Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1997 CUMA
14 KULTUR
Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan alacaklı olan filmin galası yann Çankaya Köşkü'nde
' Antika Talanı' izleyicîsiyle bıduşuyor
DUYGU DURGUN
Sinema sanatçısı Tank Akan ile yö-
netmen Yusuf KurçenH'nin hazırlayıp
sunduğu 'Antika Talanı' adlı belgesel
filmin galası 5 nısan cumartesi günü sa-
at 19.00'da Çankaya Köşkü'nde gerçek-
leştirilecek. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in himayesinde düzenlenecek
gala gecesine çok sayıda yabancı elçi-
nin de katılması bekleniyor.
1996 Nisan ayında çekimlerine baş-
lanan 'Antika Talanı", Başbakanlık Ta-
nıtma Fonu'nun belgesel için son öde-
meyi yapmaması nedeniyle maddi sı-
kmtılarla karşılaşmıştı.
F'lmin Ayasofya, Metropolitan ve.
Dumberton Oaks Müzesi'ndekı sonbö-
lümlerinin çekimleri. Başbakanlık Ta-
nıtma Fonu'nun 75 bin dolar tutannda-
ki ödeneği işleme koymaması nedeniy-
le gerçekleştirilememe olasılığıyla kar-
şılaşmıştı.
Filmin yapımcısı F Filmcilik, deste-
ğin verilmemesine gerekçe olarak gös-
terilen "Başbakanlık Tanıtma Fo-
nu'ndan para alabilmek için yabancı te-
levizyon kurumlanyla anlaşma yapıldı7
"
iddiasını reddetmiş ve fılmın hazırlan-
ma çalışmalanna fondan destek isten-
mesinden çok önce başlandığını belirt-
mişti. Gala gösterimi yapılacak 'Antika
Talanı'na ilişkin bilgi veren Tank Akan,
a
destek alınamadığından dolayı tehlike-
ye giren çekimlerin masraflannı film
ekibinin karşıladığını ve çekimlerin ger-
çekleştiğini belirtti. Önümüzdeki gün-
lerde atv'de yayımlanacak olan 'Antika
Talanı'nın. önündeki tüm engelleri aşa-
cağını söyleyen Tank Akan, filmin tüm
dünyaya satışını gerçekleştireceklerini
bildirdi.
'Antika Talanı', 'Karun HarinesT ve
'Kumluca-Noei Baba Definesi' adlı ikı
ayn bölümden oluşuyor. Belgeselin se-
naryosu Yusuf Kurçenli ve Zeynep Av-
atarafindan hazırlandı; Tank Akan ise
belgeselin anlatıcılığını üstleniyor.Bel-
geselin gerçekleştirilmesinde Ozgen
Acar, Doç. Dr. Ozkan ErtuğruL, Nur
Nirven Yılmaz ve Burçak Evren'den
oluşan bir danışma kunılu görev yaptı.
Belgesel, tarihi eserlerin yağmalan-
masına ilişkin ulusal bır sonınu toplu-
mun gündemine getimıeyi ve konuyu
'umhurbaşkanı Süleyman
Demirerin himayesinde
düzenlenen gala gösterimi
yapılacak 'Antika Talanı'na
ilişkin bilgi veren Tank Akan,
destek alınamadığından dolayı
tehlikeye giren çekimlerin
masraflannı film ekibinin
karşıladığını ve çekimlerin
gerçekleştiğini belirtti.
Yönetmen Yusuf Kurçenli de
Başbakanlık Tarutma Fonu'ndan
90 bin dolar alacaklı olduklarmı
söyledi. Önümüzdeki günlerde
atv'de yayımlanacak olan
'Antika Talanı', tüm dünyaya
satılacak.
uluslararası boyuta taşımayı amaçlıyor.
Belgeselin yönetmeni Yusuf ICurçen-
li, 'Antika Talanı' ile ilgili sorulanmızı
yanıtladı.
- Belgeselin Dumbarton Oaks, Metro-
politan Müzesi ve Ayasofya çekimJeri na-
sü gerçekleştirildi?
KURÇENLİ - Amerika çekimleri
Kasım '96'da New York ve Washing-
ton'da programa uygun olarak yapıldı.
Ayasofya çekimleri ise Başbakanlık Ta-
nıtma Fonu'ndan beklediğimiz para ge-
ciktiği için kûçültülerek yapıldı. Yani
başlangıçta tasarladığımız boyutta bir
canlandırma yapamadık.
- Filmin 45 müyar TL'yi bulan mati-
yetinde, fondan 20 miryar TL tutannda
destek aundığı beurtilmiştL Bu destek
gecerliliğini koruyor mu?
- Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan
500 bin dolarlık bir destek çıkmışü. An-
cak bu paranın 20 milyar TL'sini (300
bin dolar) alabildik. Filmi, prodüksiyo-
nu daraltarak bitirdik. Hesaplan bakan-
lığa teslim ettik ve bugün Tanıtma Fo-
nu'ndan 90 bin dolar alacak durumda-
yız.
- Belgeselin yurtiçi veya yurtdışında
gösterimi konusunda ne tûr bağlantılar
kuruldu?
- 'Antika Talanı', Türkiye'de atv'de
yayımlanacak. Yurtdışı ilişkilerimiz sü-
rüyor. Özellikle ABD'deki Public Pro-
ductions System ilişkisinin sonucunu
bekliyoruz. Avrupa ve diğer ilişkileri
buna göre yeniden ele alacağız. PBS
ilişkisi nisan sonunda kesinlik kazana-
cak.
- BelgeseMen çıkanlan ya da tamam-
lanamayan bölûmler oldu mu?
- Belgeselden çıkartılan bölüm olma-
dı, ama Tanıtma Fonu'ndan taahhüt edi-
len para gelmeyince prodüksiyonda da-
ralmak zorunda kaldık.
Iki gün sürecek olan açıkoturuma Türkiye ve Almanya'dan uzmanlar katılıyor
Çocukyazını, tiyatrosu
ve medyası tartışılacak
Kiiltür Servisi - Çağdaş
Yaşam; Destekleme
Derneği ve tÜ Edebiyat
Fakültesi Tiyatro Bölümü
işbirliğiyle düzenlenen
'Çocuk ve Gençlik Yazmı,
Tiyatrosu ve Medyası'
başlıklı seminer4-5 nisan
tarihlerinde
gerçekleştirilecek.
Teknolojik
modernleşmedeki aşın
ivmenin çocuk ve
gençlerin yaşamında
gittikçe belirleyici
oluşundan hareketle
düzenlenen ve konuyla
ilgili Almanya ve
Türkiye'den uzmanlann
katılacağı seminerde
çocuk ve gençlerin
düşünce, tavır ve davranış
biçimlerindeki
değişimleri tartışacaklar.
Seminerin ilk gününde (4
nisan), Tank Zafer Tunaya
Kültür Merkezi'ndeki
toplantı saat 9.45'te
başlayacak. Oya Adah,
Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu
ve Dr. Gerhard
Bcchtold'un açılış
konuşmalanndan sonra
saat 10.00'da Dr. Erdal
Atabek 'Türkiye'de
•Çocuk ve Gençlik
Kültürü', saat 10.20'da
Prof. Dr. Horst
Heidtmann 'Almanya'da
Çocuk ve Gençlik
Kültürü' konulannda
konuşacaklar. Saat
13.30'da düzenlenecek
'Çocuk ve Gençlik YazuıT
başlıklı oturuma Dr.
Selahattm DiMduzgün.
Prof. Dr. Malte
Dahrendorf, Gülsüm
Cengiz ve Faüh Erdoğan
katılacak.
14.00'teki tartışmayı Prof.
Dr. Zehra Ipşiroğlu
yönetecek. Saat
16.30 daki 'Çocuklar İçin
Tiyatro' başlıklı oturuma
ise Nihal Kuyumcu, Dr.
VVolfgang Schneider,
Stefan Fischer Fels ve
Kirstin Hess katılacak.
Seminerin ikinci gününde
Alman Kültür Merkezi,
Teutonia'da 10.00-11.00
saatleri arasında
'EğitHnde Tıyatn>
r
başUUı
oturumun konuşmacılan
Klaus Hoffmann, Prof.
Dr. Zehra Ipşiroğlu, Prof.
Dr. tnci San ve Benan
Betik. Tartışmayı Hasibe
Kalkan yönetecek.
13.30-14.30 saatleri
arasındaki 'Çocuk ve
Gençlik Medyalan'
konulu tartışmaya Prof.
Dr. Horst Heidtmann,
Hülya Alp, Zehra
Gökdcniz. Dr. Leyla
Ozvkelek Durlu ve Prof.
Dr. Oguz Polat katılıyor.
Tartışmanın yöneticisi Dr.
Wolfgang Schneider.
Seminer, Prof. Dr. Zehra
Ipşiroğlu ve Prof. Dr.
Malte Dahrendorf'un
yöneteceği saat 16.
OO'daki kapanış
tartışmasıyla sona
erecek.
Eğitimdeyapıcı seçenek: Tiyatro
ZEHRA tPŞ tROĞLU
Yürürlükteki eğitım sısteminın bo-
zukluğu ve çürümûşlügü son yıllann
en çok tajtış'ılan konulannın başında
geliyor. Ögretmen odaklı, baskıcı ve
otoriter eğitim sistemine karşı nasıl
yapıcı seçenekler oluşturulabilır? Bu
bağlamda genelınde sanat, özelinde
tiyatro eğitımi özellikle önem kazanı-
yor.
Ben bu yazımda kısaca tÜ Tiyatro
Bölümü Dramaturgı ve Tiyatro Eleş-
tirmenliği Dah'nca üç yıldır lstan-
bul'un çeşitli semtlennde, örneğin
Kasımpaşa, Kocamustafapaşa vb.
bölgelerde çeşitli yaş gnıplanyla ger-
çeklestirilen eğitimde tiyatro çalışma-
lanna değineceğim. Bu çalışmalann
ortak yani, öğrenciye söz hakkı tarn-
mayan, öğretmen'odaklt, otori'ter veT-
ezberci bir eğitim sistemine karşı so-
ru soran, eleştiren, düşünen bireyleri
yetiştirmeye yönelik bir programı uy-
gulamalan.
Çalışmalann kuramsal temelini on
yılı aşkm bir süredir ÇYDD eğitim
projesi çerçevesinde yapngımız ya-
yınlar oluşturuyordu. Bu yayınlarda
çağdaş eğitim anlayışının nasıl olma-
sı gerektiğinı irdelerken sanat eğitimi-
ne özel bir önem veriyorduk. En son
çıkardığımız, ancak kısa sürede tüke-
nen ve ikinci baskısı yakında yayım-
lanacak olan ortakkitap "ÇağdaşEği-
timde Sanat",tiyatro başta olmak üze-
re çeşitli sanat dallanndan eğitimde
nasıl yararlanılabileceğini gündeme
getiriyordu. Oniversitede ise bu alan-
da yapılan araştınnalar kapsamında
yurtdışmdan gelen konuk öğretım
üyelerinin çocuk yazını ve çocuk ti-
yatrosu alanında yaptıklan bilimsel
araştırmalar (bu alanda yapılan yük-
sek lisans tezleri) ve çeviri çalışrnala-
Çeyre sorununu gündeme getiren çocuk oyunu
u
lsb' SisB Pis Pushı"
n (Almanca ve Ingilızceden çevnlen
çocuk kitaplan ve oyunlan) yol açıcı
olmuştu.
Çabşmalar doğaçlama
Bu yıl yüksek lisans öğrencileriy-
le sürdürülenve doğrudaneğitimde ti-
yatro konusunu içeren grup çalışma-
lan, yurtdışında ve Türkiye'de yapı-
lan çalışmalann irdelenmesi ve ken-
di çahşmalanmızın bu bağlamda de-
ğerlendırmesi, bu alandaki arayışlann
son halkasını oluşturuyor. Bir yıl bo-
yunca yapılan araşhrmalarda Ingilte-
re \e Almanya'da bu alanda yapılan
çalışmalar üzerinde duruldu. August
Boal'un tiyatrosu irdelendi ve eğitim-
de tiyatro çalışmalannda Boal'un ti-
yatrosundan ne denli yararlanılabile-
ceğı tartışıldı.
0ç yıldır ilköğretımden liseye de-
ğin çeşitli gruplarla sürdürülen tiyat-
ro çalışmalan doğaçlamaya dayanı-
yor. Bunlan belli bir izleğe bağlı ya da
bağımsız olarak gelişen ya da göste-
riye yönelik çalışmalar olarak kabaca
üçe ayırabiliriz. Ağırhğı belli bir iz-
leğe bağlı olan çalışmalar oluşturu-
yor. Şimdiye değin doğrudan çocuk-
lann günlük yaşamrndan ve sorunla-
nndan yola çıkarak otoriter aile siste-
mi, baskıcı okul, ceza, korku, şiddet,
disiplin, çevre, medya gibi konular
üzerinde duruldu. Doğaçlamanın ya-
ni sıra çocuklann kendilerini ifade
edebilecekleri başka tûr çalışmalara
da, örneğin resim, fotoğraf, yarancı-
lığı geliştirici yazma çalışmalan
vb.'ye yer veriliyor. Çalışmalarda ki-
mi kez masal, öykü, resim gibi yar-
dımcı malzemeden de yararlanılıyor.
Aziz Nesin'in baskıcı okul ve aile ya-
pısmı eleştiren "Şimdiki Çocuklar
Harika
r>
sı, Christine Nöstlinger'in
ideal çocuk kavramını sorgulayan
"Konrad ya da KonserveKırtudan Çı-
kan Çocuk" ya da otoriter aileyi eleş-
tiren "Kfan TakarSalatabkKrah" ad-
lı kitaplan, Volker Ludwig'in çevre
sorununu gündeme getiren "İsB SisB
Pis Pushı" oyunu buna örnek verili-
vor. Tüm gruplarda ortak olan, çalış-
malara gösterilen ilginin inanılmaya-
cak kadar çok olduğu. Bunu da bas-
kıcı bir ortamda çocuklann belki de
yaşamlannda ilk kez kendilerini ifa-
de etme özgürlüklerini bulmalanna
bağlıyorum.
Etkinliklerin önemi
Ancak bu çalışmalann verimli bir
biçimde gelişebilmesi için, uygula-
malar sırasında karşılaşılan sorunla-
nn saptanması ve tartışılması da önem
kazanıyor. Örneğin psikodramaya
kayma tehlikesi. yaşamlannda ilk kez
kendilerini özgürce ifade etme olana-
ğı bulan küçüklerin kolayidda oyun
ile gerçek arasındaki sının aşmalan,
yönetıcilerin kimı kez nasıl davrana-
caklannı bilememeleri, gösteriye yö-
nelik çalışmalarla eğitimde tiyatro ça-
lışmalanru bütünleştırmede karşılaşı-
lan zorluklar vb. çalışmalann bir gös-
teriyle sonuçlandınlması, gruba katı-
lan çocuklannbeklentilerini oluştunı-
yor. Ancak özgürce geliştirilen do-
ğaçlama çalışmalan ile gösteriye yö-
nelik çalışmalar arasında henüz bir
bütünlük kurulamaması, çözümlen-
mesi gereken önemli bir sorun.
Bu bağlamda, gerek yurtiçinde ge-
rek yurtdışında yapılan etkinlikler
bizler ıçm önemtaşıyor. Kuşkusuz
özellikle yurtdışındaki çalışmalarla
bizdekiler arasında birebir bir koşut-
luk kurulamaz, çünkü bizdeki ortam
ve koşullar oradakinden çok farklı;
ancak grup yöneticiliği. grup içi dina-
mizmin sağlanması. psikodramaya
kayma tehlikesini aşma vb. ortak
sorunlan çözümlemede böyle bir alış-
verişin yararlı olacağı düşünülebilir.
Seks, Kama Sutra'yla flahlaşır
CUMHUR CANBAZOĞLU
Festivalin, yıl boyunca en fazla sansas-
yon yaratmış filmi Kama Sutra: Bir aşk
öyküsü. Bugün Beyoğlu yakasında gös-
terime giriyor./ Hint asıllı yönetmen Mi-
ra Nair'in (Salaam Bombay ve Missis-
sippi Masala) filmi beyazperdede öpüş-
menin bile yasak olduğu Hindistan'da res-
mi ideolojinin hışmına uğradı ve kesile-
rek kuşa çevrileceği anlaşılınca film san-
sür kuruluna bile gönderilmedi. Filmin
bu kadar tepki görmesinde Hindistan'm
Hollywood'u Bollywood'un payı olduğu,
vıllardır üretilen cinsellikten uzak fılmle-
rin egemenliğınin yıkılacağından kork-
tuklannı yazdı Batı basını.
Gazetelerde. Mira Nair'in, "KamaSut-
ra'yı bu ülke yaratmadı mı? Şimdi neden
bu baskı \ar? Cinselliğin bu kadar kont-
rol alünda tutulduğu bir topiumu. kadmuı
Hint sinemasında nasıl aşağılandığını gös-
tennek istedim" şeklınde sözlen yayım-
landı.
En fazla pomografi yaptığını söyleyen-
lere bozulan Mira Nair, Kama Sutra'da,
16. yüzyılda Hındistan'da bir kadının ya-
şadığı özgürlük öyküsûnü anlatıyor. Gita
Gounda adlı en eski bir erotik Hint efsa-
nesinden alınma öykü, prenses Tara'nın
çocukluk arkadaşı Maya'nın onu kendin-
ce cezalandırması üzerine kunılu.
Maya (genç oyuncu Indira Varma bu
rolde çok başanlı) Tara'nın düğününden
bir gün önce müstakbel kocası kral Raj S-
ingh'in kollannda bakireliğe veda eder.
Sonra biı ressama âşık olur ve bir hoca-
dan Kama Sutra'nın 64 aşk tekniğini öğ-
renmeye başlar.
Hepsi Hint oyunculardan kunılu kadro-
suyla Kama Sutra, "Aşksızseks çokdogal
bir şey, ancak seks duyguyla büieşip Ka-
ma Sutrateknikleriyle de zenginleşü-se üa-
tai bir hal ahr" felsefesiyle sinemasever-
lere değişik bir pencere açıyor.
16.UlUSLARRRASt
ISTAÜBUL
FİUI FESTİVMİ
1•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
••
•
•
•
•
Y A R 1 N •
••
EMEKrGuantanamera _(12.00- 18.30), "
Hırsızlar (15.00- 21.30) •
FİTAŞ-1: Bir Zamanlar •
Savaşçıydılar (12.00- _
18.30), Nazarin (15.00- "
TI ir\\ 1
ZI.JU) ~
FtTAŞ-3: Crumb •
(12.00, 18.30), . B
Kieslovvski
Belgeselleri-1 (15.00- •
2130), •
FtTAŞ-5: Ben, Sen ve .
Diğerleri (12.00-18.30),
VahşiNehir (15.00- •
21.30) •
REKS:Devrim •
Çocuklan (12.00),
CenazeTöreni (15.00), •
DaimaMozart (18.30), •
Özgürlüğün Hayaleti |
(21.30) u
Yeme de yanında yat!
MURATOZER
Festivalde tam 17 filmini iz-
leme şansına kavuşacağımız Is-
panyol usta Luis BunueTın baş-
yapıtlanndan bıri olan "Burju-
vazinin Gizli Çekicüigi'' (Le
Channe Discretde la Bourgeoi-
sie). aynı zamanda yönetmenin
en ripik fılmlerinden biri.
Bir araya gelip yemek yeme
çabası gösteren, ama bunu bir
türlübaşaramayan birgrupbur-
juvanm öyküsûnü anlatır film.
Her defasında başlanna gelen
denemede, ev sahiplerinin
"ani'' sevişme istekleriyle, di-
ğerinde lokanta müdürünün
ölümüyle, bir başkasında ise su-
dan başka hiçbir şey sunama-
yan bir lokantayı seçmeleriyle
sekteye uğrayan bu "yemesava-
şunT. birçok ikincil karakterin
de ışin içine girmesiyle iyice kı-
'Burjırvazinin GizM Çekkfliği'
zışır...
Bunuel sinemasmın tipik
özellikleri olan gerçeküstü sim-
geler filmin belli bölümlerine
serpiştirilmiş. Burjuvazinin
ürktüğü kimi kavramlan filmi-
ne ustacayerleştiren yönetmen,
bunu yetkin bir mizahi yakla-
şımla da destekleyerek etkili bir
sonuca ulaşıyor. Gerçeküstünün
gerçek olan tarafını ortaya çıka-
ran film, alaycı bir bakış açısı-
nı da beraberinde getiriyor. "En
iyi yabancı film" dalında Oscar
alan yapıt, senaryosuyla da bu
ödüleaday gösterilmişti.
Yönetmenin "fetiş" oyuncu-
su Femando Rey, Delphine Sey-
rig, Stephane Aııdran, Jean-Pi-
erreCassel gibi usta isimleri ba-
nndıran oyuncu kadrosu, "Bur-
juvaziııin Gizti Çekkiliğrni ye-
terince "çekici'' kılmaya yetiyor
doğnısu. O yıllarda sûrekli bir-
likte çalıştığî Jean-ChuıdeCar-
riere'le yazdığı senaryoysa, bel-
ki de ustanın en iyi senaryo ça-
lışması...
Gerçeküstücülûğü, fılmleri-
ne ince görüntülerle sindiren
Luis Bunuel. neredeyse her fil-
minde gerçeküstücü süngeler
kullanarak sonuca ulaşmayı de-
niyordu. Şaşırtmayı, ilgi çekme-
yi, bşkırtmayı hedefleyen ve
başaran yapıtlanyla sinema ta-
rihinin ımutulmaz kişiliklerin-
den biri olan bu usta yönetmen
OctavioPaz'a göre karşısına çı-
kanlan engellere karşın, güzel-
liğin ve isyanrn çift yönlü ke-
meri altında kunılu bır dünyaya
sahipti... (105dakika)
EMEK:Tieta(12.00-
18.30), Kama Sutra
(15.00-21.30)
FtTAŞ-1: Dekalog 9-
10(12.00-18.30),
ÖlümBahçesi(15.00-
21.30)
FİTAŞ-3: Kış Çiçeği
(12.00), SeksiSadie
(15.00-21.30), Dırejan
(18.30)
FİTAŞ-5: O Eski
Güzel Günlerin Sonu
(12.00-18.30), Şişman
(15.00-21.30)
REKS: Mucizeler
Sokağı (12.00),
Nenetre ile Boni
(15.00), DurgunSular
DerinAkar (18.30),
Burjuvazinin Gizli
Çekiciliği (21.30)
YAZIODASI
SELtM İLERİ
Pendik, Daha Dün... v
Daha dün, diyorum, ama otuzu aşkın yıl geçmiş
olmalı. Sevgili teyzem ve eniştem, Sâra ve Talât
Akdağ Pendik'te çalışmaya başlamışlardı.
Teyzem eczacı, eniştem doktor. Benim Pendik
anılanm da galiba böyle başladı.
Gerçi Pendik'in daha eskilerini hatırlıyorum.
Küçüklüğümde Pendik'e bir kıyı gazinosuna git-
miştik. Yazdı, deniz üstü lokantada o gün boyu
çok hoşuma gitmişti.
Anılar arasındaki Pendik, Istanbul'un en güzel
yöre kentlerinden biriydi. Teyzemin hemen mey-
danda dörtyol ağzındaki eczanesi ilk gençlik
çağımın en ilginç, en renkli mekânlanndan biridir.
Sık sık giderdim. Haydarpaşa'ya geçilir, vapur-
dan inilip trene binilir, sonra ver elini Pendik! Tren
Suadiye'den, hele Bostancı'dan sonra ıssızlaşırdı.
Vagonlarda tek tük yolculara rastlanılırdı. Artık hep
bahçe içi evler önünden geçiliyor, Kartal'da biraz
kalabalık yerier görünüyor, nihayet Pendik istas
yonunda iniliyordu.
Teyzemin Yeni Eczanesi'ne ulaşmak için iki yani
ağaçlı, hafrf eğimli bir yoldan yürumek gerekirdi.
Yol boyunca lokantalar, küçük mağazalar, kuyum-
cular vardı.
Bu lokantaların vitrinlerine büyük bir oburlukla
bakakalırdım. Bildiğimiz, eski yöntem Türk
yemekleri koca koca tepsilerde, sinilerde
sergilenirdi. Pek süslü kamıyanklar, kıpkırmızı do-
mates dolmalan, bol patates kızartmalı ku-
ruköfteler hatırtıyorum.
Dükkânlardan sonra Pendik'in hemen hepsi
ahşap, oymalı, hemen hepsi sürgrt 'sayfiye duy-
gusu' bırakan güzelim evleri başlıyordu. Çoğu iki
katlı, üç katlıydı. Yağlıboyaları yıpranmıştı, ama
soluk pembeler, soluk maviler yine de göz alırdı.
Teyzemin komşuları HamkJe Hanım'lalbrahim
Bey gibi, evlerin pek çoğunun sahipleri Yanya'dan,
Kavala'dan göçmenlerdi. Türkçe'yi öylesine tatlı
birşiveyle konuşurlar, bazen Rumca konuşurlardı.
Bakkal Ibrahim Bey av meraklısıydı. Av tüfek-
lerini ikide birde temizlerdi. Arka bahçedeki küçük
kulübesinde, siyah üstüne beyaz-kırçıl benekli av
köpeği, inanılmaz insan canlısıydı. Ona çok
sanldım, onunla çok kucaklaştık...
Çevresinde ava çıkılan Pendik yemyeşildi.
Bütün evlerin bahçelerinde süs bitkileriyle meyve
ağaçlan iç içeydi. O zengin bitki örtüsü, mevsim-
den mevsime değişik yeşillere bürünür, sonbahar
gelince biraz kızarır saranrdı.
Pendik'in kasapları ünlüydü. Pendik'e taa is-
tanbul'dan et almaya gelinirdi. Zaten teyzemler de
artık Pendik'ten et almaya başlamışlardı.
Nüfus bugünkü ürkünç yoğunluğuna var-
madığından, Pendik'te herkes birbirini tanır,
herkes birbirine selam verir, herkes birbirinin der-
dine tasasına koşardı.
Kıyılanndan elbette denize giriliyordu. Sonra
Pavli Adası rağbetteydi. Şimdi uydurmuyorsam,
Pavli Adası'nda yazevleri vardı. Yazı Pendik't^
geçiren Istanbullular silinip gitmemişti. .,,
Yazlar adeta sevinç içinde göçerdi. Teyzemin
eczanesi nöbetçiyse ben de Pendik'te kalırdım
yaz geceleri. Herkes kapı önlerine çıkar, gazozlar
içilir, semt pastanelerinden tuzlular, kuru pastalar
alınır, gece bir şenlik olup çıkardı.
Kimileyin bahçe sinemalanna giderdik. Ah o yaz
sezonu filmleri! Kışın gördüklerimizi oralarda da-
ha güzel, daha etkileyici bulurdum. Kocaman
beyazperdeden gözlerimi ayınr, gökyüzüne çe-
virirdim. Ağaçlann sık yapraklan arasından yıldızlar
hep göz kırpıyordu...
Bahçelerdeki sararuyla biriikte yaz sinemalannın
sonu geliyordu. Ama hayalar iyice serinleyinceye
kadar açık tutulurlardı. Öyle yağmur altında ısla-
narak, hafifçe ürpererek geçen yılın filmlerini
seyrettiğimizi bir türlü unutamam.
Yağmur büsbütün bastırırsa koşa koşa ecza
neye dönerdik.
Kıyıdaki lüksçe lokantalardan birinde annean-
nemle dedemin evliliklerinin ya 'altın' ya 'platin' yılı
kutlanmış; bütün aile toplaşılmıştı. Lokantalann
bitişiğindeki gazinolarda Pendikliler bütün yaz
günlerini geçirirler, tenteler, güneş şemsiyeleri
altında otururiardı. Sonra güneş cılızlaştıkça ten-
teler kaldınlır, şemsiyeler kapatılırdı.
Bunlar bana hiç bitmeyecekmiş, her yıl yeniden
yaşanacakmış gibi geliyordu. Pendik'ten bir
'Reşat Nuri romanı'nm derin romansını duyardım.
O romans şimdi bu yazının eciş bücüş sözcük-,
leri ortasında eriyor. l
Takvimde iz bırakan: *:
"Sen de gül. Baban oğluna bir kez daha kavuşa-
cak, uyan! Bahar gelecek, kavaklann dibinde,
menekşeler açacak. Menekşe diye bir çiçeği kok-
layacaksın. Nemli toprakta kokulu mor..." Nursej
Duruel, Yazılı Kaya, Adam Yayınlan, 1997. •
AYDIN AYAN2 5 . S A N A T Y I L ! R E S İ M S E R G I S I
4 N İ S A N - 2 5 N İ S A N 1 9 9 7
Y A P I K R E D İ
SANAT GALER1SI
Inönü Caddesi 73 Dörtyolağzı 01010 Adana
Telefon (0322) 2S1 82 12
YAP\ KREDİ