05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 TEPAV: Ödeneklerde yaklaşık 3 milyar YTL düzeyindeki tasarrufun hangi kalemlerden yapılacağı bilinmiyor C ekonomi 24 AĞUSTOS 2007 CUMA Bütçe gerçekçi değil B ütçe açığının yaklaşık 8 milyar YTL az olacağı öngörüsünün gerçekleşmesi için bütçe harcamalarının yaklaşık 3 milyar YTL kısılacağı, bütçe gelirlerinin ise 5 milyar YTL artırılacağı varsayılıyor. Yüzde 22’lik artışın nasıl gerçekleşeceği çok ciddi bir soru işaretidir. Vergi geliri öngörüleri de gerçekçi görünmüyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) yayımladığı raporda, Maliye Bakanlığı’nın bütçe öngörülerinin “gerçekçi olmadığı” ifade edilerek, “2007 bütçesinin yıl sonu görüntüsü; gerçek anlamda bütçe disiplini yerine daha büyük bir bütçe açığı ile karşılaşma riskini içinde barındırmakta” denildi. TEPAV İstikrar Enstitüsü, “Mali İzleme Raporu – Haziran 2007 Bütçe Sonuçları”nı yayımladı. Raporda Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı “Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentiler Raporu”ndaki öngörüler ele alındı. Raporda İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Ağustosböceği bancı sıcak paraya ödenen dünyanın en yüksek faizi oldu. Yunanlı emekli vatandaş bu yüksek faizden yararlanarak Türkiye’ye gönderdiği yüz dolarından yılda ortalama otuz dolar gibi rekor bir getiri sağlarken, Türkiye yabancı sıcak paraya en yüksek faizi ödeyen ülke konumunda para toplarken, ödemeler dengelerinin tümünde en büyük açıkları olan ülke konumuna da düştü. Ekonomistlerin bir bölümü üretimsiz, açık ve borç büyümesi ile bu gelişmenin Türkiye için çok büyük risk oluşturduğu uyarısını yapıp dursalarda; AKP iktidarı aldırmadı, ittifak yaptığı sermayemedya güçleri ile birlikte ödenebilirliği oldukça, saadet zinciri işledikçe, büyüyen açıkların risk olmadığı tezini savundu. AKP’nin 1. iktidar sürecinde sanal pembe ekonomik tabloya temel dayanak yaptığı yabancıya yüksek faiz politikasıyla ödemeler dengelerinde ortaya çıkan büyük açıklar, 2. iktidar süreci başlamadan yaşanan dünya ekonomisindeki dalgalanmalar ile birlikte karabasan olacak. İktidarlarının önünde engel gösterebilecekleri kaleleri bir bir fethettiklerine göre de, kendi kazdıkları kuyuya düşmenin hesabını verecek konumda olmaları gerekiyor. Ancak olup biteceklerden, yaşanabilecek olumsuzluklardan, bu ülkede yaşayan, sorumluluk duyan herkesin, duymaya başladıkları kaygının boyutları, büyük olasılıkla 1. dereceden AKP sorumluları, Başbakan Erdoğan, Gül’den bürokrasi sorumlularına uzanan bir halkada duyulan kaygıyı bastıracak ağırlıkta. Ülkesini seven, bu ülkenin vatandaşlarının bütününü kucaklayacak, insanca yaşam, eşitlikçi paylaşım için kaygı duyan aklı başında her bireyin; iktidarını, ayakta kalmasını emperyal güç odaklarına borçlu siyasi iktidarın, sıkıştığında, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığında verebileceği ödünlerden korkmaması olası mı? Hele de ulus bilinci, ülke sorumluluğu, cemaat bilinci, kültürünü aşamamış siyasi kadroların ağırlığı söz konusu ise... soner?cumhuriyet.com.tr B ütçe ödeneklerinde yaklaşık olarak 3 milyar YTL düzeyindeki tasarrufun hangi kalemlerden yapılacağı açık bir biçimde ortaya konmamıştır. Bütçenin gerçekte Maliye Bakanlığı’nın öngörülerinin aksine tasarrufla değil, 2 milyar YTL’yi aşan bir harcama fazlasıyla karşı karşıya kalacağını öngörmekteyiz.. M aliye Bakanlığı’nın bir şekilde harcama tasarrufuna gitmesi halinde, büyük bir olasılıkla, başta sağlık sektörü olmak üzere muhtelif sektörlere karşı hizmet alarak yarattığı yükümlülükleri ödemeyerek gelecek yıla ertelemesi gündeme gelebilir. Bu tür uygulamalar ile harcamalar gizlenmekte, kamuoyu yanıltılmakta. ödeme ertelemesi gündeme gelebilir. Bu tür uygulamalar ile harcamalar gizlenmekte, kamuoyu yanıltılmaktadır. Merkezi Yönetim Bütçesi haziran ayı sonunda kümülatif olarak 5.9 milyar YTL düzeyinde açık verdi. Geçen yıl aynı dönemde bütçe 2.4 milyar YTL fazla verdi. Bütçe performansındaki düşüş çok çarpıcı. Gelirler arasındaki özelleştirme gelirleri ayıklanıp bakıldığında (TELEKOM gelirleri ve özelleştirme kapsamında arsa satış gelirleri), geçen yılın aynı dönemine göre 2007 yılı bütçe açığı ciddi bir artışla 86 milyon YTL’den 13.5 milyar YTL’ye sıçramakta. yer alan saptamalar şöyle: Maliye Bakanlığı’nın raporunda dikkati çeken ilk nokta, bütçe açığının yaklaşık 8 milyar YTL az gerçekleşeceği öngörüsü. Bunun için bütçe harcamalarının yaklaşık 3 milyar YTL kısılacağı, bütçe gelirlerinin ise 5 milyar YTL artırılacağı varsayılıyor. Vergi gelirleri ile ilgili öngörüler gerçekçi görünmüyor. Yılın ilk 6 aylık ekonomik büyümeye yön veren aktivitelerin tamamlandığı ve yılın tümü için büyüme rakamlarında önemli bir artışın beklenmediği bir durumda yüzde 22’lik artışın nasıl gerçekleşeceği çok ciddi bir soru işaretidir. Bütçe ödeneklerinde yaklaşık olarak 3 milyar YTL düzeyindeki tasarrufun hangi kalemlerden yapılacağı açık bir biçimde ortaya konmamıştır. Gerçek harcama artışının net olarak 0.7 milyar YTL düzeyinde olacağını tahmin etmekteyiz. Ayrıca TEDAŞ’ın elektrik alım bedelinin zarar etkisinin de bu tutarların üzerine eklenmesi halinde, bütçenin gerçekte Maliye Bakanlığı’nın öngörülerinin aksine tasarrufla değil, 2 milyar YTL’yi aşan bir harcama fazlasıyla karşı karşıya kalacağını öngörmekteyiz. Harcama tasarrufuna gidilmesi halinde, büyük olasılıkla sağlık sektörüne atv ve Sabah ihalesinde kuşkulu tavır Murat KIŞLALI ANKARA Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’ün bir televizyona yaptığı, Sabah ve atv’nin satış ihalesine ilişkin “Benim kişisel görüşüm, yerliyabancı ortaklığı şeklindeki bir kombinasyonun gerçekleşeceği şeklinde. Fiyat olarak da aslında 1 milyar artı eksi yüzde 1520 gibi bir şeyin gerçekleşeceğine inanıyorum” şeklindeki ifadeleri “ihaleye fesat karıştırmak” olarak değerlendirildi. 4046 sayılı Özelleştirme Yasası’na göre yapılan satış ihalelerinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) satılacak kuruluşun değerini bir raporla tespit ederek bunu, “kamunun zarara uğraması söz konusu olabileceği” gerekçesiyle kuruluşun özelleştirme işlemi ve devri tamamlana kadar kamuoyuna açıklayamıyor. Özelleştirmelere karşı açtığı davalarla bilinen Petrolİş Sendikası avukatı Gökhan Candoğan, ÖİB’nin hazırladığı değer tespitini ihale sonuçlandıktan sonra dahi açıklamazken, Ertürk’ün bu tutumunu şöyle değerlendirdi: “İhale alenen baştan kapatılmış. Rakam aralığını söylemesi alıcılara ‘Bundan fazla vermeyin’ mesajıdır. İhalede oluşabilecek fiyatı sınırlayıcı bir etki yaratır ki, kamu zararına yol açar. ÖİB ihalelerinde değer tespit önceden taliplilere söylenmez. Çünkü talipliler bunu bilirse ihaleye düşük fiyattan başlayacak bir yaklaşım belirler. Ayrıca alenen de alıcıyı tarif etmiş. TMSF Başkanı bu ihaleye fesat karıştırmış oluyor.” Ertürk’ü eleştiren CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu da “Yabancı sermayedeki pay oranı yasalarla belirlenmişse bu konudaki takdir yetkisi iktidardadır. İktidar geçmişte özellikle TV açısından getirilen sınırlamaya sıcak bakmıyordu. Dolayısıyla bu, oranları indirmeye yönelik bir hazırlığın altyapısını oluşturmak olabilir” dedi. TAV Tripoli’yi de inşa edecek Ekonomi Servisi TAV İnşaat, Libya’nın başkentindeki Tripoli Uluslararası Havalimanı’nın inşaat ihalesini kazandı. TAV’dan yapılan açıklamaya göre, Libya lideri Albay Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam Kaddafi, ihalenin TAV İnşaat, Brezilya merkezli Odebrecht ve Lübnanlı CCC şirketlerinin oluşturduğu ortaklığa verildiğini resmen duyurdu. Açıklamada, yurtdışında Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Gürcistan, Katar ve Tunus’ta faaliyet gösteren TAV İnşaat’ın, Libya hükümetinin 3 milyar dolar yatırım planladığı Tripoli Uluslararası Havalimanı ihalesini kazandığı belirtildi. Bir ay içinde yapımına başlanacak proje kapsamında toplam 350 bin metre kare alana sahip terminal binası ile bölgenin en modern havalimanı inşa edilecek. 20 milyon yolcu kapasiteli havalimanı, aynı anda 100 uçağa hizmet verecek. Fransız ADP tarafından tasarımı yapılan projenin toplam inşaat süresi 24 ay olarak planlandı. TAV İnşaat Genel Müdürü Aylin Selen, uluslararası platformda dünyanın aranan inşaat şirketleri arasında konumlanmayı başardıklarını söyledi. Selen, “Bir Türk firması olarak hedeflerimiz doğrultusunda uzun süredir takibimizde olan böylesi bir projeye daha imza atmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Selen, 4 yıl gibi kısa bir sürede 4 milyar dolarlık projeye imza attıklarını, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki projelerde gösterdikleri yüksek performans sayesinde sektörde aranan bir şirket haline geldiklerini kaydetti. merikan konut kredi şirketlerinin iflası ile gündeme gelen küçük çaplı dünya piyasalar krizinde tam da nefes alacak kimi düzeltmeler yaşanırken, piyasacılar iyimser değerlendirmeler yapmıyorlar. Kanlı petrolün önlenemez yükselişi bağlantılı dünya piyasalarını sarmış para bolluğu ile yaşanan sürekli iyileşme sürecine dönüşün olamayacağı kanısındalar. Dünyayı sarsacak büyük krizler, dalgalanmaların sözünü etmemekle birlikte, “gidecek yer arayan bol para” döneminden çıkılmakta olduğu görüşleri giderek ağırlık kazanıyor. ABD’nin büyük dalgalanmaları önlemek üzere alacağı önlemlerle birlikte, doğrudan Rusya ekonomisine yarayan, İran’ı besleyen petrol fiyatlarının yükselişine onay verememe noktasında olduğunun altı çiziliyor. Amerika’nın Irak işgal politikalarında bozgun sürecine girdiği, kendi ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuzluklar nedeniyle de ancak kendi ekonomilerine dönük önlemler alma çabasında olacağı anımsatılıyor. Türkiye gibi ülkelerin içine düşecekleri risklere yönelik önlem alma konumunda olmayacağı belirtiliyor. AKP’nin ağustosböceği örneği, ülkenin Cumhuriyet birikimlerini en kolay satıp yiyen 1. iktidar döneminin, bir yandan da katlanan borçları 2. iktidar döneminin en büyük riskleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu nasıl bir iç çelişkidir ki; kadının inanç özgürlüğü olarak pazarlanan, siyasal simge yapılan türbanı, kamu alanına Cumhurbaşkanı eşi aracılığı ile sokma savaşlarını kazandıkları günlerde, dini inanç olarak çok daha ciddi haram konusu olan faiz düzenini, en yüksek, en sorumsuz ölçeklerde işletmiş iktidar olma sorumluluklarından hesap verme, bedel ödeme noktasındalar. AKP’ye 2. kez iktidar kapısını açan odak kaynak yabancı sıcak paraya ödenen yüksek faiz oldu. Ekonomi üreterek, yatırımla değil satarak büyüdü. ??? AKP’yi 1. iktidar süreci içinde, piyasalardaki pembe tablolar ile başarılı kılan, en etkin araç, ya A Nasdaq Londra’daki payını satıyor Nasdaq Borsası, Londra Borsası’ndaki yüzde 31’lik payını satmaya hazırlanıyor. Nasdaq, Londra Borsası hisselerinin cari fiyatının gerçek değerini yansıtmadığını öne sürerek satış kararı aldı. Satış alternatiflerini gözden geçirmek için JP Morgan Menkul Değerler ve UBS Yatırım Bankası’yla anlaşma yapan Nasdaq, bu satıştan elde edeceği gelirin 1 milyar dolarlık bölümüyle borçlarını kapatmayı planlarken, kalan bölümle de hisselerini geri almayı hedefliyor. SATIŞ EMİRLERİ YAĞIYOR...ŞİRKETLER TOPUN AĞZINDA Havaalanı maketi. iyasal bellek birikimindeki yetersizlik nedeniyle, bu ülkede, eski, yeni diye satılıyor; şeriata kapı aralayan yollar, demokrasinin yerleşmesi olarak sunuluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşananlar bunu doğruluyor. Ne temel hukuk, ne de demokrasi ilkelerine uyan bir düşünce; “Çoğunluk her istediğini yapar” görüşü, toplumun beynine kazınmış bulunuyor. Gerisi, yalnız giyim ve kuşamıyla değil, “zihniyetiyle de” “ılımlı ılımlı”, “yumuşacık” ,“okşayarak” getiriliyor. Siyasal İslama yelken açılıyor. Bu gidişin durdurulmasının yolu siyasetten geçer. ??? Eğer Baykal ve adamları, Cumhurbaşkanlığı seçimini, tümüyle kişisel bir düzleme indirgeyeceğine, neler yapılması gerektiğini ilke ve dünya görüşü düzeyinde gerekçelere dayandırsalardı; Eğer Baykal ve adamları, CHP’yi, ilericiliğin ve demokrasinin öncüsü yapabilselerdi; Parti içinde “kardeş kanı” akıtacaklarına, Parti içi demokrasiyi işleterek toplumu kucaklasalardı; CHP içinde katılımcı ve demokratik örgüt S ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Eskiyle Yeni yapısını güçlendirerek, kişiye, yani genel başkana sadakati değil, Parti Programı’na bağlılığı ilke edinselerdi; Eğer Baykal ve adamları, toplumun demokratikleşmesinin ekonomik temellerini, işsizliğe sosyal demokrat çözüm üreterek; yoksulun “hakkını” tanıyarak atacağını sağlam bir biçimde ortaya koysalar ve çağdaş yaşamın olanaklarını halka nasıl sunacaklarını kanıtlasalardı; Eğer Baykal ve adamları, anayasayı ve 12 Eylül’ün faşizan yasalarını demokratik ilkelere uygun olarak değiştirmeyi; faili meçhul cinayet kalmayacağını; yetkilerini kötüye kullanan kamu görevlilerinden hesap sorulacağını, inandırıcı bir biçimde halka anlatsalardı; Eğer Baykal ve adamları, türbanın, dinen zorunlu olmadığını, ay rıca ruhsal, fiziksel ve düşünsel olarak kadının gelişmesini kısıtladığını, giderek engellediğini, bu konudaki yüz yılı aşkın bir süreden beri yapılan bilimsel çalışmaları da esas alarak, somut bir biçimde topluma mal etselerdi; Eğer Baykal ve adamları, laikliği soyut bir biçimde algılama yerine, “insanın özgürleşmesinin” ve insanlar arası “eşitliğin” ve buradan da demokrasinin “olmazsa olmaz” bir önkoşulu olduğu gerçeğini toplumla paylaşsalardı; Eğer Baykal ve adamları, “Sağdan oy alacağız” politikasıyla, ırkçı ve dinci sağa yakınlaşacaklarına, hatta onlarla bütünleşeceklerine, ülkenin ilerici ve demokratlarının gizilgücünü harekete geçirmeyi ve bunu dünya solcularıyla da işbirliği yaparak geliştirmeyi temel alan bir politika izleselerdi; Eğer Baykal ve adamları, Ilımlı İslamın, ne demokratikleşmede ne de ekonomide yenilikçi olamayacağını, bilimsel verilerle sergileyebilselerdi; Eğer Baykal ve adamları, özelleştirmede net bir sınır çizerek, Ziraat ve Halk bankalarıyla, Telekom, TÜPRAŞ, PETKİM, THY gibi birkaç büyük kilit kuruluşta “kamu sermaye payının” yarıdan fazla olacağını, ancak bunların yönetimlerinin, çağdaş işletmecilik kurallarına göre çalışacağını; küresel yarışa katılan ve ileri teknoloji üreten işletmelerin destekleneceğini; tarım, sanayi, enerji, ulaştırma ve diğer hizmet sektörlerinin yeniden yapılandırılacağını; IMF, ABD ve AB ilişkilerinin bu çerçevede yeniden tanımlanacağını vurgulasalardı; Ve eğer Baykal ve adamları, bütün bunları, kendi örgüt birimleri, yetkili organları, ilgili toplum kesimleri, sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla, yani “halkla birlikte” oluştursalardı; Türkiye, toplumda ne kadar yara açacağı kestirilemeyen gülün dikenini beyninde ve yüreğinde hissetmezdi! [email protected] Dünya borsaları ‘SOS’ veriyor ABD kredi piyasalarında her geçen gün büyüyerek tüm dünyaya yayılan “sert satış” dalgası yeni şirket haberleriyle devam ederken, borsalardaki kan kaybının da önüne geçilemiyor. ABD’de New York borsasında Dow Jones endeksindeki yüzde 1.3’lük, Nasdaq endeksindeki ise yüzde 1.6’lık kayıplar, Asya ve Avrupa piyasalarına da dalga dalga yayıldı. Tokyo borsasında Nikkei endeksi, günü yüzde 2 kayıpla kapatırken, Güney Kore borsası yüzde 6.2 düşerek mayıs ayından bu yana en düşük seviyesine geldi. Avrupa borsalarında da yüzde 3’leri aşan kayıplar görüldü. ARKOZY: ALARM SİSTEMİ KURALIM Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, sanayileşmiş 7 ülkenin oluşturduğu G7’nin, uluslararası bir “kredi darlığı”nı önceden tespit edecek “alarm sistemi’’ kurulması çağrısında bulundu. Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e gönderdiği mektupta, sanayileşmiş ülkelerin, piyasalarda ortaya çıkabilecek bir kredi darlığına karşı önceden ikaz verecek önlem alması gerektiğini vurguladı. Sarkozy, piyasaların daha derin krize girmesini önlemek için de daha etkin bir şekilde izlenmesini istedi. Avrupa Komisyonu da kredi derecelendirme kuruluşları hakkında, yüksek riskli konut kredileri (subprime) konusunda kamuoyunu uyarmakta çok yavaş davrandıkları gerekçesiyle inceleme başlatmaya hazırlanıyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının subprime kredilere yüksek not vermelerinin krizin boyutunu büyüttüğü ileri sürülüyor. S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle