sikkelerin basım yerleri şöyle: iran'da Tebriz, Kaşan, Sabzevar, Cürcan, Şehristan; Büyük Selçuklu imparatorluğunun başkenti, bugün Türkmenistan'da olan Merv; Irak'ta Bağdat, Basra, Musul; Suriye'de Halep, Şam; Mısır'da Kahire, İskenderiye; Anadolu'da Hasankeyf (Hısın), Mardin, Samsat, Malatya, Harran, Ani, Sivas, Samsun, Erzurum, Erzincan, Amasya, Tokat, Alanya ve istanbul. Dikkati çeken sikkeler arasında istanbul baskısı Bizans altın sikkelerin birinde isa tahtta otururken görülüyor. Venedik Dükalığı'ndan çeşitli altın ve gümüş sikkelerin bazıları ise tek kolye ucu ya da bir kaçı birlikte kolye olarak halkalarla gümüş zincire bağlanarak takı olarak kullanılmış. "Barış kenti Bağdat" yazılı bir Celayir, ilhanlı Sullanı Gazan Mahmut, Ebu Said Bahadır, Haçlı Seferlerine karşı koyan Selahaddin Eyyubi'nin kardeşi Ebu Bekir'in birsikkesi de gömüde bulunuyor. Gömülerde bulunan altın sikke ve takılarda bozulma yoktu, yalnızca tozlanmışlardı. Ancak, gümüşler, özellikle muskalar, tılsımlar ve takılar iyice paslanmışlardı. Bulunduklarında ne olduklarını anlamak oldukça güçtü. Muskaların içindeki kâğıtlartoz olınuşlardı. Müzenin laboraluvarındatemizlenen gümüş buluntular arasındaki kemer, bilezik, yüzük ve çeşitli takılar temizlendikçe göz kamaştırdılar. Bazı dua kutularının üzerleri "sfenks" ile betimlenmişlerdi. Sürekli Köyü gömü buluntuları Mardin Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear