25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Leziz Onaran'dan Yaşamak Sorumluluktur' • Emin ÖZDEMİR A nıları yazmanın belirli bir dönemi var mıdır? Ya- zınsal türler üzerinde ça- lışanlar, kesin bir kural koymasalar da sorunun yanıtını yaşlılık döneminde arar. Bu dö- nemde kişinin yaşam ibresi gelece- SH & e ^ e 8^' gcçmişe dönüktür. Oyle ki ~ ı anlatım kiplerinin zamansal örün- tüsünde bir değişme olur kendiliğinden; ister istemez kişinin dilinde geçmiş za- manlı söylem ağır basmaya başlar. Gele- ceğe dönük bir umusu, bir beklentisi kalmamıştır; artık Yahya Kemal Beyat- lı'nm şu dizelerinde yansıtıldığı yaşam evresinin içindedir: "Kâmildir o insan ki yaşar hâtıralarla/ Bir başka kerem bekle- mez gelecekten/ Her an doludur gözleri cânan ve baharla/ Kâm aldı bilir kendini, ömründe, felekten." Anıların bize sunduğu bu içsel yaşan- tıyla yetinmez de niye yazma gereksinimi duyarız? Çok yönlüdür sorunun yanıtı. JGmilerine göre yaşadıklanmızı, tanıklık- larımızı, gözlem ve deneyimlerimizi baş- kalanyJa paylaşmak isteriz. Toplumsal bir katkı, bir görev sayarız bunu. Kimile- ri içinse belleğinıizde, yüreğimizde iz bı- rakmış olayların tortusundan arınma, on- ların baskısından kurtulma itkisiyle yapa- rız. Bir başka nedense yaşamımızda yer almış kişilerin belleğimizdeki seslerini duyumsama ya da o seslerin tınısında ge- ride bıraktığımız yılları yazarak yaşama isteği. Bütün bunlara Cahit Sıtkı Taran- cı'nın §u sorusunu yanıtlama yönsemesi- ni de ekleyebiliriz: "Saat her çalışında tekrar eder/ Ne yaptın tarlanı, nerde ha- sadın/ Elin boş mu gireceksin geceye?" HATIRLAMAK Dediğim gibi, kişinin antlarını yazıya döküşüne bir değil, birçok neden bulu- nabilir. Bu uzunca girişi, sözü bir anı ki- tabına, Leziz Onaran'ın Yaşamak So- rumluluktur adlı oylumlu yapıtına getir- mek için yapıyorum. Kitaba adı, Gabriel Garcia Mârquez'in Anlatmak İçin Yaşa- mak adlı yapıtına alınlık olarak koyduğu şu tümceyi anımsattı bana: "Insanın ya- şadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı S A YFA 1 0 Anılann izinde Bilinen bir gerçektir, her anı yapıtı. yazarının kişiliğini de yansıtır bir ölçüde; çünkü anı yazarı, anlattıklarının hem öznesi hem nesnesi konumundadır. Bu bağlam- da Yaşamak Sorumluluktur, doğal olarak, Leziz Ona- ran'ın kimi kişilik özelliklerini de yansıtıyor. ve anlatmak için nasıl hatırladı- £ıdır." SoraJım öyleyse, yaşadıklarını nasıl anımsıyor, nasıl anlatıyor Onaran? Kestimıeden söyleye- yinı, insan ve aydın olmanın so- rumluluğunu duyumsayarak onımsıyor; anımsadıklarını da aynı sorumJuluğun bilinciyle bir tartımdan geçirerek kurguluyor. Böylece okunurluk katsayısı yüksek, in- san ve toplum odakb bir kitap koyuyor ortaya. Bilinen bir gerçektir, her anı ya- pıtı, yazarının kişiliğini de yansıtır bir öl- çüde; çünkü anı yazarı, anlattıklarının hem öznesi hem nesnesi konumundadır. Bu bağlamda Yaşamak Sorumluluktur, doğal olarak, Onaran'ın kimi kişilik özel- liklerini de yansıtıyor. Nelerdir bu özellikler? Ayrıntılara in- meden söyleyeyim, yaşamının her evre- sinde, doğru olandan, haklı olandan ya- na tutum sürdürür. Öyle ki yarım yüzyılı aşan hekimlik yaşamında gerçeklerle bağdaşmadığına inandığı buyruklara, uy- gulamalara, hangi.kaynaktan gelirse gel- sin, karşı çıkmaktan çekinmez; hastane koşullarını güzelleştirme çabalarını işinin bir parçası sayar. Kitap boyunca yaşadığı bu olayların kısa öykülerini okuyoruz. Bir başka özelliği de, hekimlikte seçtiği uzmanlık alanının doruğuna erişmesine karşın bununla yetinmez. Toplumsal so- rumluluğunu, insanımızı uyandırmayı amaçlayan sivil toplum örgütleri içinde eylemli çalışarak yerine getirir. Kitabının sayfaları arasında onun bu çok boyutlu, çok yönlü kişiliğinin izlerini görürüz, bir başka deyişle eylemsel portresini. Bir genellemeye giderek şöyle diyeyim, Yaşamak Sorumluluktur, Leziz Ona- ran'ın yaşam serüveninden, yakın ve uzak çevresinden resimler içeren bir al- bünıü anıştırıyor. Albümün ilk bölü- münde çocukluk yıllarından kesitler yer ahyor. Bunu okul ve öğrenim yılları izli- yor; sonra da zamandizisel bir yol izle- meden hekimlik yıllarının içine taşıyor bizi. Böylece okura hekimlik dünyasının havasını solutuyor. Kitapta, yakın hekimlik tarihimizde iz bırakmış birçok adla da karşılaşıyoruz. Bunların bir bölümü, anılarının konuğu oluyor. Konuklannın ayıncı yönlerini kı- sa, açıklayıcı betimlemelerle göstermeye çalışıyor Onaran. Sözgelimi Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'den söz ederken şöyle diyor: "... Hekimlik törelerini, he- kimlerin öbür hekimlere, çalışma ortam- larındaki öbür mesleklerden arkadaşları- na karşı tutumlarını, toplum içindeki davranışlarını, hastalarla, toplumun deği- şik katmanlarındaki ilişkilerini, bunların doğru güzel olması gerektiğini örnekle- riyle kafalanmıza, gönüllerimize işledi. Tıpkı ilgi alanlan olan güzel yazı (hat) ya da minyatür sanatlarındaki ince iş gibi. Sanata olan hayranlığı bizlere yol göste- rirkenki içtenliğini, inceliğini yönlendiri- yor olmalıydı. Bütün yaşamımda Süheyl Hoca'mızın izlerini bul- dum..." EYLEMLER VE TANIKLIK Onaran'ın belleğine kazınmış adlardan biri de Türk Dil Kuru- mu Yönetim Kurulu'nda birilik- te çalıştığtmız ünlü tüzebilimci- miz, bilge insan Hıfzı Veldet Ve- lidedeoğlu'dur: "Tıbbiye'de Tıp Fakül- tesi dışından tek hocamız Ord. Prol. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu idi. Hukuk Fakültesi'ndendi. lnkılap Tarihi dersini veriyordu. En incelikli hocalarımızdan biriydi. Dingin, ağir, içtenlikli, inançlı duruşu çok etkileyiciydi. Ara dinlencele- rimizde yardımcı kitaplar okutuyordu. Kitapları, yaşadığı sürece Cumhuriyet gazetesinde sürdürdüğü yazıları, hem inandırıcı, hem düşündürücü olmuştur." Leziz Onaran'ın anılarına konuk olan- lar salt hekimler değil. Hastalan, okul ar- kadaşlan, sivil toplum örgütlerinde Nük- leer Tehlikeye Karşı Banş ve Çevre için Sağlıkçılar Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Cumhuriyet Kadınları Derneği^. birlikte çalışrığı savaşnncılar, öğretmen- ler de konuklan arasında. Anılann doku- sunda bir filmin kareleri gibi akıp geçi- yor bu kişiler. Bunlardan biri Vedide Ba- ha Pars, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde be- nim de müdüriim olmuştu. Büyüleyici bir kişiüği vardı. Öğretmenliğin baş ko- şulunun öğrencilerini sevmek, onların belleklerinde ve yüreklerinde iz bırak- mak olduğunu ondan öğrenmiştim. Belli ki Leziz Onaran'ın da belleğinde silin- mez izler bırakmış Pars. Şöyle diyor onun için: "Izmir kız Lisesi'nde okuduğum altı yıllık ortaöğrenimim boyunca müdyrü- müz oydu. Sakin, güzel konuşan, öğren- cilerin dersleri dışında da gelişmesini is- teyen, planlayan, uygulayan biriydi. Hoş- görüsü kötüye kullanılmayacak kadar iç- tendi. Bir yanlışlık yapmca insan, duru- munu kavrar, en ağır cezayı almışçasına utanırdı. Ama o utandırmazdı. Yaşamı- mın her döneminde sevgiü müdürümün izini taşımışımdır." Elbette hekimler ve hekimlik dünyası kitabın temel katmanuıı oluşturuyor. Hekimler arasında da kıskançhklar, çe- kememezlikler, bencillikler olur mu? în- sanın olduğu her yerde vardır bu duygu- lar. Bunlara da aynntılarına inmeden sezdirimsel düzlemde değiniyor Onaran. Ancak değinilerini, sözcüklerin ince se- siyle, yumuşatarak yapıyor. Kimi aksak- lıklara, hekknliğin doğası ve ahlakıyla bağdaşmayan davranışlara eleştirel bir yaklaşımla bakarken bile söylemindeki o ince sesi korumasını biliyor. Ne zaman ki söz, hekimliğin ahlaksal değerlerini uy- gulamaya dönük eylemlere ağıyor, söyle- mindeki o ince sese bir de coşkunun tını- sı katılıyor. Dediğim gibi, kitabını kurgulayışında zamandizisel bir yöntem izlememiş; çağ- nşımlara dayalı bir yol seçmiş. Bunun için de Yaşamak Sorumluluktur dümdüz bir anı kitabı değil, açılan, birbiri üstüne katlanarak kapanan, bu yolla bütünlük oluşturan bir anılar yumağı. Bu yumağın içinde anlatılanlarsa insana, topluma adanmış bir yaşamın savaşunıdır. Anılarını yazanlar için en büyük tuzak, kendi benini öne çıkarmak, benbenci bir söylemin çekim alanı içine girmektir. Girerse, anlatılanlar inandırıcılığını yiti- rir büyük ölçüde. Yanlış anlaşılmasın, el- bette anı yazarları kendilerinden söz ede- cek, anılarm odağma kendilerini koya- caklardır. Bundan daha doğal bir şey olaınaz. Başta da söyledim, anı yazan, anlatımın hem öznesi hem nesnesi duru- mundadır. Ne ki bunu yaparken kendi beninin derinliklerine gömülmekten ka- çınacak, kendini değil, çevresini öne çı- karacaktır. Anı türüyle özyaşam öyküsü arasındaki ayrrm da burada başlar. lçtenlik, doğalhk ve yalınlık anı dilinin belirleyici özellikleridir. Süsü püsü, bo- yayı kaldırmayan bir doğası vardır anısal söylemin. Leziz Onaran bu gerçeğin ay- rımında. Söylemini Türkçenin toprağın- da üretiyor. Açık, aydınlık, saydam söz örgüsüne dayandınyor anlatımını. Tüm- cesel düzlemde de açıklık, anlaşılırlık il- kesine bağlı kahyor. Uzun, karmaşık, bi- leşik girişik yapıİı tümceler kurmaktan kaçınıyor. Kitabının rahat okunurluğu da buradan geliyor büyük ölçüde; bir de söylediklerini eğip bükmeden, daha doğ- rusu örtmecesiz anlatışından: " ...Asistanlığım sırasında Mustafa ile . (Mustafa Şerif Onaran) nişanlandık. O günlere Askeri Tıbbiye'den sınıf arkada- şımız Abdullah (ona 'bekçi' derlerdi) hastalandığı için bizim kliniğe gelmişti. Nişanlanmamıza çok şaşırmıştı: 'Leziz,yahu senin Mustafa'yla nişanlan- mana çok şaşırdım. O alaycının, havainin biri!' Bense ağırbaşlıymışım, akıllı usluy- muşum! Yanıtımın ne olduğunu gerçek- ten anımsamıyorum." Bu yalınlık duygusal anların anlatımın- da da yitirmez dozunu; yakınmacı bir to- na bürünmez: "... Mustafa'nın kıta görevi biterken ben iç hastalıklan uzmanlığını aldım. O Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde ge- nel cerrahi asistanlığına başladı. Ben asis- tan olarak klinikte kaldım. Benim başa- sistanlık sürem biterken o uzmanlığını aldı. Kayseri Askeri Hastanesi'nin cerra- hi servisine uzman olarak atandı. Birükte gitmem için eşimin hiç zorlaması olmadı. Hatta kalmamı kışkırttı. 'Hafta sonlan gider gelirim' diyordu. Cerrah dediğiniz hafta sonlan da hastalarını bırakamazdı. Ayrıca biz eşimle iyi arkadaştık. Hem or- tak hem birbirimizi tamamlayan ayn yanlanmız vardı. Iki çocuğumu baba öz- lemiyle büyütmek istemiyordum. Ben ilkokuldan sonra evden yatılı okula git- miş, sonra hep evimin konuğu olmuş- tum. Ileride onlardan nasıl olsa ayrıla- caktık. Şimdi birhkte olahmdı. Anka- ra'da kalmamı gözüm yemedi. Nesi- mi'nin: 'Gel gel beru ki savm ü salatın kazası var/ Sensiz geçen zanan-ı hayatın kazası yok' (Gel beri, gel ki oruçla na- maz sonradan ödenebilir. Ama sessiz ge- çen zaman süresi yerine konamaz) dize- leri anlamlıydı. Böylece Kayseri'ye birlik- te gittik..." Yaşamak Sorumluluktur, her kesim- den okura seslenen, insana, evine, toplu- ma adanmış, yaşamayı sorumluluk olarak algılayan bir hekimin eylemlerine tanıklı- ğın kitabıdır... • Yaşamak Sorumluluktur/Leziz Ona- ran/ Bilgi Yayınevi/ 535 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear