Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 KASİM 1997 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ormanına Düşman Devlet
Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ
E
kim ayının ortalannda,
11. Dünya Ormancılık
Kongresi Antalya'da top-
landı. Yüze yakın ülkenin
ve kırk kadar ulusal ve
uluslararası kuruluşun ka-
tıldığı bu önemli kongreye, sayılan bini
bulan bildirilersunuldu. Bildirilerin hepsin-
de, ormancılar, plancılar, teknisyenler, bi-
hm adamlan ve gönüllü kuruluş temsilci-
leri. orman varlığının. yalnız uluslann de-
ğil. insanlığın bir varsıllık (zenginlik) kay-
nağını oluşturduğu gerçeğini bir kez daha
vurguladılar. Ormanlann korunması ve ge-
liştirilmesi için öneriler yaptılar; uyanlar-
da bulundular.
Bu ve benzeri konularda, insanlığın iyi-
liği için, uluslar- arasındaki işbirliğini ge-
liştirmenin elbette birçok yararlan vardır.
Orman BakanlıgYnın bu kongreye ev sa-
hipliği yapmasının ardındaki nedenlerin
başında da, herhalde böylebirbekleyiş var-
dır. Devletin ve hükümetin, ormancılık
kongresinde en yüksek düzeyde temsil edil-
miş olmalan. ülke ve dünya kamuoyuna, bu
fırsattan yararlanarak kimi iletiler (mesaj-
lar) vermeleri, uygulamaya dönük bekJen-
tiler yönünden olduğu kadar. halkımızın
ormancılık bılincınin geliştirilmesi açısın-
dan da önemlidir.
Ama, ne yazıktır ki. kimi kısa dönem-
leT dışta tutulursa, yanm yüzyıla yakın bir
süredir, devletin ormana bakışında tutarlı,
akılcı ve içtenlikli tavırlar yerine. birtakım
çarpıkhklar gözlemleniyor. Sanki, devlet
ormanına düşmanmış gibi, ormanlannm
küçülmesine. yok olup gitmesine kayıtsız
kalmanın da ötesinde, bizzat kendi işlem-
leriyle ve kurumlan eliyle, orman alanlan-
nın daralrılmasında özendirici tavırlar ser-
gileyebiliyor. Bu gözlemin, duyarlı kamu-
oyunca çok iyi bilinen kanıtlanna verilebi-
lecek pek çok örnek var.
Üzücü olan ve demokratik rejimin erde-
mine inanan yığınlarda düş kınldığı yarat-
ma tehlikesi de taşıyan bir gerçek, orman
yağmacılığına göz yTjmmanın ya da bunu
olanaklı blarak düpedüz özendirmenin çok
partili siyasal düzene geçişle birlikte baş-
lamış olmasıdır. Ülkemizde, halktan alınan
oy desteğiyle, hem hukuk devleti ilkelerin-
den, hem de toplum yaran ülkûsünden sa-
pılabileceğini sanma yanlışlığının en çar-
pıcı ve sık olarak yansıdığı alanlann başın-
da ormancılığımız geliyor. Tıpkı. imar ve
gecekondu suçlannın bağışlanmasında ol-
duğu gibi, halkın ve gelecek kuşakJann sır-
tından cömertçe davTanmayı kendileri için
bir hakmış gibi görenler. her seçim döne-
minde. ormanın insanlar için var olduğu,
insana yaramadığı sürece bir değeri kalma-
yacağı savını, seçmenlerine yüksek sesle
yinelemekte yarar görüyorlar.
Çağdaş çevreciler ve çevre duyarlılığı
yüksek kesimler, günümüzde. artık özeğın-
de (merkezinde), insan bulunan bir çevre-
cilik anlayışını eskimiş buluyorlar. Bitkile-
rin, hayvanlann ve çevreyi oluşturan can-
sız öğelerin. kendi başlanna, insana hizmet
kaygısından bağımsız birer değer olarak
korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi,
bu yeni yaklaşımlann asıl hareket noktası-
dır. Bu bakış açısına göre, insana, kısa dö-
nemde ve doğrudan bir yaran olmasa da,
doğa, "doğa olarak" korunmaya değer.
Yeşilliğin, ağacın, ormanın korunması,
atasözlerimize girecek ölçüde kökleşmiş
toplumsal degerlerimiz arasındadır. Ağaç
kesmeyi baş kesmekJe bir sayan özdeyişle-
rimiz vardır. Sayın Cumhurbaşkanı da. sö-
zü edilen kongreyi açarken. "Yaşağacabat-
ta vuran el onmaz" demişrir. Bu değerlen-
mizden çoğu yasa kurallanna da yansımış;
ormana. ağaca, yeşile kıyanlann, belediye,
imar, ceza vb. yasalarda, ağırlaştınlmış
yaptınmlara çarptınlmalan öngörülmüş-
tür.
Anayasamız, devletin ormanlarla ilgili
görevlerini, 169. ve 170. maddelerinde be-
lirlemiştir. Kanımca, toplum yaranna hiz-
met ilkesinden kaçabilmek için önemli bir
açık kapı bırakan bu kötü düzenlemede, or-
manlann korunması ile orman köylüsünün
kalkındınlması amaçlan arasındâ bir den-
ge kurulması ve iki kuralın birbirini bütün-
lemesi öngörülmüştür. Uygulamada, bu
dengeyi sağlama görevi, kuşku yok ki.
TBMM'ye ve siyasal iktidarlara düşüyor.
Her ikisinin de, bu amacı gerçekkştirme-
de içtenlikJi ve başanlı olduklannı söyle-
mek çok güç. Bugün, kongrenin açılışında
ormana övgü yağdıranlann, çok yakın geç-
mişteki bırgenel seçim sırasında, "Köylü-
me hizmet etmeyen orman neye yarar ki"
diyerek, orman yağmacılığına yeşil ışık
yaktıklannı benim gibi unutmamış olanlar
herhalde vardır. Demek oluyor ki, gerçek-
ten "dün, dünmüş."
Gerçekte, anayasadaki açık kapı, 1961
tarihli Anayasa'da 1971'deki Anayasa de-
ğişikliği ile aralanrruş ve 1982 Anayasası
ile de. ardma kadar açılarak, kötüye kulla-
nılmaya çok daha elverişli duruma getiril-
miş. Bu yüzdendirki, benzerkonularda bü-
yük duyarhlık gösteren Anayasa Mahke-
mesi, Orman Köylülerinin Kalkınmalan-
nın Destekknmesi Hakkındaki Yasa'da de-
ğişiklik yapan 1995 tarih ve 4127 sayılı ya-
sanın kimi kurallannın anayasaya aykın ol-
madığma karar vermek zorunda kalmıştır
(Esas: 1996/2, karar: 199610, R.G.
06.08.1997, No: 23072).
Ormanlann, toplumun yaranna aykın
olarak küçültülmesinin, orman nıteliği *ka-
srth olarak yitirtilen" yerlerin orman reji-
mi dışına çıkartılmasının, özellikle
1980'lerden sonra yoğunlaştığı dikkat çe-
kiyor. 1983-1987 yıllan arasındâ Orman
Yasası'nda beş kez değişiklik yapılmış ol-
duğuna dikkat çeken Orman Mühendisle-
ri Odası, bu yoldan 2.8 milyon dekar ala-
nın orman sınırlan dışında bırakıldığını
önemle vurguluyor. Aynı odanın yayınla-
nndan anlıyoruz ki, 1950 yılından bu ya-
na, 27 milyon dönüm ormanlık alan yitiril-
miştir. Işin asıl acı olan yanı, bu yitiğuı yüz-
de 56'sının yaratılan olup bittilere yasaİ dü-
zenlemelerîe kılıf hazırlanarak gerçekleş-
miş olmasıdır. Bütün bu veriler, ormanla-
nmıza yönetici kadrolarca verilen zararla-
nn, orman yangınlannın yol açtığından çok
daha büyük olduğunu açıkça ortaya koy-
muyor mu?
Bugünlerde, süregelen bu yanlış davra-
nışlann yeni yeni örneklerine tanık oluyo-
ruz. Gazetelerde, Orman Bakanf nın dilin-
den. "Bütçe açıgını kapatmak icin onnan-
hk arazilerin satdacağuu, 52 ilde 14 bin hek-
tarhkalanın yer böiümleme (parsetizasv on)
işteminintarnarnlandığınıvesatışlanianl.5
katrüyon Kralık gelir beklendiğini" şaskm-
lık içinde öğreniyoruz (Cumhuriyet,
03.09.1997). Ormanlann özelleştirilmesi-
ni ve köylüye de\Tedilmesini öngören bu
yanlış gidişi, "ormanlabanşmak" dıyeni-
teleyebilen ve bunu "çağdaşhk" sayan kö-
şe yazarlanmıza bile rastlanabiliyor (Mil-
lr>-et, 06.08.1997). Hükümetin, orman köy-
lüleri için cıkardığı son yönetmeliğe de ay-
nı anlayışın egemen olduğu görülüyor.
Orman ve Turizm bakanlan arasındâ çok
yakında imzalanan bir protokol (Cumhu-
riyet 10.10.1997), bu konudaki kaygılan-
mızı arttıran özellikler taşıyor. Buna göre,
Turizm Bakanlığı ormanlık alanlan kendi
denetimine alarak ormanda yapılaşma yol-
lannı acacaktır. Sayın bakanm, tahsis konu-
su alanlarda ağaçlandırma koşulu getirile-
rek, orman varlığının azalmasının önlene-
ceği savı inandıncılıktan uzak görünmek-
tedir. Çünkü, orman alanı. daraltılmadan
da, nitelik değişikJiğine uğratılarak yozlaş-
tınlabilir. Bugüne değin olan da bu değil
midir?
Anayasamn, orman alanlarının doğru-
dan ya da dolaylı yollardan küçülmesine ve
kamu yaranna aykın biçimde kullanılma-
sına açık olmadığını herkesin bilmesi ge-
rekır. Orman Bakanlığı'nm görevinin ise.
ormanlann yok edilmesine seyirci kalmak
ya da öncülük etmek olmadığı da açıktır.
Ama herhalde, burüan en iyi bilmesi gere-
kenler, o koltuğa oturmayı kabul edenler
olmalıdır.
Türkiye, ormanlanm. yahıız anayasada
öyle yazılmış olduğu için korumak zorun-
da olan bir ülke değil. Daha birkaç yıl ön-
ce. 1992'de, Rio de Janeiro'da. en yüksek
düzeyde katılıp. aralannda Ormanlar Üze-
rine Bildirge'nin de bulunduğu pek çok
bildirisine imza atmış olduğumuz ÇevTe
Doruğu'ndaki >f
üklenimlerimizin bir ge-
reği olarak da, ormanlar karşısında sorum-
luluğu olan bir ülke. Çünkü o bildirilerde,
ormanlanm sürekli ve dengeli gelişme il-
keleriyle u^m içinde. onnanlann azalma-
sını destekJeyen politika ve uygulamalar-
dan kaçınarak bugünkü ve gelecekteki ku-
şaklann. kısaca toplumun olan orman var-
lığıru korumak yükümlülüğünden söz edil-
mektedir.
Eğer devlet olarak anayasaya ve ulusla-
rarası tüzel belgelere geçmiş kurallara ay-
kın davTanmayı sürdüreceksek, devlet ve
siyaset adamlanmız, göstermelik kongre-
ler düzenleyerek farklı izlenimler hiç ver-
mesinler. Topluma karşı görevlerimizde iç-
tenlik, tutarlılık ve bilimsellik yol gösteri-
ci olmalıdır. Yoksa, devletin ormana yak-
laşımını ve düşmanca tavnnı, orman yan-
gınlanndan çok daha tehlikeli sayan du-
yarlı ormancılara hak vermek gerekecek-
tir.
ARADABİR
FAZIL SAGLAM
KÜLTÜR • SANAT
Bahri Savcı'nın Veda Dersi
Bahri Sa\a ile 10 yıl aynı kürsüde, AÜ Siyasal Bilgiler Fakül-
tesi Anayasa Hukuku Kürsüsü'nde çalıştım. Bu kürsü, yalnızca
bir anabilım dalı değil, bağımsız ve özgün düşüncenin, bilimsel
araştiTmanın. öğrenci ile kunılan ciddı, ama sıcak diyaloğun,
"akademik mücamele"nin * örnek bir kürsüsüdür.
"Bizim Kürsü"de -SBF'den aynlalı neredeyse 15 yıl oldu, ama
benım için o hâlâ "Biâm Kürsü"dür- on yıl birlikte çalışma onu-
runu yaşadığım öğretim üyelerini gözümün önune getiriyorum:
Bahri Savcı, Muanuner Aksoy, Mümtaz Soysal; sonra bizim ku-
şak: Cem Erogul ben ve benden sonra aramıza kanlan Yavuz Sa-
buncu. Birbınnden farklı nitelikler, özellikler ve yönelişler için-
de insanlar.. Bu denli farklılıktan böylesine uyumlu (ahenkli) \e
venmli bir çalışma ortamının nasıl oluştuğunu hep kendime sor-
muşumdur. Bu orta zemin üzerinde çoksesliliğin. farklı nitelik ve
özelliklerin adeta birbirini besleyen \e tamamlayan uyumlu ve ve-
rimlı bir çalışma ortamına dönüşmesinde en büyük payın Bahri
Savcı'da olduğuna inanıyorum.
1980 yılı sonlannda doçent olur olmaz kürsü geleneğine uyâ-
rak Anayasa Hukuku dersini üstlendim. Bir yıl kadar sonra 12 Ey-
lül Hareketi üniversite yaşamı bakımmdan da olumsuz etkilerini
göstermeye başlamış ve YÖK düzeni, yeni yasa ve kurumlanyla
devTeye gırmişti. Bahri Savcı gelişmelerden son derece tedirgin-
di. Bir yaşam boyu emek verdiğı üniversitenin böylesine yozlaş-
tınlmasını ıçıne sindıremiyordu. Birgün SBF İnsan Haklan Mer-
kezi'nde çalışırken. beni yanına çağırdı. Yaz yanyılı (sömestri)
başlarken. ilk dersini kendisi için ayırmamı istedi. O gün bir ve-
da dersi vererek emeklıye ajnlrnaya karar verdiğini söyledi. Son
derece duvgulandım. Ama aynı zamanda büyük bir onurduydum
\e o dersi yalnız öğrenciler için değil, tüm fakülte mensuplan ve
öbür ilgili öğretim elemanlan için örnek bir ders olarak düzenle-
me hazırlıgına koyuldum. Ama aradan bir a>- geçmedi. Sıkıyöne-
tim Komutanlığrnın o malum san zarfı geldi. Bahri Hoca kendi
isteğı ile aynlmayahazırlandığı üniversiteden. öbür bir çok bılim
adamı meslektaşı ile birlikte kaba kuv^etle uzaklaşnnlmış oldu.
Hukuka ve ünıversiteye sürülen bu kara lekeyi idari yargı dü-
zenimiz, bir yönü ile temızlemiştir. Ancak benim gözümde üni-
versıte, hâlâ o lekeyi üzerinden atabilmiş değildir. Cniversiteye
yönelık 1402 uygulamalannı hiçbirzaman unutamadım. Özellik-
le Bahn Savcı'mn veda dersinden yoksun bırakılmış olmayı hiç
içıme sindiremedim. Bir süre daha direnme>
r
e çahştım. O sıralar
SBF'nin içinde bulunduğu boğucu hava dayanılır gibi değildi.
1983 Marfı başında Bahri Sav-
cı'nın veda dersi olarak hazırla-
maya koşullandığım (şartlandı-
ğım) derse, onun yokluğundagi-
remeyeceğimı arilayıp, istifamı
verdim.
Ancak. aradan yıllargeçmesi-
ne karşın üniv ersiteden kopama-
yacağımı geç de olsa anlamış
bulunuyorum. Daha doğrusu
YTÜ tktisadi ve İdari Bılımler
Fakültesi Dekaru Murat Demir-
cioğlu'nun usta manevTalanyla
önce dışardan ders verdirilmek
suretiyle üniversiteye ısındınl-
dım. bir buçuk yıl kadar önce de
adeta kolumdan çekilip kadroya
alındım. Bu arada Bahri Hoca
ile bağlantım kopmuş değildi.
Kendisineolan *vçdadersi" bor-
cumu. 20 Mayıs 1997 gününe
rastlayan Anayasa Hukuku der-
sinı ona ayırmak suretiyle yeri-
ne getırmeyi düşündüm. Yıldız
Teknik Üniversitesi merkez
kampusu bunun için çok anlam-
h bir konuma sahipti. Çünkü
Bahri Hoca. halen bu kampus
içinde "Gcmi İnşaat Bölii-
mü"nün yer aldığı eski "Mek-
teb-i Mülkiye" binasmda öğre-
nim görmüş ve oradan mezun
olmuştu. onunla birlikte a>Tu bi-
nada okumuş bulunan Cahit Ta-
las ile Hayrettin Erkmen de ders-
te aktif görev alarak. o günü zen-
gınleştirdiler.
O günkü derse öğrenciler ya-
nında, başta bu dersin düzenlen-
mesinde destek ve katkılannı
esırgemeyenrektörümüzAytaan
Alkış ve dekanımız Murat De-
mircioğlu olmak üzere, birçok
öğretim üyesi. yazar ve aydın ka-
tıldı. Bu dersin Bahri Savcı için
gerçekten bir vedaderâolacağı-
nı doğrusu düşünmemiş, bunu
bir geleneğın başlangıcı olarak
değerlendırmiştim. Bahri Ho-
ca'nın bir saatı asan süre içinde
bızlere verdiği mesajı. Türk top-
lumunun bilgısine sunmayı bir
borç biliyorum. Bahri Savcı ve-
da dersinde özetle şunlan söylü-
yordu:
"Türk toplumu,
UArkasıllSayfada
Ölüm seni değil,
sen ölümü yendin.
Anın yaşıyor.
Özlem ve sevgin
büyüyor.
TALİP OZTURK
1947- ARKADAŞLARIN
1961-1895
Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Can dostumuz HÜSNÜ OKÇEÜK'i
iki yıl önce trafik kazasında yitirdik.
Yüreğimizde yaşıyor.
Beyoğlu
METROPOL
Formasyonlu
mühendis
bayandan 6-7-8
sınıflara
FEN
MATEMATİK
dersleri
verilir.
Tel: 0216
302 35 52
ZEYTtNBURNU SULH
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1990/34 vasi
RararNo: 1990/39 vasi
Zeytinburnu Sulh Hu-
kuk Mahkemesi'nce veri-
len 1990'34 vasi esas.
1990'39 vasi karar sayılı.
31.10.1997 tarihli karan
ile mahkememizce veri-
len 1990'34 vasi esas.
1990/39 vasi karar sayılı
15.6.1990 tarihli vesayet
altında bulunan Osman
Ardah'nm vasisi olan Ali
Uçak'ın Osman Ardah'ya
vasi tayini ile ilgili olan
vasilik karannın kaldınl-
masına karar verilmiştir.
Bu husus ilan olunur.
31.10.1997 Basm: 49448
BOBOS'cum
Meğerse,
bukez
yanılmış
Nâzım Baba!
En güzel
günlerimiz
birlikte
yaşadıklanmızmış.
Birsen. Doğan,
Volkan, Derya,
Müjde
ÖZSÖKMEN
Nüflis cüzdammı
kaybettim. Hükümsüzdür.
AÜPOLAT
AJVMA
Canımız evladımız
Cemil Baran'ın babası
ALİ HAYDAR
ÖZTEMİR
Bu acılar bıtırecek beni biliyorum.
Bu ağıtlar, bu hoyratlar alıp götürecek beni yathğın
topraklara.
Sen Dicle vadisinde. Evsel'in etekJerinde uyurken.
tnce minarelerinden akşam ezanian okunsun Diyarbekir'in
Allahın rahmetini diliyorum.
Dogumu:25Şubatl957
Vefatı: 16 Kas.m 1986 Q g M A N % y ^ ^ ÖZTEMİR
Babaıı
ÖZTEMÎR AÎLESt ADCS'A
293 89 78 (3 HAT)
İSTANBUL BUYUKŞEHIR BELEDIYESI
CEMAL REŞİT REY _ KONSER SALONU 1
20 Kasım Perşembe Saat:19.30
•"TÜRK TASAVVUF
IVİÜZİĞİ " NDEN
KÜLTÜR BAKANLIĞI
İSTANBUL TARİHİ TÜRK MÜZİÖİ TOPLULUĞU
Genel Yönetmen:Ahmet Özhan
Bilet Fiyatı:800.000 TL
21 Kasım Cuma Saat: 19.30
"SEVGİLİYE...! -
SABRİ KARDESLER
(Qawwalli ve Sufi Müziği)
Bilet Fiyatı: 1.250.0O0 TL İndirimsiz
» * * »»
22 Kasım Cumartesi Saat: 19.30
"YAKARIŞ"
SÜRYANÎ KADİM (ORTODOKS)
KİLİSE KOROSU
Şef:Habib Gazze
Bilet Fiyatı:800.000 TL
* * * * *
23 Kasım Pazar Saat: 19.30
"ESKİ ÇAĞLARDAN
GÜNÜMÜZE
HRİSTİYAN
İLAHİLERİ"
ÜNIJA ERKEKLER ODA KOROSU
Şef:Kilil Nasayev
Bilet Fiyau: 1.250.000 TL İndirimsiz
1. ULUSLARARASI İSTANBUL
MİSTİK
MÜZİK FESTİVALİ
20 KASIM -29 KASIM 1 9 9 7
25 Kasım Salı Saat: 19.30
"MİSTİK ESİNTİLER"
THE SHIRLEY VVAHLS SINGERS
GOSPEL & SPIRITUAL
Bilet Fiyatı: 1.250.00O TL İndirimsiz
*****
26 Kasım Çarşamba Saat: 19.30
"BÜYÜNÜN DANSI"
TLOKE NAHUAKE AZTEK DANSLARI
Bilet Fiyatı: 1.250.000 TL İndirimsiz
*****
27 Kasım Perşembe Saat: 1930
"SEVGİYE DAİR..."
DAVID DUDU FISHER (KANTOR)
"Israil Kültür Ataşeliği Işbirlîğîyle"
Bilet Fiyatı: 1.250.000 TL İndirimsiz
*****
28 Kasım Cuma Saat: 19.30
"YA RAHMAN ,
YA RAHlM"
TRT ANKARA RADYOSU
TURK TASAVVUF MUSIKISI TOPLULUĞU
Şef:Ahmet Hatipoğlu
Bilet Fiyaü:8OO.0OO TL
29 Kasım Cumartesi Saat: 19.30
"MIEVLEVÎ AYÎNİ"
KULTÜR BAKANUGI İSTANBUL TARİHİ
TÜRK MÜZİĞİ TOPLULUĞU
Genel Yönetmen:Tuğrul İnançer
Bilet Fiyatı:80O.0OO TL
24 Kasım Pazartesi Saat: 19.30
"NEFES VE SEIVIAH
TAŞKIN SAVAŞ MİSTİK
FOLKLOR TOPLULUĞU
Bilet Fiyatı:8O0.0O0 TL
ERESINHOTEL
İITANIfL
• CRR Konstr Salonu: 232 98 30
• (RuemsyonlırınusuliO.00-19.30 arısı kabul edilir.)
, «KM Senloni Gişesi: 2S1 56 00 CAROUSEL Bakıköy 570 8134
CAPITOL Altuniude: 39119 30 333
ERESIH Hotel Isîanbu! 0 212 631 1212
Salonumuzun bütün ftyai kademeleriftde öğretmen. öğrenci, emefcli ve
Büyükşehır Belediyesî mensııplanna */.5O. en a2 30 kişilik gruplara %20 indirım yapılır.
PENCERE
Devrim Şarkılan...
Fransız Devrimi'nde kan gövdeyi götürüyor, Dev-
rim Mahkemeleri kurulmuş, giyotin çalışıyor, kelle-
ler uçuyor. Sokak şarkıcısı Pitou, kralı seviyor,
"Anayasa ve Yurttaş Hakları Bildirisi"y\e alay eden
birşarkıyazmış. Meydaniardahalkıtopluyor, "yurt-
taş hakkı" deyimi geçen her dizede, meraklılara
arkasını dönüp pantolonunu indiriyor, kıçını göste-
riyor. Pitou'yu yakalayıp Devrim Mahkemesi'nin
önüne çıkarıyorlar.
Karar:
- Sanığın başı kesilecek!..
Pitou savunuyor kendisini:
- Ama suçlu olan başım değil, kıçım...
Yargıçların, savcının, jüri üyelerinin kahkahalan
arasındâ Pitou'nun suçu bağışlanıyor.
•
Yayımladığı kitaplarla sürekli ilgi odağına dönü-
şen Erdoğan Alkan'ın "1789 Devrim Şarkılan"ad-
lı yapıtı "Kaynak Yayınlan "nda ikinci baskısına kı-
sa sürede erişti. Eski deyişle "Ihtilal-i Kebir" üze-
rine böyle bir ürünii dilimizde ancak bir şair vere-
bilirdi.
Neden?..
"Fransız şiir ve müzik geleneğinde bizim 'des-
tancı'/ara benzeyen 'şarkıcı'/ar (chansonnier) var-
dı. Aşk şarkılan yazar ve onlan bilinen bir tünkünün
ezgisiylesöyleyipsatahardı. (...)!789 FransızDev-
rimi'nin hızlı devinimi içinde bu şarkıcılann işlev-
leri ve ürünleride değişti. Konvansiyon Meclisi, sa-
bah, akşam, günde iki kez toplanıyor ve her gün,
yalnız Fransa'nın değil, bütün bir Avnjpa'nın, bü-
tün birdünyanın yazgısını değiştiren önemli karar-
lar alıyordu. 1792-1795 arasındâ, sadece üç yılda
11.200 yasa çıktı. Televizyon yoktu, radyo yoktu,
telefon, telgrafyoktu. Yapılan değişiklikleri, alınan
kararlan, önemli olaylan hemen kitap ya da bro-
şür halinde bastırmak ve dağıtmak, zamanın tek-
nik koşulları içinde olanaksızdı. Bu hizmeti, gez-
gin iletişim hraçlan olan şarkıcılaryaptı. Cumhuri-
yet, insan ve yurttaş haklan, özgürlük, eşitlik, kar-
deşlik gibi kavramlan halka; kitlelerin gereksinim-
lerini, duygu ve düşüncelerini, eleştirilerini 'tem-
silciler'e şarkıcılar duyurdu."
Erdoğan Alkan diyor ki:
"Bu kitapta onlann ürünleri var."
•
Insanlık tarihinde dönüm noktası oluşturan iki
büyük devrim yaşandı:
Tanm Devrimi..
Aydınlanma Devrimi..
Ikincisinin rakamlazamanı 1789 sayısıyla vurgu-
lanır. Insanın kafasındaki "Aydınlanma Felsefe-
s/"nin toplumsallaşarak ve siyasallaşarak devlet
düzenine dönüşmesi demokrasiyi oluşturdu. Tür-
kiye şımdi bu sürecin gebelik sancılannı çekiyon hiç
kuşkusuz doğum kolay olmuyor.
Peki, Fransa'da devrim nasıl gerçekleşti?.. Ana-
tole France "Tannlar Susamışlardı" adlı kitabında
birkaç kalem darbesiyle vurguluyor:
"Aydan aya artıyordu dehşet Hergece, sarhoş
gardiyanlar, yanlannda köpekleri, ellerinde suçla-
ma belgeleri, koğuştan koğuşa koşup, bozuk ka-
ba dilleriyle, mahpuslann adlannı uluyarak ortalı-
ğj velveleye veriyor, yirmi kurban için geldikleri
halde ikiyüz kişinin birden yüreğine korku salıyor-
lardı. Kanlı gölgelerie dolu bu koridorlardan her
gün sessiz soluksuz, kadını erkeği, yaşlısı genci,
yirmi, otuz, kırk, elli hükümlü geçiyordu. Koşullar,
nitelikler ve duygular yönünden o kadar değişik
kimselerdi ki bunlar, insan bu adamlar kurayla mı
böyle bir araya getirilmiş diye sormaktan kendini
alamıyordu."
•
Insanlık tarihinde aydınlık çok yeni bir olay!.. Bu-
gün de yeryüzünün nice yöresi mezbahayı andın-
yor. Ne var ki bu karmaşada yaşananın özünü yi-
ne şair yakalıyor, Dubuc'ün şarkısındaki gibi:
Şu neşeli günde nedir aniden
Üstümüze karanlık gibi çökeni.
Ölüm, iğrenç zorbanın suç ortağı
Aldı özgüriüğün intikamını.
Yaşamla ölüm arasındaki savaşımın türküleri bu-
gün de süregeliyor. Bu karmaşanın özünü 1871 'de
Paris Komünü yenilgisinden sonra, Arthur Rimba-
ud on yedi yaşındayken özetliyor:
"Kurtuluş bir tek;
Bekle bilimi
Ceza gelecek"
•
"1789 Devrim Şarkılan" 1997'de Türkiye'de de
söyleniyor: Erdoğan Alkan sürekli devrimin soluğu-
nu Türkçenin güzelliğinde dile getiriyor.
Bu kitabı okuyun!..
AM
MUSTAFA ASEVf
HAYRULLAHOĞLU
Sevgili MUSTAFA,
Dün seni öldüren karanhğı
her gece küçük mumlarla
aydınlatıyoruz.
Adaletin ışığı, her cinayeti aydınlatana kadar
susmayacağız.
Unutmayacağız.
Eşi: AYNUR IIAYRULLAHOĞLU
ve ailesi
MUSTAFA
HAYRULLAHOĞLU
TKPMerfcKKıtfnÜyai
1982 yılında öldürüldü.
,\nısını özgürlük ve dayaruşma
yürüyüşümüzde yaşatacağız.
Anma toplantısı: 16 Kasım Pazar saat 12.00
Kasımpaşa Kimsesizler Mezariığı
ÖDP tSTANBUL ÎL ÖRGÜTÜ