28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
E9j kırlar güneş ve uçurum/ Ve sonsuz renkleriyle çiçekler/ tşte size bir- kaç sözcükle çocukluğum/ Ve içinde kaybolmak istediğim yalnızlık/ İçinde kaybolmak istediğim hayat (...)/ Uzun, uykusuz gece yolculukları/ Gece ve yol- culuk sanki aynı şeydir/ Sabah başka bir ufukta uyanılacak olan/ Başka bir geometride/ Başka ağaçlara ve kuşlara/ Yağmurlar sonsuzca geride kalmıştı/ Başka güneşti başka sabahlan aydınla- tan/ lşte ergenlik düşleri sanki başla- mıştı/ Romantik şıirlere doğru yolcu- luk/ Durup dururken ağlamalara/ Bir kuşun yazgısı için bile/ Ve hep bir kızı hayal ederek/ Bir başka kızın yüzünde/ Bir şehirde başka bir şehri/ Bir şiirde bir başka şiiri/ Bir başka serüveni kendi serüveninde/ Böylece gece yolculukları yeniden başlamıştı/ Ama bunlar başka gecelerdi/ Sigara üstüne sigara/ yakılıp şiir düşünülen/ Ve yüzleri sisler altında sevgilileri/ Onlar alaturka şarkıda bir dizeydi/ Hep hayal edilecek olan/ Siz önünden geçerken/ Pencerede kıpırda- nan bir gölge/ Ve şehrin ortasındaki ır- mak / Bu kez usulca akıp giderdi / Aşk- lar usulca akıp giderdi / Düşlerin yeni ülkelerine"(6). KARŞI DURUŞUN ANLATIMI: LİRİK Epik, sanki bir tonlama değil, bir söy- leyiş biçimi, bir dil değil, "Sözcüklerden fazla bir şeydi"(7). bir tanıklıktı kendi- ne, hayata, kendi hayaüna; "O sanki bir başka kıyıya gitmek gibiydi/ Başka bir denizin kıyısına/ Sanki hem deniz hem deniz olmayan/ Sanki hem kendi hem kendi olmayan "(8); hem varoluş başh başına epik bir 'karşı duruş' değil midir yazgıya, ölüme ve onun efendilerine? Bireysel ve toplumsal renkleriyle epik bir 'karşı duruş' ise, lirik de bu 'karşı duruş'un anlatımıdır Behramoğlu'nda. Ancak bu söylem, kesinlikle romantik ya da idealist bir benlik, bireysellik / bi- reycilik anlatımı; 'içe kapanma', dış dünyadan kopuş, bir kaçış, umarsız bir sıkıntı ve yalnızlık duygusu değildir; gi- zeme, bilinmezin arayışına, metaiiziğe, soyut bir düşünselliğe, düşsele indirgen- miş ya da epiküryen anlamda coşkulu bir duygu boşalması da değildir. Behra- moğlu'nda kcndilik, kışisellik, 'sahihlik' diyebileceğimiz lirik toplumsal/ kolektif olanla iç içedir: "Şu yoksul, ışıksız so- kaklardan geçerken akşamüstleri/ Elim- de yiyecek filesi, cvime doğru/ Siliniyor sanki zihnimin yorgunluğu/ Isıtıyor hal- kımm ozanı olmak duygusu içimi/ Yıp- ranmış ellerinde bir sokak çiçekçisinin/ Bir kırmızı gül gibı"(9). llginç bir par- ça-bütün ilişkisidır bu Behramoğlu'nun şiirinde; bireysel toplumsalı, toplumsal da her zaman bireyseli içinde taşır, to- humun potansiyel olarak koca bir ağacı, ağacın da tohumu içinde taşıması gibi. Bireysel ve toplumsal olan, diyalektik - Behramoğlu buna 'organik' diyor- bir bütünlük içinde kavranır şiirinde. Buy- sa, ona güçlü bir tarih ve toplum bilinci vererek, hayatı ve dünyayı algılayışmda geniş bir açılım sağlar. (...) Nasıl yenile- nebilirim/ Her şeye yeniden başlanıak (...) Teknığin içindeki esaretimden/ Bir özgürlük kıvılcımı yaratmak/ Ormana dönüştürmek bir dizeyi/ Bir ağacı be- timleyen/ İçinde rüzgârlar estirmek/ Yepyeni bir şiirin/ Sevdiğim bütün ka- dınları/ Parçalayıp birleştirmek/ Bir ye- nisini yaratmak için/ Hayat içimden sel gibi akıyor, kütükler, çatılar/ Leşler, yi- tik umutlar/ Ve içimde birikmiş ne var- sa/ Bir başka ufka taşıyarak/ Ve daha başka bir ufka/ O ufkun da ötesinde (10). Behramoğlu, bu bilinçle ve sorumlu- luk duygusuyla bütüne -topluma, insan- lığa, ortak insanhk değerlerine- aidiyeti- ni unutmadan 'kendi' kalır; şair, diye- cektir, "insanlığın bütünü içinde yer al- dığı hissine sahip değilse bana göre boş- luktadır"(ll); o, kendisinde diğer in- sanları bulur ya da diğer insanlarda kendisini. "Herkes tek ve benzersizdir, ama insanlık bütündür" (12) ölüm de bile: " Kendi ölümüyle ölüyorsa da her- kes/ Kendi ölümümü biri ölünce dü- şündüm"(13). Şiirinden yayılan insanili- ğin, insan sıcaklığınm nedeni temelde bu olsa gerekir. Hayatı diyalektik bir bütünlük içinde kavrayan bu 'epiko-lirik' şiirin kimi du- rumlarda ironiyi içermesine şaşırmamak gerekir. Hayat, varlık, varoluş tüm dina- mik unsurlanyla, karşıtların, zıtların bi- raradalığıyla yeni bireşimler üreterek var olur, çoğalır, sürer. Ironi, hayatın içindedir; hayattan yansır. Behramoğ- lu'nun izlenimci/ duyumsal-eleştirel gözlemcih'ği ironik olanı tüm bireysel ve toplumsal bileşenleriyle bir arada çekip çıkarır hayatm sıradan gerçekliğinden. Bu bağlamda, denebüir ki, ironi Behra- moğlu'nda bir dilsel dönüştürüm, dilsel sapma, kurgusal bir zekâ ve söz oyunu, gerçeği tersinden ele alan 'nükteli bir söz', olumsuzlama, bir dil silahı olmak- tan çok somut bir hayat gerçeğidir; iro- ni gülümsetir, düşündürtür; hayatla ara- mızda organik, doğrudan, sıcak, içten, dramatik bir bağ kurar: "Ona 'haydi'/ Savaşa dediler/ Başkaca bir şey/ Söyle- mediler/ Aldılar köyünden/ Davulla, zurnayla/ Geride üç çocuk/ Bir eş ve bir ana/ EÜne bir süah/ Tutuşturdular/ Ve karşılaştı/ Düşman ordular/Vurulup düştü/ tlk çatışmada/ Göğsünde bir oyuk/ Üç delik alnında/ 'Ey bu toprak- lar için/ Toprağa düşen'/ Bir karış top- rağın/ Var mıydı yaşarken?/ (14). Şaire düşen, sadece toplumsal hayatta kendi mantıksallıkları içinde 'tutarh' görünen kimi gerçeklikleri yan yana getirmek; ironi, karşıtlıklann doğurduğu gerilim- den kendiliğinden doğar; kara mizah pusudadır. Soyutlamacılığa, dil, söz oyunlarına, şematizme, biçimciliğe, katışıksız bir kurguya, idealist/ metaiizik bir hayat ve dünya algısına indirgeyici tavrı dışlayan Behramoğlu'nun şiiri 'bıçak sırtmda' bir şiir; günlük dilin doğallığıyla ve ço- ğunlukla öykülemeye eğilimli yazıldığı için, 'düzyazı' hep bir köşede gözetler onu. Çünkü, şiiri onun 'sınırlar'mda ku- ruhnuştur. Behramoğlu, gözü kirişte, şiirini -sıradanlığa düşmeden- düz, ra- hat, içten bir söyleme, günlük dilin ola- naklarma açar. Akılda kalıcı, konuşul- duğu gibi yazılan, kolay ulaşılabilen, doğrudan, etkıleyici, kavrayıcı, sıcak ve güçlü ses örgüleriyle işlenmiş ve her şeyden ote 'sahih' bir söylemdir bu. Pa- ul Eluard'ın "hayatm doğal scyri" (İe cours naturel de la vie') dediği akışı ız- ler ve öyküler bu şiir. Somut bir lirik ya- lınlığı öne çıkartır; hele, bir de bunu 'mecazh dil'c, rctoriğe başvurmadan, doğal yoldan yapıyorsa; yani, dilin bi- çim, anlam özellikleri ile sözdizimin ola- naklarmdan; sözcüklerin ritminden, se- sinden, çağrıştırıcı gücünden yararlana- rak kuruyorsa şiirsel etki daha bir yo- ğun duyumsanır. Aslmda zor olan da budur; doğal, ham gerçeklikten şiir çı- karmak, 'konuşur gibi' yazarken gerçeği dönüştürmek... Melih Cevdet'in 'düin simyageri' de- diği şaire tıpatıp uyar bu eylem; "Kişi- sel, içten, dolaysız (bir) söz" (...) Bir anlamlar, imalar, sesler, görüntüler, gözlemler, izlenimler, düşünceler, duy- gular sağanağı... Bi- linciyle, bilinçalüyla, bilinçüstüyle, bi- linçdışıyla... bütü- nüyle insan (...) yaşayan, varoluşsal, organik bir yaratı (...) Açık, sade, in- sancıl bir şi- ir" (15), öykü- lerken derin- leşen, geniş- leyen bir şiir; ancak, onda öykülemeci- lik, kesinlikle çizgisel bir seyir değildir; çoğunlukla içe dönüşlerle, iç yolculuklarla, uzak, yakın çağ- rışımlarla derin- leşen bir kopuk- suzluğu, sürekli- liği anlatır içten içe: "Değişir yönü rüzgârın/ Solar ansı- zın yapraklar/ şaşırır yolunu denizde gemi/ Boşuna bir liman arar/ Gülüşü bir yabancının/ Çalmıştır senden sevdi- ğini/ İçinde biriken zehir/ Sadece ken- dini öldürecektir/ Ölümdür yaşanan tek başına/ Aşk iki kişiliktir"(16). Hayatın ritmi, sonsuz devingen akış içinde nefes alır verir şiir; 'organik' bir bütünün 'parça'ları olan birbirinden kopuk ger- çeklikler kişisel, içten bir sözün dolay- sızlığında, evrensel bir hakikate tanıklık etmek için derinden derine bir 'mono- log'da yankılanıp durur. Behramoğlu'nun şiiri hayattan, doğa- dan beslenir, ancak onları 'taklit' etmez; tam tersine, onlara 'sözün dolaysızh- ğı'nda kendi 'gerçeğini', biçemini ekler. Gerçeğin 'temsiliyet' sorunu, onda bir 'sorun' olmaktan çıkar; toplumsal ya da bireysel olgular, gerçeklikler, 'tarih' kendi iç gerekirlilikleri, yapılan ve ba- ğıntılan içinde sadece boyut değiştirir, kişiselleşir, derinleşir, arınarak, yalınla- şarak, güzelleşerek, etkileyerek. "Yaza- cağım her şeyin hayatta bir karşılığı ol- sun istiyorum"(17) diyecektir Behra- moğlu; "Bir şiir nasıl biter, ya da biter mi, hayat sürüp giderken"(18), şiir-ha- yat, hayat-şiir üişkisini bundan daha gü- zel ne açıklayabüir dersiniz? • (*) Prof Dr Kemal Özmen, Hacettepe Ünıversitesı Edebtyat Fakültesi Franstz Dili ve Edebtyat: Bölümu. NOTLAR: 1. Hayata Uzun Veda, s.43. 2. Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet Gazetesi, 25 Ocak 2009, Pazar Eki 3. Yaşayan Bir Şiir, s. 192 4. Kızıma Mektuplar, s. 17 5. Hayata Uzun Veda, s.16 6.A.g.y.,s. 11-12 7. A.g.y.,s. 22 8. A.g.y.,s., 40 9. Yaşadıklanmdan Öğrendiğim Bir şey Var, s.79 10. Hayata Uzun Veda, s.32 11. Yaşayan Bir Şiir s. 211 12. A.g.y.,s. 204 D.YeniAşkaGazel.s. 37 14. Kızıma Mektuplar, s. 230 15. Yaşayan Bir Şiir.,s. 84 16. Aşk Dci Kişiliktir, s. 53 17. Bir Gün Mutlaka, Tekin Yayınevi, s. 153. Ataol Behramoğlu Armağan Kitabı/ Heyamola Yayınları/332 s 19. YÜZYILDA OSMANLI-AVRUPA İÜŞKİLERİ" konusunda bir başucu kîtabı! Osmanlı Devletl'nln çökUş dönemlnden gönümCkzcle alınacak başlıca dersler! "Yeni Osmanlıcılıir dflştt peşlnde ko$anların oerçeklerle yüzleçttrllmesll tlvei C*X N... h/t B*yoft(ıı-tSTANBUl Tel: (0212) 252 21 56-99 takm (0212) 249 2S 92 vvı«b ,ıdrc-*i. wttw kayniukyayfnUin.com e-posUı Hetisim©kayn»ky*yhılan com C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 5 SAYFA 1 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear