25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9MAYIS2010/SAYI1259 PAZAR 11 ESRA AÇIKGÖZ Y ıllar sonra yine aynı yerdeydi Fevzi Karadeniz. 1 Mayıs 1977'de kaybettiği arkadaşlarını hatırladı bir bir. 33 yıl sonra yeniden Taksim'de 1 Mayıs'ı kutlamasını sağlayan bugünün mücadeleci insanlarına şükran duydu... Niye mi? Diyarbakır'ın bir köyünde, 1952'de başlıyor hikâyesi. Ekin biçerken, harman kaldırırken, bagbozumunda herkesin birbirine destek oldugu bir köy bu. Zenginle-yoksulun farkına ilkokula başladığı Ergani'de varıyor. Bekçi-polis dayağını da bu yıllar da tanıyor, evde konuştugu Kürtçenin okulda yasak olduğunu da. Bunlar onu "sol"a götürüyor, ama önce onun "sol" tanımını dinleyelim: "Eğer 'Sol' eşitliği, adaleti, hümanizmi, güçsüzün yanında olmayı, onlara üzülmeyi, elmandan bir parça vermeyi, onu da oyuna katmayı, 'fakir sofra'da oturmayı içeriyorsa, sola ilgim o yıllarda başladı". TİP'teki, Devrimci Dogu Kültür Ocaklan'ndaki Kürt aydınlarını, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar'ı izlemesi, Tarık Ziya Ekinci, Canip Yıldırım, Musa Anter, Mehdi Zana gibi isimlerle tanışması da cabası. Deniz Gezmiş, sonradan komşusu olup tabutunu taşıdığı Harun Karadeniz o yıllardan hatırladıkları. ilk sendikal faaliyetine, 1971'de başlıyor. Sonraki yıl istanbul Hukuk'a giriyor. Biryandan Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu'nda çalışıyor. İşyeri sendika baştemsilciliğine seçiliyor. ilk grevini de orada yapıyor, üstelik bir yıl boyunca tek başına! Sosyal-İş'in sözleşme görüşmeleri anlaşmayla sonuçlanmayınca grev kararı alınıyor. Gerisi Karadeniz'den: "Büro, İmar İskân Bakanlığı'na bağlıydı. Grev uzayınca Bakanlık baskıya başladı. 'Bu işyerinde bir Amerikalı 80 bin, bir Türk Mühendis 3000, bir işçi 1200 lira maaş alıyor' diye pankaıt asmıştık. Bakanlık 'devletin gizli sırlarını açıklıyorsunuz' diye tehdit etmeye başladı. Her gün polisler grev yerinde bizi rahatsız ediyor, tartaklıyordu. Faşistler grevi basacakları haberini bize iletiyor, ölümle tehdit ediyordu. Bakan Adalet Partili Nurettin Ok'tu. Biri ona, 'Bu grevi ancak Fevzi Karadeniz bitirir' demiş. Beni aradı. Grevci arkadaşlarım başımızatoplanmıştı. 'EvladımL.'la başlayan, 'hemen Ankara'ya gel, ihya olursun'la devam eden, tehdide varan konuşmasını kestim, 'Satılık işçi yok' diyerek telefonu kapattım. Baskılar giderek arttı. Grev kırıldı, arkadaşlarım ağlayarak işbaşı yaptı. Bir yıl tek başıma grevde kalmam kuru inat değildi. işbaşı yapmadığım sürece işyerinde DİSK'e baglı Sosyal-iş yetkili kalacaktı. Işverense Türk-iş'e bağlı sendika sokmak istiyordu. Bakanlık biryıllık grevimi işyerini taşıyarak bitirdi". Takvim, 1 Mayıs 1977'de... Karadeniz, DİSK'e bağlı TEKNİK-İŞ İstanbul Şube başkanı. Masa, sandalye, daktilo koyup, kadın üye sekreterini oturttukları kamyonla giriyor 1 Mayıs alanına, Gümüşsuyu'ndan. Kazancı Yokuşu'ndalar. Kamyonda, megafonla slogan atarken duyuyor silah seslerini. "Kamyonun çevresine binlerce insan birikince hareket eder diye korktum, atladım" diyor, "20 civarında insan ölü veya baygın yerde yatıyordu. Atladığımda yere düşsem büyük ihtimalle ezilecektim. Koşarken, otoparktan çıkan, dört kişinin bulunduğu beyaz Renault'tan ateş açıldı. Ülker sokaktan Gümüşsuyu'na oradan meydana çıktığımda meydan savaş alanıydı. Kadın- erkek, çocuk, yaşlı, genç on binlerce insan yerde, saga sola koşuşturuyor. Görevliler sloganlar atıyor, ağlıyor, yaralılan kucaklıyor, panzerlerin altından çekiyor... Sıtkı Coşkun kürsüden, 'Sular idaresinden, intercontinental'dan ateş edildi, güvenlik görevlilerini uyarıyorum 1 diye bağırıyordu. Sular idaresinden uzun namlulu silahlarla tulum gibi siyah elbiseler giymiş 5-6 şahıs yavaş yavaş indi. Olaydan sonra DİSK'in gösterdiği tanık olarak adliyede ifade verdim". 1978 1 Mayısı'ndan sonra Diyarbakır'a yerleşiyor Karadeniz. BANK-SEN Doğu-Güneydogu Temsilcisi iken Kemal Türkler öldürülüyor. 22 Temmuz 1980. Üyelerin protesto için direnişe geçmesiyle sendika binası basılarak gözaltına alınıyor. 20 gün Devegeçidi kampında gözaltında kahyor, tutuklanıyor. Diyarbakır 5 No'lu cezaevine götürülüyor. "Darbe olunca DİSK Davasından arandım" diyerek anlatıyor gülsün mü ağlasın mı bilemeden, "Annemi, babamı, kardeşlerimi gözaltına alıyor, sendika binasının bulunduğu hanın kapıcısını sorguya çekiyorlar. Cezaevinde olduğumu söyleyince 'bizden iyi mi biliyorsun' diyerek dövüyor". Ekimde mahkemeye çıkarılıyor. Dünya Sendikaları Federasyonu serbest bırakılması için mesaj gönderiyor, "250 milyon üyemiz" adına diye başlayan mesaja takılıyor savcı, bu kadar insanı nereden tanıdığını soruyor. Tahliye oluyor Karadeniz, hakkında Fevzi Karadeniz, yıllardır Türkiye'den uzakta, Fransa'da yaşıyordu. 12 Eylül'ün gurbete mahkûm ettiği insanlardan sadece biri o. Yıllar sonra yine Türkiye'deydi, hem de 1 Mayıs'ta Taksim'de ve... arama kararı olduğu halde... Sonrası, yurtdışı... Fransa'ya yerleşiyor. Boş da durmuyor, cezaevindeki DİSK, Barış Derneği ve TÖB-DER yöneticileri, TKP, Dev-Yol, Kürt aydınlarının tutuklu olduğu siyasi davalar, Kürt sorunuyla, gençlik ve kadın hareketi davaları için kampanyalar, mitingler düzenliyor. Yurtdışından yolladığı yazılar yüzünden yargılanıyor, ceza alıyor. Yıllarca Türkiye'ye gelemiyor. 33 yıl sonra, 1 Mayıs'ta Taksim ya da onun bıraktığı adıyla 1 Mayıs alanındaydı. Gözlerinde buğu... Elinde karanfillerle, Kazancı Yokuşu'nda durdu. "33 yıl önce ben orada ölmüş, yeniden dirilmiştim" diyor o anı anlatırken, "Mucizelere inanmam ama öyle. Orada yakınımda ölen arkadaşlarımın acısını hiç unutmadım. Eşlerini, babasız büyüyen çocuklarını, anne-babalarını, kardeşlerini hep düşündüm. Devrimcilerde 'ateş düştüğü yeri yakar' diye bir söz yoktur. Anne- babamızı, kardeşimizi her ölüm yıldönümünde anmayız ama mücadelede yitirdiklerimizi unutamayız. Meydanda en çok onları düşündüm. O gün konuşan Kemal Türkler'i, görkemli mitingi yöneten ve olay sırasında konuşmalarıyla kitleyi sakinleştiren, belki binlerce insanın ölümünü engelleyen Sıtkı Coşkun'u ve aramızda olmayan diğerlerini"... Acıyı ve mutluluğu aynı anda yaşadı o gün Karadeniz. Bir de şaşkınlığı... Bırakalım o anlatsın: "Kortejde yanıma gelip dolu gözlerle sarılan kadına, 'kusura bakmayın tanıyamadım' deyince, '1 Mayıs 77'de Teknik-iş kamyonetinin üzerindeki üyenizdim' demez mi? Gel de bu hayatı, mücadeleyi, insanları sevme? Velhasıl güzel duygularla, tazelenen anılarla, yeni umutlarla ayrıldım 1 Mayıs Meydanı'ndan". • PAZARIN PENCERESINDEN SELÇUK EREZ Depremin nedenleri eçenlerde Tahran Üniversitesi'nde konuşan bir hoca, Kazım Sadeghi, "Zelzeleler, açık saçık giyinen iffetsiz kadınlar yüzünden oluyor" dedi. Bazı Batılı kadınlar bu sözleri hemen hafife aldılar: Biri, "Herhalde izlanda'daki yanardağ da, oradaki kadınlar kim bilir ne biçim dekolte dolaştıklarından patlamıştır!" dedi. Biri detuttu, "Önümüzdeki cuma, hep beraber dar ve kısa etek, dekolte bluz giyip dolaşalım; bakalım ne biçim bir zelzele olacak" deyiverdi. Oysa bu görüş öyle hafife alınmamalı, yerbilim derslerinde anlatılanlarla çeliştiğine bakılıp hemen mizah konusu yapılmamalıdır: Sezen Aksu Maryland'da konser verdiğinde oranın gazeteleri "Türk pop-starı, Strathmore'u salladı!" diye başlık atmamışlar mıydı? Örovizyon temsilcimiz Hadise, Bosna'yı bir güzel sallamamış mıydı? Ya Beach Club da şarkı söylediğinde Demet Akalın Kuşadası'nı ne yapmıştı? Allah'tan bu ülkenin erkekleri, kadınların ne biçim sarsıntılara yol açabileceklerini iyi bilirler: Mahzun Kırmızıgül, böyle bir depremin merkez üssüne yakın bir yerde altı kat enkazdan AKUT tarafından kurtarıldıktan sonra "Yıkılmadım, ayaktayım!" dememiş miydi? Çok eskiden İran'da bile zelzelenin sebebinin kadınlar olduğu bilinmezdi: Gazneli Mahmud'a hediye ettiği "Şahname" adlı eseri nedeniyle İran edebiyatının temel direği sayılan Firdevsi, 973'te, "Dünya, bir boğanın boynuzlarında durur, boğa yorulunca kafasını oynatır, zelzele işte bundan olur!" demişti. Aslında mesele bağnaz olmamak, aklımızı, fikrimizi bütün olasılıklara açık tutmaktan ibarettir. Mesela biri çıkar, kırım-kongo hastalığının fazla et yemekten, domuz gribinin bu hastalığa karşı aşılanmaktan ileri geldiği ileri sürerse ya da kopya çekmenin avuçlarımızda kıl bitmesine, terli terli su içmenin de Alzheimer'e sebep olacağı ileri sürerse neden hemen karşı çıkalım? Sonra Baykal, "Bu tür siyasi davalar darbe dönemlerinde yaşanır.. Hitler'in ...iktidannı pekiştirdiği dönem gibi.. Topluma mal olmuş kişileri birden gözaltına alamazsın. Bu ancak darbe dönemlerinde, rejim kesintilerinde yaşanır Türkiye'nin geldiği nokta budur. BugürV'Ş gözaltına alınanlar laik cumhuriyete inananlar, Atatürkçüler" deyince, buna değil de şimdi alabildiğine demokratik bir ortamda yaşadığımıza neden inanmayalım? Ve Başbakan, "Hitler'e birini benzeteceklerse kendi eski genel başkanlarının fotoğrafına baksın. Orada kendisine Milli Şef dedirten genel başkanlarını görecekler" der, yani ismet inönü'nün Hitler'e benzediğini ima ederse biz aslında bambaşka gerçeklerin geçerli olabileceğini niçin düşünmeyelim? • selcukerez@gmail.com i çizLeNİMLe k a m i l m a s a r a c i @ g m a i l . c o m m Espirisentır PARASIZLIK Içime dek işler sesi Para paraya değince öyle zoruma gider ki Şu tiridine bandım türküsü Para verdim aldım deyince Niyazi BörMü Bir meslek bir proje KALECİ: Emekli olunca bir KALEydoskopa yerleşicem. Argodan al haberi Fazla viraj almak: Çok yalan söylemek. Fındık: Hileli Offthe record Kör adam topala, nasıl gidiyorsun diye sordu.. topal köre, gördüğün gibi diye yanıt verdi. Pet-şop Az kullanılmış sınırlı miktarda küfür, acilliyetten satılıktır. Anadın mı?! zar. Fotoğraf çıkarmale Arabayı toslamak. Misafir çizer: Akdağ Saydut Foto: Mehmet Ünal Top-us Yuvarlanan top çim tutmaz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear