25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2010 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER BÖYLE anayasa yapma süreci görülmemiştir. Örneklerine ancak otoriter rejimlerde rastlanır. Onlarda bile tek bir iradenin egemen olmasını önlemek için bir şeyler yapılmıştır. Şimdi bunlardan birine kısaca göz atmak, tam bir dayatmayla sona ermekte olan Meclis aşamasını doğru değerlendirebilme açısından ibret verici olabilir. Başbakan ne derse desin, bugünkü aşamanın ne gibi “inzibatî” önlemlerle tamamlanabildiği hep biliniyor. Ama hep birlikte unuttuğumuz bir başka nokta var: 1924 Anayasası’nı yapan Meclis’in öyle bir çalışmanın disiplini için kendiliğinden kabul ettiği bir ilke gereğince o zamandan beri bütün anayasa değişikliklerinin kabulünde temel kural, tam üye sayısının üçte iki çoğunluğudur. Beşte üç çoğunluk, esas değil istisnadır ve mutlaka halkoylamasıyla tamamlanması gerekir. Öyle eksik bir çoğunluğa erişmek için bile iktidar partisinde dehşet estirilmiş olması, sürecin özündeki zayıflığı açıkça gösteriyor. Parlamenter sistemde genel olarak parti disiplinine kimsenin itirazı olmaz ama yine de “toplum sözleşmesi” sayılacak bir metinle böyle mi oynanır? Bir bakıma yapılış tarzı açısından klasik bir “cunta” darbesi sayılan 27 Mayıs döneminde anayasa yapışın ilginçliği şuradadır: Bütün devlet gücünü ele geçirmiş olan askerler bile “ülke ve toplum için” nasıl bir anayasa yapılması gerektiğine kendileri karar vermek istemediler ve bu işin “nesnel” bir temele oturtulmasını istediler. Onlara göre, bu temel ancak bilimselliğin yuvası olan üniversitede aranmalıydı. Bir taslak hazırlanmasını oradan beklediler. İstanbul Üniversitesi rektörü Ordinaryüs Profesör Sıddık Sami Onar şöyle demekteydi: “Milli Birlik Komitesi’nin anayasa meselesini bir ilim işi sayması ve böyle tarafsız bir heyete bırakması doğru ve faydalı idi. Çünkü iktidara gelmeyi, devlet kudretini sömürmeyi ve orada kalabilmeyi ilk gaye ve hedef sayan partilerin toplumun dinamik kuvvetleri ve müesseseleriyle çeşitli siyasi fikirleri ve cereyanları temsil eden muhtelif siyasî partiler arasında bir denge kuracak, her partiye aynı imkânı verecek tarafsız bir anayasa hazırlamalarına imkân yoktur.” Elbet çağdaş siyasal bilim ve siyasetin gerçekleri açısından bakınca böyle bir görüşteki “safiyane” yanlışlığı görmemek mümkün değildir. Ama, öte yandan, 1961 Anayasası’nın yapılış süreci boyunca 27 Mayıs askerlerinin, hatta kendi kişisel eğilimlerinin de üstüne çıkarak, o koşullarda yapılabilecek en iyinin ve en doğrunun yapılmasına asla engel olmadıkları da bir gerçektir. Hukuk tarihimizde böyle bir yaşamışlık varken bugünkü iktidar partisini yönetenlerin, görünürde vermek istedikleri izlenime karşın kendi başlarına ve kendi görüşleri yönünde bir anayasa değişikliğini topluma zorlamaya çalışmakta oluşlarına şaşmadan edemiyor insan. mumtazsoysal@gmail.com AÇI MÜMTAZ SOYSAL Tuhaf Bir Süreç PENCERE Önce İnsan... İran’da Şirazlı Şeyh Sadi’nin mezarını çevreleyen bahçedeki balıklı dereyi gördüğüm günü bugüne dek unutamadım. Son günlerde sık sık anımsıyorum. Niçin?.. Soruya yanıt vermeden önce “İran Gezi Notları”ndan bir parçayı birlikte okuyalım. “Bahçede sekiz on ayak merdivenle inilen mahzenimsi bir odacık var. Bu odacığın tabanında bir su çağlıyor. Bir küçük yeraltı deresi. Tepede beton kafesli pencerelerden giren loş ışık, suyu ve içinde kaynaşan yüzlerce balığı aydınlatıyor. Anlatılanlar doğruysa, bir zamanlar buraları bağlık bahçelikmiş; bu dere de bağların bahçelerin ortasından akarmış ve Şirazlı Şeyh Sadi suyun kenarında oturup şiir söylermiş; öyle güzel söylermiş ki, balıklar dinlemeye gelirmiş şairi... Bu balıklar mı?.. Bakıyorum balıklara, bunlar gümüş pullu güzel balıklar değil, dar bir beton kanala hapsedilmiş suyun içinde kaynaşan sarı renkli küçük canavarlara benziyorlar. Neredeyse ‘su az, balık çok’ diyeceğim. Birisi ekmek aldı, parçalayıp balıklara atmaya başladı; her bir lokma suyun içinde kaynaşma yaratıyor, ekmek kavgasının anaforları oluşuyordu. Sarımtırak sırtlı balıklar, ağızlarını açarak, kuyruklarını birbirine çarparak, sivri dişlerini göstererek lokmaları birbirinden kapmak için kavga ediyorlardı. Kavga, su düzeyinin kimi zaman üstüne bile çıkıyordu. Loş mahzende, dar beton kanalda, ekmek için birbirini yiyen bu balıklar, Şeyh Sadi’nin şiirlerini dinlemeye koşan gümüş pullu balıklar mıydı?..” Evet, neden anımsadım vaktiyle Şiraz’da Şeyh Sadi’nin mezarında gördüğüm kirli sarı balıkları?.. Ramazan ayı boyunca sağda solda, ötede beride, yoksul yurttaşlarımıza yiyecek dağıtıldı; kimi zaman bir belediyenin, kimi zaman bir hayır sahibinin düzenlediği bu dağıtımların görüntüleri televizyon ekranlarına da yansıtıldı. Yoksul insanların bir parça ekmek için birbirlerini çiğnediği gözlendi; bir avuç erzak için, çoluk çocuk, nine torun, kadın erkek birbirine girdi; üst üste, alt alta, itişerek, kakışarak, kapışarak, birbirini dirsekleyerek, birbirleriyle dövüşerek dağıtılan ekmekleri paylaşmaya çalışan insanlarımızın halini izlerken ağlayacak gibi oldum... Utandım... Hayır, ekmek uğruna onurlarını hiçe sayıp unutan insanlarımızı kınamıyorum; açlık ve yoksulluk, kişiyi hayvansı güdüleriyle davranışlara iteler... Ben kendimden utandım. Türkiye’yi ‘köşe dönmecilik’ üzerine koşullandırıp batağa sürükleyen politika, 1980’lerin ‘yükselen değerleri’yle başladı; bugün ‘mafya, kara para, uyuşturucu, rüşvet, çetecilik, terör, yobazlık, softalık’ batağına saplanan bir toplumda tedirginliğin doruğundayız; ya tarikat şeyhinin, ya cemaat reisinin, ya aşiret başının kulluğuna bağlanan kişiden hayır gelir mi?.. Bu düzen değişmeden hiçbir şey düzelemez, çünkü bu düzen insanı yok ediyor. İnsan yok olunca, var olacak olan ne?.. Önce insan!.. (12 Şubat 1997 tarihli yazısı) T abip odalarõnõn se- çimleri yasa gereği her iki yõlda bir ya- põlmakta olup, Nisan 2010’da da 65 tabip odasõnõn kurullarõnõn yeniden seçilme- si için hazõrlõklar tamamlan- maktadõr. Tabip odalarõ “ka- mu kuruluşu niteliğinde” meslek örgütleri olduğundan seçimler, ilgili ilçe seçim ku- rullarõ tarafõndan yapõlmakta- dõr. İstanbul Tabip Odasõ bu odalarõn en fazla üyesi olan oda olduğundan seçimlerde elbette en fazla ilgi çekeni ol- maktadõr. Yaklaşõk 10 bin hekimin oy kullandõğõ seçimlerde uygun mekân bulma zorunluluğu ne- deni ve birçok okulda sõnav- larla çakõşmasõ üzerine bu yõl İTO genel kurulu ve seçimle- ri 8-9 Mayõs 2010 tarihlerinde yapõlacaktõr. Her seçimde ol- duğu gibi çekişmeli ve sonucu merakla beklenen bir seçim olacaktõr. Bu seçimlerde Türkiye ge- nelinde seçilecek olan Büyük Kongre delegeleri ise haziran ayõnda yapõlacak olan Türk Tabipleri Birliği seçiminde oy kullanarak TTB Başkanõ ile birlikte kurul üyelerini seçe- ceklerdir. Çizgiden ödün yok İTO hekimlerin ve sağlõk çalõşanlarõnõn özlük haklarõ, çalõşma koşullarõ ve sosyal haklarõ gibi sorunlarõ yanõnda toplum sağlõğõnõn korunmasõ için tüm gücünü ortaya koy- maktadõr. Zaman zaman da toplum sağlõğõ ve hekimlerin özlük haklarõ kesiştiğinde top- lum yararõnõ öne çõkardõğõndan üyelerinin eleştirisine de uğ- ramaktadõr. Ancak kuruluşundan bu ya- na bu çizgiden ödün verme- mesi TTB ve tabip odalarõna haklõ bir saygõnlõk ve güveni- lirlik kazandõrmõştõr. Seçilmiş kurullarõnõn tamamõnõn gö- nüllülük üzerine çalõştõğõ oda- larda çok sayõda hekim daha iyi bir sağlõk ortamõ için emek sarf etmektedir. Sağlığın özelleştirilmesi TTB ve tabip odalarõ ba- şõndan beri sağlõğõ özelleştiren Sağlõkta Dönüşüm Progra- mõ’na karşõ çõkmõş ve çõkan ya- salarõn satõr aralarõnõ hekimle- ri ve kamuoyuna anlatmõştõr. Bu durumdan hoşlanmayan AKP ise her seçimde odayõ ele geçirebilmek için her yolu de- nemesine rağmen başarõlõ ola- mamamõştõr. Bu sadece tabip odalarõnda değil, tüm diğer sağlõk meslek odalarõ (diş he- kimleri, eczacõlar, veterinerler), TMMOB, baro ve mali müşa- virler için de geçerlidir. Seçimlerle ele geçirilemeyen Tabip Odasõ Seçimleri 2010... Prof. Dr. A. Özdemir AKTAN İst. Tabip Odasõ Baş. Demokrasinin toplum tarafõndan özümsenmesi aşamasõnda tüm demokratik kitle örgütlerine önemli görevler düşmektedir. Bu örgütler de elbette üyeleri ile güç kazanmaktadõr. 30 bin üyeli İTO mensubu hekimler 9 Mayõs’ta oylarõnõ kullanmalõ ve odanõn güçlenerek daha gür bir sesle hak arayõşõna desteklerini göstermelidirler. odalar için harekete ge- çilmiş ve ilk planda Dev- let Denetleme Kurulu bir rapor hazõrlayarak bir du- rum bildirimi ve öneriler raporu hazõrlamõştõr. Bu öneriler içinde bir- liklerin mali yapõsõnõ za- yõflatmak ve yönetim ku- rullarõnda karma bir sis- teme geçilerek yönetim kurullarõnõ işlemez hale getirmek önerileri de bu- lunmaktadõr. Her fõrsatta alternatif dernek ve ben- zer kuruluşlar oluşturarak birliklerin etkisini azalt- mak da sõk uygulanan taktiklerden biri olmak- tadõr. Sağlõk Bakanõ Recep Akdağ’õn MÜSİAD’õn Samsun şubesinde sarf ettiği cümleler sağlõk ba- kanõ ve AKP hükümeti- nin demokrasi anlayõşõ ve birliklere bakõşõnõ net olarak ortaya koymakta- dõr. Bakan “Ben sektöre bunları bilerek söylü- yorum ki, gidin bu bir- liklere laf anlatın yani. Bu gitmez bir yere. Ba- kın iki maddelik ka- nundur arkadaşlar, üç maddelik kanundur. Bir kanun yaparız deriz ki Eczacılar Birliği, Ta- bipler Birliği, Diş He- kimleri Birliği’nin bir- lik kanunları iptal edil- miştir. Hadi bakayım Danıştay karar alsın da göreyim bakayım. Han- gi kararı alacağını on- dan sonra göreyim ba- kayım ben” demektedir. AKP görmezden geliyor Demokratik toplumla- rõn olmazsa olmazlarõ ara- sõnda meslek odalarõ, si- vil toplum kuruluşlarõ ve sendikalar bulunmakta- dõr. AKP bu kuruluşlarõ görmezden gelmeye de- vam etmektedir. Tabip odalarõnõn tamamõnõn ve uzmanlõk derneklerinin tamamõnõn karşõ çõktõğõ “Tam Gün” Yasasõ kar- şõt görüş ve önerilere al- dõrmaksõzõn TBMM’den geçirilmiş olmasõna rağ- men nasõl yürütüleceği bilinmemektedir. Bu ge- lişmelerin demokrasimi- zin yerleşme sancõlarõ ol- duğunu kabul edip, gele- ceğe daha ümitle bak- maktan başka bir seçenek de yoktur. Demokrasinin toplum tarafõndan özümsenmesi aşamasõnda tüm demo- kratik kitle örgütlerine önemli görevler düşmek- tedir. Bu örgütler de el- bette üyeleri ile güç ka- zanmaktadõr. 30 bin üye- li İTO mensubu hekimler 9 Mayõs’ta oylarõnõ kul- lanmalõ ve odanõn güçle- nerek daha gür bir sesle hak arayõşõna destekleri- ni göstermelidirler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear