25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Mahvish Rukhsana Khandan GuantanamoCünlüğüm' Turuncu tulumlan giymek ister misiniz? Mahvish Rukhsana Khan Cuantanamo Gün- lüğüm'ûe, 11 Eylül son- rası "terörle mücadele" kapsamında tutukla- nan, işkence gören, aşağılanan, yargılanma- dan hapse atılan "suçlu- lardan" bazılarının ya- şadıklarını anlatıyor. Hukuk tanımazlığın sı- nırlarını zorlayan hikâ- yeler insanlara, suçlu ile suçsuzların "güçlüler" tarafından aynı kefeye nasıl rahatlıkla koyula- bileceğini ve kişilerin kolayca yaftalanabile- ceğini gösteriyor. • AIİ BULUNMAZ I A BD'nin yeni başkanı /\ ()bama, dünyada bir / % "banş" umudu şeklinde JL. .^.algılandı; Nobel Banş Ödülü'ne aday gösterildi ve ödülii kaptı. Seçim kampanyası sırasın- da, seçildiktcn sonra ve Banş Ödülü'nü almasının ardından bel- li sözler verdi, bunlardan en öne çıkanı utanç kaynağı Cîuantanamo Kampı'nın kapatılacağına dairdi. Nc olacağını kim- se bilemez ama kamp, girişilecek başka işgallerden yeni ".suçlular" için öylece bekliyor. "Guantanamo'nun kapatılması bir şeyi değiştirir mi.- ) " diye de sorulabi- lir; aynı işlevi görecek bir başka kampın açılması çok kolay değil mi?.. Küba'da, adını (îuantanamo Körfe- zi'nden alan tutukltı kampı, 11 Eylül ve sonrasındaki Afganistan ile Irak işgalleri sayesinde ününe ün kattı. Turuncu tu- lumlar giydirilen, "terör suçlulan" iş- kenceden geçirildi, "özel sorgulama tek- nikleriyle" baskı altına alındı. Fouca- ult'nun kapatılma teorilerini geride bıra- kan uygulamalarla insanlar suçlandı, " 11 Eylüf bağlantısı" gerekçe gösterilip "düşman savaşçılar" diye adlandırılarak yıllarca Guantanamo'da tutuldu, tutul- maya da devam ediyor; yargılanmadan, söz hakkı verilmeden daha da trajik bi- ' çimde neyle suçlandıklarını bilmeden... "SUÇLU" VE HİÇ KİMSE Mahvish Rukhsana Khan'ın Guanta- namo (TÜnlüğüm adlı kitabı, tutuklu kampından insan manzaraları sunuyor. Zaten alt başlık da bunun göstergesi: "Tutsaklar ve Bana Anlattıkları." 11 Ey- lül'iin ardından ortaya çıkan küresel pa- ranoyanın etkisiyle başlayan işgaller, toplama ve kapatma harekâtı, yargısız infazları, meşrulaştınlan ışkenceleri ve tutuklu kamplarını gündeme getirmişti. Bunlann en göze batanı, ABD'nin So- ğuk Savaş için oluşturduğu stratejik üs Guantanamo'dakiydi. Khan, "Cîitmo" adıyla anılan Guanta- namo'ya gidebilmek için ne denli zor bir izin alma siireci geçirdiğini anlatıyor ön- ce. Kendi Peştun kökeni ve ailesinden yola çıkıp, bir bakuna utak tefek iç he- SAYFA 24 Guantanamo ve benzeri toplama kampları (Balgram, Ebu Gureyb...) hukuk tanımazlığın kol gezdiği mekânlar. Mahvish Rukhsana Khan'ın (ustte) Guantanamo Günluğum kitabı soz konusu hukuk tanımazlığı, oralardan geçenlerln gozünden anlatırken, bir duyarlılık oluşturmaya çabalıyor. saplaşmalar yaptıktan son- ra ajanların geçmişini, alış- kanhklarını ve yaşantısını didik didik edişini sayfalara döküyor. llk görüşmeye girdiği anda, yazılanlar- dan da anlaşılacağı üzere, bir şey dikkati çekiyor; "mahkûm" ya da "teröristin" adı yerine numarası var her şeyin başın- da. Khan'a kıılak verelim: "Tanıştığım tutuklııların kişiliği yadsınır, kamp dı- şındaki dünya tarafından kimliksiz adle- dilirdi. Onlar insanlıktan çıkarma adına isimleri, yüzleri olmayan birer seri num- arası, birer katalog kodlamasıydı. Ismi olması bir kişiye, hatta bir hayvana kişi- lik kazandırır. Seri numaraları ise hare- ket etmeyen nesnelere verilir." îlkin numara, sonra isim... Aynı tutuk- lu Ali Şah Mıısavi'de olduğu gibi. Gııan- tanamo'ya ayak basana dek pek çok "te- rör suçlusunun" ya da "düşman savaşçı- nın" başına gelenleri anlatıyor: "Nede- ni" sonradan anlaşılan tutuklama, işken- ce, bitnıek bilmeyen sorgulama ve en so- nunda "mahkeme' süreci... Musavi'nin "mahkemede" sarf ettiği "Ben hâlâ ney- le suçlandığımı anlamış değilim" ciimle- si ise hayli tanıdık. "Suçluların" oraya götürülüşü ve ha- pishanede yaşamaları ne kadar zorsa, avukatlann kampa girmeleri ve "mah- kûmlarla" görüşmeleri de aynı oranda zor. Her yeni yolculuk yeni bir "düşman savaşçıyla" tanışma demek. Ancak he- men hepsinin anlattıkları aşağı yukarı aynı. Buradan çıkan sonuç ürkünç: însa- ni bir uygulama yok, haklarından arındı- rılmış, isimsiz, kimliksiz ve kişiliksiz bir "suçlu" kitlesi yaratılmış. En önemlisi de karşımızda onuru kınlan bireylerin du- ruşu. Zaman ve dünya- dan arındırılmış ve hiç kimse haline ge- tirilmiş kişiler anlatı- lıyor. Korkunç olan, Khan'ın da belirttiği gibi toplananların neredeyse tamamı- nın yanlışlık sonucu oraya getirilmesi. Yanlışlık: Bu tarz durumlar için çıldır- tıcı bir kelime ya da tanımlama. Yanlışlı- ğın nedenlerini sor- gulamaya başlayan Khan, bir başka çıl- gınlıkla yüzleşir: Te- rör bağlantısı olan kişilerin bulunması- nı kolaylaştırmak için kurulan ödül ya da daha dogru de- yişle ihbar sistemi. Hemen herkesi muhbir ve suçluya dönüştüren; insanla- n Guantanaıno'ya süren ölümcül bir oyun, para kazan- mak ve "suçlulan" bulnıak isteyenlerin işine gelen bir meka- nizma. Kimin suçlu olup olmadığının önemi yok haliyle. Kurgulayan ve oyna- yan kazanıyor ama tutuklananların kay- bettiği, sahtecilerin kazandığından çok daha fazla. Guantanamo'da "mahkûmların" giy- silerinin rengi açık. Ancak "itaatsizlik" durumunda, Khan'ın aktardığı biçimde, taba rengi veya turuncuya bürünüyor- lar. Numaralandırılan, aşağılanan ve kimliksizleştirilen "düşman savaşçılar" aracıhğıyla dünyaya verilen bir mesaj belki de bu. "HAYATIN BİR PARÇASI GUANTÂNAMO" Guantanamo'da tutuklu bulunanlann pek çoğu sıradan insan. Onları oraya ge- tiren yanlışhğın hepsi farkında ama adil bir yargılamadan geçmedikleri ve kendi- lerini savunma olanağı verilmediğinden avukatlar dışında dertlerini anlatacakları kimse yok gibi. Khan'ın bu zorlu süreçte konuştuğu herkes büyük güçlükler yaşadığıru söy- lüyor. Tutuklu kalıp serbest bıraküan Abdül Selam ZaiPin salıverilişindeki tra- jikomiklik dikkat edilesi türden. Serbest bırakılırken ABD'li üst düzey bir gene- ral tarafından tebrik edilen ve kendisine "iyi biri olduğu" söylenen Zaif, o anda rüya gördüğünü sanır. Guantanamo, onun deyişiyle "bundan böyle hayatının bir parçasıdır." Khan'ın anlattığına göre, Guantana- mo'yu hayatının parçası haline getirmek istemeyenlerin tek seçenegi bulunuyor, o da intihar. Kitapta bunlara üç örnek var; iki Yemenli ve bir Suudi. ABD'li yetkililer ise intiharlar için "bunun bize karşı asimetrik bir savaş hali olduğuna inanıyoruz" açıklamasını yapıyor. Ancak ölümler üzerindeki şüphe bulutlan ileri- ki satırlarda gün yüzüne çıkıyor; "Cina- yet mi intihar mı?" kuşkusu hep canlı kalıyor. Khan'ın Cîuantanamo tutuklulanyla görüşmesi sırasında, kampın girişinde "Onur sözümüz, özgürlüğü savunmak- tır" yazan tabeladan bahsedilir. Tutuk- lulardan Sami el-Hac, bunun üstüne şu yorumu yapar: "Tabelayı her gördü- ğümde o devasa operasyondan sorumlu adamların onurun ne anlama geldiğini anlayıp anlamadığını veya özgürlüğün, sadece Amerikalılara has değil evrensel bir hak olduğunu gerçek anlamda kav- rayıp kavrayamadığını merak ediyorum" (s. 143). Cîuantanamo'da tutuklu bulunan "suçlulan" en iyi "değersiz yaşam" nite- lemesi ifade ediyor. Çünkü oradakilerin hiçbir şekilde degerli, insani bir tarafı yok: Suçlular ve hepsi ABD ile "özgür- lük düşmanı..." tster inanılsın ister ina- nılmasın, ABD tüm dünyaya bunu yan- sıtıyor. Defalarca intihara kalkışan Cu- ma el-Dessari de o "değersizlerden" biri ve avukatlanna, "Gitmo"nun amacı "in- sanları tahrip etmek, ben de tahrip ol- dum" deyişi, söz konusu değersizleştir- me uygulamasının açık bir anlatımı. Tahrip edici olan yalnızca tutuklama- lar değil elbette. Trajikomik hikâyeler, dehşet verici öykülerden daha yıkıcı ha- le gelebiliyor. Orneğin Abdul Rahim Müslim Dost ve Bedri Zaman adlı iki kardeşin yaşadıklan... Pek çok suçlama- nın ötesinde, Bill Clinton ile ilgili yaptık- ları şaka başlannı çok ağrıtıyor. Yazdık- ları bir makalede Bin Ladin için konu- lan 5 milyon dolarlık ödüle atfen "Mo- nica Lewinsky ile oynaşan Clinton'ın ba- şına ne ödül konurr"" diye soran kardeş- ler, bulduğu yanıtı paylaşıyor: "Afganis- tan'da bu fakirlikte yalnızca 5 milyon Afgani toplanabilir. Yani 113 dolar." Tutuklulukları boyunca özellikle bu şa- ka nedeniyle sorgulanıyor iki kardeş. Ama esas tutuklama nedenleri yine tanı- dık Khan'a göre: Pakistan'da ABD mu- halifi olmak... Khan'ın anlattıklarına göre Guantana- mo'da gerçek suçlular var. Ama suçlu da olsa suçsuz da, bir insanın nedenini bil- meden tutsak edilmesi, işkence görmesi, herhangi bir yargılamada adalet önünde suçluluğu kanıtlanmadan yaftalanması, aşağılanıp haklarının gasp edilmesi daha büyük bir suç değil mir' Kaldı ki Guantanamo ve benzeri top- lama kampları (Balgram, Ebu Gureyb...) hukuk tanımazlığın kol gezdiği mekân- lar. Khan'ın (nıantanamo Günlüğüm ki- tabı söz konusu hukuk tanımazlığı, ora- lardan geçenlerin gozünden anlatırken, bir duyarlılık oluşturmaya çabalıyor. Hukukun, adaletin, adil yargılamanın ve insan haklarına saygının, bir gün her- kese gerekli olabileceğine dair yalın çı- kanmın yapılmasını istiyor. Aslında bel- ki de, "itaatsiz" mahkûmlara giydirilen turuncu tulumların, insanlığa giydirildiği ve ABD dışında dünyanın geri kalanının Guantanamo benzeri bir kampa dönüş- türülmeye çalışıldığı uyarısında bulunu- yor. • Guantanamo Günlüğüm/ Mahvish Rukhsana Khan/ Çeviren: Başak Akın/ Literatür Yayınlan/ 220 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear