26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Hazırtayanlar: Nılay Yılmaz, Aytül Akal, Mavısel Yener, Çığdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUK-GENÇLİK OKUMA Kemal Ateş'ten çocuklara... YitikKuzularp da ne Türkçe mahzun ne okur. -ı Mavisel YENER Y ıllar önce, Cem Yayınevi'nden çık- tığında okuduğum Yitik Kuzular, yeni baskı ve tasarımıyla kapımı çalınca heyecanlandım. Bir kez daha okuma olanağını kaçırmadım. Kitap ba- na önceden söylediklerinden çok daha fazlasını söyledi bu kez... Sizi de Yu- suf'la tanıştırmak istedim. Yusuf, gün doğarken uyanıp kuzuları gütmek zorun- da olan bir çocuk. öğretmen askere gi- dince erken kapanmış köyün okulu, okul kapanır kapanmaz Yusuf kendini kuzu- lann arasında bulmuş. Sabah serinliğin- de sıcacık yatağında olmak yerine hay- vanlarını gütmeye gittiği için annesi onun gönlünü hoş edip elinden ne gelir- se yapıyor. Sözgelimi, "iki yufka ekmek- le dürülmüş 'top gibi' yumurtalı dürüm" hazırlıyor; hiç boşlamıyor oğlunu. Üste- lik, Yusuf'a ne söylenirse tatlı dille, azar- lamadan, kırmadan söyleniyor. Anne olur da ögüt- süz salar mı hiç çocuğunu? "Sürünü büyük sürülere karıştırma, büyük sürüler küçük sürülere ot bırak- maz, "diye sıkılıyor onu. Yusufun, sadece Salim'le arkadaşlık yapmasına razı. Salim ve Yusuf "bağ komşusu". Salim'in de küçük bir sürüsü var. Birlikte düşler kurmayı çok seviyorlar. Yusufun en güzel, en iri kuzusunun adı: Sürmeli. Sürmeli nasıl Yusuf'a düşkünse, Tombik de Sa- lim'e düşkün. Salim Tombik'le pek böbürleniyor. Ona göre köyün en iri, en güzel, en gürbüz kuzusu Tombik. Salim'in kuzusunu böylesi çok övmesi Yu- sufun sinirine dokunmuyor değil. O da başlıyor kendi kuzusunu övmeye. Derken, iş büyüyor; türkü- lerle övmeye başhyorlar kuzulannı. "Kuzumun adı Sürmeli/ Kirpik yığını gözleri/Pek tatlıdır sözleri/Se- vilmez mi bu Sürmeli/övülmez mi bu Sürmeir. Se- lim altta kalır mı, Yusuf ozansa o da ozan. Bakın na- sıl karşılık veriyor ona: "Kuzumun adı Tombik/Bak- ma öyle dik dik/Benimki kanlı canlı/Seninki çok si- lik/Sevilmez mi bu Tombik/övülmez mi bu Tombik". İki kuzu bu yarıştan çok bıkmış ya, ne yapacaklannı bilemiyorlar. Günlerden bir gün, iki arkadaş kuzulannı otlatır- ken gökyüzü deliniverir, şimşekler çakar, başlarını sokacak yeri zor bulurlar. Yusuf "kuzulara da yer bulalım" dediyse de Salim daha rahattır "onlar da kendileri bulsun yerlerini," diyerek oralı olmaz. Sa- lim'in bu bencil yapısının tersine, kuzusu Tombik çok düşüncelidir. Bütün arkadaşlarını bir mağaraya toplamayı önerır, fakat Sürmeli bunu kabul etmez "deli misin sen, hepimizi almaz olası, yalnızca ikimiz gidelim..."der. Böylece, diğer kuzuların kalbıni kıra- rak onlardan ayrılıp, yalnızca kendilerinin bildiği mağaraya yollanıriar. Fakat Sürmeli daha önce gördüğü mağarayı bir türtü bulamaz, öteki kuzular iyı kötü bir kaya kovuğu bulup sığınırlar. Tombik ve Sürmeli ye- niden arkadaşlarıyla buluştuklarında sudan çıkmış sıçana dönmüşlerdir. Ye- niden otlama zamanı geldiğinde, Sürme- li'nin Tombik'e yeni bir teklifi olur. Bol otlu bir yer bildiğini, ama başkalarını almadan gitmek istediğini söyler. Tombik, diğerlerine de haber vermeyi is- tese de Sürmeli'nin bencilliği tutmuştur yi- ne. Otların en güzelini yemek için yola koyu- •lurlar. Epey uzaklaş- tıklarını fark ettiklerin- de artık çok geçtir. Yolda, kuzu hırsızı Küpkannlı Mahir'le karşılaşmaları kötü bir rastlantıdır. Küpkannlı Mahir onları kendi kö- yüne aşınverir, kendi sürüsüne katar. Uzun değneği artık her an enselerindedir. Onla- rın isimlerini değiştir- meye kalkışır, bu da yetmez görüntülerini değiştirmek için Tom- bik'in iki kulağını ucundan kesiverir. Sürme- li'ye küpe takar, yüzünü be- nek benek karartır. Böylece onlan sahipleri bile tanıma- yacaktır. Küpkannlı Mahir kuzuları ne denli değiştirir- se değiştirsin, değişmeyen bir yanları vardır: Kokulan. Kuzulannı yitiren Yusuf ve Salim üzgündürler, asla umutlarını yitirmeden kuzu- larını ararlar. Üzgün olan yalnız onlar değıldir, Sürmeli'nin annesi Karabaş ko- yun, bütün gün meleyip durmaktadır; kuzusunun neden gelmediğini bir türlü anlayamaz. öteki ko- yunlar kuzuları yanlarında, dolgun bir kann, doygun bir gönülle geviş getirirlerken Karabaş koyun kafası- nı duvarlara çarpar. Bu soruna çözüm bulmak için Sürmeli'ye benzer bir kuzuyu koyuna alıştırmaya çalışırlar, fakat bu çaba boşunadır; çünkü, Karabaş koyun daha ilk koklayışında onun kendi kuzusu ol- madığını anlar. Bu sorunun çözümünü Çoban Fazıl bulur ve der ki; "Üvey kuzu bulurum ben ona. In- sanlar yalnız kendi kuzulannı, kendi yavrularını mı severler? Başkasının kuzusunu, yavrusunu sevmez- ler mi? Severler, sevmelidirler de. Hayvanlar da böyledir aslında. Ama işin usulünü bileceksi- niz"(s. 58). İki kuzu küpkannlı Mahir'i atlatıp ka- çabildiler mi, Ka- rabaş koyun üvey SAYFA 24 kuzusuna alıştı mı, onca uzun süre ayrılıktan sonra kendi kuzusunu tanıyabildi mi? Yoksa da ona bir yabancı gibi mi davrandı? Bütün bunların yanıtı ki- tabın sayfalarında gizli... An, duru dili, kirlenme ve yozlaşmaya karşı duru- şuyla yazınımızdaki yerini alan Kemal Ateş'in bu ya- pıtı çocukları iyi edebiyata hazırlıyor. Işte, kırkikindi- ler yağmurlarına bir davet: "Güneyde, taa ufuk çiz- gisine yakın biryerde iki kara bulut duruyordu. Kar- şılannda dimdik, dupduru duran geniş maviliği göz- lerine kestirememiş olmalılar ki, kabarmadan, kımıl- damadan duruyorlardı sabahtan beri. Sonra herne olduysa birden coşuverdi o iki bulut, kabarıp çoğal- dılar. Gökyüzünün maviliği gittikçe azalmaya, daral- maya başladı" (s. 21). Bir davet de günbatımından geliyor: "Günbatısında rengin her türlüsü, menekşe- si, kızılı, pembesi birbirine girdi; şura senin, bura benim derken oraları bir güzel boyadılar." Ateş'in pırıltılı dili her satırda kendini duyumsatıyor. "Sıkılama", "ivecenlik", "enek", "çötürük" gibi gü- zelim sözcükleri yoğun bakımdan çıkarıp, dağlann oksijen dolu havasına salıvermiş Kemal Ateş. Hay- van kişileştirmeleri yapılırken masalsı dil kullanılmış, ancak bu masal bir ayağı yerde diğeri gökte bir ma- sal. Kitaptaki hayvan ve insanlar birbirierini çağnştı- rıyorlar aslında. Beklentileri, duygulan, hınzııiıklan, bencillikleri, zayıf yanlan, güçlü yanlarıyla yaşamın içinden birileri onlar. Ateş'in yetişkinler için yazdığı kitaplarda da önemli bir özelliği, elinde bir kamera varmış gibi davranmasıdır. Yitik Kuzular romanında, yazann kamerasıyla birlikte, geziyoruz dağ, bayır, ova, mağara... Işte bu gezi sırasında yüzleşiyoruz "insan" denen yaratığın çıkmazlanyla. Sürmeli, Tombik, Salim, Yusuf, Küpkannlı Mahir ve diğerleri, özenle yerleştirilmişler kurguya. öylesine, laf olsun diye koyulmuş olan tek canlı bile yok, kurgunun rit- mini bozan tek unsur yok; bu da yazann birikimin- den kaynaklanıyor elbette. Kitabın özellikle eğitmenlerin dikkatini çekeceğini umduğum bir yanı, duygu eğitimi çalışmalarında kullanılabilecek bir metin olması. Korkular, kaybet- mek, kazanmak, bencillik, yalan, iyilik, çaresizlik, acımak... gibi pek çok duygu satır arasında tartışıl- mış. Okur, parmak sallamadan, öğretici olmadan düşündürülmüş, kararına saygı duyulmuş. Son yıl- larda pek moda olan "sorun odaklı kitap" tanımı yokken de Türk çocuk edebiyatında sorun odaklı ki- taplar vardı. Yitik Kuzu'da üveylik konusunu öylesi- ne başarıyla, sessizce işlemiştir ki yazar, "sorun odaklı kitap" arayanlar bile görememişlerdir o aynntıyı! Yaşama," kültürde süreklilik" gözüyle bak(a)mayanların, çocuk kitaplarının hepsini ^atı kar Ş'smda bir sınav veriyor gibi gören- ># V W lerin, Anadolu kültürüne dudak bükenlerin -' *•* asla alkışlamayacağı Yitik Kuzular'ın derin yapısı, ancak çocukların anlayabileceği türden bir incelikle bezenmiş. Bu kitapta ne Türkçe mahzun ne okur... Böyle ki- taplarla söz varlığımız, okuma isteğimiz gürül gürül; iyi ki böyle yazarlanmız var. • * Yitik Kuzular, Kemal Ateş, Resimleyen: Oğuz Demir, Çınar Yayınlan, 2009,103s., 8+ www.maviselyener.com C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear