25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
. 25 TEMMUZ 2010/SAY11270 PAZAR l I1 :''. • İsrairde sanat tüm krizleri aşıyorTel Aviv'e yanm saat uzaklıktaki Acco Tiyatrosu'nda, Arap ve İsrailli sanatçılar aynı sahneyi paylaşıyor. Tartıştıklan tek konu ise sanat. Onlar, sanatın tüm sorunlan aşabileceğinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor. . İsrailli müzisyenlerin pek çoğunun eserierinde de Türkiye ile yaşanan krizlere inat Türk müziğinin ezgilerini görebilmek mümkün. SELDA GÜNEYSU A sya ve Afrika kıtalannın kesiştiği yerde bulunan birdevlet israil.Tüm dünyanın Filistin ile yaşadığı savaşlardan tanıdığı israil'le Türkiye de son zamanlarda sık sık kriz yaşıyor. Ancak İsrailler, yaşanan tüm krizleri bir kenara bırakarak, ülkenin artık "sanatla" tanınmasını istiyor. Bunun için ilk adım, ülkenin turistik kenti, Tel Aviv'in merkezine sadece yanm saat uzaklıkta bulunan Akka'da, Acco Tiyatrosu'nda, atılınış. Tarihi yapısıyla dikkat çeken Acco Tiyatrosu'nda, Arap ve Yahudi asıllı sanatçılar aynı sahneyi paylaşıyor. Tartıştıklan tek konu ise sanat. Çünkü tiyatroda görev Eşî de müziği de Türk yapan sanatçıların tümü, salt Filistin ve israil arasındaki değil, tüm dünyadaki olumsuzlukların "sanatla" aşılabileceği görüşüne sahip. Tiyatronun yönetmenlerinden Moni Yossef, Acco'yu anlatırken, "Bu tiyatro Arap ve Yahudi sanatçılar arasında güçlü bir ittifak kurma çabası olarak nitelendirilebilir" diyor, "Alternatif paradigmaların sunuldugu ve sosyal tiyatro anlayışındaki yenilikçi yollara açık bir merkez. Burada herkesln ortak görüşü sanattır. Sanatsal ürünler ortaya koymak, bizim en büyük hedefimiz. Arap ve Yahudiler aynı sahnede buluşuyor burada. Sahnedeyken de normalde de, ne diplomatik krizler ilgilendiriyor bizi, ne herkesin, 'Birbiriyle krizyaşayan A nadolu ezgilerinden etkilenen bir diğer İsrailli r \ müzisyen de Yinon Muallem. Muallem, kendisini "Türk dostu" gördüğünü söylüyor. Çünkü 7 yıl önce, Anadolu'nun etnik müziğini öğrenmek için istanbul'a gelmiş. Burada, ODTÜ mezunu bir Türk kızına, Dilek'e, âşık olmuş, evlenmiş. Muallem, Dilek'le evlenebilmek için çok büyük sıkıntılara göğüs gerdiğini belirtiyor. "Şimdi Türkiye ile bir kriz yaşanıyor deniliyor ancak özünde bilinmesi gereken bir şey var: iki ülke aslında birbiı ine dost. 7 yıl boyunca Türkiye'de yaşadım. Tel Aviv'e döndüğümde sanki biryarımı istanbul'da bırakmıştım. Bugün sadece arada sırada konser vermek için Türkiye'ye gidiyorum" diyor. Dilek'le evliliklerinden bir bebeklerinin olduğunu da söyleyen Muallem, "Biz tüm sorunlan aşkla aştık" görüşünü dile getiriyor. Muallem, Anadolu ezgilerinden oluşan "Degişen Anlar" adındaki bir albüme de imza atmış. Muallem albümde, Yurdal Tokcan, Göksel Baktagir, Halil Necipoğlu, Emrullah Şengüller, Selim Güler gibi Türk müzisyenlerle de çalışmış. • iki ülke vatandaşları nasıl bir araya gelir?' sorusu... Bizim kavgamız sanat. Sahnede de sahne dışında da tek bir şey için kavga ederiz: sanat... Daha iyiyi üretebilmek ve bu ürünleri ulaştırabilmek tiyatroseverlere, kavga nedeni hep bu." Tiyatroda alternatif yapımlann yanı sıra ikinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in Yahudilere yaptıgı soykırımı anlatan oyunlar da sahneleniyor. "Bu tarz oyunlar da mı hiç tartışmaya yol açmıyor? Çünkü tiyatroda sahnelenen oyunların çoğunluğunda soykırım konu ediliyor..." sorusunu ise tiyatronun bir diğer yönetmeni ve oyuncusu Smadar Yaaron yanıtlıyor: "Bizler bu tür oyunları, geçmişte neler yaşadığımızı genç nesle aktarmak için sahneliyoruz. Onların geçmişte neler yaşandıgını bilmesi, degerlerine sahip çıkabilmeleri için... Hem tüm dünya ülkeleri.kendi tarihini anlatan oyunlar sahneliyor değil mi? Tarihte yaşananları anlatmak neden bir kavga nedeni olsun ki?.." israilli müzisyenlerin pek çoğunun eserlerini de yaşanan krizlere inat, Türk ezgileri süslüyor. Etnojazz yapan müzisyen Omri Morve Grubu "Omri Morve Anadolu Jazz Project" bunlardan biri. Omri Mor ve Anadolu Jazz Project'in müziğinde, ut, darbuka, kanun tınılarına rastlamak mümkün. 28 yaşındaki müzisyen Noa Vax da Anadolu'daki etnik müzikten etkilenen bir sanatçı. Perküsyon sanatçısı olan Vax, Yaniv Taichman (ut), Dror Shemesh (kanun) ile birlikte İstiklâl Trio adında bir grup kurmuş. Grup adını, İstanbul'daki istiklâl Caddesi'nden alıyor. Vax'ın gruba bu adı koymasının nedeni, 1950'li yıllarda ailesinin Istanbul'dan Tel Aviv'e göç etmesi... İstiklâl Trio grubunun "Kız Sen Geldin Çerkesten", "Sultan 1 Yigah Sirto", "Ut Taksim", "Muhabbet Bağına Girdim", "Kanun Taksim", "Kürdilihicazkâr Longa", "Nihavend Longa" ve "Nihavend Taksim" şarkılarından oluşan bir albümü bulunuyor. • H P ^ M PAZAR YAZILARI ", ; ADNAN BİNYAZAR İncelikli - r - ahsin Yücel, son romanına 1 Sonuncu adını vermiş. Bu ad, ilk ağızda, Yücel bir daha roman yazmayacak mı sorusunu çağrıştırıyor. Romanın daha ilk satırlarında böyle bir sorunun anlamsızhgı anlaşılıyor. Yazarın, yazmaya başlaması vardır, son vermesi yoktur. Yusuf Ziya Ortaç Portreler kitabında Abdülhak Hâmit Tarhan'ı anlatırken hazin bir gözlemini de aktarır yazısına: Hâmit, okusun diye bir kâğıt uzatmıştır Ortaç'a. Sözde son yazdığı şiiridir. Ortaç'ın ona ilişkin portresinde şu tümce de vardır: "Şiir diye yazdığı, kâğıda serpiştirilmiş kargacık burgacık çizgilerden ibaretti..." Son günlerinde Fazıl Hüsnü Dağlarca da, çizgilerden oluşan sözlerle imzalamıştı kitabını bana.. Yazarın son eserine noktayı ancak doğanın değişmez yasası, "zaman" koyar. Altmış yılı aşkın bir süredir yazıdan bir an olsun elini çekmemiş Tahsin Yücel gibi yetkir bir yazar, hem de Sonuncu adını vererek sonlandırabilir mi yazınsal yaşamını? Kaldı ki, Halide Edib Adıvar bile, Son Eseri adını verdiği romanından sonra, on beş roman daha yazmıştır... Yücel'in, Sonuncu'öa, kitap yazma, basım aşaması, yayınevleri sorunlarına değindigi öne sürülüyor. Gökdelen'de de aynı yanılgıya düşüldü. Oysa Yücel'in sorunu insanladır, insanın halleriyledir. Düşünün ki, Sonuncu'öakı iki tip, Selami ile Zarife roman dünyamıza yepyeni adımlar atıyor... Elli altı yıl önce yazdığı öykülerle "iyi okur"un yazarı diye tanınan Yücel, magazin ağzı yargılarla tanıtılacak bir yazar değildir. Elli yıldır, toplum kesimlerinin bütününü kapsayan beğenili, dil düzeyi yüksek romanlanndan da bellidir bu. Sonuncu, büyük olanaklar içinde yaşayan köklü bir ailenin içten içe çürüyüşünün romanıdır. Selami, o güne değin kimsenin bir roman düşünemediği bir roman yazma tutkusuna saplanır. Kırk yıl çalışarak tasarladığı romanı yazar da. Ne var ki roman, Zarife'nin dışında, öbür aile bireylerinin bir an önce kurtulmaya çalıştıkları bir nesneye dönüşür. Bu roman, sonradan araya çocuklar, torunlar girse de, uyumlu bir karı koca arasında geçen, Türkçenin incelikleriyle işlenmiş, ruhsal derinlikleriyle belirginleşen tek sahneli bir olay üzerine kurgulanmış. Koca (Selami), kırk yıl boyunca ne olduğu pek anlaşılmayan roman yazıyor, kadın (Zarife), çok sevdiği munis kocasının romanı ne zaman bitireceği kaygısıyla yaşıyor. Kadında, öyle bir şefkat, öyle bir koruma duygusu ki, Türk romanında henüz böyle bir aşk anlatılmadı! Kadın, öte yandan, roman boyunca, Selami'nin dünyasını güve gibi delik deşik eden Müştak (özlem duyan), Müşerref ı (onurlandırılmış), Müşfika (sevecen [kadın]), Müşfik (sevecen) adındaki; gerçekte ne onurlu, ne sevecen, ne özlem duygusu taşıyan çocuklarıyla didişiyor. Yücel, roman kişilerine yakıştırdığı adlaıia ironisini özellikle belirginleştiriyor. Çocuklanna, kişililiklerinin tersi anlamda adlar verirken, romanın iki kahramanına uygun adlar seçiyor: Selami (barışçıl), Zarife (ince davranışlı [kadın]). ironi, biçimsellikten anlamsallığa dönüştüğünde, ne barışçıllık kalıyor, ne davranış inceliği... Tahsin Yücel, bu zıtlığı, usta bir beyin cerrahı becerisiyle, yaratıcılığının otopsi masasına yatırıyor. Sonuncu, bu bağlamda, okuru piyasa malı moda romanların kokuşmuş havasından kurtaran bir açıkhava tiyatrosu... Umarım, roman yazdım diye böbürlenenler, her satırında duyarlıkları kıpırdatan bu romandan ibret alırlar... • binyazar@gmail.com Çocukların barış bayrakları FİGEN ATALAY Çocuklara önce "Dünyaya barış konusunda ne söylemek istersin" diye soruluyoı. Onlar da, eski yastık kılıflarından yapılmış bezlere, içlerinden ne gelirse onu yazıyor ya da çiziyorlar. Kimisi "nereli olursa olsun herkesin barışa ihtiyacı var" diyor, kimisi en iyi arkadaşını, doğayı ya da hayvanları resmediyor. Çocukların Barış Bayrakları projesi, bireysel ve gönüllü yürütülen bir çalışma olarak Sharon Plache tarafından ABD'nin California eyaleti, San Diego şehrinde, 6 Ağustos 2006 tarihinde başlatılmış. Amaç, sevgiye, dostluga, birlikve beraberliğe, doğuştan gelen saflıklarıyla, içlerinde sevgi ve barış tohumlannı koruyan çocuklar aracılığıyla dikkat çekmek, onların barış hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri için ortam yaratarak, mesajlarının tüm dünyaya yayılmasını sağlamak. Bu projeyi Türkiye'de yürüten Çigdem Aksoy'la, LkyiaVVorld Ölüdeniz'de düzenlenen "Çocuk Festivali"nde, Türk, Japon. İngiliz ve Rus çocuklarla "Barış Bayrakları" etkinliği yaparken tanıştık. Aksoy çocuklara, "Barışla ilgili dünyaya ne söylemek istersin" sorusunu sordu. Onlar da yanıtlarını beyaz bezlere resmettiler. Kimisi doğayı, kimisi arkadaşlarını, kimisi de hayvanları çizdi. Sonra da bu birbirinden güzel barış bayrakları sergilendi. Çocukların Barış Bayrakları Kurucu Başkanı Çiğdem Aksoy, "Çocukların Barış Bayrakları, sevgi, barış ve uyum içinde yaşama farkındalığı oluşturuyor" diyor. Çocukların barış mesajlarını Türkiye'nin her yerinde, özgürce itade edebilecekleri ortamlar hazırlayıp, bunların görülmesini, duyulmasını sağlamak isteyen Aksoy, bu ortamların sağlanması için de desteğe gereksinim duyuyor. Aksoy'un verdiği bilgilere göre, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden 1000'e yakın çocuk, dört yıl süresince düzenlenen çeşitli etkinliklerde, uzun süre kalıcı olabilmesi amacıyla beyaz yastık kılıflarından yapılmış bezlere, kendi dünyalarını ve barış dileklerini, resim ve yazılarıyla aktarmışlar. Bu mesajlar, Çocukların Barış Bayrakları olarak kültür merkezleri, müzeler, galeriler ve festivallerde sergileniyor. Çocukların Barış Bayrakları projesi, her yaş grubundan çocuklara ve çocukların eğitimine hizmet eden tüm kurumlara açık. • Hayalimdeki tatil j kyiaVVorld Çocuk Festivali kapsamında, Türkiye'deki anaokulları L_ arasında "Hayalimdeki Tatil" konulu bir resim yarışması düzenlendi. Yarışma sonucunda, TED Antalya Koleji anasınıfı öğrencisi Zeynep Gündoğdu birinciliği, istanbul Büyük Çamlıca Koleji Anaokulu öğrencisi Ozan Girit ikinciliği ve Mersin'den ODTÜ Geliştirme Vakfı ilköğretim Okulu öğrencisi Yağmur Çaylı da üçüncülüğü kazandılar. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear