Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 NİSAN 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
1 6 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ
Dk kez arasız fîhn seyrediyoruz
Dünyanın dört bir köşesinden çıkagel-
miş onlarca fılm. Belli saatlerde dolup
boşalan smemalar. Trafiğe kapatılmış a-
ma kalabalıktan geçilmeyen Istiklal Cad-
desi'nde Emek'ten 3 Fitaş salonuna, bir
Elia Kazan fılminden bir Luis Bunuel
fîlmine koşuşturan kalabalıklar. Yedincı
sanatm artık klasik olmuş başyapıtlann-
dan, önemli festivallerden seçilmiş, sine-
manın gidişinı belirleyip yönîendiren çe-
şitli yeni filmlere kadar uzanan geniş bır
yelpaze. Tûm degışımleri. modalan ve
yepyeni ömekleriyle sinemanın son dö-
nerndeki panoramasını. 16 gün boyunca
5 salona sığdırarak karşımıza getiren 16.
Uhıslararası İstanbul Film Festivali, ah-
şılmış deyışle gerçek anlamda bir "sine-
ma şöieni" yaşatıyor sınemaseverlere bir
kezdaha. Genellikle çoğunluğunu genç-
lerin oluşturduğu seyircı yığınlannın su-
suzluğunu gideren bir sınematek işlevi-
ni de üstlenerek. Festivalin ilk 5 gününe
ilişkin izlenimlerimizi sıraladık peş pe-
şe.
Dile kolay, tam onaltıncı kez kişisel
ve kollektif sinema belleğimizin coğraf-
yasını değiştirip zengınleştirecek Fılmler
maratonu 29 martta başladı yine. Yıllar-
dırbahann da müjdecisi haline gelen 16.
Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin
ilk günü hava da günlük güneşlikti. Bi-
ten bir fılmin setinden kopup gelenlerle,
epeydir görüşülmeyen yakınlarla. kafa
dengi eskı arkadaşlarla rastlaşmalar, en-
sede gıineş ayaküstü muhabbetler ve iş-
te bir yıldır ayn kalınmış bır dosta kavu-
şurcasına. ıster ıstemez kapılınan bır fes-
tival atmosfen daha. Ne badıreleratlatan
*mabedimiz' Emek Sineması'ndaki Ta-
viani Kardeşler'in nicedır ıskaladığımız
"Fk>rile''siyle başladığımız festivalin
açılış fılmı, 28 mart gecesi gösterilen.
bu yılki festival programının da önemli
bölümlerinden birini oluşturan Ameri-
kan Bağımsız Sineması'ndan seçılmı-;
"Wellcome to the Dolhouse - Oyunevine
Hoşgeldiniz"di
Alışılmış 'gösterişB açılış fUmi" uygu-
lamasını bu yıl rafa kaldıran festivalin.
ailesi ve çevresmce dışlanıp horlanan.
ergenlik döneminin sorunlanna boğul-
muş, çırkınce, sivilcelı bir banliyö kızı-
nın gözünden ortadirek Amerikan aılesı
yaşamına ve değerlerine bakan, gerçek-
çi bir kara komedı denemesi nıtelığinde-
ki, Sündance festıvalinde jüri büyûk ödü-
}ünü kazanâiğından t>a yana bir bağım-
sız klasiğine dönüşmüş. oldukça alçak-
gönûllü bu "Oyunevine Hoşgeldiniz"le s-
tart alması, cesaretlı ve isabetlı bır seçım-
di bizce.
'Oyunevine Hoşgeldiniz'
Annesınin babasının, gıcık ağabeyıy-
le şırin kızkardeşını daha çok sevmesı-
ne kınlıp dünyaya bozuk atan, tûm çaba-
lanna karşın kimseye yaranamayan, oku-
lun kötü çocuğuyla gönül oyunlanna gı-
rişıp ilk cınsellik deneyımlerinı yaşa-
maktan, hatta evden kaçmayı göze al-
maktan da geri durmayan bu kırgın. do-
nuk, gözlûklü, yenıyetme kızın (Heat-
her Matarazzo,boyundan umulmayacak
bir başanyla oynuyordu) trajikomik öy-
küsünü aktaran, Todd Sotondz'un yazıp
yönettıği "Oyunevine Hoşgeldiniz'Me
açılan festivale biz de "Fiorile"yle dahil
olduk.
Şımdiye dek "Allonsanfan", "Padre
Padrone-Babam ve UstanT, "D Prato-
Çayır", "SanLorenzo Gecesi", "Günay-
dm Babfl" ya da "Kaos" gibi fılmlerine
övgüler döktürdüğümüz, 1970 ve 80'li
yıllarda ltalyan sinemasının şanını ve na-
rruru sürdûren, Toskanalı Paolo-Vittorio
Bu yıl fena halde festivalle rekabet eden şehir sinemalanndaki ilginç filmler,
ilk haftasında festivali biraz vurdu gibi. 5-10 kadar filmin de festival
sonrasında sinemalarda afişe çıkacağı haber veriliyor. Sinemaseverler yine de
geleneksel film şöleninin tadını çıkanyorlar.
Sinematek islevi
Yeni keşifler,
sürpriz filmler
Genelde sinemanın Bunuel, Kazan,
MenzeL, Sautet Fassbinder ve
Kiesknvski gibi, eski ve yeni büyük
ustalannın görmüş olduğumuz, çoğu
klasikleşmiş eserlerinden çok, yeni
keşiflerin, sûrpriz tanışıklıklann,
bilmediğimiz filmlerin izini
sürdüğümüz festivalin, havanın bozduğu
ıkincı günü, hayli kısır geçti bizim içm.
"Shine"la en iyi aktör Oscar'ını kapan
Geoffrey Rush'm da rol aldığı,
Komünist Parti üyesi bir dedenin torunu
olan, Peter Dancan'ın yazıp yönettiği,
1996 Avustralya yapımı "Chfldren of
the Revohıtioıt-Devrim Çocukian"nın da
satm alındığını öğrenınce, "Potemldn
ZntJısı''yla Mel Brooks'u harmanlayan
"Devrim Çocukhun"nı festival sonrasma
bırakarak Sloven yönetmen Metod
Pevec'ın ilk uzun filmi "Carmen"e
takıldık. Balkanlardan, bildik, marjinal
bir kesimi (fahişeler, şairler, hırsızlar,
uyuşturucu bağımlılan, alkolikler) fon
alan, "karanhğa düşen", kaybetmeye
mahkûm, öfkeli bir fahişe öyküsü
çeşitlemesi "Carmen" pek sarmadı bizi.
Daha önce 1995 Berlin'de gördüğümüz,
"Hatfaouin-Çatılann Çocuğu" adlı ilk
filmiyle (1990) eleştirmenlıkten
yönetmenliğe atlayan Tunuslu Ferid
Bugedir'ın oldukça sıcak ve hoş bir
biçimde başlayıp git gıde tıkanarak
yürümeyen, hoşgörü ve komşuluk
temalan çevresinde dönenen,
çözümlenmemiş bir senaryonun,
zaaflanyla egzotizmin tuzaklanna düşen
ve klişelere teslim olan, ünlü Tunuslu
Cbuıdia Cardmale'in de konuk yıldız
konumunda, kendini oynarken kısaca
boy gösterdiği ikinci fılmi "Un Ete a la
Goulette-Unutulmaz Bir Yaz"a ilişkin
olumsuz izlenimlenmizi anımsayarak
günü noktaladık.
Geçen yıl Venedik'ten jüri özel ödülüyle
dönen, 1979'dan bu yana Fransa'yı
mesken tutmuş Gürcü sinema ustası
Otar IosseKani'nin "Hayduüar"ı, belkı
de günün en ilginç filmiydi aslında,
klasikleri dışta tutarsak. Keskın
gözlemci ve alaycı yaklaşımıyla
ülkesınin ortaçağ, Stalin baskısı ve
günümüz gibi tarihteki farklı
dönemlerine kamera tutan losseliani'ye
' özgü, humonstık bir politik mesel
cılasıyla parlaölmış "HayduÜar", bu
yönetmenin mizahına vakıf olan sıkı
sınemaseverlere, geçmise ve günümüze
eğlenceli bir yolculuk vaat eden ve
vaadini 2 saat süresince yerine getiren,
farklı bir denemeydi.
Taviani kardeşlenn, büyüleyici manzara-
lara sahıp Toskana'da çektiği, altmın la-
netine ilişkin, yaygın bırToskana söylen-
cesini günümüze taşıyan, 1992 yapımı
"FiorUe"si. baştan sona ilgiyle izlenen,
usta ışı bir fılmdı ama, Taviani'lerin ar-
tık kendilerinı yınelemeye düştüklerinı
de örneklıyordu ufaktan ufaktan. Türk-
çe altyazılan da, "Fk>rüe"nın büyük ola-
sılıkla festivalin ardından vi^yona çıka-
nlacağını haberliyordu meraklısına, dı-
şalımcı Umut Sanat fırmasınca.
Biz "Fiorile"ye girerken dostlara tav-
siye ettiğimiz Abel Ferrara'nın ağır, kas-
vetlı, hüzünlü ve iyi oynanmış, suç ve
suçlu dünyası, intikam üstüne, hayli gör-
kemli bır gangster ailesi destanı "The
Funeral-Cenaze Töreni" de. kara fılm
tutkunlannı hoşnut bırakan, ilk günün
birbaşka ilginç Bağımsız (American In-
dependents) Sinema örneğiydi kuşku-
suz
Z e n g i n p r o g r a m
Hergün 5 salon, 20seans, 13film
Yağrnurlu, ıslak, kapalı havanm iyi-
den iyiye tepemize (ve festivale) demir-
lediği, ancak artık gündüzü-geceyi bas-
bayağı yumuşatıp ılıtan bahann da alttan
alta kendini hissettirdiği pazartesinin
programı, bahar bereketi gibi zengindi.
5 salondaki toplam 20 seansta göste-
rilecek toplam 13 filmin hemen hemen
tümü seyre ve ılgiye değerdi, ülkemizde
ilk kez gösterilecek olan, Kazan'ın 40
yıl öncesinden medyadaki (TV'deki) gü-
cün, başan ve megalomaninin altını çiz-
digi "A Face in the Crowd-Kalabalıkta
Bir Yüz"ünden (1957), Gregg Araki'nin
Los Angeles'lı 6 eşcinsel gencın karma-
şık ve tehlikelere açık gönül serüvenle-
rini, 15 bölümde hıkâye ettiğı "TotaBy
Fucked Up-Tam Anlamı>1a Düzûl-
müş*une(1993), BertraııdTavemier'nin
Fransa'da oldukça iyi eleştiriler alan
"Capitaine Conan-Yüzbaşı ConaıTın-
dan (1997) 1996 Rotterdam ve Dunker-
que festivalleri galibı, 2 büyük ödüllü Ja-
pon yapımı "Kum Tanedkleri Gibi"ye
(1995) kadar.
Tabii Bunuel başyapıtı "Los Ohida-
dos-L nutulmuşlar"la bugün başlayan
Kieslowski "DekaloçOn Emir" fılmle-
rini daha önce seyrettiğımizden, tuttuk
hiç hesapta olmayan bir Jiri Menzel fıl-
mine yöneldik yıllardır fotoğraflanndan
merak ettiğimiz: 1968 Karlovy Vary Fes-
tivali'nin büyük ödüllü "Kaprisü Yaz"ı.
Biraz eskimiş, rengıni. ruhunu, özünü
saranp solmuş bulduğumuz "KaprisK
Yaz"da, çadır tiyatrosu cambazının yar-
dımcısı, güzel sanşm kız gösteri yaptık-
lan kasabaya gelir gelmez yörenın can-
kurtaranı, papazı ve binbaşısının başını
döndürüyordu cazibesiyle.
Gezginci cambazı bizzat gencecik Ji-
ri Menzel'in canlandırdığı "KaprisB
Yaz"dan sonra, Bertrand Tavernier'nın
"Yüzbaşı Conan"ıyla Gregg Araki'nin
"Düzülmüş"ü arasında, mecburen bir
tercih yapıp "Conan"ı yeğledik.
Savaş şiddetinin insanoğlunda yarattı-
ğı etkileri ele alan Tavernier'nin, geçmiş
yıllarda yine festıvalde izlediğımiz "As-
İolan Yaşamdır"ında işlediği Birinci
Dünya Savaşı yıllanna geri döndüğü
"Yûzbaşı Conan", 1918'in Balkanla-
n'nda savaşan, çoğu askeri hapishaneler-
den çıkıp cepheye sürülmüş adamlanna
komuta eden, sivıl yaşamda tıihafiyeci-
lik yapan, sıradan bın olan Conan'ın
(Phihppe Torreton), ateşkese karşın sava-
şa devam edişini ve öteki subaylarla iliş-
kilerini aktanyordu.
Bu yılın Cesar ödüllerinden, ıkisini si-
vil hayatta sıfir, savaş cehennemindeyse
gözükara, ateşli bir kahraman kesilen
Conan'ı canlandıran aktör Philippe Tor-
reton'la yönetmen Bertrand Tavemier'ye
kazandıran "Yûzbaşı Conan" bizim için
günün gözde filmiydi sonuçta.
Nisan yağmurunun ıç karartıcı şekil-
de sürdüğü salı günü, festivalin ilk prog-
ram değişikliği Emek Sineması'nda ya-
şandı ve ölü sevicilik üstüne, ilginç Ka-
nada-ABD yapımı "Ktesed-Opül-
müş"ün iki gösterisi yerine, "KamaSut-
ra"y la "Kıyamet KuşağT sunuldu seyir-
cıye.
On yıl kadarönce Cannes'da Altın Ka-
mera ödülünü alan "Selam Bombay"la
çıkış yapan Hıntli kadm yönetmen Mıra
Nair'in ABD'de çektiği "MississippiMa-
sab" ve «The Perez Famih." adlı 2 be-
ğenilen filminin ardmdan ülkesinin kül-
türüne dönerek ABD-Ingiltere sermaye-
siyle çektiği "KamaSutra: ATaleofLo-
ve-Kama Sutra: Bir Aşk Öyküsü", 16.
yüzyılm Hindistanı'nda geçen erotık bir
aşk masahydı. Yönetmenin gözde oyun-
cusu Sarita Cboudhury'nin yanı sıra, In-
dira Varma admdaki güzeller güzeli ye-
ni keşfinin başrol üstlenerek hayli göz
doyurdugu, egzotizm ve erotizmin atba-
şı gittiği "Kama Sutra"da, "lngüiz Has-
ta"nın mayın, bomba imhacısı, korkusuz
Sih'i Naveen Andrevra da, zevk sefa düş-
künü, afyonkeş raca'yı oynuyordu.
Bir içim su Indira Varma'nın güzelli-
ğini, Kama Sutra pozisyonlannı merak
edenler için ekleyelim, festivalden son-
ra Avşar Film tarafından vizyona çıkan-
lacak "Kama Sutra". Emek müdavim-
lerini salı 21.30'da "Öpühnûş" yerine
bekleyen sürpriz "The Doom Generati-
on-Kıyamet Kuşağı''ydı, Amerikan Ba-
ğımsız Sineması'ndan.
Bağuıısız Amerikan
Sineması
Birbirinden uçuk, cart renklere, alışılmamış çer-
çevelemelere, değişik açılara dayanan, alabildiğine
stilize bir psıkedelik anlatımın öne çıktığı. içerdiği
şiddet ve cinsellik öğelenyle gerçekten 'şoke edici'
yol filmi "The Doom Generation-Kryamet Kuşağı
11
,
38 yaşındaki Japonkökenli Kalifomiyalı Gre^ Ara-
ki'>i tanıttı sinemaseverlere. Genelde yönetmen-ya-
zarhğının yanı sıra filmlerinin kameramanlığını ve
montajcılığını da üstlenen, Godard hayranı yönet-
men Gregg Araki'nin dehşetengiz bir yol fılmi ha-
vasındaki 'KıyametKuşağı' (1994), biri kız ikisi de-
lıkanlı, üç yenıyetmenin kahramanı olduğu garip,
vahşı, kaotik ultra modern bir dünyada geçen birbu-
çuk saatlık ırkilticı bır yolculuğa çıkardı sinemase-
verleri.
Her çeşıt uyuşturucuyu leblebi gibi yutan üç za-
mane veledi yeniyetme gencin arasmdakı kaçınılmaz
üçlü aşk hikâyesinin giderek kan revana dönüştüğü,
alabildiğine yabancılaşmış, kasvetli ve karanlık bir
âlemde gelişen "Kıyamet Kuşağr"nda, bir gül gon-
cası tazeliği ve güzelliğindekı, 18'lik çıtır Rose
McGotvan özellikle soluk kesiyordu.
KEDÎ GOZU
VECDİ SAYAR
Alkışlar...
Kültür Bakanı salona girdiğinde ortalık alkıştan ın-
liyordu.
Her zamanki gülümseyen bakışlarıyla selamladı
çevresindekileri. Mutluluğu yüzünden okunuyor-
du...
Aradan birkaç yıl geçti. Artık Kültür Bakanı değil-
di. Ama, bir başka salona, Bertin'deki Festival Sa-
rayı'na gene alkışlar arasında giriyordu.
Unutulmamıştı.
Kültür Bakanı'nın -daha doğrusu eski Kültür Ba-
kanı'nın- adı Jack Lang'dı.
Unutulmamıştı, çünkü bakanlık onun için geçiçi
bir unvandı. Kalıcı srfatı, bir kültür adamı olması i-
di.
Tıpkı, Fransa'nın ilk Kültür Bakanı Andre Malra-
ux gibi, kültür alantna damgasını vurmuş, bu alan-
da kalıcı ürünler verilmesine, yeni yaratıcılann orta-
ya çıkartılmasına ve sanat alanındaki kurumlaşma
sürecine ciddi katkılar sağlamıştı.
Kuşkusuz, onun için de olumsuz eleştiriler gün-
deme getirildi. Partizanlık yaptığı, sanat alanında
belirii klikleri desteklediği söylendi. Ama, iş yapma-
dığını, kültür alanına yeni birdinamizm kazandınma-
dığını iddia edene pek rastlanmadı.
Rastlanamazdı, çünkü Jack Lang gerçek bir kül-
tür adamıydı. Bu alanın içinden geliyordu. Nancy Ti-
yatro Festivali'nin yöneticiliğini üstlendiği yıllarda,
Nancy'yi sanat dünyasının en önde gelen merkez-
lerinden biri yapmıştı.
Bakanlığı sırasında oluşturduğu politikaiarla Av-
rupa'nın kültürel yaşamını yönîendiren politikacı
kimliğini kazanmıştı. Amerika'nın kültürel yayılma-
cılığına karşı Avrupa sinemasının var oluş mücade-
lesinde öncülük yapan Lang, Avrupa ürünlenni ko-
ruyucu bir kotayı, serbest ticaret anlaşmasında "kül-
türel istisna"y\, Amerikalılara kabul ettırerek, Avru-
pa sinemasına çok önemli bir destek verdi. Bu ara-
da Fransız sinemasına verilen devlet desteğini art-
tırarak, bu sinemanın ayakta kalmasını sağladı.
Lang, bugün muhalefette. Ama, kültür alanında-
ki etkınliğinı koruyor. Gerekttğinde iktidann polıtika-
lanna karşı çıkarak, gerektiğınde destek olarak.
Fransa'da iktidarda bulunan merkez sağ partiler,
Sosyalist Parti'nın geliştirdiği polıtıkalan, kurumlan
altüst etmedıler, başka ülkelerde olduğu gibi. Özel-
likle kültür alanında Küçük farklılıklarla aynı politi-
kayı sürdürüyoriar.
Bu devamlılık, uygarlığın bir ölçüsü değil de ne-
dir? Kültür politikasının hükümet politikası olmak-
tan çıkartılıp bir devlet politikası olması, liberal par-
tilerie solun ortak değerlerde buluşması o kadar zor
mu? Lang, sağ partilerden devraldığı bakanlığında
bu ilkeye sahip çıkmış, De Gaulle'ün Kültür Baka-
nı Andre Malraux'nun oluşturduğu kurumlara en
büyük desteği vermişti. (Malraux'nun ölümünün ar-
dından yazdığı "Andre Malraux'ya Mektup", büyük
yazara saygısının en güzel ifadesi.) Çünkü, Lang bir
kültür adamıydı. Gündelik politıkalann ötesinde ka-
lıcı değerier ilgilendiriyordu onu.
Sanatçılar, sanat kurumlan, festivaller her zaman
en yakın dostu oldu. Onlara buyruk vermek yerine,
onlan anlamaya, onlara destek olmaya çalıştı. Ge-
çenlerde bir dergıde yayımlanan yazısında, Ame-
rikalı Tiyatro Yönetmeni Bob Wilson'a hayranlığını
dile getiriyordu. Bir tiyatro adamı kimliği ile.
Toulon kentinin Le Pen'ci belediye başkanının
sansür uygulamala'nna karşı çıkarken de, politik çe-
kişmelerin uzağında, sanatm bağımsızlığı için yürü-
yordu, başka politıkacılarla kol kola. Kimlerte mı de-
diniz? En başta, şimdiki hükümetin Kültür Bakanı
Philippe Douste-Blazy ile...
Şaşırdınız, değil mi? En çok da Douste-Blazy'nin
tavnna şaşırdınız herhalde. Bizler böylesı sağ polı-
tikacılara alışkın değiliz, ne yapalım?...
Fransa'da Malraux'lar, Lang'lar geride bıraktıkla-
n kalıcı politıkalar ve kurumlaria unutulmaz oluyor-
lar. Bizimkıler ise başka türlü.
Eh, her yığidin farklı bir yoğurt yiyişi vardır.
Gene de, kedi milletı, Fransa ömeğine bakıp, im-
renmekten kendini alamıyor işte. Geçenlerde, Ber-
Irn Film Festivali'nde Jüri Başkanlığı yapan Jack
Lang, önümüzdeki sonbaharda Milano'ya yerleşi-
yor. Dünyanın en önemli tiyatro topluluklanndan,
Strehler ustanın kurduğu "Piccolo Theater"\n yö-
netmenlığini üstlenmek üzere.
Kimse de kalkıp, Kültür Bakanı dediğin, kilise
açar, müzelerde Incil okutur, festivalcilik, tiyatrocu-
luk gibi işlere bulaşmaz demiyor. Ne garip, değil
mi?
Aydm Doğan Roman OdüHi
Adalet Ağaoğkı'nun
• Kühür Servisi - Aydın
Doğan Vakfi'nın bu yıl roman
dalında verdigi ödüle, Adalet
Ağaoğlu'nun "Romantik Bir
Vıyana Yazı" adlı eseri layık
görüldü. Vedat Günyol'un
başkanhğmda, Adnan Benk,
Cevat Çapan, Nüzhet Esen,
Talat Halman, Doğan Hızlan,
Zeynep Kerman, Fethi Naci, Zeynep Oral, Şara Sayın ve
Tahsin Yücel'den oluşan 'Aydm Doğan Roman Ödülü
Seçiciler Kurulu', 105 basılmış ya da basılmamış yapıtı
değerlendirerek 6 milyar Iira tutanndaki ödülü Adalet
Ağaoğlu'nun "Romantik Bir Viyana Yazı" adlı yapıtına
verdi. Aydın Doğan ödülleri arasında her yıl verilmesi
öngörülen "özel Ödüf'ün sahibi de, önümüzdeki
günlerde Vakıf Başkanı Aydın Doğan tarafindan
belirlenecek. "Özel ÖdüP'ü alacak kişi ya da kuruma da
6 milyar Iira verilecek. Ödüller, 15 nisan günü yapılacak
bir törenle verilecek.
İstanbul Film Festivali'nden destek
Tutkulannızın hayatı yok
etmesine izin vermeyin'
İstanbul Haber Servisi-ts-
tanbul Film Festivali kapsa-
mında sinema izJeyicisi "iz-
lenecek film gösterime gir-
meden önce", ülkenin çevre
gündeminin birinci sırasını
işgal eden siyanürle altın
aramaya karşı kamuoyu
oluşturuluyor. Izleyiciye
gösterilen İcısa fılmde. "Tut-
kulannızın hayaü yok etme-
sine izin vermeyin" mesajı
venliyor.
istanbul Tepki Grubu'n-
dan Münevver Abdîk'm ça-
balanyla çekılen fılm, KK-
TC'nin Lefke bölgesinden
çekilen görüntülerle başlı-
yor. 1930'lu yıllarda Kıbns'a
gelen Cyprus Mining Cor-
poration (CMC) adlı maden-
cilik şirketi, yanm asır bo-
yunca dikensiz gül bahçesin-
de altın madeni işletiyor.
Siyanürle altın ışletmecı-
lığıne karşı oluşturulan is-
tanbul Tepki Grubu'ndan
Münevver Abdık. normal
koşullarda 3 milyar lıraya
malolacak filmin yapımın-
da, kamu yaran adına mad-
di karşılık olmadan destek
veren tüm kurum ve kuru-
luşlara Bergamalılar ve Tür-
kiye'de "altın ile başı belada
obn"tüm yöre halklan adına
teşekkür etmek gerektığını
bildinyor. Filmin yapımına
destek veren kışi ve kuruluş-
lar şöyle: istanbul Kültür ve
Sanat Vakfı'ndan Hüha
Uçansu. Fida Film, Belgesel
Sinemacılar Derneği'nden
Enis Rıza, Eta Seslendırme
Stüdyosu, Telesine, Şafak
Film Stüdyolan, Z Film'den
Aycan Çetin ve seslendırme
sanatçısı Levent Dönmez.