18 Mayıs 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1997 PAZAR HABERLER 'Susupluk devletin yapısıdır' • İstanbul Haber Servisi - Kocaeli Barosu'nca düzenlenen "Yolsuzluk ve çete olaylannda yargıya işierlik kazandınlması" konulu panelde konuşan İstanbul Barosu Başkanı avukat Yücel Sayman Susurluk olayının, devletin örgütlenme biçiminin bir. sonueu olduğunu söyledi. Devletin. "hukuk, devletin emnnde" ılkesine dayalı yapılanmayı tercih ettigini belirten Sayman. devletin örgütlenme bıçımınin sorguianması gerektiğini savundu. Gazeteci Ünal toprağa verildi H İstanbul Haber Servisi - Geçırdiği rahatsızlık sonueu perşembe günü vefat eden Türkiye gazetesi yazarlanndan Vecihi Ünal (69) dün Erenköy Galip Paşa Camisi'nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Terminal binası puhsatsız • İstanbul Haber Servisi - Başbakan Mesut Yılmaz tarafından 15 gün önce temeli atılan Atatürk Havalımanı Yenı Dış Hatlar Terminali ve Katlı Otopark inşaatının nıhsatsız olduğu belirlendi. Tepe - Akfen - Vie üçlü konsorsiyum tarafından yapılmakta olan inşaat için Bakırköy Belediyesi'ne ruhsat için başvuru yapılmadı. Huzur operasyonları • İstanbul Haber Servisi - tstanbul polısı. Emniyet Müdüriı Hasan Özdemir'in başlattığı huzur operasyonlannı önceki gece de sürdürdü. Özdemir'in yönettiği ve emniyet müdürlüğüne bağlı tüm şube ve ılçe ekiplennin kaaldığı "Önleme 34 Huzur A" opesasyonunda-«ğlence yerleri. işyerleri, oteller ve ana caddelerde denetlemeler yapan polis toplam 603 kişiyi gözaltına aldı. 2 nıhsatsız tabancanın yakalandığı operasyonda, 4 adet uyuşturucu hap ile 445 şişe kaçak içki bulundu. 12yaşında yeniden doğmak • İstanbul Haber Servisi - Eminönü Belediyesi ve Emınönü Hizmet Vakfı Başkanı Ahmet Çetinsaya'nm desteği ile takılan protez bacaklar, Ahmet Tükel adlı 12 yaşındakı çocuğun hayatını aydınlattı. Bitlis'ten kalkıp İstanbul'a göçen 7 çocuklu yoksul bir ailenin çocuğu olan Ahmet. ne diğer 4 kardeşi gibi çalışıp eve ekmek getirebilmiş ne de okuma hayalleri gerçekleşmiş. Fakat şimdi Ahmet yürüyor, arkadaşlanyla oynuyor. Düzettme: • l4Kasım 1997 Cuma günkü gazetemizde yayımlanan "Başsavcı Savaş'ın sözlü açıklaması" başlıklı yazıda "Zekeriya Beyaz" adı. yanlışlıkla Zekeriya Temizel olarak yayımlanmıştır. Dûzeltir, özür dilenz. Yanıt anahtarı TÜRKÇE 1)A2)C3)D4)C5)D6)B 7) E8) B9) B 10) D 11) B 12) E 13) B 14) A 15) D 16) C17)E18)B19)B20)C COGRAFYA 1)B2)C3)B4)A5)D6)E 7) B 8) B 9) D KİMYA 1)C2)B3)C4)B5)E6)A 7) E 8) A 9) D BİYOLOJİ 1)B2)C3)D4)B5)E6) E 7) C 8) A 9) A TARİH 1)A2)E3)E4)C5)A6)B 7)E8)E9)D10)C 11) E 12) B FİZİK 1)D2)C3)C4)A5)D6)B 7) E8)B9) E 10) B 11) A 12) D PSİKOLOJİ 1)E2)D3)A4)B5)E6)C 7) D 8) B 9) B MATEMATİK 1)B2)E3)E4)C5)E6)C 7) B8) E9)C 10) E 11) E 12) C 13) B 14) A 15) A 16) C17)B18)D19)E20)E Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı 1998 bütçesi kabul edildi TBMM'de 8 yd tamşddıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mi1- lı Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, 8 yıl- lık kesintisiz temel eğitime yönelik eleş- tirileri "İnancıtkaretevesiyasetebulaştır- mayın" diye yanıtlarken DYP'li eski ba- kan Mehmet Sağlam döneminde de bın- lerce usulsüz atama yapıldığını açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı. YÖK ve üniver- sitelerin 1998 mali yılı bütçe tasanlan Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edil- di. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eğitim Bakanlığı 1998 bütçesi gö- rüşmelerinde Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay, kendisine yöneltilen soru- lan yanıtladı. Uluğbay. komisyonun RP'li üyesi Sait Açba'nın "8 yıllık kesintisiz te- mel eğitim, bilimi dışlayan bir politikanın ûrünü. Bunun arkasuıda bilim değil, ide- oloji ve Milli Güvenlik Kurulu var. Anti- demokratik bir kurum olan MGK'nin da- yatmalan sonucunda 8 yıllık kesintisiz te- mel eğitime geçildi" eleştınlerine şöyle yanıt verdi: "8 yülık kesintisiz temel eğitime biiyük bir kamuoyu desteğhle geçildi. 15. Milli Eğitim ŞOurası'nda da 2 artı 8 artı 1 ka- bul edildi. 8 yıl hiç Idmsenin dinden mah- rum kalmasına neden olmadı. Camiler, mukaddes yerler. Ancak son dönemde azınlıklann propaganda yerine dönüştü. İnancı. dine ve siyasete bulaştırmayın. Azınlık propagandalanna karşın 6. sınıfa kaydolma oranı yüzde 213 artn. Tophım böylece herkese yanınnı verdL" REFAHYOL döneminde binlerce usul- süz atama yapıldığını açıklayan Uluğbay. eski bakan Sağlam'ın görevi devredece- ği gün de 745 öğretmenin görev yerini de- ğiştirdiğini bildirdi. Sağlam'ın 2 bin 203 adayı da kura dışı atadığını kaydeden U- luğbay. "Oğretmenin vkdanım ve sistemi yaralayan buniardır" dedi. Uluğbay, ba- kana dogrudan nakil yetkisi veren Devlet Memurlan Yasası'nın 76. maddesini ama- cı dışında kullanan Sağlam' ın 1997' in ilk 6 ayında 1174 öğretmenin yenni değiştir- diğini açıkladı. Öğrencilere kaba kuvvet kullanan öğretmenlere karşı yasal işlem yapılacağını belirten Uluğbay. "Oğrenci- yc vurulan tokadı, kendi suranma yurul- muş tokat gibi addediyorum" dedi. Öğret- men açıklannm giderilmesi için "vekilöğ- retmenlik" uygulamasına da geçecekleri- nı kaydeden Uluğbay, okullara da özürlü çocuklar için rampa yapılacağını bildirdi. Yükseköğretım Kurulu (YÖK) Başka- nı Prof. Dr. KemalGürüz, 5 fakülteye ve- rilecek torba bütçenin diğer üniversiteler- de de uyguianmasını isteyerek, "Üniver- siteler, kendi harcamalarmı kendileri be- lirlemeli, öğretim harçlaruıın ne olacagı- na kendileri karar venneK" dedi. RP Kı- nkkale Milletvekıli Mikail Korkmaz, "anasürü kadar temiz" imam-hatip lise- lerinın ortaokul bölümünün kapatılması- nın faşizanca bir yaklaşım olduğunu öne sürdü. ANAP'h Refik Aras. RP'li üyelerin "ünrversitelerdeki türban yasağı" konu- sundaki eleştirilerine yanıt verdi. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, 1 kat- rilyon 243 trilyon J08 milyar lira olarak kabul edilirken YÖK ve üniversitelerin bütçesi 6 trilyon 625 milyon lira daha art- tınldı. Bu artışla YÖK ve üniversitelerin bütçesi 392 trilyon 126 milyar 899 rnilyon liraya ulaştı. Abant Izzet Baysal Üniver- sitesi'ne de 2 fakülte inşaatında kullanıl- mak üzere 240 milvar lira daha eklendi. Mütallim kava. Şii lider Selahattin Özgündüz'ün adamlannın saldınsına uğradı. Zeynebiye Catnisi imanu Şii tider Ozgündüz, RP MiUetvekili Mehmet AJi Şahin Ue birükte (sağda). (Fotoğraflar: MEHMET DEM'tRKÂYA) Halkak'da 'kurtanlmış bölge^İstanbul HaberServisi - Hal- kalı'da bulunan Zeynebiye Ca- misi'nin imamı vebölgedeki^i- ilerin dini lideri Selahattin Öz- gündüz, kendisi gibi düşünme- yenlere yaşam hakkı tanımıyor. Iğdır lli Tuzlucalılar Kültür ve Dayanışma Derneği kuruculan- nı bölücülük ile suçlayan Öz- gündüz'ün, adamlanna döv- dürttüğü ve özel bir hastanede tedavi gören derneğin kurucu üyelerinden Mütallim Kaya. 4 gündür mahalleye gıremedikle- rini ve çocuklannın hayatlannın tehlikede olduğunu söyledi. Mütallim'in kardeşi Aydnı Ka- ya ise imam Selahattin Özgün- düz'ün lran'da eğitim gördüğü- nü ve oradaki molla rejimini uy- gulamak istediğini iddia ederek, "Biz Hizbullah'a asker vereme- yiz" dedi. Azeri kökenlı Şıilerin yoğun olarak yaşadıklan Halkalı Ay- taç mahallesindekı dini örgütlü- lük ürkütücü gelişmelere yol aç- mak üzere. Zeynebiye Cami- si'nin imamı Selahattin Özgün- düz'ün sözünden çıkanlar, onun dedığini yapmayanlar "afbroz" ediliyor, din düşmanı olarak gösteriliyor. Çarşamba günü 3- 4 kişinin saldınsına uğrayan ve şu anda özel bir hastanede teda- vi gören Mütallim Kaya'mn id- dialan şöyle: "Çarşamba günü akşam te- lefon etmek için dışanya çıknm. Selahattin Ozgündüz yolumu kesti. Yanında 3-4 kişi daha var- t, 'Be'n'Slna fler- " riekten aynlacaksın'demedim mi? Neden dernekten istifa et- miyorsun' dedL Ben dernek ac- mak suç mudur dedim. Bunun üzerine Ozgündüz, "Dövün bu- nu. ıslah olsun' dedi ve yamnda- ki adamlan bana demirsopalar- la ve zincirlerle saldırdılar. Poli- seşikâyetci oldum. Ama bizim ve çocuklanmızın can güvenliği yok. Halkalı bölgesine giremiyo- ruz. Ozgündüz kendi sözünden kesinükle çıkılmasmı istemiyor. Onu dinlemeyenkr de din düs- * manı Uan cdilivor." Iğdır lli Tuzlucalılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Mikail Akdoğan, kurucu üyele- rine yapılan bu saldınnın ilk ol- madığını belirterek, 6 Ekim'de de kendisine saldınldığını söy- ledi. 10 Kasım'da da dernekle- rinin 150-200 kişilik bir grup ta- rafından basıldığını anlatan Ak- doğan, "Fikirlerimiz uyuşmu- yor diye bütün bu saMınlar ya- pılıyor. Ozgündüz, 'Benim iz- nim olmadan kimse demek aça- maz. Cami derneği var. Bir baş- ka derneğe ne gerek var' (üyor" dedi. Özgündüz'ün, dini etkınliğı- nin zayıflamasından korktuğu için bu tür baskılar uyguladığı- nı savunan Akdoğan daha son- ra şunlan söyledf: "Mahalleye ve evimize gide- miyonız. Evlerimiz taşlanıyor. Çocuklanmız okula dahi 0de- miyor. 4 gündür. Ozgündüz, İran'da eğitim gördü. Oradaki molla rejimi gibi yaşamakve ya- şatmak istiyor. Ama burası Tür- kiy c. Bizde Tü rk vatandaşıyızve birtakım anayasal haklanmız van" Pazartesi günü dernekle- rinin yaklaşık 200 kişilik bir grup tarafından basıldjğını öne süren Akdoğan, Doğan marka aracının saldırganlar tarafından tahrip edildiğini ve şu anda Hal- kalı Polis Karakolu'nun bahçe- sinde bulunduğunu açıkladı. AİHM eski savunmanı Prof. Aslan Cündüzden tepki 'Once işkence iddialan araştırılsın' ALİER Türkiye'nin Avnıpa Insan Haklan Mahkemesi'ndeki (AİHM) eski avukaü Prof. Dr. Aslan Giindüz. AİHM kararlan geregi devletin ödedıği tazminat miktannın işkence yapan görevlilerden alınması önerisini eleştirdi. "Türkiye'de kötü muamelc yapanlar aleyhine dava açılmasu onlann Strasbourg'da mahkûm edilmelerinden sonraya biraküacaksa bu kendi sistemimizin iflasuıı Ban etmek otmaz mı" diye soran Prof.Gündüz, gerçekçi ve sonuç alıcı çözümün savcı ve mahkemelerm işkence iddialannm üstüne ciddi şekilde gitmeleri olduğunu söyledi. AlHM'ninkişilerideğil devletleri yargıladığmı anımsatan M.Ü. Uluslararası Hukuk Profesörü ve Insan Haklan Merkezi Müdürü Aslan Gündüz, AİHM'nin karanndan sonra kötü muameleyi yapan kişinin belirlenebilmesi için Türkiye'de yeni bir davanın açılması gerekeceğine dikkat çekti. Prof. Gündüz şöyle devam etti: u İnsan Haklan Üst Koordinasyon KurulıTnun karan cazip, ilginç, ancak uygulama veteneği yoktur. Öneri bir anlamda işkencecinin tt'/alandınlmasını, ortalama 5yıl süren AİHM'nin karan sonrasma bırakmak anlamına geUyor. Aynca işkence yapanın ortaya çıkanlmasını AİHM'ye btrakmak bizim >argı sistemizin iflasının onayı değil mi?'" Eğitim 4yülık ihale açmazı EBRU TOKTAR ANK.4RA - Milli Eğitim Bakanlı- ğı, 1995 yılında Sony fırmasının ka- zandığı Film Radyo Televizyonla (FRD) Eğitim Başkanlığı'ndaki araç- gereçlerin yeni teknolojiyle donatıl- masına ilişkin ihaleyı 2.5 yıl sonra ıptal etti. 7.5 milyon dolarlık ihalede. ödemelerin önce mark üzennden ya- pılmasmı ısteyen Sony firması, dola- nn yükselmesi üzerine 3 milyon marklık zaran olduğunu savundu. Projeyi finanse eden Dünya Banka- sı, Sony firmasının dolar üzerinden ödeme yapılması önerisini reddede- rek ihaleyi ıptal etti. 1993'teki ilk ihalenin de Değerlendirme Komis- yonu'nun çekilmesi nedeniyle yapı- lamadığı öğrenildi. Milli Eğitimi Gelıştirme Projesi kapsanıında yapılan "FRD Eğitim B^kanlıgı'ndaki teknik donanımm günün gelişen koşulknna göre yeni- lenmesi" ihalesinden 4 yıldır sonuç almamıyor. Yılan hikâyesine dönen ihaleye ilk kez 1993 yılında çıkıldı. Önerilerin alınmasının ardından İha- le Değerlendirme Komisyonu, "bu konuda gereken bilgiye" sahip olma- dığı gerekçesıyle ihaleden çekildi. 1995 yılında ikinci kez çıkılan ihale- yi Sony firması kazandı. FRD'nin 109 kalemden oluşan prodüksiyon ekibinın yenılenmesıne ilişkin ihale- de, projeyi finanse eden Dünya Ban- kası, Sony fırmasının ödemelenn "mark" üzerinden yapılması isteği- nı kabul etti. thale anlaşmasının ya- pıldığı 1997 yılında dolann marktan daha hızlı yükselmesi üzerine karar değiştirerek, ödemelerin dolar üze- rinden yapılmasını isteyen Sony fir- ması. talebini Dünya Bankası'na ilet- ti. Kur farlu nedeniyle 3 milyon marklık zaran olduğunu savunan Sony firması, FRD'yi ihalenin yapıl- dığı tanhteki teknolojiyle de yenile- mek istedi. Sony fırmasının önerile- ri Dünya Bankası'nca kabul edilme- yerek, ihale iptal edildi. Ocak ayında yapılması planlanan yeni ihalede, teklif şartnamesi hazır- İanarak, Dünya Bankası'na sunuldu. Şartnamenın Dünya Bankası'nca onaylanmasının ardından çıkılacak ihalenin başanyla sonuçlanması bek- Ieniyor. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, teknolojinin çok ça- buk değiştiğine dikkat çekerek, "Amacunız, FRD'yi en son teknolo- jiyle yenilemek ve MilH Eğitim Ba- kanhğt'nızararauğratmamak" dedi. Fl£ NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(a raksnet.com Başbakan Mesut Yılmaz'ın ağzından olduğu gibi aktanyo- rum: "Çok önemli ipuçlan elde edildiama sonuç almak için da- ha fazla üzerine gidilemiyor. As- keri istihbarattan bilgı gelmiyor. MİT ise 10 kere, 20 kere süz- geçten geçirdikten sonra bilgi veriyor. O da işe yaramıyor." Türkiye, siyasilerimizin iddi- asına göre çok partili sistem ta- rafından yönetilen çağdaş bir demokrasiye sahip. Böyle bir demokrasıde Başbakan, "Çe- teler devletin içine yuvalanmış. Çok kanşık organizasyonlar var. Siz olaylann sadece yüzde 57- ni biliyorsunuz. Ben olaylann yüzde 20'sine vakıfım. Geriye kalan yüzde 80'ini siz tahmin edin. Ben tahmin etmek bile is- temiyonjm" diyebiliyor. "Askeri istihbarattan bilgigel- miyor." Böyle söylüyor hükü- metin başındaki en yetkili kişi. Neden ve nasıl gelmiyor? Baş- bakan bu bilgıleri alamazsa kim alacak? Ortada bir gariphk yok mu? Normal işleyen demokra- tik bir ülkede başbakan, genel- Başbakan'ın Dile Getirdiği Gerçekler kurmay başkanını çağırır ve kendisine talimat vererek, "dev- letin içine yuvalanmış çeteler" konusundaki bütün bilgı ve bel- geleri ister. Eğerbilgilergelmez- se idari soruşturma açtınr. Kuv- vet komutanlannı görevden alır. Bilgi vermeyenleri mahkeme önüne çıkanr. MİT, bir ülkenin başbakanına nasıl bilgi vermez? Böyle bir ül- ke olabilir mi? Diktatörlük yöne- timlerinde bile hükümet böyle bir duruma düşmez. MİT Baş- bakanlığa bağlı bir kurum. Baş- bakan kimi kime şikâyet ediyor? Böyle bir devlet, böyle bir hükü- met olabilir mi?Türkiye'nin cid- di bir yonetim krizi yaşadığı or- tada. Ülkenin Başbakanı diyor ki; "Büyük ihtimalle Yeşil öldü- rülmüş olabilir. Cem ErseverV nasıl ortadan kaldırdıysalar, Ye- şil"ı de aynı şekilde kaldırmış olabilirler." Bu kadar çaresiz bir hukümet olabilir mi? Mesut Yıl- maz'ın kendisi aylar önce Su- suriuk'u değerlendirirken "Bin- lerce faili meçhul cinayet işten- di. Bunlan bulup ortaya çıkar- mak devletin görevi. Bütün bu cinayetlerin hesabını devlet ver- mekzorunda. Bunlar ortaya çı- kanlmadıkça ben dahil hiç kim- senin can güvenliği olamaz." Mesut Yılmaz, bu sözleri söy- lediğinde muhalefetteydı, şimdi hükümette, ama görüldüğü ka- darıyla iktidarda değil. Her gün zam yapmak. bu ülkeyi yönet- mek anlamına gelmiyor. Bu ül- keyi yönetmek için silahlı güç- ler dahil, bütün güvenlik ve is- tihbarat kurumlanna hâkim ol- mak gerekiyor. Mesut Yılmaz, çaresizlık için- de olduğunu söyleyerek umut- suz bir tablo çiziyor. Yılmaz'ın şikâyet etmek yerine harekete geçmesi daha iyi olur. Toplu- mun ezici çoğunluğu devletin içine battığı pislikten bir an ön- ce temizlenmesini istiyor. Halk, çetelerin "vatan için" diyerek devlet adına cinayet işlemesini kabul etmiyor. Siyasileri de ay- nı tavır içinde görmek istiyor. Mesut Yılmaz'ın çaresizliğini ifade ettiği satırlann içinde, as- lında çözüm de görülüyor. "As- keri istihbarattan bilgi gelmi- yor"sa, gelmesini sağlarsın olur biter. Çağınrsın askeri yetkilileri ve gereken bilgileri hükümete iletmelerini istersin. Bunun için bıraz cesaret ve kararlılık yeter de artar bile. Kendisinin bile ya- şamının tehlikede olduğu bir durumda artık neden korkuyor ki? MtT'ten şikâyet etmek değil, MİT'İ hizaya sokmak da Başba- kan'ın görevi. Ya MİT kendisine bilgi verirya da MİT baştan aşa- ğı değiştirilir. Türkiye, böyle bir siyasi irade bekliyor. Böyle bir siyasi irade göstermeden, bun- ca pislik zaten nasıl temizlene- bilir ki? Türkiye'nin ciddi bir yönetim krizi içine düşmesinin bir so- rumlusu da, ufku dar, cesareti sınııiı siyasiler. Yılmaz'ın içinde bulunduğu acı gerçeği itiraf et- mesi, bir yönüyle bir çıkış yolu da olabilir. Eğer böyle bir durum varsa -ki var olduğu ortada- o zaman bu durumu değiştirmek de öncelikle onun görevi. Yıl- maz, bilgi ve belge vermeyen kaynaklann ve güçlerin üzenne gitsin, bakın nasıl büyük bir des- tek görecek. Korkunun ecele faydasının olmadığı ortada. Burnunu kırdı- lar, ölümle tehdit ettiler. Kork- maya ve üzerine gitmemeye devam ederse, tehlikenin orta- dan kalkamayacağı da çok bel- li. O zaman, haydi Mesut Yıl- maz, şikâyet ettiğin durumu de- ğiştirmek üzere harekete geç. Tarihte büyük başanlar, değişim ihtiyacını gören ve bu ihtiyaç için tehlikeyi göze alarak ortaya atı- lan insanlann eseri oldu. Birkaç adım at, desteği arkanda bula- caksın. Sorunu açıklıkla ortaya koyduğuna göre, çözümünü de gönmen gerek. MÎKRO DINÇ TAYANÇ Başımız Sağ Olsun (!) Düşünüyorum da, şu bizim insanoğlu sanki "ami- toz" çoğalmayla ürüyor! Doğal ölümlerin, savaşla- nn ve kazaların dengeyi sağlayamamalanna çok- tan razıyım; ama "kullar" tutup bir de Azrail'in işi- ne burun sokmuyoriar mı, îfrtt kesiliyorum (!) Neymiş efendim "organ bağışı umarsızlan yaşa- ma döndürür"müş de, "biz doğayı büyüklerimiz- den miras değil, çocuklanmızdan ödünç almış "mı- şız! Hele üstüne üstlük bunlan "kampanya" biçimi- ne dönüştürmüyortar mı... Size ne yahu bunlardan; siz size bakın! Kendini- ze bakamıyorsanız; SüErYılEcÇil'in bitmez tüken- mez hıriaşmalanna mı bakarsınız, yoksa Ege'nin i- ki yakasındaki bir bardak su fırtınalanna mı bakar- sınız, yoksa HülGül'ün nesebi bilinmez gebelikle- rine mi bakarsınız, yoksa futbol maçlannı yayınla- yacak özel (!) tekellerin sidik yanşlarına mı neye bakarsanız bakın! Madem öyle; ben de "karşı kampanya" açıyo- njm! Nasıl mı? Ey ümmet-i Musa, ümmet-i Isa, ümmet-i Mu- hammet ve de ümmet-i kitapsızlar; organ bağışla- manın Yaradan'ın verdiği ömrün insan eliyle uza- tılması olduğuna iman edin ve de bu "zındıklan" çarmıha mı gerersiniz, aforoz mu edersiniz, diri di- ri yakar ya da derilerini mi yüzersiniz ne ederseniz edin! Yoksa bunlar ölmüş oğullannı, kızlannı, ana-ba- balannı ve kanndaşlannı Tann'nın yarattığı bütün- lükleriyle mezarlara gömüp böceklere yem ede- ceklerine; yok gözüydü, yok yüreğiydi, yok böbrek- leriydi, yok karaciğeriydi, yok bilmem neresıydi di- ye parça parça edecek ve kendi gibi münafikların Azrail'e teslim olmasını önleyerek günahlanna gü- nah katacaklardır! Haydin Haçlı Seferi'ne, haydin Cihad'a! Bırakın ölenler gömülsün, ölüme umarsız olan- lar yeni yaşama umut ve sevinçleri kazanamasın- lar; yoksa bunlar üreyip üreyip laik ve bilimsel bir dünya yaratacak ve de sizi karayobaz sınıfına so- kup din ticaretiyle dönen tekerinize çomak soka- caklardır! "Bu karşı kampanya tutarsa insanlar ölür" mü buyuruyorsunuz? Bana ne yahu insanlığın ne ola- cağından; ben, bana bakanm! Ben ne mi olurum? Size ne yahu benim ne olacağımdan; kimbilir, belki de şeriatın baştacı edilip pir olarak yolumu bu- lurumü! Ve ey uluslararası seımayenin efendileri, ey pet- ro dolariann kullan, ey sermaye efendileri ve petro dolar kullannın paralanyla tepelerimize çıkartılan azad edilmiş köleler; doğayı babalannızın mirası gi- bi har vurup harman savurun ve yok "erozyon "du, "betonlaşma"yd\, yok "tanm ve hayvancılığın öl- mesi"ydi, yok "yoksul kentleşme"yd\ diye ortaya çıkan bu "aynk of/an"nın doğalanna ot tıkayın! Yoksa bunlar; ormanlann odun edilmesini ve top- rağın erozyonla çölleşmesini engelleyip buralan bir güzel ekip biçecek ve hayvan yetiştireceklerdir. O zaman yeni talan ve rantlardan yoksun kalacağını- zı göremiyor musunuz? Yoksa bunlar; nükleer santrallar yoluyla en güzel denizlerin ya da tatlı sulann kirienmesini önleyip bu- ralan turizm cennetleri ya da dinlenme alanlan gi- bi kamu yaranna açık alanlar olarak koruyacaklar- dır. O zaman uluslararası enerji tekellerinden gele- cek avantalannızın kesileceğini anlayamıyor musu- nuz? Yoksa bunlar; sera etkisini gidertecek, ozon de- liğini kapattıracak önlemler ısteyecek ve yepyeni, çevre dostu araç ve gereçlere yöneleceklerdir. O zaman petrol çarkının kınlacağını ve de ucuz ener- jinin yayılmasıyla atıklarını nereye sokacağını şaşıracaksanayilerinizin, egemenliklerinizi başınıza geçireceğini kavrayamıyor musunuz? Haydin, Yeni Dünya Düzeni dayatmacasına; hay- din İkinci Cumhuriyet şarlatanlığına! "Bu karşı kampanya tutarsa insanlıkyok olur" mu buyuruyorsunuz? Bana ne yahu insanlığın ne olacağından; ben, ba- na bakanm? Ben ne mi olurum? Size ne yahu benim ne olacağımdan; kimbilir belki de ülkenin birinde "devlet başı" olurum!!! Ana fikir: Halk öldürülürse. Hak da ölür! Ana fikrin ana fikri: Biz "halk'ız, yeniden doğanz ölümlerde... DYP lideri Uzunköprüde Çiller: Millet adalet ve demokrasi istiyor NAZıMİ METtN UZUNKÖPRÜ - DYP Genel Başkanı Tansu Çil- ler, milletin çağdaşlığı. tam demokrasiyi. adaletı istediğini belirterek "O- nun için buradayım. Güç almaya, güç vermeye gsY- dim.' Sakın ola umudunu- zuyitirmeyin' demeyegel- dün" dedi. Çiller, Uzunköprü'de Cumhuriyet Meydanı' nda partisince düzenlenen " Demokrasi MitingTnde konuştu. Vatandaşlann. yağmura aldırmadan mey- danlan doldurduğunu an- latan Tansu Çiller, "MiDe- tim bir kokuyu anyor. Her şeyden önce hakkı aransın istiyor. Çiftçim,"Bacını gel hakkımı ara' diyor. Onun için buradayım. Millet ar- ök büıyx>r ki eğer iktidarın kinde olmazsa ona hizmet geunez" diye konuştu. Gerçek Atatürkçülük mücadelesi yaptıklannı savunan Çiller, şöyle de- vam etti: "Atatürk, milietin irade- sinin üstünlüğüne inandı. Bugün aradığımız bir şey var. Atatürk1 ün hedefî var. Çağdaş dünya var. Ata- türk, 'Cumhuriyet' dedi. Bugün bizim mücadele- miz, bu Cumhuriyefe ina- nanlann mücadelesklir. Millete inananlann müca- delesklir. Ama kimi cum- huriyetçiler var müdaha- leci; kimi cumhuriyetçiler var demokrat—*'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear