26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
D eğinmeler MU8TAFAŞERİF0NARAN N e kadar geç- mişte kalır- sa kalsın za- man aşımına uğra- mayan anılar var- dır. Belleğin bir ye- rinde canlılığını ko- rurlar. Bir eski ar- kadaşla karşılaşsa- nız, o uzak anı gün- deme gelir. Lise yıl- larına dek uzanan arkadaşlığınızda aynı yargıya var- manın sevincini paylaşırsınız. Ortak anıları paylaşmanın sevinci içinde ge- çen zamana aldır- mazsınız. Bizler; 1920lerde doğup kırklı yıllarda Izmir Inönü Lisesi nde 4- okuyanlar, "edebi- yatla muhabbeti" olan, ozan tavırları içinde kendinin uzağında görün- meyi seven bir avuç arkadaştık. Hepimizin ortak özelliği şiire gönül vermemizdi. "Kırk Karanlığı" dediği- miz o çalkantılı dö- nemde, şiire öze- nen inönü Lisesi öğrencilerinden kimler kaldı gerw ye? Belki yalnızca Şükran Kurdakul. Lise yıllarından sınıf arkadaşım olan Şükran Kurdakul başına gelen an- lamsız olaylar yü- zünden öğrenimini tamamlayamadı. Ama tarn bir edebi- yat insanı oldu. UAT feOlP BAKfc Bir gönül insanı: Fuat Edip BaksıKırklı yıllarda Inönü Lise- si'nden yetişen öğrenci- ler arasında şiire öze- nen kimi arkadaşlar sonradan başka alan- larda üne ulaştı. Gene de onlann yaşamaya bakışlannda şiirli bir incelik vardı. O arka- daşlar arasında Nu- ran Yuluğ, Gaye Nail Ozanoğlu, Ni- hat Aşar, Zeki Öz- turanlı, Ismet Sez- gin, Ali Naili Er- dem, Nazım Kaya- kıran artık ozan kimliğiyle anımsa- nan kişiler değildir. Aradan 60 yılı aşkın bir zaman geçmiş. Bizi şiire özendiren öğretmenimiz Fuat Edip Baksı mıydı? Onun ozan kişiliğindeki gizemli duruş, dolaylı olarak bizi etkilemiş olamaz mıydı? HER ON İZMİRLİDEN BİRİNİN HOCASI O, yalnız bir edebiyat öğretmeni değildir. Müdür yardımcısı olarak yönetim işleriyle de ilgilenir, bizim her işimize kanşırdı. Biz onu yalnız bir öğretmen olarak değil, bir ağabey olarak benimser, kendimize yakın bulurduk. Pantolonu biraz düşük, göbeği hafif belir- gin, lisenin üst katında pencereden uzaklarâ dalar, belki bir dize kurmanın özlemi içinde görünürdü. Böyle durumlarda yanına sokul- mak sakıncahdır. Ama askerlik öğretmeniyle başınız sıkıntıya girmiş, sınıftan kovulmuşsa- nız, ondan başka sizi anlayacak öğretmen yoktur. "Ulan ayı, gene ne haltettin?" diye çıkışır, sonra da askerlik öğretmeniyle barıştırmanın bir yolunu bulurdu. Fuat Edip Baksı, Diyarbakır doğumluydu, ama Izmir kültürü içinde kişiliğini bulmuş, halk şiiri geleneğini benimseyerek şarkı söz- lerinde yaşayan şiirler yazmış, kendi unutulsa da, şiirleri unutulmamış, gönül bağını gevşe- ten öğrencilerine gülümsemesini bilen bir gö- nül insanıydı. Bizden önce Necip Mirkelamoğlu gibi bir ozan öğrencisi vardı. Bizden sonra Dinçer Sumer, Yüksel Pazarkaya, Refik Durbaş gibi ozanlar da Fuat Edip Baksı'nın öğrenci- leri olmuşlardı. Geçen yıllardaki Izmir TÜYAP günlerinin birinde, Yüksel Pazarkaya ile birlikte bu gö- nül insanı ozanı anmış, unutulmuşluğa bıra- kılmasına engel olmaya çalışmıştık. O toplan- tıya eşi Kayhan Hanım da gelmişti. Ama "her on Izmirliden birinin hocası" olarak anılan Fuat Edip Baksı'yı unutulmuş- luktan kurtaran, Yasemin Mumcu Ay'ın dü- zenlediği bir kitap olmuştu ("bir bahar akşa- mı", Fuat Edip Baksı, Hayatı-Sanatı-Eser- leri, önsöz Basım Yayımcılık, 2008). "BİR BAHAR AKŞAMI" Yasemin Mumcu Ay'ın düzenlediği ince- leme kitabı Fuat Edip Baksı'ya çok yönlü bakmayı kolaylaştıran bir kitap. Ama ben, onun şiirine, biraz gülümser gibi, anılardan bakmanın ayrıcalı bir özellik olacağını düşün- düm. Selahattin Pınar'ın bestelediği ünlü şiirini anımsayalım: "Bakışı çağınr beni uzaktan, Vannca çatılır kaşlar nedendir?" Bunun nedenini, gülümseyen bir anlayışla, Inönü Lisesi'nden edebiyat öğretmenimiz Hikmet llaydın şöyle yorumlardı: "Fuat Edip, Konak vapur iskelesinde aranır gibi beklemektedir. Iskeleye doğru yürüyen bir hanım gülümseyerek ona doğru gelmek- te, bakışlarıyla Fuat Edip'i çağınr gibi görün- mektedir. Ozan da ona doğru yürüyecek olur. Hanımın kaşlan neden mi çatılır? Çünkü hanım ona doğru değil, onun arkasındaki sevgilisine doğru yürümekte, Fuat Edip boş yere kendine pay çıkarmaktadır. Kaşlar bu yüzden çatılmaktadır." Öğretmenler arasındaki takılmalara aldır- mayan bir ozandı Fuat Edip Baksı. O, kendi dünyasındaki dalgınlığa çekilir, şiirindeki üz- günlüğü yaşamaya çalışırdı. Ali Naili Erdem anlatmıştı: "Fuat Edip Baksı alışmadığımız bir coşkuy- la sınıfa girdi. 'Çocuklar, dedi, ben bugün bir güzele kaptırdım gönlümü'. öğretmenimiz 'sevinçli bir telaş içindeydi' ". Sonra Selahattin Pınar'ın hicaz bestesin- deki şiiri yazmıştı: "Bir bahar akşamı rastladım size Sevinçli bir telaş içindeydiniz..." Yıllar sonra Ali Naili Erdem Karşıyaka vapur iskelesinde Fuat Edip Baksı'yı kolunda bir kadınla görür. Bir bahar akşamı gönlünü kap- tırdığı o kadın, iki çocuğunun annesi Kayhan Hanım'dır. Şarkı sözü olarak yazdığı şiirlerde kolay duyarlıkları kullanmayı alışkanlık haline getir- diği için, geniş topluluklan nasıl etkilemek is- tediğini anlatmaya çalışır: "Bilindiği gibi güftenin şiirden ayrı bir hava- sı var. Bestelenmek üzere yazılan bu içli söz- lerin, geniş yığınların ortak duygu ve düşün- celerini konuşturması; gönülleri ve dudaklan okşayan bir özellik taşıması lazım. Bazı şiirle- rin istenildiği gibi bestelenmemesi, bu nitelik- ten yoksun olmasındandır." Ama geniş yığınların kolayca benimseye- ceği bir duyarlık şiirin dokusunu bozmaz mı? Şiirin özel niteliklerini koruyarak etkisini sür- dürmek kolay mı? Şiirdeki anı değerini koruyarak değişen şiir anlayışlannın ardından Fuat Edip Baksı'nın şiiri nasıl değerlendirdiğini anlamak gereke- cek. ŞİİRE BAKIŞI Yasemin Mumcu Ay'ın çalışmasında Fuat Edip Baksı'nın şiir anlayışı belirtilirken Türk- çe'nin ses yapısına göre hece ölçüsünü seç- tiği anlatılır. Aruz ölçüsünü iyi kuliansa da, Fuat Edip bunun sakıncalarını şöyle belirti- yor: "Bu yabancı vezin dilimizin musikisine uy- gun değildir. Birçok güzelim kelimeler, bu belli kalıpların çerçevesi içinde yerine göre uzuyor, yerine göre ezilip büzülüyordu." Fuat Edip Baksı kansere yenik düşerek 1975 yılında öldüğü zaman 62 yaşındaydı. "Kırk Kuşağı"ndaki şiir değişimini, "Ikinci Yeni" oluşumunu yakından izlemek olanağını bulmuştu. Ama artık alıştığı, şarkı sözlerine yakışan bir şiiri değiştirmesi de kolay değildir. O, ölçü-uyak sıkıdüzeninden uzak, anlamı örtük bir şiiri de benimseyemezdi. Gene de şiirdeki gelişmeleri anlayışla karşılamaya çalı- şıyordu: "Yeni şiirin bir modadan çok uzak bir mana taşıdığı kanaatindeydim. Bu 'moda' kelimesi- ni yalnız 'özenti' karşılığı alıyorum. Çünkü ka- naatime göre birçok 'moda'lar da aşağı yu- kan bir ihtiyacın ifadesidir. Ben yeni şiir cere- yanını gittikçe değişen ve tekamül yolunu tu- tan insan zevkinin bir sonucu olarak görüyo- rum. Gerçi bu hareket garp dilllerinde çok daha önce başlamış ve belki de son sözünü söylemiştir. Fakat bizde geçilmesi gereken bir 'merhale' olarak tavsif etmek taraftan- yım." GÖNÜL BORCU Izmir'den yetişen her on kişiden birinin öğ- retmeni olan Fuat Edip Baksı'nın öğrencileri, kendi yolunda önemli birer kişilik kazansa da, şiire bulaşan özellikleri yüzünden bir başka gönül insanı sayıjmalıdır. Işte Ertuğrul Özkök, ünlü gazeteci olması- nın ötesinde şiirin de özlemini duyar. Işte uzun yol kaptanı Altay Altuğ, ağız mızıkasını şiirli bir coşkuyla çalar. Işte padişah sesli ar- kadaşımız Ali Naili Erdem, işte siyaset dün- yasının Ismet abisi, Ismet Sezgin, kendi alanlannda üne kavuşsalar da şiirden uzak kalamazlar. Fuat Edip Baksı'nın azariayan hoşgörüsü, arkadaş davranışı içindeki bağışlayan duru- şu, kim bilir bizi nasıl etkilemişti! Nef i'nin ünlü dizesini anımsarsınız: "Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil." Fuat Edip Baksı bu dizeyi şöyle değiştirip öğrencilerine sahip çıkardı: "Şuara birbirini bilmemek insaf değil." Ama biz öğrencileri, Fuat Edip Baksı'ya sa- hip çıkabildik mi? Ünlü şarkıların söz yazarı olması gerçek Fuat Edip Baksı için bir ayrıntıdır. Yaşadıkça kendini, yakından tanıdığı edebiyatı denetler gibi, özellikle Yeni Asır gazetesinde dene- meler, incelemeler yazdı. Bu yazılar yitip git- meli mi? O zamanlar gazetelerde "arkası yarın" di- ye romanlar yayımlanırdı. Fuat Edip Baksı'nın yalnız Yeni Asır gazetesi sayfalarında unutul- muş 18 romanı var. Kendi yaşamasından iz- ler taşıyan, sevi ilişkilerini anlattığı romanlar- dan başka; tarih gerçeklerine, gizemli anla- yışlara değindiği romanları da var. Yasemin Mumcu Ay bu romanlann özel- liklerine de değinmiş. Fuat Edip Baksı, "Bir Bahar Akşamı" şii- rinden yola çıkıp bir film senaryosu bile yaz- mış. Ayrıca gezi notları, halk edebiyatı incele- meleri, ömer Hayyam rübailerinin çevirileri, Mehmet Akif, Mevlit incelemeleri hep gaze- te sayfalannda unutulmuş yazılardır. özellikle 1966'da Yeni Asır gazetesinde yayımlanan "Otuz Yılın Hatıraları", Karabük istasyonun- dan başlayıp Izmir'e, emekliliğe uzanan ya- şama serüveninin izlerini taşır. Fuat Edip, Izmir radyosunda "Şiir Bahçe- leri" adı altında sazlı sözlü söyleşiler de dü- zenlemiştir. Kitap haline getirilen birkaç şiir, birkaç taş- lama dışında basılı kitapları sayılıdır. Oysa otuzlu yıllardan ölümüne doğru, 40 yıl boyun- ca, yoğun bir çalışma içinde hazırladığı yapıt- lar bir yerlerde unutulmuş gibidir. "Şuara birbirini bilmemek insaf değil" di- yordu ya: Demek ki ondan şiir sevgisi alarak kendi kişiliğini geliştiren nice öğrencinin gö- nül bağını canlı tutması için bu gönül insanı öğretmeni unutturmaması gerekiyor. Yasemin Mumcu Ay'ın çalışmasıyla, ölü- münden 35 yıl sonra Fuat Edip Baksı'yı anımsamak anlamlı olsa bile, onun unutul- maması için gazete sayfalannda kalan yazıla- nnın derlenmesi gerek. • Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilehnizi ve kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz: MustafaŞertfOnaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 Ümitköy-Ank. Tel.: (0312) 235 91 11-23623 46 SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 3 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear