05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MAYIS 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 D. Baykal, Keşke Can Kıraç’ı Dinleseydi alatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu’nda, okulun üç eski mezunu, kıdem sırasına göre, Mükerrem Taşçıoğlu, Can Kıraç ve ben, Türkiye’nin değişen koşullarında okulun işlevinin ne olabileceği ya da ne olması gerektiği konusunu, salondaki gençlerin katkılarıyla tartıştık. Biri uzun yıllar aktif siyaset ile uğraşmış, iki kez bakanlık koltuğuna kadar yükselmiş, öbürü Türkiye’nin en büyük özel sektör kuruluşu Koç’un beş yıl süreyle bir numarası olmuş iki ağabeyimden çok şey öğrendim. Seksenini yeni aşmış, ama gönül ve kafa olarak çok şükür ki, pırıl pırıl bir delikanlı olarak kalmış olan Can Kıraç, konuşmasının sonlarına doğru, genç kardeşlerine seslenirken onlara lider olmaları gerektiğini söyledi ve sonra da, çağımızda liderliğin tekil değil kolektif bir olgu olduğunu belirtti. Doğru ve ilk bakışta basit bir gözlem gibi görünen bu uyarı beni uzun uzun düşündürdü. Can Kıraç haklıydı, hatta daha da ileri giderek söyleyebiliriz ki, saptaması yalnız günümüz için değil, geçmişteki liderler için de geçerliydi ve zaman içinde değişen liderlerin nitelikleri değil, geniş toplulukların liderlik kavramını algılayışlarıydı. ??? Gerçekten de lider, aklı, sabrı, vizyonu, güvenilirliği, karizmasının yanı sıra, aynı zamanda, var olan potansiyeli bir pota içinde eritip, bir amaca yönelik olarak örgütleyebilmek, o potansiyeli oluşturanların teker teker zekâlarından kolektif aklı yaratmak ve ondan yararlanıp, onu özümseyerek, sahiplenmek yetisini gösteren kişidir. Çoğunlukla, liderde, iyi konuşma arama yanlışlığına düşeriz. Oysa liderin asıl vasfı, iyi dinlemek, dinlediğini iyi anlayıp yararlanmaktır galiba. Hafta sonu, CHP Kurultayı’nı ya da Deniz Bey’in coşkulu konuşmasıyla renklendirdiği şovunu izlerken, Can Ağabey’in söyledikleri geldi aklıma. Keşke dedim kendi kendime, Deniz Baykal, Can Kıraç’ı dinleyebilmiş olsaydı. Evet! Deniz Bey Can Kıraç’ı dinleyebilmiş olsaydı, o zaman belki de, genel başkanlık yarışında, rakiplerini büyük farkla geride bırakıp, makamı korumuş olmasının tek başına bir başarı olmadığını; asıl başarının, CHP örgütünü oluşturan üyeleri harekete geçirerek, onların hünerlerinin, katkılarının, bilgilerinin, deneyimlerinin, yerinde yapacakları çalışmalarının akıllarının bileşkesinden ortak örgütsel aklı ortaya çıkarıp, Türkiye’ye öyle seslenmek olduğunu anlardı. ??? CHP’ye bakarken de, bazı yanlışlara düştüğümüzü sanıyorum. Ülkemizde partiler genellikle liderleriyle değerlendiriliyor. Oysa, onların başka yönleri, organları da var. Zaten liderin yapısı, o organların yapısını yansıtıyor. CHP’nin en üst organı Kurultayı’dır. Genel başkanı da, diğer yönetim organlarını da o tayin eder. Tabii ki, Genel Başkan Baykal, iki gün süreyle Ankara’da toplanan ve kendisini büyük oy farkıyla seçen Kurultay’ın iradesi doğrultusunda hareket edecektir. Durum böyle olunca da, belki de Can Kıraç’a asıl kulak vermesi gerekenlerin Kurultay delegeleri olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. Ne dersiniz Kurultay delegeleri, bu toplu çalışmayı, bu ortak aklı, bu hep birlikte yapılacak yeni programı, birbirlerine danışarak saptanacak yeni stratejiyi, içinde bulundukları halk ile ortak dili oluşturmaya talip midirler? Eğer böyle bir işleve talip olurlarsa, genel başkanları da onlara uyacaktır. Yok talip olmazlar ise bir tek kişinin aklının peşine takılıp gideceklerdir. Partileri için neye karar verecekleri, onların bileceği iştir. Bir partide, kimin genel başkan olacağını saptamak, onun kurultay delegelerine aittir. Bir partinin iktidar veya ana muhalefet olmasına karar verecek olan ise halkın kendisidir. Eğer, delegenin tercihi ile halkın tercihi örtüşmezse, saadet zincirinin boyu ancak genel başkanlık seçimine kadar uzanır ve ondan öteye geçemez. Bilmem anlatabiliyor muyum? Hesaplaşma... üneşin battığı saatlerde doğa kendisiyle hesaplaşır... Bu hesaplaşma saatinde kahverengiye dönüşmüş ırmaklar; kızıla çalan deniz, çoraklaşmış topraklar söz dinlemez... Kızılırmak’tan Dicle’ye; Gediz’den Sakarya’ya; Karadeniz’den Ege Denizi’ne dek bir hesaplaşma saatidir, gökyüzünün kızıla döndüğü an... Yok edilen kıyılar, koylar, bükler, her yıl yanan ormanlar, talan edilen Hazine alanları... Gediz, Söke, Amik, Çarşamba, Karacabey ovaları... Fethiye, Demre, Antalya’daki üreticiler... Ne oldu çeltik, nasıl ezildi üreticiler? Doğu kendisiyle hesaplaşırken, üretici de alanlarda hükümete yükleniyor... Küçük Menderes Havzası’nda binlerce süt üreticisi Tire’de haykırıyor, Başbakan Tayyip Bey’e soruyor: “Mazot kaç lira oldu, haberin var mı?” Üç yıl önce üç litre sütle bir litre mazot alan üretici, bugün altı litre sütle bir litre mazot alamıyor... Tire’deki süt üreticilerine DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, CHP ve MHP milletvekilleri destek veriyor... İyi de, 22 Temmuz seçimlerinde Küçük Menderes Havzası’nda oyu alan parti AKP değil miydi? 22 Temmuz seçimleri öncesi Karadeniz’de fındık, Trakya’da ayçiçeği, Edremit Körfezi’nde zeytin üreticisi, Harran Ovası’ndaki pamuk, Çarşamba’da çeltik, Ege’de tütün, pamuk, üzüm, incir üreticisi “yoksulum yoksul” derken, neden AKP’ye oy verdi? Güneşin battığı saatlerde, doğa kendisiyle hesaplaşırken, kırsal kesim insanı hiçbir zaman kendisiyle hesaplaşmamıştır... İşçi de hesaplaşmaz kendisiyle, aydın da, yazar da, gazeteci de, sanatçı da!.. Bir nisan sabahında bunları düşünüyorum masamın üzerindeki notlara bakarken... ??? Üretici kesimi giderek yoksullaşıyor... Emekçilere 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı yasaklanıyor... AKP’ye gelince... Tayyip Bey’in konuşmalarına baktığımda her şey yolunda... Laiklik tehlike altında değil, ekonomi tıkır tıkır işliyor... Güneydoğu’da PKK terör örgütü yine bildiğiniz gibi... Bir haftada kaç askerimiz şehit düştü? Dört günde sekiz şehit!.. Türkiye kuşatılmak istenirken, hükümet bu olup bitenlere seyirci kalıyor; AKP yandaşı gazeteler gözlerini kapamış, “mutlu Türkiye” fotoğrafı gösteriyor... Sakarya’da yaşananlar neyin habercisi, bu gidiş nereye uzanacak bilen var mı? Demokratik Toplum Partisi (DTP) Sakarya’da bir düğün salonunda “Barış ve Kardeşlik” gecesi düzenleyince, ortalık karıştı... Dışarıda topluluk yoğunlaşınca, düğün salonunda bulunan Kürt kökenli yurttaşlarımız büyük korku yaşadı... Ebubekir Kalkancı adlı bir yurttaşımız kalp krizi geçirerek öldü... Buna benzer olaylar daha önce de yaşandı birçok kentimizde... Siyasal iktidarın görevi bu tür eylemleri önceden saptayıp önlem almak değil midir? Türkiye’de kutuplaşma hangi noktadadır?.. Devleti yönetenler bu tehlikeli tırmanışın farkındalar mıdır? Son bir hafta çok yoğun geçti Türkiye’de... Teröre dört günde sekiz şehit veren Türkiye’de salt PKK değil, Hizbullah, El Kaide, Müslüman Kardeşler örgütü de Güneydoğu kırsalından kentlere iniyor... Türkiye 2008 yılının sonunda nasıl bir fotoğrafla karşı karşıya kalacak, önemli olan o!.. 2009 yılında yerel seçimler yapılacak. AKP Güneydoğu’da DTP’yi devirmek için her türlü yola başvurdu bile... ??? DTP, Türkiye’nin gerçeklerini göremiyor, demokrasiyi yaşam biçimi olarak algılamıyor, sermayeemek çelişkisinin ne anlama geldiğini bilmiyor... AKP Güneydoğu’da bastırdıkça, kendi tabanlarını koruyabilmek için, din eksenli bir politikaya yönelip, imamlardan “medet umar” duruma düşüyor... Kürt yurttaşlarımızın yüzde 65’i Ankara’nın batısında yaşarken, DTP’nin “etnik” kimliği öne çıkarıp dinsel eksene kayması, tehlikenin en büyüğünü oluşturur birkaç yıl içinde... PKK Güneydoğu’da yaşam suyu bulmak için çırpınırken, köktendinci bir yapılanmanın giderek güçlendiğinin farkına varmak gerekmez mi? Doğa kendisiyle hesaplaşırken, yurtseverler, demokratlar, aydınlar, emekçiler ister Türk, ister Kürt, ister Çerkez, ister Laz olsun kendisiyle hesaplaşmalıdır... G G BİR KÜRKE İHTİYACIM OLDUĞUNU HİSSETTİRMEYE ÇALIŞIYORUM SANA. BEN DE BİR MAYO İSTİYORSUN, SANMIŞTIM. 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği çerçevesinde kuruldu Berlin’de Çocuk Parlamentosu Aysel ÖZDEMİR BERLİN Almanya’nın başkenti Berlin’de yeni kurulan “23 Nisan Derneği”nin düzenlediği ve 2 gün süren Berlin 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği çerçevesinde, tarihi Berlin Eyalet Meclisi’nde (Preussischer Landtag) bir de “Çocuk Parlamentosu” oluşturuldu. 23 Nisan Derneği sözcülerinden Ali Yıldırım’ın önerisi üzerine Yönetim Kurulu ve 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği Çalışma Grubu tarafından kabul edilerek kurulan Çocuk Parlamentosu’na 36 göçmen kökenli Berlinli çocuk katıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisan 1920 tarihinde kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 88’inci kuruluş yıldönümüne denk gelen 23 Nisan 2008 çarşamba günü kurulan Çocuk Parlamentosu’na, Berlin Eyalet Milletvekilleri Hıristiyan Demokrat Partisi’nden Emine DemirbükenWegner (CDU), Birlik90/Yeşiller’den Özcan Mutlu ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nden Dilek Kolat da katıldı. Türkiye Cumhuriyeti Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman’ın, öğretmen ve veliler ile 23 Nisan Derneği Yönetim Kurulu ve Çalışma Grubu üyelerinin de hazır bulunduğu ilk Çocuk Parlamentosu’nun açılış konuşmasını gazetemizi mensubu ve 23 Nisan Derneği sözcülerinden Ali Yıldırım yaptı. Yeni oluşturulan Berlin Çocuk Parlamentosu öncülüğünde Almanya’nın tüm şehir ve eyaletlerinde Çocuk Parlamentoları kuracaklarını açıklayan Yıldırım, hedeflerinin federal meclisler (Bundestag ve Bundesrat) ile Avrupa Parlamentosu olduğunu belirtti. DeuKisch Derneği Başkanı Aylin Selçuk’un yönetiminde yaklaşık iki saat çalışmalarına devam eden Çocuk Parlamentosu üyeleri, sordukları sorularla milletvekillerini terlettiler. Küçük kızı Serefina ile Çocuk Parlamentosu’na katılan Emine DemirbükenWegner, “Bugün burada bulunan çocuklar tarih yazıyor” derken, Özcan Mutlu Çocuk Parlamentosu’nun kuruluş anısına tüm “Çocuk Parlamenterlere” Berlin Eyalet Meclisi’nin rozetini hediye etti. SPD milletvekili Dilek Kolat da, “Çocuklarımız demokrasiyi özümsemeye ne kadar küçük yaşta başlarlarsa bu o kadar iyi olur” diye konuştu. KÜLTÜR BAKANI GÜNAY Danışman TRT’ye geçti Selda GÜNEYSU ANKARA Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, geçen ocak ayında bakanlığın basın danışmanlığı görevine getirdiği Zaman gazetesi yorum sayfası editörü Ahmet Turan Ayhan’ın, bakanlıktan ayrılarak TRT Haber Dairesi’ne geçtiği öğrenildi. Kültür Sanat Sendikası Başkanı Kemal Sevgisunar, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Tıpkı Sayın Bakan Günay’ın basın danışmanı gibi, Türkiye’de herkes kendi alanında güzel yerlerde çalışmak istiyor. Ancak olanak bulamıyor. Bakan Günay öncelikle, konunun uzmanı olmadığı halde Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü görevini yürüten Orhan Düzgün ile Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü görevini yürüten Ahmet Arı’ya bakmalı. Bakanlığın bu birimleri konunun uzmanlarına teslim edilmeli” dedi. Sevgisunar ayrıca, “AKP hükümeti, ‘Valla billa kadrolaşma içinde değiliz’ şeklinde açıklamalar yapıyor. Ancak örnekler ortada. İstedikleri adamları istedikleri yere getiriyorlar” görüşünü dile getirdi. renkli ilan Türk doktora Japonya’dan ödül İZMİR (AA) İzmir’den bir bilim adamının, hemoroid ameliyatlarını cerrah ve hasta açısından kolaylaştıran “videoanoskop” adı verilen ameliyat cihazını buluşu, dünyada yankı buldu. Japonya’da ödül alan İtalya’da birinciliği “kıl payı” kaçıran, ABD’de bir kursa davet edilen ve buluşu saygın bilim dergilerinde yayımlanan doktor, üçlü patent başvurusunda bulundu. İzmir Atatürk ve Eğitim Hastanesi’nde Doç. Dr. Ali Doğan Bozdağ, hemoroid ameliyatlarında sıkıntı yaratan kese ağızı dikişini kolaylaştırmak amacıyla yeni bir cihaz geliştirdi. Videoanoskop adı verilen cihaz, zımbalı hemoroid ameliyatında hastalara uygulanacak çevre dikişinin ideal yerden yapılmasını kolaylaştırıyor. Cihaz, cerahh açısından ise görüş alanını açıyor, monitörden operasyonun izlenmesine olanak sağlıyor. asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle