22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1997 PAZAR 12 KULTUR Sadri Alışık Tiyatrosu, Selim İleri'nin 'Allahaısmarladık Cumhuriyet' adlı oyununu sahneliyor 'Seni ıstıraplarmıızia laırduk' GÜL ERÇETtN Halide Edip, Afıfe Jale, Latife ve Fikriyehanımlar... Yakm tari- himızin unutulmuş, solgun ka- dınlan. Kuvayı Milliye yıllan ile Cumhunyet'in kuruluş yıllann- da yaşamış olan bu dört kahra- man kadın. Küçük Sahne Sadri Alışık Tiyatrosu'nun 'Allahaıs- marladık Cumhurivef adlı oyu- nunda bir araya gelerek bireysel dramlannı anlatıyor izleyicilere. Selim İleri'nin yazdıgı. Aliye Uzunatağan" ın yönettiği o>r un 20 Kasım'dan itibaren ızleyıciyle buluşacak. Özgün metinde Terzi Galip'in atölyesinde kesişen olaylar dizisi Uzunatağan'm yo- rumunda daha belirsız, soyut bır mekâna taşınıyor. Halide Edıp'i Çolpan İlhan'ın, Latife Hanım'ı Aytaç Oztuna'nın, Afife Jale ve Fiknye Hanım'ı da Nurseli İdiz'm canlandırdığı oyunda Ter- zi Galip'ı canlandıran Köksal Engür, dört kadının yaşamında rol oynayan önemlı erkekleri de sahneye taşıyarak oyuna aksiyon kazandınyor. O>Tinun yazan Selim İleri ise 1990'larda başladığı metnin so- nunu uzun süre getiremediğıni, yapıtı ancak kahramanlanyla bir- likte geçırdiği uzun zaman dili- minin ardından tamamlayabildi- ğinı belirtiyor. " 1990'larda baş- layıp bir türlü gerisini getireme- diğim bir metindi. Sonra kontı daha ilk anda puslara sannmış olarak gelmişti. Halide Edip, Afi- fe, Fikriye, özellikleAyaspaşa/yal- nızbk yıllanyla Latife Hanım... Sonra bir de herkesi, her şeyi kur- calayan, kendisinin deşilrnesine pek olanak tanımayan Terzi Ga- Hp..." Bütün kişilerini, sönmüş vıl- dızlann bize hâlâ gelen ışıklan gibi gören Selim tleri, sonunda 1995 Mayısı'nda yaşamlanna ilişkin p>ek çok sayfayı okuduğu bu kadmlan ve bir tek bu oyun- da yaşamaya yazgılı Terzi Ga- lip'i bir oturuşta yazmış. toğrafKADERTUĞLA) 'umhuriyet'in bireysel kültürüne katkıda bulunmuş, bunun için mücadele etmiş Halide Edip, Latife Hanım, Afife Jale ve Fikriye Hanım, Selim İleri'nin 'Allahaısmarladık Cumhuriyet'inde buluşuyorlar. Aliye Uzunatağan'm yönettiği oyun, bir sann dünyasında ansızın uyanan dört kadını ve onlann büyük devrimin gölgesinde kalmış ıstıraplannı tiyatro sahnesine taşıyor. Aliye Uzunatağan'm yorumu- nun metindeki güleryüzlülükten bilinçli bır şekılde uzak kalmış olduğuna değinen İleri. bu yoru- mu da oldukça anlamlı buluyor. Bu dört kadının bireysel ıstırap- larını bır yapıtta buluşrurma amacını da şöyle açıklıyor. "Kahramanların hepsi cum- huriyerimizin bireysel kültürü- ne katkıda bulunmuş kadın- lar.C umhurivctin yeni kuşaği olarak büyük devrimin gölge- sinde kalmış olan ıstırapları görmezden gelemeyiz," Yönetmen Aliye Uzunatağan da metni sahnelerken öncelikle tarih kitaplanndan tanıdığımız bu kadınlartn ınsani yönlerini. bi- reysel kaygılannı ön plana çıkar- mak istiyor. Araştırmalannda en büyük kaynaklan ise dönemi yansıtan edebı yapıtlar ve artık ezbere bildiği Halide Edip ro- manlan. "Biz Cumhuriyeti ve milli mücadeleyıllarmı hep tarih- leri ezberleyerek öğrendik. Ço- cuklanmıza da hâlâ hangi savaş- larda nereleri kazanıp nereleri kaybertiğimizi anlanyonızyalnız- ca. Aruk btınlann ötesine geçip kahramanların bireysel mücade- leleriniişlenıeli>iz' > 'dıyen Uzuna- tağan, dönemi bu bakış açısıyla inceledikten sonra bu yıllann zenginliğini daha iyi anladığını ve bu döneme hayranhğının art- tığını belirtiyor. Kurguyu anlar üzerine kuru- yor Uzunatağan. Aksiyon anlan yaratarak bunlan birbirine ekli- yor. Bu olaylar zinciri sırastnda da izleyicıyı hiç boş oturtmuyor koltuğunda. Izleyicinin yaratıcı- lığını açık tutmaya özen göstere- rek onlann da düşünmesini, anımsamasını, bılmediklerini öğrenmesini istiyor. Selim İle- ri'nin metninden sahneye taşıdı- ğı en önemli nitelik ise oyunun dramatik ve epik tiyatroyu bir araya getiren yapısı. Bu kahramanlann dördünün kendi dönemlerinde bir terzi atölyesinde rjir araya gelemeye- ceğini düşünen Uzunatağan yo- rumunda "Aiife bugün uyansay- dı bir tiyatro baskınını nasıl anla- ürdı? Halide Edip bugün uyan- saydı evliliklerini,ideallerini, mü- caddesini nasıl anlabrdı? Latife Hanım bugün uyansaydı yalnız- hğını nasıl anlatirdı?" sorulann- dan yola çıkıyor."Bir sanıdünya- sında, ansızın uyanan dört kadı- nın yaşadıği, onlara ait olan ve herrürhı mitolojiden en azzarar- la kurtulmuş şey lerden söz etme- yeçaltşök" dıyor. Öte yandan ge- ri planda da Milli Mücadele yıl- lannı işlemeyi ihmal etmiyor. Oncfl kadınlar Oyunun dekorlannı üstlenen Duygu SağıroğJu da bu mücade- le yıllannm deposu, cumhuriye- tin ılk yıllannın sandukası nite- liğinde bir dekor kazandınyor oyuna. Çolpan Ilhan ise dönemi birebir yansıtmasına dikkat etti- ği kostümleri üstleniyor. Yeni açılan Küçük Sahne Sad- ri Alışık Sahnesi'nde özellikle yerli bir oyuna öncelik verdikle- rini belirten Uzunatağan, Cum- huriyetin 74. yılında toplumun bir adım önünde gıden bu kadın- lan soldurmadan bir daha sahne- ye getirmeyi amaçladıklannı söylüyor. 9 yaşında sahneye çı- kan Aliye Uzunatağan, 35. sanat yılını kutluyor bu yıl. Şimdi "bu mesleği ne kadar biuyorum' diye sorguluyor sanatçı. Yönetmenliğin ardından yine Küçük Sahne'de tek kişilik bir oyunda rol alacak olan sanatçı, Türk tiyatrosunun 60'lı yıllarla 70'li yıllararasında geçirdiği ye- nilikçi ve verimli dönemi özlü- yor. Bugün de oyunculuk açısın- dan oldukça ıyı bir konumda ol- duğunu belırttiği Türk tiyatrosu- nun bazı olumsuzluklann da et- kisiyle durağan bir dönem yaşa- dığına dadeğiniyor. Binbirgece Masalları 'ndan uyaHanan^AnlatŞehrazat'adlı müzikal Yayla Sanat Merkezi 'nde Şehrazat, aşkı anlattnaya başlıyor NURDAN CİHANŞÜMÜL Binbirgece Masallan'ndan Mehmet ve Atilla Birkiye'nin sahneye uyarladı- ğı 'Anlat Şehrazat' isımli müzikal salı gününden itibaren Yayla Sanat Merke- zi "nde lstanbul seyircisinin karşısına çı- kıyor. Müzikalde. Candan Erçetin, MeJ- tem Cumbul. Kadriye Kenter, Müşfik Kenter. Levent Güner, Tunca Aydoğan ve KevorkTavityan rol alıyor. Sanat > o- netmenlığini Malcom K. Kay'ın üstlen- dıği müzikalin koreografisini Marina Gökçe, dekor tasanmını Nunıllah Tun- cer. kostüm tasanmını ise Hakan Dün- darüstlenmiş. Interbank'ın sponsorluğunda hazır- lanan 'Anlat Şehrazat'müzikalininesin kaynağı ise Şah Ömer-unNemanve şa- şırtıcı güzellikteki iki Oğlu Şarkan ve Dav-ül Mekan'ın öyküsü. Çok uzun olan bu aşk öyküsünün yalnızca Şar- kan'la Kayseri kralmın kızı Abriza Ece'nin aşkının anlatıldığı bölümü mü- zikale uyarlanmış. Bizans kralının kızı Safiye'nin Ömer-un Neman'a satılma- sıyla başlayan müzikalde olaylar Ana- dolu'ya geçiş ve burada Abriza Ece ile Şarkan'ın karşılaşmasıyla gelişiyor. Şehrazat'ın yine anlatıcı olarak düşü- nüldüğü müzikalde Şehrazat'ın yaşadı- ğı dönem ile anlatılan öykünün geçtiğı dönem birlikte ele alınıyor. Rus koreograf ve dansçılar Müzikal. Yayla Sanat Merkezi'nde sahnelendikten sonra CRR'de ve ocak ayında da birçadırda sahnelenecek. Da- ha sonra ise Türkiye turnesini gerçek- leştirecek. Müzikalin yönetmeni Meh- met Birkıye uzun zamandır bir müzikal hazırlamak istedikJenni belirtiyor: "Ya- şam tesadüflerle dolu, insan bazı şeyle- ri kafasuıda genel içerik olarak tutuyor, bunlann gerçeğe dönüşmesi ise yaşam- daki rastlanülarla ilgili. İnsan batıda bir müzikal seyrettiğinde, bir de böyle bir şey denemek istiyor. Atilla o zamanlar Binbirgece MasaUarTnın editöriüğünü yapıyordu. Masallann müzikal için iyi olduğunu söyledi. Sonra ise çalışmalara başladık." 'Anlat Şehrazat'ta rol alan dansçılar Rus. Mehmet Birkiye müzikalde neden özellikle Rus dansçılann yer aldığım ise şöyle açıklıyor: "Bizim dansçılan- mızm hepsi operaya bağh, calışma saat- lerimize uymalan mümkün değikli. KonservBtuvar öğrencileri ise okullan nedeniyle ne çahşmalara rahatlıkla ka- blabilirlerdl, ne de turneye çıkabilûier- dL Koreografimız Rus olduğu için onun yardunlarrvla Rusya'dan dansçılar gel- dL" 'Delice bir cesaret isteyen' bu müzikal çalışması. kendısı için büyük bir dene- yim: "Bu büyük yolculukta iyi ve kötü birçok insanla karşılaşüm, bunlan unut- mam mümkün değil. Örneğin birlikte çalıştığımız koro, performansıyla, ses kalhesry le dünya standartlanna yakın. Candan Erçetin, Meltem CumbuL, Ser- dar Yalçuı, Müşfik Kenter ve Kadrhe Kenter gibi insanlaria çahşmak büyük şans. Bütün mesele yaptığuuz işin seyir- ciye ulaşıp ulaşmayacağı. Zaten bütün korkular da buradan kaynaklanıyor. Gösteri sanatlannda her şey ortaktır. Burada eğer bir başandan sözedilecek- se bu, hepimizin basansıdır." Mehmet Birkiye müzikalin gösten sanatlan içınde oldukça pahalı bir yeri olduğunu belirtiyor: " TürkKe bu tür gösteri sanatlanna büyük paralar yan- racak durumda değil henüz. Eğer mo- dern teknoloji kullanmak istiyorsanız bu müzikalin maliyeti 2 milyon dolar." Erotizni ağırhkh aşk öykflleri Binbirgece Masallan'nı sahneye uyarlayan ve lirikleri yazan Atilla Bir- kiye müzikalin oluşum sürecini şöyle anlatıyor: "Binbirgece Masalları ilk kez 1992 yılında Alim Şerif Onaran'uı çevi- risiyte Afa YayınlarTnda çıkü. Ben de bu dizinin editöriüğünü yapdm. Bu çok Mehmet Birkiye, Atilla Birkiye ve Serdar \ aİçin. 'Anlat Şehrazat'ın Türkiye'de çeviri müzikallerin dışında 'BanJı anlamda yapılan ilk mü/ikal' olduğunu belirtiyoriar. Binbir Gece Masallan'ndan yalnızca bir bölümünü içercn müzikal, oryantal mü/jkten caza, rock'tan pop'a ve balad'a kadar iki saat aralıksız müzik uzerine kurulu. önemli ve etkile>ici yapıtta büyülü olay- lann edebi bir şckildc anlabhşı beni çok etkiledi. Müzikale uyariadığunız masai çok uzun olduğu için \almzca bir bölü- münü aldık. Erotizmin egemen olduğu aşk hikayelerinden oluşuvor. Biz Şar- kan'la Abriza Ece'nin aşkını ele aldık. Araplann İstanbul'a seferini içeriyor, Aslında Harun Reşit öyküyle çakışıyor ve Şarkan elimizdeki öyküye göre Ha- run Reşit'in abisine denk düşüyor. Öy- küye göre yeni doğan ikizlerden erkek olanı Harun Reşit Bunu da masalın ta- mamını okuduğunu/da öğreniyorsu- nuz . Atilla Birkiye 'Anlat Şehrazat'ın Tür- kiye'de çeviri müzikallerin dışında 'Ba- tüı anlamda yapılan ilk müzikal' oldu- ğunu vurguluyor: **DramatikyapıMeh- met'in fikirieriyle oluştu. Senaryodan temalan çıkardı, ben de temalar üzeri- ne şarkılan yazdım. Mehmet, ben ve Serdar arasında çok güzel ortak bir ça- lışma oldu. Bu ortak çahşma sayesinde lirikierin başansından söz edilebiür." Müzikte sınıriar olmamah Müzikalin besteleri Serdar Yalçın'a ait. Yalçın, müzikte sınırlann olmama- sı gerektiğini savunuyor: "Müzikalde oryantal müzikten caza, rock'tan pop'a ve balad'a kadar her şey var. Bütün so- run bunlann nasıl bir bütünlük oluştu- racağıydı. 'Anlat Şehrazat' iki saat ara- hksız müzik üzerine kurulu. Kişinin ay- runcıhk yerine senteze yönelmesi gere- kir. İnsan sınıriannı ne kadar geniş tu- tarsa o kadar gelişir. Müzikte sınıriar olabilecegine de inanmryorum " Bugüne dek birçok çeviri müzikal yö- neten Serdar Yalçın. Türkiye'de daha önce bu tarzda müzikal yapılmadığını düşünüyor: "Egemen Bostancı'nın sah- neye koyduklan, müzikli oyunlardı. 'Lüküs Hayaf ise bir operet Keşanlı Ali Destanı'nda ise konuşma üzerine müzikleryer alıyor. Bunlar hoşyapıtlar, ancak müzikal değil. Bu yüzden de çe- viri müzikaller dışında 'Anlat Şehra- zat'm ilk olacağını düşünüyorum, çün- kü "Anlat Şehrazat'ta iki saat süreyle müzik hiç kesilmiyor ve herşey müzik aracıhğıyla anJaülıyor." Yolculuk, özgürlüktürKültür Senisi - Büyük yolcu- luk EvliyaÇelebi'nin Seyahatna- mesi'yle başhyor. Nasır-ı Hus- rev'in Sefernamesi. İbn Battu- ta'nın anekdotlan, Seydi Ali Re- is'in gezı notlan, Montaigne'ın yolculuk günlüğüve NecdetSa- kaoğlu'nun geçmiş zaman yol- culuklanyla sürüyor. MichdDe- lon'un Aydınlanma'nın Gezinti- si'nde >"üzyıla, gezintiyi bir en- telektüel özgürlük ya da manevi bir bağımsızlık olarak kabul et- rırenlere Diderotile Rousseau'ya dek uçsuz bucaksız bır yolculuk bu. Eduard Mörike'nin Turuncu Kupa Arabası'nda 1787'de Mo- zart Prag'a gıdiyor. Fransa kral- lanmn ıhtişamlıgezileriniJean- Louis Arnaud anlatıyor. Resrru Yolculukta. Av rupa'ya en yakın Doğu ülkesi Türkiye'de, İstan- bul 'da seyyahlann ne gördüğünü Emre Yalçuı aktanyor. Pe>ami Safa Paris" i. Selahattin Batiı Ve- nedık'i, Falih Rıfla Atay Mosko- va'yı yazıvor. Nâzım Hikmet de Moskova-Bakû yolunu 'Onız Yıl Sonra" şiiriyie. Trende bir ya- bancıyla baş başa geçirilen gece- leri 'uzun bir kanlık. kocahk ha- yaünın bütün safhalannı" da Re- şat Nuri Güntekin Hasan Âli Yücel, bir tngiliz otomobil fab- nkasında. Faik Sabri Duran da İstanbul'dan Londra'ya bir şilep- le yolculuğa çıkanyor bizi. Waher Benjanıin'e göre, yol- culuklarda okunanlar, tren yol- culuğuyla, tren ıstasyonlannda durmak kadar ilişkiii. Pascal Bruckner - Alain Finkielkraut kışkırtıyor; 'çekip gitmek alış- kanhğa karşı kendi sürecini ya- ratmakür' dıye. Uğur Kökden. 'Yaşam, Bir Yolculuk!' derken heryolculuğun, getirdiğı gCTçek- lerle birlikte ütopyalanru da ya- nında ta^ıdığını anımsatıyor. Ahmet Elhan'ın yol pencere- leri Enis Batur'un metnıyle yer alırken, Michel Serres Tenten'ın Tibet macerasını aktanyor. Gez- gın Hüha Koç'a göre 'Kötü Kız- lar Cennete, İyi KızJar Her Yere Giden' SunguÇapan ise yazısın- da çağdaş Türk seyyahı Hasan Safkan'ı anıyor Philnppe Jac- cottet ve Michel Toumier'nin ge- zi yazılanndan sonra Enis Ba- tur'un 'tki Ayraç .4rası İspanya Günlüğü'yle sona enyor Yapı Kredı Yayınlan'nın yayımladığı üç aylık kültür dergisı 'Sanat Dünvamız'ın son savısı. Hopper, C. Kompartımaru, 1938, tuval üstüne yağhboya. KÖŞEBENT ENİS BATUR Dar Gelen Futbol Futbolla ilgili ciddi bir-iki önerim olmuştu birkaç yıl önce, elbette ciddiye alınmadı: "Saha dışı'ndan gazel okursanız, sesiniz iyi mi diye bakmaz kim- se. En önem verdiğim öneri, kanımca saçmasa- pan bir gerekçeye sığınarak "oyunun gerçeğine dahil" sayılan hakem hatalannı azaltacak bir çö- züm yolu üzerine olanıydı: Teknolojinin verilerin- den yarartanacak bir masa hakemi niye olmasın- dı? Gerektiğinde orta hakemin danışabileceği bir nokta: Oyuncusu, seyircisi saçını başını daha az yolardı. İki ciddi önerim daha vac futbol konusunda. ll- ki, tıpkı basketbolda olduğu gibi, maç sırasında her iki ekibin teknik adamlanna, "mola hakkı" ta- nımak. Bunu, nasıl olsa ilkel yöntemlerle, tella) gi- bi bağırarak yapıyorlar, taktik değişikliklerini neden daha uygar biçimlerle oyuna yansıtmaları istenmi- yor, anlamakta güçlük çekiyorum. Ikincisi, maç sırasında futbolcu değişikliğine ko- nulan katı sınırlann, gene basketboldaki gıbı gev- şetilmesi gerekir diye düşünüyorum: Teknik direk- tör, hızlı olması kaydıyla, dilediği kadar oyuncu değiştirebilmeli, aynı oyuncuyu istediği an oyun- dan alıp yeniden koyabilmeli. Bu sonuncu önerimin bir başka katkısı daha ola- caktır: Futbolcular 40, 45 yaşına kadar spor ha- yatlannı sürdürebilir, yalnızca fizik kapasitelerinin elverdiği kadar değil, teknik becerilerıni kullanabil- dikleri ölçüde sahada kalabilirler. Bana kahrsa, Rıdvan hâlâ yanm saat oynayabilir, Prekazi hâlâ frikik atmak için oyuna girebilir! Uçmaya başladığım düşünülecek, biliyorum, benim niyetim de biraz bu, kaldı ki. Her hafta, "ha- kem görseydi" pozisyonları hakkında saatlerce konuşuluyor nasıl olsa, uçmaktan ne zarar gele- cek. Futbolun, bir yüzyılı aşkın süredir, kurallarla pek az oynaşarak sürdürülmesi gerçekte tuhafıma gı- diyor. Bütün büyük değişimler, yüzyıl içinde, se- yircinin tarafında gerçekleştirilmiştir. Önce otura- rak, sonra dev stadyumlarda, sonra naklen yayın, olaganüstü teknik gelişmeler seyircinin odasına sokulmuştur. Geçen süre içinde, oyunculann fizik özellikleri- nin ne kadar değiştiğini, düpedüz "atlet komple" kesildiklerini düşünün. Kurallarda, o da son dö- nemde, ancak ufak tefek iyileştirmeler yapılabil- miştir oysa. Çok köklü değişiklikler devreye soku- labilir, en azından çeşitlemeler yapılabilirdi. Futbol dünyası anlaşılan tutucu ınsanlann güdü- münde. Ayakla taç atılması konusu bile askıya alındı yanılmıyorsam. Neden el kullanılamıyor? Adı üstünde futbol, denilecek. Neden kafa kullanılıyor öyleyse? Yaz aylannda tuhaf maçlar düzenlenmeli ben- ce: El kullanılarak, kafa kullanılmadan, çift top ve çift hakemle futbol oynanmalı. Kros futbolu icat edilmeli. Bu, gerçi sahalanmız- da kendiliğinden uygulanıyor ama, çok daha çe- tin koşulları kastediyorum ben. Türkiye'de, futbol konusunda özel bır değişim gerekiyor aynca: rHabercilerin ve yorumculann ala- bildiğine basmakalıplaşmış dili. Üslûp diyemiyo- rum, bundan artık üslûp diye söz edilemez gibi ge- liyor bana. Hâlâ "siyahi futbolcu" tamlamasından kurtula- madık örneğin. "Duran toplara iyi vuran"lardan "ayağını iyi (ya da raketgibi) kullanan "lardan açık- çası gına geldi. Şimdi, birde "Fenerbahçe'de Bo- liç şoku" ve "Galatasaray'da Hagi sevinci" çıktı. Biri bir şey "buldu" mu, neden herkes üzerine at- Iryor belli değil. Futbol dünyası bunca dil kısıriığı çekerse, se- yircinin kısır kalabalığı da değişmez. Ben diyorum ki, yeşil saha bile kırmızıya boya- nabilir. Türkiye Yaynalar Biriigi, Uhıstararası Yaymcılar Birtiği üyesi • Kültür Senisi - Türkiye Yaymcılar Birlığı, merkezi Isviçre'de olan ve 60 ülkeden üyeleri bulunan Uluslararası Yaymcılar Birliği'ne üye oldu. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Atıl Ant, yaptığı açıklamada. üyelik başvurusunun Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin Yönetim Kurulu ve Uluslararası Komite ortak toplantılannda oybirliği ile kabul edildiğini söyledi. Ant. Uluslararası Yaymcılar Birliği Genel Sekreteri Koutchoumov'un üyeliğe kabul yazısında "Bu kararda birliğinizın copyright anlaşmalannın gereklerine uyulması için gösterdiği çaba ve özellikle (yayınlama özgürlüğü) konusunda göstermiş olduğunuz kararlı ve cesur tavnmz etkili oldu" ifadesinin yer aldığını belirtti. Atıl Ant, Türkiye Yayıncılar Birliği'nin • • • Uluslararası Yayıncılar Birliği'ne üyeliğinin, özellikle 'yaymlama özgürlüğü ve korsan yayın' gibi konularda, Türk yayıncılannm ve yazarlanniH uluslararası bir desteğe sahip bulunması yönünde önemli bir gelişme olduğunu söyledi. ' FeHini Ödülü, Abbas Kiarostami'ran • Kültür Servisi-BMEğitım, Bılımve Kültür Örgütü (UNESCO) Başkanı Fedenco Mayor, Fellini Sinema Ödülü'nü önceki akşam Paris'te düzenlenen törenle Iranlı sanatçı Abbas Kıarostamı'ye verdi. Fransa'da çok yakında vizyona girecek 'KirazınTadf ısimli filrn daha önce de Cannes Film Festivali'nde ödül almıştı. Mayor, törende yaptığı konuşmada. Iranlı sinema sanatçısı Kiarostami'nin özgürlük, banş ve hoşgörü adına sinema sanatına yaptığı katkılardan dolayı bu ödüle layık görüldüğünü söyledi. Kiarostami de ödülün desteğe ihtiyacı olan tran sinemasına verilmış olmasından duyduğu mutluluğu dıle getirdi. Senaryosunu Jean-CIaude Carriere, prodüktörlüğünü Daniel Toscan du Plantier'in yaptığı filmde Süleyman Cisse ve Jacques Deray rol alıyor. Renoip'ın tablosu 'Yıkanan' satıldı • Kültür Servisi - Ünlü Fransız ressam Pierre-Auguste Renoir'ın 'Yıkanan' isünli tablosu, New York'taki Sotheby's Müzayede Salonu'nda yaklaşık 21 milyon dolara satıldı. Renoir'ın en beğenilen, 1888 tarihli tablosuna 10 milyon dolar tahminı fiyat biçildiği belirtiliyor. Aynı tablo, Londra'da 1980 yılında 1.3 milyon dolara alıcı bulmuştu. Hitît Güneşi' Sahne Foksta • Kültür Servisi - Akademi Tiyatro Bölümü, Turgay Nar'ın 'Hitit Güneşi' isimli oyununu Sahne Foks'ta sahneliyor. Ahmet Levendoğlu Atölyesi'nin, Işıl Kasapoğlu öğrencilerinın de katılımıyla sahneleyeceği 'Hitit Güneşi' Akademi lstanbul Tiyatro Bölümü'nün, bu yılki üçüncü oyunu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear