14 Mayıs 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYTA CUMHURİYET 4NİSAN1997CUMA 12 DIZIYAZI Macaristan Büyükelçisi Dr. György Kery diplomat bizi bize anlatıyor nazırlayan: Ö2CEN ACAR 4 w Demola-atildeşıııe kiiltiir sorunudur' G azetecıliğe başladığımda. kapısından girdiğim ilk ya- bancı büyükelçilik, Maca- ristan Büyükelçiliği olmuş- tu. 1960"a yıllann başlan- na değin devlet memurlan ve gazeteciler komünıst ülkelerin resmi kabullerine gi- derken ilgıli makamlardan izın istemez, sadece haber \ermekle yetinirlerdı. Zamanın sokaktaki emnıyet görevlile- rinın "komünist'' diplomatian ötekilerden kolayca ayırt edebilmeleri için diploma- tık plakalı araçlara da özel harfler veril- mişti. Örneğin. Amerikan diplomatlan- nın plakalan A'lı idi. Ruslannkiler R'li. komünıstlerınki K'li ıdi. Ganptir, buharf olgusu ister istemez bugûn de sürüyor. Ankara'ya ikınci kez gelen Macaristan Büyükelçisi Dr. György Kery ile görüşme- ye giderken o günleri düşünüyordum. Odasına girdiğimde "komünist" bir dip- lomat yerine, bılgisayann başında İnter- net'e bağlanmaya çalışan bır genç büyü- kelçi buldum. - Türkiye'ye ilk kez ne zaman geldiniz? 1987 yılında Türkıye'ye gönderildim. 1987\e 1991 yıllanarasındaburadaydım. Burada çok mutluyduk. tki kızım da biz- le birlıkteydi. Kızlanm Türkçe öğrendiler. Türkıye'ye benı göndermelerinin nedeni: buradakı en kıdemli müsteşann ölmesi üzerine yerine binni anyorlardı ve ben se- çildim. Türkiye hakkında fazla bilgim yoktu. Gelmeyı çok istemedım. Çünkü Batı Avrupa'da seyahat ederkeıı oradaki Türk işçilerini gördüm ve Türkiye'nin böyle bır \er olduğunu sandım. Samimi sö\lemek gerekırse Müslüman bır ülke olan Libya'dan sonra, Müslüman bir ülke olduğu için, Türkiye hakkında pek de iyi bir ızlenımım yoktu. Geldığimde bunun böyle olmadığını görmem beni şaşırttı. îkınci sürpnzi. Türkiye"deki önemli de- ği^ıklıklenn oluşunda yaşadım O yıllar- da Türkıye'de Turgut ÖzaTın sayesınde bir "geçiş dönemi" yaşanıyordu. Türki- ye"dekı bu geçiş. çok hızlı ve etkıleyıcıy- di. Bir diplomat olarak böyle bir ülkede hizmet veımek çok ılgınçtı. Üçüncüsü ise; vanşımdan hemen son- ra benim büyükelçıme bir arabanın çarp- ması sonucunda Macaristan'agönderildi. Türkıye'ye gelışımden hemen sonra ve bütün bır yıl boyunca her şeye ben bakmak zorunda kaldırn. Bu büyük bir deneyun- di. Dördüncüsü ıse, bir Macar olarak Tür- kiye'de hizmet vermek çok ilginçti. çün- ürkiye hakkında fazla bilgim yoktu. Gelmeyi çok istemedim. Çünkü Batı Avrupa'da seyahat ederken oradaki Türk işçilerini gördüm ve Türkiye'nin böyle bir yer olduğunu sandım. Samimi söylemek gerekirse Müslüman bir ülke olan Libya'dan sonra, Müslüman bir ülke olduğu için. Türkiye hakkında pek de iyi bir izlenimim yoktu. kü bırbirine yakın yönlerin olduğunu bı- liyordum. Bunlan görmek ue benı hayret- ler ıçinde bıraktı. Siz Türkler, bız Macar- lar da kanşığız. Tarihteki bu kanşımlara karşın •'genetik" olarak çok yakınız. Dip- lomat olarak çok gezdım, fakat Türkiye'de eşsız deneyım kazandım. Biz Macarlar 3 şey için gurur duyardık: Macar şarabı, Macar kızlan ve Macar gulaşı... Bence Türk şaraplan mükemmeldir. Türk bayan- lan ıse çok güzel. Üstelik gulaş da gerçek bir Türk yemeği. Bunlan bır yana bırakır- sak o yıllann, sadece Türkiye'nin lıberal- leşmesi açısından değil. başka açılardan da ılginç ve önemli olduğu söylenebilir. Turgut Özal büyük düşünceleri olan, Tür- kıye'yı ekonomık ve demokratik olarak daha ıleriye götürmeyi dileyen, hırslı bi- risiydi. O yıllar benim için, bir Macar ola- rak çok önemliydi. çünkü Macaristan'da 1990'da büyük değişiklikler oldu. Biz de pazar ekonomisine geçmeyi ve gerçek de- mokrasiyı istedik. Sizin Türkiye'de yaşa- dığınız deneyim bizim için çok önemlidır. Bazen iyi. bazen de o kadar popüler de- ğildir. Biz K.DV sistemıni sizın deneyimi- nize göre getirdik. Tabii biz Macarlar ola- rak KDV'den pek memnun kaldığımızı söyleyemem. Ama KDV'yi gerçekleştir- dik. tki kızım okula burada gitti. 1991'de Ankara'dan aynldık. Burada aile güzel günler geçirdiğimizi ve mutlu olduğumu- zu herkese söyledik. Benim tekrar Türki- ye'ye geleceğimı hayal dahi etmemiştik. Geçen bahar buraya büyükelçi olarak gel- mem istenildi. Bu beni çok şaşırttı. Çün- kü ben kendimı bakanlığımızda Uzakdo- ğu uzmanı olarak görürdüm. Ancak Tür- kiye bizim için çok önemiidir. Bu yüzden bunun bir diplomat olarak benim için bir onur olduğunu düşünüyorum. Bu görevi memnunıyetle kabul ettim. Geçen ağusto- sun sonunda Türkiye'ye tekrar geldik. Türkiye, bıze yıne birçok sürprizler yaşat- tı. Geldığimde Ankara'yı daha yeşil bul- Dr.GYORGY KERYKJMDİR? Budapeşte'de doğan Dr. György Kery (52) üniversitede siyasal bilimler ile birlikte Ingilizce ve Çince öğrendi. 1989'dadoktorasını tamamladı. Çalışmaya. öğrenciyken 1961'deUlaştırma Müzesi'nde başladı. Mezuniyet sonrasında bir kamu kuruluşunun ihracat bölümünde çalıştı. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi ve Avrupa Dışı Sosyalist Ulkeler Müdürlüğü'nde görev yaptı. 1970'te Pekin'e ataşe olarak gitti. Vietnam'da Uluslararası Denetim Komitesi'nde göreviendirildi. Budapeşte'ye döndüğünde basın ve tanıtım işlerine verildi. Bu görevde dört yıl kaldı. Budapeşte'de Siyasal Analiz ve Tanıtma Müdür Yardımcılığı'na getirildi. Personel Işleri Başmüşavirliği'ne atandı. 1994'te birinci müsteşar oldu ve bir yıl sonra Ankara'ya bu kez büyükelçi unvanını alarak döndü. Kendisi lngilizce ve Çinceyi çok iyi biliyor. Eşi ve iki kızı Türkiye'de çok güzel Türkçe öğrendiler. mak beni şoke etti. Aynca Ankara eskisin- den çok daha temizdi. Ağaçlar büyümüş- tü ve kuşlar Ankara'ya geri gelmışti. Bu ilk izlenımımdi. tkinci ızlenim ise eskıden trafıkten şikâyetçiydiniz. Şimdi trafilc, da- ha çok yoğun olmasına karşın daha iyi dü- zenlenmiştir. Tabiı bu Ankara için geçer- lı, tstanbul için değil. Ankara'nın çe\Tesinde yenı evler, yeni bölgeler gördüm. Bunlar eskiden yoktu. Birçok gecekondu ve yeni camiler gör- cîüm. 4 yıl tçinde Türkiye'de pek çok ye- ni karayollan ınşa edilmişti. Sanırım yeni büyük binalar sadece Ankara"da değil, Türkiye'nın her yerinde görülebiliyor. Ne kadar olduğunu bilmiyorum. ama birçok yenı firma, yeni fabrikalar bu 4 yıl içinde kuruldu. Aynı zamanda Türk ekonomisi- nin de büyüdüğünü, iç pazann, Türk eko- nomisınin genişlemesıne yetmediğıni gör- düm. Bu yeni bir fenomendir. Aynı za- manda Kaç, Sabancı gibi büyük girişim- ci ailelerin de büyüdüğünü gördüm. Kü- tahya ile Macaristan'ın Peşte şehri kardeş şehirlerdir. Bu nedenle sık sık Kütahya'ya gidenm. Güzel bir kent. Kütahya son yıl- lardakaydadeğergelişmelergösterdi. Ör- neğin Kütahya'da Güler ailesinin üç kar- deşi büyük fabrikalar kurdu. Ne kadar çok yatınm yaptıklannı. ne kadar çok geliştik- lerini görebiliyorum. Öte yandan yerel in- sanlann ne kadar yeni iş, yeni iş olanak- lan yarattıklanni, ülke dışmda da ne ka- dar çok çaba gösterdıklerini biliyorum. Türkiye'nin gerçekten çok önemli bir ül- ke olduğunu gördüm. Güçlü bir biçimde gelışıyor. Kuşkusuz zorluklan ve sorunla- n var, hangı ülkede yok ki! - Türkiye'deki başka hangi kentleri zi- yaret etme şansınız oldu? Tabii ki Istanbul. Samimiyetle söyle- mek gerekirse lstanbul'dan biraz korkuyo- rum. Macaristan küçük bir ülkedir ve Is- tanbuFun nüfusu Macaristan'dan daha fazladır. Bunu söylediğim için mazur gö- rün, bu benim kişısel düşüncemdır. Istan- bul'a saygı duyuyorum ve lstanbul'da et- kileyici şeyler var. lstanbul'da hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ancak Istanbul'u sevmi- yorum. Bir diplomat olarak Ankara'yı ter- cıh ediyorum. Sık sık Istanbul'a giderim. Çünkü, ora- da yapmam gereken birçok şey oluyor. A- ma hep Ankara'ya döndüm. Çünkü. An- kara Türkiye'nin beynidir. En çok Izmır'i seviyorum. Körfez sorununu çözmüşler gibi görünüyor. Sekiz yıl öncesine kıyas- la şimdi çok daha temiz görünüyor. - Kentleşme hakkında gözfemleriniz ne- dir? Birçok gecekondunun ortadan kaybol- masını görmek elbette güzel bir şey. Ye- ni. pek güzel konutlar inşa edilmiştir. Fa- kat öteki büyük ülkelerde de gördüğüm gi- bi göçmenlerin de korunmaya, hizmete, elektnğe ve kanalizasyona gereksınımle- ri vardır. Bundan başka işe, eğitime, sağ- lık hizmetlerine ve betki garip karşılana- bilir ama en önemlisi, siyasal eğitime ge- reksinımleri vardır. Onlann nasıl davrana- cağını bilemiyorum. Bir başka konu ise suç işlemektir. Eğer uygun işleri yoksa bu, suç işleme tehlikesı demektir. Bana göre Izmir'e aşın göçü önlemek için, bilınçli bir korumaya gidilmelidir. Çünkü iklimi çok çekici, bölge harika... Türkiye'nin herhangi bir yerinde yaşama durumunda olsaydım tzmir'i seçerdim. - Türkiye'deki ekonomik gelişmeler hakkında konuşuyordunuz. İlk ve son ge- lişiniz arasmdaki farklar nedir? Ben önce olumlu yanlanndan söz et- mek istiyorum. Eğer gücenmeyecekseniz daha sonra da olumsuz yönlere de değini- rim Eğer istatistikleri görmüşseniz, onlar zaten ne olduğunu söylüyor. Eğer ülke içinde seyahat ederseniz yapımı yalruzbu- gün için degil, gelecek için de çok iyi plan- lanmış birçok karayolu ağının hızlı yapıl- makta olduğunu görürsünüz. Bazı fabri- kalan ve Türk ekonomisinın komşu ülke- lerle, Orta Asya ülkeleri ile ve hatta daha uzak ülkelerle olan dış ilişkilerinı görmek bu gelışmenin kanıtıdır. Türkiye'de tele- komünikasyon alanında ortaya çıkan de- ğişikliklerin gerçekten harika olduğunu düşünüyorum. Körüyartlapna.gelince-,. Tekrar söyfö- yorum Tflricfiantuoyunugücendirmekis- temıyonım. Her nedense Türkiye'de bazı şeyler, örneğin eski şeyler onurlandınlmı- yor. Örneğin geleneklere, özellikle eski binalara, müzelere yetennce saygı duyul- muyor. Afyon'u beğeniyorum. Küçük bir kenttir. Yolculuğumuzda durduğumuz Af- yon'da yüriirdüm. O yıllan da biliyorum. Afyon bugün temizdir, harikadır. O kadar temizdir ki kentin içinde küçük bir çöp (büyükelçi bu kelimeyi Türkçe söyledi) bile bulamazsınız. Çok güzel birkonumu olan Amasra'ya gidecek olursanız orada pek çok pislik bulursunuz. Bazen "Türk- lerin kapılannın dışındakileıie ilgilenme- dikkrini" düşünürüm. Burada söyleyebı- leceğım şey, tüm illenn öteki alanlarda ol- duğu kadar gelışme gösteremedıklendir. - Türk dış siyasasında neler degişti, ne- lergelişti? Bildiğim kadanyla bir diplomatın, bu soruya en azrndan yanıt vermemesi gere- kir. Dışişlen Bakanlığı'nın eskisinden da- ha iyi çahştığını düşünüyorum. Geçmişte durum çok farklıydı. Birbıriyle çatışan i- ki blok vardı. Şimdi bu sona erdi. Ulusla- rarası tehlikeler ortadan kaldınldı. Buna karşıhk şimdi yeni ve üstelik daha çok so- runlarvar. Geçmişte birçok ülkedekı blok- laşma siyasası Macaristan ve Türkiye'de Geeçmışte birçok ülkedeki bloklaşma siyasası Macaristan ve Türkiye'de de aynıydı. Blok siyasasını izlerlerdi. Şimdi ortaya çıkan değişimden dolayı birçok ülkenin yeni olanakları oldu ve zorunlu olarak kendi kendilerine kaldılar. Türkiye'nin siyasası eskisine göre şimdi daha bireyseldir. Türkiye'nin çe\resindeki koşullarda çok değişiklik oldu. de aynıydı. Blok siyasasını izlerlerdi. Şım- dı ortaya çıkan değişikliklerden dolayı bir- çok ülkenin yeni olanakları oldu ve zorun- lu olarak kendi kendilerine kaldılar. Tür- kiye'nin siyasası eskisine göre şimdi da- ha bireyseldir. Türkiye'nin çevresindeki koşullarda çok değişiklik oldu. - Türkiye'nin Avrupa Birliğj ile olan ih> kisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Tüm meslektaşlanmz, arkadaşlannız. basın bazen bana bu soruyu soruyorlar. Siz Türkler ve bız Macarlar AB'ye gırme- yi isterdik. Bizim kendi. sizın kendi hedef- leriniz, bazen bizim, bazen de sızin so- runlannız vardır. lşin komık tarafı, bu so- runlann ne kadar benzer olduğudur. Fakat Türkıye gümrük bırliğine girmiştir. bu ile- riye doğru atılmış büyük bır adımdır. Pra- tik olarak bazı sorulara karşuı Türkiye, AB'nın içinde sayılır. Siz ortak üyesiniz, biz ortak üyeyiz. Nasıl ve ne zaman tam üye olacağımızı bilmiyorum. Bu eğılim- de biz birbirimizin rakibı değil iz. Eğer bir- birimizle rekabet edersek bunun hiçbir ya- ran olmaz. Türkiye'de bir Macar diplo- mat olarak şunu söylü\orum: Daha iyi, daha güçlü ekonomik ilışkilenmız olabı- lir. Bu, sadece bızım karşıhklı ilgimiz de- ğildir. Bu bizim AB'ye tam üye olmak ^in gösterdiğimiz çabalara dakatkıdabu- kmacaktrr. Ben Avrupa'mn Türkiye'ye, Türkiye'nin de AB'ye gereksinimi oldu- ğunu düşünüyorum. - Macaristan ve Türkiye arasmdaki iliş- ldleri değerlendirebilir misiniz? Bu ılişkiler geleneksel olacak kadar uzundur. Ben Türkıye'ye geldığimde ve Türkiye'yi daha çok tanıdığımda "Bizay- DI bölgeden geldikve köklerimiz bir biçün- deortaknr" sözlerinı duymuşumdur. Türk ve Macar kabılelerinin birlikte yaşadığı dönem, en az bın yıl önceydi ve bunlann arasında bazı etkılenmeler olmuştur. Eğer bırbirimizle akraba olmasaydık. bu etki- leşimler bizim kanımızda kalacaktı. Da- ha sonra aynldık. Siz bir yere gittiniz, biz bır başka yere... Orijinal Macar adlannda bazı Türk adlanna rastlıyorum. Bazı köy- lerin adlan Türkçedır. Türkıye'ye gelme- den önce bunlann Türk adlan olduğunu bilmiyordum. Osmanlı ordusu. Macaris- tan'da yüz elli yıl kaldı. 17. yüzyıl sonu. 18. yüzyıl başında bi- zim liderlerimiz Türkiye'ye, sığındılar. Biz Türkiye'ye minnettardık. Birkaç yüz- yıl sonra, bizim de kurtuluş. savaşımız ol- du. Okuduğumda benı çok şaşırtan birçok var. Örneğin, Türk tanhindeki 7 büyük paşanın Macar oluşudur. Pek çok Macar. son yıllannda Türkiye'ye geliplstanbul'a yerleşmıştir. Biz birlikte yaşadık ve düş- man değıliz. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ıki farklı blok oluştu. O yıllardabı- le Türk-Macar ilişkilerinde sorun yoktu. 80Ti yıllann sonunda bız Varşova Pak- tı'na, Türkiye NATO'ya üye idi. Macarla- ra karşı olan sempatiyı hissedebilıyordu- nuz. Elbette bizim karşıt olan yanlanmız vardır, ama birbirimize karşı saygımız da vardır. Türkiye'de her yerde Macarlara du- yulan sempatiyi görebiliyorum ve bu çok etkıleyicidır. Bizim bırbirimizle siyasal bir sorunumuz yoktur. Hiçbir sorunumu- zun olmamasından çok memnunum. Tek sorumuz, daha yakın olmak istememiz- dir. Gerçekte bu bir sorun değil, istenilen şeydir. artık bir görevdir. - İki taraflı ticaretin düzeji nedir? Şimdi 100 milyon dolardır. Bu gerçek- ten çok azdır. Geçen yıl biz yüzde 40 ar- tış sağladık, ama bu yeterli değildir. Ma- caristan'ın özelleştirmeye gereksinimi vardır. Önceki kamu şirketleri yurtdışın- da iş yapacak kadar yetennce güçlü değil- lerdi, kayboluyorlardı. Türkiye. bu alan- da daha iyi bir durumdadır. Çünkü yurt- dışında daha ginşımcıdırler. daha güçlü- dürler. Macaristan coğrafı konumu ile Av- rupa'nın tam merkezindedır. Uluslararası en büyük elli firmadan otuz beşi Macans- tan'dadır. Macaristan'da rekabet çok güç- tür. Üç yıl önce Türkler Macaristan'a gel- diğinde büyük bir rekabetın varlığmı gör- düler. Şimdi bunun kendileri için iyi oldu- ğunu anladılar. Türkiye'nin Batı Avrupa ticaretini iyi bılen, iyi ilişkiler kadar eko- nomi uzmanlanna gereksinimi var. Maca- ristan kendilerine Batı ile ilişkileri ve ula- şımı sağlamakta gerekli ortamı verebilir. Ordulann sorunu vardır. tki ülke arasında bır savunma işbirliği anlaşması var. - Türkiye'de demokratikleşmenin geü- şimini eskisiyle kıyaslayabilir misiniz? Türkiye demokratikleşme sürecme gir- miştir. Bır diplomat olarak, Türkiye'ye ilk geldiğimde Evren cumhurbaşkanı idi. tlk geldiğimde cumhurbaşkanhğının askeri kökenlı olmayan bir kişiye, Turgut Özal 'a nasıl verildığini gördüm. Partilerin var- lıklannı nasıl koruduklanna ve ne gibi ça- lışmalar yaptıklanna tanık oldum. gör- düm. Dürüst seçimlerde, insanlann dü- şüncelerini ve isteklerini dile getirdikleri- ni, liderlerini nasıl seçtiklerini izledim. Demokrasiye geçiş günlerinı de anımsa- nm. Düşünce özgürlüğünde iyi yönde ge- lişmeler vardır. Bir terüike göremiyorum. Yeterli olup olmadığını tartışmak duru- munda değilim. Ancak benim gördüğüm, sorunlar olmasına karşın olumlu bir gelış- menin varlığıdır. Bu olumludur. Sorunlar vardır. ama bizim de sorunlanmız var. Öteki ülkelenn de... Demokrasi çok ülke için bır fenomendir. tngılizlerin bunu ko- laylıkla uygulamalan doğaldır. Çünkü çok eski gelenekleri var. Fakat Avrupa'da ço- ğunluğumuz. hele özellikle ne kadar do- ğuya gidersek, o kadar normal hızın dışı- na çılcanz. Demokratikleşme sadece yasa- lar demek değildir. Aynca insanlann dü- şündüklerinı özgürce konuşmayı, yasalar- la sahip olduklannı ve araçlan kullanma- yı öğrenmeleridir. Bu bir siyasal kültür sorunudur. Bazen demokrasi sorun yara- tabilir, ama yine de en iyi siyasal sistem- dır. - Türkiye'de laikük hakkında düşûnce- niz nedir? Ben Macaristan'dabüyüdüm ve Maca- ristan sözde "•sosyalist" bir ülkeydı. Din başlangıçta siyasa içerikliydi. Daha son- ra tekrar özgür bırakıldı. Bütün bu deği- şikliklere karşın dın yıne de yaşadı. Ma- caristan'da halkın çoğunluğu dındar kal- dı. Ama pratik olarak din siyasal karar dü- zeyınde önemli bır rol oynamadı. Sanınm Türkiye'de de bu böyledir. Türkiye'yi bil- miyordum. Bu soruyla sık sık karşılaşıyo- rum. "Eğer Türkhe köktendinci bir ülke olursa ne olur?" Türkiye'deki bu durum- larla ilgileniyordum. Ama çok iyi bilme- dığim için insanlara soruyordum. İnsan- lann bu konuda soru sorulmasına ne ka- dar alışık olduklannı görmek çok ilginç- ti. Batılı yabancı meslektaşlanm Türki- ye'de böyle bır tehlıkenin söz konusu ol- madığını, buna karşılık Türk aydınlannda böyle bir eğilimin var olduğunu söyledi- ler Yenıden geldiğimde iki çeşıt eğilimin olduğunu gördüm. Sokakja eskjfine kı- yasla pek çok başı kapalı ya da Çok sayı- da minı etekli kızlarla karşılaşıyorsunuz. Bu çeşıt bır özgürlük, demokrasinin gös- ürkiye demokratik, istikrarh bir ülkedir. Türkiye'nin demokrasisi için bir tehlike görmüyorum. Insanlar daha dindar oldularsa bu onlann işi. Şimdiye kadar dinin Türkiye'de daha büyük bir rol oynamaya çalıştığına ilişkin bazı işaretler gördüm. Çoğunluğun Atatürk düşüncesi ile dolu olduğunu gördüm. tergesıdir. Herhangi bır kimseye nasıl dav- ranması ve ıbadet etmesi gerektiğini söy- leme hakkına sahip değilim. Bu sizin so- rununuzdur. Biz Macarlar için. ben birbü- yükelçi olarak düşüncemi söylüyorum. Türkiye demokratik, istikrarh bır ülkedir. Türkiye'nin demokrasisi için bir tehlike görmüyorum. Insanlar daha dindar oldu- larsa bu onlann işi. Şimdiye kadar dinin Türkiye'de daha büyük bir rol oynamaya çalıştığına ılışkin bazı işaretler gördüm. Yabancı bir diplomat olarak Atatürk'e saygı konusunda benim görüş açım sınır- lıdır. Ben Atatürk'e saygı duyulduğunu gördüm ve öğrendim. Bu konuda kafam- da herhangi bır soru işareti yoktur. Türki- ye'de dine yakın olanlar dışında bende so- ru işareti bırakacak hıç kimse ile karşılaş- madım. Çoğunluğun Atatürk düşüncesi ile dolu olduğunu gördüm. Bir büyükelçi olarak görevime Atatürk'ün kabrini ziya- ret ederek başladım. Atatürk'e karşı bir eğılimi hayal dahı edemiyonım. Atatürk ile ilgili bazı simgeleri o yıllardan da anımsıyorum. Örneğin Atatürk'ün ölüm yıldönümü törenlerinde balkona çıkar, in- sanlann saygı duruşlannı seyrederdim. Belkı 1-2 kişi durmazdı. Bu gelişimde yine balkona çıktım. Yine 1-2 kişi durma- yıp yürümüştü. Değışenbir şey yoktu. En azından Kızılay'da bir değişiklik olmadı- ğını gördüm. - Eşjniz ve kızlannızTürkiye'den mem- nunlar rnı? Evet, eşım çok mutlu ve benden daha iyi Türkçe konuşuyor. Kızlanm da eğer uzun tatılleri varsa buraya gelip bizi ziya- ret etmekten çok memnunlar. Birisi üni- versitede ders veriyor. Yazlan her ikisinin de tatılı var. Ankara'yı seviyorlar ve bu- raya bizi ziyarete geliyorlar ve Türkiye'yi iyi geziyorlar. tkisi de Türkçe konuşuyor. Bana çevirmenlik yapıyorlar. Sürecek ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Neşeye Övgü "Sekiz bin kişilik salon dolar mı?" diye kuşku du- yanlar var, yaklaşın on bin kişi izliyor açılış konserini. Yoldan dönenler var, trafık tıkanınca konsere yetişe- meyenler, kapıda bekleyenler... Cumhurbaşkanı De- mirel de hayii geç kalıyor, yoldan salona kırk dakika- da vardığını söylerken yüzü de, sesi de gülüyor. "Bu görkemli tablo, çağdaş Türkiye tablosu" diye sesle- niyor başkentlilere, sanatçılara teşekkür ediyor, Sev- da-Cenap And Müzik vakfTnı kutluyor. Yaklaşıkon bin kişi de yanıt veriyor "Türkiye laiktır, laik kalacak!" Stadyumda, hipodromda da konserler izledi daha önce, o konserierde de alkışlarla çınladı başkent gök- leri. Ancak 14. festivalin açılış konseri, müziğin öte- sinde birolay bence. Toplumdaki özlemi, karartılığı ka- nrtlıyor her şeyden önce. Bir araya gelince tepkisini belırtmekten geri kalmıyor halkımız. Festivalin açılış konserinde buluşan binlerce kişi de bir yürek gibi çar- pıyor, içten açıklıypr davranışını. Anayasa Mahkeme- si Başkanı Sayın Özden'i dakikalarca alkışlıyor, RP'li Kültür Bakanı'nı da dakikalarca yuhalıyor! Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği Başkanı Türkân Say- lan'ı sevgiyle selamlıyor. Politikacılara da gönderme- leryapryor kuşkusuz. Yaklaşık on bin kişi arasında çok az politikacı görüyorum; ekrantarda izlediler belki, bel- li yorumlara da varmış olacaklar. İster istemez düşünüyor insan. Cumhuriyetimızın 75. yılını yaşıyoruz. 14. müzik festivalinin açılış kon- seri bir sendika salonunda yapılıyor. Çağdaş bır kon- ser salonu yok hâlâ başkent Ankara'da! Bunca gök- delen yapılryor, bir konser salonu yapılamıyort Kaç ık- tidar değişti, kaç başbakan, kaç kültür bakanı, ayn- ca kaç belediye başkanı; konser salonu sorununu hiçbiri çözemedi; projeler hazırlandı, uygulama erte- lendi durmadan. Tutucu partiler konuya soğuk baka- bilir, ama üç yıl iktidarda kalan, üstelik müziksever bakanlardan oluşan hükümetler de projeleri askıya al- dı değil mi? Yaklaşık on bin kişinin izlediği konser bir- çok açıdan uyancı bır olay sozün kısası. Kim bilir kaç kez dinledim Beethoven'in 9. Senfo- nisi'ni. Schiller'in Neşeye Övgü dizeleriyle kaç kez yü- celdim; ınsan sesinin yucelığinde ses duvannı da aşar gibi mutlandım, umutlandım, ama son konserin baş- ka bir gizemi var. 1997 yılında bir mart günü yaşıyo- ruz bu olayı. Tekseslılik eğilimleri tırmanırken yaşanı- yor başkentimizde. Gündemde sekiz yıllık eğrtim var; başında, ekranlarda tartışmalar, yozlaştırma çabala- n, eğitim biriiğine karşıt görüşler, ödünler, o ödünler- le kurulan gizli cepheler, yürekli açıklamalar, yüreksiz kaçamaklar... Ankara'nın kırk kılometre ötesinde bir sendika merkezine yaklaşık on bin kişinin 9. Senfo- ni'yi dınlemeye gitmesi bu nedenle önemli. Anakent belediye başkanının trafıği engelleme girişimlerine de aldırmıyor, bozuk yollan aşıyor binlerce başkentli; ça- mura, toza bulanarak. Tepkisini, davranışını, istediği yaşam biçimini belirtmek için tüm olanaklan kullanı- yor. Görevini yapmaktan geri kalmıyor. Istanbul Kadın Kuruluşlan Biriiği'nin kamuoyuna duyurusunu okudunuz mu? Kırk beş kadın kuruluşu- nu içeren birlik ortak bir kaygıyı belirtiyor. Koalisyon ortaklan arasında bir uzlaşma amacıyla oluşturulan çözüm biçimi kaygı oluşturan belli çağnşımlara yol açıyor. Ömeğin 1976 yılında Pakistan'da Rabrta'nın düzenlediği uluslararası bir toplantıda alınan belli ka- rartan anımsatıyor. O çağnşımlar doğrultusunda uya- n görevinden geri kalrnıyor kadın kuruluşl^rı. Uyannın belli adreslere ulaşmasını diliyor, 9. Sen-« foni'ye dönüyorum yeniden. Bıliyorsunuz, Berlın du- van yıkıldığı gün Brandenburg kapısında da çaldı bu senfoni Neşeye Övgü'yle, tüm duvariann yıkılması, banş içinde kardeşçe yaşamak özlemiyle söylendi Schiller'in dizeleri. Senfoninin dördüncü bölümü de Avrupa Birliği Marşı oldu. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürii olan Ender Arat da AT dairesin- de çalışan genç bir diplomattı o zaman, müziksever bir dıplomatımız. AB Marşı'nın mehterandan esinle- nen davul ve zil sesleriyle başlaması onu çok duygu- landınyor. Genel Müdür Yardımcısı Gündüz Aktan ile depaylaşıyorsevincini. Elbet sevindinci birolay, mü- zik yazan Faruk Yener'in kitabında da vurgulanır bu olay. Yıllarca önce, AT temsilcimiz Büyükelçi Pulat Ta- cer de Brüksel radyosunda bir konuşmasında deği- niyor bu konuya, şimdiki Müsteşar Büyükelçi Onur Öymen de Avrupalılarla konuşurken "Biz o kadar Av- nıpalıyız ki, AB'nin ulusal marştnda da vanz" diyor. A- ma bu söz geçerii mi? TV ekranlannı izlerken tarihi- mizi de coğrafyamızı da şaşırmıyor muyuz kimi za- man? Beethoven'in senfonisinde yer almak başka, çoksesli müziği yaşamak, çoksesli bır toplumun bi- reyleri olarak, ulusal bir koronun üyeleri olarak şarkı- mızı özgürce söylemek başka bir olay. Pazar günkü konser, bu yolda bir karartılığı kanrtladrğı için güzel bir olay bence. Bir konserin ötesinde, toplumdaki biriki- mi. tepkiyi, çağdaş yaşam özlemini, bu yolda biriik- teliği sergileyen bir olay. Alacakaranlık olabilir, ama aydınlığa giden yolda bir ilerleme var. Görevimizin bilinciyle hep birlikte aşaca- ğız karanlığı. Neşeye Övgüler söyleyeceğiz hep bir- likte. BULMACA SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5 6SOLBANSAĞA: 1/ Genellikle iki takım arasında 1 lastik topla oyna- 2 nan bir çocuk oyunu. 2/ Kabul 3 ettirmek amacıy- . la öne sürülen gö- rüş... îslam kül- 5 türlerinde, belirli kurallara uyarak b güzel yazı yazma 7 sanatı. 3/ Iri ve uzunca taneli bır 8 üzüm cinsi... n Uzaklık işareti. 4/ Ses... Karanlıkta ışılda- yan zehirli birelement. 5/ Alışverişte durgunluk... Yunan rakısı. 6/ Avru- pa'da bır başkent. II Eski dilde burun... Ney çalan. 4 8/Birtürdeniztaşımacı- c lığı... Bir yetkınin ya da yasanın yürürlüğe gir- mesine karşı çıkma hak- kı. 9/Anız ölçüsünde bir dizeyi ölçünün parçalan- na göre ayırma... Ender, seyrek. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu ve Rumeli'de hayvancılıkla uğraşan göçebe Türkmenler. 2/Gelenek... Bir şeyi anımsamak için yazı- lan kısa yazı. 3/ Defa, kere... Gemileri dengede tutmak için dip taraflanna konulan ağırlık. 4/ Mekke'nin doğu- sunda, hacılann arifegünü toplandıklan tepe... Yön gös- termek için belli yerlere konulan işaret. 5/ Tütün yap- raklanndan çıkanlan çok zehirli alkaloit. 6/ Sahip... Or- taçağda açık denızlerde kullanılan yelkenli gemi. 7/Se- vinç belirten bir ünlem... Bir gösteri ya da toplantı bina- sında dinlenme yeri. 8/Harman makinesi... Verme, öde- me. 9/tskambil kâğıtlannın atası sayılan 78 kartlık des- teye ve bu deste kullanılarak bakılan falcılık yöntemine verilen ad... Kimyadabasit şekerlerin genel adı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear