23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16KASIM1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Hamilelik ANAP'lı Şişli Be- t: lediye Başkanı Gülay Aslıtürk, ANAP Şişli ilçe ~ Başkanhğı'nca ih- raç istemiyle parti disip- Un kuruluna sevkedilme- sinin ardından makamın- da bir toplantı düzenle- yip yeni eşinden hamile kakJığını açtklamrşt. CHP Şişli İlçe Başkanı Dursun Çaltda.ANAP'lılann Gü- lay Aslrtürk'e hamile ol- duğunu açıkladı: "Kaçak inşaatiardan top- lanan paralarla ANAP Şişli ilçe binası satın alı- nırken neredeydiniz?" Aslıtürk daha sonra par- tisinden de belediye baş- kanlığından da istifa et- ti. Bundan sonrasında "hamilelik" konusu çok daha ilginç gelişmelere sahne olacağa benziyori Vaziyet'ten Vaziyet, önümüzdeki sa- It, çarşamba, perşembe ve cuma günü kapalı olacak. Doğu ve Güney- doğu Anadolu'yu kap- sayan bir geziye kablıyo- ruz. İzlenimlerimizi, haf- ta içinde Cumhuriyet'in bir başka sayfasından aktarmaya çalı- ^ şacağız; hafta- ya pazara yine buradayız. Elektronik posta: Deniz.Som©raksnetcom Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Türkiye'nin Avrupa yolu kapanmış... "Doğu'da mahsur katmaya alısıöız nastl olsa!" onya Selçuklu Atatürk Kız Lisesi bünye- sinde açılan "süper lise"deki ırkçı ve şeri- atçı eğitim ortamına ilişkin iddiaları, Kon- ya Milli Eğitim Müdürlüğü'ne verilen dilek- çeden önceki gün öğrendik. Bugün, bazı öğrenci- lerin okulda dağıttığı "Neyin Bayramı" başlıklı bildi- riyi, birlikte okuyoruz: "23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 10 Kasım ve ben- zeri günler neyin bayramlandır? Bunlar Müslümanlar için birer bayram günü değil birer kara gündür. Zira: Devletin dini Islamdır maddesinin anayasadan kal- dırılmasının; Allah kanunlarını ve Kuran hükümlerini kaldırmanın; Şeriatı ve şeriyye vekâletini lağvetme- nin: Hilafeti kaldınp, ümmet-i Muhammed'i halifesiz bırakmanın; Mahkemelerden, ailelerden ve mektep- lerden Kuran'ı ve Kuran hükümlerini kaldırmanın; Cuma günkü tatili kaldınp milyonlarca müslümanın cumaya gitmesine engel olmanın; Medrese ve tek- 'Neyin Bayramı?' keleri kapatıp, ümmet-i Muhammed'in ilim ve feyz almalanna mani olmanın; Kuran harflerini kaldınp yerine latin harflerini getirmenin; Mekteplerden din dersini kaldırmanın; Islam takvimini kaldınp, yerine Islam olmayan miladi takvimi kabul etmenin; Kılık kı- yafeti değiştirmenin; Kadınların ve kızlann namu- sundan ibaret olan başörtülerine el uzatmanın; Kâ- fir şapkasını giymenin; Genelevleri açmanın, diskotek ve dans evlerine müsaade etmenin; 19 Ma- yıslarda gelinlik kızları soymanın; Meyhaneler açıp şarap içmeyi, fuhuş yuvalannda zina etmeyi, faiz alıp vermeyi serbest saymanın; Allah'a mahsus olan hâ- kimiyet hakkını, kanun koyma yetkisini millete tanı- yıp, milleti putlaştırmanın; Putlar önünde divan du- rup, saygı duruşu yapmanın; Devleti dinden dini devletten ayırıp, dini devletsiz, devleti de dinsiz bı- rakmanın; Elhasıl, küfrün ve kâfirleşmenin, putun ve putperestliğin temellerinin atıldığı günlerdir. Işte, Mustafa Kemal'in getirdiği inkılaplar, dev- rimler ve devirmeler bunlardır. Binaenaleyh, herhangi bir müslüman, bu günlere bayram gözüyle bakamaz ve bayram olarak kabul edemez. Bu günler ehl-i imana kan kusturmanın te- mellerinin atıldığı, kararlarının alındığı günlerdir. Kalbinde azıcık imanı olan Müslüman, bu kara günleri nasıl bayram kabul edebilir? Oturup ağlaması ve kurtuluş çarelerini araması la- zım gelirken, tertip edilen merasimlere, düzenlenen şenliklere nasıl katılabilir? Şayet katıldın ise, hemen kelime-i şahadet getir, tevbe ve istiğfar et ve bir daha katılmamaya karar ver ve bu yazıyı başkalarına okut." Meczuplar, içinden kin ve nefreti eksik etmeyen- ler, devletin okullarında nasıl yetişiyor dersiniz! r- PALAS PANDIRAS ^ Postmodern Türk deyimlen serisi: Bana dokunmayan Meclis bin yaşasın! Mûfit Bozaci SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE / l i '/ ANAYASA MAUKEMESl ••"•'•% • \ \ 1 J - . ' . . • / / / 't /,?•>; 4 • *»~ • y * • s • t • - - • • . . s' . • • • '// •'•'/, •'•• . ^ •' •' 'A Eğitim politîkasında baleyi idare etmek MimarSinan Üniversitesi'nin açtığı sınavı kazanan üç-dört öğrenciden bıri Esin Arda... Bir yandan 1. Le- vent'teki Lütfü Banat llköğretim Oku- lu'nun üçüncü sınıfına gidiyor, öte yan- dan her hafta perşembe günü saat 17.15'te üniversitedeki bale eğitimi- nekatılıyor... Esin okulaöğleden son- ra gidiyor ve bale kursu için perşem- be günleri okuldan 1.5 saat önce çık- ması gerekiyor... Annesi öğretmeni ile konuşuyor. Öğretmen haklı olarak, karan müdü- rün vereceğini söylüyor. Müdür de haklı olarak Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdüriüğü'nden izin alınması gerek- tiğini bildiriyor. Esin'in annesi gidip di- lekçe veriyor, Milli Eğitim'den "halle- deriz" yanıtını alıyor. Okula döndüğünde müdür, "Bana telefonla idare et, dediler ama kusu- ra bakmayın, ben yazılı emir isterim" diyor yine haklı olarak. Bale kursu olduğu günlerde Esin, okula hiç gitmiyor. Geleceğin bale sanatçısı Esin, \ 20 gün devamsızlık halinde ilko- kulda sınıfta kalacağını bilmiyor! Esin, 1.5 saat önce okuldan aynl- ması durumunda katılmayacağı der- sin, beden eğitimi olduğunu biliyor... Ailesi "beden eğitimi dersine katıl- ması sağlığı açısından uygun değildir" diye doktor raporu almıyor. Çünkü Esin'in hukukçu olan anne ve babası birşeyleri idare etmek ve bir- şeylerin idare edilmesine alet olmak istemiyor! Esin'in anne ve babası devletin eği- tim politikast içinde, bir ilköğretim öğ- rencisinin devletin üniversitesindeki sanat eğitimine katılmasına devletin resmen ızin vermesini bekliyor. Haklı olarak... ÇED KÖŞESİ HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ OKTAY EKINCI Adana'nm 'adaleti'... Öncekı hafta Adana Büyükşehir Belediyesi'nce düzenlenen "kaçak yapılaşma" paneline katıldık. Ada- na bu konuda sanki İstanbul'la "yaz- gı buiiği" ıçındeydı. Her ikısı de ar- tık "kaçak kentleşme" aşamasını ' yaşıyor, imar suçu ışleyenler değil. : bclki de/i^teme)enler" azınbkta ka- f llyordu... Buna rağmen yine de Adana'daki , durum İstanbul'dakı kadar "vahim" \ sayılmazdı. Çünkü kaçak yapılan ara- ' smdaömeğin "külliyeler". "üniver- ' siteler", "dev iş merkezleri" \ e hat- ta bunian önlemekle görev li "beledi- : ye binalan" henüz yoktu. Hıç değıl- - se "topluma örnek olması gereken" ı kişi ve kurumlar arasında "yasadışı , inşaat ahşkanlığı" Istanbul kadar ( yaygınlaşmış değıldı... Bu nedenle pancidc konuşurken Adana'nın so- rumlularını fazla "incitmemeye" 1 özen gösterdim...Meğer -ve "maale- 1 sef" - yanılmışım. Hem de ne kadar i çok yanılmışım... Bırakın topluma ör- nek olmayı. "berkesin" yasalara uy- masını sağlamak ve 'uymayanları da cezalandırarak >ola getirmek" için görev yapan, hukuk devletının ' güvencesi dıyebileceğimiz en "yü- < ce" kurum da Adana'dakı ınşaatını "hukuka aykırı" olarak yapmıyor muymuş?.. Bızler belediyenın tiyatro salonun- adalet sarayının da yapılabılmesi için 1 iOOOölçekli unarplanını değıştın- yor ve ruhsat venyor. Mimaıiar Oda- sı ıse bu alanda böyle bir yapılaşma- nın koruma ve şehırcilik ilkelerine aykın olduğunu belırterek plana ve ruhsata itiraz ediyor. Kaldı ki ruhsat zaten yasal değildir; çünkü bu plan de- ğışıklığı 1/5000 nazım plan ölçeğin- de henüz Büyükşehir Belediyesi'nce de onaylanıp yürürlüğe sokulmamış- tır. Ne var ki Adana Büyükşehir Be- lediyesi, kentm imar ve çevre hakla- nnı koruyan mımarlara değil, bu hak- lan yok eden adlıye binasına destek vererek, nâzım planı da aynı yönde de- ğiştiriyor. Böylece Mimarlar Oda- sı'nın da bu plan ve ruhsatlann ipta- lıyle sonuçlanan 1.5 yıllık "dava sü- reci" başlamış oluyor. Odanın açtığı davada en çarpıcı ge- lışme ıse. Adana 1. İdare Mahkeme- si'nın 7 aylık bir yargılama dönemın- den sonra 27 Mart 1997'de verdığı "yürütmeyi durdurma kararının" hemen ardırıdan yaşanıyor. Belediye- nın ve Adalet Bakanlığı'nın bu kara- ra itırazını "inceleyen" Bölge İdare Mahkemesı, tam "2 gün" ıçmde so- nuca ulaşarak 2 Nisan 1997'de yürüt- meyi durdurmayı kaldınyor. Böylece dönemın RP'lı Adalet Bakanı Şev- ket Kazan. bınanın temelinı "önce- KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI Adana'daki adliye binası inşaatı Danıştav'ın iptal kararından sonra duracağına daha da hızlandı. (Fotoğraf: UFUK TEKİN) da imar suçlanyla ılgılı "sorumluluk- lan" tartışırken, panelı ızleyen bele- diye başkanlan, milletvekıllen. Ada- na Valisi ve hatta Cumhuriyet Savcı- sı da söy ledıklenmızı bakışlanyla ve mimıkleriy le onaylarken, tam o saat- lerde kentın tam göbeğinde 9 katlı yeni "Adalet Sarayı" inşaatı meğer "yargının duremrine" uyulmadan, "kaçak" olarak yükselmıyor muy- muş?.. Doğrusu. Türkiye'dekı yaygın imar duyarsızlığı içinde her şey aklımıza gelirdi de bir "adliye" binasının. hak- kındaki "nıahkeme kararını bile dinleraeden" hukuka aykın olarak inşa edılebıleceğını görmeden ınan- mazdım. Bınanın sahıbi "Adalet Ba- kanlığı". bulunduğu ildeki temsilci- si ıse "Cumhoriyet Başsavcısı" olur- sa. söyler mısıniz kımi kıme şıkâyet edeceğiz?.. Tarihi İnönü Parkı'nm genışleme alarunı da işgal eden bu ınşaatın "ruh- sat (!) dosyası", hani şu "skandal" denılen durutnu da aşan ^asa tanı- mazlık belgekny le dolu. Önce, Ada- na'nın Seyhan ilçe beledıyesi. aynı za- manda "tarihi eser" olan eskı adlı- ye binasının bulunduğu alanda bu den ilan edildiği şekilde" yine 2 Ni- san 1997'de düzenlenen bir törenle atarken, "aynı gün" ımzadan çıkan Bölge Idare Mahkemesi karan da "yargı bağımsızhğı" tartışmalanna ışık tutacak bir belge olarak tarihe ge- çiyor.. tşte bu temeller, üstelik üze- nnde hızla yükselen ınşaatla birlikte şimdi yeniden ve kesin olarak "hu- kuk dışı" durumdalar. Çünkü 1. ida- re Mahkemesi, 27.3.1997 tarihli dur- durma karannı 10.6.1997'de yeniden almış. Danıştay da buna yönelik itı- razı 5.8.1997'de "reddederek", inşa- atın dayanağı sayılan imar planı de- ğişikliği ve ruhsatm "yasal olmadı- ğım" onaylamış durumda. Pekı, şimdı aynı arsada inşaatın durması, hatta "yıkılması" gerekir- ken. çalışmalann "hızlanarak" de- vam etmesi acaba ne anlama geli- yor?.. Eğer bu aymazlık önlenemez- se. yakında Adana'da hukuka sığın- mak isteyenler. hukuku çığneyen bir yapıdan umarbekleyecekler. Üstelik. tarihi SlT alanmı tahnp eden ve kent merkezindekı yoğunluğu "kangre- ne " dönüştürmeye aday "kent su- çu" niteliğindeki bır Adalet Sara- vı'ndan... 1—• 2 \ <r^ - > 1 T H A R B t SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 16 Kasım Sahibinden SATILIK ACIBADEM'de 3 oda, 1 salon, doğalgaz kaloriferli-hidroforlu çok temiz daire. ESENYURT'ta Bahçeşehir'in yanında, kabası bitmiş, 160 m 2 dubleks kooperatif hakkımı devrediyorum. Tel: 0216 325 86 49 / 0212 512 05 05 - 402 IMNC/ fiOMA /MPARATORÜ MİLATTAN ÖNC£ 42 YIUNDA »USÛN, İKIHCİ &OMA IMPARATORU TtBEKIUS OOĞDiJ. İLK İMPA&4rox OLAN ÜVEY BA8ASI AtlGUSTUS'LA ESACI ROMA CUM- UK YILLAHIHI jASJHBSUK MESLEĞINOE PEMCYİM KA- ZANARAK SEÇjeeAI TJSEVeiUS, UmSLI VE ENTKİKA. Cl ANNESİ UI/lA SAYES/fJOE TAHTtH VAKİSİ OLA- CAICTLM.S. *4- YIUNDA jeOMA'MlH SAS'HA 6EÇEN TI8EKIUS, SALTAHATİNIH BUYÜK KlSMfNI &AKIÇ İÇ.İNOe -m/UIA^UYACAH:, DANIŞMIANt SETAMUS'CM K£W>İ£İNE KMRÇl DÜZ£AILE&tĞİ SUIKAST OGTAYA ÇJKAH/LDttCmN SOMHA ZAL1MI FÇPCetm'R. TIBE- RIUS, ÖCMEOeN ÖNCS, YERlNE GBÇECEK K'Çl /ÇJM D£ -mLİNSIZ SlK SSÇ/M y*>P*CA#T7R:AKIL HASTASI YEĞEMI CALtGULA... GÖRÜŞ DENIZ KAVUKÇUOGLU Tüpkiye'deki Amerika'nın îlk yılları Bırçok Istanbullu gıbı ben de Amerikalılan 194O'lı yıllann sonlanndatanıdım. Bembeyaz giysileri, bol paçalı pantolonlan, başlannda kepleri ve gürültülü sesleriyle Dolmabahçe önlerıne demirleyen gemi- lerinden Kabataş'ta karaya çıkarlar. Gümüşsu- yu'ndan Taksim'e, Taksim'den Istiklal Caddesi'ne akarlardı. Cihangir Şormagir Sokağı'nın Tavukuç- maz Yokuşu ile kesiştiği köşedeki Tolunay Apart- manı 'stratejik' bir konumdaydı. Amerikan gemile- rinin Boğaz'a girişlerini balkonumuzdan ilk önce ben görür, mahalledeki arkadaşlarıma haber verir- dim. Amerikalılar bizim için çok önemliydi. Onlargüleryüzlü, sevecen, eliaçık insanlardı."/4b- dütvahit Turan Yenlhayat"\n ortası delikyüz para, "feö- lebi unu helvası"n\n ise beş kuruş olduğu yıllarda biz Istanbullu çocuklar 'bonbon 'denilen nesneyi ilk kez onlann elinden tatmıştık. Amerikan gemilerine düzenlenen okul gezilerinde, sokaklarda çocukla- raçikolata, şekerieme, bisküvi dağrtırlardı. Çocuk- lar onlara 'coni' derier, gidişleriyle hüzünlenir, ge- lişleriyle sevinirlerdi. Conilerin gelişine sevinenler yalnız biz çocuklar değildik. Koca bir yıl Abonoz Sokağı'nın 1-53 nu- maralan arasında sıkışıp kalan 'hayat kadınlan' özel izinlerle sokaklara taşıp, köşe başlannda iş tutma- nın keyfi ile "Fayfmani tu fak fak! Fayf mani tu fak fak!..." diye seslenerek onlan tavlamaya çalışırlar- dı. O günler Beyoğlu'nun sokaklan, kaldınmlan te- mizlenir, yılın 362 günü sidik kokan duvardipleri bi- le üç gün boyunca mis gibi arapsabunu kokardı. Ame- rikalılar geldiği zaman (stiklal Caddesi çocuklara, as- kerlere ve köylülere yasaklanırdı. Coniler ceplerin- de kaJan son bonbonlan, görevlilerin kestiği köşe başlanna kadar kendilerini "Pliz, pliz!" çığlıklarıyla izleyen çocuklara dağıtır, sonra papatya suyu ile sa- rartılmış saçlan, bol boyalı yüzleriyle kendilerini bek- leyen 'ablalann' kollanna girip uzaklaşıriardı. Rus Çorap Pazarı'nın 'Us Çorap Pazan'na, Rus salatasının 'Amerikan salatası'na dönüştüğü o yıl- larda Amerikalılan en çok çocuklaria orospular se- verierdi. Daha doğrusu biz öyle zannederdik. Co- nileri çocuklar ve orospulardan daha çok seven başkalannın olduğunu ilerideki yıllarda öğrenecek- tik! İlk bonbon lezzetini conilerin elinden tadan ço- cuklar daha sonra onlann gönderdikleri süt tozla- nyla, peynirlerie beslendiler. Ve bir bölümü ilk deli- kanhlıkçağlannda onlann 'Zippo'çakmağı, 'Arrow' gömleği, 'Loafer' ayakkabısı ve 'Levi's' pantolo- nuylatanıştı. Kapalıçarşı'daki 'EskiciMusa' 1950'li yıllarda Amerikalı gibi giyinmek, onlar gibi olmak is- teyen gençlerin uğrak yeriydi. Musa ne yapar, ne eder bunian bulurdu. Bunian bulmak zorundaydı! Çünkü o yıllann 'twinset'li, ekose etekli, beyaz ço- raplı kolej kızları, yukandaki 'standard' donanıma sahip olmayan oğlanlara gülerierdi. Bunlann çoğu okullannı bitirdiler. Amerika'yagit- tiler. Harvard, Yale gibi ünlü okullara gidemeseler de ikinci, üçüncü sınrf üniversitelerde eğitim görüp Türkiye'ye döndüler. Gençlikleri 'Eskici Musa' ile Perry Como, James Dean, rock'n roll ve Ford Thunderbird arasında geçen büyük bölümünün seçimi 'American way of life' oldu... Amerikayı, Amerikalılan, Amerikalılar gibi yaşamayı çok sev- mişlerdi. Daha önce ise Istanbul'da Hilton Oteli açılmış, galagecesinde ilk parça olarak 'Aroundthe VVorid'ü söyleyen 'kadife sesli' Nat "King" Cole'ün konserı Nick Hilton'ın sevgilisi Teıry Moore'un ll- han Demirel tarafındın çekilen külotsuz fotoğrafı kadar ses getirmemişti. Piyanist Erdoğan Çap- lı'nın "Amerika, Amerika bütün dünya durdukça..." dizesiyle başlayan şarkısının radyolarda çalınması ve evimizin karşısındaki apartmanın kapıcısının kı- zının dünyaya zenci bir bebek getirmesi ise aynı ta- rihlere rastlıyor. Zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın o yıllar- da "Türkiye 'yi küçükAmerika yapacağız!" diye mey- danlara çıkması kesinlikle bir rastlantı değildi. Tür- kiye Kore Savaşı'nda verdiği onca şehitle diyetini ödeyıp 1955 yılında NATO'ya girmiş, Amerika'nın 'dost ve müttefiki' unvanını kullanmaya ulusça hak kazanmıştık! Bu arada Amerikan sermayesi de Tür- kiye'ye girmiş, ithal ikameci ekonomi politikası çer- çevesinde Istanbul-lzmit hattı 'Cooley Fonu'nca desteklenen montaj fabrikalan ile donanmaya baş- lamıştı. Bu fabrikalarda üretilen traktörlerin bır sü- re sonra yedek parçastzlıktan tarialann ortasında ka- lakalacaklarını, köylünün yeniden manda tanmına döneceğini, gizlice yapılan 'ikilianlaşmalan', Ame- rikan üslerini, Türkiye'nin yargı bağımsızlıgından verilen ödünleri ve Arnavutköy Amerikan Kız Kole- ji'nin en 'ilişki özüriü', en 'taşra kompleksli' öğren- cisinin daha sonra bu ülkenin en 'ihtiraslı' politika- cısı olacağını henüz kimse bilmiyordu. 'Türkiye'deki Amerika'nm ilk yıllannda bilmedik- lerimiz bildiklerimize ağır basıyordu. BULMACA SEDAT YAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 SOLDANSAĞA: 1/ Mobilya ka- sası... Eski dılde • kucak. 2/ 2 Müslümanlıkta mezhep kuran 3 kimse... Bir ze- kâ oyunu. 3/ "Hayır" anla- mında kullanı- lan söz... Baş- kalannın sırtın- dan geçınen kimse. 4/ Yankı... Kabul ettirmek amacıyla öne sürülen görüş. 5/ Gür- cistan'da soylu kabul edi- ' len kimselere verilen ad. 2 6/ Buğday, nohut gibi 3 taneleri şekerle kaynata- 4 rak yapılan tatlı... Baya- j- ğı. 7/ Büyük tencere... Eli işe yatkın, becerik- lı. 8/ Düşüncesızce her 7 işeatılan...Kasaplıkhay- 8 vanların ayaklarından 9 yapılan yemek. 9/ Yap- raklan salata gibi yenen kokulu bir bitki... Bir çeşit si- nek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Giysinın yaka, kol, etek çevxesine geçirilen ince şe- nt... Hattatlann kâğıt cilalamak ıçın kullandıklan nışas- ta ve yumurta'akından yapılan bileşim. 2/ Stefan Zwe- ig'in bır romanı... Genış toprağı olan büyük konut. 3/ Gü- ney Afrika Cumhunyeti'nin plaka işaretı... Kimi yöre- lerde ıçkılı, çalgılı ve kadınlı eğlencelere venlen ad. 4/ Gözlen görmeyen... Iri tanelı bezelye. 5/ Büyük sopa. 6/ Bırılımız... Tatlı ve küçük bir elmacinsı. II Fınndaıyi- ce pişirilerek kurutulan peksimet... Ferit Edgü'nün bir öykü kitabı. 8/ Çıkar yol, çare... Mussolini'nın unvanı. 9/ Haydut... Ağırlama.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear