23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Babacan, demokratikleşme sürecindeki tıkanıklıkların Türkiye’yi etkileyeceğini söyledi C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 2 MAYIS 2008 CUMA ‘Yabancı sermaye azalacak’ Türban tartışmalarına değinin Babacan, “21. yüzyıl Türkiye’sinde böyle bir yasağın devam etmesini kimsenin düşünmemesi lazım. Türkiye ya bazı önyargıları geride bırakacak ya da bunlarla yaşamaya devam edecek” dedi. ANKARA (AA) Dışişleri Bakanı Ali Babacan, resmi ziyaret için gittiği Umman’dan dönüşü sırasında uçakta bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. Babacan, “Türkiye’ye uluslararası sermaye akışının bu yıl maalesef gerileyeceğini” belirterek bunda global ekonomik dalgalanmaya ek olarak Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerin de rolü olduğunu söyledi. Bir örnek veren Babacan, “Geçen yıl nisan ayında büyük bir yatırımcı bizim arkadaşlarla mailleşiyor, bizim arkadaşlar randevu ayarlıyor, arkasından malum nisan ayındaki gelişmeleri yaşıyoruz. Ertesi gün bir eposta, ‘Bunlar doğru mu? Eğer doğruysa 1015 sene sırtımı dönüp de Türkiye’ye bakmam’ diyor” dedi. Babacan, bir ülkede demokrasinin işleyişinin o ülkenin öngörülebilirliğiyle çok alakalı olduğunu ifade ederek “TürDışişleri Bakanı Ali Babacan, resmi ziyaret için gittiği Umman’ın başkenti Muskat’ta Umman’ın Dışişlerinden Sorumlu Bakanı Yusuf Bin Alevi Bin Abdullah’la görüştü. Babacan, Bakan Abdullah tarafından verilen yemeğe de katıldı. (Fotoğraf: AA) İzmir Kitap Fuarı’ndan... lara yol açmıştır. Batı dünyası, Türkiye’de İslamcı tehlikeyi görmeyip davayı demokrasiye karşıt olarak yorumlamıştır ve bu tavrı hâlâ sürüyor. Hele hele Avrupa Birliği adına konuşanların demokrasi ve laiklik kavramları üstüne bilgileri kuşkulandırıcı haldedir. Türkiye’de sürü sepelek dolaşan “Yobaz ve hokkabaz”ların bir türü de AB’de dolaşıyor. Onlardan istediğimiz ise şudur: Gölge etmeyin! ? Fuarda ilgimize çarpan eserler ise şunlar: Turgut Özakman’ın Diriliş, Vural Savaş’ın AKP Çoktan Kapatılmalıydı ve Emre Kongar’ın Tarihimizle Yüzleşmek, ilgileri sürdürürken, Günizi Yayıncılık’tan şu iki eser: Hikmet Çetinkaya’dan Fethullahçı Gladyo; Faruk Şen’den Ayyıldız Altında Sürgün. Sel Yayıncılık’tan, Semih Poroy, Feklavye; Berfin Yayınlar’dan: Faik Bulut, Ordu ve Din, Devlet Gözüyle İslamcı Faaliyetler (18262007); Nurettin Koç, Laik Eğitimden Şeriatçı EğitimeUlusal Eğitimde Çöküş Süreci; Abit Dursun, Turan Dursun ve Aydınlanma. Asya Şafak Yayınlar’dan: Bayram Kaya, Türk Felsefe Tarihi; Erol Bilbilik, Geniş Ortadoğu Projesi; Yılmaz Dikbaş, Avrupa Birliği. Tabuta Çakılan Son Çivi. Literatür Yayıncılık’tan Mahmut Makal Kitaplığı: Bizim Köy, Hayal ve Gerçek, Yeraltında Bir Anadolu, Deli Memedin Türküsü, Bozkırdaki Kıvılcım Enstitüler. Pencere Yayınlar’dan, Michael J. Arlen, Ararat Yolculuğu; Turgut Acar, Mor Kapı; Hülya Ergün, Halı; Nancy Krikoryan, Zabel; Mehmet Özgen, Çağdönümü ve Marksizm. Kavim Yayınları’ndan, Doğan Emrah Zıraman, Aşağılama İlişkileri Üzerine Tezler. Peri Yayınlar’dan, Veysel Çamlıbel, Kavalımın Sesindeki Büyü. Kırmızı Yayınları’ndan, Bahadır Gülmez, Edebiyat, Müzik ve Resimle Yaşamak ya da Roland Barthes; B. Strauss, Evlerde Uyur Uyanık Yalanlar; Erhan Bener, Eski Dostlar, Türküsünü Arayan Adam, Açık Pencere; İsmail M. Başat, Gökyüzünden Başka Sınır Yok; Özdemir İnce, Ağustos 1936; Özdemir İnce, Bir Ana Heykeli; Behçet Aysan, Düello; Comte de Lautreamont, Maldoror’un Şarkıları; Ch. Baudelaire, Paris Kasveti; Aziz Nesin, % Kaç Aptalız?; Enis Batur, Pasaport Damgaları; Erdoğan Aydın, Öteki Tarih; Anthony Giddens, Sosyoloji. kiye ancak demokrasisi derinleştikçe, AB yolunda ilerledikçe daha öngörülebilir bir ülke oluyor. Demokratikleşme sürecinde olan herhangi bir tıkanıklık ya da tıkanıklık ihtimali, Türkiye’yi öngörülebilir olmaktan çıkarıyor. Öngörülemeyen ülkede de ne uzun vadeli kredi açılması, ne de doğrudan sermaye girişi beklemek boşuna” dedi. OPENHAG KRİTERLERİNE VURGU Babacan parti kapatma davası konu K sunda ise AB’yi işaret ederek “Türkiye’nin bir şeyi doğru mu, yanlış mı yaptığını mukayese edecek ölçütler ve standartlar var. Bunlar Kopenhag siyasi kriterleri ve Venedik Komisyonu’nun çalışmaları” değerlendirmesini yaptı. Babacan, türban konusunun anımsatılması üzerine de şunları söyledi: “Bu problemi şöyle ya da böyle aşmamız gerekiyordu. Üniversitelerdeki bazı öğrencilerin okuyup bazılarının okuyamaması, bunun sebebinin de sadece giyim kuşam tarzları olması... 21. yüzyıl Türkiye’sinde böyle bir yasağın devam etmesini kimsenin düşünmemesi lazım. Türkiye ya artık bazı önyargıları ve bazı klişe olmuş yaklaşımları geride bırakacak ya da bunlarla yıllarca yaşamaya devam edecek. (...) Er geç gündeme gelecekti, bugün olmasa yarın, yarın olmasa öbür gün, böyle bir yasakla Türkiye devam edemezdi.” Dışişleri Bakanı Babacan, bir soru üzerine, erken genel seçimi konuşanların bulunduğunu, ancak bunun hükümette de, partide de genel bir eğilim olmadığını söyledi. ‘Soruşturma sonuna kadar gitmeli’ İtalya’da ‘Gladio’yu ortaya çıkaran savcı olarak bilinen senatör Casson, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Öz’e, ‘Yasalara uy, hata yapma’ önerisinde bulundu İstanbul Haber Servisi İtalya’nın “derin devleti Gladio”yu ortaya çıkaran savcı olarak bilinen İtalyan senatör Felice Casson, Türkiye’de Ergenekon gibi bir yapı varsa bunun demokrasiye zarar vereceğini vurgulayarak, “Ama bu yargıya varılabilmesi için, soruşturmanın sonuna dek götürülmesi gerek” dedi. Casson, Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’e de “Yasalara uy, hata yapma” tavsiyesinde bulundu. Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Hukuk, devlet, derin devlet” başlıklı bir sempozyumda konuşan Casson, İtalya’daki Gladio’nun ortaya çıkışı, soruşturma ve yargılama sürecini örneklerle anlattı. “Gladio’nun sadece NATO’ya ait bir örgütlenme değil, CIA’nın örgütü olduğunu gördük. Sadece NATO ülkeleri değil, başka ülkelerde de faaliyet gösteriyordu” diyen Casson, “Örgüt, amacını, İtalyan halkını muhtemel Sovyetler istilasına karşı korumak olarak açıklıyordu. Ama Gladio, tesadüfen kurulmuş bir teşkilat değil, her türlü muhalefete karşıydı” bilgisini verdi. EFFAFLIK ÇOK ÖNEMLİ’ Casson sözlerini “Bir ülkede böyle bir örgütün olup olmadığı nasıl bilinebilir” şeklinde soru ile sürdürerek “Türkiye’de olup olmadığı nasıl bilinebilir? Türkiye’deki durumu net olarak bilmiyorum ama bazı açılardan olduğunu söylemek mümkün” dedi. Felice Casson Casson, devlet içindeki bu tür yapılanmaların yok edilmesi için özgür bir yargı ve basın ile bilgi sahibi bir parlamentoya sahip olmak gerektiğini vurgulayarak, “Şeffaflık çok önemli” dedi. Katılımcıların sorularını yanıtlayan Casson, “Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Öz ile karşılaşsanız, ona ne derdiniz” şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi: “Kendisine, ‘yasalara uy, hata yapma, hiç falso verme, şartlar ne kadar zor olursa olsun kurallara uy. Bir takım kurmaya çalış. Böylece sen ve soruşturma himaye altına alınmış olur. Parlamenterleri de sürece dahil et, parlamentoya sürekli bilgi ver’ derdim.” Casson, Ergenekon soruşturmasının durması halinde Türkiye’nin ne gibi bir zarar görebileceği yönündeki bir soru üzerine, “Ağır ithamlar var, doğru olup olmadığı araştırılmalı. Doğru ise böyle bir yapı demokrasi için tehlikelidir. Ama bu yargıya ulaşmak için soruşturmanın sonuna dek gidilmeli” dedi. HEM ÖĞRENCİ HEM İŞÇİLER Zorunlu göç mağduru çocuklar Haber Merkezi Çalıştıkları ürüne göre bir göç rotası çizen mevsimlik işçiler çocuklarıyla beraber her yıl kilometrelerce yol kat ediyor. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte çocuklarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi’ne soğan, pamuk, çay ve fındık toplamaya giden ailelerin çocukları da aylarca evlerinden uzakta ve zor yaşam şartlarında çalışıyor. Ortalama 6 ay süren mevsimlik göç, en çok okullarından ayrılmak zorunda kalan çocukları etkiliyor. Yaşanan göçle birlikte eğitimlerinden de mahrum kalan çocuklar karne sevinci de yaşayamıyor. Bölgede mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle eğitime ara veren ilköğretim öğrencilerine yönelik araştırma yaptıklarını bildiren EğitimSen Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Karahan, Diyarbakır’da 33 okulda 2 bin 955, Batman’da 17 okulda 2 bin 111, Adana’da 7 okulda 1200, Adıyaman’da 7 okulda 6 bin 584, Şanlıurfa’da 31 okulda 10 bin 5, Gaziantep’te 37 okulda 2 bin 30 öğrencinin mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştığını tespit ettiklerini söylüyor. Bölgedeki bazı kaymakamlar çocukların zorunlu göç mağduru olmalarını önlemek için projeler hazırlıyorlar. u yılki İzmir TÜYAP Kitap Fuarı, 19 Nisan’da başladı. İlan edilen programı uygulanıyor... Halktan ve aydınlardan büyük bir katılımla; İzmir’in nasıl bir kültür kenti olduğu da görülüyor. Bunu biliyorduk; şimdi daha da anlıyoruz. Söyleşiler, konferanslar, açıkoturumlar, dinletiler günlerdir sürüyor. Özetle, 13. İzmir Kitap Fuarı unutulmaz olarak kalacak... Şu anı da unutulmayacak: Fuarda okurseverlerin bizlerden sık sık sordukları şu oldu: “İlhan Selçuk’un sağlığı nasıl gidiyor?” Bizler de, gelişmeleri özetliyor ve geleceğe umutla baktığımızı söylüyorduk. Gözlerdeki sevinç yaşları da umutla karışıyordu. Son günlerde şu haber ise fırtına gibi esti: “İlhan Selçuk, bugün yatağında kahvaltısını yaptı ve Cumhuriyet’i okudu...” Umut birden gerçeğe dönüştü; İlhan Ağabey’in kalkıp aramıza karışması bir gün sorunudur artık!.. ? Fuarda ben de bir söyleşi yaptım ve konu da “21. Yüzyılın Eşiğinde Laiklik”ti. Söylediklerim özetle şu idi: Laiklik, yani dinle siyasetin birbirinden ayrılması bir Batı buluşudur. İlk kez orada ortaya çıkar, büyük bir kavganın konusu olur ve devletin temel ilkelerinden biri olup çıkar ve yine Batı’nın buluşu olan demokrasi de “laik bir demokrasi”dir. Demokrasinin olduğu gibi laikliğin de Batı’da da sorunları vardır. Ancak “laikliğin dostları” ağırlıkta olduklarından, sorunlar da çözülür gider. Türkiyemizin bir özelliği, Müslüman dünyada ilk kez laik bir devlet kurmasıdır. 1923 Devrimi, bağımsız bir ülkede, böyle çetin bir davaya el atmıştır. Ve çok geçmeden, gündeme demokrasiyi de alıp, yine Müslüman dünyada “laik bir demokrasi” yaratmak istemiştir. Bu, bir ütopya değildir. Ne var ki, laikliğin meyvaları devşirilirken demokrasi döneminde, siyasal iktidarların düpedüz ihaneti ile karşılaştık. 1950’den beri sürüyordu ihanet. İslamcı partilerin kurulması ve iktidara gelmesi, laik devleti yıkmanın günü de gelmiştir zannını yaratmıştır. AKP, bu yanlışın kurbanı olarak ortada! Anayasa Mahkemesi’nde açılan kapatma davası, korkunç delillere dayanıyor ve büyük yankı B ‘Ş D İNK DAVASINDA YENİ İDDİA O.S’yi alkışlamışlar Hrant Dink öldürülmeden önce İstanbul’dan gelen bir heyetle toplantı yapıldığını belirten İrfan Özkan, toplantıda Dink’i öldürmeye O.S’nin gönüllü olduğunu ve bu kararın toplantıdakiler tarafından alkışlandığını söyledi. Hilal KÖSE Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesine ilişkin davada ifadesi alınan tutuksuz sanık İrfan Özkan, O. S’nin cinayeti işlemeyi kabul ettiğinde alkışlandığını söyledi. Davanın bundan sonraki oturumlarının, O.S.’nin 18’i doldurması nedeniyle açık olarak yapılmasına karar verildi. Dink’in katil zanlısı O.S, cinayeti organize ettiği ileri sürülen muhbir Erhan Tuncel ve azmettirici Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 19 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beşinci oturuma Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, kızı Delal Dink, kardeşi Hosrof Dink de katıldı. Davayı, ÖDP İstanbul milletvekili Ufuk Uras, CHP milletvekilleri Şahin Mengü, Mehmet Ali Özpolat, DTP milletvekilleri Hasip Kaplan ve Akın Birdal da izledi. Tutuksuz sanık İrfan Özkan, Hrant Dink öldürülmeden önce İstanbul’dan Trabzon’a bir heyetin geldiğini ve bir toplantının yapıldığını söyledi. Bu bilgileri, O. S’nin yakın arkadaşı Ümit Öksüz’ün anlattığını kaydeden Özkan, “Toplantıya kimlerin katıldığını bilmiyorum. Burada, Hrant Dink’i kimin öldüreceği sorulmuş. O. S. de ben yaparım deyince alkışlamışlar. Toplantıdan sonra O.S. 1.5 ay boyunca ortadan kayboldu. Askeri bölgede kaldığını öğrendim” dedi. Özkan, McDonald’s olayından sonra Erhan Tuncel’in, ‘biz yaptık’ dediğini, Hrant Dink cinayeti öncesinde de üzerinde iki silah gördüğünü belirtti. Duruşmada, Yasin Hayal’in, yazar Orhan Pamuk’u ‘Orhan Pamuk akıllı olsun, akıllı’ diyerek tehdit etmesiyle ilgili tanık polisler dinlendi. Hayal, “Orhan Pamuk’tan da tıpkı Hrant Dink’ten nefret ettiğim kadar nefret ediyorum, iğreniyorum” dedi. Öte yandan, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen yazıda, sanık, Trabzon Alperen Ocakları eski Başkanı Mustafa Öztürk’ün cinayet öncesi dinlenen telefon görüşmelerinin imha edilmiş olduğu belirtildi. Mahkeme heyeti, Yasin Hayal’i, McDonalds olayından sonra bir süre kaldığı Bayrampaşa Cezaevi’nde, kimlerin ziyaret ettiğinin sorulmasına karar verdi. ürkiye’nin önümüzdeki dönemi belirleyecek en kritik konusunun Kürt sorunu olduğunu bu köşede sürekli dile getiriyorum. Türkiye’de bu konunun kaşımaya, yani tahrike en açık konulardan birisi olduğu da kesin. PKK’nin son günlerde yollara döşediği mayınlar, kurduğu pusular da tahrik zeminini elverişli hale getiriyor. İşte bu ortam içinde Sakarya’da DTP’nin düzenlediği salon toplantısına yapılan saldırıyı bir yere oturtabiliriz. DTP toplantısı, örgütlü bir şekilde ve saldırganların önceden kendi aralarında haberleşmesiyle basılmıştır. Önce bildik bir örgüt olan Alperen Ocakları’ndan bir grup, ellerinde bayraklarla DTP’nin toplantı yaptığı salonun önüne gelerek basın açıklaması düzenliyor. Ardından şehit yakınları otobüslerle yine salonun önüne toplanıyor. Örgütlü kalabalık kısa sürede bin kişiyi buluyor. Ardından taş ve sopalarla salona hücuma geçiliyor. İçeride toplantı yapan DTP’liler salonun kapılarını kapatarak kendilerini korumaya çalışıyorlar. Havasızlık ve panik nedeniyle içeride fenalaşanlar oluyor. Bir yurttaş bu nedenle kalp krizi geçirerek yaşamını yitiriyor. Diğer fenalaşan insanlar dışarıyı çıkıp hastaneye götürülmek istendiğinde ise saldırganlar ambulansların içindeki insanları da hedef almaktan çekinmiyorlar. T SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Sakarya’daki olaylar, aslında nasıl bir ortam içinde bulunduğumuzu da gözler önüne seriyor. Bu kadar örgütlü bir hazırlık kimler ve hangi örgütler tarafından yapılabilir? Sakarya, geçmişte faili meçhul diye bilinen birçok cinayete tanıklık eden bir bölge. Bu bölgede devlet içindeki güçlerin bazı insanları kaçırarak öldürdükleri ve örgütlü infaz yaptıklarını biliyoruz. Şimdi benzer bir girişim yeniden harekete mi geçirildi? Bu soruyu ciddiyetle sormalıyız. Alperen örgütü, Hrant Dink cinayeti davasından yargılananların gidip geldiği yerler arasındaydı. Bu işin arkasında devlet içinde bazı güçler yeniden harekete mi geçti endişesi haklı bir endişe olarak görülmeli. KürtTürk çatışması kimin işine yarar? Kim böyle bir çatışmadan yarar umabilir? Sakarya olayını bu açıdan incelemekte yarar bulunuyor. Tabii önlemlerin de ona göre alınması gerekiyor. TürkKürt çatışması bugüne kadar Sakarya’da DTP’ye Düzenlenen Saldırı… bütün tahriklere rağmen, toplumun sağduyusu ve devlete egemen olan anlayışın özeniyle bir büyük tehlikeye dönüşmedi. Dönüştürmek isteyenler de başarıya ulaşamadı. Ancak bunu isteyenlerin ve bundan siyasi sonuç elde etmek isteyenlerin bulunduğu da bir gerçek. Soruyu yeniden soralım: Kim ve kimler böyle bir çatışmadan yararlanırlar? Bu çatışma öncelikle parlamenter rejimi köşeye sıkıştırır. Sorunun demokratik bir sistem içinde çözülmesinin mümkün olmadığı fikrinin yaygınlaşmasına hizmet eder. Yani bundan demokrasi dışı güçler yararlanırlar. Onlar çatışmadan kendi hedefleri doğrultusunda sonuçlar çıkarmak isterler. O zaman bu tür gerginlik ve tahriklerde bu tür güçlerin parmağını aramakla işe başlayabiliriz. ??? Bu tahrikçileri tecrit etmenin ve tertiplerini boşa çıkarmanın yolu, şiddet eylemlerine karşı ortak bir siyasi tutum al maktır. Sonuç olarak düdük çalıp, Meclis saf dışı kaldığında siyasi partiler de yok oluyorlar. Bu tür tertipler tümüyle parlamenter rejime ve demokrasiye yöneliktir. Parmaklarıyla “kurt” işareti yapan gençler, belli bir siyasi akımı simgeliyorlar. Bu nedenle öncelikle bu siyasi akımın temsilcilerinin dikkatli olması gerekiyor. Kendi taraftarlarına çekidüzen vermeleri gerekiyor. Unutmayalım ki düdük çalınca gelenler, siyaset alanında pek de ayrım yapmıyor. 12 Eylül döneminde cezaevinde MHP yöneticileri ülkücülerin kullanıldığından şikâyet ediyorlardı. Bundan ders çıkardıklarını da sanıyorum. Ancak yine “açık” ve “yakın” bir tehlike ile yüz yüze gelebiliriz. Bu konuda kullanılması mümkün olan siyasi akımların sorumlularına öncelikle görev düşüyor. ??? Türkiye’nin Kürt sorunu vardır. Bu sorun makul bir noktaya çekilemezse önümüzdeki dönemde çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Sakarya’daki olaylar bir sinyaldir. Bu sinyali hep birlikte, Türk’üyle Kürt’üyle iyi algılamamız gerekiyor. Yarın çok geç olmadan… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle