14 Mayıs 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1997 CUMA 14 KULTUR Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan alacaklı olan filmin galası yann Çankaya Köşkü'nde ' Antika Talanı' izleyicîsiyle bıduşuyor DUYGU DURGUN Sinema sanatçısı Tank Akan ile yö- netmen Yusuf KurçenH'nin hazırlayıp sunduğu 'Antika Talanı' adlı belgesel filmin galası 5 nısan cumartesi günü sa- at 19.00'da Çankaya Köşkü'nde gerçek- leştirilecek. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in himayesinde düzenlenecek gala gecesine çok sayıda yabancı elçi- nin de katılması bekleniyor. 1996 Nisan ayında çekimlerine baş- lanan 'Antika Talanı", Başbakanlık Ta- nıtma Fonu'nun belgesel için son öde- meyi yapmaması nedeniyle maddi sı- kmtılarla karşılaşmıştı. F'lmin Ayasofya, Metropolitan ve. Dumberton Oaks Müzesi'ndekı sonbö- lümlerinin çekimleri. Başbakanlık Ta- nıtma Fonu'nun 75 bin dolar tutannda- ki ödeneği işleme koymaması nedeniy- le gerçekleştirilememe olasılığıyla kar- şılaşmıştı. Filmin yapımcısı F Filmcilik, deste- ğin verilmemesine gerekçe olarak gös- terilen "Başbakanlık Tanıtma Fo- nu'ndan para alabilmek için yabancı te- levizyon kurumlanyla anlaşma yapıldı7 " iddiasını reddetmiş ve fılmın hazırlan- ma çalışmalanna fondan destek isten- mesinden çok önce başlandığını belirt- mişti. Gala gösterimi yapılacak 'Antika Talanı'na ilişkin bilgi veren Tank Akan, a destek alınamadığından dolayı tehlike- ye giren çekimlerin masraflannı film ekibinin karşıladığını ve çekimlerin ger- çekleştiğini belirtti. Önümüzdeki gün- lerde atv'de yayımlanacak olan 'Antika Talanı'nın. önündeki tüm engelleri aşa- cağını söyleyen Tank Akan, filmin tüm dünyaya satışını gerçekleştireceklerini bildirdi. 'Antika Talanı', 'Karun HarinesT ve 'Kumluca-Noei Baba Definesi' adlı ikı ayn bölümden oluşuyor. Belgeselin se- naryosu Yusuf Kurçenli ve Zeynep Av- atarafindan hazırlandı; Tank Akan ise belgeselin anlatıcılığını üstleniyor.Bel- geselin gerçekleştirilmesinde Ozgen Acar, Doç. Dr. Ozkan ErtuğruL, Nur Nirven Yılmaz ve Burçak Evren'den oluşan bir danışma kunılu görev yaptı. Belgesel, tarihi eserlerin yağmalan- masına ilişkin ulusal bır sonınu toplu- mun gündemine getimıeyi ve konuyu 'umhurbaşkanı Süleyman Demirerin himayesinde düzenlenen gala gösterimi yapılacak 'Antika Talanı'na ilişkin bilgi veren Tank Akan, destek alınamadığından dolayı tehlikeye giren çekimlerin masraflannı film ekibinin karşıladığını ve çekimlerin gerçekleştiğini belirtti. Yönetmen Yusuf Kurçenli de Başbakanlık Tarutma Fonu'ndan 90 bin dolar alacaklı olduklarmı söyledi. Önümüzdeki günlerde atv'de yayımlanacak olan 'Antika Talanı', tüm dünyaya satılacak. uluslararası boyuta taşımayı amaçlıyor. Belgeselin yönetmeni Yusuf ICurçen- li, 'Antika Talanı' ile ilgili sorulanmızı yanıtladı. - Belgeselin Dumbarton Oaks, Metro- politan Müzesi ve Ayasofya çekimJeri na- sü gerçekleştirildi? KURÇENLİ - Amerika çekimleri Kasım '96'da New York ve Washing- ton'da programa uygun olarak yapıldı. Ayasofya çekimleri ise Başbakanlık Ta- nıtma Fonu'ndan beklediğimiz para ge- ciktiği için kûçültülerek yapıldı. Yani başlangıçta tasarladığımız boyutta bir canlandırma yapamadık. - Filmin 45 müyar TL'yi bulan mati- yetinde, fondan 20 miryar TL tutannda destek aundığı beurtilmiştL Bu destek gecerliliğini koruyor mu? - Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan 500 bin dolarlık bir destek çıkmışü. An- cak bu paranın 20 milyar TL'sini (300 bin dolar) alabildik. Filmi, prodüksiyo- nu daraltarak bitirdik. Hesaplan bakan- lığa teslim ettik ve bugün Tanıtma Fo- nu'ndan 90 bin dolar alacak durumda- yız. - Belgeselin yurtiçi veya yurtdışında gösterimi konusunda ne tûr bağlantılar kuruldu? - 'Antika Talanı', Türkiye'de atv'de yayımlanacak. Yurtdışı ilişkilerimiz sü- rüyor. Özellikle ABD'deki Public Pro- ductions System ilişkisinin sonucunu bekliyoruz. Avrupa ve diğer ilişkileri buna göre yeniden ele alacağız. PBS ilişkisi nisan sonunda kesinlik kazana- cak. - BelgeseMen çıkanlan ya da tamam- lanamayan bölûmler oldu mu? - Belgeselden çıkartılan bölüm olma- dı, ama Tanıtma Fonu'ndan taahhüt edi- len para gelmeyince prodüksiyonda da- ralmak zorunda kaldık. Iki gün sürecek olan açıkoturuma Türkiye ve Almanya'dan uzmanlar katılıyor Çocukyazını, tiyatrosu ve medyası tartışılacak Kiiltür Servisi - Çağdaş Yaşam; Destekleme Derneği ve tÜ Edebiyat Fakültesi Tiyatro Bölümü işbirliğiyle düzenlenen 'Çocuk ve Gençlik Yazmı, Tiyatrosu ve Medyası' başlıklı seminer4-5 nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek. Teknolojik modernleşmedeki aşın ivmenin çocuk ve gençlerin yaşamında gittikçe belirleyici oluşundan hareketle düzenlenen ve konuyla ilgili Almanya ve Türkiye'den uzmanlann katılacağı seminerde çocuk ve gençlerin düşünce, tavır ve davranış biçimlerindeki değişimleri tartışacaklar. Seminerin ilk gününde (4 nisan), Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ndeki toplantı saat 9.45'te başlayacak. Oya Adah, Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu ve Dr. Gerhard Bcchtold'un açılış konuşmalanndan sonra saat 10.00'da Dr. Erdal Atabek 'Türkiye'de •Çocuk ve Gençlik Kültürü', saat 10.20'da Prof. Dr. Horst Heidtmann 'Almanya'da Çocuk ve Gençlik Kültürü' konulannda konuşacaklar. Saat 13.30'da düzenlenecek 'Çocuk ve Gençlik YazuıT başlıklı oturuma Dr. Selahattm DiMduzgün. Prof. Dr. Malte Dahrendorf, Gülsüm Cengiz ve Faüh Erdoğan katılacak. 14.00'teki tartışmayı Prof. Dr. Zehra Ipşiroğlu yönetecek. Saat 16.30 daki 'Çocuklar İçin Tiyatro' başlıklı oturuma ise Nihal Kuyumcu, Dr. VVolfgang Schneider, Stefan Fischer Fels ve Kirstin Hess katılacak. Seminerin ikinci gününde Alman Kültür Merkezi, Teutonia'da 10.00-11.00 saatleri arasında 'EğitHnde Tıyatn> r başUUı oturumun konuşmacılan Klaus Hoffmann, Prof. Dr. Zehra Ipşiroğlu, Prof. Dr. tnci San ve Benan Betik. Tartışmayı Hasibe Kalkan yönetecek. 13.30-14.30 saatleri arasındaki 'Çocuk ve Gençlik Medyalan' konulu tartışmaya Prof. Dr. Horst Heidtmann, Hülya Alp, Zehra Gökdcniz. Dr. Leyla Ozvkelek Durlu ve Prof. Dr. Oguz Polat katılıyor. Tartışmanın yöneticisi Dr. Wolfgang Schneider. Seminer, Prof. Dr. Zehra Ipşiroğlu ve Prof. Dr. Malte Dahrendorf'un yöneteceği saat 16. OO'daki kapanış tartışmasıyla sona erecek. Eğitimdeyapıcı seçenek: Tiyatro ZEHRA tPŞ tROĞLU Yürürlükteki eğitım sısteminın bo- zukluğu ve çürümûşlügü son yıllann en çok tajtış'ılan konulannın başında geliyor. Ögretmen odaklı, baskıcı ve otoriter eğitim sistemine karşı nasıl yapıcı seçenekler oluşturulabilır? Bu bağlamda genelınde sanat, özelinde tiyatro eğitımi özellikle önem kazanı- yor. Ben bu yazımda kısaca tÜ Tiyatro Bölümü Dramaturgı ve Tiyatro Eleş- tirmenliği Dah'nca üç yıldır lstan- bul'un çeşitli semtlennde, örneğin Kasımpaşa, Kocamustafapaşa vb. bölgelerde çeşitli yaş gnıplanyla ger- çeklestirilen eğitimde tiyatro çalışma- lanna değineceğim. Bu çalışmalann ortak yani, öğrenciye söz hakkı tarn- mayan, öğretmen'odaklt, otori'ter veT- ezberci bir eğitim sistemine karşı so- ru soran, eleştiren, düşünen bireyleri yetiştirmeye yönelik bir programı uy- gulamalan. Çalışmalann kuramsal temelini on yılı aşkm bir süredir ÇYDD eğitim projesi çerçevesinde yapngımız ya- yınlar oluşturuyordu. Bu yayınlarda çağdaş eğitim anlayışının nasıl olma- sı gerektiğinı irdelerken sanat eğitimi- ne özel bir önem veriyorduk. En son çıkardığımız, ancak kısa sürede tüke- nen ve ikinci baskısı yakında yayım- lanacak olan ortakkitap "ÇağdaşEği- timde Sanat",tiyatro başta olmak üze- re çeşitli sanat dallanndan eğitimde nasıl yararlanılabileceğini gündeme getiriyordu. Oniversitede ise bu alan- da yapılan araştınnalar kapsamında yurtdışmdan gelen konuk öğretım üyelerinin çocuk yazını ve çocuk ti- yatrosu alanında yaptıklan bilimsel araştırmalar (bu alanda yapılan yük- sek lisans tezleri) ve çeviri çalışrnala- Çeyre sorununu gündeme getiren çocuk oyunu u lsb' SisB Pis Pushı" n (Almanca ve Ingilızceden çevnlen çocuk kitaplan ve oyunlan) yol açıcı olmuştu. Çabşmalar doğaçlama Bu yıl yüksek lisans öğrencileriy- le sürdürülenve doğrudaneğitimde ti- yatro konusunu içeren grup çalışma- lan, yurtdışında ve Türkiye'de yapı- lan çalışmalann irdelenmesi ve ken- di çahşmalanmızın bu bağlamda de- ğerlendırmesi, bu alandaki arayışlann son halkasını oluşturuyor. Bir yıl bo- yunca yapılan araşhrmalarda Ingilte- re \e Almanya'da bu alanda yapılan çalışmalar üzerinde duruldu. August Boal'un tiyatrosu irdelendi ve eğitim- de tiyatro çalışmalannda Boal'un ti- yatrosundan ne denli yararlanılabile- ceğı tartışıldı. 0ç yıldır ilköğretımden liseye de- ğin çeşitli gruplarla sürdürülen tiyat- ro çalışmalan doğaçlamaya dayanı- yor. Bunlan belli bir izleğe bağlı ya da bağımsız olarak gelişen ya da göste- riye yönelik çalışmalar olarak kabaca üçe ayırabiliriz. Ağırhğı belli bir iz- leğe bağlı olan çalışmalar oluşturu- yor. Şimdiye değin doğrudan çocuk- lann günlük yaşamrndan ve sorunla- nndan yola çıkarak otoriter aile siste- mi, baskıcı okul, ceza, korku, şiddet, disiplin, çevre, medya gibi konular üzerinde duruldu. Doğaçlamanın ya- ni sıra çocuklann kendilerini ifade edebilecekleri başka tûr çalışmalara da, örneğin resim, fotoğraf, yarancı- lığı geliştirici yazma çalışmalan vb.'ye yer veriliyor. Çalışmalarda ki- mi kez masal, öykü, resim gibi yar- dımcı malzemeden de yararlanılıyor. Aziz Nesin'in baskıcı okul ve aile ya- pısmı eleştiren "Şimdiki Çocuklar Harika r> sı, Christine Nöstlinger'in ideal çocuk kavramını sorgulayan "Konrad ya da KonserveKırtudan Çı- kan Çocuk" ya da otoriter aileyi eleş- tiren "Kfan TakarSalatabkKrah" ad- lı kitaplan, Volker Ludwig'in çevre sorununu gündeme getiren "İsB SisB Pis Pushı" oyunu buna örnek verili- vor. Tüm gruplarda ortak olan, çalış- malara gösterilen ilginin inanılmaya- cak kadar çok olduğu. Bunu da bas- kıcı bir ortamda çocuklann belki de yaşamlannda ilk kez kendilerini ifa- de etme özgürlüklerini bulmalanna bağlıyorum. Etkinliklerin önemi Ancak bu çalışmalann verimli bir biçimde gelişebilmesi için, uygula- malar sırasında karşılaşılan sorunla- nn saptanması ve tartışılması da önem kazanıyor. Örneğin psikodramaya kayma tehlikesi. yaşamlannda ilk kez kendilerini özgürce ifade etme olana- ğı bulan küçüklerin kolayidda oyun ile gerçek arasındaki sının aşmalan, yönetıcilerin kimı kez nasıl davrana- caklannı bilememeleri, gösteriye yö- nelik çalışmalarla eğitimde tiyatro ça- lışmalanru bütünleştırmede karşılaşı- lan zorluklar vb. çalışmalann bir gös- teriyle sonuçlandınlması, gruba katı- lan çocuklannbeklentilerini oluştunı- yor. Ancak özgürce geliştirilen do- ğaçlama çalışmalan ile gösteriye yö- nelik çalışmalar arasında henüz bir bütünlük kurulamaması, çözümlen- mesi gereken önemli bir sorun. Bu bağlamda, gerek yurtiçinde ge- rek yurtdışında yapılan etkinlikler bizler ıçm önemtaşıyor. Kuşkusuz özellikle yurtdışındaki çalışmalarla bizdekiler arasında birebir bir koşut- luk kurulamaz, çünkü bizdeki ortam ve koşullar oradakinden çok farklı; ancak grup yöneticiliği. grup içi dina- mizmin sağlanması. psikodramaya kayma tehlikesini aşma vb. ortak sorunlan çözümlemede böyle bir alış- verişin yararlı olacağı düşünülebilir. Seks, Kama Sutra'yla flahlaşır CUMHUR CANBAZOĞLU Festivalin, yıl boyunca en fazla sansas- yon yaratmış filmi Kama Sutra: Bir aşk öyküsü. Bugün Beyoğlu yakasında gös- terime giriyor./ Hint asıllı yönetmen Mi- ra Nair'in (Salaam Bombay ve Missis- sippi Masala) filmi beyazperdede öpüş- menin bile yasak olduğu Hindistan'da res- mi ideolojinin hışmına uğradı ve kesile- rek kuşa çevrileceği anlaşılınca film san- sür kuruluna bile gönderilmedi. Filmin bu kadar tepki görmesinde Hindistan'm Hollywood'u Bollywood'un payı olduğu, vıllardır üretilen cinsellikten uzak fılmle- rin egemenliğınin yıkılacağından kork- tuklannı yazdı Batı basını. Gazetelerde. Mira Nair'in, "KamaSut- ra'yı bu ülke yaratmadı mı? Şimdi neden bu baskı \ar? Cinselliğin bu kadar kont- rol alünda tutulduğu bir topiumu. kadmuı Hint sinemasında nasıl aşağılandığını gös- tennek istedim" şeklınde sözlen yayım- landı. En fazla pomografi yaptığını söyleyen- lere bozulan Mira Nair, Kama Sutra'da, 16. yüzyılda Hındistan'da bir kadının ya- şadığı özgürlük öyküsûnü anlatıyor. Gita Gounda adlı en eski bir erotik Hint efsa- nesinden alınma öykü, prenses Tara'nın çocukluk arkadaşı Maya'nın onu kendin- ce cezalandırması üzerine kunılu. Maya (genç oyuncu Indira Varma bu rolde çok başanlı) Tara'nın düğününden bir gün önce müstakbel kocası kral Raj S- ingh'in kollannda bakireliğe veda eder. Sonra biı ressama âşık olur ve bir hoca- dan Kama Sutra'nın 64 aşk tekniğini öğ- renmeye başlar. Hepsi Hint oyunculardan kunılu kadro- suyla Kama Sutra, "Aşksızseks çokdogal bir şey, ancak seks duyguyla büieşip Ka- ma Sutrateknikleriyle de zenginleşü-se üa- tai bir hal ahr" felsefesiyle sinemasever- lere değişik bir pencere açıyor. 16.UlUSLARRRASt ISTAÜBUL FİUI FESTİVMİ 1• • • • • • • • • • •• • • • • Y A R 1 N • •• EMEKrGuantanamera _(12.00- 18.30), " Hırsızlar (15.00- 21.30) • FİTAŞ-1: Bir Zamanlar • Savaşçıydılar (12.00- _ 18.30), Nazarin (15.00- " TI ir\\ 1 ZI.JU) ~ FtTAŞ-3: Crumb • (12.00, 18.30), . B Kieslovvski Belgeselleri-1 (15.00- • 2130), • FtTAŞ-5: Ben, Sen ve . Diğerleri (12.00-18.30), VahşiNehir (15.00- • 21.30) • REKS:Devrim • Çocuklan (12.00), CenazeTöreni (15.00), • DaimaMozart (18.30), • Özgürlüğün Hayaleti | (21.30) u Yeme de yanında yat! MURATOZER Festivalde tam 17 filmini iz- leme şansına kavuşacağımız Is- panyol usta Luis BunueTın baş- yapıtlanndan bıri olan "Burju- vazinin Gizli Çekicüigi'' (Le Channe Discretde la Bourgeoi- sie). aynı zamanda yönetmenin en ripik fılmlerinden biri. Bir araya gelip yemek yeme çabası gösteren, ama bunu bir türlübaşaramayan birgrupbur- juvanm öyküsûnü anlatır film. Her defasında başlanna gelen denemede, ev sahiplerinin "ani'' sevişme istekleriyle, di- ğerinde lokanta müdürünün ölümüyle, bir başkasında ise su- dan başka hiçbir şey sunama- yan bir lokantayı seçmeleriyle sekteye uğrayan bu "yemesava- şunT. birçok ikincil karakterin de ışin içine girmesiyle iyice kı- 'Burjırvazinin GizM Çekkfliği' zışır... Bunuel sinemasmın tipik özellikleri olan gerçeküstü sim- geler filmin belli bölümlerine serpiştirilmiş. Burjuvazinin ürktüğü kimi kavramlan filmi- ne ustacayerleştiren yönetmen, bunu yetkin bir mizahi yakla- şımla da destekleyerek etkili bir sonuca ulaşıyor. Gerçeküstünün gerçek olan tarafını ortaya çıka- ran film, alaycı bir bakış açısı- nı da beraberinde getiriyor. "En iyi yabancı film" dalında Oscar alan yapıt, senaryosuyla da bu ödüleaday gösterilmişti. Yönetmenin "fetiş" oyuncu- su Femando Rey, Delphine Sey- rig, Stephane Aııdran, Jean-Pi- erreCassel gibi usta isimleri ba- nndıran oyuncu kadrosu, "Bur- juvaziııin Gizti Çekkiliğrni ye- terince "çekici'' kılmaya yetiyor doğnısu. O yıllarda sûrekli bir- likte çalıştığî Jean-ChuıdeCar- riere'le yazdığı senaryoysa, bel- ki de ustanın en iyi senaryo ça- lışması... Gerçeküstücülûğü, fılmleri- ne ince görüntülerle sindiren Luis Bunuel. neredeyse her fil- minde gerçeküstücü süngeler kullanarak sonuca ulaşmayı de- niyordu. Şaşırtmayı, ilgi çekme- yi, bşkırtmayı hedefleyen ve başaran yapıtlanyla sinema ta- rihinin ımutulmaz kişiliklerin- den biri olan bu usta yönetmen OctavioPaz'a göre karşısına çı- kanlan engellere karşın, güzel- liğin ve isyanrn çift yönlü ke- meri altında kunılu bır dünyaya sahipti... (105dakika) EMEK:Tieta(12.00- 18.30), Kama Sutra (15.00-21.30) FtTAŞ-1: Dekalog 9- 10(12.00-18.30), ÖlümBahçesi(15.00- 21.30) FİTAŞ-3: Kış Çiçeği (12.00), SeksiSadie (15.00-21.30), Dırejan (18.30) FİTAŞ-5: O Eski Güzel Günlerin Sonu (12.00-18.30), Şişman (15.00-21.30) REKS: Mucizeler Sokağı (12.00), Nenetre ile Boni (15.00), DurgunSular DerinAkar (18.30), Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (21.30) YAZIODASI SELtM İLERİ Pendik, Daha Dün... v Daha dün, diyorum, ama otuzu aşkın yıl geçmiş olmalı. Sevgili teyzem ve eniştem, Sâra ve Talât Akdağ Pendik'te çalışmaya başlamışlardı. Teyzem eczacı, eniştem doktor. Benim Pendik anılanm da galiba böyle başladı. Gerçi Pendik'in daha eskilerini hatırlıyorum. Küçüklüğümde Pendik'e bir kıyı gazinosuna git- miştik. Yazdı, deniz üstü lokantada o gün boyu çok hoşuma gitmişti. Anılar arasındaki Pendik, Istanbul'un en güzel yöre kentlerinden biriydi. Teyzemin hemen mey- danda dörtyol ağzındaki eczanesi ilk gençlik çağımın en ilginç, en renkli mekânlanndan biridir. Sık sık giderdim. Haydarpaşa'ya geçilir, vapur- dan inilip trene binilir, sonra ver elini Pendik! Tren Suadiye'den, hele Bostancı'dan sonra ıssızlaşırdı. Vagonlarda tek tük yolculara rastlanılırdı. Artık hep bahçe içi evler önünden geçiliyor, Kartal'da biraz kalabalık yerier görünüyor, nihayet Pendik istas yonunda iniliyordu. Teyzemin Yeni Eczanesi'ne ulaşmak için iki yani ağaçlı, hafrf eğimli bir yoldan yürumek gerekirdi. Yol boyunca lokantalar, küçük mağazalar, kuyum- cular vardı. Bu lokantaların vitrinlerine büyük bir oburlukla bakakalırdım. Bildiğimiz, eski yöntem Türk yemekleri koca koca tepsilerde, sinilerde sergilenirdi. Pek süslü kamıyanklar, kıpkırmızı do- mates dolmalan, bol patates kızartmalı ku- ruköfteler hatırtıyorum. Dükkânlardan sonra Pendik'in hemen hepsi ahşap, oymalı, hemen hepsi sürgrt 'sayfiye duy- gusu' bırakan güzelim evleri başlıyordu. Çoğu iki katlı, üç katlıydı. Yağlıboyaları yıpranmıştı, ama soluk pembeler, soluk maviler yine de göz alırdı. Teyzemin komşuları HamkJe Hanım'lalbrahim Bey gibi, evlerin pek çoğunun sahipleri Yanya'dan, Kavala'dan göçmenlerdi. Türkçe'yi öylesine tatlı birşiveyle konuşurlar, bazen Rumca konuşurlardı. Bakkal Ibrahim Bey av meraklısıydı. Av tüfek- lerini ikide birde temizlerdi. Arka bahçedeki küçük kulübesinde, siyah üstüne beyaz-kırçıl benekli av köpeği, inanılmaz insan canlısıydı. Ona çok sanldım, onunla çok kucaklaştık... Çevresinde ava çıkılan Pendik yemyeşildi. Bütün evlerin bahçelerinde süs bitkileriyle meyve ağaçlan iç içeydi. O zengin bitki örtüsü, mevsim- den mevsime değişik yeşillere bürünür, sonbahar gelince biraz kızarır saranrdı. Pendik'in kasapları ünlüydü. Pendik'e taa is- tanbul'dan et almaya gelinirdi. Zaten teyzemler de artık Pendik'ten et almaya başlamışlardı. Nüfus bugünkü ürkünç yoğunluğuna var- madığından, Pendik'te herkes birbirini tanır, herkes birbirine selam verir, herkes birbirinin der- dine tasasına koşardı. Kıyılanndan elbette denize giriliyordu. Sonra Pavli Adası rağbetteydi. Şimdi uydurmuyorsam, Pavli Adası'nda yazevleri vardı. Yazı Pendik't^ geçiren Istanbullular silinip gitmemişti. .,, Yazlar adeta sevinç içinde göçerdi. Teyzemin eczanesi nöbetçiyse ben de Pendik'te kalırdım yaz geceleri. Herkes kapı önlerine çıkar, gazozlar içilir, semt pastanelerinden tuzlular, kuru pastalar alınır, gece bir şenlik olup çıkardı. Kimileyin bahçe sinemalanna giderdik. Ah o yaz sezonu filmleri! Kışın gördüklerimizi oralarda da- ha güzel, daha etkileyici bulurdum. Kocaman beyazperdeden gözlerimi ayınr, gökyüzüne çe- virirdim. Ağaçlann sık yapraklan arasından yıldızlar hep göz kırpıyordu... Bahçelerdeki sararuyla biriikte yaz sinemalannın sonu geliyordu. Ama hayalar iyice serinleyinceye kadar açık tutulurlardı. Öyle yağmur altında ısla- narak, hafifçe ürpererek geçen yılın filmlerini seyrettiğimizi bir türlü unutamam. Yağmur büsbütün bastırırsa koşa koşa ecza neye dönerdik. Kıyıdaki lüksçe lokantalardan birinde annean- nemle dedemin evliliklerinin ya 'altın' ya 'platin' yılı kutlanmış; bütün aile toplaşılmıştı. Lokantalann bitişiğindeki gazinolarda Pendikliler bütün yaz günlerini geçirirler, tenteler, güneş şemsiyeleri altında otururiardı. Sonra güneş cılızlaştıkça ten- teler kaldınlır, şemsiyeler kapatılırdı. Bunlar bana hiç bitmeyecekmiş, her yıl yeniden yaşanacakmış gibi geliyordu. Pendik'ten bir 'Reşat Nuri romanı'nm derin romansını duyardım. O romans şimdi bu yazının eciş bücüş sözcük-, leri ortasında eriyor. l Takvimde iz bırakan: *: "Sen de gül. Baban oğluna bir kez daha kavuşa- cak, uyan! Bahar gelecek, kavaklann dibinde, menekşeler açacak. Menekşe diye bir çiçeği kok- layacaksın. Nemli toprakta kokulu mor..." Nursej Duruel, Yazılı Kaya, Adam Yayınlan, 1997. • AYDIN AYAN2 5 . S A N A T Y I L ! R E S İ M S E R G I S I 4 N İ S A N - 2 5 N İ S A N 1 9 9 7 Y A P I K R E D İ SANAT GALER1SI Inönü Caddesi 73 Dörtyolağzı 01010 Adana Telefon (0322) 2S1 82 12 YAP\ KREDİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear