29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9MAYIS2010/SAYI1259 PAZAR Gerçek Sağlar, "Sakarya Fırat" dizisinde terörist Küpeli Necla'yı canlandınyor Starlık hayalim yok ZUHAL AYTOLUN Y aşadığı sakatlık olmasaydı belki de bir balerindi. Tıpkı hayal ettiği gibi tütülerin içinde sahnede olacaktı. Tam sınavlara hazırlanırken yaşadığı sakatlığa rağmen sınava girdi, kazandı. Ancak kabullenmese de bale hayatinın bittiğini bir yıl sonra anladı. Hayal kırıklığını bir kenara bırakıp oyunculuğa yöneldi. Şimdilerde çok da mutlu aslında. Gerçek Sağlar'dan söz ediyoruz. Sakarya Fırat dizisinin terörist Küpeli Necla'sı. Tiyatrocu annesi Serap Sağlar ve eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın yönlendirmeleriyle oyunculuğa geçiş yapan, sonrasında tek başına ve sağlam bir eğitimle kendine yolunu çizen kızları. Gerçek Sağlar, 6 yaşından beri birlikte şimdiki babası Fikri Sağlar'la. Biyolojik babası da bir tiyatrocu, Mehmet Büyükağaoğlu. Yaşamına giren herkesin üzerinde bir etkisi var, yadsımıyor. Hatta kendini şanslı sayıyoı. Gerçek Sağlar, bugünlerde naif görünümünün aksine bir terörist olarak ekranda. Yaklaşık bir aylık askeri eğitimin ardından 9 kiloluk silahıyla siper alıyor, koşuyor, bir teröristin hikâyesini aktarıyor. Bu sadece bir rol labii ki, o yüzden de gelen hertürlü eleştiriye açık. - Allenln etkisi olmuştur elbette ancak çocukluğunuzdan hatırladığınız neler var, nasıl başladı oyunculuk? - Derler ya kulislerde büyüdüm diye. Ben iki sandalye arasında uyuduğum günleri çok net hatırlıyorum. Orada gerçek anlamda sahnenin tozunu yutmuştum. Ama en çok baleyi sevdim. Ancak sakatlığımdan dolayı bir yıl devam edebildim. Sonrasında da ailemin yönlendirmesiyle oyunculuğa geçiş yaptım. Çok da sevdim. Yine sahnedeydim aslında. - Dönüm noktası gibi. - Kesinlikle. Bazı şanssızlıklar avantaja dönüşebiliyor hayatta. Geleceğimi tütüler içinde hayal ediyordum. - Anlatmak istediğlnizbirhikâye, yer almak istediğiniz bir proje var mı? - Şimdiye kadar hep dizilerde hüzünlü roller oynamıştım. Bir tek küpeli Necla farklı oldu. Sinema yapmak istiyorum. Bir dönem filminde rol almayı çok isterim. Ben sanki bir dönem kadınıyım. Eskiyi çok özlerim. Kitap okurken bile biyogratiyi tercih ederim. Hem Şimdi ise çok memnunum. Hatta son nefesime kadar sahnede olabilmeyi istiyorum. - Konservatuyan bltirdikten sonra bir de yurtdışı varsanınm. - 4.5 yıl kaldım orada, Colombia Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptım. Bu gidişin sebebi de anne baba tiyatrocu ve yine babam olan Fikri Sağlar da kültür bakanıydı tiyatroda okurken. Hep bir soru işareti vardı kafamda. Ben mi elde ediyorum bulunduğum yerlori yoksa istemesem de ailem sayesinde olacak mı? Bunu kendime kanıtlamak istedim. Sadece oyunculuk değil, hayatta nasıl ayakta durulacağını da gördüm. - Şimdi baktığınızda onlar nasıl birer deneylm olarak yansıyor bugüne? - Beni oluşturan bir 4.5 yıldır bu. Bir kere artık hiç umrumda değil, eski kültür bakanının kızı olduğu için oynuyor, Serap Sağlar'ın kızı olduğu için burada lafları. Hiç ilgilenmiyorum. Nerede olduğumu çok iyi biliyorum, nereye kadar gidebileceğimi de. -Sakarya Fırat dizisiyle "Eski bakanın kızı terörist oldu" başlıklan atıldı bir dönem. - Bunları bekliyorduk zaten. Bu çok ters köşe bir rol. Oyuncular farklı karakterleri canlandırmayı çok sever, bana da böyle bir şans hiç tanınmamıştı. Konu çok ağır olmasına rağmen ilginç geldi. Terör, Türkiye'nin gündemini oluşturuyor. Nasıl tepki alacağım konusunu çok düşündüm ama nereden geldiğim, olaylara nasıl baktığım, duruşunı çok belli. Birinin bu sorumluluğu alması gerekiyordu. Ben aldım. - Peki tarafsız bir duruş koruyabiliyor mu slzce dlzl? - Hiçbir tarafa yakın değil. Sadece gerçekleri ortaya koyuyor. Aslında çok da sert gidiyor. Hatta bir bölümde kendimi izlerken, canlandırdığım karakterden nefret ettim. Küpeli Necla'nın anlatmak istediklerini aktarmak değil, hikâyesinin neden ve sonuçlarını anlatmak istiyorum. Yoksa Necla'yı asla savunamam. • hayatların içine girmek hem de o dönemleri yaşamak çok keyifli. - Peki yann nasıl bir kadın olarak anılmak istersiniz? - Manevi anlamda kocaman bir kadın olmak isterim. Hayalim mutlu bir kadın olarak bu dünyadan gitmek. Çocuğum olursa da gerçekten aşk çocuğu olacaktır. Annem hep aşk dediğim için kızıyor. "Ne istiyorsun peki hayattan?" diye soruyor. Ben destansal bir aşk yaşamak istiyorum. Bu ütopik gelebilir ama isliyorum. Mesleki açıdan da geçeıli. Hayalini kurduğum dönem filminde bir gün rol alacağım. Star olup, çok tanınmak gibi bir hayalim yok. - Fikri Sağlar'ın kızı olduğunuz için son olarak politikayla kurduğunuz bağı da sormadan geçemeyeceğim. - Babamdan dolayı çok iç içe büyüdük. Ancak ben politik açıdan çok uç noktalarda olmaktan hoşlanmıyorum. Uçlarda olan bir politik görüşüm de yok zaten. İnsanların hak ettikleri düzende insanca yaşamalarını sağlayacak bir görüşüm olduğunu söyleyebilirim. • _ _ p A Z A R • ' •' A » • • . . » . " •' YAZILARI ADNAN BİNYAZAR Kurtuluşumuz kitaplarda... \s işi birbirini dışsal yönleriyle P v etkileyebilir, içsell ğinin kapısını ise kendinden başka kimse açamaz. Duyarlığı gelişmemişe o kapı ona hep kapalı kalacaktır. Kapı her anahtarla da açılmaz. Bir anahtar varsa, o da kitaplardır, sanatsal yaratılardır. Anahtarın ne olduğu, Yunus Emre'nin şu dizesinden de çıkarılabilir: "Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm..." "Yunus göründün" mü korkma; •bil ki, anahtar avucunun içindedir... Dostoyevski'yi okuyan yalnızca olaylarla didişmez, onun yaratım dünyasına da girer. Shakespeare düşünceden düşünce yaratan bir dehadır. Flaubert, toplumsal yapının çözümcüsü, tutkuların kazıbilimcisidir. Algılama yeteneği gelişmiş olanın dünyası, onların dünyasıdır. Bir, kitaplarla beslenmiş duyarlıklı kişileri getirin gözlerinizin önüne, bir de ekranlara yansıyan son günlerin vahşet cehennemini! iki üç yaşındaki çocuklara tecavüzde bulunanları, yalnızca öz kızını değil, ondan doğanı da iğfal edenleri, ilköğretim öğrencilerini satışa çıkaranları... Genç bir öğretmen olan Ali Turgay Karayel'den aldığım ileti, beni onların iğrenç dünyasından aldı, insanın "insan" olduğu dünyalara götürdü. Karayel, duyarlıklarını geliştirmek için öğrencilerini kitaba nasıl yönlendirdiğini anlatıyor iletisinde: "inebolu'nun merkezi ile köylerindeki tüm okullara kitaplıklar kuruyoruz. Amacımız '9 Haziran Inebolu Şeref ve Kahramanlık Günü'ne değin on bin kilabın, bayrağımızın dalgalandığı herokula girmesi... Bugüne değin, yalnızca üç haftalık birçalışmayla beşbinkitabı kazandırdık bile okullarımıza! Bu etkinliği gerçekleştirmek için bağışçılar bin lira katkıda bulunuyor. Bu parayla da yaklaşık üç yüz kitap alınabiliyor. Kurulan kitaplıklara bağışçıların adını veriyoruz. Ben de rahmetli babam adına bir liseye kiiaplık kurdum. Bu girişimim başkalarını da etkiledi; örneğin bir lokanta sahibi birkaç yıl önce yitirdiği oğlu; emekli bir öğretmen de 27 yaşındayken ölen kızı adına bir kitaplık bağışladı. Katılımcılar arasında avukat, eczacı, esnafgibi farklı meslekten kişiler de bulunuyor." Bir Fransız devlet adamı, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar Paris'i kısa sürede işgal edince, "Fransa'yı öğretmenleryıklı!' demiştir. Öyle ya, öğretmenin, öğrencilerine bilinç aşılamadığı bir toplumda direnç olur mu! Ana baba yeterli kültürü almamışsa, erdemli bir öğretmenin dışında kim, genç beyinlere yurt sevgisi, toplumsal bilinç, güven duygusu aşılayabilir?.. Karayel bu nitelikleri taşıyan öğretmenin hangı ruhla çalışması gerektiğine de değiniyor iletisinde: "Bu çalışmadan dolayı okullan gezdiğimde çoğunda nitelikli kitapların olmadığını, olsa da sayılarının yetersiz olduğunu üzülerek gördüm. Sorun'un çözümü, ülkeyi yönetenlerden beklenmemeli. Bunu beklemenin bizim açımızdan zaman kaybı olacağı açık. Bu iş, yurtsever öğretmenlerin işi." Kennedy başkan seçildiğinde Amerikan halkına şöyle seslenmişti: "Amerika'nın size ne yapacağını düşünmeyin, sizin, Amerika'ya ne katacağınızı düşününT Yurtseverliğin suç sayıldığı bu sancıh günlerde, aydınlar, insanımızı bir kültür varlığı olarak yetiştirmeyi temel görev saymadı mı, sancının giderek bütün bedeni sarması kaçınılmaz olur. 0 binyazar@gmail.com FİGEN ATALAY D emir parmaklıklar ardında yaşayan çocuklar, yakında üniversiteli ağabey ve ablalarından "Umut Mektupları alacaklar. Mektuplar, baharı soğuk betonlar ardına taşıyacak papatyalar eşliğinde, rengârenk zarflarla yollandı onlara. Marmara Üniversitesi Çocuk Haklan Kulübü üyeleri, demir parmaklıklar ardındaki çocuklara, üniversiteli ağabeyleri ve ablaları olarak yalnız olmadıklarını, unutulmadıklarını anımsatmak; yeni hayaller kurmalarını sağlamak, güzel günlere dair umutları paylaşmak için "Umut Mektupları" hazırladılar. Bir amaçlan daha vardı bu mektupları yazarken. O da, onların masum dünyalarından habersiz yaşayan, onların çocuk olduklarını çoktan unutan, onlara yaşlarının kaldıramayacağı anlamlar yükleyerek, yaşlarının birkaç katı yıllara mahkûm eden bireylerin yüreklerine, vicdanlarına ulaşmaktı! Tutukevlerinde yaşayan çocuklara gönderilen mektup şöyle: BAHAR UMUDUMUZ OLSUN! Gelecek güzel günler için umut besleyen bizlerin söylemek istediği bir şeyler var. Bizler, Marmara Üniversitesi öğrencileri olarak tüm renkleri yüreklerinde bulunduran, özgürlüğünden mahrum edilmiş siz kardeşlerimizi yüreklerinizin en sıcak yerinden öpüyoruz. Uzun sürediryazmayı planladığımız mektubu kaleme almak için bir masanın etrafında toplanmıs düşünüyoruz. Biryarısı güneş ışınları ile aydınlanmış, diğer yarısına gölge düşmüş bir masa. Hayata benzetiyoruz bunu biraz da. Bir tarafı dünya üzerinde yapılan haksızlıkları getiriyor akla, diğer tarafı düşlerimizde yaşattığımız dünyaları. Biliyoruz; görmeden, duymadan, konuşmadan nefes almaya devam eden kör, sağır ve dilsiz bir toplumda yaşamak zor. Biz tüm zorluklara rağmen ışığa dokunabilmek için mücadele veren ağabeylerimiz ve ablalarımızdan güç aldık, alıyoruz. Onlardan aldığımız güçle taşıyoruz umudu yarınlara, güneş ışınlarını masanın diğer tarafına. Ve istiyoruz ki sizler de bizden güç alın, sizleri oralara sürükleyen nedenleri ortadan kaldırmak için sonuna kadar mücadele edeceğimizi bilin... Olanca gücümüzle yanınızdayız, yanınızda olacağız. Yüreklerimizdeki güzel günlere dair umutlarımızı, hayallerimizi, inançlarımızı hiçbir demir parmaklığa mahkûm etmeyelim... Bahar umudumuz olsun papatyalarla... Uçurtmalar uçurabileceğimiz bir gökyüzü, ağaçları altındasevdatürküleri söyleyebileceğimiz bahçeler yaratalım... Masaya vuran güneş ışınlarının sıcak aydınlığında umudun tomurcuklarını beraber ekelim... Daha yaşanılır bir dünya kuracağımızın sözünü verelim birbirimize... Gelecek, siz varsanız güzel Umut ise gülümsediğinizde... • r~\ ahçeşehir Dr. Abdullah Soyluoğlu Özel D Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde öğrenim gören çocuklar, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı şarkılar, halkoyunları, marşlarla kutladılar. Çocuklar, Bahçeşehir Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda düzenlenen gösterideki performanslarıyla, anne-babalarını ve öğreimenlerini hem mutlu ettiler hem de gururlandırdılar. Merkez kurucu müdürü Müge Hale Çifçi, özellikleri farklı da olsa her çocugun, uygun eğitim-öğretim yöntemleri ve gerekli olanaklar içinde öğrenebileceğini ve yeteneklerini geliştirebileceğini söyledi. Çiftçi, "işte bu etkinlik çerçevesinde bu tiyatro sahnesine çıkan çocuklarımız bunun nasıl gerçek olabildiğini, eğitilerek nasıl topluma adapte olabildiklerini, özgüvenlerinin nasıl geliştiğini tüm izleyenlere gösterdiler" dedi. Etkinlikte veliler adına bir konuşma yapan Hüseyin Banş'ın annesi Şenay Çalışgan, anne ve babalara, "Çocuklara yüreğimizdeki sevgimizi gösterelim, eğitimden vazgeçmeyelim. Bizim çocuklarımız hasta değil. Sadece eğitime ve sevgiye ihtiyaçları var" diye seslendi. • # #
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear