18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 19NÎSAN1991 Hopa'dan Türk-Sovyet sınırına gitmek sanıldığı kadar kolay değildin heyelan vefırtına, yolları taşla doldurur SarpKapı'mn yollarısarptırîstanbul Üniversitesi îktisat Faküttesi öğ- retim üyelerinden Prof. Dr. Gülten Kazgan, Sovyetler Birliği'nin Krasnodar kentine yap- tığı gezinin izlenimlerini Cumhuriyet için yazdı. — 1 — Krasnodar, Sovyetler Birliği'ne (şimdilik hâlâ) bağlı Rusya Federasyonu'nda, Kara- deniz'in kuzeydoğusunda bir kent. Hasbel- kader, kış ortasında 14 kişılik bir grubun bir üyesi olarak bu kente yolumuz düştü. 14 - 15 saatte bu kente varmanuz gerekir- ken tam iki buçuk günde varabildik. Gerek gidiş yolunda gerek Krasnodar'da kaldığı- mız bir hafta süresinde cilt cilt kitap oku- sak anlamını tam yakalayamayacağımız olaylan gördük ve yaşadık. Gidiş ve dönüş yoleuluğu dahil on gün süren gezi, son de- rece öğretici oldu. Gördüğümüz ve yaşadı- ğırruz olaylar karamizahsal bir renkte oldu- ğu için bünlan aynen olduğu gibi yansıtma- yı yeğledik. Karadeniz Ekonomik Işbirliği Alanı'nın kurulup işlerlik kazanması halen gündem- de. Türkiye'nin, bu çerçevede, Bulgaristan ve Romanya yanında Sovyetler Birliği iie ya- kın ekonomik ilişkilere girmesi söz konu- su. Hatta belirtildiğine göre uzun dönem- de mallar, hizmetler, sermaye, işçiler -Av- rupa Topluluğu'na benzer biçimde- ser- best dolaşuna konu olabilecek. Bu bakım- dan komşulannuzda olup bitenler kadar, bizleri oralara bağlayan yollan tanımakta da yarar var. Bu yazı dizisinde görüleceği gibi bir yandan Türkiye tarafındaki altya- pı eksikliği ve doğal koşullann çetinliği, komşumuzdaki milliyetçi hareketlere ve ekonomideki birtakım dengesizliklere ek- lendiğinde, yavan gibi gözüken bir gezi, he- yecan dolu bir serüvene dönüşebiliyor. Krasnodar'a gidiş yolu biraz dolambaç- lı. İstanbul'dan Trabzon'a uçakla gidiliyor, Trabzon'dan Sarp gümrük kapısına karayo- lundan gitmek gerekiyor. Sarp'tan Batum'a geçiliyor ve Batum'dan tekrar uçağa binip Krasnodar'a varılıyor. Yolun Hopa'ya ka- dar olan kısmı, güneşli açık bir havada, ola- ğan bir gidişti. Sadece biraz gecikerek var- dığunız için bir gece Hopa'da otelde kalmak gerekti. Ve serüvenimiz bundan sonra baş- ladı. Hopa-Batum'un aşılmaz yollan Hopa'da kaldığımız otelde sabah kalktı- ğımızda, bir önceki günün güleryüzlü ha- vasının gitmiş olduğunu gördük. Gece de- niz azmış, şiddetli bir yağmur başlamıştı. Karadeniz'in dalgaları Atlantik ya da Pa- siflk Okyanusu'nunkileri hiç aratmayacak bir boya yükseliyor, sahile vurup çatladığın- da yollan sel basmış gibi oluyordu. Sahil- de çamur gibi olan rengi, açıklarda koyu grileşiyor, karanyordu, sanki ismini haklı çıkarmak ister gibiydi. Karayollan açılmaz- dan önce, bu bölge Türkiye'nin geri kalan kısmıyla ancak deniz yoluyla ilişki kurabi- liyordu. Kışın, böyle fırtınalar, azgın dal- galar bu denizin olağan hali; hele, iyi ko- runmuş limanlar da yapılmazdan önce böl- ge insanlan ne yapıyordu acaba? Düşünme- si bile bugün insanın yüreğini sızlatıyor. Evet, bu sabah Karadeniz bir başka deniz; kızgm, azgın, ürkütücü. Yağmur da çok şid- detli. İkisi bir arada her tarafı su içinde bı- rakıyor. Zaten bu yörede sudan bol bir şey yok. Sahil şeridinde giderken yan taraftaki dik yamaçlardan adım başında bir küçük çağlayanın aşağı aktığı görülüyor. Çağla- yanlarla birlikte mandalina ve portakal ağaçlan, çay bahçeleriyle örtülü yamaçlar, yörenin en çarpıcı güzellikleri. Bugünün düne benzemediğine karar ve- KARADENİZ'İN DOGUSUNDA G ü l t e n K a z g a n Hopa'dan Sarp Kapı'ya doğru yola çıkıyoruz. Ancak haberler kötü: Heyelan dolayısıyla yol kapanmış. Çare? Heyelan bölgesini dağ yolundan aşmayı deniyoruz. Minibüs karlı dağlara tırmanmaya başlıyor. Bin metre kadar tırmandıktan sonra karşımıza aşılması güç, kırık dökük bir köprü çıkıyor. Üstelik konvoydaki taksinin zinciri de yok. Büyük hayal kırıkhğı içinde karlı yollara yeniden düşmüş geri dönüyoruz. Başladığımız noktaya dönünce son çareye başvurup yolu açmaya çalışan greyderin peşine takılıyoruz. Arkamızda birkaç Sovyet Ladası. Greyderin yol açma sürati ile sahil yolunda ilerliyoruz. Yoldaki heyelan biraz da müteahhitlerin yol açma tekniğinden kaynaklanıyor. Yamaçlar traşlanıp çıkan taşlar denize dökülüyor. Deniz fırtına ile onları tekrar yola atıyor. Greyder yine denize süpürüyor. Tam bir Sisifus çalışması. rip yola düzülüyoruz, sabah saat 10'da yi- ne bir minibüs ve bir taksiden oluşan iki arabalık konvoyumuzla... On beş dakika kadar sonra TEK'in sahildeki tesisine geli- yoruz. Haberler kötü: Yolun heyelan dola- yısıyla kapandığını, daha ileri gidemeyece,- gimizi öğreniyoruz. Hesapça bizim öğleden sonra 01.00 civarında Batum'da ohnamız gerekiyor uçağımıza yetişmemiz için. Çare yok, heyelana uğramış bölgeyi dağ yolun- dan aşacağız, sahile sonra ineceğiz. Dağlar karlı, ama aramızda kimsenin aklına dağ yolunun açık olup olmadığını sormak gel- miyor, ne de arabalara zincir takmak gere- kebileceği; hem de şoför uzun zamandan beri dağ yolundan gidip gelmediğini söyle- diği halde. Hep birlikte tek arabanın ancak gecebileceği genişlikteki dağ yoluna vuru- yoruz, tırmanmaya başlıyoruz. Buralann güzelliği bir başka. Tek tük evler yamaçla- ra serpilnüş, sahil şeridindeki çirkin yapı- laşma yok. Hiç bitmeyen, seyrek yerleşme alanları arasındaki yerlerde çay bahçeleri kat kat aşağı doğru uzanıyor ve karlı ya- maçları süslüyor. Günlerden pazar, etrafta çocuklar koşuşuyor. Peki, bu çocuklar her gün buralardan okula nasıl gidiyorlar? Şo- före soruyorum. Dolmuşlar gedrip götürü- yormuş, bir sorun çıkmıyormuş. Tırmanma- ya devam ederken sık sık özel arabalara, sır- tında tüfekleri avalara rastlıyoruz. Av mev- simiymiş, ayı, karatavuk gibi pek çok av hayvanı varmış ormanlarda, ama artık ayı avı yasaklanmış. Bir ayı postu 3-4 miiyon ettiğine göre bu yasak acaba ne kadar ge- çerli olabiliyor? Sık sık virajlarla dolanarak yükselen karlı yolda, bizden önce yukarı çıkan avcı ara- balarının açtığı tekerlek izlerinden sorun- suz gidiyoruz. Arabanın içi sıcak, doğrusu ya keyifsiz degiliz. Bu beklenmedik dağ yol- culuğundan kimsenin şikâyeti pek yok. Yaklaşık bin metre yüksekliğe çıktığımız- da, işler biraz değişiyor. üstelik aşağı sahi- le inebilmek için daha epey tırmanmak ge- rekiyor. Önce aşılması güç bir köprü beli- riyor: Minibüsün rahat geçebilmesi için çok dar, parmaklıklan kmlmış, kenarlardan aşağı sarkıyor, üstelik de tam sert bir vira- jın üstünde. Derken arabalara zincir tak- mak gerekiyor, yollar kayganlaşmış, ama konvoydaki taksinin zinciri yokmuş meğer. Biraz Üeri baktığımızda ava arabalannın te- kerlek izlerinin de bulunmadığını görüyo- ruz. Demek avcılann av yeri burası. Saat 11.30, yola cıkalı bir buçuk saat olmuş. An- laşılıyor ki bu yolu boşuna gelmişiz, çün- kü daha ileri gitmek olanaksız. Büyük ha- yal kınklığı içinde, karh yollara yenik düş- müş geri dönüyoruz. Tıpkı Moskova kapı- larından dönen Napolyon ya da Hitler or- dulan gibi gerisin geriye, başladığımız nok- taya. Üstelik artık uçağa yetişme umudu da kalmadı. Grup, ne yapmak gerektiği konu- sunda karar veremiyor: Hopa'ya dönelim diyenler var. Her tarafı dökülen otelin buz gibi odasını düşününce bana karabasanlar geliyor. Batum'da bin beterinde kalacağımı bilmediğim için. Taşlar üzerinde dans Ve başladığımız noktaya iki saat sonra ge- ri dönüyoruz. TEK'in önündeki sahil yolun- dan ileri baktığımızda yolun kapkara, her boydan taşla kaplı olduğunu görüyoruz. Sallana sallana taşlı yolu aşıp bizim tarafa geçen bir başka minibüsün şoförü bizim şo- före sesleniyor, "Sakın yola çıkmayın yol kapalı" diye. Aslında Sarp'a kadar sadece 18 km var; valizler olmasa, olanca şidde- tiyle yağmur yağmasa, dalgalar sürekli ka- yalara çarpıp yolu ıslatmasa, yürünemeye- cek bir yol değil, ama işte bunların hepsi var. Şoförümüz çaresizliğimizi görünce, im- kânları zorluyor. Greyderin şoförüne doğ- ru koşuyor, onu bize yolu açmaya razı edi- yor. Sahil yolunun ne denli tehlikelerle do- lu olduğu bu arada daha iyi anlaşılıyor; çünkü taşlar bir kereliğine aşağı inmiş, ora- da kalmış değil. Dalgalar sahile her çarpış- ta denizden yenilerini getiriyor. Bu arada, eski model, birkaç Lada marka Sovyet pla-, kah araba önümüzde, arkamızda boy gös- teriyor. önde greyder, peşinde bizim kon- voy ve Lada'lar, hep birlikte yola düzülü- yoruz. Greyderin yol açma süratiyle sahil yolunda ilerliyoruz. Heyelan dedikleri Mühendisler iktisatçıhk yaparsa, iktisat- çılar niçin mühendislik taslamasın? Bizim TRT'nin ve basının "Dogu Karadeniz sahil şeridinde hejvlan var" demesine bakmayın. Yollann taşla tıkanması bir doğal toprak kayması olayı değil, daha çok uygulanan yol yapım yönteminden kaynaklanan bir afet. Sarp sınır kapısının açılması ve ticari fa- aliyetin devreye girmesiyle birlikte bu yolu genişletmek gerekmiş, Karadeniz Ekonomik lşbirliği Alanı anlaşma aşamasma girdiği- ne göre bu artışın beklenmesi olağan. Ger- çi, Karadeniz sahilinin bu yöresi bugün çok sz nüfus barındınyor, ama yakında ekono- mik faaliy.-t hacmi mutlaka artacak bura- lann. Yolun yapımını üstlenen müteahhitlik şir- keti şöyle bir yöntem izliyor: Kalın bir do- ğal bitki örtusüyle, sarmaşıklar, her boyda ağaçlarla sımsıkı örtülü olan yamaçları yol açmak için tıraşhyor. Alttan simsiyah ka- yalar çıkıyor ortaya ve tabii, bu kayalar da kısmen tıraşlanıyor. Makineler tuaşlama so- nucu aşağı inen kayalan ve her boy taşı kep- çeleyip dalgakıran gibi denizin kenanna yı- ğıyor. Bu arada yapılan yolun deniz seviye- sinden yüksekliği de eskısi gibi, yani alçak bir seviyede bırakılıyor. Bu yöntem, açılan yolun taşla örtülmesine iki biçimde yol aça- biliyor: Bir yandan, yamaçlarda açıkta ka- lan kayalar aşağı yuvarlanıyor; bunlar ge- nelde büyük kayalar olduğu için yoldan ge- çenlere büyük tehlike yaratıyorlar. Fakat yo- lu geçilmez hale getiren ve küometrelerce si- yah görünüme bürüyen bunlar değil, dal- gaların sahile vurdukca yola fırlamğı kü- çük ve orta boydaki sipsivri taşlar. Greyder, bunları kenara itip tekrar deni- ze yuvarlıyor, deniz azıp dalgalar sahilde çatladıkça tekrar yola fırlatıyor. Böylece Si- sifos efsanesindekine benzer, sonu gelme- yen bir süreç yaşanmaya başbyor. Yol biraz yükseltilse, dalgalann güçü taşları fırlatma- ya yetmeyecek. Belki başka bir yol inşaat teknolojisiyle de engellenebilir. Ama görü- nen o ki, halen uygulanan yöntemle bura- lann heyelan denilen, gerçekteyse doğal bir heyelan olayı olmayan afetten yakasmı kur- tarması kolay olmayacak. Kemalpaşa'ya geldiğimizde greyderin şo förü daha ileri gidemeyeceğini söyledi ve bi- zi taşlı yolun ortasında bırakıp geri döndü. Bundan sonra yolculuk da iyice tehlikeli bir maceraya döndü. Şoför, rehber ve grupta- ki gençler arada bir arabadan inip yolu taş- lardan temizliyor, böylece yola devam ede- biliyorduk. Geri kalan yerlerde ya şans eseri yolda taş bulunmuyor ya da bulunsa bile şoför "Ya Allah" deyip taşlar üzerinde ara- bayı dans ettirerek sürüvordu. Aklıma, Yves Montand'ın başrolü oynadığı "Korkunun Ücreti" fılmi geldi, Gerçi bizim konvoy nit- rogliserin taşımıyordu. Sovyet plakalı La- da'lar şişman Sovyet bayanlan ve Trabzon'- dan aldıkları torba torba eşyayı, bizim mi- nibüsle taksi dc Krasnodar yolculannı ve va- lizleri taşıyordu, ama yolun çetinliği bir yan- dan, şiddetli yağmurla azgın denizin getir- diği dalgalar diğer yandan, yoleuluğu iyice tehlikeli hale getiriyordu. Neyse, kazasız belasız, saatte ortalama 5-10 km arası bir süratte giderek 15.30 ci- vannda Sarp'a, gümrük kapısına ulaştık. Sarp gümrük kapısı Karadeniz lşbirliği Alanı çerçevesinde Sovyetler'le işbirliğinin aşması gereken en- geller konusunda bir diğer izlenimi Sarp gümrük kapısında edindik. Bizi getiren ara- balardan indikten sonra yağmur altında gümrük işlemleri için bekleme başladı. Gümrük işlemleri önce Türk tarafı, arka- dan Sovyet tarafında, yani Sarpi'de sürdü; sırat köprüsünden gecmek herhalde bundan daha zor olamazdı. Hiç olmazsa bizim ta- rafta işlemler bir bina içinde yapılıyor, in- san yağmurdan korunabUiyordu; Sovyet ta- rafındaysa, sadece küçük bir kulübe vardı, içinde de denetim işini yapan iki asker otu- ruyordu. Sınırdan geçecek olanlar, yani bi- zim grup artı Lada'larından inen bayanlar, artı bizim valizler ve onlaruı torbalan, ku- tulan yağmur altında bekleşiyorduk. Yflk- sek bir demir telörgü önündeki nöbetçi gümrük alanına üçer kişiyi alıyor, ıslanma süreci bu kez nöbetçi kulübesinin önünde sürüyordu. Hem bizim hem onlann tarafın- da pasaportlar defalarca incelendi, defalar- ca defterlere kayıt olduk, fotoğraflarla ken- dimiz karşılaştınldık; sırat köprüsünden ni- hayet geçtik derken bu kez hangar gibi bir binaya alındık. Bina buz gibiydi, üstelik oturacak bir yer de yoktu; yani ayakta, so- ğukta bekleme daha sürecekti. Gelm. k bil- meyen Sovyet görevliyi beklerken binayı gözleme fırsatun oldu. Karşuruzdaki duvar- da dev boyutta bir fresk vardı, Lenin göz- lerini gururla, güvenle ileri dikmiş, önün- de iki genç elinde meşalelerle aynı yöne doğ- ru bakıyor. Sınlsıklam olmuş soğukta tir tir titreyen insanlar, buz gibi bina ve bitmek tükenmek bilmeyen işlemlerle bu fresk tam manasıyla "kelalaka"lık bir bağ kuruyor- du. Bizi epey beklettikten sonra bu kez sivil bir Sovyet görevli, nihayet gözüktü. Şimdi de üstümüzdeki değerli eşyalar için kaydo- lacaktık: Ne kadar döviz vardı; altın bile- zik, kolye vb... Takı var mıydı; kürk var mıydı? Falan... (Dönüşte de sırtında kürk olanlar Türk gümrüğüne takıldı). Bu kayıt kuyut işi bittiğinde hava kararmaya başla- mıştı. Hopa'dan Sarp gümrük kapısına kadar doğal koşullann çetinliği, altyapının yeter- sizliği bize yollarda bir güne yakın süre kay- bettirdi. Sarp gümrüğündeyse, taraflann birbirine güvensizliği ve bürokrasi çengeli- ne taküıp gecikilen süreyi güne tamamladık. Yarın: Batun'da dolar oyunları HABERLERİN DEVAMI Emekli valîye saldırı (Bafiarafı 1. Say/ada) makam aracı yine 12 Eylül ön- cesi Fatsa'nın Bolaman kasaba- smda kurşun yağmuruna tutul- muş, ancak olaydan koruma gö- revlisi ve şoförü ile birlikte yara almadan kurtuhnuştu. Akkaya, 12 Eylül'den iki ay kadar sonra merkez valiliğine alınmış, daha sonra da emekli olmuştu. "Son Baskı"ya bomba Istanbul'da çıkan akşam ga- zetesi "Son Boskı"nın Teşvikiye Hüsrev Gerede Caddesi'ndeki idari yönetim ve irtibat bürosu- na bayramın birinci günü saat Bayram (Baştarafı 1. Sayfada) nemeyen bir kişi, Mersin'in Me- zitli kasabası yakınlarında Mu- rat Kızılboğa, Balıkesir'in Dur- sunbey. ilçesinde Dursunbey müftüsü Yasin Makasoğlu, oğ- lu Abdullah Makasoğlu, kızı Aj-şe Makasoğlu ve Murat Eryıl- maz, İçel'in Mut ilçesindeki ka- zada ise Cemile Kırmızı ve Ün- zile Işık ölduler. Diğer kazalar- da da Mersin Selçuklar Mahal- lesi'nde Mustafa Kızılboğa, Ay- dın'da Haşmet Erdoğan ve HU- sejin Tozdelen, Isparta Eğridir- de M.AIi Yılmaz, Kocaeli Karamürsel'de Saadettin Altın- kaya ve Mustafa Kılıç, Samsun- da Semra Atalar, Hnseyin Em- re Atalar, Balıkesir-İzmir kara- yolunda Zehra Kurtulmuş, Kü- tahya'da Nazmiye Karakuzu, Manisa Kırkağaç ta Mustafa ve Vesile Demirci, Balıkesir-Bursa karayolunda Nezahat, Oğuz, Kadir ve Coşkun Narmanlı ile kimliği belirlenemeyen bir ço- cuk, Ankara'da da Osman Fah- rettin Karakucak yaşamlannı yi- tirdiler. TRT İzmir Bölge Radyosu vi- yolonse) ve keroan sanatçısı Nursal Ünsal Birtek'in eşi Meh- met Birtek, Izmir'in Karaman- lar semtindeki evlerinde av tü- feğinin patlaması sonucu öldü. 09.30 sıralarında bomba atıldı. Arda Gedik'e ait olan Ekip Ya- yıncüık'ın ön kapısında patlayan parça etkili, saniye fitilli bom- ba hasar yaparken, binada kim- senin bulunmaması can kaybı- nı önledi. Patlamanın olduğu binanın alt katında da aynı fir- maya bağh olarak çalışan Sent- ra Işadamlan Merkezi bulunu- yor. "Son Baskı" gazetesindeki patlamayı yaşadısı bir örgüt üst- lendi. Gazetenin 30 mart tarihli manşetinde Kızıldere olaylannın yıldönümüne dikkat çekiliyor- du. Cumhnriyet Adana Güney II- leri Bürorauz'un haberine göre Adıyaman'm Kâhta Uçesine bağ- lı Menzil köyünde oturan Nak- şibendi tarikatı liderlerinden Mehmet Reşit Erol, bayramın birinci günü bir müridi tarafın- dan öldürülmek istendi. Saat 11.00 sıralannda meydana gelen olayda Denizli'nin Babadağ kö- yünden şeyhini ziyarete gelen 18 yaşındaki Murat Erol, içine ha- şere ilacı doldurulmuş enjektö- rü yanında oturduğu Mehmet Reşit Erol'un koluna sapladı. Enjektörü Erol'a zerk eden genç ise orada bulunan bir başka mü- rit tarafmdan bıçaklandı. Nak- şibendi tarikatı şeyhlerinden Mehmet Reşk Erol, Adıyaman Devlet Hastanesi'ne kaldırılır- ken Murat Erol adlı genç de Kâhta Devlet Hastanesi'nde te- davi altına ahndı. Şeyhin ve sal- dırganın sağhk durumlanrun iyi olduğu öğrenildi. Genç mürit Erol, "adaletsiz davrandığı için saldın diizenlediğini' söylediği tarikat lideri şeyh Mehmet Re- şit Erol'la aralarında herhangi bir yakınlık olmadığını, sadece soyadlannın benzediğini söyle- di. 'Menzil Şeyhi' Mehmet Reşit Erol, 12 Eylül dönerhinde Ada- na Sıkıyönetim Komutanbğı'n- ca "genel güvenlik ve kamu dü- zeni bakımından bölgede bulun- ması sakıncalı görüldüğünden' bir süre Çanakkale'de mecburi ikametgâha tabi tutulmuştu. Terör Yasası ne getiriyor? Sorular-Yanıtlar"Kimler terör suclnsu sayılacak?" • Hemen hemen herkes! Cumhuriyetin niteliklerini değiştirmek amacıyla örgüt kurdunuz gibi bir savla Mar..sist örgüt ve partiler hakkında dava açılıp, bu parti ve derneklerin üyeleri terör suçlusu sayı- labilir. Daha önce ceza yasasının 141. madde- sine sokulan örgütlenmeler, bundan son- ra 146. madde kapsamı içinde görülebilir. Yasanın 7. maddesiyle de laikliğe aykı- n örgüt oluşturanlar, bu örgütlerin faali- yetlerini yönetenler 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandınlabilecek. Örgüt üyeliğinîn cezası da 3 yıl. Bu örgüt- ler kolaylıkla terör örgütü sayılabilecek. Bu örgütlerin terör örgütü sayılmaları için silahlı e>'lem yapmalan da gerekmiyor. Bir örgütün terör örgütü sayılması savcüığın ya da mahkemenin yorumuna bağlı. Bir örgüt, terör örgütü sayılırsa bu örgütün hiçbir eyleme katılmayan üyeleri de terör suçlusu sayılabilecek. "Dinci partiler kurulması serbest mi?" • Hayır değil. Hem anayasa hem Siya- si Partiler Yasası dinci parti kurmayı ya- sakhyor. Hem anayasa hem Siyasi Parti- ler Yasası, kaldırılan 163. maddedeki suç unsurlarını taşıyor. Bu bakımdan herhangi bir değişiklik yok. "Bir derneğin hiçbir eyleme kaülmamıs üyesi terör suçlusu sayılarak tutuklanacak mı?" • Evet. Yasanın 2. maddesi böyle bir uy- gulamaya yol açacak tehlikeyi içeriyor. Bir örgüt, terör örgütü olarak görülürse, bu örgütün terör eylemleri ile uzaktan yakın- dan ilgisi olmayan üyeleri de terör suçlu- su sayılacak; bu, "cezalann şahsiliği" il- kesine aykındır. "Laikliğe aykın örgüt kuranlar ve ey- lem yapanlar kaç yıla mahkûrn olacak- lar?" • Yasanın 7. maddesi din devleti kur- ma amacıyla örgüt oluşturanlara 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası vermek için de kullanılabüecek. örgütü yönetenlere 5-10 yıllık ağır hapis cezası, üyeler de 3 yıl- dan 5 yıla kadar ağır hapis cezası ayrıca 200 milyondan 500 milyona kadar ağır pa- ra cezası öngörülmüş. Bu örgütlerin propagandası da 1 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis cezası öngprüyor. "Yasadışı örgütkr hakkında habcr ya- yınlayanlara ne ceza verilecek?" • Bu suçlar için para cezası öngörülü- yor. Terörle mücadelede görev almış ka- mu görevlilerinin adlanru açıklamak da 1 milyon liradan 10 milyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılacak. "Yasa dışı örgiitlere yardım edenler ne olacak?" • Bir örgüt yasa dışı sayıldı mı, bundan sonrası zincirin halkalan gibi gelecek. Yar- dım, demek, vakıf, sendika ve benzeri ku- rumlarca sağlanmışsa, bu kuruluşlar ka- patılacak ve malvarhklarına da el kona- cak. Örneğin, bir dernek, "terör örgütü" niteliğinde görülürse, bu derneğe konfe- rans salonunu veren sendikaya da "bu te- rör örgütüne yardım ettin" diye dava açı- hp sendika kapatılabilecek. Bütün bu an- tidemokratik uygulamalar, terörün tanı- mındaki soyutluktan kaynaklanıyor. Ya- sanın terör tanımı yapan 1. maddesi "ka- nunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesine aykı- rıdır. Bu ilke ceza yasalannda suçların açıkça tanımlanmalannı gerektiriyor. "Komiinist partikri kurulabUecek mi?" • Hayır. KomUnist partilerinin kurula- bilmesi için hem anayasada hem Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik yapmak ge- rekiyor. Bugünkü anayasa ve Siyasi Par- tiler Yasası varken "komünist" adıyla parti kurulamaz. \asaklar yeniden yürürlükte (Ba^larafı 1. Sayfada) nek hakkında dava açıldığında, derneğin suç sayılan eylemleri- ne katılmayan üyeleri "terör suçlusu" sayılacaklar. Dinsel görüşlere ağırhk veren parti ve derneklere karşı "laik diizeni değiştirmek, cumhuriye- tin varlığını tehlikeye dttşür- mek" savlarıyla dava açıla- bilecek. Aynı yasa, "devletin iilkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü- nii bozmak" savıyla Kürt soru- nu ile ilgili görüş acıklayan, çö- züm yolu öneren kişi ve kuru- luşlar hakkında da davalar açı- labilmesini kolaylaştına düzen- leme getiriyor. Terör ile Mücadele Yasası ile "cezalann şahsiliği" ilkesine ay- kırı olarak, "terör suçlusu" sa- yılan bir derneğin bu eylemlere hiç kanşmamış üyeleri de "te- rör suçlusu" sayılarak cezalan- dırılacak. Bir siyasal parti ya da derne- ğin iki üyesi suç sayılan eylem- leri yaparlarsa, bu parti ve der- neğin terör suçu kapsamında görülmesi yolu da açılıyor. Terör ile Mücadele Yasası, herhangi bir gösteri ve yürüyüş- te, Kürtçe pankaıi taşımayı ve Kürtçe slogan atmayı da 2 yıl- dan 5 yıla kadar uzanan ağır ha- pis cezalarına bağlıyor. Bu ya- sa ile kaldırılan Türkceden Baş- ka Diller ile Yapılacak Yayınlar Hakkındaki Yasa ile getirilen yasaklar korunduğu gibi bu suç- lar için öngörülen ceza alt ve üst sınırları da genişliyor. Yasa maddesi, bu suçun hangi yön- tem, amaç ve düşünceyle olur- sa olsun ifadesiyle de yaşanan uygulama alanını da genişleti- yor. Yasayla terör örgütlerinin bil- diri ve açıklamalannı basan ya- yın organlan hakkında da dava açılmasını öngörülüyor. PKK, Hizbullah, Dev-Sol ve TİKKO gibi terörü yöntem olarak seçen örgütler ile ilgili yayınlar, bu ya- sanın kapsamı içine görülerek il- gililer hakkında dava açılıp pa- ra cezalan verilebilecek. » Bir terör örgütü ile ilgili ope- rasyon yapan güvenlik görevli- lerinin kimler olduğunu yazmak da suç sayılarak dava açılabile- cek. Bu yasa ile hapis cezalan ile para cezalarında yasanın öngör- düğü cezalann üst sınırları da aşılabilecek. Yasa ile suç sayılan yayınlar yapan gazete ve dergiler "bir ay önceki ortalama satış tutannın yüzde 90 kadan".ağır para ce- zasına carptınlabilecek. GOZLEM UGUR MUMCU(Baftarafı I. Sayfada) — Komünist... ırk ve bölge adlanyla parti kurulamaz... Siyasi Partiler Yasası, ayrıca herhangi bir partinin "Cllke- de Kürtler vardır" demesini de yasaklıyor! Yasa, "Kürtler kendi dillehni konuşsunlar" demeyi de ya- saklıyor. İnanmadınız değil mi? İnanmadıysanız ilgili maddeyi yazayım. Madde 81: — Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli ve dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına daya- nan azınlıkiar olduğunu ileri süremezler. Sürerlerse ne olur? Sürerlerse, Anayasa Mahkemesi bu partileri kapatır. TİP, 12 Mart 1971 döneminde, işte bu gerekçelerle Ana- yasa Mahkemesi'nce kapatılmıştı. TİP'in kapatılma gerek- çesi "komünistlik" değildi; Türkiye'de Kürtler vardır" de- mesiydi. Siyasi Partiler Yasası, Türk dili ve kültüründen başka dil ,ve kültürleri korumak ve geliştirmek amacıyla "faaliyette bulunan" partilerin de kapatılacağını öngörüyor. Bu yasa yürüriükteyken, hiçbir siyasi parti "Kürt dili de vardır" diyemez. Derse, Anayasa Mahkemesi'nce kapatılır. Yasa böyle. Siyasi Partiler Yasası'nın 87. maddesi de Terör ile Müca- dele Yasası ile kaldırılan 163. maddenin yasakladığı "din devleti kurma" amacıyla parti oluşturulmasını da yasaklıyor. Yasa, devletin siyasal, hukuksal ve toplumsal düzenini "kısmen de olsa" din temellerine dayatmak amacıyla parti kurmayı suç sayryor ve bu amaçla kurulan partilerin de Ana- yasa Mahkemesi'nce kapatılmasını öngörüyor. "Terör ile Mücadele Yasası" din temellerine dayalı örgüt kurmayı da yasaklıyor. Hani kalkmıştı 163. madde? Ceza Yasası'nın 163. maddesi kaldırılmış. Bu maddenin yasakladığı eylem ve dûşünceler, "Terör ile Mücadele Ya- sasr"nın 7 maddesi ile yeniden yasaklanmıştır. Nasıl mı? O da şöyle: Yer.ı yasanın 1. maddesi cumhuriyetin niteliklerini — bu arada laik düzeni — değiştirmek amacıyla örgüt kuranları, bu örgütler adına etkinlik düzenleyenleri ve bu örgütleri yö- netenleri beş yıldan 10 yıla kadar uzayan ağır hapis ceza- lan ile kovalıyor. Ayrıca 200 milyon liradan 500 milyon liraya kadar ağır pa- ra cezalan ile cezalandırıyor. Bu örgütlerin propagandasını yapanlarada 1 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis cezası veriyor Ne değişti peki? Hiç... Eskiden suç olan eylem ve düşünceler yeni yasada da suç sayılıyor. Demokrasi mi? Zor dostum zor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear